Kalırsa bir soru kalır benden Yanıtı var mıdır bilmem? Yazar elim upuzun bir şiir Söyler dilim içli bir türkü Kalırsa bir soru kalır benden Gökte yıldızdır o, toprakta gömü.
Kalırsa bir soru kalır benden Bir de üç beş şiir, iyi kötü...
Ah! , nasıl başlanabilir aylardır yanımdan ayırmayıp her sayfasını içselleştirdiğim bu kitabın yorumuna. 'Artık yaşamaktan öte bir seçim kalmıyor bana' derken, 'Dünyanın ölümünü gördüm' de diyor. Öyle çelişik, öyle yaşam arzusuyla dolu bir yandan uçurumun kenarında.
'Ey yıllardır dünyaya karşı kurduğum barikat Koru kendini güneş arkadan vurabilir' ... dizesiyle çoşkulanıp
'Ölümün rengiyim demeye dilim varmıyor.. Ölümün önsözüyüm olsa olsa ... diyerek depresif tarafa sürüklüyor.
Yolda, kumsalda, kanepede, doğada, manzarada, .. her yerde eşlik etti Ahmet Erhan bana, şehirler arası kişiler arası yollar gördü, başka zihinlere ulaştı, bazı şiirlerini ses kayıtları yaptım yakınlarıma, üstü defalarca çizilmiş notlar alınmış sayfaların fotoğraflarını çektim gönderdim, notlar aldım çokça. Öyle tek seferde bitirilebilecek bir kitap değilmiş onu anladım.
Günlük hayattaki kelimelerime yerleşti deyişleri, dilime pelesenk oldu. Artık hayatımda 'tüm isalarımı çarmıha gerdim' 'her şey bir kapıyı aralamakta başlar' 'bir taşı kaldırmakla başlar' 'aykırı..' 'ölmek yasak'.. çokça kelimesi var Ahmet Erhan'ın.
'Mağaralara ilk bizon resmini çizdiğimden beri Kaç tufan koptu? Kaç savaşta, kaç bin kez öldüm? Kybele'nin son oğluyum ben, Soyu tükenmiş bir varlığım, Kalmadı gücüm..
Öyle çok dize var ki yazayım aktarayım diye yerimde duramadığım, şiire dair bakışımın 'miladı' oldu bu kitap. Kitabın içindeki Milattan önce ve milattan sonraki şiirler gibi. Ah diye bitirilebilir bu kitap yorumu ancak, Ah!.
*Dört Hayır ile tanışmıştık ilkin. “Hayır hayır hayır hayır Gökyüzünde bir çapak gibi duruyorken güneş Evde oturmak bana göre değil …Hayır hayat hayır ölüm hayır su hayır toprak …Hayır yalnızlık hayır kimsesizlik hayır sıla hayır gurbet …Hayır akşam hayır yol hayır otobüs hayır ev …Hayır hayır hayır hayır Kardeşler, bu dünya bana göre değil Kötü basılmış bir kitap gibiyim Çamur duygusu veriyorum okuyana …Ey hayat, seni sevdiğim için özür diliyorum Duruyorum önünde, düğmelerim ilikli, aklımın ipleri çözük” *Dedim bu adam da kimmiş? Yalnızlık ve ölüm üzerine şiirlerle yer yer melankolik halimi agreve eden bir şair oldu kendileri. Kova burcunda, 8 Şubat 1958’de, Mersin’de adı Ahmet Erhan konulan bir yaşam karikatürü. Şiirlerinde portakal çiçekleri ile teneşir yan yana Bir de gökyüzü ve deniz Ve yalnızlık ve ölüm Ve bira ve rakı Tam bir yaşama uğraşı… ***** “”-Yalnızlığın taşları takılıyor ayaklarıma.. -Bugün oturdum ölümü düşündüm Yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken -Anladım ki artık herkes bayraksız bir ülkeydi Beyinler telörgülerle çevriliydi, yürekler mayınlarla. -Akan su kiri, yaşayan insan acıyı tutmaz -Gene şiirlere dönmeliyim, öyle kırgın Öyle yalnızım ki, sığmıyorum sözcüklere -Yaşamak, seni seviyorum Demenin başka türlüsü… -Acımı Anlamıyor musun yüzümden? Bir kez olsun duy beni Sözcükler Araya girmeden! -Sevgili ölüm Artık anlıyorum şimdi anlıyorum Ben hep yaşayarak Seni büyütürmüşüm Gün gün… -Su olsaydım donardım, hiç değilse kendi sınırlarımın bilincine varmak için -Bin acı birikse ancak bir şiir doğurur -Geç oldu, çok geç oldu kalbim… -Matarana alkol, ekmeğine tuz, şiirine ölüm düştü”” ****** *Sürekli aklından şiirlerini yakmak geçse de, yakmamış Sürekli aklından ölüm geçse de, ölememiş bir şair Ahmet Erhan…
"Alacakaranlıktaki Ülke" kitabı aynı tema çerçevesinde yazılmış başarılı şiirlerden oluşuyor,ki zaten şair bu kitabıyla Behçet Necatigil Şiir Ödülünü kazanmıştır ancak benim öznel olarak en çok beğendiğim kitabı "Ölüm Nedeni Bilinmiyor" oldu. Şairin dili akıcı, kitabı okuyarak şairin iç çatışmaları ve dönemin siyasi atmosferi hakkında bilgi edinmek de mümkün...
It became one of my favorite poetry books I have ever read. Especially 'Alacakaranlıktaki Ülke' is such great work! He has a different kind of writing style, so pure, not splendent at all. However, he made us feel his pain through lines.
"Acımı Anlamıyor musun yüzümden? Bir kez olsun duy beni Sözcükler Araya girmeden!" İyi ki geçmişsin bu dünyadan Ahmet Erhan. Kalbimize işleyen bu dizeleri yazmışsın.
Paltomun bir cebine ölümü, bir cebine hayatı koydum Bir cebine sevinci, bir cebine acıyı Bana gelişini senin, sonra benden kaçışını Paltomun bir cebine kahramanlığı, bir cebine korkaklığı koydum Bir yanına dostlarımı, bir yanına düşmanlarımı…
Ne kadar çok şey var bu dünyada Nefret edilecek ve sevilecek olan.
Paltomun bir cebine aklımı, bir cebine yüreğimi koydum. Ancak böyle yürüyebildim . Okuduğum en özel şiir kitaplarından oldu Burada Gömülüdür ve herkese ne kadar tavsiye etsem az kalır. Ölüm, yalnızlık, acıyla bütünleşmiş bir şair Ahmet Erhan. Şiirleri içini kanatarak dökülmüş sayfalara. Birçok duyguyla okudum ama en çok da neden bu kadar geç kalemiyle tanıştığımı sorguladım. Elimden gelse kitaptaki belki yüz şiiri buraya yazmak isterim ama sadece 1 şiirini koydum. Kalanını, kitabı alıp siz okuyun isterim. Söylememe gerek yok sanırım favorilerimden oldu.
Hiç bitsin istemedim ondan uzun uzun günlere yayarak okudum. Ahmet Erhan'la bu kadar geç tanıştığım için üzüldüm. Çok güçlü insani etkileyen bir şiiri var. Ölümü, intiharı ve yalnızlığı etkileyici bir şekilde şiirlerinin konusu ediyor. Ne çok sevmiş bu ülkeyi. Ne yazık kı ülkemiz hâlâ alacakaranlıkta. Benim gibi hisseden dünyaya bakan bir şair Ahmet Erhan. O nedenle daha fazla etkilendim.
Burada Gömülüdür Cilt 1'de bir araya getirilen şiirlerinin ana teması ölüm ve yalnızlık. Genç yaşında sahibi olduğu Behçet Necatigil Ödülü'nün töreni esnasında orada bulunan Edip Cansever ona, "Evlat ne çok bahsetmişsin, daha gençsin oysa, kimden öğrendin ölümü..." diyecektir. Ahmet Erhan yakın arkadaşlarının, dostlarının ölümlerini görmüş ve bence şiirlerinde yaşadığı bu acıyı okuyucusuna hissettirebilen, kalemi kuvvetli, kelime seçimleri özenli bir şair. Aynı zamanda aykırı muhalif ve çelişik tavırların birleşimi bir karakter. Bazen karamsar bazen yaşama sevinciyle dopdolu bir adam. Şiir seven okurların şans vermesini tavsiye ederim. * Yüzüme öyle dönüp dönüp bakma Bana artık her şey yakışır Terzim dünya çünkü, o ki kimlere neleri yakıştırdı, Günlerini ölüme teyelledi Ölümlerini unutuluşa kopçaladı * Sevgili dünya, yol arkadaşım Ülkem alnında bir yara bandı gibi durur Ne biçim bir çağa düştüm Enlemler boylamların ardından konuşur * Ve Türkiye'de şair olmak Gerçekten gülünç bir şeydir: Kutuplarda yangın! Kalbim, bugün başka biriyle çıkma Kötüyüm, dalsızım, duraksızım...
Şairin 1981'den 2008 yılına kadar yayımlanmış şiirlerini iki ciltte toplanmış. Birinci cilt; 1992'ye kadar yayımlanan şiirleri. Şiirlerin teması; 80 darbesinin yarattığı baskı ve korku ortamı,hüzün. Ölüm Şairin hüzünlü bir anlatımı var.... şair; alacakaranlıktaki ülke kitabıyla behçet necatigil ödülünü almış. Alacakaranlıktaki ülke, eğer ahmed arif okuduysanız, ahmed arifin etkisini hissedebilirsiniz. İki şair de faşizme karşı. Ve ahmet erhan ödülü sonuna kadar hakketmiş. Sonraki şiirlerinde ise; biraz cahit sıtkı, biraz behçet necatigil, ama daha çok ümit yaşar etkisi hissettim.Şair; 78 kuşağının önemli şairlerinden biriymiş. Pek kimse bilmezmiş. Üzüldüm buna. Muhalif gazeteci ve çoğumuzun severek dinlediği,iktidar yalayıcılarının hoşlanmadığı nihat genç ile arkadaşmışlar.
Alacakaranlıktaki ülke'yi dikkatlice okuyun. Günümüze nasıl benzediğini göreceksiniz...
Cildin, açılışı en iyi kitapla açmak gibi bir çaresizliği var (Alacakaranlıktaki Ülke bu ülkede yazılmış en iyi 5 şiir kitabından biridir büyük ihtimalle, en azından benim okuduklarım arasında öyle) o yüzden sonlara doğru tempo düşüyor gibi hissettiriyor ama gerek bütün şiir gerek cümle bazında olsun uzun süredir okuduğum en insani, en dokunaklı, en güçlü şair yapıtlarından.
"Başımı avuçlarıma alıp sıksam ne olur Çıkarabilir miyim beynimdeki kara suyu? Bir çiçek tarlasına dönüştürebilir miyim Aylardır önünde durduğum bu dipsiz uçurumu?" s.69