What do you think?
Rate this book
Lykia Kitabı
Bu kitap, Lykia'yı öğrenmek ve anlamak için iyi bir kılavuz olsa da, asıl amaç bundan çok ötedir: Lykia Bölgesi'nin kültür, tarih ve sanatı, sosyal, siyasi ve ekonomik yaşamıyla birlikte ve her dönemiyle ilk kez 130 kent/yerleşim örneğinde anlatılmaktadır. Yazarın bilimsel konulardaki kendi özgün yorumları ve değerlendirmelerini içeren bu kitap özenli ve yalın bir dille yazılmıştır ki sadece arkeologlar ve ilgililer değil herkes keyifle okusun. Asıl amaç, Lykia bilimine topluca katkı vermekse de, bu bahaneyle arkeolojiyi-tarihi paylaşmak, sevdirmek ve tarihsel emanetlerin kendiliğinden korunmasını sağlamaktır.
Bu kitabın önemli yanlarından biri de Lykia'nın tarihi, inançları, yazısı, sanatı, şehirciliği, mimarisi, geçim kaynakları, sosyal yapısı gibi ana konuların detaylıca ele alınmış olması, diğeri de, neredeyse tüm yerleşimlerin bir arada verilmiş olmasıdır. Yerleşimler içinde kent boyutunda olanlar daha ayrıntılı yazılmıştır. Özellikle, yazarın doğrudan bilimsel yüzey araştırmalarını gerçekleştirdiği ve merkez Lykia'ya göre çok daha az bilinen Doğu ve Orta Lykia yerleşimleri de eklenerek ve bölgenin az bilinen doğu yarısı öne çıkarılarak gösterilmeye çalışılmıştır.
Kitabın yazarı Prof. Dr. Nevzat Çevik, Myra ve Andriake Kazıları, Rhodiapolis Kazıları ve Çevresi Yüzey Araştırmaları, Beydağları Yüzey Araştırmaları, Kent Antalya'nın Arkeolojik Envanteri Projesi, Trebenna ve Çevresi Yüzey Araştırmaları gibi kapsamlı projelerin kurucu başkanlığı; Patara ve Tlos kazı-araştırmalarında Başkan yardımcılığı yaptı. Doğu Anadolu'da Urartu araştırmaları gibi başka bilimsel projeler gerçekleştirdi. Sayısız bilimsel keşif yaptı. 1993'te geldiği Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nde ülkesine, yaşadığı Antalya kentine ve halka hizmet etmeye devam etmektedir.
(Tanıtım Bülteninden)
Bu kitabın önemli yanlarından biri de Lykia'nın tarihi, inançları, yazısı, sanatı, şehirciliği, mimarisi, geçim kaynakları, sosyal yapısı gibi ana konuların detaylıca ele alınmış olması, diğeri de, neredeyse tüm yerleşimlerin bir arada verilmiş olmasıdır. Yerleşimler içinde kent boyutunda olanlar daha ayrıntılı yazılmıştır. Özellikle, yazarın doğrudan bilimsel yüzey araştırmalarını gerçekleştirdiği ve merkez Lykia'ya göre çok daha az bilinen Doğu ve Orta Lykia yerleşimleri de eklenerek ve bölgenin az bilinen doğu yarısı öne çıkarılarak gösterilmeye çalışılmıştır.
Kitabın yazarı Prof. Dr. Nevzat Çevik, Myra ve Andriake Kazıları, Rhodiapolis Kazıları ve Çevresi Yüzey Araştırmaları, Beydağları Yüzey Araştırmaları, Kent Antalya'nın Arkeolojik Envanteri Projesi, Trebenna ve Çevresi Yüzey Araştırmaları gibi kapsamlı projelerin kurucu başkanlığı; Patara ve Tlos kazı-araştırmalarında Başkan yardımcılığı yaptı. Doğu Anadolu'da Urartu araştırmaları gibi başka bilimsel projeler gerçekleştirdi. Sayısız bilimsel keşif yaptı. 1993'te geldiği Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nde ülkesine, yaşadığı Antalya kentine ve halka hizmet etmeye devam etmektedir.
(Tanıtım Bülteninden)
- GenresReference
576 pages, Paperback
First published January 1, 2015
1 person is currently reading
41 people want to read
Ratings & Reviews
Friends & Following
Create a free account to discover what your friends think of this book!
Community Reviews
Displaying 1 - 3 of 3 reviews
August 3, 2018
Boyutu yüzünden her yere götürmek zor olsa da arkeoloji alanında eğitim görmemiş meraklıların bile sıkılmadan, ilgiyle okuyabileceği bir eser.
Nevzat Hoca'nın dili kimi zaman şiirsel, çoğu zaman yalın. Okurken terminoloji içinde boğulmadan ilerleyebiliyorsunuz.
İçeriğe eklenmiş fotoğraflar sayesinde görmediğiniz yerler hakkında fikir sahibi olabiliyor, görmüş gibi hissedebiliyorsunuz.
Son sözden bir alıntı yaparak hocamın arkeoloji dünyası adına tespitleriyle incelememe son vereyim:
syf 545
Bu kitapta özetlenmeye ve sevdirilmeye çalışılan Lykia kültürü ve sanatına ait ne kadar az şey bildiğimizi ve bildiklerimizin ne kadarının doğru olduğunu da gelecekteki yeni bulgular gösterecek. Nasıl ki düne ait teoriler, bizim kazılarda ya da araştırmalarda bulduklarımızla doğrulanıyor ya da yalnışlanıyorsa, şimdi bizim öngördüğümüz teoriler de gelecekte aynı kaderi yaşayacaktır. Ama, gelecekte bulunacaklarda bizim öngörülerimizin payı olacaktır. Tıpkı bizim bulduklarımızda geçmiş bilimcilerin yüksek paylarının olduğu gibi. Bizler, hiç bilinmeyen geçmiş zaman hikayelerinin bilinmeyen parçacıklarına yeni verilerle tanık olurken; eski bulgulara farklı ekler olarak yeni bulduğumuz verilerle de eski aydınlıkları çoğaltmaya, yazılmış cümlelere yeri cümleler eklemeye çalışıyoruz. Oralarda bir yerlerde gömülü duran herhangi hikayelerden arta kalabilen objeler, tekrar dirilmek üzere umutla arkeologları, eski çağ bilimcilerini beklemektedir; sahiplerinin uzantıları bile artık yaşamayan bir eski zaman hikayesini sadece biraz daha tümlemek, daha anlaşılır kılmak üzere En"i, "ilk'i ya da "tek'i ortaya çıkardıklarını sanan bilimcilerden ileriyi görenlerinin, bu tür tanımlamaların başına "bugün-şimdilik" yada "bilinen" gibi başlangıçlar koymaları olası yanlışlık risklerinin öngörülenden çok daha fazla olmasındandır. Geçmişin her noktasındaki herkese ait her şeyi bulma umudu taşır arkeologlar. Bu "şeylerin" sahipleri çoktan göçmüştür. Onlardan kalanlar ise yalnizca eşyaları ve sesleridir. Yunanlı şairin dizelerindeki gibi:
"Beni bulamazsan
esyalarımı bulacaksın
Parmak izlerimiz değecek birbirlerine..."
Örneğin, Hellenistik Dönem'den kalan bir küpeye 2000 yıl sonra dokunmak, aslında bu küpenin sahibine dokunmaktır: Bir Hellenistik Dönem kadınını anlamaktır: Yani amacın özü, bir kadının
kulağındaki küpeyi değil, küpenin kulağına asılı olduğu kadını; küpeyi yapan ustayı; küpeyi armağan eden adamı anlamaktır. Koşum takımı parçasında bir biniciyi; bir ok ucunda bir eski zaman yiğidini anlamaktır: Yani adamın attığı oktan öte, ok aracılığıyla, oku atan adamı anlamaktır. Koca taşlarla örülü bir sur duvarında yansıyan korkuyu ve güvenlik ihtiyacını masum bir ocaktan arta kalmış toprak güveçte eskinin lezzetli yemeklerini duyumsarsınız Ve yeryüzünde ilk kez sizin ona dokunduğunuzu, ilk keşfe sizin tanık olduğunuzu düşünmek, geçmişle bugün arasında objelerin köprü kurduğu, arkeologların aracılık ettiği olağanüstü bir buluşmadır. Sonra anlamaya çalışmak, objeyi tercüme etmeye çalışmak. Anlamak, anlayamamak tarihin karanlıklarında bir küçük noktayı aydınlatabilmek için uğraştığınızda anlayamamanın zorluğuyla beyninizin ve bilginizin sınırlarını zorlamak... Tekrar tekrar akıl oyunları oynamak."Keşke bir parçası daha kalsaydı anlardım" acizliğinde çırpınmak. Kaybolmak tarihin sırlı derinliklerinde. Defalarca daha kaybolmak, kimselerin boğulmadığı kadar çaresiz kalmak için, henüz rastlanmamış kimliksiz objeleri, benzersiz verileri bulma ümidine asılmak. Bir tek yeni cümle daha kurabilme heyecanıyla kazılası topraklarda, kalkılamayan masa başlarında ömrünü harcamak...
Bu kitap sayesinde uzaktan kolay görünen arkeoloji dsiplini ve saha çalışmaları adına bilgilenebilir, Lykia kültürünü yakından tanıyabilirsiniz.
Arkeoloji ilgi alanınıza giriyorsa ölmeden okuyun!
Nevzat Hoca'nın dili kimi zaman şiirsel, çoğu zaman yalın. Okurken terminoloji içinde boğulmadan ilerleyebiliyorsunuz.
İçeriğe eklenmiş fotoğraflar sayesinde görmediğiniz yerler hakkında fikir sahibi olabiliyor, görmüş gibi hissedebiliyorsunuz.
Son sözden bir alıntı yaparak hocamın arkeoloji dünyası adına tespitleriyle incelememe son vereyim:
syf 545
Bu kitapta özetlenmeye ve sevdirilmeye çalışılan Lykia kültürü ve sanatına ait ne kadar az şey bildiğimizi ve bildiklerimizin ne kadarının doğru olduğunu da gelecekteki yeni bulgular gösterecek. Nasıl ki düne ait teoriler, bizim kazılarda ya da araştırmalarda bulduklarımızla doğrulanıyor ya da yalnışlanıyorsa, şimdi bizim öngördüğümüz teoriler de gelecekte aynı kaderi yaşayacaktır. Ama, gelecekte bulunacaklarda bizim öngörülerimizin payı olacaktır. Tıpkı bizim bulduklarımızda geçmiş bilimcilerin yüksek paylarının olduğu gibi. Bizler, hiç bilinmeyen geçmiş zaman hikayelerinin bilinmeyen parçacıklarına yeni verilerle tanık olurken; eski bulgulara farklı ekler olarak yeni bulduğumuz verilerle de eski aydınlıkları çoğaltmaya, yazılmış cümlelere yeri cümleler eklemeye çalışıyoruz. Oralarda bir yerlerde gömülü duran herhangi hikayelerden arta kalabilen objeler, tekrar dirilmek üzere umutla arkeologları, eski çağ bilimcilerini beklemektedir; sahiplerinin uzantıları bile artık yaşamayan bir eski zaman hikayesini sadece biraz daha tümlemek, daha anlaşılır kılmak üzere En"i, "ilk'i ya da "tek'i ortaya çıkardıklarını sanan bilimcilerden ileriyi görenlerinin, bu tür tanımlamaların başına "bugün-şimdilik" yada "bilinen" gibi başlangıçlar koymaları olası yanlışlık risklerinin öngörülenden çok daha fazla olmasındandır. Geçmişin her noktasındaki herkese ait her şeyi bulma umudu taşır arkeologlar. Bu "şeylerin" sahipleri çoktan göçmüştür. Onlardan kalanlar ise yalnizca eşyaları ve sesleridir. Yunanlı şairin dizelerindeki gibi:
"Beni bulamazsan
esyalarımı bulacaksın
Parmak izlerimiz değecek birbirlerine..."
Örneğin, Hellenistik Dönem'den kalan bir küpeye 2000 yıl sonra dokunmak, aslında bu küpenin sahibine dokunmaktır: Bir Hellenistik Dönem kadınını anlamaktır: Yani amacın özü, bir kadının
kulağındaki küpeyi değil, küpenin kulağına asılı olduğu kadını; küpeyi yapan ustayı; küpeyi armağan eden adamı anlamaktır. Koşum takımı parçasında bir biniciyi; bir ok ucunda bir eski zaman yiğidini anlamaktır: Yani adamın attığı oktan öte, ok aracılığıyla, oku atan adamı anlamaktır. Koca taşlarla örülü bir sur duvarında yansıyan korkuyu ve güvenlik ihtiyacını masum bir ocaktan arta kalmış toprak güveçte eskinin lezzetli yemeklerini duyumsarsınız Ve yeryüzünde ilk kez sizin ona dokunduğunuzu, ilk keşfe sizin tanık olduğunuzu düşünmek, geçmişle bugün arasında objelerin köprü kurduğu, arkeologların aracılık ettiği olağanüstü bir buluşmadır. Sonra anlamaya çalışmak, objeyi tercüme etmeye çalışmak. Anlamak, anlayamamak tarihin karanlıklarında bir küçük noktayı aydınlatabilmek için uğraştığınızda anlayamamanın zorluğuyla beyninizin ve bilginizin sınırlarını zorlamak... Tekrar tekrar akıl oyunları oynamak."Keşke bir parçası daha kalsaydı anlardım" acizliğinde çırpınmak. Kaybolmak tarihin sırlı derinliklerinde. Defalarca daha kaybolmak, kimselerin boğulmadığı kadar çaresiz kalmak için, henüz rastlanmamış kimliksiz objeleri, benzersiz verileri bulma ümidine asılmak. Bir tek yeni cümle daha kurabilme heyecanıyla kazılası topraklarda, kalkılamayan masa başlarında ömrünü harcamak...
Bu kitap sayesinde uzaktan kolay görünen arkeoloji dsiplini ve saha çalışmaları adına bilgilenebilir, Lykia kültürünü yakından tanıyabilirsiniz.
Arkeoloji ilgi alanınıza giriyorsa ölmeden okuyun!
June 17, 2025
Eğer Anadolu arkeolojisine meraklı iseniz ve Likya bölgesine eğildiyseniz bu okumayla kutsal kitabı buldunuz demektir. Biraz ön bilgi ve bölgeyi gezebilme imkanı kitabın lezzetini tamamlıyor. YouTube da Umut Işın’ın ‘Anadolu Arkeolojisi’ belgesel serisi ile eşzamanlı takip edilip bütünleştirilebilir.
May 23, 2024
Arkeoloji ve arkeolojik bilgi ilginizi çekiyorsa kesinlikle keyif alabileceğiniz, Likya özelinde de çokça yeni bilgi edinebileceğiniz bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
Nevzat Hoca genel anlamda oldukça sade ve anlaşılabilir bir dil kullansa da branşın doğası gereği yoğun bir mesleki terminoloji kaçınılmaz. Arkeoloji Sözlüğü kullanılarak bu duruma çözüm üretmek gayet kolay!
Sonuç olarak kendi adıma son derece keyif alarak okudum
Nevzat Hoca genel anlamda oldukça sade ve anlaşılabilir bir dil kullansa da branşın doğası gereği yoğun bir mesleki terminoloji kaçınılmaz. Arkeoloji Sözlüğü kullanılarak bu duruma çözüm üretmek gayet kolay!
Sonuç olarak kendi adıma son derece keyif alarak okudum
Displaying 1 - 3 of 3 reviews