“Beni öldürmezseniz şayet, siz bir katilsiniz” diye sayıklıyordu ölmeden önce Kafka, tıp öğrencisi arkadaşı Robert Klopstock’tan bir doz daha morfin isterken. Başucunda Dora Diamant da bulunuyordu. Bu sırada kız kardeşi Ottla Kafka Prag’da iyi haberler beklemekteydi.
Yazarın ölümünden sonra Robert Avrupa’yı terk edip New York’a yerleşir ve tüberküloz mütehassısı seçkin bir cerrah olur; Kafka’nın bazı yapıtlarını borçlu olduğumuz Dora, Nazilerin yaptığı soykırımdan ve sonrasında Stalin zulmünden kaçıp İngiltere’ye sığınır; Ottla ise Theresienstadt toplama kampında kardeşi Franz’ın altmışıncı yaş gününü kutladıktan sonra bir grup Yahudi çocukla birlikte gaz odalarında can verir.
Doktor ve yazar Laurent Seksik Franz Kafka Ölmek İstemiyor’da Kafka’nın hayatındaki bu üç önemli insanın birbirleriyle kesişen hayatlarını Kafka’nın son yıllarının, ayrıca günlüklerinin ve mektuplaşmalarının da izini sürerek anlatıyor.
Franz Kafka Ölmek İstemiyor her satırından yalnızlık ve Kafkaesk duyguların damladığı bir roman.
Un roman magnifique et émouvant autour des derniers compagnons de Kafka: sa dernière compagne Dora, son ami médecin rencontré au sanatorium et la sœur de l’écrivain Ottla. Plus que les derniers mois de l’écrivain, c’est la tragédie des juifs d’Europe, terrassés par la furie nazie, éradiqués par millions, la fin d’Ottla accompagnant les derniers enfants juifs polonais en 1943 est d’une terrible intensité en une simple phrase. Il y a le passage de Dora par le “paradis” soviétique et son procès digne de celui écrit par son grand amour dans toute sa terrible absurdité et l’instant d’humanité dans cet océan de barbarie. Magnifique et terriblement émouvant. Et cette question encore aujourd’hui: faudra-t-il renoncer à être juif pour rester en vie? Renoncer à l’Histoire, aux traditions et à la réalité culturelle pour apaiser la bête qui râle et hulule désormais sur les campus de nos démocraties. 😔
El enfoque de este libro resulta fascinante, ya que, mediante la perspectiva de tres personajes estrechamente vinculados al escritor, no solo se desentrañan la vida y la obra de Kafka, sino lo que significaron sus últimos días. El doloroso tránsito por su penosa enfermedad y el impacto indeleble que su existencia dejó en la vida de los narradores son presentados con una intensidad conmovedora. Vidas moldeadas por la impronta de un grande de las letras que nos hace más cercano a sus humanos pesares.
Laurent Seksik, biyografik romanlarıyla tanınmış, biyografilerinde hekimliği özellikle vurgulanan bir yazar. Ama “Manyetik rezonans görüntülemede bronşiyal kanserlerin parietal yayılımı” (1991) adlı teziyle radyolog olmasına rağmen “pratisyen” olduğu yazılıyor. Yani biyografilerinde yazıldığı gibi kronik bir “pratisyen” değil klinik şefiymiş. Düzeltmiş olalım. Seksik’i “Stefan Zweig’ın Son Günleri” ve “Eduard Einstein Davası” kitaplarından tanıyoruz.
Laurent Seksik’in hekimliğinin eserlerine bir yansıması olduğunu bu nedenle vurgulandığını düşünmemek elde değil. Türkçede yayınlanan son eseri Franz Kafka Ölmek İstemiyor’da da aldığı tıp eğitiminin izlerini görüyoruz. Üç kahramandan Robert Klopstock tıp öğrencisiyken Kafka’yla tanışıyor ve nihayetinde tıp doktoru olup onu tedavi etmeye çalışıyor. Diğer kahramanlar Kafka’nın eşi Dora Diamant ve kız kardeşi Ottla Kafka.
Seksik, üç kahramanı ana eksene alarak Kafka’nın son günlerini anlatarak başlamış. Robert, Dora ve Ottla’nın bakış açılarından Kafka’nın hastalığının seyrini, giderek ağırlaşmasını ve nihayet ölümünü onların cephelerinden okuyoruz.
Ağustos 1917’de Kafka’ya tüberküloz tanısı konmuş. Henüz 34 yaşında. Tüberküloz o yılların en yaygın ve öldürücü bulaşıcı hastalığı ve tedavisi pek mümkün değil. Kafka 1918 sonbaharında da İspanyol Gribi’ne yakalanmış, bu da birkaç hafta süren zatürreye neden olmuş. Herhalde bedeni de zayıf düşmüş. Tüberküloz hastalığı nedeniyle çeşitli sağlık merkezlerinde, sanatoryumlarda uzun süreli tedaviler görmesine rağmen hastalıktan kurtulamamış.
Kafka Temmuz 1923’te Baltık Denizi’ndeki Graal-Müritz’e tedavi görürken, 25 yaşındaki anaokulu öğretmeni Dora Diamant’la tanışmış. 1923-24’de birlikte Berlin’de kalırlarken hastalık iyice ilerlemiş. Konuşma yeteneğini kaybetmiş, yemek yiyemez olmuş.
İyi bir binici, yüzücü ve kürekçi olan, hafta sonları uzun yürüyüşler yaptığı bilinen Kafka’nın tüberkülozla uzun süren mücadelesi ölümüyle son buluyor. Franz Kafka, 3 Haziran 1924’te 40 yaşında Hoffmann Sanatoryumu’nda vefat etmiş. Resmi ölüm nedeni kalp yetmezliği olarak kaydedilmiş.
Robert Klopstock, 31 Ekim 1899’da, Macaristan’da Balaton Gölü’nün güneyindeki küçük Dombovár kasabasında doğmuş. 1921’de Tıp eğitimi görürken tüberküloza yakalanınca Matliary Sanatoryumu’na yatıyor ve orada Franz Kafka ile tanışıyor, onun sadık bir hayranı oluyor. Aralarında yakın bir dostluk gelişiyor ve Kafka, Klopstock’un Almanca’dan Macarca’ya çeviri yapmasını desteklerken, eğitimini Prag Üniversitesi’nde sürdürmesine de yardımcı oluyor. Klopstock, Kierling’deki bir sanatoryumda geçirdiği son haftalarda Kafka’ya Dora Diamant’la birlikte yardımcı oluyor. Bakımını sağlıyor. Seksik’in ve birçok biyografi yazarının iddiasına bakarsak Kafka’yı bitmeyen acılardan kurtaracak morfin iğnesini de Klopstock yapacaktır.
Kafka’nın hastalıkla mücadelesi, hayatta kalmaya çalışması ve nihayet ölümü oldukça üzücü bir öykü. Onun bu mücadelesinde Robert, Dora ve Ottla’nın nasıl destek verdiklerinin öyküsünü günlük, mektup gibi belgelerden yararlanarak oldukça gerçekçi bir dille anlatmış Laurent Seksik.
Ama ilerleyen sayfalarda anlatı boyut değiştiriyor ve Kafka’nın hayatındaki bu üç önemli insanın hikâyesi haline geliyor.
Kafka öldüğünde Birinci Dünya Savaşı ertesidir ve Almanya’da Nazizm gelişmektedir. Kafka genç yaşta öldüğü için hem İkinci Dünya Savaşı’nı hem de Yahudi Soykırımı’nı yaşamadı. O nedenle “Kafka ölmeseydi başına neler gelirdi?” diye soruyorum. Çünkü hayatta kalanların, Robert, Dora ve Ottla’nın yaşadıkları Kafka’nın da çok güç bir hayatı olacağını, büyük bir ihtimalle toplama kamplarında can vereceğini ya da çok az bir olasılıkla şansı yaver giderse hayatını ABD gibi yeni bir ülkede göçmen olarak sürdüreceğini ya da yine çok küçük bir olasılıkla hayal ettiği gibi Dora ile birlikte Tel Aviv’de bir restoran açıp yeni bir hayat kuracağını düşünebiliriz. Yani hayatta kalmayı başarabilse bile çok zor bir yaşamı olacaktı.
Baba Hermann Kafka 6 Haziran 1931’de Prag’da vefat etmiş. Kocasının ölümünün ardından Julie Kafka, 1918’de satın aldığı Bilekgasse 4 numaralı eve taşınmış. Kızları Ottla ve Elli ve erkek kardeşi Siegfried ile birlikte orada yaşarken 27 Eylül 1934’te vefat etmiş.
Kafka’nın kız kardeşi Elli 21 Ekim 1941’de kızı Hanna ile birlikte Lodz gettosuna sürülmüş. Elli Hermann’ın 1942 sonbaharında Chelmno imha kampında öldürüldüğü tahmin ediliyor.
Ekim 1941’in sonlarında Kafka’nın diğer kız kardeşi Valli ve kocası Josef Pollak, Lodz gettosuna sürülmüş. 1942 baharında Elli ve kızı Hanna ile birlikte geçici olarak orada yaşamışlar. Valli Pollak’ın 1942 sonbaharında Chelmno imha kampında öldürüldüğü tahmin ediliyor.
Seksik, Robert, Dora ve Ottla’nın yaşam öykülerinde bir anlamıyla Kafka ölmeseydi başına neler gelecekti onu da anlatmış oluyor. Bu üçlünün en şanslı kişisi Robert Klopstock herhalde. Klopstock, 1928’de Berlin’de tıp eğitimini tamamlamış. 1929’da Sommerfeld’de tüberküloz konusunda uzmanlaşmış. Aynı yıl, Macaristanlı bir öğretmen ve çevirmen olan Giselle Deutsch (1902-1995) ile evlenmiş. Yahudi karşıtı yasalar nedeniyle hastanedeki işinden atılınca çift, 1933’te Berlin’den Budapeşte’ye göç etmiş. 1938’de Klaus ve Thomas Mann’ın arabuluculuğu sayesinde ABD’ye göç etmeyi başarmışlar. 1945’te ABD vatandaşı olmuşlar. Savaştan sonra Klopstock, akciğer cerrahisi uzmanı olarak kariyerine devam etmiş. New York’ta dersler vermiş ve kendi muayenehanesini açmış. 15 Haziran 1972’de vefat etmiş.
Ottla Kafka, 15 Temmuz 1920’de, Çek Katolik Josef David ile evlenmiş. Věra (1921) ve Helene (1923) adlı iki kızı olmuş. Şubat 1940’ta, Ottla kocasından boşanmış. Çek Katolik bir adamla evli olması onu Nazilerin zulmünden koruyormuş. Boşanınca korumasız kalmış, Ağustos 1942’de Theresienstadt’a sürülmüş. Ekim 1943 başlarında, Polonyalı Yahudi çocukların Auschwitz’e götürüldüğü bir nakil grubuna eşlik etmiş ve Auschwitz’e varışının hemen ardından, 7 Ekim’de orada öldürülmüş.
Dora Diamant, Kafka’nın ölümünden sonra Berlin’de yaşamaya başlamış. 1926’nın sonundan itibaren Düsseldorf Schauspielhaus’ta oyunculuk dersleri almış. 1927’den 1930’a kadar Düsseldorf, Neuss ve Gladbach da çeşitli yapımlarda rol almış. 1930’da Berlin’e dönmüş ve Almanya Komünist Partisi’ne (KPD) katılmış. 1932’de ekonomist ve KPD yöneticisi Lutz Lask (1903-1973) ile evlenmiş. Kızları Marianne 1934 martında doğmuş. Birkaç ay Gestapo hapishanesinde kaldıktan sonra Lutz Lask, SSCB’ye kaçmış. Dora’nın Berlin’deki evine baskın yapan Gestapo, Dora ve kocasının komünistliğinin belgeleri zannederek Kafka’nın evraklarına ve hayatının son dönemlerinde yazdığı eserlerinin taslaklarına el koymuş. Bu eserler ve evrak halen kayıp. Dora da 1936’da SSCB’ye gitmiş. Kocası Moskova’da KPD yöneticilerine şüpheyle bakan Stalin rejimince “Troçkist” diye suçlanmış ve tutuklanıp Sibirya’ya sürülmüş. Ardından Dora’da gözaltına alınmış, benzer suçlamalar altında olmasına rağmen NKVD soruşturmacısı tarafından, SSCB’de karşı-devrimci burjuva bir yazar olarak tanımlanan Kafka ile olan ilişkisi hakkında resmen sorguya çekilmesinin ardından serbest bırakılınca 1938’de Batı Avrupa’ya kaçmayı başarmış. Seksik, Dora’nın kurtulmasında sorguda konusunu anlattığı Kafka’nın Dava adlı eserinden sorgucunun etkilenmesinin etkili olduğunu anlatıyor. Ne kadar doğru bilemiyoruz. Dora,1940’ta İngiltere’ye ulaşmış. Ardından Man Adası’na yerleştirilmiş ve onbinlerce Yahudi ile birlikte gözaltında tutulmuş. Uzun uğraşlar ve kararlı başvurulardan sonra İngiltere’ye gitme iznini alabilmiş ve 1942’den 15 Ağustos 1952’deki ölümüne kadar Londra’da yaşamış.
Laurent Seksik bir röportajında şöyle demiş; “Ben hiçbir şey icat etmedim. Bu kitapta her şey doğru. Kafka’nın hem eserini hem de hayatını, her seferinde farklı ama birbirini tamamlayan bakış açılarıyla kucaklıyorum.”
Laurent Seksik, Franz Kafka Ölmek İstemiyor’da belgelere dayanarak Kafka’nın hastalığını ve ölümünü etkili bir şekilde anlatırken Kafka’nın biyografisine de önemli katkılarda bulunmuş ve ortaya etkileyici bir portre çıkmış. Diğer yandan Kafka’nın ölümünden sonra Robert, Dora ve Ottla’nın başlarından geçenleri anlatırken, ölmeseydi Kafka’nın başına neler gelebileceğini de düşünmemizi sağlamış. İyi, öğretici, düşündürücü bir eser.
اسم الرواية: فرانتس كافكا لا يريد أن يموت اسم الكاتب: لوران سيكسيك عدد الصفحات: 301
الأمر الوحيد الحقيقي والواقعي الذي لا مفر منه في حياة الإنسان هو: الموت. لكن أصعب ما في الأمر هو انتظار الموت؛ فمسألة الموت لا تتوقف عند لحظة إعلان الوفاة، بل تبدأ من اللحظات التي يعيشها الإنسان مترقبًا نهايته. ورغم أن الموت حقيقة مؤكدة، إلا أنه الحقيقة الوحيدة التي يعجز الإنسان عن تصديقها.
رواية سوداوية مخيفة تجعلك تعيش كل لحظة مع كافكا أثناء احتضاره بعد إصابته بمرض السل، ومعاناة كل من حوله في محاولة إبقائه حيًّا، لكن لا سبيل لميت في اختيار توقيت موته.
الرواية تُروى على لسان زوجة كافكا، وأخته، وصديقه الطبيب، وتنقل لنا معاناتهم النفسية والعاطفية في مواجهة مرض كافكا، كلٌّ منهم بطريقته الخاصة، وشعورهم العميق بالقلق والخوف من فقدان شخص عزيز على وشك الموت. ثم تنتقل الأحداث لما بعد الوفاة، حيث يُسلَّط الضوء على التشتت العاطفي والنفسي الذي أصابهم، وشعور الفقد والضياع، خاصة كما وصفته زوجته التي تحدثت عن “الطفرة” أو “الفجوة” التي أصابتها بعد موت كافكا.
أما أخته، فقد تحدثت عن المعاناة التي عاشها كافكا في ظل أب سلطوي، وشعوره العميق بالقهر. وصديقه الطبيب عبّر عن حالة الضياع التي عاشها بعد وفاته، وكأن فقدان صديقه أفقده هويته. الوصف الدقيق للمشاعر بعد الفقد كان أشبه بالسقوط في حفرة عميقة لا يمكن الخروج منها.
ثم تنتقل الرواية لتصف معاناة اليهود من التهجير والاضطهاد على يد الألمان وهتلر، ورفض العديد من الدول منحهم حق اللجوء خوفًا من قيام دولة يهودية. سردٌ تفصيلي لتحقيرهم وطردهم من دول عدة، ومعاناتهم فقط لأنهم “يهود”.
La lectura me fue gustando más conforme avanzaba, la primera parte me pareció algo torpe, la encontré un poco insulsa. Sin embargo, la novela mejoró muchísimo a partir de la segunda parte, la narrativa y la trama cobraron potencia (irónicamente después de la muerte de Kafka). Mi personaje favorito de leer fue Dora. Hubo momentos donde me parecía que se asemejaba a un ensayo disfrazado. Algunas observaciones del autor podían encajar mucho mejor en otro género. Pero bueno, se me hizo una lectura ágil y rápida.
Es un lindo rompecabezas esta novela, que trae a nosotros los testimonios de varias de las personas más cercanas a Kafka, sobre todo en sus últimos penosos años. Sin embargo, flota en la superficie, algo no acaba de cuajar para que la historia rinda un debido y merecido homenaje al gran escritor checo. Como sea, vale la pena, sobre todo para quienes le tienen (como yo) cierta devoción a don Franz.
Soy un apasionado de la obra y vida de Kafka y he disfrutado muchísimo de este libro que define con enorme respeto al novelista y su compleja personalidad a través de tres personas cercanas. Lógicamente es un relato ficcionado pero no por ello exento de rigor biográfico e histórico
Sin Kafka, Praga es una ciudad fantasma que no vale más que Budapest, especie de Viena lánguida, prudente provincia de Berlín. Ir a vivir a París o por qué no a Nueva York. Explorar un nuevo continente después de haber atravesado el continente Kafka.
Si te gusta Kafka es una muy buena manera de acercarte un poco al escritor y no solo a su obra. Es además bastante llamativo en la parte final de su vida
Interesante. El tono de la escritura es grato y sutilmente irónico; el lector fluye con facilidad por las líneas. Los personajes principales quedan eclipsados tras la sombra de Kafka, lo cual es una lástima. Sin embargo, el trabajo investigativo detrás del texto y la forma como está construido hacen que bien valga la pena su lectura.
هل ترى من أخلاق في حرق الكتب؟ هل ترى من أخلاق في حرق أعمال شخص؟ ينبغي للعالم أن يعرف فرانتس كافكا، ونصوص كافكا، وفكر كافكا..
نبذة عن الرواية: •تدور أحداث الرواية اللحظات الأخيرة في حياة فرانتس كافكا بعد إصابته بمرض السل من منظور زوجته وأخته وصديقه، لكل منهم ألمه ومعاناته في توديع شخص عزيز عليهم وليس هذا فقط بل بوصيته في حرق أعماله بعد موته وعدم نشرها وبالتالي طمس اسمه الذي يستحق التخليد فكيف ستكون حياتهم من بعده؟
رأيي: •في البداية كانت الرواية مملة لا أفهم منها شيئًا ثم تعمقت قليلًا لأجدني واقعة في معاناة مع عدة أشخاص ينتظرون الموت في أي لحظة ليأخذ شخصًت هو زوج وأخ وصديق.. •الترجمة رائعة جسدت الحزن الكامن في الكلمات بصورة عميقة.. •الأحداث هي تخليد لآخر لحظات في حياة شخص مشهور وحياة المقربين منه بعد وفاته وأيضًا بعض الأحداث السياسية التي كانت واقعة في تلك الفترة لذلك الرواية ليست للقراءة السريعة التي تشدك لإكمالها هي فقط للتعمق في قراءة بطيئة وحزينة ولكن أحببتها وأود القراءة لكافكا قريبًا. ______ رواية: فرانتس كافكا لا يريد أن يموت الكاتب: لوران سيكسيك ترجمة: محمد الفحايم عدد الصفحات: 301 دار النشر: دار الرافدين ______
Laurent Seksik s'emploie depuis de nombreuses années à cartographier la destruction des Juifs d'Europe à travers ses figures emblématiques : Albert Einstein, Stefan Zweig, et maintenant Frank Kafka. Il utilise la formule du roman plutôt que celle de la biographie pour se donner plus de liberté, proposer des réflexions à ses personnages et donner une contextualisation des événements. Cependant, tous les faits sont avérés et bien documentés.
Ses écrits sont intéressants mais on ne peut pas dire qu'il soit un excellent romancier... On y trouve par contre beaucoup de renseignements sur son sujet. Dans Franz Kafka ne veut pas mourir, il prend l'angle de vue de personnages moins connus, comme son ami Robert Klopstock, chirurgien thoracique, Ottla Kafka et sa dernière compagne Dora Diamant. L'intérêt de cette lecture repose sur le destin "kafkaien" de tout ce beau monde mis à mal par la montée du nazisme.
La première partie, détaillant la vie des trois personnages dans les environs de la mort de Kafka, est relativement bien faite. Les trois point de vus différents m'ont permis de former une bonne perception de la profondeur de Kafka, en plus du grand niveau d'attention de l'auteur quant à l'exactitude de l'information. Son personnage me fait remarquer ma propre attitude parfois dramatique envers mon entourage.
La faiblesse de ce livre se trouve plutôt dans le manque de profondeur des trois personnages principaux, qui sont difficiles à aimer, même si c'était l'intention de l'auteur. Les dilemmes moraux et les épisodes des personnages semblent être mis en scène, voir truqués, pour forcer le lecteur à réfléchir. Le tout laisse un goût amer.
La deuxième partie est là où le livre échoue. L'attention mise sur la condition des juifs lors des années 1920 et 1930 en Europe centrale prend le dessus de tout autre thème développé par l'auteur. On n'aborde presque plus Kafka. Les personnages se fondent les uns dans les autres, vivant les mêmes choses et répétant les mêmes dialogues déjà vus mille fois dans l'ensemble de la littérature parlant de l'Holocauste. Cette partie du livre semble plus vouloir passer un message anti-raciste ordinaire et sans portée que raconter quelconque histoire. .
On dirait plus une longue auto-flagellation que l'histoire tragique des personnages pourtant pleins de potentiel. Je suis certain qu'il existe de meilleurs récits semi-biographiques à propos de Kafka que celui-ci.