Prof Halil İnalcık, Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi tarafından dünyada sosyal bilimler alanında sayılı 2000 bilimci arasında gösterilmiştir. Ayrıca Harvard Üniversitesi gibi seçkin birçok üniversitede ders veren ve birçok ödüle layık görülen İnalcık, dünya üniversitelerinde okutulan bir isim haline de gelmiştir. 1992'de Bilkent Üniversitesi'nde lisansüstü okutulacak Tarih Bölümü'nü kurması istenen İnalcık çalışmalarına burada devam ediyor.
Halil İnalcık tarafından kaleme alınan Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler adlı kitapta tarihin tozlu sayfalarında büyülü bir gezinti sizleri bekliyor.
Türkmenler, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu, İstanbul ve Boğazlar'ın fethi, Kösem Sultan'ın hayatı ve bunlar gibi daha birçok Osmanlı efsanesi gerçekler ile su yüzüne çıkıyor.
Bu kitap sayesinde, okul hayatınız boyunca size öğretilenlerin üzerine daha fazla bilgi koyabilir ya da belki bildiklerinizin sadece bir efsaneden ibaret olduğunu görebilirsiniz.
He was born in Istanbul to a Crimean Tatar family, which left Crimea for Constantinople in 1905. His birthday is unknown but İnalcık chose 26 May 1916 for his birthday. He attended Balıkesir Teacher Training School, and then Ankara University, Faculty of Language, History and Geography, Department of History where he graduated from in 1940. He completed his PhD in 1943 in the same department. His PhD thesis was on the Bulgarian question in the late Ottoman Empire.
He entered the same school as an assistant, then he became assistant professor in 1946 and after his return from lecturing in the University of London for a while, he became a professor in the same department in 1952. He lectured in various universities in the United States as a guest professor. In 1972, he was invited by the University of Chicago. Between 1972 and 1993 he taught Ottoman history at the University of Chicago. In 1994, he returned to Turkey and founded history department at Bilkent University where he is still teaching.
In 1993, he donated his valuable collection of books, journals and off-prints on the history of Ottoman Empire to the library of Bilkent University.
He has been member president of many international foundations. He is a member of the Serbian Academy of Sciences and Arts in Department of Historical Sciences. He is also a member of the Institute of Turkish Studies.
Kitap bölük pörçük ve birbirinden konu olarak da kopuk, bir yığma makaleler serisi. Bu yönüyle popüler tarihçilikle, İnalcık tarihçiliği arasında kalmış. Bu kusur Hoca’nın değil, çok baskı derdindeki yayıncıların elbette. Kitaptaki en dikkat çekici bölüm, Kösem Sultan-Turhan Sultan ekseninde, yönetimde kadın naipler ve erkeklerle siyasi mücadeleleri kısmı. 18.yüzyılın meşhur Rus Çariçelerinden önce, resmen/hukuken olmasa da, Osmanlı’da da 17.yüzyılda doğrudan ve fiilen yöneticilik yapan kadınların varlığını çok açık şekilde ele alıyor. Ayrıca sondaki, Avrupa’da Protestanlığın yayılıp güçlenmesinde Osmanlı faktörü de kısa işlenmiş, ama ilgi çekici bir konu.
Verdiği bilgiler çok değerli olsa da fazlasıyla bölük pörçük bir kitap. Çünkü Halil İnalcık'ın kaleme aldığı onlarca farklı makalenin birleşimiyle hazırlanmış. Yani bu kitap, kitap olsun diye yazılmamış daha çok akademik bir derleme olduğunu söyleyebiliriz. Aynı sebeptendir ki dili de sıradan bir tarih meraklısı için fazlasıyla ağır.
Osmanlı tarihine ilgi duyan herkesin mutlaka okuması gereken bir eser. Akademik bir dil ile yazılmış 17 makale ve kendi konuşmasından aktarılmış olan son bölüm bulunuyor kitapta. Büyük merak konusu olan Ertuğrul Gazi ve Osmanlı kuruluş dönemi ile ilgili tüm soru işaretlerinizi merakınızı giderebilirsiniz bu kitabı okuyarak. Her ne kadar akademik bir dille yazılmış olsa da sürükleyici bir roman gibi okutuyor kendini. 2. Osman'ın katli ve Kösem Sultan temalı bölümler de aynı şekilde bir roman gibi sürükleyici aynı zamanda arşivden alınan belgelerle objektif bir şekilde aktarılıyor. Osmanlı'nın bu duraklama döneminde ne gibi sıkıntılar çektiğini iktidarda nasıl mücadeleler olduğunu halkın ruh halini hayat şartlarını çok iyi bir şekilde aktarmış Halil Hoca. Bu eser için hocadan Allah razı olsun. Allah rahmet eylesin.
Tarih yazımını değiştiren İnalcık’ın toplama bir eseri. Yayıma hazırlanırken biraz daha dikkatli olunabilirdi (makalelerin sırası ve resimlerin konumu).
Çaka Bey’in hayatı gerçek bir sinema filmini andırıyor. Hiç bahsedilmeyen sadece vapur isimlerinde gördüğümüz bu ilginç kişiyi okumak için bile kitap alınır. Kösem Sultan zamanı devlet yönetimini dengeli anlatması, olumlu ve olumsuzları belirtmesi, kaynakları dönemin Türkçesi ile sadeleştirmeden vererek okurları da içine çekmesi ders verici nitelikte.
Mesela, Osmanlı arşivlerinin 1980'lere kadar açık olmadığını, Turgut Özal önderliğinde açıldığını söylüyor Halil Hoca. Ve bu arşivlerde toplam 150 milyon civarında vesika olduğunu söylüyor.
Çaka Bey'den Kösem Sultan'a bir çok bilgi bulabilirsiniz bu kitapta.
Tek eleştirim çok sayıda konuya değinecek diye düşünmüştüm ama 3-4 dönem çevresinde dönüyor bütün kitap. Ama yine de çok bilgilendirici tabii ki.
Arşivlerimiz bugün modern teknoloji imkanlarıyla dünyanın en modern arşivleri seviyesindedir. Osmanlı arşivleri bir dünya imparatorluğunun arşividir. Dünyanın en büyük ve en önemli arşivlerinden biridir. Osmanlı İmparatorluğu’nun bıraktığı arşiv vesikalarının 150 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor.
Farklı dönemlere ait makalelerin toplamı olsa da keyifle okunan akıcı bir kitap.
Osmanoğulları beyliğinin kuruluşundan Fetret devrine, İstanbul'un fethinden Kösem Sultan'a.. Osmanlı tarihindeki çeşitli kırılma dönemleri konu edilmiş...
Osmanlı devletini kuruluş, gelişme, duraklama ve çöküş dönemlerine göre tarihsel sıra içinde değil de belirli dönemler ve olaylar ekseninde ele alan, kolay okunabilen, oldukça aydınlatıcı ve bilgilendirici bir kitap.
Hocaların hocası Halil İnancık’ın Osmanlı hakkında söylediği her söz, yazdığı her cümle çok değerlidir. Osmanlı döneminde Efsaneler temalı bu kitap tarihe harika bir bakış açısı veriyor.
You’re not homeless, you don’t worry about going hungry, you’re not cold, the future doesn’t concern you, you don’t have to prove anything, no heavy expectations are placed on you, no one cares what you do, no one interferes with when you go to bed and when you get up, you have nothing to lose, and so on—I would be freer in prison than “free” outside.
Benim gibi tarih bilgisi sıfıra yakın birisi için okuyup anlayabilmesi zor bir kitap olsa da (şahıslar ve mekanların çokluğu, belge açıklamalarındaki bilmediğim kelimelerin çokluğu sebebiyle) Osmanlı tarihi ve hatta insan tarihi ile ilgili çok güzel bilgiler edindim. Gerçekte yaşananların dizilerdeki kurguları geride bıraktığının farkına vardım bir kere daha.