"Ahh birtanem, keşke şimdi gözlerini açabilsen ve her şey yoluna girse." Ben zaten uyanığım ve seni duyabiliyorum! Tıpkı bir ölü gibi hareketsiz yatıyordu Berrak. Herkes onun için sonun geldiğine inanıyordu. Biri hariç...
Berrak dünyaca ünlü bir modeldi, kıskanılacak bir hayatı vardı. Ve bir gece trafik kazası geçirdi. Kendine geldiğinde dört gün geçmişti, her şeyi duyabiliyordu ama kimse bunun farkına varmıyordu. Bir süre sonra garip, psişik bir güç keşfetti zihninin karanlıklarında...
Ve ardından kapılar aralandı... büyük ihanetler aydınlandı..
Meltem Lian Özüt, 7 Mayıs 1985 yılında İstanbul'da doğmuştur. 2008-2010 yılları arasında hostes olarak görev aldı. Bu deneyim, sayısız ülkeye gitmesi, farklı tatları denemesi, hiç görmediği şehirleri gezmesi ve kültürleri tanıması ona çok şey kattı. Yazılarının konusunu, karakterlerinin nasıl olacağını ve kurgusunun nasıl gelişeceğini başından sonuna kadar rüyasında görmesini ona verilmiş bir yetenek olduğunu düşünüyor.
Kitap, birkaç olumsuzluğu dışında beklediğimden iyiydi aslında. Kurgu başarılıydı. Karakterlerin, olayların, mekanların, vs. betimlenmesinde bir eksiklik yoktu. Aksiyon ve heyecan ortalarda biraz düşse de daha sonra toparlandı. Belki son kısımlar, bu yaşanmışlıkların ağırlığına kıyasla biraz toz pembe kalmış olabilir; ama o kadarına da takılmıyorum. Kitabın tek büyük sorunu, bana göre, türündeki belirsizlikti. Böyle bir değişikliğin olacağına dair ipuçları kitabın tanıtım yazısında yer alsaydı, daha iyi olabilirdi. Sınırları belirleyip beklentimi ona göre ayarlardım ben de ve kitaptan daha çok keyif alırdım. Yine de, İhanetini Fısılda umduğumdan iyi çıktığı için mutluyum :) Bir de bu kitap, sanırım yazarın ilk kitabı; bunu da göz önüne alacak olursam yazarın iyi bir iş çıkardığını düşünüyorum ^_^
Kadınlar Günü yaklaşırken Kitap Kedisi Reading Challenge 2016’nın 10’uncu maddesi olan “Daha önce okumadığınız bir Türk kadın yazar” maddesini tamamlayayım dedim. Aranmaya vaktim olmadığı için de rafımda okunmayı bekleyenlerden seçeyim dedim ve işte böyle çıktı karşıma Meltem Lian Özüt’ün İhanetini Fısılda…
“56 gün ölümün gölgesinde,” komada kalan Berrak isimli mankenin hikayesi İhanetini Fısılda… Kulağa ilginç geliyor, kitabın ilk başları da ilginç geliyor çünkü komada olduğu ve durumu ağır olduğu için hiç kimse emin değil başında konuştuklarında kendilerini duyup, duymadığından. Halbuki Berrak her şeyi duyuyor, kokuları alıyor, bakış açısında olanları görebiliyor. İşte zaten biraz da böyle çıkıyor ihanetler ortaya. Annesi yanına geç gelmesi yetmezmiş gibi bir de işim var diye başından ayrılıp gidiyor. Babası zaten yine işleri yüzünden hiç gelememiş. Abisi deseniz, o da yanında az kalıp yine işlerinin başına dönüyor. Berrak kızımız, ailesi açısından bahtsız yani anlayacağınız. Ancak arkadaşları açısından daha da bahtsız, inanın.
Diğer yandan Berrak’ı küçüklüğünden, mahalleden tanıyan, şimdiye kadar da onun kariyerini takip eden Bora doktor var. Onun Berrak’a anlattıkları, bir nevi ilan-ı aşk edişi, Berrak bunları dışına vuramasa da içinde hissettikleri, söyledikleri var… Komadaki bir insanın monologu ilginç olur diye düşünebilirsiniz ama o da insan ve sürekli “ben” odaklı bir şekilde konuştuğu ve düşündüğü için gerçekten baydım bazı bölümlerde.
Bunlara ek olarak, kitabın ortalarından itibaren tuhaf şeyler de olmaya başlıyor. Mesela Berrak, kendinde olduğunu belli edemiyor olsa da bazen ona dokunan hemşireyi ve/veya arkadaşlarını çarpabiliyor. Sonra, Bora ve Berrak aynı rüyayı görerek orada buluşuyor. Bu bana paranormal bir şey değil de, daha çok son zamanlarda giderek popülerleşen kuantum düşünce tarzının bir uzantısı gibi göründü. Öyle mi, değil mi, bir bilene sormak lazım tabii.