Söz konusu olan, gerçek bir durumun öyküsüdür. Kahramanlar gerçektir. Yer, zaman ve olaylar gerçektir. Bilgi susuzluğuyla kavrulan, bilme ve itiraza aşık insanların, modern Donkişotların, dünyayı değiştirme pratiğini anlatmaya çalıştım. Cesaretle özverinin tutuşturduğu bir zaman dilimindesiniz. Ne kadro, ne donatım, ne miras, ne cephe gerisi, ne de kitle temeli aramayın. İnancın ve bilginin çılgınlık dönemidir; söz konusu olan. Uçurumlar gerçekte olduğundan daha küçük görünmektedir. Uzak dağların maviş dumanlı sinesinde yayılan koyun sürüsü, uyuyan bir orduyu andırmaktadır.
Gökkuşağının altından geçmek mümkündür. Bir tanka ya da bir uçağa, küçük bir bıçakla meydan okunabilir. Demirde ki pası yeşerten güçlü bir devrimci romantizmidir, söz konusu olan.
Devin cücüden, gülüncek derecede korktuğu ve elli yıllık bir suskunluğun etkisinden olsa gerek, kahramanların bol bol konuştuğu bir dönemdir.
Muzaffer Oruçoğlu, 68 Kuşağı önderlerinden yazar, şair, besteci ve ressam.
18 Mart 1947'de Kars'ın Büyük Zavot (Boğatepe) köyünde doğdu. Köyünde ilkokul olmadığı için ilkokulun ilk üç yılını komşu köyün (Küçük Zavot) okulunda, bir yılını kendi köyünde, son yılını da Kars'ta okudu. Kars Orta Okulu'nu bitirdikten sonra, Öğretmen okulu sınavlarını kazanarak Rize Öğretmen Okulu'na, iki yıl sonra da İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'na gitti. Bu yatılı okulun hazırlık lisesini bitirerek Fen Fakültesi matematik astronomi bölümüne girdi.
1969, 1970 ve 1973'de İstanbul'da yakalandı ve ömürboyu hapse mahkûm edildi. Günlerini şiir ve roman yazarak geçirdi. Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist adlı örgütün kurucusu olmaktan ve değişik zamanlardaki silahlı eylemlerinden dolayı 13 yıl 4 ay hapiste kaldıktan sonra askere gönderildi. Askerden 40 gün sonra, Mayıs 1986’da Yunanistan'a kaçtı. Fransa'da iltica etti. Yeniden roman yazmaya ve resim yapmaya başladı. Çeşitli dergilerde ve çeşitli konularda makaleleri yayınlandı.
1988'de evlenerek Avustralya’ya yerleşti. Bu kıtada ilkin iki yıllık resim ve heykel kolejini (Northern Melbourne Institute of TAFE, Greensborough) bitirdi. Daha sonra Royal Melbourne Teknoloji Enstitüsü'ne bağlı kamu sanatı bölümünde üç yıl resim ve heykel eğitimi yaptı.
Şimdiye kadar toplam altı ülkede 40'tan fazla kişisel resim sergisi açtı. 13'ü roman, 7'si şiir, 2'si masal olmak üzere 28 kitabı yayımlandı. Halen roman yazmakla meşgul olmakta, Devrimci Demokrasi gazeteside köşe yazarlığı yapmakta ve Avustralya'da yaşamaktadır.
Tohum en bilinen ve en gözde romanıdır. Romandaki "Azeroğlu" karakteriyle kendini anlatmıştır.
A firsthand account of İbrahim Kaypakkaya and TKP (M-L)'s 1972-3 era. Sadly, it is not a memoirs but a novel, so contains some fictional things too and in most cases reader doesn't know AND can't know about which parts are exactly true and which parts aren't. For example, it says that after the execution of Mustafa Mordeniz, they left a written statement about affair, but later Ali Taşyapan revealed that this wasn't how it was at all. This is just one example. Probably Muzo's most important work, but only by itself it's not a proper source. Reader must also read Ali Taşyapan's memoirs and biographies of Nihat Behram and Turhan Feyizoğlu about Kaypakkaya to have (at least generally) basic knowledge for the things mentioned.
Also I don't like language and writing style of Muzaffer in his novels (which also includes this one) that much, but this is a question for literary critics, not for me.
Muzaffer Oruçoğlu, Kaypakkaya ve yoldaşlarının Dersim dağlarındaki hikayesini, yani kendi hayat öyküsünü anlatıyor. Betimlemelerin, insani ilişkilere dair detayların bol bol aktarıldığı bu kitap ne sadece bir roman ne de sadece bir otobiyografi, iki türün iç içe geçtiği nadir örneklerden. Siyasi tartışmalara çok az yer verilip betimlemeler ve insan ilişkilerinin ön plana çıkarılması ve kitabın arka kapağında da yer alan bir nevi "Don Kişotçuluk" özeleştirisi kitaba dair tek olumsuz nokta. Bunun dışında, örgütün inşa sürecinde Dersim köylülerinin hem halk çocuklarını (talebeleri) sahiplenişi hem de muhbirliğin nasıl yaygınlaştığı gerçek olaylar ışığında başarılı bir şekilde aktarılmış. Bu otobiyografik-roman Dersim köylüsü kadınların 70'lerde toplumlaki rolüne dair de güzel ipuçları sunuyor.