Ben kimseyi üzmek için yazmıyorum; sadece kendimi iyileştirmek için yazmaya başladım. Başka bir hikâyeydi bu üstelik ilk başta; kendi başlarına büyüyen üç çocuğun hikâyesi. Anasız babasız ama sokaklarda da değil; başka bir dünyanın olabileceğine dair bir umut hikâyesi. İnsan yazdıkça kendi içindeki kuyulara çekiliyor bilmeden; kazdıkça, derine indikçe siyahlaşıyor suları o kuyuların da.
Yaşamın savrulup gitmiş zamanları vardır. O zamanlar bazen bir şehrin öyküsüne denk gelir ve onun içine karışıp gider. Şehirler taşır artık o öyküleri...
biz burada iyiyiz, üç genç insanın kendi hikâyelerini bir başka şehirde Berlin’de, yaşamaya çalışmalarının öyküsü...
Barbaros Altug arbeitete als Journalist in der Türkei, unter anderem als Kolumnist bei der Tageszeitung Taraf. 1999 gründete er in Istanbul die erste türkische Literaturagentur. 2014 erschien sein erster Roman es geht uns hier gut, der 2022 verfilmt wird. Er lebt und arbeitet momentan in Berlin und publizierte neben seinen Romanen auch Artikel u.a. für Hurriyet, Radikal und den Berliner Tagesspiegel.
süper bir kitaptı diyemem ama bu kitabın haricinde bir şeyler söylemek istiyorum. y ve early z kuşakları olarak niye gezinin ya da diğer direnişlerimizin sanat eserlerini yapmıyoruz abi biz? yaptığımız işlere niye sahip çıkmıyoruz? bak basiretsiz x kuşağına, iki darbe gördüler askeri vesayet diye tepindiler yirmi yıl, sonra da hep birlikte gördük ebemizi zaten de..
neyse, konu bu değil. bizim çok derdimiz var olm. göç ayrı, gezi ayrı, vadedilmiş ama keşke çoban olsaydım dedirten kariyerler apayrı.. bunları yazmamız lazım, çoğaltmak lazım.
barbaros bey, güzel bir şeyler yapmak istemişsiniz anlıyorum sizi de belki biraz açık mi olsaydiniz. amaaan bendeki de laf gerçi, nesilce atasözleri ve deyimler sözlüğüne "silivri soğuktur." eklemiş bir ekibiz sonuçta di mi?
Duygusal dili hoşuma gitti. Dayımı kaybettiğinde anneannemin attığı pişmanlık ve yas çığlığını hatırladım. Dokunuyor dokunmasına ama işte...
Daha fazlası olabilirdi. Karakterler ve yaşadıkları çok alışılagelmiş. Gezi olayları bir yana ama ölen sevgilinin ardında bıraktığı hediye vs tarzı şeyler bayıyor. Hele o son daha kötü yapmış.
This entire review has been hidden because of spoilers.
(Türkçe) 90 sayfalik bir roman Biz Burada İyiyiz. Güzel olabilecek bir hikayesi var, kolay okunuyor. Ancak sürekli iki karakter arasında geçiş yapması okuyucuyu yoruyor. Karakterleri derin işlemediği için kitap bitince bir karakterin kadın mı erkek mi olduğunu zor anladım. Politika, cinsel seçim gibi konulara keşke daha derin inilseydi.
(English) The book consists of 90 pages. It could be a nice book since it is an easy read. However, the book switches between two characters. This tires the reader. Since there is no depth in characters, I had still no idea of a gender of a character. The author tried to discuss about politics and sexuality but again not in a depth.
3.5/5 Kitap güzel başladı ama ilerleyen kısımları birazcık kafa karıştrıcı gibiydi. Buna rağmen kısacık, arkadaşlığa, arkadaşlık bağlarına değinen tam bir yolculuk ve kısa zamanı değerlendirme kitabıydı. Yazarın yazım şekli kötü olmamakla beraber çok da akıcı değildi. Ve eğer o sonla bitmeseydi kitabı 4 puana yuvarlayacağım 3.5 puanı da vermezdim. Yine de bir şey okumak gelmiyorsa içinizden ama yine de bir şey okumalıyım diyorsanız bu kitabı öneririm.
‘Ruhumdaki Yaralar’ kitabından sonra okudum. Sırada ‘Yabancı’ var. Yazarı bu sıralama ile tanımak hoşuma gitti. Başka ülkelerdeki hayatlara evlatlık verilmiş bizlerin gerçekliklerini okumak evimde hissettirdi. Istanbul’dan Hollanda’ya benzer sebeplerle göçen biri olarak - ben de burada iyiyim -
Daha çok yazar ajanlığı ve muhtelif mecralardaki eleştiri yazıları ile tanınan Barbaros Altuğ, bu sefer yazar olarak karşımızda.. "biz burada iyiyiz" matematiği iyi oturtulmuş, üzerinde çok çalışılmış bi' metin.. Twitter'ın hayatımıza getirdiği (daha doğrusu götürdüğü) uzun yazılara, metinlere vakit ayırmama iyi analiz edilmiş. Az, öz ve etkili bi' anlatım yakalanmış. Bu açıdan gayet başarılı bulduğum bi' kitap.. Roman 90 sayfa.. Ziplenmiş bölümlerde üç çocuğun kesişen hikayelerini (arka planda Gezi Direnişi ile) yer yer anlatıcıyı değiştirerek vermiş.. Bunu okuyucuyu yormadan bi' sadelikte, kitaba ahenk katarak yapmış.. Sorun şu ki; Gezi Direnişi paralelinde anlatılan olayın 'son gece'si, Gezi Direnişi ve Gezi Ruhu ile bağdaşmıyor.. Okuru şaşırtmak, ters köşeye yatırmak amacıyla yapıldıysa klişe bi' hamle olarak değerlendirilebilir.. Başka bi' amaç ile yapıldıysa daha ağır bi' tanımlamayı hak eder.. Çünkü ister istemez 'Berkin' diyorsunuz zihninizin bi' köşesinde.. Karakterlerden biri 'bu bizim hikayemiz' diyor.. Ben de diyorum ki, o 'son gece' Gezi'nin hikayesi değil! Kurgu, matematik, anlatım olarak beğendiğim bi' metin olmasına rağmen tüm dünyada yankı bulmuş bu direniş hareketine atfedilen o 'son gece' hiç olmamış.. Aklımın bi' köşesinde "gerçek amaç ne?" sorusu dönmeye devam ediyor..
Kısacık bir kitap, kısacık bir hikaye, koskoca duygular, koskoca yürekler… Ayşe Kulin sayesinde tanıştığım bir yazar.
Üzerine çok fazla konuşulamayacak bir kitap. Doksan sayfalık bir anlatımın içinde üç gencin duygularına tanıklık etmek, acılarını hissetmek, sevinçlerini gözlemlemek, Gezi olaylarını bir kez daha hatırlamak.
Öyle bir başladı ve bitti ki hem tadı damağımda kaldı, hem de koca bir roman okumuşum gibi yüklendim duyguları.
Başta biraz karışık gibi gelse de birkaç sayfa sonra her şey yerli yerine oturuyor ve kendinizi yüzeysel olayların derin merkezinde buluyorsunuz.
“Herkes bu hikayeyi öğrensin diye değil, biz unutmayalım diye yazdım.”
Gerçek bir hikaye mi, hayal ürünü mü bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum. Hayal ürünü olsa bile bir yerlerde gerçekleşmiş bir hikaye. Gerçek bir hikaye ise de hayal ürünü olmasını isterdim…
"Hepimiz hayatımızı değiştirmek için beraber yola çıkarken bile için için aslında değişmek de istemiyorduk; bizi olduğumuz gibi kabul edecek bir hayat arıyorduk sadece."
Son sayfayı okuduğumda kitabı çok beğendiğimi düşündüm ilk anda, ama hemen arkasından anladım ki kitabin aşırı başarılı olması değil beni etkileyen, konunun çok etkilendiğim bir konu olması. Hayatimin kitabı diyip 5 yıldız verebileceğim bir kitap değil o yüzden. Ancak yine de dili akıcı, tarzi fena değil. Güzel bir kitap diyebilirim genel olarak, kötü değil çünkü.
Hikayesi güzel, ancak yazarın kalemine başlarda ısınamadım. Devrik cümleler çok kullanılmış. Ayrıca kitap iki karakterin ağzından anlatılıyor, her yeni bölüm anlatımında karakter değişikliği oluyor. Başlarda ki bölümlerde konuyu anlamaya ve dile alışmaya çalıştığım için anlatımın iki karakter arasında geçiş yaptığını fark etmedim. Harici konusu güzel, günlük bitirilebilecek duygusal bir kitap.
Kitabı kapatırken bu minicik metnin okurken nasıl devleştiğini düşünüyorum. Hikayenin dünyasına ben mi girdim yoksa sayfaları çevirirken o mu benim dünyamı kapladı karar veremiyorum.
Böylesine sade bir anlatımın unutmayacağım kitaplar arasına girmesini hiç beklemiyordum. Son derece bizden, samimi, belki de hepimizin zaman zaman peşinden gittiği ‘kendin olma’ hissinin nefis bir anlatımı Biz Burada İyiyiz.
“Yazmadan duramayacağını biliyorum. Bu onun kendini iyileştirme yolu. Hepimiz başka şekilde iyileştiriyoruz kendimizi.”
Bu kitabı Ayşe Kulin'in Handan adlı romanında duymuştum ve Gezi ile ilgili olduğunu görünce merak edip okudum. Ilk kısımlardaki Gezi ile ilgili kısımlar, bunların hikayeye yedirilişi çok güzeldi, fakat sanki biraz fazla hızlı geçildi, biraz daha o günlerden, parktan bir şeyler görmek istedim. Bununla beraber hikaye zaten bu Haziran Direnişi dokunuşu olmadan da yalın hali ile oldukça güzel.