Yetmişinci doğum gününde Kemal Sunal'ı bize sevgilisi, eşi, hayat arkadaşı, çocuklarının annesi Gül Sunal anlatıyor... Aslında ikimiz de kahve sevmezdik. Söyleyemediklerimizin yerine geçerdi. Araya giren duygusal ayrılıkların son bulması dileğiydi. Vazgeçememek, kıyamamak, pişman olmak, KAVUŞMAK demekti. Evimizdeki sıcaklığı korumak demekti...Sonuçta BİZİ hep korudu bu sihirli cümle...
"Hadi gel, bi kahve içelim..." O, bizim Kemal!.. Bu topraklarda yaşayan, yediden yetmişe herkesin görür görmez yüzüne bir gülümseme kondurmasına neden olan bir "sima"... Ekrandan, sinema perdesinden bize yansıyan çocuksu gülümsemesiyle saflığın sembolleşmiş hali... Kardeşlik ve paylaşımın... "İyiler sonunda hep kazanır" sözünün... Bizim Kemal, bizim gülen yüzümüz...
Yetmişinci doğum gününde Kemal Sunal'ı bize sevgilisi, eşi, hayat arkadaşı, çocuklarının annesi Gül Sunal anlatıyor... Hem de en sahici, en samimi haliyle... Hiçbir formatın sınırlarına girmeyi kabul etmeden... İçinden geldiği gibi... O'nu sevmenin mutluluğunu, O'nsuz yaşamaya alışmanın hüznünü hâlâ en güçlü şekilde hissederek...
“Ali gece gündüz demiyor, sabaha karşı mezarlığa gidiyor, bütün zamanını orada geçirmek istiyordu. Mezarlık tadilatta olduğu için kapısı yoktu ve Ali rahatlıkla içeri giriyor, babasının üstünde yatarken bulunuyordu görevliler tarafından… Bir sabah yine beni aradılar, Ali’yi çamur içinde mezarda bulmuşlar, ısınması için çay içiriyorlardı.”(s.65)
Zamansiz gidisin, erken kaybedisin ne oldugunu bilenlerin daha farkli bir okuma yapacagi, kendinden bircok sey bulacagi, belki de bu denklikten yakinlik kuracagi bir ani kitabi.
Çocukluk edip de büyüme sakın, büyümek ayrılıktır.
Kemal Sunal'ın ölüm haberini aldığım anı çok net hatırlıyorum. Nasıl üzüldüğümü, gözlerimde biriken yaşlara hakim olamadığımı hiç unutamam. Kemal Sunal bu ülkenin nadir ortak paydalarındandı. Zaten artık toplumumuzda bir ortak payda kaldı mı ondan bile hiç emin değilim.
Kemal Sunal'ın orijinal mektuplarını görmek, okumak çok hoşuma gitti. Mektuplarını "Tamam mı?" diye bitirmiş. Pek çok filminde de bu replik yok mu? Belki de bu replikleri kendisi doğaçlama ekledi.
Şişli Koca Mansur'daki evleri meğersem hem pek çok akrabamın evine, hem de babamın dükkanına çok yakınmış. Gül Sunal'ın '70lerdeki ev tasvirini direk anımsadım.
Yalnız şunu anlamadım.
Kemal Sunal Tatlı Dillim, Yalancı Yarim, Oh Olsun, Salako, Şaşkın Damat, Salak Milyoner, Köyden İndim Şehre, Sahte Kabadayı ve Hababam Sınıfı filmlerini çekmiş. Hala Arzu Film'den haftalık alıyor ve eline toplu para geçmiyor. Bana biraz emek sömürüsü gibi geldi ama Gül Sunal kitabında bahsetmediyse demek ki onlara da normal geliyormuş.
Kesinlikle kurdukları sofralarda olmak isterdim. Eve Metin Akpınar, Zeki Alasya, Şevket Altuğ, Şener Şen'in yemeğe gelmesi ne demek? Balayını Perran Kutman'ın Marmaris'te işletmeciliğini yaptığı otelde geçirmek ne demek? Ne kadar keyiflidir kim bilir?
Gül Sunal kitapta hiç Kemal demiyor, hep "O" diye bahsediyor. Böyle sevmek, sevilmek mümkün mü? Acaba iyi hatıraları biraz abartıyor mu diye düşündüm. Bir insanın eşi için, sevdiği için böyle güzel düşünmesi, anılarını kitap yapması ne kadar güzel, ne kadar özel birşey.
Bu kitapla ilgili beni en çok yoran şeylerden biri kronolojik olmamasıydı. Bir bakıyorsunuz Kemal Sunal'ı kaybetmişiz, acısını içimizde hissediyoru. Ali ve Ezo'nun ne kadar etkilendiğini, neler yaşadıklarını anlatıyor. Hop, bir sonraki bölüm "İlk çocuğumuza hamileydim nihayet". Açıkçası kronolojik sırayla okumayı tercih ederdim.
İkincisi de bu kitap bir Kemal Sunal kitabı değil, Gül Sunal kitabı. Odağında Kemal Sunal olsa da Gül Sunal'ın anıları, hisleri, düşünceleri, kırgınlıkları, sevinçleri var. Dolayısıyla şu biyografi yolculuğumda hala Fasa Fiso'dan aldığım tadı bile alamadım.
Çooook uzun zaman sonra, ilk kez beni ağlatabilen bir kitap okudum. Gül Sunal o kadar güzel anlatmış ki sevdiği adamı, okurken hayran kalıyorsunuz ve bir insanın hayatının, her zaman dışarıdan göründüğü gibi olmadığına kanaat getiriyorsunuz.
En yakını, özel hayatı hakkında pek fikrimiz olmayan Kemal Sunal'ı, hayat arkadaşını anlatma ihtiyacı hissetmiş, biraz aşk mektubu gibi özlediğine. O kadar içten, o kadar doğal bir kitap olmuş ki... Gül Sunal konudan konuya atlayan konuşması gibi, pek genel kurallara takılmadan, zaman-mekan sırası izlemeden aklına hücum eden anıları not almış sanki. Bu kötü bir fikir olsa da normalde, o kadar olduğu gibi yazmış ki, doğallığı nedeniyle rahatsız olmak pek mümkün değil. Eğlenceli, hüzünlü ama her biri ilgi çekici mini hikayeler gibi. Bu hikayelerden belli ki Malatya kökleri, Anadolu insanına olan hayranlığı ve ilgisi Kemal Sunal'ı olduğu başarılı komedyen haline getirmiş. Bir yandan aile babası Kemal Sunal'ın ne kadar özlenen, ne kadar sevilen biri olduğunu görüp saygı duyarken, bir yandan da onun acısını yaşayan ailesinin hislerine ortak olup gerçekten hüzünlendiğim, gözlerimin dolduğu zamanlar yaşadım. Şöhretini olduğu gibi kabullenen, olgun, doğal, saygılı, sabırlı bir adammış, hayatlarımızda, çocukluklarımızda ettiği yeri, halkın sevgilisi olmayı sonuna dek hak etmiş. Biraz tanınınca kendini kaybeden günümüz "ünlü"lerinin öğreneceği çok şey varmış kendisinden, erken ayrılmış aramızdan. Hem dönem koşullarını ve bulundukları çevreyi, yaşam tarzlarını, hem de pek sevilen Kemal Sunal'ı, ailemizin Şaban'ı, Salako'su, Varyemez'ini daha yakından tanımak için okunmasını tavsiye ediyorum. Çok kolay okunan bir kitap, Gül Sunal'a da içtenliği için buradan teşekkür edeyim.
kitaptaki hikayeler ya da anilar kronolojik bir siraya gore gitmiyor. en azindan ilk 50 sayfaya kadar oyle. akla geldikce yazilan anilar gibi. akici ve guzel simdilik
bu sirasizlik ikinci 50 sayfada daha belirgin oluyor ve kitap kafa karistiran bir hal aliyor. Konu Kemal Sunal olunca cok da elestirmiyorum, hala zevkli anilar. Bu arada kitap 260 sayfa degil, 190 da bitiyor. Sonrasinda albumden fotograflar var. Fotograflar anlatilan konunun onune ya da arkasina konulsaydi cok daha anlamli olurdu.
Kitabin 149.sayfasi yukarida anlattiklarimin ozeti; "Beni iyi taniyanlar, "Konuyu degistirirken haber ver" diyorlar. Cocuklar da "Anne, konu nereden buraya geldi?" diye sormaktan biktilar. Ali, "Annem anlatirken dinle, araya girme, bittikten sonra-tabii biterse- kendi imkanlarinla siralamaya,anlamaya calis" diye rehberlik yapiyordu beni az taniyanlara."
Netice itibariyle yillardir tv de izledigimiz ve kuvvetle muhtemel cocuklarimizin da izlemekten keyif alacagi Kemal Sunal in ic dunyasini, karakterini, ailesi ile birlikte anilarini ve o gittikten sonra biraktigi etkiyi anlatan guzel bir ani kitabi.
Kemal Sunal bizim sahici halk kahramanlarımızdandır, bu ülkede insanların herhalde çok büyük bir çoğunluğu O'nu tartışmasız severler. Buna rağmen rahmetli Sunal hakkında benim bildiğim bu kitap dışında, Sunal'ın yayınlanan ve oynadığı filmleri konu alan yüksek lisans tezi hariç, hemen hiçbir özel çalışma bulunmuyor. Sırf bu nedenle dahi değerli bir kitap bu.
Kemal Sunal'ın sevgili eşi Gül Sunal'ın aile hayatları, sosyal çevreleri, yakın arkadaşları, rahmetlinin belirli konulardaki kişisel tutum ve tavırları hakkında detayları da içeren anı ve duygu aktarımı olarak okuyabileceğimiz bu kitabı, Sunal'ın tüm sevenlerine tavsiye ediyorum.
Tabi ki daha detaylı ve sistematik bir biyografi hala yazılmayı bekliyor.
Kemal Sunal gibi büyük bir ustanın günlük hayatında nasıl biri olduğunu eşinden okuyoruz. O kadar ailesine düşkün, naif, sevecen bir insanmış ki... Çocuklarını da birlikte çok güzel büyütmüşler, gerçekten herkese örnek bir insandı Kemal Sunal. Keşke televizyonda bile olsa onu canlı görebilseydim. Bize miras kalan filmleriyle ve güzel kalbiyle onu hep hatırlayacağız. 💓
Eşi Gül Sunal tarafında zarif ve bir o kadar da samimice yazılmış bir kitap... Sanata ömrünü adayan bir aktörün aslında ailesine de adadığı 2. ömrünü bizlere güzelce aktarıyor. Teşekkürler Gül abla, O'nun hatırasını yaşatmak için hep gül abla.
Kemal, edebi formatlara girmeden, bir dostla konuşur, dertlesir gibi yazılmış bir anı kitabı. Çok güldüm, çok da ağladım. Gül Hanım çok içten ve içinden geldiği gibi anlatmış O'nu...
Gül Sunal, son derece samimi bir dille anlatmış bize Kemal Sunal'ı. Aile, iş, arkadaş hayatından kesitler sunarak onu daha iyi tanımamızı sağlamış. Ben çok keyifle okudum.
Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere adeta bu güzel ikilinin yanında bambaşka bir sevgi seline dalıyorsunuz bilmediklerimiz/yanlış bildiklerimizi sunuyordur bize sevgili Gül hanım. önerilir.
Her şeyden önce çok kıymetli anılar, anekdotlar Gül Sunal'ın güzel anlatımıyla aktarılmış. Hepsi çok değerli, hoş, duygulandıran yer yer gülümseten olaylar. Dertleşme babında yazmış hepsini. Bir sıraya koymadan aklına geldiği gibi. Köklü bir eleştirim yok ancak sanki anlatılar kronolojik bir sıraya dizilse daha iyi olabilirmiş gibi; yine belirtiyorum çok büyük bir eksiklik değil. Kemal Sunal dışında kendi hayatından güzel hatıraları paylaşmış, özellikle Sandıklı ve çocukluğu ile ilgili anlatıkları oldukça enteresan. Ancak Kemal Sunal ile ilgili daha fazla anekdot okumak isterdim. Neticede Kemal Sunal'ın kamera karşısındaki yaşamı hakkında bilgiler ediniyor ne kadar güzel bir insan olduğuna bir kez daha şahit oluyorsunuz. Gül Hanım iyi ki yazmış.
Eşi Gül Sunal’ın gözünden Türk sinemasının en büyük komedyeni, efsane sanatçı Kemal Sunal’ın hayatından kesitler. Kronolojik sıra takip etmeden, içinden geçenleri olduğu gibi kağıda dökmüş Gül Hanım, sımsıcak, içten, alabildiğine dolaysız…
En sevdiğim sinema sanatçısı Kemal Sunal’ın özel hayatında da örnek bir aile babası, temiz, yufka yürekli, iyiliksever biri olduğunu görünce, çok mutlu oldum. Ölümüne en çok ağladığım sinema oyuncusudur. Ailesinin acısını ise kitap boyunca iliklerinize kadar hissediyorsunuz zaten. O hep bizlerle, hep ailemizin bir üyesi olarak yaşayacak gönlümüzde…
kitabın kendisi 7/10 fakat kemal sunal ölene dek 10/10. bizden biriymiş, hele o kitabın sonundaki fotoğraflarda o kadar iyi anladım ki neden 7'den 70'e herkesin sevgilisi olduğunu... çok erken kaybettik çok.