Jump to ratings and reviews
Rate this book

Anlatının Gücü

Rate this book
“İletişim kurma yöntemlerimiz arasında hikaye en rahat, en işlevsel ve belki de en tehlikeli olanıdır. Kültürleri ve nesilleri aşan, yüzyıllardır insanlığa eşlik eden hikayeler hepimize temas eder. Olayları masal hâlinde bir araya getirmek yediden yetmişe hepimizin hoşuna giden tek iletişim ve eğlence yöntemidir.”

Bin yıldır insan hayatının merkezinde bulunan anlatıya, günümüzdeki olanaklar sayesinde, geçmişe kıyasla çok daha fazla zaman ayırabilme şansına sahibiz. Peki, bu bizim için yararlı mı, yoksa zararlı mıdır? Bu bizim daha derinlikli insanlara dönüşmemizi mi sağlar, yoksa duygusal ve zihinsel açıdan bizi sınırlandıran amaçsız fantezilerle aklımızı mı işgal eder? Anlatı etkili bir eğitim aracı mıdır, yoksa dezenformasyon tehlikesi taşıyan bir silah mı? Hikayeler bireysel oyun bahçeleri midir, yoksa evrensel algı kapıları mı?

Robert Fulford, anlatının esrarengiz topraklarında bu soruların cevabını arıyor. Anlatının Gücü anlatının tarihçesini, dedikodu biçiminde gelişen anlatıdan başlayarak medeniyet tarihinin yazımından gazetecilikteki kullanımına, edebiyattaki yolculuğundan elektronik anlatının yükselişine kadar kapsamlı bir çerçevede ele alarak gözler önüne seriyor. Fulford, yarım yüzyıllık gazetecilik ve eleştirmenlik deneyimini süzgeçten geçirerek, hikayeleri şekillendiren hayatlar ve hayatları şekillendiren hikayeler içinde okurlarını bir keşfe çıkarıyor.

134 pages, Paperback

First published November 1, 1999

11 people are currently reading
289 people want to read

About the author

Robert Fulford

23 books10 followers
Robert Marshall Blount Fulford was a Canadian journalist, magazine editor, essayist, and public intellectual. He lived in Toronto, Ontario.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
40 (18%)
4 stars
80 (36%)
3 stars
76 (35%)
2 stars
18 (8%)
1 star
3 (1%)
Displaying 1 - 23 of 23 reviews
Profile Image for M. Altuğ Yayla.
62 reviews14 followers
April 13, 2025
Özellikle 2. bölüm (Büyük Anlatılar ve Tarihin Örüntüleri) ilham vericiydi. Bazı tarihçilerin büyük anlatılar peşinde koşarak tarihte belirleyen unsuru tespit etmeye çalışması ilginç bir hadise. Bunun olduğunu düşünmüyorum. Fakat böylesi indirgeme bazlı eserleri okumak keyifli oluyor. Çünkü kitapta kavga ederek okumak yani o öyle olmaz böyle olur demek verimli!
Profile Image for Sinem A..
479 reviews296 followers
August 13, 2015
1999 yılındaki massey konferanslarının bir bölümü olan kitap, bir özet olarak düşünülürse fena değil ancak edebiyata meraklılar için çok da doyurucu değil. Son iki bölüm biraz daha ilgi çekici. Birçok yazarın eseri özetlenerek anlatılan bu bölümler bildiğiniz yazarlar ve okuduğunuz ya da okuyacağınız kitaplarından bahsettiğinden keyif verebilir.
855 reviews4 followers
July 20, 2015
Not only was he off in so many ways on his analysis of French theorists and critical theory, the whole book is pretty bland. Narrative is a matter of cultural production?! Really? Big revelation!! Not like Jameson didn't point this out 20 years ago, or Barthes a few decades before that, or Benjamin a few decades before that, or...

Smarter, more open-minded men have made this point in books with much more interesting things to say. I give it one star, accompanied by five full yawns.
Profile Image for Mark Nenadov.
806 reviews44 followers
November 7, 2011
I am not impressed with the CBC Lecture series. I have not read every book in the series, but those I have all try so hard to be smart and inventive (they try too hard). They have a pretentious tone and end up either totally failing to be interesting or they just make semi interesting points but thrash around in a frantic manner.

This book, while falling into the latter category and being by no means impressive, is however, a bit more interesting than its companions.
Profile Image for Donniesands.
135 reviews3 followers
April 28, 2013
Brings nothing really new to the table. If you want a better CBC lecture book check out Thomas King's "The Truth About Stories"
Profile Image for belisa.
1,390 reviews41 followers
August 16, 2018
kitabı yolculuklar sırasında arabada sesli okuduğum için bu kadar uzun sürdü...
bakış açılarını ilginç buldum, bazı yabancı olduğumuz konularda ufuk açıcı olduğu bile söylenebilir, sayesinde araba kitaplığımıza yolda okunmak üzere birkaç yeni kitap ekledik.
101 reviews3 followers
September 13, 2018
Anlatı Tanımı (Aristoteles). Anlatı hem aşinalık içermeli, bildiğimiz bir şeyden bahsetmeli, hem de ani bir dönüş barındırıp büyük bir değişimden söz etmelidir.

Değer yargılarından bağımsız hikaye diye bir şey olamaz. "Öylesine bir hikaye" diye bir şey yoktur. Bir hikaye daima anlam yüklüdür, öbür türlüsü, hikaye değil, basit bir olaylar dizisi sayılır.

Günümüzde anlatı tehlike altında. Toplumun geleneksel olarak yöneldiği büyük anlatılar reddedildi ve büyük oranda itibarsızlaştırıldı. Soğuk savaş, yani bir çok insanın dünyaya bakışını, kırk yıldan uzun bir süre boyunca etkileyen anlatı yok oldu.
Bir zamanlar din için söylendiği gibi, şimdi de popüler anlatı biçimi "kitlelerin afyonu" oldu.
Ama anlatma dürtümüz devam ediyor.

Bizim için önemli olan bir hikaye, gerçeği, umudu ve dehşeti, bir araya getirdiğimiz bir demet oluşturur. Hikayeler, bizim açıklama, öğretme ve kendimizi eğlendirme yöntemimizdir. Olgularla, duygular burada kesişir, bu yüzden hikayeler medeniyet için çok önemlidir.

Hikaye anlatmak, yaşamın korkutucu raslantısallığının üstesinden gelebilme, en azından onu kısmen kontrol altına alma çabasıdır. Yaşamın büyük kısmı, bazen de en önemli bölümü, gelişigüzel mutluluklara ve tesadüflere bağlıdır.

Rekabet etmesi zor hikayelerle kuşatılmış olmak, kendi başarı ve başarısızlıklarımızın daha az etkileyici destanlarından rahatsızlık duymamıza neden olabilir mi?
Hayat etrafa hikayeler saçarken, hikayeler hayatlar yaratır.
Kendimiz hakkında gerçekler, yetersiz gibi geldiğinde, onları bizden beklendiğine inandığımız şekilde yeniden yazmaya çalışabiliriz.
Bir insanın iyi bir hikayesinin olmaması çok üzücü. Belki de iyi bir hikaye, kişinin kendini değerli hissetmesi için zaruridir.

"Büyük bir anlatı" değiştirilemez ve çürütülemez bir gerçeğin özgüveniyle konuşur hep. Fakat gelin görün ki, anlatının kendisi sürekli değişim halindedir. "Büyük anlatı" ikame edilen bir mekandır, orada yaşamak isteriz.
Ahlak felsefecisi Alasdair MacIntyre, insanların neyi önemli bulacaklarını ve nasıl davranmaları gerektiğini, önceden öğrendikleri hikayelerden, bilinçli ya da bilinçsizce çıkarımlar yaparak oluşturduğunu söyler. Yalnızca "kendimi hangi hikayelerin parçası gibi hissediyorum" sorusuna cevap verdikten sonra, "ne yapacağım" sorusuna yanıt bulabilirim.

Her toplum sıklıkla, özellikle de kriz anlarında, atıfta bulunacağı bir "büyük anlatı" geliştirir.
Ancak yakın zamanlarda, "büyük anlatı" kavramına şüpheyle bakılır oldu. "Büyük anlatı" eleştirmenleri, tarihin bu geniş ve kapsamlı biçiminin, insanlığın büyük kısmını dışarda bıraktığını ya da marjinalleştirdiğini, daha az güçlü öğeleri dışlayarak, az sayıdaki merkezi figüre odaklandığını iddia ediyor.

"Şehir efsaneleri" dünyayı hikayeler biçiminde açıklama arzumuzun parodisini yapar. Efsaneleri kimin yarattığı sorusunun cevabı, "onları anlatan herkes" olacaktır. Her biri, duyulan ya da okunan bir şeyin, yanlış anlaşılmasıyla ortaya çıkıyor, sonra gizli bir el, kolektif yaratım sürecinin anlaşılmaz işleyişini devralıyor.

Şehir efsanelerinin, garip ve dokunaklı bir yönü vardır. Bir isyan kadar öngörülemez, tarih öncesi bir anıt kadar anonimdirler. Etrafımızda yaşanan hayatların içyüzüne bakış atmamızı sağlar. Bu bakış, tıpkı, şimşek çaktığında beliren manzara gibi, bir anlık ve kışkırtıcıdır.

Efsaneyi anlatmak, anlatıcıda bir tür kontrol hissine, dinleyicideyse, olağanüstü olaylarla yakından ilişkilenme duygusuna yol açar. Kişinin bilmesi de, bildiğini gösterebilmesi de kutsanır.

Hegel: Her sabah günlük gazeteleri okuma, sabah duasının seküler karşılığıdır. İncil okuma oranları düşerken, gazete okuma oranları arttı. Peygamber hikayelerinin yerine, aramızda yaşayan insanları ve onların başına gelen fevkalade olayları koyduk.

Yazarlar, yalnızca değişmez gerçeklerden mi yararlanmalıdır, yoksa daha büyük bir gerçeklik uğruna çeşitli detaylardan vazgeçilebilir mi? Elinizdeki malzemeyi sanatsal ya da daha inandırıcı biçimlerde yeniden düzenlemeniz kabul edilebilir mi?

Kendini beğenmiş orta sınıflar, yoksulların başka türklü yaşamayı bilmedikleri için, kendilerine düşen paydan, az çok memnun olduğunu sansa da, G. Orwell, yoksul kadının yüzünde gördüğü ifadenin, bununla ilgisi olmadığını belirtir. "Onun yüzünde gördüğüm şey, bir hayvanın, sebebini bilmeksizin çektiği çileden farklıydı. Başına gelenleri gayet iyi anlamıştı, tıpkı benim, o yakıcı soğukta, bir gecekondunun bahçesindeki, çamurlu taşlara çökmenin, ne kadar korkunç bir kader olduğunu, anlamam gibi" der.

1900 lerin başlarında, modernizm, kesinliğin, düzenliliğin ve amaçlılığın bitişini kutluyor ya da bir bakıma yasını tutuyordu. Modernizm, edebiyat alanında, 19.yy boyunca hüküm süren naturalizm ve realizm akımlarına sırtını döndü. Basit bir anlatının, insan yaşamıyla ilgili gerçeği, açığa çıkarabileceği düşüncesine, şüpheyle yaklaşmamız gerektiğini, bize öğretti. Karmaşıklığı, parodiyi, muğlaklığı ve ironik bir özfarkındalığı yüceltmeye başladı. Bu yeni atmosferde, görelilik, şüphecilik, kuşkuculuk çağının hikayecisi "güvenilmez anlatıcı" ortaya çıktı.

Foucault, insan yaşamının, bariz ve kaçınılmaz bir parçası gibi görünen şeylerin, bir çoğunun, aslında, insanlar tarafından yaratıldığını öne sürdü. Bütün bir tarihi, iktidar mücadelelerine indirgedi. Foucault'u temel alanlar tüm zamanlarını edebi eserlerde tahakkümün kanıtlarını arayarak geçirebilirler.

Foucault, herhangi bir iktidar formunun, en demokratik biçiminin bile, bir savaş belirtisinden ibaret olduğuna inanıyordu. Sivil barış içinde siyasi mücadeleler, iktidar için çatışmalar, güç ilişkilerindeki değişiklikler, ancak ve ancak bir savaşın devamı olarak yorumlanmalıdır. İnsanlığın, tahakkümden kurtulmanın yolu olarak benimsediği eğitim kurumları da birer aldatmacaydı. Hepimizi kafese tıkmak için kurulmuş düzenin birer parçasıydı. "İktidar bilgi üretir" diye yazıyordu. "Bilgi alanında, kurumsal bir karşılığı olmayan hiç bir iktidar ilişkisi yoktur, ayrıca, iktidar ilişkisine dayanmayan ve aynı zamanda ilişkisi yaratmayan bilgi de yoktur" der.

Ciddi bir kitap açılınca, karmakarışık fikir bulutları yükselir ve okuyucuyu sarar, bu bulutları dağıtıp, akıl güneşinin yeniden parlamasını sağlamaksa eleştirmenin vazifesidir.
Postmodern eleştiri, yalnızca entellektüel bir uğraş değil, aynı zamanda, bizi özgürleştirecek doğrulara yönelik, samimi bir arayıştır. Alçak gönüllülük ya da güvensizlikle sınırlandırılmamış ahlaki coşkunluğa, bu alanda bolca rastlanır. Eleştirmenler, yanlış buldukları değerlere, doğru olduklarını umdukları değerler adına saldırır.
Eleştiri biçimleri özgürleştirici potansiyel taşır.

Derrida, bir edebi eserin ya da metnin, geçerli tek bir anlamı olmadığını, okuyucuların sayısı kadar fazla yorum getirilebileceğini savunur.

Postmodernizm, otorite karşıtı olmaya çalışsa da, genellikle otoriter duygular taşır. Foucault okurken, verilen emirleri, okunan papalık fermanlarını hissedersiniz. Postmodernizm, bu evrensel düşünce biçiminin, sıradan olanı kabul etmeyenleri baskıladığına inanır. Modernizm, otorite kurar. Fikirlerini açıklarken, karşı çıktığı gelenekler kadar buyurgandır. Bir grup sanatçı yerine, başka bir grubu koyar. Postmodernizmse, muhteşem bir sanatçının var olup olmayacağını ya da bunun gerekliliğini sorgular, hatta mükemmel sanatın varlığından şüphe eder. Postmodernistler genellikle anlatının aldatmaca olduğunu savunur.

Kurguya başvurmakta ısrarcıysak, bu kurgu özfarkındalık taşımalı ve kendisinin, aslında, bir kurgudan ibaret olduğunu bize hatırlatmalıdır.

Bir eleştirmen, postmodernistlerle nasıl mücadele edebilir?
Tedbirli ve şüpheci, fakat aynı zamanda oldukça meraklı bir yaklaşım sergileyerek.

Aydınlanmacı düşünürler, ortaçağı, tarihin tekrarlanmaması ve özlenmemesi gereken mutsuz bir dönemi olarak yaftalamıştı. Romantiklerse, buna tepki olarak, ortaçağı yeniden kurgulayıp, ona daha gösterişsiz meziyetler ve daha kuvvetli hisler atfetmeye başladı. İnsanlığın o zamanlar daha deneyimsiz, daha az yozlaşmış, daha hayat dolu ve daha sahici olduğu düşüncesi kuvvetleniyordu. Aydınlanma, ortaçağı bir kabus gibi görüyor, romantiklerse onun muhteşem bir rüya olduğunu düşünüyordu.
Profile Image for Inderjit.
37 reviews3 followers
July 24, 2014
My 2012 final tally: 57 books. Last year, I had the best reading year of my life. Taking the 50 Book Pledge wasn’t just about finding the time to read but reading widely. I read everything from fiction to non-fiction, classics to poetry, young adult novels to graphic novels. I read books that I’ve always wanted to read — Frankenstein, Dracula and The Adventures of Sherlock Holmes — but for one reason or another had never gotten around to. When it came time to take the pledge again I was oozing with excitement. This time around I’ve upped the ante by devoting one-fifth of my pledge to Canadian writers. I’m off to a good start because my first book of the year was The Triumph of Narrative: Storytelling in the Age of Mass Culture by Canadian journalist Robert Fulford.

The Triumph of Narrative is part of the CBC Massey Hall Lectures series published by House of Anansi. After reading Winter: Five Windows of the Season by Adam Gopnik last year I couldn’t wait to see what else the series had to offer. The moment I saw The Triumph of Narrative I was sold because as a reader and a writer I’ve always been captivated by the act, the art and the role of storytelling in our lives.

One of the most striking points that Fulford makes is that storytelling develops “the building blocks of human thought”:

They are the way the brain organizes itself. … We pull together fragments and find meaning by connecting many elements. … When we compare one story we know with another, we are assembling the elements that make our brains work. Does this account for our need to tell stories and listen to them?

It’s a fascinating question to ponder because we dedicate an enormous amount of our most valuable commodity, time, to reading. So, why do we read? I read for the obvious reasons: To be entertained, to escape, to learn. But it also goes far deeper than that because reading the right book at the right time can make you not only see yourself but also the world around you more clearly.

I was struck by one such moment of clarity while reading The Time Keeper by Mitch Albom. “Man alone measures time. Man alone chimes the hour. And, because of this, man alone suffers a paralyzing fear that no other creature endures. A fear of time running out.” When I read that, I understood what he meant. I was at a place in my life that felt like every minute of every day was clouded by the wants of others until time no longer held opportunity and possibility but rather failure and loss. I’m still mastering the lesson The Time Keeper was trying to teach me, and am better for it.

As January comes to a close, I can’t wait to see what this year’s 50 Book Pledge will teach me. I’ll see you back here next month as I take you on my journey. I have no doubt that the time I’m devoting will be time well spent.
Profile Image for Elif Sena.
120 reviews9 followers
July 19, 2021
Dikkatli ve şüpheci okuyucu olmanın ne kadar önemli olduğunu fark etmemi sağladı bu kitap. Hikaye okuma alışkanlığı kazandığım ilk zamanlardan beri en sevdiğim edebi tür. Bu kitapla beraber anlatının tarihine biraz daha detaylı bakma fırsatım oldu.

Kitabın dili çok sade ve akıcı. Bir bildiriye göre çok iyi açıklamalarda bulunuyor. Kitabın bölümlerinden bile anlaşılıyor bu. Dedikodu ile başlıyor kitap :) Sokak edebiyatı ve şövalyelilik gibi bölümleri var :')

Kitabın bir yerinde şu cümle geçiyor: Anlatı, başkalarıyla empati kurabilmenin yolunu sunar. Hikayeleri bu kadar sevmemi bende hep empati kelimesi ile açıklıyordum. Bu cümle bu sebepten beni ayrıca sevindirdi.

Kitapta bir sürü örnek var. Bu örnekleri okurken şüpheci okuyucu olmanın önemini daha da iyi kavradım. Benim bu örneklerden okuduklarım vardı. Bu kitaptan sonra başka bir gözle tekrar okumak istediklerim var.

Sözün özü hikaye okumayı, anlatmayı ve yazmayı sevenlere tavsiye edebileceğim bir başlangıç kitabı.

Ayşenur Şirin'e de buradan tekrar teşekkür edeyim bana böyle güzel bir kitap hediye ettiği için <3
Profile Image for Neslihan Cangöz.
208 reviews13 followers
June 27, 2025
“Bir hikâyeler şelalesi altında yaşıyoruz: matbu yayınlar, televizyon programları, filmler, radyo yayınları ve internet atalarımızın hayal bile edemeyeceği kadar çok hikâyeyi bize ulaştırıyor ve ulaşabileceğimiz hikâye sayısı her geçen gün giderek artıyor. Endüstriyel anlatının, yani kitlesel üretim ve dağıtım için tasarlanmış hikâyeciliğin yükselişi yirminci yüzyılın en çarpıcı kültürel olgularından biri. Bu atmosferde, yıldızlar da hayatlarını sergileyerek, kendi kurallarını takip ederek, acı çekerek ve genellikle de zafer kazanarak romantik kahramanlara dönüştüler. Kamera tarafından anlatının değerli alevini geleceğe taşımakla yükümlü üstün öznelere dönüştürülmüş sıradan insanlar hepsi.”

Kitabın son sayfalarından yaptım bu alıntıyı. Fena değil, okuması zevkli, hafif, ama yine de beklentilerinizi düşük tutun derim:)
Profile Image for Ayşenur Şirin.
72 reviews4 followers
July 12, 2021
Hikaye anlatıcılığı ile ilgili güzeli bir başlangıç kitabı. Örneklendirmeleriyle birlikte kitap çok daha anlaşılır bir hale geliyor.
Profile Image for Türkay.
439 reviews43 followers
April 30, 2015
Oldukça iyi tasarlanmış, beş bölümlük bir sunumun kitaplaştırılmış hali...
Özenli baskı, tasarım, kağıt, font seçimi; dikkatli çeviri kitabı oldukça rahat okunur kılıyor...
Her birimiz kendi anlatımızı oluştururken, hangi kaynaklardan, nasıl besleniyoruz? Kitap güzel örnekler, kaynaklarla yol gösterici ipuçları sunuyor.
Okurlara, yazarlara önerilir..
Profile Image for Mehmet Kır.
406 reviews14 followers
October 8, 2017
Kitap oldukça akıcı ve bir çırpıda bitirilebilen cinsten.
Kitapta edebiyat anlamında fazla bir şey bulmak imkansız gibi gözükse de satır aralarında saklanmış önemli noktalar mevcut.

Mesela bir alıntı yapmak gerekirse;
"....Kendimiz hakkındaki gerçekler yetersiz gibi geldiğinde, onları bizden beklendiğine inandığımız şekilde yeniden yazmaya çalışabiliriz. Tıpkı caz müzisyeninin doğaçlama beste yapması gibi, insanlar da bazen hayatlarındaki gerçekler hakkında doğaçlama yapabilir. Kişisel tarihini yeniden kurgulayan, iyi bir fikir gibi göründüğü için bu geçmişe bir Oxford diploması ya da cüzzamlılar arasında misyonerlik yaparak geçirdiği bir yıl iliştiriveren, yani kurgularında ölçüsüz davranan kişilere İngilizler palavracı der."
Profile Image for Emin Yiğit.
39 reviews10 followers
March 8, 2021
Kitapta anlatıyı varoluşçuluk ve farklı yaklaşımlarla tarihsel bir sıraya göre açıklayan önemli ayrıntılar vardı bu sebeple bitirdikten sonra birçok not almış olduğumu fark ettim. Modernizm ve postmodernizm örnekli açıklamaları aydınlatıcıydı. 3 yıldız vermemin sebebi ise kitapta çok fazla özel isim olmasından dolayı kitabı bitirdikten sonra incelenen yazarlar ve eserleriyle ilgili aklımda çok fazla bilgi kalmamış olması. Walter Scott'a diğerlerine kıyasla daha fazla vurgu var fakat onu da daha önce okumadığım için içselleştiremedim. Foucault ve Hemingway'le ilgili kısımlara ek olarak, Doğu edebiyatına ve sinemasına ilgi duyduğum için Akira Kurosawa ve Kazuo Ishiguro'yla ilgili yazılan kısa değerlendirmeler daha heyecan vericiydi.
Profile Image for Gürkan.
83 reviews3 followers
March 7, 2018
Robert Fulford'un hikayeciliği anlattığı bu lezzetli kitap bir çırpıda okunuyor. Kitap genellikle okuyucu yormayan dili sayesinde harika bir okuma deneyimi vaat ediyor. 5 bölümden oluşan kitabın son 2 bölümü ayrı beğendim. Kalitesiz anlatıların hızla çoğaldığı günümüzde Anlatının Gücü, okuyuculara anlatı hakkında eşsiz bir hazine sunuyor.
Profile Image for Anil Bayulker.
25 reviews2 followers
December 22, 2018
"Hikaye iletişim kurma yöntemleri arasında en rahat, en işlevsel ve belki de en tehlikeli olanıdır."
23 reviews
August 2, 2019
Tarih felsefesi ve tarihin hikayeciliği/anlatımı bağlamında bir şeyler öğrenmiş olsam da kitabın bana çok bir şey kazandırmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Profile Image for Aydin Akinci.
96 reviews3 followers
August 1, 2019
Dedikodudan gazetelerin başlangıcına, Ivanhoe'dan, Titanic'e,Yedi Samuray'dan, Star Wars'a anlatının müthiş macerasının çok ama çok keyifli anlatımı,tavsiye ederim.
Profile Image for R.J. Gilmour.
Author 2 books25 followers
July 17, 2015
"Private stories, our own essential stories, the stories we tell ourselves and others to structure our personal histories and explain who we are, are another matter. These stories, when they take a wrong turn, can leave us terrifyingly alone and expose us to humiliation or worse. They are central to our identity, and if they fail us we may fall apart. Paul Auster, the American novelist, puts it succinctly. "We construct a narrative for ourselves," he says, "and that's the thread we follow from one day to the next. People who disintegrate as personalities are the ones who lose that thread." As Auster sees it, each more of less healthy man or woman has a story that helps create and sustain the necessary integrity of the personality." 13
Profile Image for فلاح رحيم.
Author 27 books138 followers
September 14, 2014
Five lectures on all types of narrative, that are insightful and enjoyable. Fulford is a true lover of story telling and he touches the hearts of all such lovers by his intimate talks.

By the way, CBC Massey Lectures, a real treasure which has been accumulating since 1961, are now available on the web, free of charge:

http://www.cbc.ca/ideas/masseys/

Profile Image for Vivien.
5 reviews5 followers
August 7, 2015
"Narrative gives us a way to feel empathy for others. But can make us smug by persuading us that we understand more than we actually do."
Displaying 1 - 23 of 23 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.