Gava min romana Mehmed Uzun xwend ez şaş mam, çawa di zimaneki de romana peşi ewqasi peşteki, dewlemend ü bi hosteyi dikaribü bihata nivisin.. Peve çawa zimane romaneke peşketi wiha kemili hatibü avakirin. Mehmed Uzun, hüsteye yekemin e zimaneki wisa ye. Mehmed Uzun di nav niviskaren hemden yen Kurd de, beşik ye heri berbiçav e. Ji bo ronesansa zimaneki ku demekte direj e di bin gefen tunekirine de ye wi gelek tişt kirin... Joyce Blau
Mehmed Uzun (1953 – October 10, 2007) was a contemporary Zaza-Kurdish writer and novelist. He was born in Siverek, Şanlıurfa Province, Turkey. Although the Kurdish language was outlawed in Turkey from 1920 to 1990, he started to write in his mother tongue. As a writer, he achieved a great deal towards shaping a modern Kurdish literary language and reviving the Kurdish tradition of storytelling. From 1977 to 2005 he lived in exile in Sweden as a political refugee. During his time in Scandinavia, he became a prolific writer, author of a dozen Kurdish language novels and essays, which have made him a founding member of modern Kurdish literature in Kurmanji dialect. In June 2005 he returned to Istanbul, Turkey. He was a member of the PEN club and the Swedish writers association. On May 29, 2006, it was revealed that Uzun had been diagnosed with cancer.[1] Following treatment at the Karolinska University Hospital of Stockholm, in Sweden he returned to Diyarbakir, Turkey, where he died, aged 54. (Wikipedia)
Romana Siya Evînê romana 3yê ya Mehmedê Uzun e. Ew li ser jiyana Memduh Selim Beg û salên destpêka Komara Tirkîyê, mişextbûna Kurdan bo Binxetê, damezirandina Komela Xoybûnê û Şerrê Çîyayê Agirî û Şoreşa Ihsan Nûrî Paşa ye. Zimanê romanê û naveroka wê nostaljîyaya derdê giranê kurdan baş diêxe pêşberî xwandevanê Kurd. Wîne û hestên rewşenbîrên kurdan bi rengekê zindî derdixe holê.
Tek kelimeyle: fevkalade. Uzun zamandır bir roman kalbime dokunacak kadar beni etkilemiyor ve duygulandırmıyordu. Sade bir dilde, kısa ama ender bir güzelliğe sahip cümlelerle yazılmış bu kitap kara bir bahta mahkum olan gürbetçi Memduh Selim Bey adlı Kürt aydının dertlerini okuyucuya hissettiriyor. Herkesin okuması gereken bir hikaye.
Eğer Kürt olmasaydı alın yazısı nasıl olacaktı? Bir Fransız'ın, bir Arap'ın, bir Türk'ün, bir İngiliz'in alın yazısı nasıl? Kürtler'le diğer insanların alın yazıları arasındaki fark nedir? Ve en önemlisi o, sözgelimi bir Fransızın alın yazısına sahip olmak istiyor mu?
Ev pirtûk gava ez li Hewlêrê bûm min xwend.. Siya Evînê romana Mehmet Uzun a 3'emîn e. Behsa Rewşa civakî, siyasî û rewşenbîrî li Kurdistanê dike. Bi xwe jî romanek dîrokî ye. Bixwînin hûn poşman nabin.
öyle güzeldiki öyle içliydi ki genç wertherin acılarımı yoksa abeleard’tan heloiseye mektuplar gibiymiydi bilemedim, uzunca bir zaman böylesi bişi okumam deyip okumayı bıraktıran kült bişi...
“İnsan sevdiğine kavuştuktan sonra Ekmeği olsun, ayranı hiç olmasın Yemeği sadece darı olsun Yorganı mavi gök olsun Döşeği kuru yer olsun Yastığı sert taş olsun Torbası omzunda olsun Torbanın dibi delik olsun Yurdu buralar olmasın Acem ve gavur ellerinde olsun Sevgilisi insanın istediği gibi olduktan sonra Gün boyu avare olsun. Aşsız, katıksız, ekmeksiz olsun.”
Yazarın dili beni biraz zorladı,.kısa ve çok kesik cümleler. Romanın kahramani Mehmed Salih'e yer yer yaptığı secimlerden dolayı kızıp, ofkelenip , haykırmak istiyorsunuz ama bu onun secimleriydi, yoksa kitap adını nasıl alacaktı.