Cahide Birgül, 1956'da Ankara'da doğdu. Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi Mimarlık Bölümünü bitiren Birgül, 15 yıl süreyle Ankara'da bir devlet kuruluşunda çalıştı.20'ye yakın radyo oyunu Ankara Radyosunda yayımlanan Birgül, TRT İstanbul Televizyonu için metinler yazdı. Birgül'ün ''Emin Bey Pansiyonu'' adlı tiyatro oyunu, ''1999 Devlet Tiyatroları Tiyatro Oyunu Yarışması''nda üçüncülük ödülü kazandı. Cahide Birgül'ün ''Ah Tutku Beni Öldürür Müsün'', ''Gölgeler Çekildiğinde'', ''Geceye Uyananlar'', ''Aklın Yolu Birdir: Talat Halman Kitabı'' ve ''Eflatun Koza'' adlı kitapları bulunuyor.
cahide birgül ingiltere’de filan yaşasaydı romanları kim bilir kaçar baskı yapar, dizi ve film uyarlamaları olur, erkenden göçüp gittiği bu hayatta rahat rahat yaşardı. en sevdiğim kitaplarından birisi de bu. yıllar evvel okumuştum, tekrar okudum, yine çok sevdim. osmanlı’dan kalma aristokrat aile, her ailenin kendi içinde taşıdığı sırlar ve pislikler, sınıf farkı ve bu farkın yarattığı haset o kadar güzel bir polisiye kurguda işleniyor ki. birgül’ün her romanında var olan o erotik gerilim ve karakterlerin homofobik duygularla kendilerinden kaçması da tabii ki bu romanda da var. öyle leziz ve doğal bir dil ki bir gecede bitirdim.
Bu aralar okumaya çok vakit ayıramıyorum. Ancak yoldayken, yani toplu taşımada oturabildiysem elime kitap alma fırsatım oluyor. Otobüste, metroda da kitaba yoğunlaşmak daha zor oluyor tabi. Gelgelelim Ah Tutku Beni Öldürür Müsün tam bir durak kaçırma kitabı oldu benim için. Kitabı ne vakit elime alıp da birkaç sayfa okusam Cahide Birgül'ün yarattığı dünyanın içine girdim, hikayenin hiç duraklamayan temposu beni gerçek dünyadan koparıp aldı. Öyle ki uykunuzun pek olmadığı akşam kanepeye uzanıp da bu romana başlarsanız, tek seferde sonunu görmeniz hiç zor olmaz bence.
90'lar Türkiye'sinde geçen hikayenin merkezinde köklü bir aile olan ama art arda ölümlerle geriye yalnızca bir teyze ve yürüyemeyen yeğeninin kaldığı Mabeyinoğulları'nın yaşadığı apartman var. Başkarakterimiz Melih, ailenin sakat oğlunu okula götürüp getirmesi için işe alınıyor ve biz de Mabeyinoğulları'nı sarmalayan gizeme dahil oluyoruz. İyi bir polisiyede olmasını isteyeceğim en önemli şey hikayenin son ana kadar sırlarını saklaması, gerilimin ara sıra azalsa da hiç bitmemesidir. Cahide Birgül bunu neredeyse kusursuz şekilde başarıyor. Neler olduğunu, olacağını yazar açıklayana kadar çözemedim ben.
Karakterler konusunda bazı sıkıntılarım var sanki. Aslında hepsinin kendine özgü hırsları, tutkuları var ve bu doğrultuda hareket ediyorlar. Ama bazı kararları sorgulamadan edemedim, özellikle kitabın sonunda her şeyi nihayete erdirmek için fazla zorlanmış gibi geldi. Kitabın Melih'ten sonra diğer başkarakteri diyebileceğimiz Selim klişe bir karakter olmuş gibi hissettirdi bana. Gerçi kendisinin bölüm başlıklarının çoğu adını Türk filmlerinden alıyor, hatta hikayedeki bazı öğelerin de eski Türk filmlerini hatırlattığı düşünülürse bunun bilinçli bir tercih olduğunu da söyleyebiliriz. Zaten kitaptan aldığım keyfi çok baltalayan bir şey de olmadı bu.
Kitap kulübü için olmasaydı şans vereceğimi düşündüğüm bir yazar değildi Cahide Birgül, ne büyük gaflet içerisindeymişim meğer. Yazarın okuduğum ilk kitabı Ah Tutku Beni Öldürür Müsün ile yıla harika bir başlangıç yapmış oldum, diğer kitaplarını da mutlaka alıp okuyacağım. Kendisinin genç yaşta hayatını kaybedip yalnızca dört eser kaleme alabilmiş olması edebiyatımız için büyük bir kayıp olmuş. En azından biz elimizdeki eserlerine hak ettiği değeri vermeliyiz.
Polisiye, gerilim sevenler ekran başına! Son zamanlardaki keşfimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Birazcık da kendime şaşıyorum nasıl olmuş da ben yazarı teğet geçmişim.
Efenim Cahide Birgül'ün 2004 senesinde yayımlanan polisiye gerilim türündeki, şahane bir akıcılığı olan romanıyla karşınızdayım.
Melih kendi halinde bir mimarlık okuyan öğrencidir, maddi olarak zorluklar yaşıyordur, ufak tefek işler yapmaktadır, bu işlerden biri de Mabeyinoğluları ailesinin kötürüm oğlu Olcay' a yarenlik - bakıcılık etmesidir. Mabeyinoğluları ailesi ve apartmanı türlü gizem, entrika ve sıra dışı olayın merkezidir. Melih bu gizemli ve nereye varacağını kestirmesi zor olaylar neticesinde nereye varacaktır, bunu okuyoruz.
Temposu asla düşmeyen bir gerginlik, gizem ve son derece akıcı diyaloglar ile adeta sinematografik bir kurgu vaaden bir kitap.
Yazarla çok çok geç tanıştığım için biraz hayıflandım, ilk fırsatta diğer eserlerini de okumayı düşünüyorum.
Polisiye - gerilim türünde kurgu okumayı sevenlere tavsiye ediyorum.
Hızlı okunan, dili berrak ve gizem unsurunu hiçbir zaman yitirmeyen bu tertemiz polisiye, üniversite yıllarında ders vermeye gittiğim evlerde kabaran sınıf kinimi hatırlattı :) Her ne kadar tutkusunun esiri olsa da Selim'in son aksiyonu romanın genelinde gördüğümüz hesap kitabı elden bırakmayan kişiliğine çok yakışmamış; hele bu aksiyon pat durumundaki hikayeyi açmışken.
İlk yarısı çok çarpıcıydı. Ama sanki karakterler daha derin, olaylar daha ilginç yerlere gidecek gibiydi, olmadı. Yine de güzeldi, Cahide Birgül'ü -geç de olsa- keşfettiğim için mutluyum.
Cahide Birgül Türk cinai roman genre’si icin altin degerinde bir kadin yazar bence. Bu romanda kurdugu gizemli atmosfer, son sayfaya kadar canliligini korudu. Olaylar arasindaki gecisi daha iyi tasarlayabilirdi belki çünkü bölümler tarihlere ve bazen kişilere göre sıralanmıştı ama bence bunun yerine linear bir sırada yine kişilerin bakış açısından gidebilirdi. Sonuç olarak okumaktan çok keyif aldım, keşke Cahide Hanım daha uzun yaşasaydı ve bizlere çok daha fazla eserini bırakabilseydi…
Bazı mantıksız noktalar olmakla birlikte oldukça sürükleyiciydi. Saklanan sigara izmariti, ruj izli fincan ve çakmağın tutkuyla saklanması, Türk filmleri gibi unsurlar sadece bana mı Masumiyet Müzesi’ni hatırlattı? Pamuk okumuş mudur bu romanı diye düşünmeden edemedim.
Cahide Birgül beni şaşırtmaya devam ediyor. Keşke ömrü bu kadar kısa olmasaymış ve daha çok okuyabilseymişiz demekten kendimi alamıyorum. “Geceye Uyananlar” en beğendiğim kitabı olmuştu. “Ah Tutku Beni Öldürür müsün?” ‘de karakterler o kadar derinlikli değil ve dili bence aynı etkide değil ama yine de kurgusu ve temposu ile keyifle ve heyecanla okuduğum bir kitap oldu. Sırf Türk ve kadın bir yazardan bir thriller okuyabilmenin güzelliği için bile okunabilir.
Heyecanli, temposu yuksek, hemen icine aliveren bir kitap. Yine de finali bekledigim kadar etkili olmadi benim icin. O mahzende ne olabilecegine dair betimlemeler aklima bir suru sey getirdi ama yukardakinin aynisi olunca cok carpmadi beni. Evet, sonunda bir insanin doldurulmus olmasi daha etkileyiciydi. Bahcivanin eski sevgili kaptan oldugu soylenmiyor ama bence o 'eski sevgili; kaptan'di.
Iki tip karakter var romanda; zenginler ve zenginlerden nefret eden ve para icin her seyi yapacak fakirler. Sonradan anliyoruz ki, zenginler de aslinda para icin her seyi yapiyor. Karakterlerden hoslanmadim ama karakterler gayet saglamdi. Takintilarina kadar gercek birer kisiydiler. Konu ilgincti ama baglandigi yeri sevmedim. Fakat isleyisi cok iyiydi. Gercekten guzel bir film gibiydi. Kadir'in eve girip cikamamasinin nedeni olarak Selim'in kostumunden urkmesi ikna ediciydi, buna benzer butun ayrintilar, kitabi orup sarmaliyor, bir bosluk birakmiyor. Cahide Birgul'u okuduguma memnunum, diger kitaplarini da okurum.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Cahide Birgül adını duyduğum bir yazardı ama hiç ilgimi çekmemişti, kitaplarını da çok yerde görmüyordum. Storytel'de görünce öncelikle ismine bayıldım ve hakkında hiçbir şey bilmeden açtım. İyi ki de açmışım, baya beğendim.
Melih bir üniversite öğrencisidir ve Mabeyinoğulları ailesinin üniversiteye giden oğlu Olcay'ı okula götürüp getirmek, bazen de yanında kalmak için işe başlar. Evle ve aileyle kaynaştıkça da sakladıkları önemli bir sır açığa çıkacaktır.
Spoiler vermeden bu kadar anlatabildim, siz de bence çok araştırmadan başlayın. Bana Yaprak Öz'ün Tilki, Baykuş, Bakire kitabını anımsattı. Çok iyi yazılmış, Cahide Birgül gerçekten yetkin bir yazar. Kitabın sonuna kadar gizemini korudu ve çok merak ederek dinletti kendini. Diğer kitaplarına da bakacağım mutlaka. Bu arada isminin güzelliği...
Hikaye çok iyi olmasına rağmen, karakterlerin içine çok giremedim. Gölgeler çekildiğinde romanında beni çeken kurgudan çok karakterlerin derinliği olmuştu. Sanırım yine aynı şeyi beklerim. Bu sefer yazar kurguya daha çok önem vermiş. Yazara bir eleştirim ise hikayeyi en son kısımda çok fazla detaylı anlatması oluyor, hani okuyucu anlamadıysa diye 😅 bence bazı kısımların akıllıca ‘doldurulmadan bırakılması’ okuyunca kendini daha zeki hissettirebiliyor.
Biri ölüye, biri iki gün gördüğü kadına aşık olup hayatlarını mahvettiler, salaklar. Kitabın kötü kahramanını hemen anlıyorsunuz yani akıl yürütebiliyorsunuz. Ama anlatım ve akıcılık açısından kitap kendini okutuyor. Tek sıkıntı gereksiz homofobi, neye yaradı yani o sözler? Bar boka da hizmet etmedi yani.
Bir hikaye asla bir kişiye ait olmuyordu. Belki hikayeleri büyülü kılan da buydu; herkesin beyninde aynı şeyi anlattığı sanılan ama aslında bambaşka olan bir makaranın dönüyor olması...
yollarıma ve temizliklere eslik edip heyecanla kitaba dönme istegi uyandıran dinlemesi keyifli bi kitapti. kitap arkadasım nilufer'e sevgiler.
Polisiye ve gerilim Sevenler için bir hazine. Cahide Birgül ile tesadüfen tanıştım ve çok memnun oldum. Storytelde Gökçe Eyüpoğlu sesinden dinlemek de efsaneydi.
Çok keyifli bir polisiye gerilim. Dikkatli titiz ve özenli kurgu. Güzel kotarılmış ipuçları. Sadece 1995 te geçen romanda 1998 yılına ait teoman şarkısı sözü kullanmak olmamış;) e polisiye okur her detayı yakalar:))
Sevgisiz büyümüş iki ana karakter, “soylu ve zengin” geçmişin gölgesi altında para, güç ve itibar için savaşan bir ailenin gizemlerine dahil oluyor. Zengin ailenin karakterleri ailenin gizem çerçevesi içinde fazla detaylandırılmamış, hatta bu yüzden kızkardeşlerin kişilikleri ve ilişkilerinde ikna edici bulmadığım yerler oldu. Kitabın öğrenci ve serseri hırsız iki karakteri ise olay örgüsü içindeki kendi bakış açılarıyla farklı noktaları aydınlatırken; para hırsı, sevgi açlığı ve hayal dünyalarının yarattığı körlük onları birleştiriyor.
Öğrenci karakter anne kaybı, “tozlu bir kumaş mağazasının yüksek rafları arasında ezilmiş küçük bir esnaf …zavallı ve yenilmiş” baba, dışlayan üvey anne ile sevgi ve şefkat eksikliği, yok sayılma ve yoksulluk ile büyümesini zengin, gösterişli gelecek hayali ile telafi etmeye çalışıyor. Yakın arkadaş edinmeme, yetersiz ve başarısız olduğunda hakettiğinin verilmediği inancı, “hayata tutunamamış … salak ve gariban” tiplerden nefreti, (ileride?)sahibi olabileceği bir evde çocuk bakıcısı sıfatıyla bulunmak “ tan rahatsız olurken onların verdiklerine muhtaç olması, hem nefret edip hem özendiği yaşamı simgeleyen kişilere öfkesini kıyafetlerinden kestiği parçalarla saplantı haline getirmesi, “ insana fazlasıyla talep etme hakkı” verdiğini düşündüğü korunmaya muhtaç çocuk görünümlü “sakat”lara haddini bildirme ve bundan keyif alma hali, homofobik bakış açısı, “kimsenin hakkında olumsuz bir şey söylemediği, eline erkek eli değmemiş, onun aşkını hak eden” bir kadın hayali kovalaması yanında ufak bir temas, bakış, söze anlam yükleyebilmesi ile sığ, sorunlu bir profil çiziyor. Bu karakterin çocuklara ve kedisine duyduğu sevgi ise içinde vicdan, empati barındıran tek ilişki türüydü galiba.
Türk filmleri aşığı serseri hırsız ise kendi ahlak görüşü ile sınırlandığı belli olan sınırlı bir konudaki film seçkisinin yarattığı hayal dünyasına inanmaktadır. “ Aslolan penceresinin ardındaki karanlık ve kirlenmiş menfaat dünyası değil, o eski Türk filmlerindeki aşklar, dostluklar, ölümüne fedakarlıkların aydınlattığı dünyaydı.” Önüne getirilen soygun projesi, keşif çalışmaları sırasında gözlemleyerek ev sahibine duyulan “aşk” zamanla onun tarafından kullanılan bir ilişkiye dönüşür. “ Bu hep beklediği, ama beklediğini bilmediği kendi filmiydi.” “ Sevdiği kadının hayatını kurtararak kahraman olmak.” Anıları ve an’ları o kişiye ait nesnelerle sabitleyen, saplantı haline getiren kişinin hayal dünyası ve gerçekler çatışınca , yıkılınca ne olur?
Scroll down for English اول تجربة ليا في الأدب التركي القصة بتحكي عن مليح طالب بكلية الهندسة بيروح يشتغل في بيت عيلة غنية كجليس لشخص مريض و بيبدأ مليح يلاحظ سلوكيات اهل البيت الغريبة و... فيه شبح؟! الرواية بتنقسم ل 3 اقسام الجزء الاول الاحداث برواية شخصية مليح و الجزء التاني الاجزاء برواية شخصية سليم و الجزء التالت كله دخل على بعض حركة اتعملت كتير قبل كدة مش دايما بتنجح بس في الرواية دي نجحت جدا القسم الاول بيتميز بالغموض و حتة رعب صغيرة القسم التاني هتبدأ الاحداث توضح شوية بس برضو الصورة الكبيرة مش واضحة القسم التالت الملحمة الرواية عموما تخلص بسرعة page turner زي ما بيقولوا هتفضل طول الرواية عندك فضول تعرف حل اللغز و مش هتبقى عايز تسيبها من ايدك و لكن للاسف الرواية بتنتهي من غير ما تجاوب كل الاسألة الشخصيات كلها محتاجة تروح لثيرابي ما شاء الله ولا شخصية فيهم طبيعية في المجمل الرواية حلوة بس كنت اتمنى تجاوب على كل الاسألة
The story is about an engineering student who started a job as a caregiver in a wealthy family house, soon as he starts, he begin to notice many weird things in this house, a mysteries accident, a ghost, and weird noises the novel consists of 3 parts the first two parts tell the story from the point view of 2 separate characters, but it wasn't boring or repetitive it was exciting actually. The third part is the big clash of all the charachters the novel has a mysterious atmosphere, with a little bit of horror it's a page turner novel that as soon as you start, you will just become unable to put it down There are many questions throughout the story, but unfortunately, the book ends without answering all of them
hakkını teslim edeyim, inanılmaz sürükleyici. gerilime rağmen alıyor okurunu içeri cahide birgül. onda okumayı sevdiğim aile bu kitapta da var ancak bu defa tahlilden uzak bir polisiye şeklinde. kötü kurgu ne yazık ki, sonunda olmasını istemediğim bir noktaya bağlandı hikaye ve hoşnutsuz bir tarafa evrildi kitap hakkındaki düşüncelerim. rahatsız eden, dünyaya dair huzursuzluğa boğan bir çözümlenme. finalinde okurunu "ilahi adalet" ile rahatlatmaya çalışsa da ve bu bende nispeten karşılık da bulsa bu kitabı güzel hatırlamayacağım. tekinsiz bir kurgu ve hassas bir konu.
kitabı bitirdikten 10-15 dakika sonraki güncelleme: birden şu fikir yer buldu zihnimde, yazarların dünyaya dair umut aşılama sorumluluğu. tartışmalı bir konu ve kimsenin kimseye umut verme sorumluluğu yok. lakin dünyanın yaşanılabilir bir yer olduğuna her insan inanmak ister. ben edebiyattan bunu bekliyorum en azından. bir vahşetin sorumlusu yaptıklarının sonucunda "adalet" sebebiyle bir kazada yaşamını yitirince umudum tazelenmiyor. bir kitap bittikten sonra dünyayı daha kirli görmek değil isteğim, bu kirliliğe rağmen yaşamaya değer bir şeylerin var olduğuna inanmak.
Ah Tutku Beni Öldürür Müsün polisiye bir roman, parçalı yapısı, iki karakterin bir ev ve içindeki ele geçirilmek istenen bir büstle ilgili aynı tarihlerde yaşadıklarını sırasıyla ve şematik bir biçimde destekleyerek vermesiyle ilginç kurgulanmış bir roman. Selim karakterinin Türk filmlerine olan düşkünlüğü sayesinde bölüm adlarının türk filmi adları olması hoş bir detaydı. onun dışında yine aynı tekinsizlik, uğursuzluk, bir perili ev, kendi kendine sallanan koltuk, hayalet hikayesi vardı. Maalesef pek sevemedim bu detayları. Belki de bu tür polisiye unsurların ancak çok tadında ve hayalet hikayesine dönüşmeden anlatıldığı zaman seviyor olduğum için olabilir. Çok sürükleyici, çabucak içine alan ve merak ettiren, temiz bir dille yazılmış, çabuk okunan bir romandı.
Cahide Birgül artık yaşamıyormuş. Devamı gelemeyecek bu durumda. Daha iyilerini yazamayacak. Daha derli toplularını. Bir büstün peşinde bir sürü adam, bir sürü ölü, yalan bir görünüm, manipüle edilmiş parayla tutulmuş gençler ve sakat bir erkek kardeş. Biraz vahşet, biraz aşırılık ve hapsolmuş, sonunda taşıp herşeyi berbat eden duygular! Bu arada en önemlisi insanoğlunun paraya, daha fazla paraya tamah edip, kendini engelleyememesi. Beğenmedim diyemem, ama beğendiğimi söylemek de zor. Onun için uzun bir düşünmeden sonra iki yıldız. Açıklamadan kendime not: insanı mutlu eden küçük bir ayrıntı belki ama gerçekten çok hoşuma giden, içimi ısıtan bir olay da var kitabın içinde.
2,5/5 Hikâyesi beni hiç içine almadığı gibi, çözülmesi gereken gizem de beni meraklandırmadı. Türün kompetanı değilim, meftunu hiç değilim ama polisiyelerde asıl olay “Bakın, şimdi nasıl da asla tahmin edemeyeceğiniz alakasız kişileri/olayları birbirine bağlayıp sizi şaşırtacağız”dan ziyade zeki, kıvrak bir kurgu olmalı sanki, bunu bu kitapta bulamadım. Kitabın bundan başka da ne yalınkat ne de derinlerde bir meselesi yok bence (Neyse, yeter ki kediye bir şey olmasın zaten.) Yine de bendeki üçüncü kitabı Geceye Uyananlar’ı okurum. Zamanında hakkı teslim edilmemiş, göremeyecekse de borcumuzu ödeyelim. :(
Gölgeler Çekildiğinde kitabı ilk okuduğum kitabıydı yazarın ve çok etkilenmiştim .Konusu ,dili ,finali farklı bir tat bırakmıştı bende. Ah Tutku Beni Öldürür müsün kitabı ise polisiyede bence bambaşka bir hikaye .Kurgusu,karakterleri ,dili ,anlatımı kitabın içine çekip aldı beni.İyi yazarların bu kadar çabuk gitmesine bir kez daha üzüldüm kitabı bitirdiğimde.
cahide birgül'den okuduğum ilk kitap. adına kanarak bir aşk öyküsü olduğunu düşünmüş ve sırf duyduğum övgülerden etkilenerek başlamıştım okumaya. kitap iyi anlamda bu beklentime ters düştü. bir aşk hikayesi yerine tekinsiz, sürükleyici, yer yer tüyler ürperten bir psikolojik gerilimle karşılaştım. fırsat bulduğumda yazarın diğer kitaplarını da okumayı çok isterim.
Daha önce yazardan Gölgeler Çekildiğinde'yi okumuş ve hiç sevmemiştim fakat bu kitapla beraber ne kadar güçlü bir kadın yazar okuduğumu fark ettim. 90'lar sonu zengin kesim İstanbul'u, Bebek,Ortaköy, pahalı lüks eşyalar, tekinsiz karakterler ve son sayfaya kadar heyecanını asla kaybetmeyen harika bir polisiye.
Gizem var, gerilim var, polisiye var, dram var, aşk var, saplantı var, sapkınlık var… Uzun zamandır beni zamanı unutturacak kadar içine çeken, okuyamadığım her an eee ne olacak diye aklımdan çıkmayan bir kitap okumamıştım. Bu kadar fazla merak unsurundan sonra sonunda bir şeylerin havada kalacağından korkmuştum ama her şey yerine oturdu kafamda. Lütfen okuyun