Jump to ratings and reviews
Rate this book

Yaşamın Ucuna Yolculuk

Rate this book
Tezer Özlü, bir başka kutupta kendisiyle aynı yazgıyı paylaşan Oğuz Atay gibi, beklenmedik bir anda edebiyatımızdan demir aldı. Yazar ile sahici efsanesini birleştiren bu anlatı, hem yoğun bir vasiyetname niteliği taşıyor, hem de hayata ender görülen acılıkta bir perspektiften tanıklık ediyor. Tezer Özlü, Türk edebiyatının gamlı prensesi.
(Arka Kapak) Yayınevinin Bu kitap, yazarın Almanca kaleme aldığı "Auf dem Spur eines Selbsmords" (Bir İntiharın İzinde) adıyla 1983 Marburg Yazın Ödülü'nü alan metnin Türkçesidir. Bu kitap dilimizde, yazarı tarafından Yaşamın Ucuna Yolculuk (1984) adıyla bir anlamda yeniden yaratıldı.

125 pages, Paperback

First published January 1, 1983

178 people are currently reading
4237 people want to read

About the author

Tezer Özlü

20 books518 followers
Türk yazar. Özellikle Çocukluğun Soğuk Geceleri ve Yaşamın Ucuna Yolculuk olmak üzere az sayıda kitabıyla tanınır. Yazar Demir Özlü ile yazar ve çevirmen Sezer Duru'nun kardeşidir.

Simav'da doğdu. Çocukluğu anne babasının görev yaptığı Simav, Ödemiş ve Gerede'de geçti. İstanbul'a on yaşındayken geldi. Avusturya Kız Lisesi'ne gitti; ancak mezun olmadı. 1961'de yurt dışına çıktı. 1962 - 1963 yıllarında otostopla Avrupa'yı gezdi. Paris'te tanıştığı tiyatrocu ve yazar Güner Sümer'le 1964 yılında evlendi. Birlikte Ankara'ya yerleştiler. Sümer'in AST'ta çalıştığı bu dönemde Özlü Almanca çevirmenlik yaptı. AST'ta 1963-64 sezonunda Sümer'in yönettiği Brendan Behan'ın Gizli Ordu oyununda oynadı. Sümer'den ayrılarak İstanbul'a yerleşti. Geçirdiği rahatsızlık nedeniyle kesintili olarak 1967 - 1972 yılları arasında İstanbul'da farklı hastanelerin psikiyatri kliniklerinde kaldı. Çocukluğundan başlayarak yaşadıklarını ve klinikte kaldığı bu dönemleri Çocukluğun Soğuk Geceleri kitabında yazdı.

1968 yılında yönetmen Erden Kıral'la evlendi. Bu evlilikten 1973'te kızı Deniz doğdu. Bir burs alarak 1981'de Berlin' e gitti. Bu arada Kıral'dan ayrıldı. Kanada'da yaşayan İsviçre asıllı sanatçı Hans Peter Marti ile tanıştı ve 1984'te Marti'yle evlenerek Zürih'e yerleşti.[1] Göğüs kanseri nedeniyle 1986'nın 18 Şubat'ında burada öldü. Mezarı Aşiyan Mezarlığı'ndadır.

Özlü, eski eşi Erden Kıral'ın Yol filminin çekimi döneminde yaşananları anlattığı filmi Yolda'da Yelda Reynaud tarafından canlandırıldı.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
1,882 (38%)
4 stars
1,743 (35%)
3 stars
884 (18%)
2 stars
270 (5%)
1 star
99 (2%)
Displaying 1 - 30 of 346 reviews
Profile Image for İntellecta.
199 reviews1,772 followers
May 31, 2021
Bir yüksekliğin, bir başıma olduğum bir yüksekliğin en ucundayım. İnemiyorum. Yaşayamıyorum. Ölemiyorum.

"Sen tüm kentten daha yalnızdın. Okyanus gibi bir
yalnızlık."
Sayf.8
Profile Image for Melda.
Author 5 books245 followers
August 10, 2016
"Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduğunu sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnız bir yüzey, benim gerçeğimle bağdaşmayan bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin "medeni durum" dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiçbir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. İstediğiniz düzeye erişmek o denli kolay ki... Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiçbir değeri yok ki... Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. İçgüdülerimi hiçbir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum."
Profile Image for Okan.
30 reviews24 followers
June 20, 2021
Sonunda bitirdim, itiraf etmeliyim ki bazi bolumlerde gaza basmak zorunda kaldim, yavas da okusam kisa surede okudugumu unutuyor gibiydim. Ayni zamanda yasiyor olsak bes dakika beraber geciremezdik herhalde Tezer Ozlu ile. :) Pavese alintilari arasinda teget dusunceler yumagi, ara ara girilen kibir ve drama queen krizleri.

Bu surekli alintilar Ozlu'nun metnini de zayif gosteriyor. Buyuk ihtimalle baglamindan kopmus bir aforizma uzerine derinlikten yoksun cesitlemeler okuyoruz surekli.

Ferit Edgu bu kitabin ismini Bir Intiharin Izinde'den Yasamin Ucuna Yolculuk'a cevirmeseymis keske. Metinde olmayan bir derinlik beklentisi yaratiyor bu isim.

Olumsuz hislerimin okuyup sevenlere yonelik bir kucumseme olarak algilanmasini istemem. Farkli bir yasta ve duygu durumundaki hallerimi dusunuyorum da bu kitaba bu kadar yuklenmeyecegim zamanlarim vardi. Sanirim ben Ozlu'nun yasamak agrisina pek sempati duyamadim ya da kisaca inanmadim. Okura ruhunu acmis bir yazara haksizlik ediyor olabilirim tabi ama bence Ozlu daha kendisine bile acamamis ruhunu ve Pavese'nin, Svevo'nun, Kafka'nin hayaletlerine siginiyor, belki de yuzlesmek istemiyor bilemiyorum. Sahte acilar yaratiyor kendine. Uzuntu verici aslinda.

Olumlu bir notla bitireyim, bir kismini Storytel'den dinledim. Derya Alabora seslendiriyor. Bu kitabi sevenlerin, arada tekrar okuyanlarin o seslendirmeye bayilacagini dusunuyorum, gercekten basariliydi.
Profile Image for Jr Bacdayan.
221 reviews2,020 followers
October 7, 2025
There are writers who don’t merely tell stories but dissolve into them, becoming both their own subject and sacrifice. Journey to the Edge of Life reads like such a confession. Tezer Ozlu wanders through Berlin, Prague, Trieste, and Turin, cities haunted by Kafka, Svevo, and Pavese, seeking in their ghosts the shape of her own unrest. What begins as pilgrimage becomes autopsy: of influence, of obsession, of the thin membrane between creation and self-destruction. Her prose moves like thought remembered - fragmented, circular, and fevered - collapsing time into the pulse of her wandering mind. She writes of madness not as ailment but inheritance, of literature as both cure and contagion. By the time she reaches Pavese’s hometown, Santo Stefano Belbo, she seems to understand what her journey has demanded: that to live, she must bury not Pavese, but the part of herself that longed to die beside him. In turning away from his despair, she reclaims her own trembling existence, a quiet resurrection born from the ruins of devotion.

“...it all ends there. As loneliness loses shape. Surrenders to a greater loneliness. To nothingness. And isn’t life only the wind, only the sky, only the leaves, and only nothing.”
Profile Image for Méryl.
30 reviews
Read
June 20, 2016
Belki çok tepki toplarım diye yıldız vermek istemedim.
İlk Tezer Özlü kitabım Çoculukluğun soğuk geceleri idi, ardından bunu okumaya karar vermiştim. İlkinde çok karamsar, ruhu ölmüş ama bedeni yaşayan bir kadın/çocuk vardı "hadi neyse bu böyle olsun" demiştim, lakin görüyorum ki bu 2. kitabı da öyle. Zannımca diğerleri de öyledir. Bu yüzden, Tezer Özlü'nün son kitabını zar zor okumuş bulunuyorum.
Pavese ve Kafka'ya olan büyük hayranlığını her sayfada belirtmiş. İyi hoş ama bazen bayıyor...

Tezer Özlü ile olan ilişkim şimdilik burada bitmiş görünüyor.
Profile Image for Oguz Akturk.
290 reviews720 followers
April 29, 2022
YouTube kitap kanalımda Tezer Özlü'nün hayatı, bütün kitapları ve okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz :
https://youtu.be/4rhsgjdY_SQ

Bu kitap incelemesi Tezer Özlü'nün bedeninin yanında yazılmıştır. Kanıt: https://i.ibb.co/8MjQMpj/1.jpg

Demiştim ama sana Tezer, 4 gün önce Çocukluğun Soğuk Geceleri kitabına yazdığım incelemede "Önümüzdeki günlerde seni ziyarete geleceğim Tezer, bekle beni." demiştim. Sadece 4 gün dayanabildim. Sen nasıl ki bu kitabında en sevdiğin yazarlar olan Kafka'nın, Svevo'nun, Pavese'nin yaşadığı yerleri ve mezarlarını bizzat ziyaret ettiysen, ben de senin kitaplarınla senin yanına geleceğimi söylemiştim, uyarmıştım seni...

Üstünde çeşit çeşit otlar bürümüş ebedi meskenine bakıyorum şu an. Biliyorum, bu dünyada rahat bırakmadılar seni. Zaten o yüzden Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar kitabında dediği "Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok." alıntısındaki gibi sen de iç dünyana dönmedin mi? Sen de hayal kırıklığının olmadığı, sadece sevdiğin yazarlar ve onların kitaplarıyla bir arada olabileceğin bir sığınak aramadın mı? İşte yanındayım. Ben de o sığınağı arayanlardanım. Toprağın üstünde bir türlü bulamadığın huzuru, toprağın altında bulduğunu hissedenlerdenim.

Sen nasıl ki bu kitapta yazarların yanına yolculuk ederken aslında bir nevi kendi yaşamının ucuna da gitmişsen, ben de senin yaşamının tam ucundayım şu an. Bu uçtan, ölümden ötesi var mı? Bir şeyler söylesene Tezer... "Var" de bana. Dünyada milyarlarca inanan insan senden bu cümleyi duymak istiyor. Senin hayatın boyunca nefret ettiğin ve bu kitabında yerin dibine gömdüğün düzenlerimizin, akıl ve namus anlayışlarımızın, kurumlarımızın hepsi senden "Evet Oğuz, evet! Ölümden ötesi de var." demeni bekliyor. Ben ise nereye gömüleceğini ve ölü gövdenin ne olacağını bile umursamadığını bildiğim için senden bunları demeni beklemiyorum. -demin dediğin beklentiyle çeliştin Oğuz-

Sen sadece sevdiğin yazarlarla ve roman kahramanlarıyla baş başa kalmak istedin. Senin kafana 27 Mayıs Darbesi'ni attılar. Sen sadece sevdiğin insanlarla keyifli sohbetler edebilmek istedin. Senin kafana 12 Mart Muhtırası'nı attılar. Sen sadece biraz olsun huzur bulabilmek, kendinle baş başa kalabilmek istedin bu canı çıkasıca dünyada. Senin kafana 1 Mayıs 1977'de hayatını kaybeden 34 işçinin cesedini attılar. Bu ülkede yaşamanı çok gördüler Tezer. Yaşamın ucuna bile rahat rahat yolculuk etme hakkı verilmiyordu insana bu dünyada...

Ben ise yanındayım. Hiçbir siyasi olayın anlamının kalmadığı bir yerdeyim. İstanbul, Aşiyan Mezarlığı'ndayım. Bedeninle aramda 1 metre bile yok. Bedeninin yanında bir defne ağacı. Defne ağacının anlamını bilir misin Tezer? Bu ağaç her zaman yemyeşil kalmasıyla aslında ölümsüzlüğü temsil eder. Sen ölümsüzsün Tezer. İstediğin kadar fiziksel olarak aramızda olma, sen düşüncelerinle, tutkularınla, gitmek isteyişlerinle ölümsüzsün.

İstanbul'a gömülmek istemediğini biliyorum. Ama emin ol, İstanbul'un en güzel yerlerinden birindesin. Yanında Rumeli Hisarı, karşında Anadolu Hisarı. Önüne serilmiş bir boğaz. Ben de senin kitaplarınla yanındayım işte. Sen nasıl kitaplar yazarak ölümsüzlüğe ulaşmak istediysen, ben de bugün seni resmen ölümsüz ilan ediyorum. Kurumların canı cehenneme. Bu yazı sürecinde bunu ilan edecek kurumların hepsi benim. Çünkü Tezer, benim de senin dediğin şekilde "Kurumlarınıza uyuyor gibi görünmem, onlara karşı direnmemi ancak böyle sağlayabileceğine inanmamdandır" (s. 58)

Yanımda kitaplarını da getirdim demiştim, evet getirdim. Yazdığın ne varsa hepsini okudum Tezer! Sadece ben de değil. Binlerce okur senin yazdıklarınla kendi ruhunu şekillendiriyor şu an. Cümlelerinin altını çiziyor. Çocukluğunun soğuk gecelerini hatırlıyor. Yeryüzüne dayanabilmek için yeni anlamlar keşfediyor. Yaşamlarının ucuna yolculuk ederken yanında götürebileceği yol arkadaşları buluyor.

Sen tutkularını, arayışlarını, başkaldırılarını ve bu ülkeden kaçıp gitmek isteyişlerini bu kitabında yazdıkça "Ne kadar da bana benziyor bu kadın!" diye haykırdım içimdeki sığınaklarda sessizce. Evet, bence sessiz haykırışlar da vardır. Yaşamımın ucuna yolculuk ederken o iç sığınağımdaki haykırışların ne kadar da sesten mahrum olduklarını fark ettirdin bana. Seni okudukça kendimi okuyormuşum gibi hissettim. Yediğin fiziksel elektroşokların düşünsel olanlarını yedim ben senle.

Sahi... Hepimiz, evet hepimiz, kendi yaşamlarımızın ucuna yolculuk etmiyor muyuz en nihayetinde? Hepimiz bir gün Tezer'in huzurla uyuduğu yerin bir benzerinde olacağız. Kapkara toprağın altında. Belki de ilk kez o zaman canlılara besin olduğumuzda bir işine yarayacağız hayatın. Değil mi Tezer?

Tezer'in yaşamının ucundayım. Şu an onla birlikte kendi yaşamımın ucuna da yolculuk ediyorum her saniye. Akrepler ve yelkovanlar peşimde. Bıraksanıza peşimi! Her an kendi ölümüme doğru adım atıyorum. Bu yazdıklarımı okuyan sizler de -evet, evet hepiniz, size sesleniyorum- kendi yaşamlarınızın ucuna yolculuk ediyorsunuz benle birlikte. Bileti çok önceden kesilmiş ve adı ecel konmuş bir seyahat bu. Hazır mıyız bu yolculuğa, düşündük mü kendimizden başkalarını, birilerinin yüzünde ufak da olsa bir tebessüme sebep olabildik mi, bir açın karnını doyurabildik mi, dünyayı daha yaşanır hale getirebildik mi, Cioran'ın dediği gibi nerede tükettik ömrümüzü, ne kadar başarılı olduk hayatlarımızda? -işlerimizde hiç ödün veremediğimiz şu kokuşmuş başarılar var ya hani-

Bu ülkede hiçbir şeyin değişmediğini sana söylemeliyim Tezer. Hala siyaset ve futbol gündemin büyük kısmını kaplıyor. Hala senin gibi bu ülkeden kaçıp gitmek isteyen milyonlarca genç var. Bir zamanlar ben de onlardan biriydim. Senin bu kitabında yaptığın gibi ben de kaçıp gittim Berlin'e, Prag'a, Torino'ya; ben de yürüdüm Kafka'nın, Svevo'nun, Pavese'nin yürüdüğü yerlerde! Acaba bu dünyaya bıraktığımız izler olan adımlarımız birleşmiş midir, aynı yerlere basmış mıyızdır senle, ne dersin?

Ama sen üzülme Tezer. Biz senin kitaplarını kitap okuma grubumda bile okuyup tartışacağız bu ay. Biraz olsun mutlu hissedebil, yaşamının ucundayken o uçurumdan aşağı biraz daha güvenle bakabilesin diye... Emin ol ki senin yazdıklarını içselleştiren yüzlerce, hatta binlerce okur var bu ülkede şu an bile. Onlar da kendi yaşamlarındaki yolculuklara seni katıyorlar, her gün seyahat ediyorlar senle ve acılarınla birlikte. Kaybettikleri umutların yolculuklarındalar onlar da. Sen üzülme.

Bu incelemeyi şu an okuyanlar da aslında farkında olmadan bu "İncelemenin Ucuna Yolculuk" ettiler. Bu inceleme de şimdi diğer benzerleri gibi son noktasını koyacak. Koyuyor. Koydu.
Profile Image for selis yıldız şen.
29 reviews390 followers
June 5, 2016
"ve yaşam yalnız rüzgar, yalnız gökyüzü, yalnız yapraklar ve yalnız hiç değil mi."

mükemmeldi. tek kelimeyle mükemmel. her zaman yanımda taşıyıp tekrar tekrar okuyacağım bir kitap, bir favori, kendi gözlerimde bir başyapıt.

kalemine sağlık, tezer özlü.
Profile Image for Gulen.
408 reviews
April 7, 2014
Belki tepki çekeceğim, ancak 1982 yılında, bu ülkede binlerce insan hapishanelerde akıl almaz işkencelere maruz kalırken, aşağılanır ve öldürülürken, okudukları yazarlar ya da kitaplar için yok edilirken, bu ülke Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi gibi bir gerçek ile yaşarken; bu kadının ülke ülke dolaşırken "of ama ne kadar da yalnızız" diye söylenmesi içime dokundu.

Varoluşçuluk bana göre değil bunu net anladım.
Profile Image for Joy.
535 reviews81 followers
March 27, 2020
Tezer Özlü’nün biraz abartıldığını kabul edelim lütfen. Kişisel bir günce aslında kitap, deliliğin sınırında tüm zarifliğiyle dolanan bir kadının intihar mektubu aslında yazdıkları. ( intihar etmesede)
Özellikle Yaşamın Ucuna Yolculuk kitabı, intihar eğilimine güzelleme, sevdiği, gezdiği, uğradığı tüm yazarlar ölmüş ya da intihar etmiş.

Yetinmeyip, kitap üzerine konuştum.
https://open.spotify.com/show/2u0H87r...
https://soundcloud.com/birkitapbinhayat
https://podcasts.apple.com/us/podcast...
Profile Image for Laurent De Maertelaer.
803 reviews164 followers
April 17, 2025
Beklemmend relaas van een existentieel duizelingwekkende road trip die Özlü maakte in de jaren 1980, kort voor haar vroegtijdige dood. Ze reist in de voetsporen van haar helden Kafka, Svevo en vooral Pavese. Wat een stem!
Profile Image for Onur Uslu.
88 reviews23 followers
May 8, 2021
Bazı yazarlar vardır ki yazdığı kitapta onun ta kendisini tamamiyle kendi içimize çekeriz. Tezer Özlü'nün okuduğum bu romanında adeta Tezer Özlü'nün bütün ruhani varlığını önce akciğerlerime doldurup daha sonra kanıma karışmasını, kalbime uğramasını ve daha sonra bir atımla bütün vücudumda yer etmesini hissettim. Durağı beynim olduğunda ise bazı şeyler değişti çünkü orada "hayat felsefesi" hakkında fikirler zinciri ören sinir ağlarının olduğu departmana çok ters geldi Tezer Özlü. Bu yüzden beyinle etkileşim içerisinde olan ruhumu pek saramadı cümleleri.

Yukarıda anlatılanlar Tezer Özlü'nün cümlelerinin tek bir insan üzerinde oluşturduğu izlenimler fakat milyonlarca insanların arasından birçok kişiyi de derinden etkileyecek bir kitap Yaşamın Ucuna Yolculuk. Bazılarımız yaşamın durgunluğuna karşıdır, hayatı daha acı yönüyle bilir, hayatın içinde diğerlerinden daha yalnızdır, kimseye bağlı kalmak istemez hatta kendisinden bile sıyrılmak ister. Alışmaktan korkar, kaçar. Başkasını olduğundan daha çok sevme riskine giremez ama yine de herkesi eşit ölçüde sever. Bu söylediklerim sizinle bağdaşıyorsa bu kitap sizler için gayet iyi bir roman olabilir.

Kitapta kendimden parçalar bulduğum birçok yer oldu. Özellikle Cesare Pavese'den yaptığı alıntıların hemen hemen hepsini beğendiğimi söyleyebilirim. Bu cümleler Pavese okuma ihtiyacı da doğurdu açıkçası. Yurt dışındaki hayata dair farklı bir bakış açısı, şehrin atmosferinin kendisine kattığı duygular, etrafındaki insanların onunla olan etkileşimine dair fikirler ve bütün bunların sentezine karşı neler hissettiğine dair gayet net ve anlaşılır bir dil kullanılmış kitapta. Son derece edebi bir kitap ayrıca bu açılardan. Açıkçası edebiyat fakültesinde okusaydım bu kitabın raflardaki yeri özel bir yerde dururdu çünkü gerçekten son derece farklı bir teknikle sürekli farklı şeyler denemeye çalışmış gibi hissettim okurken. Bazı yerlerde can sıkıcı olsa da çok saygı duyduğum özelliklerden birisi bu. Kitapta ayrıca Franz Kafka, Italo Svevo ve tabii ki Cesare Pavese'nin yaşamlarına dair kesitleri ile ilgili son derece ince ayrıntılar içermekte. Bu ayrıntıları öğrenmek kadar, onların yaşamının kendisine olan etkilerinden bahsetmesini dinlemek kitabın özel yanlarından biri.

Peki, kitabı neden çok sevemedim? İlk paragrafta bahsettiğim gibi hayata olan bakış açımız epey farklı. Onun sevgiye olan yaklaşımı benim için doğru değil. Onun acıya olan yaklaşımı benim için yeterince anlamlı değil. Onun ölüme olan bakışı benim için biraz komik kalıyor. Belki onun yaşadıklarının bir kısmını yaşıyor olsam da benim hayatım, o hayatın içerisinde birilerine bağlanmak, güven duyabileceğim insanlarla hayatımın alt yapısını kurabilmek ve onlarla beraber eğlenmek, onlarla beraber üzülmek, onlarla beraber başarılı olmak üzerine kurulu. Safça bir yaklaşım -ki hayat bu yaklaşımı darmaduman etmek için elinden geleni yapmıştır- ama hayatımı yaşayabileceksem bu şekilde yaşamayı tercih edenlerdenim. İnsanlara olan bağlılık açısından böylesi zıt olmamız bu kitabı biraz uzaklaştırdı benden.

Yaşamın Ucuna Yolculuk, zaman ayırmaya değen ama kişiye göre spesifik anlamlar taşıyacak olan bir kitap oldu benim için.
Profile Image for Cheryl.
521 reviews834 followers
November 15, 2025
I go deeper into the unknown, closer to self-understanding.

This book solidified my selectiveness about goodreads friendships. One perfect example is this: I would never have known about this book or author had it not been for this beautiful and lyrical review from Jr.

Restlessness takes various forms, happens for many reasons. This literary biography and autobiography is about a writer who traces the lives of dead writers in order to make sense of her life, to make sense of living. I was convinced it was autobiographical the moment the narrator mentions translating Wild Strawberries, the Ingmar Bergman film which Özlü really did translate in real life. This book is a different version of a book Tezer Özlü wrote about Cesare Pavese while she was on a writing fellowship. The German version of that book, which won the 1983 Marburg Literature Award, was called On the Trail of a Suicide. This version was translated from Turkish, Özlü's home language, where she reshaped it, gave it a new title, and focused on her will to find new meaning in life. I found the translator's, Maureen Freely's, notes, bibliography, introductions, and readings of Pavese most helpful.

How did I ever endure this sky without my words. How did I endure that avenue, that night, those nights when I lay sleepless in bed, my thoughts racing—unable, when I got up, to translate those thoughts into words. When at night, in the depths of a deadly sleep, I confronted existence and found it so very small. This life that sates me only when I have taken the lonely wind that blows inside me, the love that loves inside me, the death that dies inside me, and my very will to live, and turned them into words.

She travels via trains, dragging a bag that draws attention between Hamburg, Prague, Vienna, Zagreb, Belgrade, Niš, Trieste, Venice, and Turin. She explores lovers. She memorializes Italo Svevo and Cesare Pavese. She discovers "that thin line between reason and madness. As thin as the horizon where the hazy Mediterranean joins the sky. Where the sea ends, and the sky begins." Like the train rides, her thoughts meander. Her own life has not been easy. She recalls reading her favorite authors while bombs went off around her in Istanbul. "The only escape from the hell that was Istanbul was in books." As Svevo's heroes walked the boulevards of Trieste, she knew she'd do the same someday. So we are with her in this moment.

Throughout my life it has been from the dead I've drawn my courage. The dead in whose stories I have lived. The dead who succeeded in turning this world of damnation into one where it became possible to live. The dead who in their writings gave us everything in this world we could ever need.

Who am I to judge about the things dead writers make us do. James Baldwin made me want to visit Turkey (as I'd been to Harlem a few times). I sat in his library for two weeks in New Hampshire; I was also tortured by the trajectory of his home in Paris, when I realized that we have none of his writing mementos to visit, to see, to touch. I trailed Pessoa in Lisbon, and his words kept me steady during my first solo trip. And here I am reading Özlü who was born in Turkey but leaves her home to wander in defiance of cultural conventions; she makes me want to visit Santo Stefano Belbo, if only to join a tasting of Moscato d'Asti and admire the town for a few hours. I also know I do not want to go to Turin, nor do I want to visit Room 305 at the Hotel Roma.

The ending is satisfying, as the narrator's chaotic Journey gets her to a place of peace and clarity. Some readers may find the subject matter and atmospheric tension daunting, or the narrative dizzying—it is liquid, with first-person singular shifting to second-person singular in the middle of a paragraph, and so on. The present tense lyricism binds and captures, and a sentence could be a word or ten. The stream of consciousness veers between abstract and defined, and it managed to draw this reader closer to the narrator's fleeting but freeing thoughts.
Profile Image for Em Chainey (Bookowski).
Author 12 books70 followers
February 14, 2014
Olmadı, bu kitabı çok sevemedim, yazarın bu kadar isyankar ve depresif olması ben de ters bir etki yarattı. Bu kitap şehirler ve hayatlar arası yolculuk olarak yazilsaydi daha çok severdim eminim; ama o alayına isyan durumu yok mu... Küçük burjuvasin, hayatın ve durumunun her türlü nimetinden yaralanmışsin yine de yok yere bir isyan bir "bak ne kadar yalnızım ben intihar etmek istiyorum" durumu. Tamam kötü bir çocukluk geçirmiş olabilir, bağımsızlığını da takdir ediyorum Özlü'nun ama çok sıktı "Kahrolsun dünya, yaşam, evlilikler" kokan cümleleri. Bir misfit olabilirsin, herşeyden koparsin hele de o nefret ettiğin yasamlardan, olgulardan vs. Kopmadan onlardan faydalanarak Fuck them all yapacaksan bunun ne anlamı var? Dedigim gibi bir veda busesi olarak güzeldi, şehirler, Kafka, Svevo ve Pevase. Ancak diğer türlü boş bir isyandan öteye geçmiyor.

3 ★ yeter.
Profile Image for Ezgi.
Author 1 book133 followers
November 8, 2014
"Tüm duyguların en güzeli duygusuzluk; öyle bir duygusuzluk ki, insanın tüm dünyayı ve insanları kucaklayabileceği duygusuzluğunun duygusu..."
.....

Seneler evvel kitabı okuduğumda bu cümleyi ayırmıştım; fakat anlayamamıştım. Şimdi anlayabiliyorum; fakat anlatamıyorum.

Bunun üstüne Yaşama Uğraşı’nı da okursanız tam olur. Yaşama sevinci ile dolup taşarsınız. (bkz: Cesare Pavese)
Profile Image for Jeroen Decuyper.
191 reviews43 followers
August 8, 2025
"Het eind van het leven heeft mij nooit ver weg geleken. In ieder gezicht, iedere ademtocht, in ieder die groeide, die oud werd, in iedere omhelzing, iedere ochtend heb ik het einde van het leven gezien. Zelfs als kind heb ik in de korenvelden, in een zomernacht met volle maan, en in de diepe duisternis in de nachten van de kinderjaren het einde van het leven gezien, maar wanneer ik ging, wanneer ik me dwars door allerlei beelden heen door steden, dorpen, velden, voor- of achterlangs bergketens, langs de oever van een meer, langs een rivierbedding of langs het oppervlak van een grijze zee voortbewoog en verder reisde, of wanneer de trein dat deed, wanneer onbekenden in tegenovergestelde richting snel uit het zicht verdween, zich samen met ieder beeld achter me vandaan bewoog, uit het zicht verdwenen, alleen dan ging ik weg, bewoog ik me bij het eind van het leven vandaan." (pp. 51-52)

Net als in dat eerste autobiografische boek dat ik heb gelezen van Tezer Özlü, wordt de schrijfster gelukkig wanneer ze reist en onderweg is. Wanneer ze dat niet doet of is, slaat de slapeloosheid waaraan ze onderhevig is toe en krijgt de sombere ondertoon die prominent aanwezig was in De kille nachten van de jeugd de bovenhand. De treinreizen die ze in dit verhaal maakt, voeren haar naar Turijn, Praag en Triëst, waar ze op zoek gaat naar sporen van drie auteurs die een onuitwisbare indruk hebben achtergelaten op haar: Pavese, Kafka en Svevo. Ze gebruikt in de roman trouwens citaten van Cesare Pavese als kapstok om heel wat van haar gedachten en hersenspinsels aan op te hangen. De citaten zorgen op die manier voor wat houvast in het fragmentarische verhaal.

Die fragmenten schieten alle kanten uit, maar zijn nagenoeg allemaal bijzonder somber en donker van aard. In die zin doet ze haar bijnaam ‘de bedroefde prinses van de Turkse literatuur’ alle eer aan. De fysieke reis die ze onderneemt is immers tegelijk een innerlijke reis door de donkerste van haar gedachten, waarbij ze “die gedachten volgt tot aan de allerdiepste randen”, aldus het nawoord bij deze uitgave.

Dat nawoord van vertaalster Hanneke van der Heijden is andermaal een meerwaarde. Ze komt kort terug op de historische context van de toen snel veranderende maatschappij van het Turkije van de tweede helft van de twintigste eeuw, maar gaat uitgebreider in op de biografie van de Turkse schrijfster. Ook de ontstaansgeschiedenis van de roman legt ze onder de loep. Het zijn niet allemaal zaken om vrolijk van te worden, maar het helpt alleszins om bepaalde zaken te kaderen en vanuit een andere hoek te bekijken.

Nu, ook al moet je je als lezer wapenen om niet te ver mee te gaan en mee te denken in de donkerte van de gedachtegangen en hersenspinsels van Özlü, toch vallen er heerlijke passages te lezen. Daarin toont de Turkse schrijfster zich meester in het omzetten én vertalen van wereld, werkelijkheid en het leven in mooie woorden en literatuur. Wat op zich al de moeite is om dit boek ter hand te nemen en traag uit te lezen.

"'De hoeveelheid tranen op de wereld is onveranderlijk. Voor ieder die begint te huilen, houdt ergens een ander op.' Die zin van Beckett schrijf ik onder Nuto's pergola met enige variaties op. 'De hoeveelheid verhalen op de wereld is onveranderlijk. Voor ieder die ophoudt te vertellen, begint ergens anders een verhaal.' 'De hoeveelheid zelfmoorden op de wereld is onveranderlijk. Voor ieder die zelfmoord pleegt, bereidt ergens een ander de zijne voor. Voor ieder die begint te sterven, begint ergens een ander aan het leven." (p. 161)
Profile Image for Esrafurkanyigit.
154 reviews26 followers
July 6, 2016
Bu kitabı okumak için moralinizin bozuk olmasını bekleyin. Aksi bir durumda ne kadar da karamsar bu kadın diye düşünebilirsiniz. Ama o kadar çok yerin altını çizdim ki hiç böyle beklemiyordum. Ama gerçekten de çok depresifti kitap.
Profile Image for WillemC.
586 reviews24 followers
August 14, 2025
Özlü dwaalt met trein en auto enkele weken door Europa met als spirituele leiders drie van haar favoriete auteurs: Pavese, Svevo en - in mindere mate - Kafka. Onderweg bezoekt ze plaatsen uit het leven van die schrijvers, strooit ze met citaten uit het werk van Pavese, overduidelijk haar favoriet, en reflecteert ze over eenzaamheid, schrijven en de band tussen leven en dood. Alhoewel ze niet altijd even helder is en sommige van haar gedachten wat banaal aandoen, werkt haar intuïtieve stijl wel; het komt vaak over alsof ze alles - zonder herschrijven - heeft laten staan zoals het ooit in haar opkwam. Een interessante kennismaking; ik kijk in ieder geval uit naar "De kille nachten van de jeugd", haar andere in het Nederlands vertaalde werk. 4.5/5!

"Wat doet iemand die zozeer leeft voor het schrijven wanneer hij inziet dat hij uitgeschreven is."

"Het gerommel van de donder tussen de bergen is gruwelijk. In de grote steden klinkt de donder heel anders."

"Het was een goed idee om op deze reis geen boeken mee te nemen. Een kwarteeuw lang heb ik gelezen, en nu ik geen boeken bij de hand heb, zoek ik in mezelf naar de sporen van de literatuur."
Profile Image for Bugra.
20 reviews4 followers
June 15, 2014
"Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduğunu sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnız bir yüzey, benim gerçeğimle bağdaşmayan bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin "medeni durum" dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiçbir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. İstediğiniz düzeye erişmek o denli kolay ki... Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiçbir değeri yok ki... Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. İçgüdülerimi hiçbir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum."

Ya ne soracaadık?? Toplumda yaşıyorsun, neyin tribindesin? İnsanlar nasıl anlaşsın birbirleriyle, ne sorsunlar? Toplumun yazara baskı yapmak gibi bir amacı yok ki, herkese baskı yapan bir yapı o. Neden kendini bu kadar önemli görüp bu kadar üstüne alınıyor ki baskıyı? aaa

Yabancılaşmak cool bir şey değil. İnsanlığı da biraz sevmek lazım. Bireycilik ve nihilizmin boku çıkınca böyle oluyor. Deli gibi yalnızlığına tutunmak bohemliği lüzumsuz. Diyor ki abla, "Gidiyorum, gidiyorum, kalıplardan kaçmak için gidiyorum." Sıkıntı şu ki, toplumda yerleşen insan interaksiyonlarından memnun olmayan yazar, yerine herhangi bir şey önermiyor. "Kalıplardan kaçıyorum." diyor. Hepimiz mi kaçalım? Biz kaçamıyoruz. Yurtdışı doktora mülakatına gitcem, tüm masraflarımı davet eden kurum karşılıyor, sen fakirsin nolur nolmaz diye vize vermediler bana. "Temel sorun yalnızlık direncini yitirmemekte." Eee, sonra nolcak?

"Hiçbir kent insana Berlin kadar ölümü düşündürmüyor." Sonra Torino'ya gidiyor: "Bu kentte bir gizemli ölüm var." ehehe

"Bin yedi yüz yirmi iki kilometrelik bu yolculuğun...", "Saat 21.12" "Hele hele onun CN 31 5238 plakalı Fiat 126 arabasına bineceğimi." Bu tür bir sürü bilimsel kesinlikte cümleler, kelime öbekleri var sürekli. Ben rahatsız oldum bunlardan.

Yazar 'yine' kelimesi yerine 'gene' kelimesini kullanmakta beis görmüyor. (ıy) Sonra Zoran diye bir çocuk varmış. Zoran, "Güneş doğuyor." anlamına geliyormuş. Yazar, "Zoran doğmadı." diye kelime oyunu yapıyor: "Güneş doğuyor doğmadı."

"Dünya futbol şampiyonası bugün kulağıma çalınmadı. Bu da mutlulukların en büyüğü." Ben bunu -çok kişisel bir şekilde tabi- ayıp bir şey olarak görüyorum. Kişi futboldan nefret edebilir. Ama her duyarlı insan, toplulukları birleştiren o kolektif sevinç ve üzüntü hallerini takdir edebilmeli.

Üslup fazla dramatik ve - bence - edebi değeri pek yüksek değil. Pseudo-entelektüelite. Eyyorlamam bu kadar.
Profile Image for Nil.
19 reviews
February 5, 2013
"Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. İstediğiniz düzeye erişmek o denli kolay ki... Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiçbir değeri yok ki... Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. İçgüdülerimi hiçbir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım."

"Aynı dili konuşan iki insan yok"tu hala da yok ama bu kadar yakın hissettiren satırlar algının coşkunun sınırlarını zorluyor. Yaşasa da onunla bi konuşayım çok isterdim gerçekten.
Profile Image for Caterina.
1,196 reviews61 followers
August 17, 2014
Bitireli epey zaman oldu, incelememi tabletten hizlica yazarak gecistirmek istemedigimden biraz gec kaldi.

Oncelikle Pavese varligi ile bile okunasi kiliyor kitabi, ayrica Tezer Ozlu'nun dili kullanma hakimiyeti dusuncelerine ister istemez katilmaya mecbur ediyor sizi. Ama bir noktadan sonra yazildigi donem goz onune alinip yazarin ic dunyasi ile paralellik kuruldugunda bosluga dusuyor insan. Yasadigi ortamin kalitesini goz onune alarak ekonomik sartlardan aldigi gucle icinde bulundugu isyan durumu asabilitesini dusunuyorsun ister istemez.

Bu yuzden 3 yildiz...

Birde not: Son donemde herkes, herkesin begendigi seyi begenmek zorunda gibi bir algi olustu. Tum benligimle bunu protesto ediyorum. Edebiyat eserlerini bireysel bakis acilari ile degerlendirip bunu soyledigimizde linc edilmedigimiz gunler uzak degildir umarim.
Profile Image for Ebru Çökmez.
262 reviews59 followers
November 2, 2019
Tezer Özlü'nün bu kadar bilinmesini sağlayan yaşam hikayesi, şizofrenisi, marjinal hayat tarzi, intihari kanımca. Kalemini beğenmedim. Bunalimli ergenin günlüğü tadinda. Bir daha okuyacağımı hiç sanmıyorum.

Avrupa'da trenden trene atlayarak, sevdiği yazarların (Svevo, Kafka ve Pavese) hayatlarının izini sürüyor bu kitapta. Kasvetli, ağır bir havası var. Bir yandan da hiç estetik olmayan üstten üstten bir kibri. Bu kitabin bana tek katkısı daha önce hiç okumadığım Svevo ile ilgili uyandirdığı merak. En kısa zamanda bir kitabini okurum.
Profile Image for Utopian.
39 reviews37 followers
August 29, 2014
Çok güzel kitap da hastane refakatinde okunacak kitap değilmiş. İnsanı iyice hayattan bezdirir vallahi.
Profile Image for Emre.
290 reviews41 followers
Read
May 3, 2018
'İnsanın kucaklamak istediği bir gece yumuşak bir haziran akşamında Berlin çatılarına doğru yaklaşıyor. Bu müthiş kente doğru. Yarısı Doğu, yarısı Batı, arası Türkiye olan kente doğru.' S:16

'Hiçbir gece beni Zagreb gecesi kadar öldürmedi. Bir odayı bir başka sinir hastası ile bölüştüğüm geceler bile. Çünkü hastanelerde insana garip bir dayanma gücü geliyor. Beklenti mi veriyor bu gücü. Yoksa direnmenin gereksizliği, yararsızlığı mı. Oysa dışarıda ne direnebiliyorsun, ne de beklentin var. Gerçek bir hastane, belki de sonsuz bir tımarhane.' S:53

'Beni nasıl karşıladığını hiç düşünmüyorum. Kimsenin beni nasıl karşıladığını hiç düşünmüyorum. Belki bencillik ediyorum ama, artık bir yerde, ancak benim, kendimin herkesi ve her olguyu nasıl karşıladığım ilgilendiriyor beni. Hiç değilse böyle davranmayı hak ettiğimi sanıyorum. Bu hakkı kendi kendime verdim, en genç yaşlarımda istediğimle yatmak hakkını kendi kendime verdiğim gibi. Varoluşumuzun en güzel inceliğini, bir başka insanın teniyle birlikte olma isteğimizi kimseye kısıtlandırmadım.' S:71
Profile Image for Pelin.
99 reviews45 followers
March 31, 2012
bunca yıl Tezer'in yazdıklarını okumamak, benim için nasıl bir kayıp, Kafka ve diğerlerini ne denli sevsem de yüreğime, aklıma girebilen bir kadın bulabilmek, bu cesarete sahip bir kadın bulabilmek benim için paha biçilmez bir hediye.
Profile Image for Gamze.
14 reviews12 followers
November 18, 2020
Canlı, Dişi, Toynaklı Bir Yazar...
Tezer Özlü için söylenen "Türk Edebiyatı'nın gamlı prensesi" vb yakıştırmalara karşı Hatice Meryem'in Tezer Özlü için kullandığı sıfatlarla başlamak istedim yazıma.Tezer Özlü benim için çok özel bir yazar. Onun için Pavese neyse benim için kendisi odur. Tezer Özlü'yü okurken nasıl hissediyorum diye soruyorum kendi kendime. Garip bir şekile huzur buluyorum. Birinin bu kadar içtenlikle bu şeyleri yazmış beni çok mutlu ediyor hiçbir kalıba girmeden hiçbir yere ait olmadan. Ben onun bu hiçbir kalıba sığmayan , önümüze konulan kalıpları parçayan haline hayranım.

"Bomboş var olacağım. Kendi doluluğumun boşluğunda. Ve bir başıma. Ve bağımsız. Ovadaki yalnız ağaç gibi. Yaşlı ve büyük. Ve yalnız. O vadide. Bir yamaçta. Başıma buyrukluğuma hayranım."

"Bağırabilirim. Tüm sistemlere karşı haykırabilirim."
Profile Image for Rachel.
162 reviews81 followers
August 16, 2025
been a tezer ozlu stan since I read cold nights of childhood a few years ago, might have loved this one even more. philosophical, meditative, like clarice lispector if she was wandering around europe
Profile Image for Selin Alper.
153 reviews17 followers
October 24, 2018
Oldukça karışık duygularla okudum kitabı. Kitap ince, ancak bazı cümlelerde takılıp kaldığım için, üzerinde düşünmeye ve anlamlandırmaya çalıştığım için bir çırpıda okuyamadım kendisini; 125 sayfa 10 gün süründü elimde.

Tezer Özlü’nün ifade biçimini seviyorum; betimlemelerini ve açık sözlülüğünü de.

“Her anı ölüdür. Şimdi sen bir anısın. Tenin herhangi bir yerde sürdürecek hayatını. Hiçbir sevginin ardından gidemem. Sevgi inandırıcı değildir. Düşüncelerin bulduğu, düşüncelerin biçimlendirdiği bir durumdur. Düşünüldüğü oranda büyür, derinleşir, büyütülür, derinleştirilir. Ne denli düşünülürse, o denli büyür. O denli dayanılmaz boyutlara ulaşır, ulaştırılır. Gerçekleştirilemez. Soyutlaşır. Ve hiçbir zaman bitmez. Yaşam gibi. Ölüm gibi.”

Kendisinin en çok etkilendiği yazar olan, intihar ederek hayatını sonlandıran Cesare Pavese’den alıntılar var kitabın her köşesinde. Pavese’yi de çok merak ettim Tezer Özlü sayesinde, kendisiyle de tanışmak lazım..

“Dünya nasıl olması gerekiyorsa öyle. Kendi kendini kurtarmayanı hiç kimse kurtaramaz.”

“Kader diye bir şey yoktur, yalnız sınırlar vardır. En kötü yazgı, sınırları sabırla karşılamaktır. Karşı çıkmak gerekir.”
Profile Image for Yasin S..
125 reviews20 followers
March 4, 2018
Ne kadar duygulu, sıcak ve hüzünlü bir kitaptı. Bir oturuşta ara vermeden bitirdim. Çoğunluğu on kelimeyi geçmeyen kısa cümlelerle ne kadar da derin bir anlatım yapabilmiş Tezer Özlü.
Kitabı okurken ve Özlü'nün yolculuğuna dahil olurken kendimden de bir çok ortak nokta buldum onda. Hamburg-Berlin-Prag-Viyana yolculuğunu ben de büyük ihtimalle onunla aynı yollardan geçerek yapmıştım bir kaç yıl önce. Onun Pavese'nin izini sürdüğü gibi ben de Oscar Wilde, Emile Zola, Marcel Proust gibi yazarların izlerini ve hatıralarını aramıştım ve tek tek hepsinin mezarını ziyaret etmiştim Paris'te.
Ne yazık ki edebiyat dünyasının iz bırakan isimlerinin bir çoğu arkalarında acılarla dolu hayat hikayeleri bırakarak ya Zweig gibi kendi elleriyle ya da Oscar Wilde gibi sefaletin elleriyle terkediyorlar dünyayı. Onların anılarını sürmek, hayatlarından izler aramak ise her ne kadar hüzünlü olsa da eserlerini severek okuduğumuz bu yazarların hayatlarına dokunmamızı ve onları daha iyi anlamamızı sağlıyor.
Displaying 1 - 30 of 346 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.