“Herkes kursağında kalanları kustuğunda, eteğimizdeki o taşları, evet küçük ve yeşil olanları da döktüğümüzde Yeni Mahalle’nin tarihi bizi de yazar mı acaba? Hıncın harcı sabırla karılır kardeşim, haklı olanın acelesi yoktur. O hesaplaşma günü geldiğinde umarım karşımda olursun.”
Yeni Mahalle’de ortalık karışık. Bunca öfke niye, kimse bilmiyor. Sanki gökten tepelerine nefret yağıyor. Evde, sokakta, sahada, otobüste, yatakta her yerde…
Figen Şakacı, hıncın anatomisini çıkarıyor adeta. Yarattığı “Yeni Mahalle” ile, son dönem Türkiyesi’nin haletiruhiyesine ayna tutuyor. HınçAhınç, geleceksiz ve yoksul üç gencin dostluğu etrafında örülü, yeni-gençliğin dilinden anlatılan usta işi bir roman.
1971 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. 1989 yılında gazeteciliğe başladı, çeşitli gazete ve dergilerde muhabirlik, köşe yazarlığı yaptı. Televizyona dizi senaryoları yazdı. İş Bankası Kültür Yayınları’ndan Her Doğum Bir Mucizedir ve Mizah Zekânın Zekâtıdır adlı iki nehir söyleşi kitabı yayımlandı. Üçleme olarak tasarladığı roman serisinin ilk kitabı Bitirgen 2011’de (ilk baskısı Everest Yayınları’ndan), ikincisi Pala Hayriye 2013’te yayımlandı (İletişim Yayınları). Aynı kitaptaki “Pişti” hikâyesinden uyarladığı “Topuklu Terlik Süt Yapar” tiyatro oyunu, Aysa Prodüksiyon tarafından 2017’de sahnelendi.
d figen şakacı son romanı hınçahınç’da pek de yabancı olmadığımız bir şeyi hınç kültürünü anlatıyor aslında. gezi olaylarından birkaç yıl sonra başlayıp 15 temmuz’u geçen günlerde biten romanda, istanbul’un kıyısındaki bir varoş mahallesi, yeni mahalle ve sakinleri odak noktasında. arif, serde ve demâr’ın arkadaşlıkları, bu üç gencin ayrı ayrı kaybolmuşlukları bizler için çok tanıdık. tüm dünyada y-z kuşaklarının çıkışsızlığı, kaybolmuşluğu, ekonomik ve politik olarak mahvedilmiş bir dünyada umutlarının olmaması benzer. burada da sevgisiz bir ailede büyüyen arif’in zorla babasının kahvesinde çalışması ve içindeki kin, pek de yetenekli olmayan serde’nin mahalle takımındaki futbolculuğu ve boşvermişliği, babası intihar ettikten sonra üvey annesiyle yaşamak ve zengin evlerinde temizlikçilik yapmak zorunda kalan demâr’ın sınıfsal bunalımı anbean büyüyor. elbette romanda başka pek çok karakter var, figen şakacı ülkenin parlayan yıldızı kentsel dönüşümü de, dayak yiyen ev kadınlarını da, evsiz barksızları, delirmişleri de katmış anlattıklarının arasına ve açıkçası bence metne biraz fazla gelmiş. üç arkadaşın ilerleyen hikâyesinin dışında ananın a’sı, üvey anne üveyik’in hayat hikayesi, gülistan’ın oğluyla kavgası derken memleketteki pek çok dertle herhal oluyoruz. bu anlatılanlar parça parça olduğundan bütünlüğe de katkı sağlamıyor. evet farklı hayatla öğreniyoruz, yeni mahalle’yi daha iyi tanıyoruz ama derinleşemeyen üveyik ve ananın a’sı beni pek tatmin etmiyor mesela kurgusal anlamda. ama evet yazarın asıl istediği “yeni türküye” panoramasıysa, sonuna kadar verilmiş. dayak yiyeni, linç edileni, hakkını arayanı sadece izleyen, hiçbir şey yapmayan, vur kafasına al lokmasını yeni türkiye. gerekirse kavgaya karışır, haklının yanında durur, o kadar. figen şakacı özellikle gençlerin dertlerine eğildiği için bunı yeni neslin jargonuyla yapmaya çalışmış, bence bunda başarılı da olmuş. metnin akıp gitmesinde senaryo yazarı olmasının payının büyük olduğunu düşünüyorum her okuduğumda :)
tüm tuşlara basılmış, kamu spotu kıvamında toplum vicdanını rahatsız eden tüm konulara şöyle bir değinilmiş ama hepsi bir arada olunca hem çok yüzeysel hem bunaltıcı ama iz bırakmayan bir kitap olmuş.
Gayet güzel. Mevcut Türkiye’nin hikayesini 3 genç üzerinden anlatıyor. Yoksulluk, eğitimsizlik, sevgisizlik, çaresizlik özetle geleceksiz bir nesil çok iyi anlatılmış. Anlatım, hikaye, olaylar çok başarılı. Karakterleri de çok iyi anlatmış (kısa hikayeler şeklinde yazılmasına rağmen). Ben çok beğendim, tavsiye ederim.
Karakter anlatimi son derece basarili, gozunuzde rahatikla canlaniyor neredeyse tum mahalle. Kurgunun biraz daha girift, kitabin daha uzun olmasini dilerdim. O da okuma keyfini daha da uzatmasi icin.
Figen Şakacı'nın okuduğum ilk kitabı. Diğerlerini de hemen okumak için çok heyecanlandım. Kitabı bitirdikten sonra biraz buruk biraz da öfkeli kaldım. İhtimaller bu kadar fazlayken, bize düşen Türkiye'nin şu anki gerçekliğiyle bir kez daha acı bir şekilde yüzleştim.