Deniz Gezmiş Anlatıyor adıyla sunulan bu kitapta, bir döneme tanıklık eden en canlı belgeleri bulacaksınız. O dönemde, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla aynı cezaevinde yatan Erdal Öz, onlarla gizlice konuşma olanağı bulmuştu.
Erdal Öz (26 Mart 1935 - 6 Mayıs 2006), Türk yazar ve yayıncısı.
1935'te Sivas'ın Yıldızeli ilçesinde doğdu. 1953'te Tokat Lisesi'ni bitirdi. 1969'da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Türk Dil Kurumu Yayın Kolu’nda görev aldı. Türk Sinematek Derneği Ankara Şubesi'nde çalıştı.
12 Mart 1971 sonrasında üç kez tutuklandı. Yargılama sonucu aklandı. Tutuklu olduğu sürede Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan gibi devrimci gençlerle tanıştı ve onların öykülerini yazdı.
Cem Yayınevi’nin çocuk kitapları dizisini yönetti. 1980 yılında Can Yayınları'nı kurdu.
Edebiyat yaşamına şiirle girdi. Rasgele isimli ilk şiiri İstanbul’daki Kaynak dergisinde 1952'de yayınlandı. Seçilmiş Hikâyeler Dergisi, Varlık, Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, a, Değişim, Emek, Cumhuriyet gibi dergi ve gazetelerde şiirlerinin yanı sıra öykü ve eleştirileri de yayınlandı. "a" dergisinin kurucuları arasında yer aldı.
Eserlerinde toplum yaşamının bireylerin iç dünyasına etkilerini duygusal bir üslupla yansıttı. 1970 sonrasında toplumsal gerçekçi çizgiye yöneldi. 12 Mart döneminde hukuk dışı uygulamalarla karşılaşan tutukluların yaşamlarından yalın kesitler verdi. Baskı karşısında bireylerin yalnızlığını, direncini, umudunu etkin bir duyarlılıkla işledi.
Öz, uzun süredir tedavi gördüğü hastanede, yakalandığı akciğer kanseri hastalığından kurtulamayarak 6 Mayıs 2006 günü saat 17:22'de hayata gözlerini yumdu.
"...İşte orada ölümü düşündüm bak. Ölüm ürkütücü gelmiyor insana. Ama insan ölümü kabul edemiyor. Kesin bir gerçek bu. Bilimi düşünüyorsun orada. İki yüzyıl-üç yüzyılsonrasını düşünüyorsun. Ve bilimin insanlığa getireceklerini. Ve birden içinde bulunduğun o durum anlamsız geliyor sana. Ionesco'nun oyunları gibi bir şey.Saçma geliyor kimi şeyler sana o anda. Yaşaman gerektiğini kavrıyorsun. Bilim almış başım giderken, karşındaki bir yığın insanın ne kadar küçük şeylerle uğraştığını düşünüp acınıyorsun. İçerliyorsun. "Lanetli adamlar" diye geçiriyorsun kafandan. İnsanlığın geleceğini ve senin o günleri göremeyeceğini düşünüyorsun, insanı hüzünlendiriyor bu. Bir yanda eşsiz güzellikte bir gelecek, bir yanda o güzelim günleri göremeyeceğin duygusu. Nasılsa öleceğim, diye düşünmeye başlıyorsun." sf.39
"Bir-iki mermi kalmış. Son mermiyi kendine saklamak istiyorsun. Gerekirse vuracaksın kendini, karşıdevrimin eline düşmemek için. Bunu düşünürken ölüm korkusu yok. En küçük bir çekinme yok. Namluyu şakağına dayayacaksın. Basacaksın tetiğe; tamam. Çok rahat. Kurşunu yüreğine sıkmaya için elvermiyor, kıyamıyorsun yüreğine. Yürek garip bir değer kazanıyor orada. Kendi kendime, orada, namluyu şakağıma dayayıp öleceğimi, acı duymayacağımı, kurtulacağımı falan da düşünüyordum. Ama bir de bunun, işin kolayına kaçmak olduğu geliyor insanın aklına. Vazgeçiyorsun." sf.41
"Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir." sf.131
Deniz Gezmiş’in babasına yazdığı son mektuptan kısa bir bölüm:
“İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler. Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de tereddüde düşmeyeceğimden şüphen olmasın. Oğlun ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir.”
Erdal Öz’ün Mamak Cezaevinde iken Deniz, Yusuf ve Hüseyin’le birebir gerçekleştirdiği röportajların derlemesini içeren bu kitabı herkes okumalı. Çok sarsıcı ve bir o kadar da gerçek…