Su, tez konusu olarak bir telekız olmayı seçti; tanımadığı erkeklerle 6 ay boyunca telefonla konuştu, onların dertlerini dinledi, yol gösterdi, fantezileriyle onları mutlu etti. Konuştuğu erkeklerin kimisi kendine çok güvenliydi. Ama içlerinden birisi (Mert), hiç konuşmuyor sadece Su'nun sesini dinliyordu… Birkaç konuşmadan sonra; Mert utangaçlığını yavaş yavaş üstünden atmaya başladı, kendinden bahsediyordu; Su ise kuralları gereği kendisi ve hayatı hakkında hiçbir ipucu vermiyor; tıpkı bir telekız gibi davranıyordu… Gün geçtikçe Mert, hiç görmediği bu genç kadına tutkuyla bağlandı. Onu görmek, ellerini tutmak, teninde ellerini dolaştırmak, kokusunu hissetmek istiyordu… Ama Su, sadece bir oyunun içindeydi; bu gerçek değildi… Mert'in son sözü ise şuydu: SADECE SENİ SEVDİĞİMİ SÖYLEMEK İÇİN ARAMIŞTIM… O günden sonra, Su'ya artık ulaşamaz oldu… Peki ya kader onlara bir şans daha verse, bu kez sesleri değil; gözleri buluşsa, birbirlerini tanırlar mıydı?
"Aynı gökyüzünü paylaşmadığımızı biliyorsun değil mi?" "Sana kendi gökyüzümü göstermeyi isterdim."
Önce kitabın içeriğine dair sizlere bilgi vereyim. Ardından uzun uzun dertlerimi dile getiririm.
Sude, Sosyoloji son sınıf öğrencisidir. Mezun olmak için hazırlayacağı tez nedeni ile 6 aylığına telekız rolüne bürünür. Bu esnada ise Mert ile konuşmaya başlarlar. Mert, diğerleri gibi kendini tatmin etmek için aramaz aslında. Onun tek arzusu sohbet edebileceği birisini bulabilmek.. Bu ikili uzun süre konuşmaya devam eder, aslında bu konuşmalar birçok kez tek taraflı olur. Ve en sonunda Mert, "Sadece seni sevdiğimi söylemek için aramıştım," der ve Sude buna karşılık veremez, bu son konuşmaları olur.
Ondan sonra kitap 3 yıllık sıçrayış ile devam ediyor.
Öncelikle yaşadığım en büyük sıkıntı kitabın 3. şahış ağzında yazılmış olmasıydı. Abartmıyorum uzunca bir süre sanki rastgele notlar okuyormuşum gibi bir hisse kapıldım. Bu ikilinin aralarında bahsedilen -olması gereken- o hisleri inanın son sayfalara kadar hissedemedim.
Konu itibari ile ilgi çekici. Kitap, piyasaya çıktığı ilk günden beri dikkatimi çekiyordu. Beklentim yüksek falan değildi aslında, ama böylesini de beklemiyordum. Üzülerek itiraf ediyorum ki hayal kırıklığına uğradım.
Nedenlerine gelirsem.. Sude mesela. Devamlı güzelim, herkes benim yörüngemde havalarındaydı. Evet, kitaplarda yansıtılan şımarık, kendini beğenmiş kızları okumaya alıştık ancak bu Sude'nin mottolarının devamlı tekrarlanması bir yerden sonra bana gına getirdi. İçimden okurken dedim, tamam Sude sen dünyanın en güzel kadınısın, valla bak!
Gerçek hayatta karşılaşmaları ilginç bir hal alıyor. İkisinin kafasını birbirine tokuşturup, oturun hadi konuşun! ve birbirinize anlayın, yanlışları ortaya dökün demeyi ne kadar çok isterdim..
Mert ise.. Kaan gibi bir arkadaşa sahip olan birisinin bu kadar utangaç, çekingen olabilmesine anlam veremedim. Çok naifti sanki. Sevdim mi, sevmedim mi inanın bilmiyorum.
Kitapta yan karakterler ise oldukça fazlaydı. Heralde okumaktan en keyif aldığım yerler Ceylin'in bölümleriydi. Hele heyecanlanınca çişinin gelmesi olayı sayesinde baya sırıttım :)
Sude, Ceylin, Deniz ve Ela arasındaki arkadaşlıkta bana tam arkadaşlık gibi gelmedi. Sude ve Hakan arasındaki gibi bir dostlukları olmadığını düşünüyorum. Hepsi bir acayip tipler :)
Bir de son olarak benim aklım şu durumu almıyor. Sadece telefonda arada konuştuğun birisine nasıl aşık olabilir bir insan?
Yazara öncelikle başarılar diliyorum. Doğrusu ortaya koyduğu kurgu ile harika bir kitap ortaya çıkabilirdi. Ancak işte o duygu eksikliği yok mu... Umarım bir sonraki kitaplarında bu konuya daha dikkat eder. Çünkü ben bir okur olarak, ne Sude ve Mert'in ne de Ceylin ve Kaan'ın aşklarına inanmadım..
Bir ilk kitap için başarılı bir konu seçimi olsa da, ilk kitaplara has pek çok acemilik de mevcut kitapta. Özellikle anlatım tekniklerinin geliştirilmesi, diyologların özgün, akışa uygun ve zaman-mekan ilişkisi bakımından daha sürer ve tutarlı olması gerek. Karakterlerin iç dünyalarının yeterince yansıtılaması ve kitapta çoklukla durağan bölümlere denk düşmek, kurguda gerilim duygusunun yeterince oturmadığının ve sahne kurgularının da iyi tasarlanmadığını hissettiriyor. Yazarın kalemi başarılı. Elbette daha iyi bir anlatım tekniği, daha geniş bir sözcük dağarcığı kullansaydı daha iyi olurdu. Başlangıç olayının ilgi çekiciliğinin kitabın kalanına sirayet etmeyişi de kitabın uzunluğu içinde kabul edilebilir ama olmasa şahane olacak bir hata olarak kabul edilebilir. Yazarın, yazma pratiği, zaman-mekan tutarlılığı ve karakter geliştirme, iç dünyalara nüfuz etme konusunda çok daha çalışması üzerine, çok başarılı, çok iyi romanlar okuyacağımız düşünüyorum.
#DNF %27 Kitapla ilgili düşüncelerim 119. sayfaya kadarlık kısmı kapsamaktadır.
Velet temsili ruh halim gibi:
Tezi için kimsenin kendisini tanımadığı bir şehre yerleşen Sude, ailesiyle ve arkadaşlarıyla iletişimini keser. Farklı insanlarla konuşup, onların kendine açılmasını amaçlamaktadır ve bunun için telekızlık yapmaya başlar.Hayatını altı aylığına bir telefona bağlar. İnsanların fantezilerini, dertlerini dinler ama aramaların arasına hiç konuşmayan biri karışır. Utangaç, çekingen Mert. Zamanla Mert'in aramaları sıklaşır ve konuşmalar duygusal bir hâl almaya başlar. Şimdi devam etmemin sebepleri:
- Kitabın ilerlemesini bekleyemeyecek kıvama gelmiştim. Bende bıraktım...
- Bu telekızlık olayı benim ilgimi çekmişti ama yazar bunun üzerinde yeterince durmamıştı. Müşterilerle hiçbir konulmasını okumadık Sude'nin.
- Okuduğum kısımlarda sözde aşkı vs. hiç hissetmedim. Duygusuz bir kitap okuduğumu söyleyebilirim.
- İlk elli sayfa Sude'nın telekızlık yaptığı kısımdan oluşuyor, sonrasında ise araya 3 yıl giriyor. Elli sayfalık kısımda Sude'nin bir tez üzerine çalıştığını okuyoruz ama hangi bölümde okuyor sorusunun cevabını burada bulamıyoruz. Ben kitabın içinde hafiyelik yapmak yerine basit bir cümleyle Sosyoloji Bölümü'nün araya sıkıştırılabileceğini düşünüyorum.
- Sude ve Mert'in telefon konuşmaları aşırı derecede tekdüzeydi. Konuşurken tereddüt mü etti, heyecanlandı mı, cevap vermekte gecikti mi, yoksa kızgın mıydı? Biz tüm bunları okumadığımız da bize vahiy inmiyor yahu! Yazar yazmasa nasıl bileceğiz?
İlk 50 sayfasi ve son 200 sayfasi surukleyiciydi,geri kalanlar beni sıktı azıcık.Yan karakterlerin hikayeleri cok yarim kalmış tamamen belirsiz, umarim yazar yeni bir kitap yazar bunlar hakkında.Sude'ye basta uyuz olsam da sonradan daha bir sempatik yaklaştım, Mert baştan beri sevimli karakterde biriydi fakat onun da arada saçma damarları tutuyordu yalan değil. Yazarın tarzı ve konu seçimi farklı olsa da karakterlerin bazı yanları beni kitaptan uzaklaştırdı arada sırada ve dediğim gibi bazı noktalarda kitap yerinde sayıyormuş gibi hissettim ya da başa dönüyormuş gibi durağan noktalar çoktu yani.
Eğlenceli bir kitap ve ilginç bir kurguydu ama arkadaşlarının hikayesini de araya kattığı yerler hem hikayeyi bölmüş hem de geçiştirilmiş gibi geldi bana... Eğer devam kitabı yoksa hiç de tatmin etmedi o kısımlar beni. Ancak konu müthişti. Kırk yıl düşünsem gelmezdi aklıma :D Mert karakterini çookkk ama çok sevdim :)