Bazı aşklar unutarak değil, hatırlayarak biterdi belki de.
Zamanın bir tavuğun gagasında aktığı Arkanya, "yazmasaydım büyüyemezdim" diyen çocuklar, bir annenin kucağında hazla ve ölümle geçen çağlar, gırnatanın ezgisiyle durulan halaylar, fısıltıyla söylenen şarkılar, geceyi delip geçen kurşunlar, duvara asılı ölü fotoğrafları, havaya savrulan beyaz tülbentler ve kuruyan bir çiçeğin sessizliği...
Arkanya ile Paris arasında mekik dokuyan Onu Sevdiğim Zamanlar, aşka, barışa, yersiz yurtsuzluğa ve hatırlamanın acısına dokunaklı bir ağıt. Sesini sınırların olmadığı ve insanın insana merhem olduğu bir yerden yükseltiyor: Ey insan, neredesin?
Romanları pek çok dile çevrilen, sinemaya uyarlanan, ödüller alan Kemal Varol, edebi coğrafyasını Paris-Arkanya hattına taşıdığı, iç içe geçen iki hikayeyle ilerleyen bu romanda insanları ayıran değil, ortaklaştıran yaraları; suskunluğu sınırsızlığa dönüştüren büyülü bir aşkı olağanüstü bir dille anlatıyor.
Onu Sevdiğim Zamanlar insanlığın eksik şarkısını yeniden hatırlatan eşsiz bir roman.
1977 yılında doğdu. Yas Yüzükleri, Kin Divanı ve Temmuzun On Sekizi adlı üç şiir kitabı Bakiye adıyla toplu şiirler olarak kitaplaştı. Romanları: Jar, 2011; Haw, 2014; Ucunda Ölüm Var, 2016 yılında yayımlandı. Haw romanı, 2014 Cevdet Kudret Roman Ödülü’nü kazandı. Sabitfikir tarafından 2014’ün en iyi romanı seçilen Haw, ayrıca Bursa ÇGD tarafından 2015 Barış Ödülü’ne de layık görüldü.
Kemal Varol’un neredeyse tüm romanları bittiğinde bende bir sızı bırakıyor, içime bir şey oturuyor, çok etkileniyorum. Galiba herkesin böyle yazarları oluyor. Kemal Varol da benim şifrelerimi çözmüş. Kitabın son bölümünü oluşturan o bir cümle ile neler yaptınız bana Kemal Bey? Aslında şöyle ki kitabın ana kadın karakteri göçmen geri gönderme merkezi müdürü Eleonore’nin anlatımıyla geçen bölümleri pek beğendiğimi söyleyemem. Bu bölümlerde eski sevgiliye duyulan özlemin sıklıkla aynı şekilde tekrarlanmasından biraz rahatsız oldum ve bu özlemden kaynaklı Eleonore’de kısa süreliğine beliriveren göçmen karşıtlığının bana hiç geçmediğini söylemeliyim. Sanırım Avrupalı kadın karakterde yazarın bahsettiğim şifreleri benim için çalışmadı. Ama Arkanya hikayeleri hiç öyle olmadı. Keyifle başlayan olaylar nasıl da kedere sürüklenir gördük. Üstelik tüm bunların gerçekte de farklı şekillerde yaşanmış olduğunu bilmek çok acı. Kısacası günümüzde de bir peynir için o helikopter kaldırılır, ne yazık.
Onu Sevdiğim Zamanlar, akıcı, sürükleyici bir tarza sahip olsa da kurgu bakımından çok zorlama ve doğal sınırları zorlayıcı bir roman olmuş. Yazarın önceki romanlarından birinin filme çevrilmesi de bence yazarın romandan ziyade bir Türk Filmi tadında yazması sonucunu doğurmuş. Aynı zamanda kör göze parmak sokarcasına kürt meselesi hakkında ajitasyona kaçması, tribünlere oynaması ve bunu alttan alta pompalaması esere güç kaybettirmiş. Özcan Alper belki yine filmine çeker, belli olmaz.
Kadın karakterin 8 yıl boyunca eski sevgilisini atlatamamış olması boğucu bir durumdu. Fakat Kenan'ın Arkanya'daki sahneleri dönemin olaylarından etkilenen insanların derdini ve verdikleri mücadeleleri çok güzel aktarmış. Birkaç anlam kopukluğu olmasa ve Eleonore karakteri belki daha farklı bir bakış açısı ile aktarılsa, sadece eski sevgilisine olan bağımlılığı ile tanımlanmasaydı, 10/10 olabilirdi.
Çağdaş Türk Edebiyatı’nı neden mesafeli durduğumu tekrar hatırladım Kemal Varol sayesinde. On iki yaş çocuğuna anlatır gibi, Netflix’e senaryo yazmış gibi, zor konulara ajitasyonla kendini okutmak istiyor gibi…
Bölüm başlarına Sartre ve Camus’den alıntı yaparak iyi edebiyatçı olunmuyor maalesef. Bir buçuktan iki.
Topraklarımın, Arkanya’nın yazarı Kemal Varol yine içimde bitmek bilmeyen bir yas sayfası açtı. Evet, “Bazı hayatlar gibi bazı kitapların da bir sonu vardı.” Ama “Onu Sevdiğim Zamanlar”, bu topraklarda dinemeyen acıların bitimsizliğini bir kere daha yüzüme çarptı.