Jump to ratings and reviews
Rate this book

Yürümek

Rate this book
Yürümek, Sevgi Soysal'ın yazarlık çizgisinde bir eşik olarak nitelendirilir. Ela ve Memet'in hayatta kesişmelerini ve ayrışmalarını anlatan bu romanında Sevgi Soysal, toplumca çizilen erkeklik, kadınlık sınırlarını ve sınıf değerlerini bireyin gözünden sorgular. Bir Ege adasında bireyselliğin dar çemberinden çıkıp, insanca duyarlılıklarına sahip çıkan Ela, 12 Mart'ın ayak seslerinin duyulduğu Ankara sokaklarına yürüyüp giderek Sevgi Soysal'ın iç sesi olarak da okunabilir...

Müstehcenlik gerekçesiyle toplatılan Yürümek, 1970 TRT Roman Başarı Ödülü'nü kazanmıştır.

189 pages, Paperback

First published January 1, 1970

42 people are currently reading
1274 people want to read

About the author

Sevgi Soysal

21 books225 followers
Sevgi Soysal was born in Istanbul in 1936. She grew up in Ankara with her father, an architect-bureaucrat originally from Salonica, and her German mother. She studied archaeology in Ankara, continuing her education in that field as well as theater at Göttingen University.

Soysal’s first volume of short stories, Tutkulu Perçem (Passionate Bangs), was published in 1962, the same year that Soysal began working for the Turkish national television and radio (TRT). She went on to write Tante Rosa, a novel of interconnected stories based upon the life and personality of her aunt, Rosel. Her novel addressing male-female relationships and the issue of marriage, Yürümek (Walking), was banned upon charges of obscenity. In 1974 Soysal won the prestigious Orhan Kemal Award for Best Novel for Yenişehir’de Bir Öğle Vakti (Noontime in Yenişehir), which she had written while in prison. Her novel Şafak (Dawn), in which she criticized the coup of 12 March by way of the story of a woman exiled in Adana, was published in 1975. Her memoirs of prison life, originally published in the newspaper Politika, were published in a single volume as Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu (Yıldırım Area Women’s Ward) in 1976. In another book of short stories, Barış Adlı Çocuk (A Child Named Peace), Soysal describes with great literary aplomb the social and political changes during that time, often based upon keen observations of her personal experiences.

Soysal was diagnosed with cancer, which resulted in her death on 22 November 1976. She left behind an incomplete novel, Hoşgeldin Ölüm (Welcome, Death!).

A masterful critic of social injustice, gender inequality, and militarism, Sevgi Soysal’s writings are essential to understanding Turkey since the 1960’s. The fact that Soysal’s complete works continue to attract a devoted readership is proof of the power of her writing, as well as her lasting influence upon both the Turkish public and the intelligentsia.




Soysal’s early stories and essays are of an existentialist bent, as they emphasize the anxiety of the individual vis-à-vis society. In her later works, Soysal’s focus shifts to that of the relationship between the individual and society and to various social issues. Soysal stands out as an author who refused to meet the constricting social demands of her time, most especially those concerning gender. Soysal never flinched when it came to challenging the conformism that she observed in society, including that within the oppositional leftist movement, though she herself took a keen interest in contemporary leftist ideology. In her works, whether memoirs of prison life in Ankara, or the novel-in-stories, Tante Rosa, or any of her other works, Soysal addresses the loopholes, the hitches and glitches in the dominating system with sharp intelligence and scathing irony. Female protagonists who are not afraid to reckon with themselves, or to question their own actions and how those actions are dictated by society, always hold a prominent place in Soysal’s work. These are characters who do not hesitate to embark upon adventures, to live their lives rather than remaining pent up or static, even though they often know that their lust for life will inevitably lead them into certain pitfalls. Whether within the context of prison or the leftist movement, as a newspaper columnist or as a “housewife,” Sevgi Soysal never failed to criticize, with her ironic wit, both herself and the social pressures that constrict the individual, and to reveal the inner workings of daily oppression.

Turkish journalist Yıldırım Türker says that for him, Sevgi Soysal is “a tulle of shrewd attitude, rebellious joy, and intelligence glistening with the sheen of compassion, through which I viewed the world in my early youth.”

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
568 (42%)
4 stars
512 (37%)
3 stars
224 (16%)
2 stars
42 (3%)
1 star
6 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 100 reviews
Profile Image for Miray.
124 reviews19 followers
July 31, 2015
Varsa yoksa erkeklerin edebiyatı. Lanet yağsın bu romanı hor görüp sohbetlerimizin kenarına iliştirmeyen, önemsiz görüp müfredatlara koymayan düzene.

Üstüne söylemek istediklerimi buraya yazsam sanırım sığmayacak. Hayatta bağırmak istediğim çok fazla şeyi anlattı bu roman, hem Ela ile, hem Memet ile, ama Ela'yı bir adım daha yakınına almayı ihmal etmeden. Türk edebiyatında -kısıtlı bilgimle- başkalarınca başarılamamış bir şey. Yine mütevazı bir coşkunluk, yine sokaktan birilerini çevirip okutmak istediğim bir şey.
Profile Image for Joy.
546 reviews83 followers
December 30, 2020
Ne narin bir kitap. Sevgi soysal, sanki köşeden, yıllarca Ela ve Mehmet’i gözlemiş gbi sahici yazmış her satırı. Çocukluklarından yetişkinliğe taşıdığı iki karekter, bir noktada buluşuyor. Hayat herkes için ayrı akarken, iki farklı olanın ( yer yer pek çok farklı insan bir şekilde bir araya geliyor.) birlikte olmasının zorluğu da geçiyor satırlara ve imroz’un işgali. Dediğim gibi sanki anlattığı her karektere her satıra birebir şahit olmuş gibi, öyle içten yazmış. Ah insanlık halleri.
Profile Image for City ReadersMag.
172 reviews43 followers
August 13, 2025
Bu, bir kadının, bir erkeğin, onların ayrı ayrı ve birlikte deneyimleri ile gelişimlerinin anlatıldığı; sansürcü, korkak zihniyete karşı inatla okunması gereken incecik ama dolu dolu bir kitap.

Ela ve Mehmet, hikayenin başında çocuk. Çocuksu hazları ve korkuları var. Sayfalar ilerledikçe büyüyorlar ancak el yordamıyla haz aramaya, kendilerini tanımaya çalışmaya ve pek çok şeyden korkmaya devam ediyorlar.

Sahne değişimlerine, özenle kaleme alınmış, minimal ve oldukça gerçekçi doğa anlatımları eşlik ediyor. Bu esler, Mehmet’in çekingen hayatından ve kaçındığı düşüncelerden Ela’nın içinde kopan fırtınalara ve dolu dizgin akan zihnine geçerken bir nefes almamızı sağlıyor.

Hikayenin son kısmında yer alan İmroz tatili bölümü, hem günümüzün Gökçeada’sının geçmişini hem de Ela’nın sıkışmışlığını etkili bir biçimde aktarıyor. Romanın genelinde soyut anlatımlardan düşünce akışına, aktüelden varoluşsal krizlere oldukça akışkan ve şiirsel geçişler söz konusu.

Tatilde, sahilde, yollarda alın elinize, okuyun, okudukça da Sevgi Soysal’ın yazın dehasına hayran olun derim.

https://www.instagram.com/cityreaders...
Profile Image for Sine.
388 reviews473 followers
July 9, 2013
son zamanlarda okuduğum en iyi kitaptı. hatta daha erken yazılmış olmasına rağmen bence yenişehir'de bir öğle vakti'nden daha iyi. underrated'ın tanımı diyebiliriz. iki karakteri o kadar güzel ilerletiyor, bölüm geçişlerini o kadar orijinal ve sağlam yapıyor ki kıskanmadım desem yalan olur.
Profile Image for Arzu.
199 reviews41 followers
July 29, 2014
“Yürümek” romanının ilk baskısı Sevgi Sabuncu adıyla 1970 yılında Doğan Yayınevi tarafından yapılmış, 1970 TRT Roman Ödülleri Yarışması'nda “Başarı Ödülü”nü kazanmış.. Roman şikayet üzerine müstehcen bulunmuş, konuya yargı el atmış.. Hatta TBMM'de bir komisyon kurularak tartışılmış.. Neyse ki, bilirkişi raporu "kitabın edebi eser niteliğinde olduğunu, yazarın kendine has üslubunun bazı grupları rahatsız edeceğini ancak TCK 426. ve 427. maddeleri ihlal eder nitelikte müstehcenlik taşımadığını" belirtmiş de dava düşmüş..

Yürümek, Elâ ile Memet’in çocukluk ve gelişim çağlarında yaşadıkları cinsel sorunları sosyokültürel boyutuyla yansıtıyor.. Kullanılan doğa tasvirleri roman kahramanları ile ilişkili.. Ankara bozkır baharı, karakterlerin çocukluk - gençlik dönemleri bahar ve baharın getirdiği değişiklikler ile bağlantılı anlatılmış. Sonrasında ise (daha çok kadın karakterle ilişkili olarak) baharda değişik hayvan tasvirleri kullanılmış..

Çevresini tanıyan, doğru gözlem yapan, değişimden yana olduğu için zaman zaman toplumsal değerlerle çatışan bir kadın karakter ile içine kapanık, cinselliğe takıntılı, kendine güvensiz, açmazlarının farkında ama bu açmazlardan nasıl kurtulacağı ile ilgili bir fikre sahip olmayan bir erkek karakteri..

Kentleşme, apartman kültürünün ortaya çıkması, kadının iş hayatına atılması ve birey olarak karar alma noktasına gelmesini anlatması, kadını gündeme getirmesi açısından mutlaka okunası..
Profile Image for Baris Ozyurt.
919 reviews31 followers
February 28, 2018
“İşten çıkmış yürüyordu. Onda birini ya tanıdığınız, ya bir yerlerden hatırladığınız ya da kim olduğunu bildiğiniz, ya da dedikodusunu duyduğunuz insanlarla karşılaşarak yokuş aşağı yürümek yorar kişiyi. Yorgundu Elâ. Arada bulvara bakan evlerin bahçe duvarlarına oturup dinleniyor, bu çürük dişin herhangi bir çürük parçası olmayı daha ne kadar sürdüreceğini düşünüyordu. Kızılay’a geldi. Bulvarın iki yanındaki geniş yaya kaldırımlarında günlerce, yıllarca bir aşağı bir yukarı gezinmekten bıkmayan sabırlı insanların oraya. Kızılay’la Sıhhıye arası yüz adım, iki yüz adım, üç yüz adımlık gidiş gelişlerle çiğnene çiğnene kararmış sakızı çekiştirenlerin, çeneleri yine de yorulmayanların kalabalığıyla dükkânları, bankaları geçti. Aklında telefon numaraları. Telefon edebileceğim, ‘gel’ diyebileceğim kimler var? Gel sözü çoktandır anlamını yitirmiş. ‘Gel’, ‘hiçbir şey vermeyeceğim’, ‘hiçbir şey almayacağım gel!’ Oysa ‘gel’ deyince, bir şey almaya, bir şey vermeye hazır olmalı. Alis’i Harikalar Diyarı’na götüren büyüden bir şeyler. Nicedir Alis Harikalar Diyarı’na gitmiyor. Nicedir paylaşılacak bir düş yok. Nicedir büyücüler, peri kızları, bir dudağı yerde bir dudağı gökte devler durallığının orta yerinde bitmiyorlar yerden.”(s.117)
Profile Image for Kerim.
25 reviews
February 4, 2022
Sevgi Soysal’ın müstehcenlik sebebiyle toplatılan ancak daha sonra af kapsamına girdiği için iade edilen eseri. Esere ilişkin mahkeme kararının ve bilirkişi raporunun kitabının başına eklenmesi ise bence çok güzel olmuş.
Roman ise çok güzel. Sevgi Soysal yine sözcüklerle etkileyici bir eser inşa etmiş.
Profile Image for Zeynep T..
925 reviews131 followers
April 12, 2022
Ah niçin bir iz arıyoruz, niçin nedenler, sonuçlar, niçin anılan, andıkça yaşaran gözler arıyoruz? Bir yüreğin sıkılmasını, avuçların terlemesini, boğazın kurumasını, beynin çatlarcasına zonklamasını istiyoruz? Bekliyoruz. Niçin geriye dönüp bakmak; geriye dönüp bakınca arkada önemli bir şey bulmak istiyoruz?

Yine değerlendirme hususunda hislerimin karışık olduğu bir kitap daha. Döneminin ilerisinde bir anlatı kuşkusuz ama karakterler çok da derinleştirilmediği için kimi yerlerde iç sesler inandırıcı ve hikayenin akışına uygun gelmedi bana. Sevdim ama beklediğim kadar etkileyici değildi.

Kitap kapağının tasarımını başarılı bulmadığımı da eklemek istiyorum. Sevgi Hanım'ın ve eserinin isminin bu kadar kenarda olması hoşuma gitmedi. Ayrıca Türk yazarların eserlerini basan yayınevleri kapağa yazarın resmini koymaktan vazgeçip eserin ruhuna uygun çalışmalar yapsalar keşke.
Profile Image for Perihan.
480 reviews135 followers
February 6, 2017
Yürümek, dönüp bakmamak arkaya. Arkada ne var? Yan yana asılı duran resimlerin korkutucu düşlerle yüklü can sıkıcı renklerinden başka.
Susmak, tanımak,sevmek...(alıntı)

Sevgi Soysal'ın bu kitabı,bilindik roman geleneğinden farklı bir tarzda yazılmıştı bence. Cümlelerinde bir etrafla hesaplaşma, bir iç yolculuk vardı.
Gerçekliği tüm çıplaklığı ile ortaya çıkarmaya çalışırken,bambaşka bir gerçeklik ortaya çıkarmıştı sanki yazar.
Sevgi Soysal bence,'anın' duygu betimlemesini çok iyi yapıyor. Karakterlerin hislerini çok farklı yansıtıyor.

Kitabı beğendim, özellikle Ankara sokakları kokan bu hikaye oldukça değişik bir iz bıraktı ben de.
Evet Sevgi Soysal'ın kalemini seviyorum. Seviyorum çünkü çok farklı bir tecrübe yaratıyor ben de okuduğum kitapları...
Özellikle TanteRosa kitabı...
Profile Image for Esra  Yılmaz .
96 reviews14 followers
December 17, 2019
Sevgi Soysal'ı ilk kez okudum. Akıcı bir üslubu var. Aralardaki Ankara tasvirleri 1970'leri yansıtıyor. Ela ve Memet'in birlikte olduğu kısıma biraz daha geniş yer verilebilirdi. Merak ettim sürdürebildiler mi ilişkilerini? Ela ve Memet'in çocukluğu, ergenliği ve yetişkin halleri aslında hepimizin ortak paydası. Bizler de benzerlerini yaşadık. Kadın ve erkek için cinselliğin temellerinin çocuklukta ve ergenlikte atıldığını anlıyorsunuz. Yetişkinlikte de o sinmiş zihniyetlerden uzaklaşamanın sıkıntısını yine Ela ve Memet çekiyor. Aynı problemleri bugünkü gençlik de yaşıyor...
Profile Image for Betül.
64 reviews22 followers
July 9, 2022
daha az önce kucağında bir bebek gibi taşıdığı keçisi bir süre çırpındıktan sonra su yüzünde görünmez olan ve başından kanlar süzülürken teknenin bir ucuna sessizce geçen; yenilmiş ihtiyar bir rum. sevgi soysal bana hayatımdaki en güçlü imgelerden birini bıraktı
Profile Image for Tuva S..
239 reviews11 followers
May 11, 2022
Sanırım daha boş kafayla okunması gerekiyordu. Olaylar, karakterler Yenişehir'de Bir Öğle Vakti'ne kıyasla daha karmaşık geldi. Doğa tasvirleri ilginç ve güzeldi. Sevgi Soysal'ın edebiyatı hakkında kesin bir kanıya varabilmem için bir kitabını daha okumam gerekiyor sanırım.
Profile Image for Duygu Sevimli Çeltik.
185 reviews25 followers
August 7, 2016
Yasaklara, öğretilmiş -meli -malı'lara, hayatı işgal edenlere kısacası yığınlara bir başkaldırış olarak Yürümek. Sevgi Soysal Ela karakteri üzerinden sorgulamanın kralını yapmış. Özellikle keçisi boğulan dedenin acısı, Ela'nın bu acıya herkesten çok ortak oluşu, Memet'in Ben de Karadenizliyim yanıtındaki yabancılığı içimdeki bi yere dokundu. Çok tanıdık bir hissi hatırlattı. İlk Soysal kitabımdı, son olmayacak.
Profile Image for Özün.
62 reviews
September 25, 2021
aynı dönem erkek yazarlarından bu kadar çok bahsedilir ve tavsiye edilirken neden sevgi soysal'ın adı hiç geçmemiş... erkek edebiyatı diğer herşey bir yana sırf sevgi soysal için eshefle kınıyorum.

ben kendisini çok sevdim, çok güzeldi, tekrardan da okumak lazım kesin.

iyi ki yazmışsın sevgi soysal.
Profile Image for Sinem.
344 reviews205 followers
November 17, 2013
Mrs. Dalloway seven bunu da sevdi. Ziyadesiyle muazzam bir kitap. Okurken zorluyor, kadının kafasının içinde dolaşabiliyor olmak müthiş bir his. Özellikle son 20 sayfanın komple altını çizdim neredeyse. Tespitler harika.
Profile Image for Koray.
309 reviews60 followers
February 9, 2022
YORUCU VE UZUN SEVİŞMELER "...Çok uzun, yorucu bir sevişmeyle bütün engelleri, tam tanışmayan insanların arasındaki nice engeli aşmaya çalıştılar..."
KÜÇÜK SANILAN TATLAR "...küçük sanılan tatları almaya başladı­nız mı bir kez, damağınız uyanır, ince bir içkinin yorgunlukların ardından verebileceğini her an duymaya hazır olursunuz, işte o zaman düşünmek yanıltıcı sonuçlar veremez; o an dünya sade, anlaşı­lır ve çözümlenebilir olur..."
"...insanın insana aktarabildiği sarhoşlukla, uzak, yabancı adalara, onların insanlarına yakınlaşmak için gece yarısı, çıplak yüzülmez. Her zaman olmaz bu. Böyle günleri sonraki günlere sıkıca eklemek yerine unutmak, böyle bir günün ardından avucunda terini duyduğun birinin yanından bir yabancı gibi geçmek olmaz..."
BURJUVA KAFASI "...Taşra sıkıntısı içinde yoğrulmuş bunlar. Durallığa alışkın ve yatkın hepsi: Fakülteye, geçerliğini ve elde edilirliğini bildikleri belirli amaçlar için gelirler. Diploma, devlet memurluğu, biraz kız-erkek arkadaşlığı, biraz eğlence, birkaç anı, birkaç aşk mektubu, biraz cemiyetçilik. Bütün bunları elde ederler, sonra da gönül rahatlığıyla dönerler toprak altındaki yuvalarına. Yatma konusu dışında, çok kolay elde edilir şeyler değil mi? Belki yatma konusundaki çözülmezliğin verdiği sıkıntıyla, karşı çıkarmış gibi, isyan edermiş gibi, bir şeyleri zorlarmış gibisin. Şimdi bir Parisli, ya da Londralı burjuva çocuğu olsan, tek bir sıkıntın kalmazdı. Bülent kolundan hırsla çekti Ela'yı: - Senin gibi taşra kızlarına aşık oldukça böyle küçük sıkıntıları aşamıyoruz. Ne yapalım? - Kızlığını ve Hegel'i, şanına yaraşır bir koca için yanında gezdirip duruyorsun..."
KİTAP NEDEN OKUNUR, FASİT DÖNGÜDEN KURTULMAK İÇİN "... Bir kitap okumak. Daha karmaşık, daha boyutlu, ince düşünmeyi öğrenmek. Hep bu döngü içinde olacaksa bu, sonunda o hiç genişlemeyen çember için dönülecekse hep, bırakmalı bunları...Okumak. Doldurmak boşlukları. Ama boş­luklar rastgele açılmış asfalt delikleri değil ki, rastgele zift dökerek kapayasın. Şimdi, kendi yalanlarımı, dar sokaklarımı, korkaklığımı, tembelli­ğimi, bereketli bir patlamadan çok düzelmeyecek bir kambura doğru gelişen sıkıntı mı, yalnızlığımı, beceriksizliğimi tanımadan, tanıyıp da üstüne üstü­ne gitmeden, bu kitabı okumanın yararı var mı?..."
HAŞHAŞ TOHUMU ...Kireçli ve derin sürülmüş topraklarda, zengin, bereketli topraklarda serpildi haşhaş tohumu. Köşeli, uzun, sert tüylerle kaplı gövdesi uzadı. Mavi-yeşil, yapraklar açtı güneşte. Beyaz, mor ve kırmızı çiçekler, erkek organı bol çiçekler açtı. Dişilik organı bir külahla gizli çok sayıda tohum olgunlaştı. Tepeciğin yanındaki deliklerden dört bir yana saçıldı tohumlar. Tarla yoruldu haşhaş tohumlarından. Sonra, koyu yeşil meyveler, gün batımında enine çizildi. Süt gibi aktı afyon sakızı. İçinde, çeşitli uyuşturucular, büyüler, düşler, yalanlar, serüvenler, alışkanlıklar ve durallıklarla..."
HİÇBİR ŞEY DURAL DEĞİL "...Bir çantanın düşüşü, bunca gereksiz hamallığın bir anda yere saçılışı ve bir canlının oyunu, neşesi, hiç boşluk bırakmadan art arda gelebiliyorsa, demek ki hiçbir şey dural değil, yeter ki beceriksiz olabilelim, yeter ki çantamızı düşürmekten korkmayalım, yeter ki yerlere saçılan eşyalarımızın ardından yas tutmayalım..."
Profile Image for Kam Sova.
417 reviews11 followers
October 17, 2025
Bağlamındaki toplumun kültürüne bulanmış kurgular bana her zaman lezzetli ve doyurucu bir yemek yemişim gibi hissettiriyor, Sevgi Soysal'ı bu yüzden seviyorum.
Kimsenin anlamaya kalkışmadığı
Ve yakınılmayacak kadar acı bir şey
Her şeyin bizden uzaklaşıp gitmesi,
Ve daha önce bir çocuğun olan benliğimin,
Hiç kimse karışmadan,
Bir sokak köpeği kadar bana yabancı olması.

Oysa şimdi bahçeye çıkınca oturacak bekleyecekti, anasının eve çağırmasını, yemek yemeyi, “afiyet olsun” demeyi, ellerini yıkamayı, dişlerini fırçalamayı, yararlı bir kitap okumayı, büyümeyi, hep istenen ve öğretilen bir biçimde gelişmeyi, göğüsleri tahta da kalsa. Beklemek.

Yanlış bir başlangıç noktasının aynı kısır döngüyü yıllara sığan bir durallıkta sürdürmesi doğal mı? Bu olumsuz çemberin hiç bitmeyen, tükenmeyen, yanılmayan gelişimi içine alması, anlamsızlaştırması, bu yumuşak oluşumu umursamayıp o eski yanlışı burada somutlaştırması, o başlangıç anının bütün eksikliklerini, çirkinliklerini inatla sürdürmek istemesi doğal mı?
Profile Image for Burcu Yıldızer.
37 reviews21 followers
October 7, 2014
Muhteşem bir göz, bakış kitabı diyebilirim. Hepimizin hayatında kimi zaman sorguladığı, kendine sorduğu ya da arkadaş toplantılarında bir araya gelindiğinde bir yerden dokunduğu, rahatsız olduğu konulara muazzam bir dille adım adım yürümüş Sevgi Soysal. Unutmanın, hatırlamanın, erkek ve kadına biçilen rollerin, hatanın, doğrunun ve daha nicelerinin ustalıkla anlatımı...
Kitabın ilk yarısından sonra açılan duygular sayesinde kitabı soluksuz okudum. Ki bitirip yüzüncü sayfadan itibaren yeniden okuma gereği duydum. Kalemi yanınızdan eksik etmeyin çünkü son kırk sayfa âdeta içine çekiyor sizi.
Profile Image for Levent Pekcan.
198 reviews618 followers
December 6, 2017
Uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı, kısa sürede de bitirdim. Güzel bir anlatı ama bence büyütüldüğü kadar değil. Başka deyişle, benim beklentim daha büyüktü. Hiçbir yerden başlamayıp, hiçbir yere varmayan bir öykü bu benim gözümde. Okuduğuma pişman değilim, yakın gelecekte bir Sevgi Soysal kitabı daha okuyacağım ama o kitapla kalır herhalde yazarla ilişkimiz.
Profile Image for Elif.
61 reviews1 follower
March 14, 2020
Anlatım çok güzel ama oldukça soyut. Okuyup geçilecek nir kitap değil, üzerinde düşünmek gerekiyor. Okuduğum zaman itibariyle beni biraz yorduğunu söyleyebilirim.
Profile Image for Yasemin Salihoglu Karagul.
321 reviews27 followers
April 18, 2019
Universite yıllarımda Ankara Sokaklarında yürüdüğüm anları hatırladım kimi yerlerde... Biraz karamsar bir dili var kabul ediyorum. 150 sayfalık bir kitap ama yavaş gidiyor ancak yavaş gitmesinin sebebi kitabın adın "Yürümek "olmasında saklı bence...
Ankaraya gittiğimde Selanik 68 numaranın önünden geçmeyi planlıyorum.
Keske Ankarada Universite ogrencisiyken okusaydım bu kitabı...
Profile Image for zeyno.
114 reviews59 followers
March 19, 2018
...,aslında haklı olduğunu unutmuş, suçlu ve yenik:
– mümkün, dedi, mutluluğu her şeyden soyutlamak, bir an için de olsa yalnızca mutlu olmak, niçin mümkün olmasın?
146 reviews5 followers
Read
June 2, 2021
Bir bar taburesi üstünde, Sevgi Soysal'ın Yürümek'i yazdığı yaştayım. Lisedeyken de okumuştum bu kitabı ama ne anlamışım, aklımda ne kalmış tam kestiremiyorum (bazı kitaplar bizi hatırlamadan, farkında olmadan da değiştiriyor zira). Her halükarda bu yaşımda, bugünkü aklımla tekrar okumam lazımmış kesinlikle.
Profile Image for Nevra Arslanturk.
245 reviews5 followers
March 23, 2024
Yürümek, yeniden Sevgi Soysal dünyasına doğru gizli bir yürüyüşe çıkmak gibi. Dili, düşünceleri, bakışı çok özel bir kadın. Satır aralarında bize o toplumsallığı, erilliği, hiyerarşiyi gösteriyor. Ve tüm bunları ayrı, kendine özgü, Sevgi Soysal denebilecek samimi bir tatlılıkla yapıyor.

Varoluş mücadelesi bu kitap, yürümeye devam etmek.
Ela ve Mehmetin yürüyüşü; Ela- Ankara, Mehmet-Tirebolu’dan yola çıkıyor. Sonra hayatlar bir şekilde beklenmedik şekilde akarken, kitabın sonlarına doğru alelade bir PTT şubesinde kedi peşinde yolları kesişiyor. Mehmet’i tanıdığımız için diyoruz ki bu sefer farklı olacak. Ama nihayetinde Mehmet de kendi toplumsallığından çok da sıyrılmıyor; görmemeye başlıyor. Görmeden yürümek de işte orda olmuyor. Ve Ela için belki bir vazgeçiş, belki kabulleniş…

Bölüm aralarında belgesel akıyor, doğadan oluşumlarla öykümüzün gidişi birleşiyor. Farklı bir yaratıcılık ve düşünsel zeka örneği.

Nuri’lerdi bu ülkenin siyasi tablosu:
S69 “Nuri hep polis olacak Memet’in tabancasıyla. Polis olmaya karar verdiği için. Hırsızı kovalayacak. Memet’i. Ne hırsız ne de polis olanı. Karar veremeyeni, seçim yapamayanı.”

Ve sadece Seyretmek şimdi:
S91 “Şimdi ne evet, ne de hayır. Seyretmek. Şimdi hayır demek. Bülent’le yatmayı önemsemek olurdu. Daha önceki anlamsız yatmalar zincirini rastgele koparmak. Bilmeden, anlamadan, zamanını seçmeden başkaldırmak. Daha önce kolaylıkla verilmiş bir şeyin birdenbire, üstelik Bülent için verilemez bir şey olması gülünç gelmişti Ela’ya. Sakınacağı, gizleyeceği ne vardı? Niçin aldatmıştı Hakkı’yı? Hakkı’yla niçin yattıysa aynı nedenlerden işte. Kendini aldattığı için, yıllarca sadece kendini. İstemeden, nasıl yaşadıysa yıllarca Hakkı’yla, öyle yatmıştı Bülent’le de. İkisi de aynı önemse, ya da önemsizlikte. Bunun adı niçin aldatma olsun? İki kişi arasındaki alışverişin, cinsel de olsa, üçüncüyle ilişkisi ne? Başta önemli bir eksiklik olup olmadığı üzerinde durulmayacaksa.”

Ps. “Absürt Senfoni” isminde orijinal bir oyun izledim. Metinin “-durdum / -baktım / -bekledim” bölümleri aşırı iyiydi. Bu yorumu yazarken oyuna gittim yine. Ela’ya ve Mehmet’e olanlar da bundan farklı değil. Ya da belki hepimize.

-durdum.
-baktım.
-bekledim.

Tüm bunları yaparken yürümeye devam ettim.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Benan.
228 reviews30 followers
February 17, 2020
A. Ömer Türkeş tarafından Sevgi Soysal ve Yürümek üzerine yazılmış inceleme yazısı en az roman kadar ilgimi çekti. İletişim Yayınlarının yazarın tüm eserlerini tekrar basarken yazarın edebi kişiliğini ve bu romanını irdeleyen bir çalışmaya da yer vermiş olması ne kadar şık! Oldukça faydalandım. İnceleme yazısını romana başlamadan önce bir kere okudum, romanı bitirince tekrar okudum ve Türkeş'in romanla ve yazarla ilgili belirttiği her noktanın gözlemlerimle neredeyse tamamen örtüştüğünü görmüş oldum. Bu inceleme yazısını kesinlikle atlamayın derim.

Türkeş'in romanda olduğunu belirttiği kopukluklardan olsa gerek, Yürümek aslında bende romandan ziyade hikâye tadı bıraktı.

Romanda zaman kronik olarak ilerliyor. Roman karakterlerinin yaşadıkları hikâyeler arasında farklı hayvan ve bitki türleri ve mekan tasvirleri ile hikâyeler arası geçişler yapılıyor. Ancak bu tasvirlerle geçiş yapılan hikâyeler arasında ben pek bir bağlantı kuramadım açıkçası. Yazarın gerçekten bağlantı kurmak gibi bir amacı var mıydı, bilmek zor. Soysal insanın, diğer canlı türlerinden ayrı değerlendirilmesine sebep olan karmaşıklığını vurgulamak için de yapmış olabilir bu tasvirleri.

Erkek ve kadının cinsel kimliklerin kazanma süreçlerine varoluşçu bir yaklaşımla odaklanmış yazar. Her ne kadar 12 Mart edebiyatı denilince akla gelen ilk isimlerden olsa da bu romanda Soysal'ın bağlı olduğu ideolojiye ilişkin net bir şey gözlemek mümkün değil. Bunu bu romanın 12 Mart öncesi yazılmasına bağlayabileceğimiz gibi Türkeş'in de ima ettiği şekilde, yazarın, herhangi bir ideolojinin kurguladığı karakterler üzerinden hikâye anlatmayı reddetmesine de bağlayabiliriz.

Romanda, dışarıda olup bitenlerle beslenmeyen bir kadın-erkek ilişkisinin kendi içinde barışık olamayacağı sonucuna ulaşılıyor. Bana öyle geliyor ki, varoluşçu yaklaşımla öne çıkarılan bireycilik yanına, ikili ilişkileri besleyen faktör olarak toplumculuk da ekleniyor. Yazarın yazdığı diğer eserlerde Yürümek'te vardığı sonuçla bağdaşır hikâyeler anlatıp anlatmadığını merak ediyorum doğrusu.

Sevgi Soysal daha uzun yıllar yaşasaymış, önemli eserler kazandırmakla kalmayıp, edebiyat hakkında da çok iyi konuşurmuş gibi geldi bana.
Profile Image for Sevo.
51 reviews26 followers
December 5, 2020
"Bozkırda gelincikler, papatyalar, balbademler arasında çoğaldı ayrık otları. Güçlü kökleri sevimsiz. Rüzgardan, güneşten, yağmurdan tedirdin olmadan yayıldılar bozkıra. Gelinciklere, papatyalara, kır çiçeklerine hep daha dar, hep daha az toprak bırakarak. Daha nazlı, daha seçici, daha çelimsiz bütün otları yenerek. Çirkin, zararlı, amansız o kadar da. Hak edilmiş zorbalıkla. Yayıldılar. Çoğaldılar ayrık otları, göze batmadan, güvenli."

Bir doğa olayı tasviri içinde böyle güzel felsefe.

Profile Image for B.
78 reviews
January 7, 2023
Sevgi Soysal Yürümek romanında Ela ve Memet isimli iki insanın çocukluklarından yetişkinliklerine kadar hayatlarına dair kısa kesitler verir. Her kesitin arasına da kısa doğa tasvirleri koyarak bir tür geçiş sağlar. Her iki karakterin çevresini ve iç dünyasını tanıtarak ilerleyen sayfalar, Ela ile Memet’in yollarının kitabın sonlarına doğru kesişmesiyle ilerleyip son bulur.

Yürümek romanı kesinlikle yazıldığı dönemdeki Türk edebiyatından çok daha farklı bir konumda. Gerek üslubu gerek anlatmaya çalıştığı temalarla oldukça vizyoner ve tabuları sorgulayan, sorgulatan bir kitap. Kitap cinsel kimliğin ve cinselliğe bakış açımızın temellerinin çocuklukta atıldığını ve çevrenin etkisinin bunda önemli bir payı olduğunu aktarırken, kitapta karakterlerin yıllar içerisinde bu kalıplara uymaya çalışırken yaşadıkları bocalamaya şahit oluyoruz. Özellikle bir kadının ağzından kadın bakış açısı dinlemeyi çok gerekli buluyorum ve bu konuyu cesurca 1970’te dillendiren Sevgi Soysal’ın modern Türk edebiyatında adının çok az geçmesine üzülüyorum. Bir yandan da, aradan 50 seneden fazla zaman geçmesine rağmen bu konuların hala gerektiğince konuşulmaması ve genç insanların Ela ile Memet’in 50’li ve 60’lı yıllarda yaşadıklarını, hissettiklerini hissetmeleri beni düşündürüyor.

Kitap Ela ve Memet tanışana kadar çok akıcı ilerlerken, tanışmaları ve hayatlarının kesişmesi sonrası biraz durağanlaşıyor. Ela’nın hisleri ve iç dünyasına fazlaca tanık olurken bir noktadan sonra Memet’in düşüncelerine hiç yer verilmemesinin kasıtlı olduğunu düşünüyorum. Kısa olsa da yavaş tempoda okunması gereken, fikir dolu bir kitap.
Profile Image for Ekin Nadul.
6 reviews
February 21, 2022
Dönemin toplumsal cinsiyet yapısını o dönemde yaşamış yazarlar üzerinden dinlemek bana şu anki kadın erkek rollerimizin temelinde yatan nedenleri anlamakta fayda sağlıyor. Özellikle kadının toplumsal cinsiyetinin oluşturulmasında bir erkek yazardan okuyamayacağımız kadar ayrıntılı verilere dönemin kadın yazarlarında rastlayabiliyoruz. Bu kitabın hem erkek hem de kadın rollerinin gelişimini güzel örneklerle ve naif bir dille anlattığını düşünüyorum.

Sevgi Soysal'ın kaleminde, karakterler iyice hazcı ve bencil oluyorlar. Bence karakaterlerin bu yönleri bencilliğin ve hazcılığın kaçınılmaz varlığını anlamak için iyi bir araç da aynı zamanda. Kitap bende Joachim Trier'in The Worst Person in the World filmini pekiştirdi. Herkesin hayatında temiz hava almaya ihtiyacı ve daha da önemlisi hakkı vardır.
Displaying 1 - 30 of 100 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.