Jump to ratings and reviews
Rate this book

Ernst Bloch'la Söyleşiler

Rate this book
Ütopyanın maddeci teorisyeni, militan optimizmin filozofu Ernst Bloch Marksist felsefenin yenilenmesinde oynadığı rol itibariyle eşsiz, yirminci yüzyıl entelektüel manzarasındaki konumu açısından nevi şahsına münhasır bir düşünürdür. Mit ve pozitivizm, ölüm kaygısı ve ütopya, Marksizm ve bilinç, inanç ve teknoloji, ahlak ve estetik, Umut İlkesi’nin yazarının Michael Löwy, Arno Münster ve Theodor W. Adorno’yla bu kitapta derlenmiş söyleşilerinin başlıca temalarıdır. Georg Lukacs’ın ve Max Weber’in, Hegel’in ve Dostoyevski’nin, Thomas Münzer’in ve Rudi Dutschke’nin misafir edildiği bu tartışmalar Ernst Bloch’un diyalektik fikriyatına nüfuz edebilmek için önemli bir kapı aralar.

88 pages, Paperback

First published January 1, 2015

9 people want to read

About the author

Ernst Bloch

196 books136 followers
Ernst Bloch was one of the great philosophers and political intellectuals of twentieth-century Germany. Among his works to have appeared in English are The Spirit of Utopia (Stanford University Press, 2000), Literary Essays (Stanford University Press, 1998), The Utopian Function of Art and Literature: Selected Essays (1987), and The Principle of Hope (1986).

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
2 (33%)
4 stars
2 (33%)
3 stars
2 (33%)
2 stars
0 (0%)
1 star
0 (0%)
Displaying 1 - 2 of 2 reviews
Profile Image for Ferda Nihat Koksoy.
518 reviews29 followers
September 29, 2020
Eşi Karola ile ülke ülke dolaşmak ve sefaletler yaşamak zorunda kalan "Dik Yürüyüş"ün filozofu Ernst Bloch, ütopya, umut ve sosyalizm derken neleri kastettiğini anlatıyor.

***

Bloch'un savunuculuğunu üstlendiği
"militan iyimserlik”, bu "ütopya yüklü”, "hareket halinde", "süreçsel", "yaratıcı" maddenin içinde barındırdığı potansiyellerin, eğilimlerin bilincine dayanır. Gizil haldeki bu eğilimler, ancak kendisi de maddeye dahil olan insanın bilinçli emeği ve eylemi aracılığıyla gerçekleştirilebilir.
Bu bağlamda Ernst Bloch militan iyimserliği,  "ilerlemeye olan otomatik inancın düz iyimserliği"nden ayırır.
Dolayısıyla özne kollarını kavuşturup otururken kapitalizmin kendiliğinden yıkılacağını ummanın kendisi halkın yeni afyonu haline gelmişken, Bloch'a göre bu "ütopik olmayan iyimserlik" karşısında "bir tutam kötümserlik" tercih edilebilir. "Gerçeklik kaygısı olan bir kötümserlik" kapitalizmin neden olduğu ve olacağı yenilgiler ve felaketler karşısında şaşıp kalmamayı, hazırlıksız yakalanmamayı sağlar.
Durumun, koşulların, olasılıkların kötümser (bir detektif gibi soğukkanlı) analizi ve buna göre tasarlanacak strateji Marksizm'in "soğuk akıntısı"nı oluştururken, eyleme yönelten heyecan, inanç, hayalgücü, öfke ve arzu gibi unsurlar da -ki "soğuk" analiz bunları da hesaba katmalıdır- sınıf mücadeleleri tarihinin "sıcak akıntısı"nı oluşturur.
Böylece "henüz-varlık-olmayan"ın gerçekleştirimi, "insan ve doğanın birbirine yabancı gibi davranmayı bıraktığı o özdeşlik yurdu”nun yaratımı için sıcak ve soğuk akıntılar, özne ve nesne "maddenin diyalektik süreci"nde bir araya gelmelidir. "Eve-Varış" ancak bu şekilde mümkün hale gelebilir.
-Editör: Uraz Aydın-

***

"Saldırıya uğrayan bir tek ben olduğumda İsa'nın dediği gibi öbür yanağımı uzatabilirim ama mağdur olan kardeşimse, komşuma saldırılarsa, adaletsizliğe, baskıya, cinayete tahammül edemem; Thomas Müntzer de inançlıydı ama adaletsizliğe karşı barışçı değildi."

"Proleterlerin tahakküme ve sömürüye karşı isyan etmek için “ahlâka" ihtiyacı yoktur. Buna karşın entelektüellerin ancak etik motivasyonları olabilir, zira devrim onların kişisel çıkarlarına ters düşer; devrimci olarak oturdukları dalı keserler. Marx diğerleri gibi iyi bir buriuva olsaydı Londra'da açlık çekmezdi... Tabii ki bu durumda da Kapital'i yazmamış olurdu!"

"Eşzamansızlık", köylülerin, balıkçıların, küçük burjuvaların sahip olduğu, geçmişte gördüğünü sürdürdüğü, uyuşmuş, dünyanın geri kalanından kopuk, zamanımızla paralel gitmeyen bilincidir.
...bu insanlara  eşzamansız bilincin dili ve perspektifiyle konuşmak, bunun için de oranın edebiyatını, lehçesini, imgelerini, çocukluk anılarını bilmek gerekir.

"Altyapı ekonomi, üstyapı ideolojidir ve altyapı üzerinde etkili olur. Diğer ülkelere göre Fransız halkının üstyapısı , 18.yy rasyonalizmi ve aydınlanması nedeniyle, yani antik Atina'daki gibi, "bugün varolan şey normal değil, özgürlük, eşitlik ve kardeşliğe ihtiyaç var" diyebilmiş olmasıyla farklıdır ve eşzamanlı bilince yakındır (Galyalı Horoz-K.Marx).
Fransız Devrimi'nin sonuna kadar ancak bir devrimci yanlış bilinçle varolabilmiştir ve analizin yetersizliği ve ekonomik ilişkilerin olgunlaşmamış olmasından (yani altyapı, ilgilendirdiği kesimlerin gözünde katlanılabilir olduğunadan) dolayı nihayetinde yurttaşa galip gelen burjuvazi olmuştur."

"Sosyalizm için hem sıcak hem soğuk akıntıyı gerektirir. Sıcak akıntı, canlı bir bilincin, yüreğin taşmasıdır; ölçmesini bilen bir dil, imge, ifade, ritim, kişisel örnek gerektirir; sıcak akıntı olamadan Spartakus düşünülemez. Soğuk akıntı ise, altyapıyı bilen, ekonomik ve bilimsel görevler içeren eylemliliklerdir.
Sosyalizm her iki akıntınun her daim birlikteliğine ihtiyaç duyar."

"Reichstag yangınları" nın artık başarılı olmaması için, solun atomizasyonuna karşı, fazlasıyla kısıtlı, fakat vazgeçilmez panzehir olan umudun konulması, hadisenin gerçeğinin açığa çıkarılması,  sadakatin cesaretlendirilmesi ve sadık olduğumuz bayrağın batmakta olan geminin (SSCB) direğine çivilenmemesi için bir kavram analizine ihtiyaç vardır."

"Neredeyse tüm ahlâkî kuralların temeli,  insanları efendi ve uşak diye iki sınıfa bölmenin teşhir edilmesidir. Ahlâk bu ayrımı tasfiye ederek sosyalizmi teşvik eder. "Adem tarlayı sürerken, Havva yün eğitirken, neredeydi peki soylu?" diyerek, bu ayrımın gayriahlâki olduğunu seslendirmeliyiz."

"Nominalizmin beşiği, salt tikelin ve bireysel olanın gerçek sayıldığı İngiltere'nin bilimsel ve felsefi geleneğinde diyalektiğe yer yoktur; Heraklitos'ta, Platon'da, Çin'in Yang-Ying'inde varolan diyalektiği, yani gece-gündüzün, dağ-vadi'nin aynı şey olduğunu, biri olmadan diğerinin de olamayacağını anlayamazlar."

"Sefil hâle gelmiş, kimsenin ne noktada bulunduğunu bilmediği dünyada şu iki görünüm mevcut: Umut yok olurken geriye sadece nihilizm kalıyor.
Hayal kırıklığından doğan umut, tehlike tarafından kuşatılmıştır; umut, bir ahlâk olmanın ötesinde, henüz-değil'e, gelecek olan tansökümüne, dünyanın gebe olduğu fakat hiçbir zaman gün yüzüne çıkmama tehlikesi altında olsa da sadık kalınana sıkı sıkıya bağlı bir felsefedir. Umut bir imkânı da barındırır içinde, ancak kendisi için çaba gösterebilirsek varolabilecektir; oraya doğru  seyahat ettiğimiz için ütopya adası imkân denizinden doğarak boy gösterecektir, ama yeni içeriklerle. İnanıyorum ki, bu anlamda ütopya, uğradığı korkunç bayağılaştırmaya rağmen ve bütünüyle bolluk içinde ve artık zaten sınıfsız olduğunu iddia eden bir toplumun kendisini tayin ettiği göreve rağmen hiçbir şekilde geçerliliğini yitirmemiştir.

"Ütopya, dünyanın, mutluluğun, toplumsal mutluluğun mümkün olan en eksiksiz haline dönüştürülmesidir; varolanın eleştirilmesiyle başlar."

"Söz konusu ütopya, insanların ameliyat sonrasında eskisinden daha sağlıklı olmaları gibi devletin yeniden yapılandırılmasını da içerer."

"İki farklı ütopik hassasiyet vardır: Çalışma mecburiyeti ve acı altında ezilen hiçbir insanın olmadığı bir durumun inşası olarak toplumsal ütopya;  küçümsenmiş ve onuru kırılmış hiçbir insanın bulunmadığı koşulların inşası olarak doğal hukuk.
Şimdi bir de üçüncü hassasiyeti eklemek lazım bu ikisine: Ölümün ortadan kaldırılması (tüm konukların masaya oturmasıyla İsa'nın Dirilişi'ne benzer)."

"Aklına fazla değer veren ütopik sosyalistlere ve çağın aşırı spekülatif ruhuna itiraz etmek amacıyla zorunlu panzehir olarak Hegel'in somut bakışına ve çıkar kavramına başvuran ve sanat hakkında çok az şey yazan Marx (yapmasa Kapital'i yazamazdı), yazdığı ifadeleri sindirmeden kusanların elinde korkunç ütopya ve sanat karşıtlığına dönüştürülmüştür."

"Mide boşken dans da edilmez; herhangi bir pozitivizm türüne sapmadan bir dedektif gibi davranmak, her bir durumun ne olduğunun izini sürmek ve onu açığa çıkarmak Marksist bakış açısından kesinlikle zorunludur; bunları yaparken ütopyayı da unutmamalıyız, çünkü bu çabanın amacı teknokrasi kurmak değildir."

"Umut, batma durumunda bile yine de geminin direğine bir bayrak çakar, bu batma ne kadar şiddetli olursa olsun batışa razı olunmaz.
Umut etme, emin olma değildir. Umut tehlikelerle kuşatılmıştır ve tehlikenin bilincindedir; aynı zamanda da umut edilen mümkün nesnenin karşıtını sürekli olarak oluşturan şeyin belirlenimli olumsuzlanmasıdır; bir süreçtir.

ÜTOPYAYI İÇİNE ALMAYAN BİR DÜNYA HARİTASI, GÖZ ATILMAYA BİLE DEĞMEZ (Oscar Wild)."
Profile Image for Burak.
67 reviews7 followers
March 20, 2019
Ernst Bloch'un "Ütopya" sını ve Marksizme yaklaşımını okuyucuya güzel aktaran bir derleme. Baştaki önsözde hayat hikayesi ve düşünceleri okuyucuya derli toplu bir şekilde özetlenmiş, bu sayede söyleşileri politik bağlamına oturtmak kolay oluyor.
Displaying 1 - 2 of 2 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.