Sevgili kadınlar! Erkeklerle ASLA eşit olamazsınız Çünkü asıl GÜÇLÜ olan sizsiniz! İçinizdeki tanrıçayı uyandırma vakti geldi!
Bugüne kadar hep süregelen bir tartışma vardır: Kadınlarla erkekler eşit midir? Eşit olmalı mıdır? Sevgili kadınlar! Bir erkek olarak size şunu söylemek zorundayım: Erkeklerle ASLA eşit OLAMAZSINIZ!
En büyük hatanız bizimle eşit olmaya çalışmak! Çok çabalarsanız eşit olmayı becerebilir misiniz? Elbette becerebilirsiniz AMA kendinizden, gücünüzden vazgeçerek becerebilirsiniz bunu! Erkekle EŞİT olmak için VAROLUŞ çıtanızı alçaltmanız, daha aşağı inmeniz gerekiyor. Eşitlik mi istiyorsunuz? Siz bilirsiniz!
Aykut Oğut'un eğlenceli, esprili ve samimi dilini özlemişim. Kitap bir Evrenden Torpilim Var! değil elbete ama yine de bazı noktalarda öğretici, düşündürücü ve kesinlikle ilham verici. Ayratown ahalisi zaten bayıla bayıla okuyacak da keşke diyorum kadın, erkek demeden memleketteki herkes ön yargısız bir şekilde sonuna dek bir kez okusa.. Bir de, teşekkürler Sema Hanım. Ben de sonsuz sevgilerimi yolluyorum.
Esine hayran bir yazarin yasadigi "muhtesem"aski okuyucuya kisisel gelisim kitabi olarak sunma girisimi. Yetersiz; erkeklerin kisisel gelisimlerini cok hafife aliyor. Populist bir yaklasimla toplumun tamamina hitap etmek icin erkeklerin "okuz" oldugu soylemi ile insani gelişimlerini hafife almis. "Erkekler 5 yasinda masum veletlerdir" soylemi ile yine yuk kadinlarin uzerine atilmis. Cok yetersiz.
Aykut Oğut'u son derece ciddiye alan bir okuru olarak, ilkokul 1 seviyesindeki fikirlerle dolu bu kitabı hiç sevmedim. En kötü Aykut Oğut kompozisyonu... Gücünüzü gösterin, hakkınızı yedirmeyin, kendinize değer verin vs, bin yıllık klişeler... Yeni bir şey yok.
Aykut Oğut’ un bir solukta okutan kitaplarından biri daha. Bu kitabı kadın erkek ayrım yapmaksızın herkesin hayatında okuması gerektiğini düşünüyorum. Dişil enerjiyi çok güzel aktarmış ve çok yerinde tespitler var kadın-erkeklerle ilgili.
Gerçek ilişki; Kendiniz olmaktan vazgeçmeden, Sevgilinizin kendisi olmasına müdahale etmeden, Birlikte VAR olabilmeyi öğrenme sanatıdır.
Lise yıllarında okuduğum Duygu Asena kitaplarını hatırladım okurken. Ne kadındı Duygu, hepimizin hayatını değiştirdi.
Kolay ve hızlı okunan bir kitap. Önceki üç kitabı gibi çok şey öğrendiğim bir kitap olmasa da, öğrenmesi gerekenlerin okumasını yürekten diliyorum.
Aykut'un annnesi Sema Hanımı çok sevdim. Müthiş bir kadın ve anneymiş. Aykut şanslı bir adam, Sema Hanım gibi bir annesi ve Esra gibi bir eşi olduğu için demek istesem de... Arkadaşlarım okudukları kitaplarda şans diye bir şey yoktur der sürekli. O zaman çekim yasası diyelim, Aykut kendine harika kadınları çekmiş.
Aykut Ogut cikar cikmaz kitabini alip okudugum bir yazardir. Yillardir hayal kirikligina ugratmadi. Sevimli, canayakin dili ve icerigine bayildim diger kitaplar gibi. Ayrica sectigi konu icin de kendisini tebrik ederim. Milyonlarca kadin sessizce, bilerek ya da bilmeyerek bir nedenle haketmedigi bir yasami yasiyor. Bunu degistirmeye calisan bir erkek olarak attigi adimi can-i gonulden kutluyor, bir cok kadinin kitabi sadece okumasini degil uygulamasini diliyorum.
En eğlenceli Aykut Oğut kitabı. 3-4 saatte bitirilebilir. Referans kitapları da okunası. Toplumdakiler Sema Hanım gibilerce yetiştirilseymiş ya da halihazirda Esra'yı hazmedebilecek insanlar azınlıkta olmasaymış teorik olduğu kadar pratik değeri de olabilirmiş kitabın. Burada yazılanları özellikle Türkiye 100-150 yıl sonra belki görür. Tabii Esra vb gibi olmayan kadınlar ataleti atlatabilir, Esra'ların soyu doğal "seleksiyon" ile tükenmezse...
Yorumlarına katıldığım yerler olsa da dili fazla ukala ve kibirli geldi bana. Kadınları yüceltme ya da kimilerinin özgüvenlerini (ihtiyacı olanlar için) tazeleme havasıyla yazılmış görünse de çoğunlukla rahatsız edici boyutta bir his verdi bana. Tam da yazarın methettiği bir tarzım olmasına rağmen.. Hayalkırıklığı yaşadım diyebilirim, sevmedim maalesef.
Erkeği biz yarattık. (Evet, yardım ettiler; spermlerini vererek ve bu sayede cinsiyet belirleyerek, ama yine de malzemeleri karıştırıp yaratan biz kadınlarız.)
Sonra onları çok değerli varlıklarmış gibi yetiştirdik. Öyle yetiştirdik ki anne olarak biz kadınların yaptıklarını kölelikten sayıp sevgililerden/gelinlerden de aynısını talep etsinler diye.
Kas güçleri var diye canları istediklerinde, onlara karşı geldiğimizde, özgürlüğümüzü savunduğumuzda bunu biz kadınların üzerinde kullansınlar diye.
Kendimizden taviz verdik; arkadaşlarımızla dışarı çıkmadık, evde oturup çocuk bakıcılığı yaptık, dekolte giyinmedik, kırmızı oje sürmedik ki onlar kendilerini iyi ve güvende hissetsinler diye.
Modern kadın her ne kadar az biraz daha akıllanıp doğru bildiğini okusa da, fiziksel şiddetten kaçınabilse de, psikolojik şiddete göz yumduğumuz aşikar. En azından canımıza tak edene kadar.
Bayanlar, kabul edin, kaçınız; Sırf sevgiliniz/kocanız istemiyor diye oje sürmeyi bıraktı? Sırf sevgiliniz/kocanız istemiyor diye seyahate gitmekten vazgeçti? Sırf sevgiliniz/kocanız istemiyor diye mesaiye kalmasını gerektiren ama çok sevdiği işinden vazgeçti? Sırf sevgiliniz/kocanız istemiyor diye bir iki kadehcik içtiği içkiyi bile bıraktı? Sırf sevgiliniz/kocanız istemiyor diye bir fitness salonunda spor yapmayı bıraktı?
Sırf sevgiliniz/kocanız istemiyor diye KENDİ DOĞRULARINIZDAN VAZGEÇTİNİZ? Hem de size zarar vermeyen, kötü yola sürüklemeyen, namusunuzu zedelemeyen, hatta belki de sizi daha ileriye taşıyan, başarı getiren, size mutluluk veren o güzelim doğrularınızdan...
Sırf sevgiliniz/kocanız istemiyor diye KİLO VERDİNİZ ama o koca göbeğiyle oturmaya devam etti? Siz onun çok övündüğü aslan oğlunu doğurdunuz diye karnınızda yağlar kaldı sorun oldu ama o bira göbeği yaptı ve erkek kası oldu?
En azından aklınız başınıza gelene kadar bunları bir kere dahi olsa yaptınız. Yaptık.
Neden? Seviyoruz diye. Terk etmesin diye.
Kendi minik terkedilme korkumuz, toplumsal "evde kaldın" baskısıyla birleşince standartlarımızı düşürdük, göz yummayacağımız şeylere göz yummaya başladık, "sevgi" adı altında ezildik ve güç erkeklerin oldu. Bize de depresyonla oturup ağlamak kaldı.
Gördüğünüz üzere burada erkeğin bir suçu yok. HERŞEYİ biz kadınlar yapıyoruz.
Bunların daha nicesini kitapta bulabilirsiniz. En azından bir fikir edinmek ve yaptıklarınızın farkına varmak için okuyun derim.
Not: erkek düşmanı veya feminist değilim. Erkek ile kadın eşitliğine de inanmıyorum. Keza birbirinden çok farklı iki tür olarak beraber yaşamak zorunluluğunu kabul edip bunu sevgi-saygı-kişisel özgürlük çerçevesinde yapmamız gerektiğine inanıyorum. Hepsi bu.
Aslında genel olarak kitabın vermek istediği mesaj güzel olsa da, gerçekten çok çaresiz, güçsüz, erkeğin her türlü sömürüsüne boyun eğen bir kadın grubu hedef kitle alınarak yazılmış. Yazarın sık sık büyük harfli kelimeler kullanması beni okurken rahatsız etti, "Ah, bu maddeyi size bir anlatabilir, inandırabilirsem gerisi son derece basitleşecek.", "Dedim ya, biraz karışık anlatıyorum ama kusuruma bakmayın, kişileri zor durumda bırakmak istemiyorum." gibi araya giren konuşma dilinde cümleler de. Onu yapmayın, bunu yapmayın, gibi kadın-erkek ilişkilerinde keskin ve kesin doğrulara inanmayan biri olarak beni tavlamadı. Ama konusu keyifli, çıtır çerez okunuyor.
Yoruma geçmeden önce feminizm kavramını ele almamız gerekiyor. Feminizm nedir? Feminizm kadın ve erkek EŞİTLİĞİNİ savunan düşünce yapısıdır. Bu demek değildir ki erkek kadından üstün olmalı veya kadın erkekten üstün olmalı. Cinsiyetimizi biz seçemediğimizden dolayı üstünlük diye bir kavramdan bahsedemeyiz!!! Fakat yazar feministim diye geçinip kadınları tanrı erkekleri de tanrının kölesi olarak yansıtıyor kitapta. Ayrıca ben hiç bu kadar egoist ve kibirli bir yazım dili görmedim. Kitap tek kelimeyle BERBATTI!!!!!!
Simdiye kadar okuduğum en iyi kisisel gelişim kitaplarından biri. Turk toplumundaki kadın ve erkeğin bu tur kitapları okumaya ihtiyacı var. Toplumun ileriye gitmesi icin çok onemli degisimlerden bahşediyor.
Bir erkeğin ağzından kadının güzelliğini, düşünceli oluşunu, narinliğini, güçlülüğünü okumak çok güzeldi.
Kitabı okurken bir daha baktım hissettiğime ve yansıttığıma... Annesi ve sevgili eşi Esra'dan yola çıkarak, kendisine danışanlarından, arkadaşlarından gözlemlediklerini o kadar başarılı bir şekilde anlatmış ki... Kadının toplumdaki yeri, erkeğin gözündeki değeri, bizim kendimize verdiğimiz önemi okurken aslında bizim için biçilmiş bi hayat olduğunu ve onu yaşadığımızı gördüm; kendimiz için değil sürekli başkaları için eşim üzülmesin, çocuğum alınmasın, arkadaşım kırılmasın diyerek ne kadar da fedakarlıklar silsilesine düşmüşüz.
Ben bundan sonraki yaşlarımı daha çok kendim için yaşamaya karar verdim. Aynen Aykut Oğut'un da demek istediği gibi sevdiklerimle ama kendimden ödün vermeden, kendi doğrularımı kenara bırakmadan, başkalarının ne diyeceğini düşünmeden biraz daha Ebruca yaşayacağım.
Eskiden kadın olmanın harika bir şey olduğunu bildiğimi, hissettiğimi ve asla erkeklerin üstümde egemenlik kurmasına izin vermediğimi düşünürdüm. Ne diyeyim. Yanılmışım. Hem de fazlasıyla. Bu kitap bana inandığım ama yapmadığım şeyleri gösterdi. Bana kadın olmanın ne kadar muazzam bir şey olduğunu tekrar gösterdi. Girdiğim aşağılık komplekslerinin aslında benimle alakalı olmadığını, tamamen toplumun yanlış yönlendirmesinden kaynaklandığını fark ettim. Aykutcum "Keşke kadın olsam." demiş. Ben de "İyiki kadınım." diyorum.
Evrenden Torpilim Var ile oldukça bilinen bir yazar olan Aykut Oğut ve devamında yazdığı kitabı Keşke Kadın Olsam'ı arka arkaya okuduğum için aynı posta toplayabilirim gibi geldi. İkincisi önce hediye gelse de, ilkinden başladım, zira adını ilk çıktığı yıldan beri çokça duymuş ve fırsat bulamamıştım. Arka arkaya okuduğumda da birbirini az çok tamamlayan ve karşılıklı atıflarla iyi bir birliktelik kurduğunu gördüm. Bu bağlamda her ikisinin de Amerikalı öncüllerine çok güzel bir benzerlik taşıyan, onlar gibi oldukça yalın, kolay okunur, rahat anlaşılır, uygulaması basit madde madde kurallar ortaya koyan ve dolayısıyla gündelik yaşama uyarlanabilitesi olan, akılda kalıcı püf noktaları-ilkeler-kurallar-to do'lar veren birer kitap olmuş. Hatta gördüğüm, gözlemlediğim kadar kişisel gelişim kitaplarının anası-kraliçesi Louise Hay'nin, çok rahat bir şekilde söyleyebilirim ki, Türkçe muadili olmuş bence, yazarımız. Bu nedenle, eğer türün severi iseniz bence Türkçe okuyabileceğiniz iyi birer örnek var karşınızda, kanımca.