Dostluk umuttur. Her dostluk girişimi dünya ile benlik arasında yaşamak adına girişilen çatışmaların ezici maliyetlerini biraz olsun hafifletme çabasını içerir. Hiçbir dış gücün dayatması olmaksızın, bir başkasına karşı duyduğumuz kendi içimizden gelen derin duygular, ona ilişkin gönüllü olarak edindiğimiz bilgiler, onunla paylaştığımız deneyimler, kısacası onun dünyasının tadı bizi bireyselliğimizin dar ve sıkıntılı dört duvarından kurtarır.Ne var ki insanı, insanlığı anlama açısından bunca önem taşıyan bir eylem olarak dostluk, günümüzde felsefeci ve sosyal bilimciler arasında tartışılmaktan özenle kaçınılan bir konudur. S.M. Lynch ise bu kitapta, cesur bir adım atarak konuyu tarihsel bir bağlamda tartışırken öncelikle Batı geleneği ve düşüncesinde dostluğun nasıl kavrandığı üzerinde durmaktadır. Örneğin Homeros toplumunda dostluk karşılıklı bir alışveriş eylemi ve işbirliğinden ibarettir. Klasik Yunan’da ise Platon ve Aristoteles, dostluğu polis’in güvenliği ve geleceği açısından, kamusal bağlamda ele alır ve kişisel bir ilişkiden çok yurttaşça bir bağlılık olarak görür. Roma Cumhuriyeti’ndeki siyasi ve toplumsal çalkantıları bütün şiddetiyle yaşayan Cicero’nun güç, nüfuz, manipülasyon ve zaaf bağlamındaki tartışmaları ise dostluğu daha karmaşık yönleriyle ele alır. Nihayet on altıncı yüzyılda Montaigne’in biraz daha safça bir tutumla “iki ayrı bedende tek bir ruh” olarak nitelediği dostluk anlayışındaki mutlak özdeşleşme duygusunu eleştirir. Modern zamanlara gelindiğinde ise dostluk artık iyice kişisel hayata ait bir unsur haline gelmiştir, yani tamamen bireysel seçimin sınırları içindedir. Bu noktada, dostluk kişisel ahlâkla birlikte ele alınır. Bir insanı her türlü özçıkar düşüncesinden bağımsız bir biçimde sırf kendi için sevmenin mümkün olup olmadığı tartışılır. Çatışan talepler, arzular ve çıkarlar dostluğu ne derece engeller ve bir denge kurulması mümkün müdür, sorularına cevap aranır. Dostluğun insani bir olanak olup olmadığı ve dostla özdeşleşme ya da farklılıklara yer bırakmanın mümkün olup olmadığı soruları ise Sartre’ın insan bilincine ait analizine bakarak cevaplandırılmaya çalışılır.Dostluk umutsuz bir dünyada bir umut ışığıdır ve emek ister. Bireyciliğin yaygınlaştığı, bireysel çıkarların insani duyguların önüne geçtiği günümüz koşullarında insani yanımızın çürümesini istemiyorsak, dostluğa düşünerek sahip çıkmalı onu basitleştirmekten kaçınmalıyız. Çünkü içimizdeki “yaşama sevinci” diğer insanlara hissettiklerimizle azalır ya da çoğalır...
Metin oldukça özenli, tarihsel geniş bir perspektif sunuyor dostluk ve sevme biçimleri üzerine. özellikle Sartre ve Montaigne'in bakış açısı vurgulanıyor kitap sonlarına doğru.. antik Yunan ve Roma modelleri karşılaştıriliyor. Üzerine düşündüren, dostluk bağlarına egilmeyi teşvik eden, keyif aldığım bir kitap oldu. tavsiye ederim
Dostluk üzerine bu kadar uzun ve derin bir kitap daha önce okumamıştım. Beni hiç yormadı, akıcı bir dili var. Sadece dostluk nedir, ne değildir üzerine değil de daha çok dostluğun tarihte nasıl başladığını ve dostluk üzerine ünlü filozof ve düşünürlerin neler dediğini de bize anlatan çok güzel bir bilgilendirme kitabı olmuş. Aslında kitabın adını okuduğumda çok farklı bir şey hayal etmiştim. Akhilleus ile Patroklos arasındaki ilişki, Orestes ve Pylades arasındaki samimi dostluk ilişkilerinin nasıl başladığını bize anlatan çok güzel yerler var. Bunun dışında Platon, Sokrates, Sharp, Homeros gibi birçok ünlü düşünürün dostluk hakkında neler dediğini okumak güzeldi. Arada sevdiğim kitaplardan da alıntılar yapılmış. Beni tek rahatsız eden şey bu alıntıların bazen çok fazla oluşuydu, yazarın kendi düşünceleri bazı yerlerde perde arkasında kalmış. Bunun dışında beni rahatsız eden başka bir şey yok. Zaten kitabın sonlarına doğru bu alıntılar biraz azaldı. Özellikle felsefeye ilgi duyanlar var ise mutlaka okumalı. Şahsen ben çok felsefe kitabı okumadım ama bu kitap ile bir sürü şey öğrendim. Yazar felsefe mezunu birisiymiş ve bu kitabı 88 yılında master tezi olarak sunmuş. Zaten bu bilgiyi öğrenmeden önce kitabı okurken bana da bir tez havası vermişti, içeriğini okuduktan sonra tez olduğunu öğrendim. Bu tür kitaplara ilgi duymuyorsanız okurken sizi zorlayabilir ama dostluğun tarihini ve felsefesini merak ediyorsanız hemen alın okuyun derim. Biraz bakındım çoğu sitede tükenmiş/baskısı yok. Umarım tekrar çoğu sitede yerini alır. İyi okumalar.
Aristo’dan başlayarak filozofların dostluk üzerine yazdıklarını tartışan bir kitap. Ancak bana kalırsa çok önemli bir eksiği var: kadınların “dostluk” ilişkisinden nasıl dışlandığı ve dostluğun politik olarak anlamı ve imkanı üzerine düşünmeyen bir kitap. Feministlerin Fransız devrimi sloganı olan “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” sloganındaki kardeşliğin erkek kardeşliği olduğunu açık etmeleri ve üzerine geliştirdikleri kavramlar üzerine hiç bir şey yok.
“Başkası ‘sanki’ kategorisine aittir. Bizim deneyimimiz dahilinde işlev görmesine izin verdiği dışında hiçbir doğrulaması olmayan bir hipotezdir ve bu hipotez çelişki olmadan düşünülemez. “