Mine Söğüt'ün Pınar Kür ile yaptığı uzun sohbetin kitabı Aşkın Sonu Cinayettir, bir kadın yazarın dünyasına bir başka kadın yazarın rehberliğinde yapılan bir ziyaret.
"Aşkın o zamanki tanımı neydi sizin için?"
"İnsan gençken aşkın tanımını yapmayı düşünmüyor ki, yaşıyor sadece ve biraz aptalca. Aşkın tanımını yapmak için onu birkaç kez yaşamak, yaşın da kırka gelmesi gerekiyor galiba.Gençken derin sandığın duygular aslında epeyce yüzeysel. Olanakların sınırsız, vaktin sonsuz sanıyorsun... Daha doğrusu pek düşünmüyorsun, hayatın bir sürü son içerdiğini aklına getirmiyorsun.
Gene de, o zaman bilincinde değildim tabii, ileriki yıllarda yaptığım analizler sonucu anladım ki, aşk benim için her zaman mutluluktan çok mutsuzluğu içermiş.En mutlu olduğumu sandığım anlarda hep mutsuzluğu beklemişim.Son diye bir şeyi aklıma getirmediğim zaman bile bilinçaltımda bir yerde hazırlanıyormuşum sona. Bitmeyen aşk yok yani, ama bunu sonra konuşuruz."
Mine Söğüt (1968, İstanbul), Türk gazeteci, yazar.
Babası bir deniz subayı olan Mine Söğüt, ortaöğrenimini Kadıköy Kız Lisesi’inde tamamladığı 1985 yılında babasını kaybetti. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümünde girdi.
Gazeteciliğe 1990 yılında Güneş Gazetesi’nde başladı, İnsan Hakları Servisi’nde muhabirlik yaptı. Güneş Gazetesi’nin kapanmasından sonra Tempo Dergisi ve Yeni Yüzyıl gazetesinde çalıştı.
1993 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği yarışmada, Haber dalında mansiyon aldı. 1996-2000 yılları arasında Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı. 1999-2001 yıllarında Öküz dergisinde yazdığı yazılarla tanındı. Profesyonel gazeteciliği bırakan Söğüt, 2001-2005 yılları arasında Cihangir Postası adlı yerel bir gazetenin gönüllü editörlüğünü yaptı.
Pınar Kür’ün öykülerini romanlarını ve eleştirilerini hep çok severek okudum, Mine Söğüt’ün yaptığı nehir söyleşiyi nasıl gözden kaçırdım bilmiyorum, kitabı elimden bırakamadan okudum ve yazarı neden çok sevdiğimi tam olarak anladım.
Nehir tadında akıp giden nefis bir söyleşi olmuş. Çocukluğundan, ABD, Fransa günlerine, aşk/evliliğe ama en çok da edebiyata, tiyatroya geniş bir spektrumda daha yakından tanıdım Pınar Kür'ü. İtiraf etmeliyim ki yer yer bazı şeylere şaşırdım örneğin; gençliklerinde bir ara ruh çağırmışlar ki kafamdaki Pınar Kür'e zıt bir profil hissettirdi. Yine çocukluğunda kardeşine göre daha az sevildiğini düşünmesi de şaşırttı beni. En çok şaşırdıklarımdan uzun vadeli düşünmediğini, gündelik yaşayıp düşündüğünü söylemesi ve kendine pek de özen göstermemesine bağlı sigaraya düşkünlüğü oldu. Aşk, aldatma, evlilik konusunda yer yer aykırı gelebilecek, tartışmaya değer fikirlerini gördüm. Pınar Kür yeni nesilce bilinmeyen ya da unutulmuş bir yazar olduğunu düşünebilir ama en azından yeni nesilden bende değeri yüksek, anlattıkları hep altını çizdiğim, bir yere not ettiğim türden önemde. Pınar Kür'ün kalemini çok seviyorum💘
güzeldi, keyifli bir okuma sundu fakat bir zaman sonra boğuluyormuş gibi hissettirdi. bunun sebebi galiba biraz tekrara düşmesi olabilir. yine de sevdiğim, bana bir şeyler katan bir kitap oldu. mine söğüt'ün pek çok kitabını okumuştum, kendisini epeydir severim. pınar kür ile ise önceden ismini tabii ki de duymuş olsam da bu kitapla oldu. en büyük pişmanlığım kitaplarını okumadan okumuş olmam bu söyleşiyi. büyük bir ahmaklıktı bu maalesef. bunu fark ettiğimde ise kitabı yarıda bırakamadım bitirdim öyle ya da böyle. yani siz siz olun, ilk önce kitaplarını okuyun. bu şekilde daha anlamlı olacağını düşünüyorum. herkese keyifli okumalar.