Her şey 1930'lu yıllarda Atatürk'ün ileri sürdüğü Türk Tarih Tezi'yle başladı. Atatürk, 1932'den sonra Türk Tarih Tezi'nin kayıp parçasının peşine düştü. Türklerin Orta Asya'dan önceki ilk yurtlarını arıyordu. Bu amaçla 1934 yılında Tahsin Bey'i Meksika Büyükelçiliği'ne atadı. Tahsin Bey'in gizli görevi Türklerle eski Amerikan halkları arasındaki ilişkiyi araştırmaktı. Tahsin Bey, Meksika'daki araştırmalarının sonucunda şaşırtıcı bir bilgiyle karşılaştı. Bu bilgiye göre Türkler, MÖ 12.000'lerde bir doğal afet sonunda Pasifik Okyanusu'nda sulara gömülen Kayıp Kıta Mu'dan Orta Asya'ya göç etmişlerdi. • Atatürk Kayıp Kıta Mu'da ne aradı? • Tahsin Bey'in Meksika'dan Atatürk'e gönderdiği raporlarda hangi bilgiler vardı? • Atatürk, J. Churchward'ın Mu konulu kitaplarını neden Türkçeye tercüme ettirdi? • Atatürk, Tahsin Bey'in bazı raporlarını neden eleştirdi? • Kayıp Kıta Mu nasıl bir yerdi? • Türkçe ile eski Amerikan halklarının dilleri arasındaki şaşırtıcı benzerlikler neyin işaretiydi? Ve daha pek çok bilinmeyenin yanıtınıAtatürk ve Kayıp Kıta Muda bulacaksınız. Elinizdeki kitap Atatürk'ün daha önce hiç bilinmeyen bir özelliğini ilk kez tüm boyutlarıyla ortaya koymakta ve Atatürk'ün ömrünün son yıllarındaki büyük arayışına ışık tutmaktadır. Bu kitapta okuyacaklarınız sizi hem çok şaşırtacak, hem çok düşündürecek, hem de Atatürk'le ilgili bilgilerinize çok özgün katkılar yapacaktır. Atatürk, Türklerin Orta Asya'ya gelmeden önce Mu kıtasında yaşadıklarına çok emin bir şekilde inanırdı, ama bu konudaki yoğun araştırmaları 1938'de son nefesini vermesiyle bitiverdi. Atatürk'ün Kütüphanecisi Nuri Ulusu
Sinan Meydan, (d. 1975, Artvin), Türk tarihçi ve yazar.
İlk ve orta öğrenimini Artvin ili Şavşat ilçesinde yapmıştır. Yüksek öğrenimini 1993-97 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde tamamlamıştır.
1997 yılından beri Eski Türk Tarihi, Atatürk ve Cumhuriyet tarihi üzerine araştırmalar yapmakta olan Meydan, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Tarih Ana bilim Dalında master yapmıştır.
Kitaplarında ağırlıklı olarak Atatürk'ün hayatı, "tarih ve dil çalışmaları"' ve "Cumhuriyet tarihini" incelemiştir. Bir ara yakın tarih dersleri de veren Sinan Meydan, İlk kurşun, Güncelmeydan gibi internet haber sitelerinde ve Bütün Dünya Dergisi'nde yazmaktadır. "Saklı Tarih" adlı bir programı, Halk Tv'de her Cumartesi saat 11.00'da canlı yayın olarak devam etmektedir.
İnsanı bu konuda daha fazla şey okumaya teşvik etmek konusunda başarılı bir kitap olmuş zira ben Churchward'ın kitaplarını bulup bulamayacağım hususunda meraklandım bile. İddia edilen şeylerin büyük kısmına inanmakla beraber kitabın kesinlikle tarafsız bir şekilde yazılmamış olması, bir okur olarak beni kitaptan soğutmadı desem yalan olur. Tahsin Mayatepek'i raporları hazırlarken tarafsız olamadığı iddiasıyla acımasızca eleştiren Sinan Meydan, aynı tutumu kitabını hazırlarken kendisi göstermiş maalesef. Yine de gerek Ulu Önder'in bu konunun üzerine eğildiğine cidden inandığımdan, gerekse konunun kendi başına da yeterince ilgi çekici olmasıyla beni etkileyen bir kitap oldu. Okunmasını tavsiye ediyorum.
Kitap bilimsel olduğunu iddia eden ancak bilimselliği hiçbir otorite tarafından desteklenmemiş bilgilerin yorumlarından ibaret. Üzülerek okudum ve resmen terk ediyorum kitabı. Halbuki bu konuyu öğrenmeyi çok isterdim.
Sinan Meydan tarih mezunu olabilir, Atatürk konulu güzel araştırmalar yapmış olabilir, diğer çalışmalarını bilmiyorum. Ancak bu kitap olmamış. Kurgusu bu kadar dağınık, verdiği bilgiler rasyonellikten bu kadar daha uzak bir kitap daha okumadım.
Sinan Meydan bu kitabı yazarken kendisinin objektif olduğunu iddia edemez; çünkü sürekli yorum yapıyor. Ancak bir yandan tarafsız kesinlikle; çünkü kitabın yarısındaki yorumlarını öbür yarısında yalanlıyor. Nihayetinde kitap hiçbir bilgi vermeden hiç bir bilimsel kanıt sunmadan bitiyor. Ancak kitabın sonuç kısmında Sayın Meydan’ın bilgileri toparladığını iddia etmesinin hemen ardından yine kendi yorumu ile kesin bir sonuca varmış bulunuyor. Bu nasıl olabilir? Böyle tarihi bir çalışma derlemesi nasıl bu şekilde kurgulanır? Tam bir karmaşa…
Bu derleme ile gidip, konuyu bilimsel olarak bir bilen, hali hazırda bu konulara hakim bir bilim insanına soru cevap şeklinde bir kitap yazsaymış bir yere kadar anlarım. Ama kafam çorba oldu resmen, şiştim… Üzgünüm kimseye tavsiye etmiyorum.
Mu ve Churchward'ın araştırmaları ile ilgili bölüm muhteşem derlenmiş. Ilgi ile okudum. Ama bu bölümler ne kadar iyiyse geri kalanı o kadar kötüydü. Bariz bir taraflı ideoloji ile yazılmış. Tahsin Mayatepek in raporları mantıksız eleştirilmiş. Materyalizm ile adeta suçlanmış. Sinan Meydan, Atatürk ve bu araştırmada Islamiyete bakış ile ilgili avukatlık yapmaya çalışmış. Hani insana "Islamiyetin kokenlerine dokunulmayacak, Tahsin Bey kötü, Atatürk dinini eleştirtmez v.s." dedirtilmeye çalışılmış. 14. Rapor yerden yere vurulmuş. Bu konuyu ele aldığı için kendisini tebrik ediyorum ama herhalde bir daha Sinan Meydan okumam. Mu yu inceleyen bir yazarda Ezoterik bir derinlik olması gerekir. Atatürk sadece Turk Tarih Doktrinini desteklemek icin yaptirmamistir bu calismayi. Her ne kadar supheci, bilimsel karakteri one ciksa da. Ataturk de her buyuk lider gibi belli zamanlarda. Ezoterik doktrinlere hatta ucundan okultizm e ilgi duymuş. Biraz da bunun payı var!.
Atatürk'ün kayıp kıta Mu'ya ilgisi çok yüksek idi. Türk tarih tezine göre Türkler Avrupa'nın iddia ettiği gibi ikinci sınıf, barbar, göçebe ve yağmacı bir kavim olmayıp kökleri çok eskiye gitmektedir. Türkler uygarlığın kurucularıydı. Atatürk bu köklerin kayıp kıta Mu'ya kadar gittiğine yönelik araştırmalar yaptırtmış ancak bilimsel kanıtlara ulaşamamıştır. Bu tutum, Atatürk'ün alışılagelmiş kalıpların dışına çıkan, sorgulayıcı bir bilim anlayışına sahip olduğunu, sonuçlar kendi düşüncesiyle uyuşmaması durumunda bilimi doğru kabul ettiğini ve bilimsellikten ayrılmadığını göstermektedir. Bu amaçla Türk tarihini araştırması amacıyla Afet İnan'ı Avrupa'ya göndermiş, Tahsin Bey'i (Mayatepek) Meksika Büyükelçisi olarak atamış (1935) ve onu Mayalar ve Türkler arasındaki ilişkiyi araştırmak ve Güneş Dil Teorisi (tüm dillerin kaynağı Türkçeye dayanır iddiası) hakkında kanıtlar toplamakla görevlendirmiştir.
Tahsin Bey önce Meksika tabletleri ile karşılaşıyor. Bu tabletler MÖ200.000 ile 70.000 yılları arasında Büyük Okyanus'ta bir kıtadan bahsediyor. Bu kıta Avustralya'dan birkaç misli büyüklükte ve 12.000 yıl önce büyük bir deprem veya tufan ile yok olmuştur. Araştırmaları esnasında Churchward'ın çalışmalarına ve yazdığı beş adet kitabına denk geliyor. Churchward'ın çalışmalarında "Hindistan'da ele geçirilen Naakal tabletleri'ne göre Mu uygarlığı Pasifik'te 70.000 yıl önce 64 milyon kişinin yaşadığı ileri bir uygarlık" olduğu belirtiliyor. 1851 doğumlu, Oxford mezunu Albay James Churchward Hindistan'da bir mabette Naakal tabletlerine denk geliyor. Yıllar süren araştırmalar sonucu Kayıp Kıta Mu'Nun varlığını kanıtlıyor kendi iddiasına göre. Ve tüm dünya tarihini en baştan yazıyor. Tüm insalığın kökeni Mu; Aden yani cennet bahçesi de orada, ilk insan da orada yaratılıyor. Vahye dayalı ilk din de Mu'da ortaya çıkıyor. 12.000 yıl önce büyük bir doğa hareketi neticesinde Mu yok oluyor. Tufan olayının bu olduğunu iddia edenler de var. Tarihte izini bulabildiğimiz Mayalar, Sümerler, Akatlar, Hititler, Uygurlar gibi büyük medeniyetler Mu'dan dünyaya yayılan kavimlerin devamı olduğunu iddia ediyor Churchward. Tek tanrılı dinlerden Museviliğin ve Hıristiyanlığın Mu'ya dayandığını iddia ediyor.
Tahsin Bey üç defter halinde 14 adet rapor hazırlayıp Atatürk'e ve Türk Dil Kurumu'na gönderiyor. Atatürk hepsiyle çok ilgilenmekle beraber zaman içerisinde Tahsin bey'in subjektif görüşlerinin izini gördükçe raporlardan, Tahsin Bey'le iletişimde aradan çekiliyor; Türk Dil Kurumu kalıyor. Tahsin Bey Türkçe ve Mu dilindeki ortak kelimelerden köklerimizin aynı olduğunu iddia ediyor. Ayrıca manası malum olmayan YA-SİN, TA-SİN ve HA-MİM (ancak ha-mim çok sıcak, çok kızgın demektir) gibi esrarengiz sözlerden Mu diline ait olmalarını İslam dinini de köklerinin Mu'da olduğunu gösterdiğini iddia etmiştir. Mevlana'nın Mevlevi tarikatındaki giyim kuşamın, müzik aletlerinin ve yapılan semanın Mu'da anlatılanlarla çok benzerlik gösterdiğini belirtmiştir.
Bu tabletlerin gerçekliği ve hatta mevcudiyetleri tartışmalıdır. Yapılan çıkarımların çoğu yoruma dayanmaktadır; bilimsel kanıtlar mevcut değildir. Bu sebeple Atatürk'ün yaptırdığı bu araştırmaların Türk Tarihi açısından çok önemli olduğunu ancak bilimsel yanının Türk Tarih Tezi'ni ve Güneş Dil teorisi'ni ispatlamadığını düşünüyorum.
MU hakkında okuduğum ilk kitaptı. Atatürk'ün 1936 yılında Türk Tarih Tezini araştırmak için Tahsin Mayatepek'i görevlendirdiğini öğreniyoruz. Araştırma sonuçları Maya ve Burma'da bulunan kanıtlardan MU kıtasına kadar gidiyor. Tahsin Bey çoğu kez; tezi ve kanıtlar arasında oldukça zorlama bağlantılar kurarak Türklerin kökenin MU'ya dayandığıdığını, İslam dinin de MU dininden esinlendiğini belirtiyor. Bu zorlama durum Atatürk'ün dikkatini çektiğinde de aralarındaki ipler kopuyor... Sinan Meydan tarafından olayların aktarılışını ve kanıtların sunumunu beğendim.
Kitabı okurken en güzel giden şarkı da şu oldu, tavsiye ederim: Therion -Lemuria
Atatürk kayıp Kıta Mu ile ilgili gerçekten çok araştırma yapmıştı. TÜrklerin ilk vatanının Mu kıtası olduguna dair büyük bir inanışı varmış. Bu sebeple Tahsin Bey i görevlendiriyor ancak , Tahsin bey in raporlarının çoğunun chucward ın kitaplarının çevirisi gibi olması ve kendi inanışlarını raporlamasıyla ATatürk bir süre sonra raporları ciddiye almamıştır. Sonuç olarak Mu kıtası ve Türk kökeni bir öngörü olarak kalmıştır. Kitap araştırma kitabıdır. Atatürk ün ilgi alanlarını ve okuduklarını merak ettiğim icin okudum. Okunabilir.
Kitap bir dönem Türkiye'nin ilgi alanı olan "Türk Tarih Tezi" nin önemli bir görüşünü paylaşıyor bu konuda özellikle Mayatepek'in çalışmalarını iyi bir şekilde paylaşıyor ancak eleştirilecek noktası bunun bilimsel olmayışı üzerine olduğudur. Böyle bir kıtanın olmasının imkansızlığı ve modern tarih çalışmalarında yer etmeyecek bir metodoloji kullanılıyor oluşu ve kaynakların yetersizliğidir. Yine de Sinan Meydan'ı sevenler için bazı eserlerini okuduktan sonra bunun da okunabilir olduğunu söyleyebilirim ancak kesin doğru bir şeymiş gibi lüfen okumayın objektif olunuz .
Kitabı beğendim, fakat Sinan Meydan'ın Tahsin Bey'in yaptığı yorumları objektif olarak değerlendirmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Taraflı bir şekilde yorumladığı bariz bir şekilde görülebiliyor. Bunun haricinde Tahsin Bey'in gönderdiği raporların, Atatürk'ün incelediği kısımların ve fotoğrafların kitabın içinde bulunması oldukça hoş. Mu kuramıyla yakından ilgilenen biri olarak farklı bakış açılarını görüp yorumlamak adına okunabilir.
Kitabı tam 1 günde okudum sürükleyici meraklandırıcı ve sorgulayıcı bilmediğim merak ettiğim birçok konuya giriş kitabı niteliğinde ve objektif yaklaşılmış. Her ne kadar direk insanın oluşturulduguna inanmasam da farklı görüşleri okumak heyecan verici. En eski kitabe ve tabletlerde hayatın anlamını bulmak amacıyla çıkılan yolda iyi bir başlangıç diyebilirim
Churchward in Mu hakkinda yazilan kitaplarindan derlenmis bir iki benzer kitap daha kaynak gosterilip yazarin kendi fikirlerini Ataturk un konu hakkindaki fikirleri ile birlestirdigi eser.Elimin altinda olsa direkt Churchward in kitaplarini okurdum
tamamıyla bilgi dolu ve Atatürk'ün yaptığı ve eşsiz çalışmayı anlatan bir kitap o yüzden bu kitabı çok seviyorum umarım en kısa sürede 2 kitabında okuyup devam ettirebilirim
Türk dili ve Türk tarihinin araştırılması için, dönemin koşullarına rağmen, Mustafa Kemal Atatürk'ün, başlattığı çalışmaları detayları ile anlatan güzel ve etkili bulduğum, Atatürk'ün araştırmacı kişiliğini ve bu kişiliğini faydalı konulara yönlendirdiğini gösterir nitelikte bir kitap. Sinan Meydan'a da hakkını vermek lazım. Avrupalı toplumların, yanlı ve dayatmacı tarih tezlerine karşı, James Churchward'ın araştırmalarını temel alarak, belgelerle konuşmuş.Kimi kişiler tek ana kaynağa (Churchward) dayalı olmasını eleştirebilir, ama düşünmek gerekir ki o dönemde(30'lu yıllar), konuyu araştıran ve kitaba döken tek araştırmacı James Churchward. Kitabı içeriği gerçekten iyi, fakat bir kitabın sadece bilgi ve içerikten oluştuğunu düşünmüyorum, olması gerekenden fazla anlatım tekrarları, bir yandan 'Ben burayı okumuştum.' algısı yaratırken diğer yandan hafızanızda yer etmesini sağlıyor. Ayrıca bir kaç tane yazım yanlışı dikkatimi çekti yayın evine yakıştıramadım.
Türklerin ilk anayurdunun bilinenin aksine Orta Asya değil kayıp kıta MU olduğu tezi öne sürülmektedir. Bu tezi ilk olarak Atatürk ortaya atmış ve konu ile ilgili derin araştırmalar yaptırmıştır. Kitapta yapılan bu araştırmaların ve çıkan sonuçların hikayesini şaşkınlıkla dinleyeceğinizden emin olabilirsiniz. Kitap, merak uyandıran bilgiler içermektedir. Bunun yanında Atatürk ün Dünya görüşü özellikle dine bakış açısı ile ilgili önemli bilgiler edineceksiniz. Atatürk'ün dinsiz, ateist olduğu yönünde görüş bildiren hainlere tokat niteliğinde bir kitap olduğunu da belirtmeden edemeyeceğim. Saygılarımla,
Sinan Meydan cesur bir şekilde yine gizlenen köklü Türk tarihini dile getiriyor bu kez üstelik tüm dünyanın olası bulmayıp olabilir diyenlerle alay ettiği kayıp kıtalar teorisine James Churchward'ın sunamadığı belgelemeyi Türkçe dili, ortak kelimeler ve yadsınamayacak kültür benzerlikleri ile ortaya koymayı başarıyor. Üstelik bu tarih dersini yine ustalıkla akıcı bir roman havasında anlatmayı başarıyor. Akıcı, eğitici ve daha fazla okuma için iştah açan bir eser.
Hiç bilmediğim bir konuydu Atatürk'ün Türk dili araştırmaları. Eğer daha çok ömrü olsaydı, daha çok şey katardı hayatımıza Atatürk. Keşke daha çok imkanı olsaydı araştırmalarını bitirebilmek için. Yine de onun kaldığı yerden çalışmalara devam eden birilerini görmek, okumak umut verici. Güzel bir çalışma olmuş. Bu kitapla yetinmeyecek, devamını okumak isteyeceksiniz. tavsiye ediyorum
Sinan Meydan bu "eser"de 20 sayfa içinde yanlış şeyler söylüyor, ve hiçbir şeye kritik gözle bakmadı. (Bir eski ve yanlış bir teze kritik gözle bakmadı!) "Mu'lerin Sembolleri" gösteriliyor, ama kaynak, yada en az onların neyin nesi olduğunu açıklaması yok. İnkılâp'dan bir editör bu kitabı önce okudu. Ondan sonra "yayınlayın!" dedi.
Yazarın iki cilt olarak yayınladığı Köken ve Kayıp kıta mu kitaplarında çok fazla tekrar olduğunu düşünüyorum. Bence tüm konu tek kitapta anlatılabilirmiş.