Çığlığı yansıtmayan tek bir dize var mıdır? Ve biz bulutlara gömdük çocuklarımızı Ve biz çocuklarımızın kirpiklerine astık babalarını Ve biz öldürenden hayatımızı bağışlamasını bekledik Ve biz katilimizle geleceğe şarkılar söyledik Ve biz yoksulluğun acısından sessizce uzaklaştık Ve biz kadınlarımızı arzularından tavanlara astık
Var mıdır gerçekten tek bir dize İnsanın haysiyetinden doğmamış olsun... -Aragon- (Tanıtım Bülteninden)
7 Eylül 1953 tarihinde Yozgat'ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Yozgat'ta yaptı. Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilimler Bölümü'nden mezun oldu (1978). Toprak Mahsulleri Ofisi'nde memurluk, yöneticilik yaptı ve bu kurumdan emekli oldu. 1984 yılında Yarın dergisi yazı kurulunda görev yaptı. Edebiyatçılar Derneği'nde yöneticilik yaptı.
Şükrü Erbaş, ilk şiirini Varlık dergisinde, 1978 yılında yayınlandı. "Yolculuk" adlı şiir kitabıyla, 1987 Ceyhun Atuf Kansu şiir ödülüne değer görüldü. Ayrıca, "Dicle Üstü Ay Bulanık" şiir kitabıyla 1996 Orhon Murat Arıburnu şiir ödülünü, "Üç Nokta Beş Harf" şiir kitabıyla 2002 Ahmed Arif şiir ödülünü ve "Gölge Masalı" adlı şiir kitabı ile de 2005 Ömer Asım Aksoy şiir ödülünü kazandı.
Şiir, edebiyat ve yaşam üzerine denemeler yazdı. Denemelerini "İnsanın Acısını İnsan Alır" (1995) ve "Bir Gün Ölümden Önce" (1999) adlı kitaplarında toplayan Şükrü Erbaş'ın, "Gülün Sesi Gül Kokar" (1998) adlı düzyazılarından oluşan bir kitabı da vardır.
Şükrü Erbaş'ın okuduğum ilk şiir kitabı.. Şiirleri bende yarattığı duyguya göre değerlendiriyorum. Bu anlamda kitap 2-3* ama şiirlere kötü demek haksızlık olur..
24 parçadan oluşan "Baş Dönmesi" adlı şiir ise ne güzeldi!
S53 20 Bir gönül üşümesi bu Isınmak için eğildiğin ocak külüyle boğuyor seni.
"Üç tutku yönlendirdi hayatımı: Sevgi açlığı, bilgi arayışı ve başkalarının acılarına yönelik dayanılmaz bir merhamet. Aşk ve bilgi göklere yükseltti ama merhamet her seferinde çekip yere indirdi beni. " Bertrand Russell. Bu alıntıyla başlayan bir kitap,
Şükrü Erbaş’ı çok severim. Yazdıklarında dingin, sakin ve oturaklı bir ses olduğunu düşünüyorum. Şiirleri zaten güçlü ama Pervane’de, deneme tadında kaleme aldığı anlatılar bambaşka bir imgelem gücüyle yazılmış. Bu metinlerdeki duyarlılık ve derinlik, yer yer şiiri bile geride bırakıyor.
Karacaoğlan’dan Borges’e, Javier Marías’tan Cioran’a kadar uzanan geniş bir düşünsel ve edebi alandan yaptığı alıntılar, her biri ayrı bir dünyanın kapısını aralayan işaret taşları gibi. Onun metinlerinde bir yerden sonra yalnızca yazıya değil, yazının dokusuna da kulak veriyorsunuz.
Şiirleri ise açıkçası bir kez okunup geçilecek türden değil. Her biri, çoklu okumalarla anlam katmanlarını açan, betimlemeleriyle derinleşen yapıtlar. Şükrü Erbaş’ın diliyle kurduğu dünya, hem içe dönük hem de evrensele açık bir sesleniş gibi: sade ama sarsıcı.
Bu sihirli cümlelerle bitiyor,
" Ey sözün billuru Sensin kalbimden dünyaya yürüyen hayranlık." 🖤
Normalde şiir okumam ama bir arkadaşım Şükrü Erbaş'ı sevdiğinden dolayı okumak istedim.
Şiirlerindeki sürrealizm alışık olduğum türden olmadığı halde beğendiğim kısımlar oldu. Zaman zaman resimmişçesine akılda canlanıyor. Bazıları hiçbir anlam ifade etmez gibi gözükürken bazıları da bir duyguyu çok güzel özetleyebiliyorlar. Bununla birlikte Ömür Hanım veya Hayal Hanım gibi seslenişlerini de çok hoş buldum. Vermek istediğini güzel yansıtmış.
"Bir gönül üşümesi bu Isınmak için eğildiğin ocak külüyle boğuyor seni."
Yalnızlık ağaçlardan kuşlardan gelmiyor Otlar böceklerle, bahçeler bulutlarla Dört mevsimin masalını söylüyor Sular kederlenmiyor kimsesiz akıyorum diye Balıklar denizin yedi renkli turnası Toprağın taşa borcu yok, gülün bülbüle nispeti Kediler sokaklarda birer güneş salkımı İğde kokuları, erik şıraları, ceviz boyaları…
Ey gövdesini aklının çarmıhında unutanlar Yalnızlık bizden yayılıyor dünyaya Ağzımızda kan pıhtısı arzular Topuklarımızda uzakların kararan çanı Duvarlara gömüyoruz var oluş ayetimizi.
Parmaklarının kandilleriydi Sabah diye boşluğa saldığım rüya Boncuklu cümlem Güzel söz yetmiyor taşın çiçeklenmesine Başlıyor başkalarının zamanı Alnımda gökyüzü hecesi bir kırık mavi Kapatıyorum bütün pencerelerimi
Şairin duygularını aktarma biçimi alışılmadık, imgeler yoğun olsa da aşırıya kaçmıyor herkesin anlayabileceği bir dil olmasa da anlaşılabilir paydada kalmış Ne sadece aşk diyebilirim ne sadece çevre, her şeyden biraz var - gerçek hayat gibi - böyle olması hoşuma gitti Çok beğendiğim birçok şiir ve cümle oldu Yakın zaman şiirlerinde güzel bir eser olduğunu düşünüyorum, ödül de almış Şiire ilgili iseniz okuyabilirsiniz, yeni başlıyor iseniz biraz ağır gelebilir
“Ölüm sensin bundan sonra sabahın sahibi…” s. 34
“Alnımda gökyüzü hecesi bir kırık mavi Kapatıyorum tüm pencerelerimi.” s. 29
“Tanrım Ölende mi soğuk alıyorsun öldürende mi?” s. 22
“Ve biz öldürenden hayatımızı bağışlamasını bekledik Ve biz katilimizle geleceğe şarkılar söyledik Ve biz yoksulluğun acısından sessizce uzaklaştık Ve biz kadınlarımızı arzularından tavana astık” s. 52
“... dört mevsimli bahçelerden özürler buluyorum yaşamaya...”
“Uykuların gamzelendiği bu sonsuz sabahlarda Canımda göllenen ne varsa Hayal Hanım Harf harf gönderiyorum ya serçelerin duasıyla Hepsi bir ölüm hazırlığı biliyor musun”
"Ve biz bulutlara gömdük çocuklarımızı Ve biz çocuklarımızın kirpiklerine astık babalarını Ve biz öldürenden hayatlarımızı bağışlamasını bekledik Ve biz katilimizle geleceğe şarkılar söyledik Ve biz yoksulluğun acısından sessizce uzaklaştık..."
Yazarın ilk kitabıydı benim için..belki yanlış seçimdi..kısa olduğu için bitirebildim yoksa yarıda bırakabilirdim..bu kitaptaki şiirlere pek alışamadım desem doğru olur..
Şükrü Erbaş’ın okuduğum ilk şiir kitabıydı. 2015 Dağlarca Şiir Ödülü’nü kazandığı için bu kitapla başlamak istedim. Bu yüzden beklentim daha yüksekti. Okurken zorlandığımı söyleyebilirim. Şiirler alışılagelmişin dışında, ölçüsüz ve anlamlandırmakta zorlandığım kelimeler bütünlüğüyle dolu. Şairin çok üstü kapalı bir anlatımı var. Şiirlerinde dikkatimi çeken sık sık aynı kelimeleri kullanması. Bu kadar tekrara düşmesi bende pek olumlu etki bırakmadı ama sevdiğim çok fazla dizesi de oldu tabiki. Sanırım özellikle kadın, çocuk ve bunların çekmiş olduğu acılar ile ölüm ve yalnızlık temalarını işlemeyi seviyor. Diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum. Özellikle denemeleri ilgimi çekti.
Sevdiklerimden:
“Ey gövdede çiçeklenen zaman Kendini sevmeden kimseyi sevemezmiş insan.”