Jump to ratings and reviews
Rate this book

Sultan Hamid Düşerken

Rate this book
Arka Kapak

"Nahid Sırrı Örik'in tutumu, İkinci Meşrutiyet'ten, İttihat ve Terakki'den, Sultan Hamid'den söz açan öteki romancıların tutumlarına hiç mi hiç benzemiyor: İttihat ve Terakki'nin zorbalığına karşı çıkıyorlardı o romancılar ama hiçbirinin aklından 31 Mart'ı sevimli göstermek ya da Sultan Hamid'i tutmak geçmiyordu; oysa Nahid Sırrı Örik'in gönlü de, kafası da Sultan Hamid'den yana. Ne var ki Balzac'ın kralcı oluşu toplumsal gerçekliği nesnel gelişmesi içinde vermesine nasıl engel olmamışsa Nahid Sırrı'nın Sultan Hamid'den yana olması da toplumumuzun belirli bir tarihsel kesitini bütün gerçekliğiyle yansıtmasına engel olamamış."
-Fethi Naci-

"Nahid Sırrı Örik, statik kuralları belirlenmiş somut bir tarihsel dönemden, dinamik ve sürekli olarak değişen somut bir tarihsel döneme geçişi, Nimet'in (somut) bireysel tarihiyle temellendirir. İki meşrutiyet arası dönemde sıradan, alelade ve herhangi bir paşa kızı olan Nimet, bu devingen somut tarih içinde, akılalmaz ölçüde tutkulu ve hırslı (kocasını Abdülhamid'den sadrazamlık istemeye sevkedecek kadar) bir Balzac ya da Dostoyevski tipine dönüştürür."
-Hilmi Yavuz-

220 pages, Paperback

First published January 1, 1947

14 people are currently reading
416 people want to read

About the author

Nahid Sırrı Örik

39 books38 followers
Writer and translator (b. 22 May 1895, İstanbul – d. 18 January 1960). After he finished Beşiktaş Secondary School, he studied at Galatasaray High School but discontinued his education.

He graduated from the Sun Education High School. He studied at Law School for some time (1913) and then educated himself.

He lived abroad for eight years in Tiflis, Berlin, Paris, Vienna, Rome and Copenhagen (1915-28). He worked as a translator at the Ministry of National Education.

He translated and wrote columns for various newspapers and journals beginning with Cumhuriyet. He traveled around many cities in Anatolia.

He published his first story, Zeynep la Courtisane (Zeynep the Courtesan), in the journal Les Oeuvres Libres in Paris (1927). He wrote many works in almost all kinds of literature except poetry in the following years. Generally, he was known for his stories, travel notes and research related to literature and history.

Selim İleri, in his novel Cemil Şevket Bey Aynalı Dolaba İki El Rovelver (Cemil Şevket Bey, the Mirrored Cupboard and Two Hand Guns), introduced the character Cemil Şevket, inspired by the personality of Nahid Sırrı Örik. His books were republished by Oğlak Publications since 1994.

WORKS:

SHORT STORY: Kırmızı ve Siyah (Red and Black, 1929), Sanatkârlar (The Artists, 1932), Eski Resimler (Old Pictures, 1933), Eve Düşen Yıldırım (Lightning That Hit the House, 1934).

NOVEL: Colere de Sultan (Anger of the Sultan, in French, 1932), Kıskanmak (To Be Jealous, 1946), Sultan Hamit Düşerken (While Sultan Hamit Fell, 1957, staged by Kemal Bekir with the name “The Fall”, 1976, adapted for the cinema, 2003), Kıskanmak (Being Jealous, 1995), Tersine Giden Yol (The Road Going in the Opposite Direction, 1995).

TRAVEL LITERATURE: Anadolu'da Yol Notları (Travel Notes in Anatolia, 1939), Bir Edirne Seyahatnamesi (A Travel Book of Edirne, 1941), Kayseri Kırşehir-Kastamonu (Kayseri Kırşehir-Kastamonu, 1955).

PLAY: Sönmeyen Ateş (The Undying Fire, 1933), Muharrir (Writer, 1934), Oyuncular (Players, 1938), Para Uğrunda (For the Sake of Money, performed at İstanbul City Theaters, 1949), Alın Yazısı (The Fate, performed at the State Theater, 1952).

ESSAY-RESEARCH: Edebiyat ve Sanat Bahisleri (Literature and Art Topics, 1932), Roman ve Hikâye (Novel and History, 1933), Tarihi Çehreler Etrafında (Around Historical Faces, 1933), Hayat ile Kitaplar (Life and Books, 1946), Yüzelli Yılın Türk Meşhurları Ansiklopedisi (Encyclopedia of Famous Turkish People of a Hundred and Fifty Years, 3 fascicles, 1953), Abdülhamid'in Haremi (The Harem of Abdülhamid, 1989), Bilinmeyen Yaşamlarıyla Saraylılar (People of the Palace and Their Untold Lives, prepared for publishing by Alpay Kabacalı, 2002).

MEMOIR: Eski Zaman Kadınları Arasında (Among the Women of Old, 1958).

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
132 (35%)
4 stars
151 (41%)
3 stars
66 (17%)
2 stars
16 (4%)
1 star
2 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 46 reviews
Profile Image for Özgür.
170 reviews163 followers
November 27, 2021
İyi şekillendirilmiş karakterler (özellikle Nimet) içeren, günümüzde çok kullanılmayan kelimelerin çokluğuna rağmen sade ve okuyanı yormayan bir dille yazılmış, bir solukta bitirmek isteyecek kadar da akıcı bir roman. Osmanlı tarihi açısından çok önemli olan 9-10 aylık bir zaman dilimini (Temmuz 1908 - Nisan 1909) hırslı bir baba ve devamında da kızının üzerinden çok güzel bir şekilde aktarıyor Örik.
Profile Image for Banu Yıldıran Genç.
Author 2 books1,407 followers
July 29, 2021
vallahi bu kadar tarihi lisede öğrenmiş olsam üniversite sınavında daha iyi puan alırdım.
abdülhamit’in 2. meşrutiyeti ilan etmesi, 31 mart olayı ve en sonunda hareket ordusu’nun istanbul’a gelmesi ekseninde geçiyor roman.
on aylık bir süreçte değişen mebuslar, ayan heyeti, sürgüne gidenler, kaçanlar, gözden düşenler, nazırlar… o kadar çok isim var ki.
bizi ilgilendirenlerden biri 80’in üstündeki mehmet şahabettin paşa. rüşvetlerle edinilmiş bir servet, rumeli hisarında yalı, nişantaşı’nda konak ve gözden düşülen bir hayat.
paşanı kızı nimet yine tam bir nahid sırrı kadını. hırslı, tutkulu, arzulu… babasının yerine politika yapmaya çalışan, onun sağ kolu. ki babası için ricacı olmaya gittiği bir yerde ittihat ve terakki’den binbaşı şefik’i kendine aşık edip onu da parmağında oynatacaktır.
şefik’e evlenmek için koyduğu şartlar, şefik’in kadının sözünden çıkamaması, askerliği bırakıp mebus olması, arkadaşlarını satması, sonra ikili oynaması, bildiğimiz şeyler. nahid sırrı’nın kadının fendi erkeği yendi oyunları.
artık sona yaklaşıldığında nimet’in ani kararıyla istediği saçma şey ve bunu bile koşa koşa yapan şefik’in hazin sonu diyelim. nimet çoktan rus konsolosluğuna sığınıp karadeniz’in kuzeyinde doğru yol almaya başlamıştır.
tm bu tarihsel olayların ardında beni en çok ilgilendiren nimet ve annesi izzet hanım (eski bir çerkes odalık) arasındaki nefret ilişkisi oldu. izzet hanımın kahyayla aşkı, kahyanın karısı, kızından nefret etmesi filan o kadar ilginç ki aslında.
sona bırakmakla haklıymışım, sultan hamid düşerken nahid sırrı’nın en zor okunan romanı. tarihsel olayları takip etmek epey zor ama işte aradaki o çıkar ilişkileri, siyasetin çirkinliği, güç ilişkileri ve kadınlar meselesini yine çok iyi anlatmış.
ve 1940’lı yıllarda abdülhamit’in tarafında olduğu, onu nerdeyse mazlum ve hasta bir adam olarak göstermeye çalıştığı bir roman yazmak da vallahi yürek istermiş. şimdi olsa dükkan senin :)
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Evren.
57 reviews8 followers
August 3, 2015
Kendimi amatör de olsa edebiyat meraklısı sayarım; 20. yüzyıl Türk edebiyatının da yabancısı sayılmam. Ancak Nahid Sırrı Örik adının, ne yalan söyleyeyim, "Sultan Hamid Düşerken" kitabını elime alıncaya kadar yabancısıydım. Bu kitabı okuduktan sonra, Reşat Nuri'nin "Miskinler Tekkesi", Abdülhak Şinasi Hisar'ın "Çamlıca'daki Eniştemiz" veya Refik Halit Karay'ın "Bizim Hayatımız" gibi bilinen yazarların nispeten gözardı edilmiş ve ikincil kalmış muhteşem yaratılarına bile sırayı zor getirebilmiş olarak Türk edebiyatında ne muhteşem eserler bulunduğunu, benimse bunların ne kadar küçük bir bölümüne erişebildiğimi ve erişebileceğimi düşünüp halime yanarken buldum kendimi.

Örik, gerçekten fevkalade bir tarihi-psikolojik roman yazmış. İstibdat döneminin bir çocuğu ise de Abdülhamit hal edildiğinde henüz 15 yaşında bile olmayan yazarın, dönemin bütün siyasi ve sosyal peyzajını bu kadar canlı renklerle (çünkü geçmiş hep siyah-beyazdır) ve bu kadar inandırıcı (çünkü geçmiş başka bir ülkedir) tasvir edebilmesi, karakterlerin psikolojilerini bu kadar tutarlı ve sofistike bir şekilde oluşturabilmesi kaydadeğer. Buna ilaveten, 1946'da kaleme alınmış kitabın dilinin de Osmanlı Türkçesinin estetik yaklaşımıyla Cumhuriyet döneminin akıcı ve sade üslubunu buluşturabilmiş olması, böylesi bir kalem ustasının bunca zaman görmezden gelinmiş olması gerçeğine enikonu acı bir çeşni katıyor -ki bunda yazarın başta açıkça eşcinsel olmasının da rol oynadığı yazılıp çiziliyor. Neticede, Gogol'u dünyaca meşhur bir edebiyatçı yapıp da, Örik'i kendi ülkesinde bir paryaya dönüştüren koşullar arasındaki farklar her ne ise, bunlar üzerine uzun uzun kafa yorulmalı.

Örik, üstüne üstlük, yakın tarihimizin son derece ilginç ve belirleyici bir döneminden bahsediyor. Gerçekte, yakın tarihimizde birçok ilginç olaylara tanık olunan ve büyük değişimlerin habercisi olan zaman dilimleri az değil, yok hiç değil; ancak 10 Temmuz 1908'de Meşrutiyet'in "iadesi" ile 31 Mart Vakası (1909) arasında geçen zaman dilimi, Hilmi Yavuz'un deyimiyle "statik kuralları belirlenmiş somut bir tarihi dönemden, sürekli olarak değişen somut bir tarihsel döneme geçişi" işaret etmesi bakımından önemli bir köprü niteliğinde. İşte yazar, bu dönemi, istibdat döneminin yıllanmış bir teknokratının (Mehmet Şahabettin Paşa) muhteris kızıyla (Nimet), İttihat ve Terakki'nin (İ&T) genç bir subayının (Şefik) evlilikleri üzerinden yarattığı gerilimle ele alıyor ve dahası İmparatorluğun dağılma sürecine girişini (Bulgar, Yunan ve Arnavut ayrılıkçılıkları) Müslüman ve gayrimüslim anasır arasındaki çatışmaları, İ&T'nin kurtlar sofrası Bab-ı Ali siyaset çarkında yer bulma girişimlerini, "özgür basın"ın doğum sancılarını 265 sayfada (Oğlak Klasikleri) büyük beceriyle veriyor.

Siyasi tarih kitaplarında genellikle bu dönem çabucak atlanıp, Rumelili subayların kontrolündeki Jön Türk hareketinin yarı kontrolünde sonuçlanan otuz iki yıllık istibdat rejiminden sonra, İ&T politikalarından memnun olmayan bir grup mürteci hareketin II. Abdülhamid tarafından yönlendirildiği veya hiç değilse kullanıldığı ima edilir; yine Rumeli'den gelen Hareket Ordusu tarafından bu isyanın bastırıldığı ve Abdülhamid'in tahttan feragate zorlanarak, Emanuel Karasu'nun Selanik'teki köşkünde göz hapsine alındığı anlatılır. Oysaki, yakın tarihimizdeki birçok ideolojik eksenli anlaşmazlığın da zeminini teşkil eden, Abdülhamid'in 31 Mart vakasındaki rolü en azından tartışmalı görünüyor. İ&T'nin aynı süreçteki rolü de esasen son derece tartışmalı. II. Meşrutiyet'le 31 Mart arasındaki dokuz ayda oluşturulan kabinelerde İttihatçı bakanların neredeyse hiç görev almıyor olması, Talat Paşa'nın dilinden, hem bu fetret devrinin sorumluluğunu üzerinde bulmamak arzusu şeklinde pragmatik, hem de İ&T'nin sanılanın aksine yeterince güçlü olmadığı şeklinde realist birer açıklama buluyor.

Fethi Naci'nin, Türk edebiyatının en değerli kitapları arasında saydığı (ve benim de katıldığım) bu kitabın yazarını açıkça "gönlü de kafası da Sultan Hamid'den yana" olmakla suçlamasının ise haksızlık olduğunu düşünüyorum. Zira yazarın çizdiği Abdülhamit profili, daha sonra birçok Türk dönem roman yazarının çizeceği Abdülhamit profilinin prototipini teşkil ediyor: Güçsüz, kendisine ve etrafına güvensiz, münzevi bir Padişah eskisi. Örik'in Abdülhamit yanlısı olduğunu düşündürecek belki iki unsur var: Birincisi doğrudan kitabın adında gizli aslında; yazar, Padişah'tan bahsederken "Abdülhamit" demenin derin bir saygısızlık ve istihfaf içerdiğini, "Sultan Hamid" demenin ise saygı ve hürmet gereği olduğunu karakterlerine söyletiyor. Kendisi de kitabı isimlendirirken saygı ifade ettiğini açıkça bildirdiği "Sultan Hamid" ifadesini tercih etmiş (oysaki, ilginç şekilde, kitaptan esinlenerek senaryolaştırılan televizyon dizisinin adı "Abdülhamit Düşerken"; bunun bilinçli bir tercih olduğunu mu varsaymalı?). İkinci olarak, yazar Abdülhamit'in 31 Mart Vakası'nın vuku bulmasında kendisinin hiçbir suçu olmadığı gibi, bu mürteci hareketin bastırılmasındaki rolü ile Payitaht askerinin Hareket Ordusu'nun önüne çıkarılmasına ve dolayısıyla Türk askerinin kanının dökülmesine engel olduğundan ötürü olsun tarih önünde haklı çıkacağına ilişkin değerlendirmesini de yine Padişah'ın ağzından etraflıca paylaşıyor. Öte yandan, bunun bir Padişah II. Abdülhamit savunmasından ziyade, güçlü bir sezgiye ve empati duygusuna sahip yazarın herhangi bir karakterine (hepimizin zaman zaman yaptığı gibi) kendi hareketlerini temize çıkarma şansı tanıması olarak değerlendirilmesi kanısındayım. Zira Örik'in tüm karakterleri, bir dereceye kadar rasyonel, kendilerini ve kararlarını mantıklı ve anlaşılır gerekçelere dayandıran karakterler. Bu kapsamda, hem bir dereceye kadar antikahraman olarak nitelendirilebilecek Nimet, hem de İ&T'nin karizmatik ve zeki lideri Talat eylemlerini ve kararlarını müdafada en az Abdülhamit kadar başarılılar. Aslında Örik'in Talat Paşa'ya açıkça bir hayranlık beslediği bile söylenebilir. Neticede, kurgusal gerilimi yaratan şey, hareket ettirilemeyecek bir cisme durdurulamayacak bir kuvvet uygulanmasından doğar. Ahlaki çatışma, kurgusal yazımın temel ve en önemli konularından biridir.

Nimet karakteri, Türk edebiyatında başlı başına bir fenomen aslında. Bir dereceye kadar Peyami Safa'nın Server Bedi müstearıyla kaleme aldığı "Selma ve Gölgesi" kitabının aynı adlı şeytani baş kahramanını andırıyorsa da, Nimet Selma'nın aksine, aslında öncelikle etrafındakilere zarar vermeyi değil, kendisinin ikbal ve istikbalini düşünen ve bu uğurda kocasınınki de dahil başka hayatları harcamaya hazır, makyavelist bir karakter (Bu yönüyle, "House of Cards"ın ABD versiyonunun Claire Underwood'unun da bir prototipi neredeyse). Buna karşılık, Selma ne derece Batı medeniyetinin yıkıcılığını simgeliyorsa, Nimet de o kadar Doğu'da müesses nizamın köhneliğini temsil ediyor.

Kitabın bence en çarpıcı yanlarından biri (spoiler), normal şartlarda gelişmelere karşı rasyonel tepkiler geliştirme yeteneğine ve alternatif planlar oluşturma esnekliğine sahip karakterlerin bir noktadan sonra kontrolü yitirmeleri ve kaçınılmaz olarak hata yapmaları, ki bu aslında insani gerçekliğe son derece uygun düşüyor. Bütün planlamalara ve ön almalara rağmen, küçük şeylerin ve özellikle küçük insanların tiranlığının her planı suya düşürebileceğini, insanlar aleminin mekanik olmadığını haber veriyor. Ayrıca, bir anda ortaya çıkıp da her şeyi yoluna koyan bir "Deus ex machina" da yok. Hemen her konuda açık seçik bir fikir ve plan sahibi olan, kocasını da argümanlarının ikna ediciliğiyle kolayca yönlendiren Nimet'in, (spoiler) hem kendisini hem kocasını mahveden yanlış kararı tam da bunu gösteriyor. Keza Abdülhamit gibi otuz iki yıl memleketi istibdatla yöneten bir padişahın koşulların esiri haline gelivermesi de. Belki bu kitabın "İ&T'nin Düşüşü" adıyla bir devamı yazılacak olsa, Talat gibi bir dehanın da, tıpkı ufacık bir hatanın ardından rakibinin eline düşüveren, ne yaparsa yapsın mat olmaktan artık kurtuluş bulunmadığını bilerek oyunun çoğu meraklısının dahi anlam veremediği bir anda şahını kendi eliyle deviren satranç oyuncusu gibi, kendi sonuna mağlup olacağı anlatılacaktı.

Ama esasen bu da, olayların gidişatının, ne kadar güçlü ve nüfuzlu olurlarsa olsunlar bireylerin kişisel arzu ve planlarını, yeri geldiğinde bir silindir gibi ezip geçmesi, kontrol dışı küçük şeylerin birleşerek uyguladığı büyük vektörel baskı karşısında bireylerin ezilip parçalanması, bu kurgu romanı başarılı bir gerçekçi dönem romanı yapan ana unsur. Bu bir tarihyazımsal tavır, bireylerin tarihsel olayların üzerindeki etkilerine veya etkisizliklerine ilişkin bir manifestodur da aynı zamanda. Bir diğer unsur, yaratılarak gerçek olay ve aktörlerin ortasına konan kişi ve eylemlerin bu derece orijinal olmalarında yatıyor. Adeta, Abdülhamit döneminde Maliye Bakanlığına kadar yükselmiş bir Mehmet Şahabettin Paşa veya genç ve başlangıçta idealist İ&T subayı Şefik, yazarın ustalıkla dönemin büyük olaylarının arasına karıştırabildiği bu karakterler, dönemin gerçek karakterleri gibidirler.

This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Zeynep T..
916 reviews129 followers
November 8, 2021
Aslında romanı ikinci okuyuşum. Grup okuması nedeniyle tekrar elime aldım. Çok da iyi oldu çünkü yazarın külliyatını 2022 yılında tekrar okumak istiyorum.

İlk okuyuşumdan anlatım dilinin daha akıcı olduğu kalmıştı aklımda ama bu okuma sonrasında dilin kimi yerlerde zorlama olduğunu, sonu gelmeyen birbirine bağlı cümlelerden oluşan bazı paragrafların başarılı kurulamadığını düşünüyorum.

Kullandığı dil açısından; Varlık Dergisi’ni beraber kurduğu arkadaşı Yaşar Nabi Nayır, Örik hakkında şunları söylüyormuş: “Ömrünün bir kısmı Fransa’da geçtiği ve Türkçe bilgisi kitabi olduğu için koyu bir Osmanlıca ile yazıp konuşmaktan çok haz ederdi. Sonraları bu tutumunu vazgeçemediği bir huy haline getirerek bile bile çağına aykırı düşen bir dille yazmayı sürdürdü." (Mert Bekçi'nin Listelist sitesindeki yazısından alıntı)

Her şeye rağmen yazarın yeteneği tabii ki göz ardı edilemez halde. Tarihimizin belki de en önemli dönüm noktalarından biri hakkında, taraflı da olsa, bir yazarın edebi açıdan böylesine güçlü bir roman meydana getirmiş olması hayranlık verici.

Romanın içeriği hakkında Fethi Naci'nin görüşleri de şu şekilde imiş; “Nahid Sırrı Örik'in tutumu, İkinci Meşrutiyet'ten, İttihat ve Terakki'den, Sultan Hamid'den söz açan öteki romancıların tutumlarına hiç mi hiç benzemiyor: İttihat ve Terakki'nin zorbalığına karşı çıkıyorlardı o romancılar ama hiçbirinin aklından 31 Mart'ı sevimli göstermek ya da Sultan Hamid'i tutmak geçmiyordu; oysa Nahit Sırrı Örik'in gönlü de, kafası da Sultan Hamid'den yana. Ne var ki Balzac'ın kralcı oluşu toplumsal gerçekliği nesnel gelişmesi içinde vermesine nasıl engel olmamışsa, Nahid Sırrı'nın Sultan Hamid'den yana olması da toplumumuzun belirli bir tarihsel kesitini bütün gerçekliğiyle yansıtmasına engel olamamış." (Ayşe Şule Süzük'ün haber.sol.org.tr adresindeki yazısından alıntı)
Profile Image for Cemre.
723 reviews560 followers
July 30, 2019
Tahminimden çok daha uzun süren bir okuma oldu, neden böyle oldu ben de bilemiyorum.

Bu, okuduğum ikinci Nahid Sırrı Örik romanıydı. Bundan önce Kıskanmak'ı okumuş ve çok beğenmiştim. Bu kitabını da beğendim; ancak Kıskanmak karakterler bazında bence daha başarılı bir romandı. Sadece iki kitabını okumuş bir okuyucu olarak bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum; ancak Örik, kadın karakterlerini çok iyi çiziyor. Pek sevilecek karakterler değil belki bunlar; ama keyifle okutuyor kendilerini.

Kıskanmak ile mukayeseye devam edecek olursam Sultan Hamid Düşerken konusu itibariyle daha "ciddi" bir roman. İkinci Meşrutiyet'in ilanından başlamak üzere sonrasındaki süreci ve bu sürecin toplumdaki etkilerini ele alıyor. Tarihî açıdan doyurucu; ancak sonlara doğru tarihin detayları içinde kaybolduğumu hissettim. Sonralara doğru yazar, tarihî olayları karakterlerin önüne geçirmiş. En azından bende oluşan hissiyat bu yönde. Sanırım sonlarına doğru bir türlü ilerleyemememin sebebi de bu oldu.

Dili günümüzde sık kullanılmayan kelimelere pek de aşina olmayanlar için zorlayıcı olabilir.

Sırada Eve Düşen Yıldırım var.
Profile Image for Ferda Nihat Koksoy.
518 reviews29 followers
October 4, 2020
(II.Abdülhamid (1842-1918) 1876-1909 yılları arasında 33 yıl hüküm sürmüştür.)

(II.Abdülhamid)
"Doksan üçte (93 Harbi-1877) felaketler ve zorluklar birbirini takip edince MECLİSİ DERHAL DAĞITMIŞ, büyük Fransız İhtilali'nin kral kellesi koparan mebusları gibi konuşmaya yeltenenleri çil yavrusu gibi dağıtmıştı. Fakat o zaman yaşı 35'e varmamış olan genç bir adamdı. Şimdi ise 32 SENELİK BİR SALTANATIN binbir gailesi ve en bu son yıllarda geçirdiği ağır hastalık tesiri yüzünden kendisini çok yorulmuş, YIPRANMIŞ, çökmüş hissediyordu."

(Sultan Hamid'in II.Meşrutiyet'i kabulü üzerine M.Şahabettin Paşa)
"...ECNEBİ DEVLETLER yarın harekete geçerek MİRASIMIZI TAKSİME kalkmayacaklar mı, hudutlarımız dahilinde yaşayan 72,5 MİLLET onlara bilerek veya bilmeyerek yardımcı olmayacak mı? Hemen Allah encamını hayreylesin, Allah hepimize acısın.
Bu dualar sadece bir vatanperverin endişelerinden mi ileri geliyor, temennilerini mi teşkil ediyordu? Yoksa bu endişe ve temennilerin asıl sebebi ve hikmeti ŞAHSİ birtakım KORKULAR mıydı? Bankalardaki NAKİT VE TAHVİLLER, MÜCEVHERAT, EMLAK ve akar ve bu Rumelihisar'ndaki YALI ve Nişantaşı'ndaki KONAK ileher ikisini dolduran en pahalı Şark ve Garp eşyası, bunların hepsi HELAL PARANIN, AYLIKTAN YAPILMIŞ TASARRUFLARIN MI MAHSÜYDÜ?"

"Ve bütün yalı, harem ve selamlık, İstanbul'daki durumu öğrenmiş, cariye ve uşak hepsi birer SİYASİ kesilivermişti. Bu çıkan hürriyet (II.Meşrutiyet'i kabulü), kendilerini YALININ bütün debdebesinden İSTİFADE etmek şartıyla her türlü iş ve ZAHMETTEN kurtaracak bir sebep, Allah'ın bir ihsan ve inayeti olacaktı."

(Paşa'nın kızı Nimet'in, gözden düşen bir paşanın oğluyla olan nişanı bozarkenki ruh hali)
"Bu, ETE geçmediği gibi KALBİ de pek fethetmemiş, ZEKAYA ise hiç heyecan vermemiş, hemen hep GÖZLERİN HAZZI şeklinde kalmış bir aşkın matemi idi."

(Paşalar için)
"'Konaklarından, yalılarından yarın gece alınıp Zaptiye Nezareti'ne götürülecek, millete karşı işlemiş bulundukları suçların kefareti olmak üzere büyük paralar vermeye mecbur edileceklermiş!' şeklindeki bu muhakkak tehlike dillerde gezdiği içindir ki bugün SELAMLIK kapısını tek insan açmamıştı."

"...Paşanın tam miktarını bilmediği serveti büyük RÜŞVETLERE, hırsızlığa dayanıyordu."

"Bütün İRADE VE HÜRRİYETİNİ pek uzun yıllar önce SULTAN HAMİD'İN ELLERİNE teslim edip her hareket ve düşüncesini onun ne diyeceği ve ne düşüneceği mülahazasına vakfeden Şahabettin Paşa.."

(Paşaya yeni hükümette yer verilmeyince)
"...açıkta bırakılan ihtiyar veziri TEK İNSAN insan ziyarete gelmedi."

(Rumeli'nden gelen İttihat ve Terakki üyeleri)
"10 Temmuz zaferinden (II.Meşrutiyet) sonra İttihat ve Terakki'ye AKIN AKIN GİRMEYİ münasip bulan -işler aksi bir istikamet alırsa AKIN AKIN ÇIKMAYA HAZIR- birçok insanın etraflarını sardığını görerek kendilerini gittikçe daha kuvvetli sanmışlardı."

"İSTANBUL, bütün konakları ve tekmil yalıları ile Temmuz güneşinin içinde parıl parıl parlayan sokaklarında muhteşem arabalar ve denizlerinde yaldızlı kayıklarla muşlar (küçük gezinti vapuru) dolaşan İstanbul, ZENGİN OLUNCA hayatın çok daha BAŞKA BİR MANA, tasavvur edilemez bir güzellik ve müstesnalık kazandığı nice muzaffer ihtilalciden sonra Şefik Bey'e de çarçabuk fısıldamıştı"(Paşa kızı Nimet ile evlendikten sonra konak yaşamına ve Nimet'e müptela olarak İttihatçılılardan ayrılan subay).

(İttihat ve Terakki'in lideri TALAT PAŞA)
"...hani herif 'Hırsızı yakaladım!' diye bağırmış da 'Öyleyse getir!' demişler, bunu üzerine 'Getiremem, beni bırakmıyor!' demiş: İşte biz de tıpkı bu haldeyiz. İstibdatı yıktık, her şeye hakim olduk, diyoruz. Hakikatte ise DİSİPLİNSİZ, BİLGİSİZ, HAZIRLIKSIZ BİR AVUÇ İNSANDAN İBARETİZ. İmparatorluk İşkodra'dan Fizan'a, Hopa'dan Basra Körfezi'yle Aden hudutlarına uzanıyor. Vilayeti vilayetine değil, hatta birer krallık genişliğindeki bu vilayetlerin sancakları, kazaları birbirine benzemiyor: Muazzam bir devlet ve bu muazzam devlet her tarafından türlü iştahaya maruz. Binlerce kilometre boyu uzanan sahilleri donanmasız, topraklarında yaşayan 72 millet, Türk hariç ya müstakil olmak ya da hudutlar dışındaki devletlere iltihak etmek heves ve sevdasında."

"İSTANBUL, Rumeli'nden gelmiş kimselerden gittikçe soğuyor, kendi içinde beliren mutedillere, "AHRAR" (Hürriyet taraftarı) ismiyle teşekkül eden fırkaya (parti), hatta programının ve nutuklarının şişkin, müphem fakat maddileştirilip tatbik sahasına geçirilecek olsa imparatorluğu parçalamaya pek kadir sözleri arkasında ince nezaketinden, güzel konuşmasından ve annesi Seniha Sultan'ın eşyası hayli eskimiş sarayından başka hiçbir şeyi bulunmayan PRENS SABAHATTİN Bey tarafına dönüyordu."

(31 MART VAKASI-13 Nisan 1909)
"'Şeriat isteriz'feryatlarıyla Meclis-i Mebusan'ı saran hareketin İttihat ve Terakki aleyhinde olması tabiiydi. ...(İstanbul'daki) birinci ordu kumandanı Mahmut Muhtar Paşa, Harbiye Nezareti binasının içinde bulunan askerleri tamamen elinde tutuyor ve asi kuvvetleri, garip ve esrarlı bir keyfiyet olarak İTTİHAT VE TERAKKİ'NİN kendini müdafaa ettirmek için Selanik'ten hasseten getirttiği AVCI TABURLARI içlerinde, hatta başlarında bulunan asi kuvvetleri, kendine sadık kuvvetlerle yürüyüp isyanı bastırmak için emir bekliyordu."

"İstanbul'da SÜKUN avdet etmiş (geri gelmiş) ve dökülmüş CÜZİ KAN bu inkilap için ödenmesi kabul edilebilecek en hafif kefaretti. ADANA'DA BOL AKMIŞ KAN SELLERİNİN (Ermeni Hadisesi) kokusu ise PAYİHATA (İstanbul) erişmiyordu.
...mebuslar, 31 Mart'ın Meşrutiyet'e değil hakikaten işin İFRADINA giderek MUKADDESİ İSTİHKAR ETMİŞ (aşağılamış) bir zümreye karşı yağılmış MEŞRU bir darbe teşkil ettiğini tasdik ettiler, kanaatlerini beyanname ile bütün memlekete ilandan çekinmediler."

(Mahmut Şevket Paşa komutasında İstanbul'a doğru Şeriat'a karşı yürüyüşe çıkan Rumeli Ordusu duyulunca)
"...birkaç gün evvel 31 Mart'ın pek MEŞRU bir hareket olduğunu memleketin dört yanına duyurmuş olan MEBUSLAR (ve VEZİRLER) arasında yaklaşan bu YENİ KUDRETE DOĞRU KOŞMAK, onunla şimdiden KAYNAŞMAK üzere Ayastefanos'a (Yeşilköy) AKIN başladı. ...oradaki ahbaplarının evlerinde DÖRDÜ BEŞİ BİR ODADA YATMAK eziyetine katlanmak pahasına küçük köyün BİRDEN ŞENLENMİŞ sokaklarında HÜRRİYET FEDAİLİĞİ rolünü oynayabiliyorlardı.
...SADRAZAM Tevfik Paşa sanki yer yarılmış da yerin altına girmişti. ...Kabine padişahla münasebetlerini kesmiş, onu Yıldız'da mukadderatına TERKETMİŞ gibi bir yol seçmişti ve sonuna kadar bu yolu takip edecekti."

***2002'de Ziya Öztan tarafından kitaba oldukça bağlı kalınarak çok iyi bir oyuncu kadrosuyla çekilmiş olan filmi, YOUTUBE'a "ABDÜLHAMİD DÜŞERKEN" yazarak tam haliyle izleyebilirsiniz.
Profile Image for Irmak.
14 reviews
April 6, 2024
2. Meşrutiyet döneminin kurgusal bir hikaye yardımıyla anlatılması keyifli bir tarih dersi havası vermiş ancak tarihi olaylardan ziyade karakterler daha ilgi çekiciydi benim için. Yüksek mertebedeki politikacıların hırsları ve sadece kendi menfaatleri için herhangi bir duruş sergilemeden taraftan tarafa geçiş yapmaları, hem hayret uyandırdı hem de siyasetten bir kere daha soğuttu.
Diğer taraftan dili çok ağır geldi bana, okumakta zorlandığım yerler oldu. Bir puanı burdan kırıyorum.
Profile Image for Seda Asolar.
131 reviews3 followers
March 17, 2025
Öncelikle kitabın adında Abdülhamid adı geçse de, roman kendisini merkeze almıyor. Olaylar 31 Mart isyanı öncesi ve sonrasını kapsayan dönemde, padişaha ve dolayısıyla yönetime yakın bir aile üzerinden anlatılmış. Kurgu çok güzel. Ancak dil beni yordu. Bilmediğim o kadar çok eski Türkçe ve Arapça kelime vardı ki, malesef okuma hızımı yavaşlattı. Bir de soyadı kanunu o dönem olmadığı için, isimler de birbirine giriyor. Tek olumsuz neden buydu benim için.
Profile Image for Ülkü Doğan.
60 reviews19 followers
September 17, 2015
kitap hakkında "Nahid Sırrı'nın aklı da kalbi de Abdülhamit'ten yana" denmiş, fakat ben kitapta neredeyse hiç "Abdülhamitci" bir tavır görmedim. ittihatçıların siyasi tecrübesizliğinin karşısına Abdulhamit'in ve onun bürokratlarının tecrübesini, Abdülhamit dönemi bürokrasinin rüşvet ile yozlaşmışlığının karşısına ise ittihatçıların idealizmini koyuyor. her iki dönemin de adam kayırmacılığını, siyasi hesaplarını ortaya koyuyor. bence dönem tarihi arkaplan olarak gerçekçi bir şekilde kullanılmış.

hikâyeye gelince, hırslı bir vezir kızının babasının meşrutiyet ilan edildikten sonra da yeni siyasetin bir parçası olmasını sağlama çabalarını ve, sonra, iki meşrutiyet arasında eşinin siyasi güç kazanması için verdiği uğraşı anlatıyor.
Profile Image for Funda Coşkun.
77 reviews29 followers
August 5, 2022
Örik'in okuduğum ilk kitabı Kıskanmak'tı ve okurken bu zamana kadar Örik gibi bir yazarın varlığından haberdar olmamak epey üzmüştü beni, kitap boyu yaptığı karakter tahlillerinden büyülenmiştim. Sultan Hamid Düşerken'de maalesef aynı tadı alamadım ki anlattığı dönem itibariyle benim ilgi alanlarımdan birini ele almış bu tarihsel romanda. Örik'in kalemini güçlendiren asıl unsurun karakterlerine atfettiği geçmiş ve bu geçmişin onlar üzerinde nasıl tesirler yaptığını bütün açıklığıyla anlatabilmesi olduğunu düşünüyorum, bu romanda bu es geçilmiş. Bununla beraber dönem romanı olması itibariyle Türkiye siyasal tarihine ilgi duyan herkesin keyifle okuyacağını yalnızca Örik'in en iyi eseri için Kıskanmak'ı da mutlaka okumak gerektiğini tavsiye ederim.
Romanda ele alınan karakterlerin bir zamanlar devirlerinin yükselen ve alçalan güçleri olduğunu bilmek büyük bir tat, siyasi araştırma yazı ve makalelerinde ezbere bilgileri bir kurgunun içerisinde okuyabilmek büyük keyif fakat içselleştirebilmek de bir o kadar da zor.
Profile Image for Recai Bookreader.
149 reviews5 followers
August 25, 2022
Aşk hikayesi biraz tırıvırı olsa da okuyanı meşrutiyet zamanı Osmanlı saraylarının ve devlet dairelerinin içine sokup yaşatan bir roman; daha çok ayrıntıları hem gözlemekte hem aktarmakta yetenekli bir gazetecinin hayal gücünden meşrutiyeti takip eden birkaç ayın tefrikası gibi. Game of Thrones sevenlerin vakit ayırması lazım :)
Profile Image for Rudina Yaseen.
591 reviews50 followers
February 20, 2025
الكتاب التاسع من العام 2025
أيام السلطان عبد الحميد الاخيرة
ناهد سري اوزبك
تطبيق ابجد

أجابت نعمات سريعًا: «إذًا أنت تريد أن تقول: يجب أن تفعلوا شيئًا، وأن تذهبوا للسلطان، وإلا فلا حلَّ آخر». ولكن ألم تمنعوا السلطان من استخدام حقه وصلاحياته؟ أنا واثقة بأن الأعيان ستختارهم جمعية الاتحاد والترقي، وسيمضي السلطان فقط على ذلك
الكتاب يتحدث عن العقد الأخير (1908 - 1918) الذي شهد تحوُّلات جذرية مع صعود "جمعية الاتحاد والترقّي"، وعودة العمل بالدستور المعطَّل منذ 33 عاماً، وتنامي الصراعات المكشوفة بين القوى النافذة للتحُّكم في السُّلطة.، ومن حضر

تطرح صورةً مختلفة عن هذا السلطان لم نجدها في المسلسل التركي الذي حضرته بكافة اجزاءه عاصمة عبد الحميد حيث أبدع الفنان التركي (بولنت اينال) في الدور لكن ورغم تصدّر اسم السلطان في عنوان الرواية، هنا لا نعثر على حضوره الدائم الذي يكشف عن شخصيته وحياته وما لا نعرفه عنه، بل نراه في المرحلة الأخيرة من حكمه وما رافقها من أحداث انتهت إلى عزله.
تبدأ الرواية من لحظة فاصلة عام 1908، حين يتلقّى السلطان عبد الحميد تلغرافاً تهديدياً بضرورة إعادة تفعيل الدستور المجمَّد منذ 1878، وإلّا فإنّ ما سيحدث هو مبايعة شقيقة رشاد المسجون. وفي ظل أوضاع مشحونة بالخوف، تتمثّل بوجود حركات تمرُّد داخلي من جهة، وتربُّص عدوّ خارجي من جهة أُخرى، يوافق السلطان على ذلك لتجنُّب مشاكل أكبر تنتظر السلطنة، متفهّماً دهشة هيئة الباشوات حين أُبلِغوا بالأمر وخوفهم على مناصبهم وامتيازاتهم.

في المقابل، يبتهج الناس في كلّ مكان بهذه الأخبار المفرحة، ويرفعون الأعلام في الدكاكين والميناء والقرى، ويتجمهرون وقد استمدّوا القوّة من الحرية والعهد الجديد، مطالِبين بإعلان العفو وعودة المنفيّين. وتأخذ "جمعية الاتحاد والترقّي" مسؤوليتها الجديدة عندما يطالبها الناس بمحاكمة الأشخاص الذين أبعدوا السلطان عن شعبه ومحاكمة المسؤولين الفاسدين. ولا يتوقّف صخب المدينة عن الاشتعال محرّكاً اجتماعات الباب العالي اليومية، ودافعاً شيخ الإسلام إلى القسم أمام المتظاهرين أنّ الخليفة سيلتزم الدستور.

هكذا ينتظر الناس التغييرات الموعودة، وترحّب الصحافة بالعهد الجديد. وحينما يخرج السلطان يوم الجمعة لتحية الناس، تلتفّ الجموع حوله مهلّلة مرحبة. وفي خطّ موازٍ، تزداد قوّة "جمعية الاتحاد والترقّي" المعارِضة وتكتسب أعداداً أكبر من المنتسبين إليها، وتمتلك القدرة على تغيير الصدر الأعظم، ووضع رجال الدولة السابقين في السجون والاستيلاء على ثرواتهم. وكانت رؤية الناس لهم وهم يغادرون إلى مصيرهم الجديد مودَّعين بالشتائم والبصاق يشي بعهد جديد.

كان الباشا شهاب الدين منذ 65 عاماً قد عمل والياً في أكثر من مكان، وناظراً وفي مجلس الوكلاء. وعُرف عنه أنه الشخص الأول في جمع الثروات بعد السلطان عبد الحميد. كان يمتلك أموالاً في البنوك وعقارات وأملاكاً كثيرة تثير الشك في كونها حلالاً، رغم أنّه متديّن ويقرأ القرآن كلّ يوم. وأمام هذه النقاط السوداء في عصر التغيير، يطاوله النقد الحادّ في الصحافة، فتتناول مقالة عنه عمله وثروته، وكونه أوّل من استدان وحصل على العمولة وفرّط في حقوق الدولة، ولا تنسى الإشارة إلى سنّه المتقدمة ونومه في أثناء العمل، وتُعرّج على بنائه الجامع لمسح سيّئاته. ويأتي ردّه الصادم على ذلك باندهاشه كيف توصّل المنتقدون لأسرار الدولة، وكيف يحيون أشياء ميتة منذ ثلاثين عاماً! ثم ينزلق أكثر في تبرير قبوله للرشوة، بأنها كانت ستذهب لجيوب غير المسلمين إذا رفضها هو! وينتج من المقالة إخراجُه من مجلس الوكلاء، وترقّب مصير قاس بحقّه.

تدخل الرواية منعطفاً جديداً مع أدوار ستلعبها ابنة الباشا نعمات، الشابة المثقّفة والذكية، التي تتحفّز لإنقاذ والدها، فتُقرّر أن تحمل بنفسها ردّه على اتهامات المقالة له إلى مقرّ الجريدة. وهناك يكافئها القدر بلقاء شفيق، أكثر الأعضاء نفوذاً في هيئة الجريدة وفي "جمعية الاتحاد والترقّي"، وتنجح في الدفاع عن أبيها بقوّة المنطق، مستندة إلى الدستور لحمايته وعائلتها. وعندما ترفع البرقع عن وجهها الجميل، فإنها تربك شفيق وتستنهضه ليصلح الأمر ويمنع الأذى عن الباشا.

أمّا شفيق، زوجُ نعمات المستقبلي، فهو رجل من عائلة بسيطة من أدرنه، وابنُ رجل دين فقير، لكنّه أصبح رائداً في الجيش وعضواً في هيئة الجريدة، وفي "جمعية الاتحاد والترقّي"، وبعد لقائه ابنة الباشا يفكّر في الزواج بها، وما سيحمله هذا الزواج من حلم الثراء والحياة الجميلة، والمليئة بالاستثناءات كما يفكّر ولكن دون سرقة، ويبدأ امتحان الذات مع زيارته لبيت الباشا، الذي كان قصراً بأربعين غرفة، وثلاثة طوابق، وثراء واخز يدفع شفيق إلى أن يفكّر في أنه ليس من المال الحلال. لكنه سرعان ما يطرد الفكرة من رأسه، ويرفض هدية قيّمة من الباشا. في المقابل، تضع نعمات شرطها لزوج المستقبل الذي تريد أن تصنعه هي، بأن يحافظ على نفوذه في الجمعية وأن يدخل البرلمان. وتتطلّع إلى إعادة الاعتبار لوالدها في العصر الجديد وأن يدخل مجلس الأعيان، وسرعان ما يتحقّق الأمر بهمّة شفيق بعد تصديق السلطان عبد الحميد على القائمة، وموافقته على التغييرات.

تنطق أسارير الباشا بالفرحة، وتلمع عيناه حين يرى اسمه في الجريدة ويعود لاستقبال المهنّئين من جديد، الذين انفضّوا عنه عندما أُعفي من منصبه، لكن طموح الباشا لا يتوقّف؛ إذ يتطلّع بعد حين إلى منصب الصدر الأعظم الذي يحلم به منذ أربعين سنة. ويطلب من صهره بعد استجواب الصدر الأعظم أن يسحب الثقة منه، ولا يقضي على هذه الآمال سوى وفاة الباشا بسكتة قلبية في أثناء اجتماع المجلس.

لا يتوقّف الطمع السياسي عند الباشا، بل يطاول شفيق أيضاً، إذ يتجرّأ على أن يطلب من الصدر الأعظم منصب ناظر العدلية بسبب احتمال وفاة رفيق بك الذي يشغل هذا المنصب. ويعرّضه ذلك لمحاسبة "جمعية الاتحاد والترقّي"، وهي صاحبة القضية والمبادئ، والتي ترى أنّ ابنة الباشا أفسدت هذا الرجل. ومع ذلك، وحرصاً منهم على وحدة الجمعية أمام تحدّيات المعارضة، يُتجاوَز الأمر، وتنقلب الأحوال التي تقتضي تحالفات جديدة بين الجمعية والباشوات السابقين، ويعترف الصدر الأعظم الجديد بفضلهم في حصوله على هذا المنصب، بينما تنتقد ابنة الباشا ما يحدث بقولها: "لقد جعلتم من سلطان عظيم دمية بين أيديكم"، أمام ارتهانه لمستحقّات التغيير.

وتستمر سياسة نعمات في توجيه بوصلة زوجها نحو المناصب الأفضل. وعندما يبدأ تراجع الاهتمام من قبل الناس بـ "جمعية الاتحاد والترقّي"، تُلوّح لزوجها بضرورة الابتعاد عنها، فيبدأ بانتقاد سياسة الاتحاديّين، ويتساهل مع أطراف تطرح اللامركزية في الإمبراطورية. وتكون اللحظة الفاصلة بالمقاطعة، حين يُغتال أحد المعارضين بترتيب من الجمعية دون معرفة شفيق بالأمر، ما يدفعه إلى تمزيق صورته التي تجمعه بأصدقائه طلّاب الحرية قبل 10 تمّوز/ يوليو، ويتبيّن أنّ ما فعله هو قراءة للمستقبل؛ إذ تبدأ انتفاضة آذار/ مارس العسكرية على بعض الاتحاديّين ويهرب بعضهم. ومع استقالة الصدر الأعظم يكافئ شفيق بدخوله وزارة الداخلية مع الحكومة الجديدة، لكن التوتّرات تطاول السلطان الذي بدأ يفقد ألقابه، مثل "ظلّ الله في العالم" و"أفندينا المعظَّم"، بل يصل الأمر إلى انتقاده، وتتدهور الأوضاع بأخبار الجيش القادم من سلانيك واحتمال قيام حرب أهلية. هنا يقتنص شفيق مأزق اللحظة ويقترح على السلطان منحه منصب الصدر الأعظم لإنهاء التمرُّد، لكن السلطان يرفض.

لعبة السلطة إلى الضفّة المقابلة حين تقترح نعمات على زوجها الانضمام إلى الجيش القادم وإسقاط السلطان، مصمّمة، وهي المتورّطة في لعبة المناصب، على السقوط في الهاوية. وهكذا ينتهي الزوج إلى السجن، وتنتهي هي إلى الهرب من البلاد.

وهكذا تتوارى صورة السلطان في الرواية خلف الإذعانات التي ينقاد لها حماية لبلاده، ومن ذلك موافقته على عودة العمل بالدستور، وحتى قبوله بالتخلي عن العرش حقناً للدماء، وفي إهاب سلطته العليا يبرز الجسم السياسي بوزرائه وباشواته وأعيانه الذين يتشبّثون بالمنصب حتى آخر العمر، وهم يحوكون الدسائس ويحلّون العُقد ويراكمون الثروات لإعمار بيوت لا تعرف الحب؛ فالباشا يعامل زوجته بجفاء واضح، وحين يموت تعترف بأنها تحترمه وتقدّره، فهو الذي رفع مكانتها من جارية إلى خانم بعد إنجابها ابنته نعمات، ولكن ذلك لم يمنعها من خيانته. وكذلك ابنة الباشا التي تزوّجت ممّن صنعته، ولم تتسامح مع طبقته المتواضعة، ثم أودت به إلى السجن، وكذلك أقرب الخدم إلى الباشا، الذي تجرّأ على إقامة علاقة سرية مع زوجته، وتفكيره في الإبلاغ عنه لسجنه.
أمّا خارج البيوت، فتُصوّر الروايةُ الحياة مزدهرةً بإعادة الدستور والتغييرات القادمة، وحرية الصحافة والشعور بنسمات عهد جديد قادم، كما صوّرت لحظة صعود "جمعية الاتحاد والترقّي" التي مثّلت الحماسة للتغيير والتحديث للدولة العثمانية، ولحظة تراجعها في مكان حكمته الاضطرابات والتحوّلات والطريق المسدود. ومنحت الرواية صورةً مغايرةً للسلطان عبد الحميد الذي بدا في كتب كثيره كسلطان قويّ ومستبدّ ومتفرّد بالحكم والسلطة، بينما قُدّم هنا بملامح حيادية جديدة تغلّب مصلحة الدولة وتعمل لإنقاذها.
Profile Image for Ahmet  Kaya.
65 reviews9 followers
September 30, 2016
Sultan Hamid Düşerken, 2. Meşrutiyet'in ilanından Hareket Ordusu'nun 31 Mart Olaylarını bastırdığı döneme kadarki süreci, 40 yılı aşkın Osmanlı yüksek bürokrasisinde Maliye Nazırlığı dahil çeşitli kademelerde geçiren zeki, çıkarcı ve yaşlı bir paşa, onun yine zeki ve ihtiraslı kızı ve ona aşık olan İttihat-Terakki cemiyetinde etkin bir binbaşının hayatlarını merkeze alarak anlatan muazzam bir eser.

Kitabın yazarı Nahid Sırrı, karakterleri oldukça derin ve detaylı aktarmış, ancak üslubu o kadar şahane, kurgu o kadar güzel ve olay örgüsü öyle titizlikle işlenmiş ki yazarın karakterlere ilişkin uzun tahlilleri bile okuyucuyu zerre kadar sıkmıyor, kitap bir solukta okunuyor. Özellikle kitapta geçen diyaloglar sırasında ve sonrasında karakterlerin esas düşüncelerini ve niyetlerini yazarın ironik bir üslupla aktarması inanılmaz keyif vericiydi.

Romanın odaklandığı dönem, Osmanlı Devleti'nin belki de en çok merak edilen ve tartışılan dönemine de ışık tutuyor. Esasen bir yönüyle eski dönemin bilgili, görgülü, fakat fazlasıyla despot, çıkarcı ve boğazına kadar yolsuzluğa bulaşmış zevatı ile yeni dönemin saf, idealist, temiz niyetli, lakin tecrübesiz ve askerlik mesleği dışında fazlasıyla cahil efradı arasındaki mücadeleyi de zımni şekilde irdeleyen kitap, 700 yıllık imparatorluğun da sonunun gerçekten geldiğini hissettiriyor; dahası gelmesi gerektiğini de düşündürtüyor.

Kitabı okurken sık sık Kevin Spacey'in başrolde oynadığı House of Cards adlı dizinin tadını da aldım. Kitabın İngilizce çevirisi var mı bilemiyorum ama dizinin yönetmenlerinin kitaba bir göz atmış olduğunu düşünüyorum. Çok güzel, çok eğlenceli bir roman, ben çok beğendim. Osmanlı'nın son dönemi ve Türk modernleşmesine meraklı herkese de tavsiye ediyorum.
Profile Image for Mehmet Serdar.
7 reviews1 follower
July 9, 2019
Eedebiyatımızın açık ara en iyi tarihi romanı, genel klasmanda ise en iyi 20 romanından biridir.
10 reviews
June 2, 2023
Kadındaki iktidar hırsı erkekteki aşk(!) ancak bu kadar güzel anlatılırdı..
Profile Image for Sümeyra.
253 reviews2 followers
June 15, 2025
Tutkulu, hırslı bir kadının kendisine aşık bir adam üzerinde kurduğu mutlak hakimiyet.
Kanuni Esasi’nin ilanından 2 yıl sonra çıkan 93 Harbi ile son bulan I. Meşrutiyet.
İttihat ve Terakki’nin baskıları ile 30 yıldan sonra mutlak monarşinin son bulması, II. Meşrutiyetin ilanı, ayan heyeti, mebusan meclisi, nazırlar, 31 Mart Vakası, sürülenler, gözden düşenler, kişisel çıkarlarını, güç sarhoşluğu ile bir memleketin bekasından üstün tutanlar…
Nimet, Örik’in henüz yeni okuduğum Kıskanmak kitabındaki Seniha’nın önüne geçti antipatikliği ile. Seniha’nın en azından bir sevilmemişliği vardı kendini mazur gösteren. Nimet’in ise aşk da dahil, tüm duyguları ve insanları, güzelliği ve paşa kızı olarak doğmuş olmanın gücü ile kukla gibi oynatmasını mazur gösterecek hiçbir şey yok.
Hesaplanmış duygular, riyakar davranışlar.
Pürü pak kötücül bir karakter.
Erkeklerin bu kadar saf ve aşktan gözünün kör olacağına inanmadığımdan, arkadaşlarını satan, erdemlerinden bir kadın uğruna vazgeçen, bukalemun gibi yanar döner renkte, bir özgürlükçü bir monarşi destekçisi olan Şefik de aynı çizgide kaldı benim için.
Abdülhamid sevilir mi, sevilmez mi? İyi midir kötü müdür?
Şimdilerde her ne kadar iadeyi itibar çalışmaları yapılsa da kitabın yazıldığı dönemde onu yorgun, bezgin ve mağdur bir karakter olarak yazmak cesaret istemiştir Sayın Örik. Tebrikler.
Yıldız Saray’nı geçtiğimiz günlerde gezmiş bir okur olarak, bunca güç, zenginlik, gösterişin sadece belli bir aileye mensub bir birey olarak doğmakla kazanılmış bir hak olmasını, desteklediğimi söyleyemeyeceğim. İşin ilginç tarafı 21. yy’da, ekonomisi ve eğitimi ile üst sıralarda yer alan ülkelerin parlamento binalarının (Londra, Westminster Saray’ı) Avam ve Lordlar girişinin ayrı olduğunu da gördü bu gözler.
Biz, o zaman da bu zaman da hep proleterya, hep avam, hep taşralı… İstanbul’a yerleşmek rüyası belki de bundan. İçses: Saçmalama:)
Profile Image for Bilgen.
238 reviews17 followers
November 16, 2021
kitabın ilk yarısı ile sonu arasında biraz fikrim değişti.
ilk yarıda dil çok zorlamadı beni sanki. özellikle son kısım tarihi olaylarla birlikte değerlendirince anlamakta zorlandım. ama başından sonuna kadar sürükleyici bir kitap bence. eski kelimeler haddinden fazla kullanılsa da insan elinden bırakamıyor. karakter analizleri harikaydı. kötüsüyle ve kötüsüyle her şeyi anlatmış yazar:) hakikaten evlat olsa sevilmeyecek cinsten hepsi. hırs, entrika, aç gözlülük ne ararsan var. nimet çok göze çarpsa da bence kocası refik ondan aşağı kalmaz. babası şahabettin desen o daha başka! yazarın bir başka kitabını da okumak isterim

Profile Image for Yusuf.
115 reviews6 followers
October 27, 2015
Türk demokrasi tarihinin başlangıç dönemine bakan bir eser. Dili biraz ağır olmasına rağmen tavsiye ederim.
Zevkle okuyacaksınız.
Profile Image for Brczdn.
391 reviews17 followers
May 21, 2023
Yazarın okuduğum üçüncü kitabı. Artık dili konusunda söz sahibi olabilirim bir nebze de olsa. Mükemmel Türkçesi ile yine hem ruhuma hem aklıma dokundu.
Sultan Hamid in tahttan düşürülme süreci, ittihat ve terakki cemiyetinin yönetimi ele geçirirken kendi kişisel hırslarına yenilmeleri anlatılıyor. Üstelik o dönem yaşamış birinin gözünden anlatıldığı için de çok kıymetli.
Yazar için sultan hamid hayranı gibi yorumlar yapılmış zamanında. Bence vatansever biri diyebilirim ama diğe yandan sultana karşı oynanan oyunları da açıkça anlattığı için öyle bir intiba uyanabilir. Açıkcası bana hayranlık hissiyatı geçmedi.
Elden ayaktan düşen ve zamanında devleti soyup soğana çeviren bir paşa yaşlandıkça gözden çıkarılıyor. Fakat paşanın bütün devlet işlerini anlattığı aslında her şeyin arkasında babasını yöneten hırslı bir kızı var. Ve bu kız gerek söylemleri ile önce babasını sonra da yaptığı evlilikle kocasını kendi siyasi hırslarına kurban ediyor.
Profile Image for Gülen Sinem.
26 reviews3 followers
February 25, 2024
Karakter tahlilleri müthiş. Politik oyunları takip etmek satranç müsabakası izlemek gibi keyifli.
Profile Image for shutterbug423.
136 reviews17 followers
September 13, 2010
İlber Ortaylı bu hafta Milliyet Pazar'da Kösem Sultan hakkında yazdığı yazının sonunda şu satırlara yer veriyor :"Aşağı yukarı her milletin tarihinde iktidara karışan hükümdar yakınları, hatta bizzat iktidarı kullananlar vardır. Rusya tarihinde Naibe Sofya, Fransa tarihinde Katrin de Medici, Roma tarihinde Livia ve Agrippina gibi... Kösem Sultan üstelik devlet çocuk padişahlara kaldığı zaman, resmen naibe-i saltanat olduğu için bu hakimiyeti ele geçirmiş sayılır...Kösem’den evvel hanedanın büyük annesi sayılan (zira hanedan soyca Kanuni Süleyman ve Hürrem Sultan’ın çocuklarından yürümüştür) Hürrem Sultan’ın etkisinden söz edilir. Olaylarda Hürrem’in padişah üzerindeki siyasi etkisi tarihçiler tarafından abartılmaktadır. Ümmühan Sultan ve Safiye Sultan gibi 16. yüzyılın ünlü sultanlarından ise siyasi iktidar sahipleri olarak değil, daha çok adam kayırmacılık ve rüşvet mekanizmasından söz etmek mümkündür." Bu satırlarla Ortaylı Osmanlı'da kadınların etkisinin abartıldığını ve kadın etkisinin diğer imparatorluklarda olduğundan daha çok olmadığını ve bu etkinin de çoğu zaman irtikap yolu ile işlediğini söylüyor ama edebiyatımızda ya da dünya edebiyatında Osmanlı haremi üzerine yazılan kitapların çoğu kadın tesiri üzerine. Reşad Ekrem Koçu'nun unutulmaz eseri Kösem Sultan bunu çok iyi ortaya koyuyor. Ann Chamberlin ve Solmaz Kamuran'ın yazdığı kitaplar da öyle. Nahid Sırrı'nın daha önce KISKANMAK kitabını okuduğum için bu kitaptaki ana karakter Nimet'in de belli ihtiraslara sahip, çıkarcı bir kadın olması ve yazarın onun bedensel arzularına işaret etmesi beni hiç şaşırtmadı. Kitap "Abdülhamit Düşerken" diye beyazperdeye uyarlanmış olsa da Abdülhamit'e "Sultan Hamid" diye hitap etmek ona olan bağlılılığın ve sadakatin bir sembolü gibi. Abdülhamit daha çok onun muhalifleri tarafından kullanılan bir tabir. Romanın kapsadıpı zaman dilimi İttihat Terakki'nin temmuz 1908'de Abdülhamit'e Meşrutiyet'i kabul ettirmesiyle 31 Mart Vakası'nı bastırmak için Selanik'ten yola çıkan Hareket Ordusu'nun Nisan 1909'da Istanbul'a girişi arasındaki zaman dilimi.Kitabın adı sizi yanıltmasın zira Abdülhamit'i bir roman kişisi olarak görmeyeceksiniz. Roman 40 yıllık vezir ve 60 yıllık devlet memuru Mehmet Şehabettin Paşa'nın 80 yaşına gelmesine karşın hala iktidar ve sadaret hayaliyle yaşadığı bir dönemde etkisini iyice artıran İttihat ve Terakkicilerin yargılanmasından sıyrılmak için İttihatçı Binbaşı Şefik ile kızını evermesi ve daha sonra Şefik'in meclise girmesi ve Paşanın ölümüyle kızı Nimet'in kocasından nazırlığı bırakın sadrazamlığı bile padişahtan istemeye kocasını sürükleyişinin öyküsü.Sğlam bir tarihi bir roman olmasına rağmen doğrusu Örik'in Sultan Hamid dediği padişahı bir roman kişisi olarak görmeyi tercih ederdim doğrusu çünkü Nimet'in iktidar hırsıyla kocasına yaptırdıkları ve ilerleyen süreç yer yer insanı sıkıp sürükleyici olmaktan uzaklaşabiliyor diyebilirim.Yine de o zaman dilimi hakkında bir şeyler bilmek ve Osmanlıca kelimelerden sıkılmayan biri olmanız gerektiğini hatırlatmakta fayda var.Zira hu roman Koçu'nun Kösem Sultanı gibi hayal gücünüzü sürekli çalıştıracak bir kitap değil.

http://www.zooomr.com/photos/shutterb...
Profile Image for Özgür Oklap.
44 reviews11 followers
December 27, 2020
Sultan Hamid'in 1908 Temmuz'unda meşrutiyetin iadesini irade buyurmasıyla başlayıp, Hareket Ordusu'nun 31 Mart ayaklanmasını bastırmak için İstanbul'a gelmesiyle sonlanan bir değişim, dönüşüm romanı Sultan Hamid Düşerken. Koyu, yoğun bir istibdattan meşrutiyete doğru evrilen yönetimsel bir altüst oluşu, bir devrin kapanıp bir diğerinin açılışını, olayların kronolojisine uygun bir şekilde anlatmaz sadece roman; aynı zamanda yeni dönemin yarattığı çıkar çatışmalarını, İttihat ve Terakki odaklı iktidar ilişkilerini, her devrin insanlarını, gerçek ve kurmaca karakterlerle gözler önüne serer. Böylece romanın yaslandığı 'tarih', sadece romanın akışını, olayların sırasını belirleyen, ortaokul ya da liselerde anlatılan 'kuru tarih' olmaktan çıkar ve romanın kahramanlarını, onların davranışlarını da biçimlendiren bir göreve soyunur. Bunu da istibdat zengini, Abdülhamid'in her daim paşası Mehmet Şehabettin, - özellikle - kızı Nimet Hanım ve İttihatçı Şefik Bey'in hem birbirleri ve iktidar çevreleriyle olan ilişkilerini hem de iç dünyalarında yaşadıkları çalkantıları, gel-gitleri gerçekçi ve derinlikli şekilde aktararak yapar. Sultan Hamid Düşerken'i güçlü bir roman yapan da budur kanımca. Yani romandaki bireylerin tarihsel ve toplumsal olanı düşünce ve davranışlarında yansıtması...

'Özellikle' kelimesini Mehmet Şehabettin Paşa'nın kızı Nimet'in önüne boşuna koymadığımı belirteyim. Türk edebiyatının özenle çizilmiş, önemli roman karakterlerinden biri olduğu hükmüne kolayca varabilirsiniz roman boyunca. Güçlü, tutkulu, son derece hırslı, kendi ikbal ve geleceği için yapmayacağı şey olmayan, bencil, insanlara mevkilerine göre, hemen her zaman tepeden bakan ve onları iktidara olan mesafeleriyle değerlendiren, bütün hareketlerini maddi çıkarlarına göre şekillendiren bir kadın resmediyor Nahid Sırrı Örik. Hamid'in düşüşünün, paşa babasının ve dolayısıyla ailesinin de düşüşü, zenginliklerinin bir anda sıfırlanışı, aşağılanışları demek olduğunun farkında olan Nimet'in İttihatçı Şefik Bey'den yardım istemesini, iktidarda onlar olduğu için onunla evlenmesini ve onu bir kuklaya döndürmesini adım adım ve detaylarıyla anlatıyor. Geriye ülküsünü satmış, hatta 31 Mart ayaklanmasını bastırmak için harekete geçen eski arkadaşlarını durdurmak için Hamid'ten yetki dilenen Şefik Bey adında bir posa kalıyor.

Güçlü ve bellek kazandıran/tazeleyen bir roman okumak istiyorsanız, Sultan Hamid Düşerken'i okumanızı öneririm.
Profile Image for Gün.
157 reviews24 followers
April 22, 2019
Bir ailenin yükseliş ve çöküş hikayesi, Osmanlı'nın en tartışmalı dönemi ile beraber muhteşem bir Türkçe ile anlatılıyor. Kitap 2. Meşrutiyet'in ilanı ile başlarken, Hareket Ordusu'nun İstanbul önlerine gelişi ile sona eriyor.

Karakterler oldukça detaylı anlatılmış, Nimet karakteri ise harika betimlenmiş, neredeyse kanlı canlı olarak gözümün önünde canlandı, hatta bir çok yerde bahsedildiği üzere Rus klasiklerindeki hırslı kadın karakterlerin bir yansıması gibi geldi.

Nahid Sırrı Örik'in Kıskanmak kitabını almış ancak henüz okuyamamıştım, Sultan Hamid Düşerken'i ise tesadüfen alıp okumaya başladım, oldukça beğendim, döneme dair farklı bir şeyler okumak isteyenlerin ilgisini çekecektir.
Profile Image for G. İlke.
1,279 reviews
February 10, 2025
"Çağdaş Türk Romanı" dersinde bahsi geçen kitaplardan biri olduğu için okumanın benim için iyi olabileceğini düşündüm. Nahit Sırrı Örik'in sevilen ve övülen bir yazar olarak ismini sürekli duyduğum için uzun zamandır okumak istediğim bir yazar olması da bu seçimde etkili oldu elbette. Dilini ve üslubunu çok beğendim. Akıcı bir metin, anlaşılabilir bir Türkçe kullanmış. II. Abdülhamit'in Kanun-i Esâsî'nin ilanından sonra yavaş yavaş pasif hâle gelişinin sadaretteki paşalar ve onların hayatını nasıl etkilediğini Mehmet Şahabettin Paşa ve ailesi üzerinden anlatmış Bay Örik. İyi ki okumuşum dediğim kitaplardan biri oldu. Tavsiye ederim. =)
Profile Image for Fethi Naci.
125 reviews180 followers
Read
January 18, 2014
#22
Nahid Sırrı Örik'in gönlü de, kafası da Sultan Hamid'den yana... Sultan Hamid'den yana olması da toplumumuzun belirli bir tarihsel kesitini bütün gerçekliğiyle yansıtmasına engel olamamış... Sultan Hamid Düşerken'in bugün ilgiyle okunmasının nedeni budur: Nahid Sırrı'nın toplumsal bilgilerle yetinmemesi, roman yazdığını hiçbir zaman aklından çıkarmayarak, toplumsal'ı kendinde yansıtan birey'i yaratabilmesi.
Profile Image for Sevi.
6 reviews
January 28, 2013
"İkinci Abdülhamid ayağa kalktı ve hiçbir şey düşünmemek, herşeyi unutabilmek nimetini türlü zehirde arıyan bir bedbahtın isticali içinde güvercinlerinin bulunduğu yere, onları seyre, onların manzaralarını ve oynayışlarını seyrederek bir haz duymaya, duyarsa bu hazla avunmaya gitti".
s.229
Profile Image for Tunc Guven.
20 reviews
Read
March 11, 2023
II. Meşrutiyet'in ilanıyla beraber İttihat ve Terakki yükselmektedir. Abdülhamid'in çevresindeki Mehmet Şahabettin Paşa görevini kaybetmiştir. Zamanında rüşvet aldığı haberleri de gazetelerde çıkınca evinin yağmalanması ihtimali ortaya çıkınca kızı Nimet babasına yardımcı olmak için Cemiyet'e gider ve Edirneli ve Cemiyet'in geleceği parlak askerlerinden Şefik'e derdini anlatır. Bu esnada güzelliğini de kullanan Nimet, Şefik'i kendine aşık eder. Şefik aileye yardım eder ve daha sonra Nimet'i Paşa'dan ister. Nimet bunu kabul eder ancak babasının meclise geri dönmesini ve Şefik'in mebus olması şartını getirir. Şefik tüm bunları yerine getirir ve Nimet'le evlenir. Güzel ve zengin Nimet böylece gücü ele geçirmiş, Şefik'i kendi çıkarları için kullanmaya başlamıştır.
- Wikipedia
Profile Image for Gozde Erdemir.
47 reviews17 followers
March 31, 2025
Kitabı Üç İstanbul’un üzerine okudum. Süreklilik ve atmosferi anlama açısından çok mantıklı bir kararmış ama Üç İstanbul’un oyunlu, neşeli, leziz dilinden sonra kuru ve ciddi geldi. Ama yine de Örik’in müthiş karakter yarattığı gerçeği ortada.

Bir de, memleketin şu an geçtiği süreçte bu kitabı okumak bende acayip bir umutsuzluk yarattı; tarihin tekerrür edeceği korkusuyla ve bu memlekette hiçbir şeyin değişmediği düşüncesiyle doldum.

Benim için genel olarak zamanlama kurbanı oldu ama güzel roman. Kafanız temizken okuyun.
Profile Image for A. Rahman Terzi.
54 reviews4 followers
September 5, 2021
2. Meşrutiyetin ilanı ile Hareket Ordusu’nun İstanbul’a girişi arasındaki süreçte geçen oldukça akıcı ve ilgi çekici bir roman. Değişen güç dengeleri ve oluşan yeni dengeler arasında bir yer kapma telaşı, risklerin ve fırsatların çok yoğun hissedildiği bu kaotik dönem, oldukça iyi şekillendirilmiş realist kahramanların hikayesi üzerinden çok güzel kurgulanmış. Aristotales’in ‘İnsan politik bir hayvandır’ sözünü haklı çıkartan bir eser.
Displaying 1 - 30 of 46 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.