Paperback. 13,50 / 19,50 cm. In Turkish. 264 p. Translated by S. Göksel Türközü Edited by Sila Arli Gim Conghun, babasinin öldügüne inanamiyor. Insanlarin düsüncelerini okuyabildigine de. Belki Albay onu biraz rahat birakirsa annesini bulabilir. Belki de annesi yillar önce göçmüs bir kusun kanadindadir, kim bilir. 1984, Güney Kore'nin çalkantili zamanlari. On bes yasindaki Gim Conghun, hastane odasinda gözlerini açtiginda baskalarinin düsüncelerini okuyabildigini fark eder. Trafik kazasi geçirmis, babasini kaybetmistir. Hayatta kaldigi için, ülkede büyük üne kavusur. O artik Mucize Çocuk'tur; gazetelere, televizyon programlarina çikar, yetenegi devletin de dikkatini çeker. Oysa onun tek istedigi hiç görmedigi annesini bulmaktir. Mucize Çocuk, Güney Kore'nin yakin tarihine bir yolculuk.
Yani bilmiyorum gerçekten hayaller hayatlar bu kitap. Konuya bakıyorsun harika, okuyorsun ne alaka? Bu yıl hedeflerimden biri net puanlar vermek ve yarım kitap bırakmamaktı ne kadar direnirsem direneyim başaramadım. Zamanımı daha fazla çalma reyis, reading slumplarla bocalamak istemiyorum: Bizimle değilsin...
#kimyeonsu nun #mucizeçocuk isimli eserini az önce bitirdik.
Canım okuma arkadaşlarım,teşekkür ederim bu kitapta beni sırtladığınız için, sizler olmasaydınız ben bu kitabı yarım bırakırdım.
Efendim, #koreedebiyatı çok aşina olmadığım bir alandır. #korekültürü ile alakam gratiste 16 TL ye satılan #madeinkorea yüz maskesi ve Kore Yemeklerinden ileri gitmez... (Günün herhangi bir saatinde kocaman bir tabak bibinba ve kimçiyi mideye indirebilecek kapasite var bende, aç ya da tok fark etmez) Kore dizilerini pek bilmem. #Korece yi üniversitede ikinci yabancı dil olarak alır gibi oldum, ilk dersten sonra vazgeçtim. Seul Inchon havalimanını avucumun içi gibi bilirim çünkü Japonya’da yaşadığım yıllarda #korehavayolları nı çok sık kullanırdım. Bir keresinde Kore Hava Yolları aktarmalı uçuşunda bir kaç saatliğine şehri görmek için hava alanından çıkıp kayboldum, kabus gibiydi. (Yıl, 2002, Korede hiç kimse İngilizce bilmiyordu.)
Grup arkadaşlarım Kore edebiyatı deyince bu maceraya hiç düşünmeden soyundum, hatta kitap benim önerimdi, ancak bu sefer 2002 yılındakinden daha beter kayboldum. Yazarın varoluşçu romanı temsil ettiğini duymuştum. (ki ben bu süreçte pek var olamadım) Anne ve babasını kaybetmiş 15 yaşındaki kahramanın travmatik öyküsü eşliğinde Güney Kore tarihinin de anlatıldığı eserde en temel problem nedensellikle ilgili. Olaylar arasındaki geçişler o kadar sert ki, kitabın içine girmek olanaksız. Bununla birlikte saçma sapan gezegen ve uzay hesapları, olayın kendisine hizmet etmeyen artçı olaylar... Kitabın başından sonuna kadar devam eden belirsiz özne durumuna bir de konuşmalarda gerçek sözler ve düşünceler arasındaki belirsizlik eklenince...Kitabın yarısında ben hala kahramanın cinsiyetiyle ilgili belirsizlik içerisindeydim. Okuma arkadaşlarıma sığınmasaydım, şu an itibarıyla hala bu durum değişmemiş olabilirdi.
As for me the plot of the book isn't fascinating, but it has some charming atmosphere and delicious aftertaste. The book generates interesting thoughts concerning our existence in the Universe. Read it "as genius" and you'll like it.
son zamanlarda o kadar çok beğenmediğim kitap okudum ki, bunu da beğenmedim ve sonunu getirmek istemiyorum bile. 150 sayfa fazlasıyla yetti ve kitabın ilk 150 sayfasında almadığım keyfi kalan son sayfalarında alsam bile bi önemi yok benim için ki keyif alacağım kesin bile değil