Jump to ratings and reviews
Rate this book

Bütün Yazıları #1

İnsanın Acısını İnsan Alır

Rate this book
"Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte... İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık. Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek. Birdenbire büyümesi, gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun. İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi. Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde. Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin. Parmaklarını sözüne pınar edememek. Uzaklarda bir adamın üşümesi, bir kadın dağlara daldıkça. Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan. Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması... Ayrılık o küçük ölüm, usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan."

256 pages, Paperback

First published January 1, 2000

66 people are currently reading
626 people want to read

About the author

Şükrü Erbaş

45 books93 followers
7 Eylül 1953 tarihinde Yozgat'ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Yozgat'ta yaptı. Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilimler Bölümü'nden mezun oldu (1978). Toprak Mahsulleri Ofisi'nde memurluk, yöneticilik yaptı ve bu kurumdan emekli oldu.
1984 yılında Yarın dergisi yazı kurulunda görev yaptı. Edebiyatçılar Derneği'nde yöneticilik yaptı.

Şükrü Erbaş, ilk şiirini Varlık dergisinde, 1978 yılında yayınlandı. "Yolculuk" adlı şiir kitabıyla, 1987 Ceyhun Atuf Kansu şiir ödülüne değer görüldü. Ayrıca, "Dicle Üstü Ay Bulanık" şiir kitabıyla 1996 Orhon Murat Arıburnu şiir ödülünü, "Üç Nokta Beş Harf" şiir kitabıyla 2002 Ahmed Arif şiir ödülünü ve "Gölge Masalı" adlı şiir kitabı ile de 2005 Ömer Asım Aksoy şiir ödülünü kazandı.

Şiir, edebiyat ve yaşam üzerine denemeler yazdı. Denemelerini "İnsanın Acısını İnsan Alır" (1995) ve "Bir Gün Ölümden Önce" (1999) adlı kitaplarında toplayan Şükrü Erbaş'ın, "Gülün Sesi Gül Kokar" (1998) adlı düzyazılarından oluşan bir kitabı da vardır.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
151 (44%)
4 stars
123 (35%)
3 stars
45 (13%)
2 stars
15 (4%)
1 star
9 (2%)
Displaying 1 - 30 of 31 reviews
Profile Image for Mete Koçak.
45 reviews4 followers
October 25, 2015
Şükrü Erbaş o kadar samimi o kadar içten yazmışki yazdığı her cümle her kelime okuyanın içine işliyor. Açıkçası ilk iki bölüm 5 yıldızı sonuna kadar hak ediyor ancak son bölüm kitaptan tamamen ayrı bir bölüm ve tamamen bazı yazarlar ve şairler hakkında bilgilendirme olarak geçiyor bu da son bölümü sıkıla sıkıla okumanıza neden oluyor. Ama her şeye rağmen Şükrü Erbaş eserlerinin okunması gerektiğini düşünüyorum.
Profile Image for Fatih Durmuş.
112 reviews3 followers
January 17, 2020
Çok merak ettiğim bir kitaptı, ayrıca ismi çok ilgi uyandırıyor :) bu kitabı İran seyahatimde okumak için yanıma almıştım. İran’da tanıştığım Türkçe öğrenen bir arkadaşa hediye etmiştim o zaman okuyamadım. Yeniden temin ettim okumak için :)

Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde sevgiyi, aşkı, acıyı, yalnızlığı, özgürlüğü, insanın insana muhtaçlığını vs incelediği denemelerden oluşuyor. İkinci bölümde ise daha çok şiirle ilgili dergilerde yazdıklarından bir derleme var. İlk bölüm bana çok hitap etti, o kısmı daha çok beğendim.

Kitapta Şükrü ağabey çok güzel noktalara değinmiş. Sevmenin, aşkın, acının, yalnızlığın, insan ilişkilerinin özüne inmiş. Aşk varsa bu dünyanın daha katlanılabilir, anlamlı ve değerli olduğundan bahsetmiş. Bu konu üzerine çokça düşündüm kitabı okurken gerçekten de öyle, aşkın ve sevginin iyileştirici gücüne inanıyorum. Kitaptan şu alıntı çok güzel açıklıyor bu durumu; “Aşk benim kurtuluşum, soluğum, özgürlüğümdür. Bu sıradan, bu bayağı hayattan, bu günlük, bu insanı haysiyetsiz bırakan korku ve kaygılardan, hesaplardan kendimi korumak için girdiğim rollerden, baskılardan aşkımla çıkabilirim ancak; aşk benim için ya hep ya hiçtir."

Acının da zaman zaman gerekli olduğundan bahsetmiş. Kitapta geçen şu cümleyi çok beğenmiştim. “Ey acıdan damıtılmış yaşama sevinci, sen ne güzel, ne büyük, ne değerlisin...“

Kitapta altını çizdiğim, beni oldukça etkileyen çok yer oldu, eminim sizleri de etkileyecektir. Tespitleri ve ifade tarzı çok hoş...

Kitapla kalın, keyifli okumalar…
Profile Image for Carduelis.
196 reviews
December 16, 2025
Bu yıl okumayı planladığım Şükrü Erbaş'ın üç kitaplık Bütün Yazıları serisinde, yıl bitmeden en azından ilk kitabı okuyabildim ve çok beğendim. Kitapta üç bölüm var; ilk ikisi duygu yüklü, şiir tadında, farklı konulara değinen hoş denemelerden oluşuyor. Son bölümde ise edebiyata, şiire ve şairlere dair dergilerde yayınlanmış düşünce yazıları yer alıyor. Bu son bölümde aynı tat olmasa da ilk iki bölümün güzelliği kitabı sevmek için fazlasıyla yeterli bence. Bu tarz, kısa kısa ve konu bütünlüğünün olmadığı deneme tarzını okumakta iyi olmadığım halde birçok yazıyı tekraren okudum. Şiir okumayı seven biri olarak, bir süredir şiiri kasıtlı okumayışımın etkisi de olabilir bana çok iyi gelmesi. Şiirleri bu denli güçlü olan bir yüreğin, yazılarının da bu kadar etkileyici olması şaşırtıcı değil.

"Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim... Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm.

Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?"
Ankara, Güz/1983 ŞÜKRÜ ERBAŞ

Herkese keyifli okumalar.


Ey ölüm terzileri, ev yıkıcılar, sürgün ustaları... Ey bir halkı dizlerinin üstünde görmekten gönenen sahte eşitlik! Ey korkuyu sevgi sanan aşağılık duygusu. Siyah ve beyaz dışında renk tanımayan alacakaranlık. İki yanında iki süngüyle şımarık cesaret. Konuşmak yerine bağıran özgürlük. Ey gülerken ısıran iyilik, aşağılayan özveri, cezasız suç. Ey dağları düzlükle ölçmeye kalkan sığlık. Çokluğuna güvenen yanlışlık. Bir suçu, daha büyük bir suçla hafifleten tükeniş. Kendinden korkan öfke. Kan ter uykulara yastık olan taş. Ey başkasının bahçesindeki gergedan. Bir halkın türküsünü odalarda boğacağını sanan sağırlık. Ey dağları evlerin üstüne yıkan cinnet. Ey narcissus. Kan ve gözyaşı. Yalnız gövdesiyle var olan sevgisizlik. Kendi ışığıyla yanan pervane. En yüce değeri zulüm olan ahlak! Ordularıyla soluk alan haksızlık. Ey kardeşliğin süreğen kışı. Bir halkın onuruna yağan kar.
Size, BARIŞ deniliyor.syf29

Yaşamak bu kıyı kentinde de büyük gizler, küçük sevinçler, gücenik aşklar, gecikmiş olanaklar ve onulmaz düşler içinde dokuyordu insanın eksikli ömrünü...
ve neye mal olursa olsun tüm yalnızlığını dışına vermek istiyordu: Kekeme bir dil, kırık kirpikler, gözyaşıyla çizik çizik bir yüz, sevinç bozgunları, mevsimsiz rengi aşkın, sırsız aynalara düşmüş umut, kendinden bile incinen bir duyarlılık, yaralı gülüşler, hiçbir şeyi kurtaramamış içtenlik, pişmanlığa dönmüş yanlışlar, bekleye bekleye günü geçmiş duygular, yerleri bir yara gibi sızlayan dokunuşlar... Bir köpeğin bile parçasını yese zehirleneceği yaşanmış yaşanmamış dünya acıları, ömür parçaları. syf97

Özgürlük insanın aldığı soluktan belli olurdu. Kimsenin eli kimseye ölüm için uzanmazdı. Doğanın büyüsüyle yüreğin gizi akla iyilikler katardı. Bir hüznü söylerken bile söz, insana güven ve incelik verir, bir gökyüzü genişliği ile dünyaya barış getirirdi.

Şimdi mi? İnsanların gözleri uzun bir uçurumu ezber etmeye çalışan bir çift korku çiçeği, bir imdat çığlığı; sevincine bakarken bile ışığını ağır bir kuşku, boğuk bir önlem duygusundan alıyor. Herkes eliyle göğüskafesine yerleştirdiği kocaman bir kayanın altında kirpikleriyle kuş resimleri çiziyor gökyüzüne. Zorun, paranın ve yalanın Tanrıları, aşk, iyilik, esitlik, onur, özgürlük gibi tüm insani değerleri bir ihanet saplantısı, bir bölünme paranoyası ile ufkun dışına itiyor.

Bütün korkakların azılı bir kahraman kesildiği şarkıları bozulmuş bir ülkede ölüm, sorunların tek çözümü, hakların ve halkların ilk ve son ödülü oluyor. Özgürlük, bir uygunlukla iğdiş edilmemişse ancak hapishanelerde soluk alıyor. Yatağını cehalet, ihtiras ve çirkinliğin serdiği odalar ve olanaklar içinde, yeteneksizlik parayla yatıp kötülükle kalkıyor. Yoksulluk insanları evlere kapattıkça dünyadan ışığı kesilenler, soğuk bir karanlıkla Tanrıyı çoğaltıyor. Namusu cinsel organlara indirgeyen adamların mutsuz kadınları, bedenlerini soğuk yataklara çarpa çarpa tiksintiyi ve şiddeti doğuruyor. Şarkı-lar durmadan ayrılık ve ölümü söylüyor. Sesine dağları almış çocuklar, incecik boyunlarında binlerce yılın örseli yükü, gözlerinin ve parmaklarının buğulu pınarıyla yangın yerlerine, taş duvarlara su taşıyor.

Ve kendilerinden başka kimseyi sevmeyen, sevgisizliğin doğurduğu o adamlar, konumlarını ve kişiliklerini oluşturan korku, kabalık ve kurnazlığın o kırıcı nefti uzaklığından, yalnızca görmek istediklerini görüp duymak istediklerini duyarak, hâkim olmanın şehveti ve olanaklarıyla ülkeyi tek bir renge indirmeye devam ediyorlar... Halk mı? Tanrı, devlet ve yokluğun üç ağızlı bıçağında, bilenmek mi dilinmek mi belli olmayan bir çırpınış içinde, dalıp dalıp gittiği boşluğa benziyor gittikçe...syf101

Sokak bizim evlerimizin dışarıya sarkmış mutsuzluklarıdır. Bizim giyinmiş kuşanmış ihtiraslarımızdır. Kendini başkalarının aynalarında görmeyi özlemiş duvarlarımızdır. Başkalarıyla varlık kazanmış duygularımızdır. Bu dünyaya ait olduğumuzu hissedebileceğimiz biricik imkânımızdır. Birey olma bilgimizdir. Beş duyumuzun kendisini sürekli yenileye-bildiği alandır. Sözümüzün değer bulduğu başka insanlardır. Bize yalnızlığı ve yalnızlığı aşmayı öğretebilecek tek okuldur. Biz harfleri evde öğreniriz ama cümleyi sokakta kurarız. Say-gıyı ve saygısızlığı, öfkeyi ve dinginliği, ölümü ve ütopyayı en yakıcı şekilde sokakta öğreniriz. Sokak acımasızdır. Ama bu acımasızlığın mayalandığı yerler evlerdir. Sokağa evden çıkarız biz. Sokak bizi korumaz, bize ayakta durmayı öğretir. Günlük akışın düzenini bozma fikrini, günlük akıştan bunal-ma duygusunu bize sokak verir. Adalet duygusunu evler-den çok sokaklardan öğreniriz biz. Eşitsizliğin acımasızlığını okullar öğretmez, sokaklar yaşatır. Şanırım şunu unutmamak gerekir: Her sokağın iki yanında evler sıralıdır. Evin olmadığı yerde sokak yoktur. Ve biz ne kadar savrulursak savrulalım eve döneriz.syf66
Profile Image for Yildiz.
23 reviews18 followers
July 30, 2016
Uzaklardayken

“Bütün uzaklara gittim,
hepsinin de dönüşü vardı.
Toprakla güneş arasına kısılmış bir çocuk
yakamı hiç bırakmadı…
Gitmesem ölürdüm
kocaman bir yalnızlıktı dönüp geldiğim.”

dizeleriyle tanidigim, o vakitler halime tercuman olmus sairin denemelerini bu kez bir baska uzaklarda yine ayni hislerle okuyorum. Pek begenerek, hissederek. Yalin bir agirlikla anlatiyor, icimi icimden soyluyor bazi bazi. Ne de olsa "Durdugu yerde degersiz bir butun olarak kalmaktansa, parcalana parcalana gitmenin buyuk dogruluguna inandirmisti kendini."

" Ah elindeki hazineyi yitirme ustasi, hic olmazsa gecmisini koru. 'insan yasarken gorur guzelligi/Aci bile dunya nimetidir sonunda / Ancak yasayanlarin anisi olur.' "

Altini cize cize ilerliyorum; ic sikintisina, huzursuzluga iyi geliyor.
Insanin acisini insan aliyor.
Profile Image for Serra.
41 reviews4 followers
May 1, 2020
Şükrü Erbaş ve denemelerinden oluşan bu kitap hakkında ne yazsam yetersiz kalacağını biliyorum. Hayatımda okuduğum en güzel, en samimi yazılmış eserlerden biriydi “İnsanın Acısını İnsan Alır”. Bittiğinde sayfalara göz atıp, “altını çizdiğim satırlardan ziyade çizmediğim satırları çizsem daha mantıklı olurmuş” dediğim bir kitaptı.

Bazı kitaplar vardır, anlatılanlar güzeldir ama üslubu kavrayamaz okuyucuyu, yoğun bir duygusal bir etki yaratmaz.
Bazı kitaplar vardır üslup bakımından çok zengindir fakat anlatılanlar insanın düşünce dünyasına neredeyse hiçbir şey katmaz. Şükrü Erbaş, bu iki olguyu tamamen yıkacak bir kaleme sahip, gerek edebi yeteneğiyle gerekse bir başkaldırı niteliğinde olan fikirleriyle.

Aşkın, hasretin, yalnızlığın, acının, varoluşun, birçok içsel nesnenin, ‘ruh sarsıntısı’nın gerçek manasını, Şükrü Erbaş’ın satırlarında tüm hücrelerinize kadar hissedersiniz. Bunun yanında psikoloji, felsefe, çağdaş toplum, yabancılaşma, popüler kültür gibi meseleleri de öyle güzel entegre eder, kaynaştırırki yazılarının içine, kelimelerinin arasına, -tabiri caizse- kalbiniz gibi beyniniz de (yada ufkunuz demeliydim) o muazzam yazılardan nasibini alır.

Ne kadar yazsam yazacaklarım çoğalıyor, o yüzden daha fazla uzatmayarak -eğer şuan ‘okusam mı?’ düşünceleri ile bu yorumu okuyan biriyseniz- kitabı, Şükrü Erbaş’ın acı ama bir o kadarda sıcak, içten dilini anlamayı size bırakarak; sadece okuyun diyorum. Ölmeden önce’den ziyade, gerçek yaşamın ne olduğunu benimsemek, gerçekten yaşayan biri olabilmek için okuyun.
Profile Image for Selda Çavuş.
3 reviews1 follower
October 28, 2018
"Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.

İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!"
Profile Image for Çisem.
77 reviews2 followers
December 25, 2019
İlk 160 sayfayı okumayı başarabilirseniz bir nebze daha okunası hale gelebiliyor denemeler. Şiire uygun nesirde boğucu olan yoğun imge kullanımı okumamı oldukça zorlaştırdı.
Profile Image for Altay Aktar.
109 reviews45 followers
April 4, 2019
 “Ömrümden öteye taşıdığım çocuk… Ya sen bu ülkede doğmasaydın, ya ben aşkı herkes gibi bilseydim.” (sf:8)

Böyle ölmüyoruz Şükrü Erbaş, bir dahakine füze at. 😃
Profile Image for Emre vs..
118 reviews12 followers
December 30, 2018
Şairliğinden daha çok yazılarını sevdiğimi belirtmem gerek.
Profile Image for Sule.
8 reviews
April 8, 2022
Bu kitabın bende açtığı kapıların hem düşünce hem his dünyamda farkı büyük oldu. İyi ki okumuşum dedim. Bu kitabın yanında 2-3 kitabı daha sürdürdüm tabii. Bunu söyleme sebebim, bu kitabın bir deneme kitabı olması. Her günümü farklı ve küçük dokunuşlarla boyadı. Çok fazla isim, şiire bakış, şiirle ilgili düşünce de kameramın açısını genişlettiği gibi, çok fazla kitap ve insanla tanıştırarak, ortak hislerin üstüne kurulan yerler ile yeni çekim mekanları da kazandırdı. Kitap vakit ayırmaya değerdi. Yazarın yüreğine, kalemine sağlık.
Aslında kitap ile ilgili şunu da belirtsem daha iyi olur. 1990ların Türkiye'sinde Türkiye'sine bakarak yazılan cümlelerin bugüne bu kadar hızlı ve çarpıcı uyuşması beni etkisi altında bıraktı. Bu şaşkınlıklarım geçtikten sonra düşünmek mecburiyetinde bıraktı
3 reviews
Read
December 12, 2021
Oturup bir solukta okunacak değil de sindire sindire, özümseyerek okunacak bir kitap fikrimce. Hayatın günlük akışında hissedilen her duyguya karşılık gelebilecek cümleleri olan, altını çizip zihnin içine not edilmesi gereken cümlelerle dolu. Üstelik bundan birkaç yıl sonra tekrar okuduğumda farklı farklı anlamlar yükleyebileceğimi ve kitabın çok daha anlamlı hale geleceğini şimdiden tahmin edebiliyorum.
Profile Image for Murat AYDIN.
192 reviews2 followers
July 9, 2024
Şükrü Erbaş'ın "İnsanın Acısını İnsan Alır" adlı eseri, uzun süredir okuma listemde beklemekteydi. Okuduktan sonra bu zamana kadar okumamakla hata ettiğimi düşündüm. Öte yandan, bir açıdan da merhum Hasan Onat'ın "Din İnsan ve Anlam Arayışı" adlı kitabının ardından bu kitabı okumuş olmanın bazı konularda ufkumu açtığını da söyleyebilirim. Derler ya her işte bir hayır vardır diye.

Asında iki kitabın ilk bakışta içerik olarak birbiriyle çok da fazla benzerliği yok. Biçimsel olarak deneme yazıları içermeleri dışında. Her ikisinde ortak olan tema "insan"; birinde onun anlam arayışı, diğerinde de acıları, hüzünleri kaleme alınmış.

Bu topraklar, üzerinde yaşayan her "insan"ı pamuklara sarmamış. Aslında millete hizmet etmek vaadiyle yönetim için seçilenler, bu ülkenin hem coğrafi olarak hem de düşünsel olarak farklı noktalarında bulunan "insan"ları pek çok travmaya ve ayrımcılığa maruz bırakmış. Kadınlar ve çocuklar çatışmaların ortasında en savunmasız kalanlar olmuş; bırakın ilgi ve sevgi görmeyi, tahammülsüz ve farkındalıktan uzak yığınların arasında sıkışmış kalmış, çocuklukları ve gençlikleri anlamsız çekişmelerin, kavgaların, hoyratlıkların kucağında heba olmuş. İşin acı tarafı tüm bu nefret ve şiddet sarmalı "insan"lara hamaset ve inanç sosuyla sunulmuş (aslında dayatılmış). Halk (veya halklar) ise havuç veya sopadan hangisi kendisine uzatılmışsa onu pek de sorgulamadan kabullenmiş (ya da baskı altında kabullenmek durumunda kalmış). "İnsan" eliyle "insan"lara zulmedilmiş, baskı ve tahakküm kurulmuş, manipülasyon yapılmış. Can Yücel'in deyimiyle birileri acı çekmiş, kalanlar da ya fotoğraf çekmiş ya izlemekle yetinmiş.

Bu durumun yaşanmasına engel olabilecek, panzehir katkısı sunabilecek toplumsal farkındalık, demokrasi ve uzlaşma kültürü ise maalesef bir türlü tesis edilememiş. "İnsan"ın "insanca" yaşayabileceği bir ortam için gereken koşullar bir türlü oluşturulamamış.

Bunun yerine toplumun korku merkezli kutsallaştırmalar peşinde ayrıştırılması tercih edilmiş. Toplumun bir kısmının zihin kodları "devlet baba", "beka" mottolarıyla şekillendirilmiş ama bu "baba" evlatlarına eşit davranmadığı gibi, babaların evlatsız, evlatların babasız kaldığı iklimden beslenen ideoloji, dogma ve inanç tacirlerine engel ol(a)mamış. Osmanlıcığı kimseye bırakmayan hamaset tüccarları, Osmanlı devletinin fikir mimarı Şeyh Edebali'nin "bireyi yaşat ki devlet yaşasın" şeklindeki nasihatine hiç kulak asmamış. "Adalet mülkün temelidir" yazısının önünde yargı dağıtan hukuk insanları adil davranmamışlar. Geleneklerin dinleştirilmesiyle kendine otorite devşiren din tüccarları ise, "kutsallık" zırhına büründürülmüş folklorik bir "İslâmsız Müslümanlık" pratiğini siyasetin ayrıştırıcı diline meze yapmaktan çekinmeyi "caiz" görmüş.

*****

Yazarın hayat görüşü muhtemelen benimkiyle pek örtüşmüyor. Örneğin evliliği kadının ve erkeğin birbirini tükettiği bir olgu olarak tanımlamasına çekinceyle yaklaşıyorum. İnsanlar aralarında sadece evlilik değil; amir-memur, iş arkadaşı, rakip takımın taraftarı, farklı mahallenin çocukları ilişkisi içerisinde de birbirlerini fazlasıyla yıpratıyorlar. Bence konu "insan"ın değerinin toplum ve devlet tarafından hak ettiği konuma taşınması, hak ve özgürlüklerin sorumluluklarla dengeli olarak güvence altına alınması ile daha çok alakalı.

Gene, ideoloji bağlamında "sosyalist" veya "solcu" olduğumu söyleyemem. Cemil Meriç'in "ideolojiler bizlere giydirilen birer deli gömleğidir" sözünü haksız çıkartacak bir ideolojiyle henüz karşılaşmadım. Ancak üst kimliğimin öncelikle "insan" olduğunu, bu kimliğin altını sağlıklı ve doğru bilgiyle, erdemle, ahlâktan yoksun olmayan bir değerler sistemiyle doldurmaya çalıştığımı ifade edebilirim. Hani Denis Diderot demiş ya "İnsanlar ikiye ayrılır: tanıdıkça büyüyenler, tanıdıkça küçülenler". Kendi adıma, ilk gruba dahil olmaya, ikinci gruptakilerden uzak durmaya çalışıyorum.

Ancak incelemenin başında ifade ettiğim adil, insanî ve demokratik olmayan iklimin yaşattıklarının, yol açtıklarının, yazarın satırlarında kendini bariz biçimde gösteren yalnızlık, incitilmişlik, örselenmişlik, sitem, isyan ile yakından alakalı olduğunu düşünmekteyim.

Yazarın dile getirdiği travmaları, haksızlıkları birebir yaşadığımı söylersem yalan olur ama 50'li yaşlarda biri olarak, anlattığı pek çok hususa şahit olmuş bir nesildenim. Aynı hayat dükkanından farklı şeylerin alıcısı olsak da, dile getirdiği, şikâyet ettiği konularda kendisine hak vermemek mümkün değil.

*****

Bildiğim kadarıyla Şükrü Erbaş daha çok şiirleriyle tanınıyor. Bu nedenle olsa gerek; "İnsanın Acısını İnsan Alır"da nesir biçiminde kaleme alınmış metin; monotonluktan uzak, birbirine anlam, şekil açısından sıkıca ve ahenkli biçimde örüntülenmiş sözcük ve cümleler içeriyor. Nesirde şiir tadı veren bir üslup var. Bir de anlatılan konuların "insan"ın bam teline dokunması söz konusu olunca, eser okuru alıp götüren bir okuma deneyimi sunuyor.

Şükrü Erbaş'ı okumaktan bir okur olarak büyük keyif aldım; dile getirdiği yaşanmışlıklar bir insan olarak içimi acıttı. Yazarın bu sarsan, düşündüren, sorgulatan eserinde kine, öfkeye yer vermemesini ve insani erdemleri, sanatı, şiiri ve edebiyatı ön plana çıkarma gayretini ise çok çok saygıdeğer buldum.

Diğer çalışmalarını da elimden geldiğince okuma düşüncesindeyim.
Profile Image for GAMZE ÖZTEKİN.
75 reviews1 follower
September 15, 2014
"Ömrümden öteye taşıdığım çocuk... Ya sen bu ülkede doğmasaydın, ya ben aşkı herkes gibi bilseydim."
Profile Image for Cem.
21 reviews2 followers
December 30, 2023
Doksanlarda okusaydım daha çok sevebilirdim...
Bize bir şeyler anlatmak, bilgi vermek istediğinde son derece maharetli biri Şükrü Erbaş. Ve sonsuz saygı hak eden bir şair, bir cevher, hazinemiz.
Gelgelelim bu kitabın ilk bölümde nesir ile nazımın birbirine girdiği şiirsel denemeler, damakta doksanlarda bıraktığı tadı bırakmıyor... 'Turuncu dalgınlık'lar, 'kâküllerin rüzgârlı ülkeleri,' meneviş, meneviş, meneviş, meneviş...

Eğer bu yazıları bir tefrika şeklinde, dinlene dinlene, araya zaman koyarak, sindirerek okusaydım böyle düşünmezdim belki de.

Özür dileyerek, boynum kıldan ince bir hâlde, kitap kulübümüzde verildiği için sınırlı sürede okumamız gereken bu kitabı zor bitirdiğimi söylemeliyim.
Profile Image for Mehmet Metin.
17 reviews
November 21, 2019
Çok güzel şeylerin söylendiği, çok güzel ve anlamlı cümlelerin kullanıldığı, hislerin çok acık şekilde ifade edildiği bir eser olmuş. Her ne kadar bazı yerlerinde anlaşılması güç ve zaman alan metaforlar kullanılsa da, bazı cümleler birden fazla okunması gerektiği fikrini bende oluştursa da (ki zaman zaman bu güzel bir şey olarak addedilebilir ) okurken keyif alacağınız bir kitap. Roman gibi bir sürükleyicilik beklemeden sabırlı bir şekilde okuyun çok seveceksiniz.
Profile Image for Melek Gokcel.
3 reviews
March 29, 2022
Şükrü Erbaş'ın farklı bir tonu olduğunu düşünüyorum en başından beri. Herkesin yazdıklarında muhakkak kendini bulacağı denemelerde görüyorum kendisini. Şiirleri de bir o kadar tesir ediyor. Bu kitabı okuduğumda da karşımda beni dinleyip anlayan biri varmış hissini atamadım içimden. İnsanın içini fazla dinletiyor bu kitap. İnsan kendini dinlemekten dış dünyayı duyamayabilir arada. Bu da bu kitabın nazar boncuğu olsun...
9 reviews22 followers
May 24, 2022
genel olarak şükrü erbaş dilini seven biri olarak son otuz sayfayı okumadan oylayacağım... bazı yerleri çok beğendim hatta altını çizdim ama kitabın sonuna doğru yaklaştıkça tekrara düşmüş yazar... ozellikle son sayfaları tm-ts okuyanlar icin ya da sadece genel kultur icin iyi olabilir ama ben sıkıldım sonlarda açıkçası resmen elimde süründü kitap defalarca devam etmeye çalışsam da başarılı olamadım... en sevdiğim yer ise " senin korkularını, benim inceliğimi" sırf bu yazı için 3 yıldız hakkı
Profile Image for Mehmet.
248 reviews6 followers
November 4, 2022
İki farklı türden oluşan ilginç bir kitap: İlk 150 sayfası duygusal, derin, kelimelerin/manaların takla attığı aşk, ayrılık, acı, vs gibi temaları işleyen harika yazılar silsilesi. İkinci 100 sayfası ise daha çok sosyal konuları işleyen, bazı yazar ve şairlere dair görüşleri içeren yazılardan oluşuyor. İlk kısmı harika. İkinci kısım için aynı şeyi diyemeyeceğim. Bu kitabın editörü olsaydım bu iki farklı türü aynı kitapta toplamazdım.
Profile Image for Yunus Emre.
47 reviews
December 23, 2021
hayatın gerçeklerine şairane bir yaklaşımla bakmış fakat hayatın kendisi zaten şairane ve daha fazla duyguya boğmaya gerek yok diye düşünüyorum.yazılan denemelerin çoğu soyut düşünceler içeriyor özellikle aşk, sevgi ve barış kavramlarından çok bahsediyor.kitlesi olan güzel bir yazarın güzel bir kitabı olsa da benlik olmadığı için böyle düşündüm.
Profile Image for Jeli Jale.
18 reviews
September 1, 2024
Altını bir çok kez çizdiğim nadir kitaplardan… Sizi alıp geçmişinize, geleceğinize götürüyor. Her kelime duygu yüklü… Şükrü Erbaş şaheserlerinde yalnızca bir…
Bir puanımı ikinci bölümünde yer verdiği köşe yazılarından ötürü kırmak isterdim ama bunu haketmedi. İkinci etapta biraz sıkıldım ama genel olarak çok iyi, değerli…
Profile Image for tumbulica.
3 reviews1 follower
August 24, 2019
"İnsanin pasını dokunmadan alan
gülüşlerin özel içtenliği; iki gövdenin birbirini büyüttüğü yatakların kırmızı buhurdanı; her gece bizi ülkesine konuk ettikten sonra bıkıp usanmadan dünyamızı onaran uykular; evlerde yaşanırdı ancak."
Profile Image for Dilek.
742 reviews
March 23, 2022
Savaş, meyhane masalarında çıkan olaylar, tekin olmayan sokaklar, şiirin gücü ve varlığı... kısa yazılarda beliren flaş ışıkları gibi bir kitap.

Ayrıca yazar, sevdiği belki de esinlendiği pek çok kişinin de sözlerini alarak, o kişilerden bahsederek anlatmak istediklerini dayanaklandırmış.
Profile Image for ulak.
10 reviews2 followers
March 21, 2019
“ Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi. “(Bkz. sf. 8 )
Profile Image for Şeyda.
45 reviews
Read
May 23, 2021
•3,5/5•
Bazı yazılar gerçekten çok anlamlı ve güzeldi. Ama bazı yerlerde sıkıldım, anlatım biraz daha durağanlaştı.
Profile Image for Mr.  NOBODY .
8 reviews
May 12, 2024
Ömrümden öteye taşıdığım çocuk... Ya sen bu ülkede doğmasaydın, ya ben aşkı herkes gibi bilseydim..
Profile Image for gökkuş.
9 reviews1 follower
January 28, 2025
Nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep. Sevincini bir barış,bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde. Sesine güvendim, gözlerine en çok yakışan o sürekli yaz ikindisine.
Profile Image for hayatinarkabahcesi.
31 reviews
December 30, 2020
Buraya sadece kitabın ilk cümlesini bırakıyorum;
“Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben.”
Profile Image for Ceren Sever.
39 reviews5 followers
January 9, 2021
2020 yılının bana kazandırdığı çok büyük bir kalem olduğunu düşünüyorum Şükrü Erbaş için.
Kelimelerin dansı diyebilirim yazıları ve şiirleri hakkında.
Bu kitapta, özellikle son bölümde yer alan, diğer yazar ve şairler hakkında görüşlerine yer verdiği bölüm beni kitaptan biraz da olsa kopardıysa da, okuduğum diğer kitapları gibi güzel bir tat bıraktı zihnimde.
Displaying 1 - 30 of 31 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.