Jump to ratings and reviews
Rate this book

Keşanlı Ali Destanı

Rate this book
Keşanlı Ali Destanı dilden dile çevrilerek dünyanın pek çok ülkesinde sahnelenmiş; oyuncusu ve seyircisiyle bütünleşmiş; dahası, Türk tiyatrosuna yıllarca öncülük etmiş bir başyapıt.

Haldun Taner'in "gecekondu ortamında bir kahramanlık mitosunun parodisi" dediği, modern epik tiyatronun en güzel örneklerinden biri sayılan oyunda, geleneksel gösteri sanatlarımızın birçok özelliği çağdaş bir yorumla sunuluyor. Yaratılan tipler öylesine gerçek, öylesine canlı ki, hemen her toplumun sosyal ve ekonomik açıdan benzerlik gösteren kesimlerinde karşımıza çıkıveriyorlar. Bu nedenle, Sineklidağ efsaneleri Keşanlı Ali ve Zilha ister İstanbul'da, ister Berlin'de, ister Londra, Beyrut ve Budapeşte'de, isterse Hamburg'da, nerede olursa olsun hep aynı ilgi ve sevgiyle karşılandı.

"Bizim geleneklerimizden, bizim insanımız ve konularımızdan yola çıkıp, bütün bunları, öz Türkçemiz ve bize özgü bir görüş biçimi ile çağdaş dünyanın verileriyle aktarmak"tan söz ediyordu 'tiyatro düşünürü' Haldun Taner... Keşanlı Ali Destanı'nda büyük usta işte bu sözünü yerine getiriyor.

(Tanıtım Bülteninden)

160 pages, Paperback

First published January 1, 1964

12 people are currently reading
257 people want to read

About the author

Haldun Taner

49 books78 followers
Haldun Taner, a well-known Turkish playwright and short story writer.He was born on March 16, 1915 in Istanbul. After graduating from the Galatasaray High School in 1935, he studied politics and economy at the University of Heidelberg in Germany, until a serious health problem forced him to return to Turkey, where he graduated from the Faculty of German Literature and Linguistics in 1950. He also studied theatre and philosophy at the University of Vienna between 1955 and 1957 under the direction of Heinz Kindermann (1894–1985), an Austrian theater and literary scholar.

As a well-disciplined writer accumulating a rich blend of culture, Taner wrote a great number of stories, generally humorous; essays, newspaper columns, travel writings and theatre plays, in particular, brought him several important awards including the New York Herald Tribune Story Contest First Prize (1954), the Sait Faik Story Award (1954), the International Festival of the Humor of Bordighera Award (1969), and so on. Among his plays, the most popular is Keşanlı Ali Destanı (Epopee of Ali of Keshan). His stories have been translated into German, French, English, Russian, Greek, Slovanian, Swedish, and Hebrew.

Taner affected Turkish theater with the so-called Haldun Taner Theater named after his school of cabaret theater style. In 1967, together with Metin Akpınar, Zeki Alasya and Ahmet Gülhan, he founded the Devekuşu Kabere (“Ostrich Cabaret Theater”).

Haldun Taner died of a sudden heart attack on May 7, 1986, in Istanbul. He was laid ro rest at the Küplüce Cemetery following the religious funeral service at the Teşvikiye Mosque on May 9.

Works:

Stories: Yaşasın Demokrasi (1949),Tuş (1951), Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu (1953), Ayışığında Çalışkur (1954), Onikiye Bir Var (1954), Konçinalar (1967), Sancho’nun Sabah Yürüyüşü (1969), Kızıl Saçlı Amazon (1970), Yalıda Sabah (1983), Plays: Günün adamı-Dışardakiler (1957), Ve Değirmen Dönerdi (1958),Fazilet Eczanesi (1960), Lütfen Dokunmayın (1961),Huzur Çıkmazı (1962), Keşanlı Ali Destanı (1964),Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (1964), Zilli Zarife (1966), Vatan Kurtaran Şaban (1967), Bu Şehr-i Stanbul Ki (1968), Sersem Kocanın Kurnaz Karısı (1971), Astronot Niyazi (1970), Ha Bu Diyar (1971), Dün Bugün (1971), Aşk-u Sevda (19739, Dev Aynası (1973), Yâr Bana Bir, Anectode-Travel Writing-Interview:Devekuşuna Mektuplar (1960),Hak dostum Diye başlayalım Söze (1978), Düşsem Yollara Yollara (1979),Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil (1979), Yaz Boz Tahtası (1982), Çok Güzelsin Gitme Dur (1983), Berlin Mektupları (1984), Koyma Akıl Oyma Akıl (1985), Önce İnsan Olmak (1987)

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
264 (31%)
4 stars
317 (38%)
3 stars
192 (23%)
2 stars
44 (5%)
1 star
9 (1%)
Displaying 1 - 30 of 44 reviews
Profile Image for Rıdvan.
549 reviews93 followers
January 3, 2018
Haldun Taner efsanesi.
Bir gecekondu mahallesinin mafyalardan kanunsuzluktan işsizlikten umutsuzluktan yılmış yıkılmış bir delikanlısı Ali.
Gücü olan silahı olan adamı olan herkes mafyacılık oynuyor. Ali’nin bir zavallı anacığı var başka da birşeyciği yok. Bir gün canına tak ediyor ve gidip mahallenin serserisi, mafya bozuntusu “Çamur Şevket’i” öldürüyor çeşme başında. Yani herkes bunu böyle biliyor. Ali ne kadar anlatmaya çalıştıysa da gerçekleri efsane kendisinden hızlı yol alıyor ve Ali kendisini cezaevinde buluveriyor. Dört yıl sonra afla tahliye olduğundaysa artık kendiside efsane “Keşanlı Ali’ye” dönüşmüş oluyor.
Ve kendi mahallesine gidip kendinden sonra türeyen mafya bozuntularını defediyor ve en büyük mafya kendisi oluyor.
Yavuklusu Zilha ise Ali’ye dargın. Çünkü öldürdüğünü sandığı Çamur onun dayısı.
Oyunun sonunda Çamur’u gerçekten öldüren ve ardındanda uzaklara kaçan Deli Cafer geliyor ve Ali ister istemez ve ilk defa olaraktan gerçekten birini öldürmek zorunda kalıyor. Ve bu sefer cezaevine girdiğinde artık masum değil.
Profile Image for Serbay GÜL.
206 reviews56 followers
July 5, 2019
Sanat tarihimizin ilk epik tiyatro metnidir kendisi ve ilk olmasının yanı sıra içeriği dolayısıyla fazlasıyla da başarılır. Artık çok sıradan durumlar olarak gelse de; şehirleşme , politikacıların riyakarlığı gibi durumlar günümüzde de gerçekliğini yitirmediği için bu eser her daim yaşayacaktır. Bu özelliği dolayısıyla 'ah gidi eski günler' denebilecek bir hatıra ya da kitap değildir. Bir sokak ötende , televizyonun yandaş kanallarında çok diri bir şekilde canlılığı devam eden olaylar örgüsüdür.

Kitap muhteşem bir derleme. İçerisinde dünya turneleri esnasında gazete manşetlerinde geçen haberler , oyun hakkındaki eleştiriler , köşe yazıları ve yine farklı farklı dillerde sahnelenen oyuna ait afişler bulunmakta. Bu nedenle kitaplıkta yer açılması gereken başlıca eserlerden biri. Süper bir arşiv malzemesi.
Profile Image for Gözde Türker.
348 reviews58 followers
February 23, 2020
İçinde dikkat çekici, güzel eleştiriler var. Sadece biraz kısa geldi bana, epik tiyatro eserlerinin bir özelliği midir bilemem. "İlk" olması açısından baktığımdaysa oldukça başarılı buldum. Keşanlı Ali karakterini biraz farklı hayal etmiştim ama yaptıklarıyla şaşırttı da diyemem, alışmışız herhalde ki hayal kırıklığına uğra(ya)madım.
Profile Image for Caterina.
1,209 reviews62 followers
July 2, 2021
Türk Tiyatrosu'nun ilk epik eseri olması sebebiyle nefis bir eser. Biraz uzun gelecek belki ama oyun hakkında Gülriz Sururi'nin kaleme aldıklarını okursanız neden bu kadar özel olduğunu anlayacaksınız...

Yıl 1964, Şubat,
Haldun Taner'i ilk ne gün, nerede tanıdığıını anımsamıyorum. Ancak, her zaman selamlaştığım, galalarda, sergilerde üç beş laf ettiğim bir yazar. O güne kadar da "Fazilet Eczanesi"nden başka
oyununu seyretmişliğim yok. Her görüşte Haldun Bey'e "Bize göre bir oyununuz yok mu?" der dururdum. O da, "Keşanlı Ali Destanı" diye bir müzikalim var ama sizin kadroya ve Küçük Sahne'ye uymaz" derdi.
Engin'e; "Şu Keşanlı'yı bir de biz okuyalım, ne kaybederiz?" dedim.
Engin; "Öyle olmayacak hayallere verecek vaktimiz yok bizim" derdi.
"Lütfen ciddi ol. Kırk kişilik oyunu beğenirsek ne olacak? Düşündün mü?"
"Ne olur" dedim, "ne olur. isteyip okuyalım, ne çıkar okumaktan, meraktan kurtulurum hiç olmazsa."
"Peki" dedi Engin en sonunda çaresiz ve Haldun Bey'i bulup oyunu bize iletmesini rica ettim.
"Olmaz Gülriz" dedi Haldun Bey, "oyunu ben okumak isterim size, lütfen."
Öyle kesin bir "lütfen" di ki bu Haldun Bey'in lütfeni. Eyvah dedim içimden, yandık, Engin iki üç kez okumadan bir oyunu, oynatmaya karar vermez. Ben eğer beğenmişsem, yazarın yüzüne karşı
bunu söyleyemeyeceğime göre, zor durumda kalacaktım. Gene de; "Peki" dedim Haldun Bey'e "nasıl isterseniz."
Ve bir gün buluşmak için sözleştim onunla Küçük Sahne'de. Engin çok kızıyordu bana. "Sen kendi başına işler çevirip bana ufak kazıklar atmaya çok alıştın" diyordu.
Genco'yu da çağırdım bu oyun dinleme seansına. Hiç değilse ikimiz dışında biri, durumun gidişine göre bize yardımcı olabilirdi. Haldun Bey tam vaktinde geldi ve başladı oyunu okumaya. Oyunun kırk kişilik olduğunu biliyordum, ancak Haldun Bey rol dağıtımını filan okumadan başlamıştı oyunu okumaya ve her oyuncuyu gereken taklidi ile okuyordu. Bir ara coşup ayağa kalkıp oynamaya bile başladı. Haldun Taner'le o gün tanışmıştım, aslında galiba. Coşkun tiyatrocu kişiliğini önümüze serince, birden hoşlandım ondan. Keşanlı, daha ilk sözcüklerden, ilk sahneden sarıvermişti üçümüzü de aynı anda. Haldun Bey'i dinlemiyorduk, oyunu seyrediyorduk sanki ve katılıyorduk gülmekten. Hem ardından üzülüveriyorduk hemen. Oyunun yarısına gelmeden, "Bu oyunu
biz oynamalıyız muhakkak" diyordum içimden. "İşte Türk tiyatrosuna katkıda bulunabileceğimiz gerçek bir yapıt var karşımda. Söylemek istediklerini söyleyebilirsin bu oyunla." 1963-64 sezonundayız ve Keşanlı o güne kadar seyrettiğim ve oynadığım en ileri oyun. Engin, Genco ve ben bakışıp kalıyoruz oyun bitince. Evet, bazı sahneler, el değmesi gereken kısımlar var ama önemsiz, bunlar düzelebilir. Kutladıktan sonra, ilk soruyu ben yöneltiyorum Haldun Bey'e: "Peki neden bugüne kadar sahnelenmedi bu oyun?"
Haldun Bey; "Aslında Keşanlı Ali Destanı'nın hikayesi uzun ama ben kısaca özetlemeye çalışayım size" diyor. "Oyunla daha yazılışı sırasında Aydın Gün çok ilgileniyordu. Bitince ilkin İstanbul Operası'na verildi oyun, çok beğenildi. Ama müzikleri Cemal Reşit Rey'in armonize etmesi teklif edildi. Ben müziklerin oyuna ve epik üsluba uygun olduğunu ileri sürüp rötuş kabul etmedim. Keşanlı Ali Destanı daha sonra, bu büyük prodüksiyonun altından kalkabilecek ikinci tiyatro olarak Devlet Tiyatrosu'na sunuldu. Cüneyt Gökçer ve arkadaşları oyunu çok beğendiler. Rejisini ve başrolünü Cüneyt Gökçer'in üzerine alacağı bir rol dağıtımı bile tasarlandı. Ancak bestesini Devlet Tiyatrosu'nun resmi bestecilerinden birinin yapmasını istediler ve oyunu geri almak zorunda kaldım. Aslında 62 yılında bitirdiğim oyunun müziklerini Yalçın Tura henüz tamamlamadı."
Üçümüz birden soru yağmuruna tuttuk Haldun Bey'i, "Müzikleri ne zaman dinleyebiliriz, müzik de oyun kadar güçlü mü, ne tür bir müzik bu, oyuncu kadrosu nasıl azaltılabilir?"
Bir iki gün sonra dinliyoruz müzikleri. Gerçekten bir ayrıcalığı vardı Yalçın Tura'nın müziğinin. Şarkı sözlerinin vurguları ile ustaca vurguluyordu müziğini ve yanık Anadolu türküleri ile oynak oyun havalarımızdan esinlenerek kusursuz bir müzikal gerçekleştiriyordu. Viyana oparetlerinin hafifliği ve Brecht ezgilerinin ağırlığı gidiyordu Yalçın Tura'nın yapıtında. Nerdeyse ilk dinleyişte söyleyivereceğiz şarkıları. Finaldeki dört sesli koroyu dinlerken, hem heyecandan nefesim kesiliyor, hem de bu dört sesli koroyu nasıl gerçekleştireceğiz diye dertleniyorum aynı anda. Oynayacağız Keşanlı'yı, başka yolu yok. O güne kadar mesleğimizde, bileğimizden başka sermaye kullanmamışız. Ama mademki bugün gerekiyor, bulacağız. Genco ve Engin oyun üzerinde çalışıyorlar. Ben, helacı kadın rolü için Devlet Tiyatrosu'ndan eski operetçi, eski soprano Semiha Berksoy'u düşünüyorum. Haldun Bey bayılıyor bu seçime. Kendisinden olumlu cevabı aldıktan sonra Cüneyt Gökçer'e yazıp izin istiyorum. Hemen veriyor izni. Maestro Carlo Capocelli'yi yıllardır çekildiği kabuğundan çekip çıkarıyoruz. Kadronun kusursuz olması için elimizden geleni yapıyoruz. Küçük Sahne'de başlayan provalar İtalyan Derneği'nde sürdürülüyor. Yarışma sonucu nefis bir folklor grubu ve koro oluşturuyoruz. Korodaki bazı sesleri şehir operasından destekliyoruz. Koreografiyi Mehmet Akan gerçekleştiriyor. Deliler gibi prova yapıyoruz, gece gündüz. Atlas Sineması oyuna Irma kadar güvenemediğinden, yüzde ile oynamamıza yanaşmayınca Karaca ile konuşuyorum. Aslında Karaca'nın salonu Keşanlı için küçük. Fakat sahne olanakları çok. Ayrıldığımdan beri ilk kez görüyorum Muammer Bey'i. Hemen anlaşıyoruz. Ancak prova yapmamız için son güne kadar veremiyor sahneyi. Daha önce bir okula kiralamış gündüzleri salonu. Ona da "peki" diyoruz.
Dekorları Duygu'dan başka kimse yapamaz diye, ne yapıp edip kandırıyoruz Duygu'yu. Artık tiyatro çevresinden kopmak üzere Duygu. Yeşilçam'a ilk adımını atmış o günler. Sonunda hemen her
şey hazır gibi. Fakat dekor hazır değil. O sırada Küçük Sahne'de Bülbülün Sesi diye bir komedi sahneye koyuyoruz. Hiçbirimizin rolü yok oyunda ama mevsim sonuna kadar ne öderse Küçük Sahne'ye kardır diyoruz. Ve daha perdemizi açmadan Keşanlı'nın şöhreti yayılmış iyice. Gazeteciler geliyor. Röportajlar yapıyorlar, her gün basında Keşanlı ile ilgili bir haber çıkıyor. Gazeteci arkadaşımız Halit Çapın bir prova seyrediyor ve oyundan evvel söylüyor gazetesinde. Keşanlı'nın perdesi açılınca olacakları, falcı gibi.
Unutulmaz anılarım var Keşanlı'nın hazırlanışı ile ilgili. Bir kere ben, Haldun Bey kadar, oyuncuyu güçlendiren, yönetici ile işbirliği yapıp her isteneni aklı keserse hemen değiştiren ikinci bir
yazar tanımadım. Yalçın Tura ile işleri oldukça zordu. Azra Gün için yazdığı müziği benim sesime göre transpoze etmek istemiyor. "Provada söylüyorsunuz ya işte rahat rahat" eliyor. Ona bir türlü
anlatamıyorum, sahne heyecanı ile aynı tiz notaları provadaki rahatlıkla çıkaramam oyunda. Rahatlamak için sesime göre değiştirmek gerek tonu. İnatçı mı inatçı Yalçın Tura, oldukça sinirli bir insan. Oyunun provası ileriyor. Ancak henüz orkestra partisyanları hazır değil. Engin ve Genco heyecanlanıp duruyoruz. Ve bir de bakıyoruz ki, öğrendiğimiz bir müzik parçasını değiştirerek geliyor provaya Yalçın. Hadi baştan ve prova süresi uzadıkça uzuyor. Genco, ne yaptığını bilen bir yönetici. Onunla çalışmak çok daha arkadaşça oluyor ve gerçekten elindeki oyunu iyi değerlendiriyor. Yorgunum, sinirlerim iyice gerilmiş. Hazır olmayan, son gün bile hala eksik kalan şeyler yüzünden. Sonunda oyun günü gelip çatıyor. Gece uyku uyuyamamışım, yüzüm sapsarı, gözlerim kıpkırmızı. Nihayet Karaca verdi tiyatroyu. Sabah erkenden tiyatrodayım. Hala Duygu ve ikinci perde dekoru yok ortada. Genel prova yapıyoruz sözümona, piyanoyla. Olacak şey değil bu. Bir adım ilerlemiyor prova, Şehir Orkestrası elemanlarına günlerdir boş yere para ödüyoruz, çalışacakları partisyanlar gelmiyor hala, Engin'e; "Bu Yalçın deli galiba," diyorum, "kendisi de rezil olacak bu gece, farkında değil mi bunun?"
Sonunda getiriyor eksik partileri Yalçın, birçok yeniliklerle. Saat dört filan o sıralar. Dokuzda perde açılacak. Başlıyor orkestra elemanlarıyla Maestro Capocelli çalışmaya. Biz bekleşip duruyoruz, yapılacak bir sürü şey var oysa. Ama ne yer var onları yapacak, ne de vakit. O sırada herkes gelip bir şey soruyor, bir şey istiyor. Eksik kostüm aksesuarından, kaybolan makyaj kalemlerine kadar bana soruyor oyuncular. Makyaj odasındaki sandalyeyi beğenmiyor bazısı, herkesin sinirleri gergin. Oyunun ikinci perdesinde, bir köylü Zilha kılığına, bir Nevvare kılığına girerek on kez kostüm değiştirmem gerek art arda. Daha bir prova bile yapmış değiliz kostüm değiştirerek. Nasıl yetişeceğim, nerden gireceğim? Şapkadan başörtüye, çoraba kadar değişmem gerek. Karaca'da oynarken, bir pardösü çıkarma sahnesini, aynada yirmi kez prova ettiğim günler geliyor aklıma. Tanrım yardım et ne olur, bu gece rezil olmayalım.
Saat yediye geliyor, ikinci perdenin dekoru yok ortada. Dekorları geçtim, oturacak koltuk bile yok ve Duygu yok. O sırada bir yandan resimler çektiriyoruz, kostümler dağıtılıyor, aksesuarlar yerlerine
yerleştiriliyor, kırk kişi sahnede ordan oraya koşturup duruyor ve her kafadan bir ses çıkıyor. Genco: "Bu böyle mi olacak, şu nereye konacak?" Öte yandan maestro bağırıyor: "Olmadı baştan." Ve birden başladım zırlamaya. Ağlıyorum ama ne ağlama, sesim kısılıyor sonunda ağlamaktan. Makyaj filan hak getire. Genco ve Engin ilk kez saatin yediye geldiğinde fark ediyorlar. Bir hafta önce açılan gişenin önündeki kuyruğu düşünmeyi akıl edebiliyorlar. Maestro Capocelli gibi bir usta olmasa eminim güzel müziği rezil olurdu Yalçın Tura'nın o ilk gece. Öyle bir başladı ki uvertür,
ölüyü mezarından zıplatacak neredeyse. Engin'le başarılar diliyoruz birbirimize, öpüşüyoruz. Buz gibi ikimizin de dudakları. Boş sahneye başta Genco olmak üzere oyuncular sıralanıp takdim şarkısını söylemeye başlarken birden bütün salon alkışlamaya başladı daha ilk sözcükleri:
"Sineklidağ burası, şehre tepeden bakar.
Ama şehir uzakta masallardaki kadar."
Ben o güne kadar hiçbir oyunda tüm oyuncuların canını dişine takıp olan olmayan yeteneklerini böylesi ortaya koyduklarını görmemiştim. Oyun kanatlanmış uçuyordu. Seyirciyi de ardından
koşturarak Engin sahneye girene kadar rahatlayamadım gene de, çelik gibiydim sinirden. Engin, ilk kez yerli bir tip oynayacaktı ve de hapisten çıkmış, külhan bir ağızla konuşan, pabucuna yan basan Keşanlı Ali, bu yerli tip. İşte daha ilk anda seyircinin Engin'i severek kabul ettiğini görünce rahatladım birden. Ve o rahatlıkla girdim sahneye.
Daha sonra Nurten Tunç; "Öyle korkuyordum ki sen ağlarken" diyor, "sesin de kısılmıştı, makyajın berbat, moralin sıfırdı. Nasıl bir saat sonra pırıl pırıl çıktın sahneye ve o enerjiyi buldun kuzum."
"Seyirciden sevgili Nurten, seyirciden."
Birinci perde oynanırken Aydemir Akbaş arkada ikinci perdenin dekorunu yapıyordu. Keşanlı'nın Sipsi Selim'i Aydemir, sahnede işi olmadığı anlar arkada iki teknisyenle bir panonun üzerine
kadınların o sahnede giyecekleri tuvaletlerin kumaş parçalarından yapıştırıp asarak nefis bir dekor hazırlıyor. Sanki bilerek yapılmış stilize bir ev dekoruydu bu. Birinci perdenin finalindeki folkloru
(ki oyunun tek dans sahnesiydi ve o günler halk oyunlarımız, folklorumuz henüz bugünkü gibi popüler olmamıştı), belki çoğu seyirci, ilk kez seyrediyordu sahnede böyle düzenli, çarpıcı bir koreografi ile. İşte kıyamet kopmuştu salonda, artık seyirci coşturuyordu oyuncuları. Dansları hazırlayan Mehmet Akan provalar boyunca çok ter dökmüştü ama değerdi doğrusu yalnız o ilk geceye döktüğü terler. Artık ikinci perdenin dekoruna filan aldırdığım yoktu, dekorsuz bile oynasak olurdu, ne olacak. Hiç provasız kusursuz bir şekilde tamamladım. Nevvare, Zilha değişmelerini, Nevvare'nin şarkısına, orkestra provası yapamadığım için, aradaki sözsüz bölümlerde kendi kendime sahnede müzik eşliğinde ilk kez ufak bir koreografi yapıveriyordum. Genco kulisten şaşkın seyrederken kutluyor bir yandan beni. Ve Semiha'nın etkili sesi ile seyirciye söylediği, "Yoksa sen de bencileyin saf mısın, ey ahali bizim kadar kolayca kanar mısın ahali" sözüyle bitti Keşanlı Ali Destanı. Ama alkışlar bitmek bilmedi, o gece ve her gece. Perdeci açıp kapamaktan yorulmuştu perdeyi. Oyuncular yeniden geliyor sahneye. Perdenin açılıp kapanmasına gerek kalmamış, seyirci alkış temposuyla açıp kapıyor perdeyi sanki. Sonunda Haldun Taner'i ve Yalçın Tura'yı
çağırıyoruz sahneye biz sahnedekiler. Ve Haldun Taner sahneye geliyor. Seyirciyi selamladıktan sonra eliyle bitmeyen alkışları zorla durdurup konuşuyor ve diyor ki:
"Bu alkışlarınız yalnız yazara ve besteciye olamaz, Keşanlı Ali öyle bir bütün haline geldi ki bu gece, artık onu yazarından, müzikçisinden, kahramanlarından, koreografından, dekoratöründen, en ufak rolü üstlenen oyuncusundan teknisyenine kadar birbirinden ayıramayız. Demek ki bu bir tiyatro olayıdır ve tüm ekibin ortak başarısıdır. Keşanlı Ali Destanı'nın büyük şansı bu ekiple buluşmasıdır bence."
O gece sarhoş olduk, tüm Keşanlı ekibi ve dostlarımız, tiyatromuzun dostları. Oyundaki dansları kendimiz için oynadık fuayede. Yaşamım boyunca böylesi sarhoş olmamıştım. Zafer sarhoşluğuydu bir yerde bu. Engin'le fuayede halay çekiyorduk kan ter içinde, ertesi günkü oyunu unutmuşçasına. Bağıra bağıra şarkı söylemekten sesim gerçekten kısılmıştı bu kez. İlk Türk müzikali doğmuştu o gece. Ve bu aşta bizim de tuzumuz vardı. Engin'le el ele, göz göze bunu yaşadık ve bütün gece halay çekerek kutladık yeniden ve yeniden.
Keşanlı Ali Destanı tiyatromuzun kaderini değiştirdi, bu değişiklik birçok alanda gösterdi kendini. Tiyatromuz banka borcunu günü gününe ödedi. istese daha önce de ödeyebilirdi. Oyunu kapalı gişe oynadık Karaca Tiyatro'da. Anlaşmamız bitince, Dormen'in çağrısına uyarak sıcak bastırmasına rağmen Dormen Tiyatrosu binasında haziran sonuna kadar sürdürdük oyunu. Dormen Tiyatrosu gişesinde başlayan kuyruk daha sabahın erken saatlerinde Galatasaray postanesinde bitmiyordu. Tiyatro karaborsası Keşanlı ile başladı Türkiye'de. Basının bugüne kadar en çok değindiği tiyatro olayı Keşanlı Ali oldu. Gene ilk yabancı ülkelere turne yapan özel tiyatro ve oyun Keşanlı oldu. Oyunu William Saroyan seyredip sahnede kutladı hepimizi ve basma özel demeçler verdi Keşanlı için. Ben ilk kez bundan sonrası tiyatromuz adına çok tehlikeli, en üst basamaktan sonra iniş başlar diye korktum. Keşanlı Ali Destanı pek çok oyuncuyu şöhret yaptı bir gecede.


İşte yukarıda okuduklarınız yüzünden, sadece yazarın ve müzisyenin başarısı olmadığı için bir yıldız kırdım o da oyunun eksikliğinden değil, düşüncesizliğimden ve en çok da "neden sahnede izlemedim" diye kendime kızarak... Bu yüzden verdiğim 4 yıldız oyundan çok kendime... İlk fırsatta sahnede olmasa bile kaydı izleyerek burayı editlemeye söz vererek noktayı koyup bir sonraki kitabıma geçeyim.
Profile Image for yagmur.
43 reviews11 followers
March 17, 2024
İlk defa bir tiyatro metni okudum, anlamadığım aklımda canlanmayan pek çok sahne oldu. Düz yazının betimleyici havasına fazla alışmışım sanırım. Hikaye ve tipler yabancısı olduğum bir düzlemde. Ancak insanların sürekli bir otorite araması ve onun kuvvetiyle kendini bağdaştırması çok tanıdık….
Profile Image for Burak Taşcı.
167 reviews7 followers
November 29, 2018
Keşanlı Ali, Sinekli adındaki gecekondu mahallesinde kabadayılığı ile nam yapmış bir karakter. Oyun başlarken mahallelinin konuşmalarından Keşanlı Ali'nin hapishanede olduğunu anlıyoruz. Mahalleli arasında geçen diyaloglardan Keşanlı Ali'yi yeterince hatta biraz da abartılarak tanıdıktan sonra hapisten çıkmasıyla Keşanlı Ali oyuna giriş yapıyor..

Gözünü mahalle muhtarlığına diken Keşanlı Ali muhtarlık seçiminde rakiplerini alaşağı etmek için her türlü yola başvuruyor. Hapiste 5 ay gibi kısa bir süre yatmasına rağmen bunu mahallesi için çok büyük bir fedakarlık gibi gösterip seçim malzemesi yapıyor. Bunun yanında dini kullanıyor, rakiplerini karalıyor, kabadayılıkta zaten üstüne yok, aynı zamanda sermayedarlardan yana.. Keşanlı Ali özellikle oyundaki bu seçim yarışında bana birini hatırlattı..

Bizim toplumumuzun hamasete aşık, kabadayılığa prim veren, gücü seven bir kitle olduğunu gösteren en başarılı örneklerden olabilir Keşanlı Ali Destanı. Oyundaki Sinekli ahalisinin kendinden geçercesine Keşanlı Ali'yi desteklediğini görünce Keşanlı Ali gibi bir iktidar tipini toplumun yıllardır beklediğini ve buna kavuşunca peydah olan sarsılmaz güvenini şimdi daha iyi anlamlandırabiliyorum..

Oyun buraya kadar politik mizah havasında ilerlerken bir anda renk değiştirip farklı bir kimliğe bürünüyor. İktidar ilişkilerinde mahallelinin gözünde epik bir "kahraman" gibi hareket eden Keşanlı Ali oyunda yanık olduğu Zilha ile ilişkileri gösterilirken bir anda zaafları, çekingenlikleri, korkuları olan bir epik "anti-kahraman"a dönüşüyor, ağlayan bir insana..
Profile Image for İlhanCa.
901 reviews7 followers
October 15, 2024
Haldun Taner'den okuduğum ilk eser. Taner’in bu eserde kullandığı dil ve anlatım tarzı beni gerçekten etkiledi. Hem toplumsal sorunları ele alışı hem de ironi ve mizahı ustalıkla harmanlamasını çok güzel ayarlamış.

Keşanlı Ali’nin kenar mahalledeki zorlu yaşamı ve haksızlığa karşı verdiği mücadele işlenmiş. Ali’nin istemeden de olsa kahramanlaştırılması, çevresindeki insanların bakış açıları ve sistemin adaletsizliği üzerine bizleri düşünmeye sevk ediyor. Ayrıca, halkın günlük dilini sade ve etkileyici bir şekilde kullanması, eserin sıcak ve samimi bir hava kazanmasını sağlamış da.

Bu yüzden 'Keşanlı Ali Destanı', dilinin güzelliği ve güçlü toplumsal mesajlarıyla beni kendine çeken, etkileyici bir yapıt oldu.
Profile Image for Mehmet Dönmez.
324 reviews36 followers
April 9, 2017
Haldun Tanerin okuduğum ikinci tiyatro metni, çok aşina olmadığım yunan tragedyalarını anımsatan örgüsü içinde bize dair bir hikayeyi ustalıkla anlatan politik ve sosyal bir taşlama. çok etkileyici!

PS: Kitabın çoğunu çok güzel bir bahar gününde açık havada okuduğum için ayrıca bahtiyarım!
62 reviews2 followers
May 12, 2020
Gereksizdi
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Hira Nur.
103 reviews2 followers
June 3, 2023
Bir tiyatro metini için güzeldi bence. 3,5 falan diye düşünüyorum aslında ama 3'u ortalamalara veriyorum o yüzden 4 olsun dedim. Ben içindeki toplum eleştirisini çok sevdim ama ikinci kısmı çok hoşuma gitmedi.
Profile Image for Güney Tombak.
52 reviews1 follower
March 5, 2017
Her ne kadar eğlenceli bir yapıt olsa da bir başyapıt sayılması oldukça zor, ki kitabın eleştiriler kısmında eserden başyapıt olarak bahsedenler var. Okuması oldukça kolay, hızlı, eğlenceli bir eser. Ancak günümüz şehir insanına katabileceği pek bir şey yok.

Bildiğimiz ve muhtemel gördüğümüz olguların bir komedisi sadece.

Yine de eserin evrensel yanı göze çarpıyor. Türk insanını anlatmanın yani sıra dünyanın her yerinde olabilecek yolsuzluk ve aptallıklara bolca yer veriyor metin. Ama metin genel olarak derinliksiz ve karakterlerden ziyada tiplemeler üzerine kurulduğundan pek başarılı sayılmaz.
2 reviews
January 4, 2025
İnsan tabiatındaki kahraman/belaları kişinin yerine defedecek üst güç yaratma dürtüsü çok güzel işlenmiş. "Artık bir şefimiz var/Her belayı o savar/İnsanın eski huyu/Kendine hep bir put yapar/Oldum bittim böyle bu/Kendi yapar kendi tapar."
Profile Image for Kayra.
41 reviews12 followers
January 10, 2014
Buram buram burası olan, politik alemimizde onca zamandır değişen bir şey olmadığını gösteren ama o zamanlar bir şeyleri değiştirmeye çalışan yazarlarımız olduğunu gösteren oyun.

Profile Image for Kam Sova.
417 reviews11 followers
January 2, 2021
Haldun Taner'in daha önce sadece bir öyküsünü okumuş biri olarak bir beklentiye girmeden okumaya başlamıştım. Oldukça beğendim, hatta bazı yerlerde beni sesli bir şekilde bile güldürdü. Edebiyat tarihinde de oldukça önemli bir yer kapladığı için mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum.
Profile Image for Hacı Demir .
74 reviews5 followers
December 10, 2022
Kitabın Adı: Keşanlı Ali Destanı
Kitabın Yazarı: Haldun Taner
Tür: Müzikal Epik Tiyatro oyunu
Sayfa Sayısı: 160
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Keşanlı Ali Destanı, Haldun Taner'in yazdığı, ilk kez 1964'te Gülriz Sururi-Engin Cezzar tiyatrosunda sahnelenen müzikli oyundur.

20. yüzyıl Alman şiirinin ve tiyatrosunun en önemli isimleri arasında kabul edilen Brecht’in epik tiyatro" tarzında yazdığı ‘ Üç Kuruşluk Opera’ tiyatro oyuna ile benzerlik gösterir.

Yalın bir dille ve eleştirel bir bakışla gülmece tarzında yazılan oyun, dilden dile çevrilerek dünyanın pek çok ülkesinde sahnelenmiş; Türk tiyatro tarihinde bir fenomen hâline gelmiş ve hâlen güncelliğini yitirmemiştir. Oyuncusu ve seyircisiyle bütünleşmiş; dahası, Türk tiyatrosuna yıllarca öncülük etmiş bir başyapıt.

Türk tiyatrosunun önemli oyuncularından Gülriz Sururi-Engin Cezzar, Genco Erkal’ın ünlü olmasında önemli bir eserdir

Haldun Taner'in "gecekondu ortamında bir kahramanlık mitosunun parodisi" dediği, modern epik tiyatronun en güzel örneklerinden biri sayılan oyunda, geleneksel gösteri sanatlarımızın birçok özelliği çağdaş bir yorumla sunuluyor. Yaratılan tipler öylesine gerçek, öylesine canlı ki, hemen her toplumun sosyal ve ekonomik açıdan benzerlik gösteren kesimlerinde karşımıza çıkıveriyorlar. Bu nedenle, Sineklidağ efsaneleri Keşanlı Ali ve Zilha ister İstanbul'da, ister Berlin'de, ister Londra, Beyrut ve Budapeşte'de, isterse Hamburg'da, nerede olursa olsun hep aynı ilgi ve sevgiyle karşılandı.

"Bizim geleneklerimizden, bizim insanımız ve konularımızdan yola çıkıp, bütün bunları, öz Türkçemiz ve bize özgü bir görüş biçimi ile çağdaş dünyanın verileriyle aktarmak"tan söz ediyordu 'tiyatro düşünürü' Haldun Taner... Keşanlı Ali Destanı'nda büyük usta işte bu sözünü yerine getiriyor.

KİTABIN ANA FİKRİ: Kitap bize, kendi kişiliğimizin dışında başka bir kişiliğe bürünmememizi ve daima dürüst, namuslu olmamızı anlatmak istiyor.

KİTABIN ÖNEMi: Edebiyatımızın İLK EPİK TİYATROSU olması açısından önemlidir.

KİTABIN KONUSU: İşlemediği bir suç yüzünden hapishaneye atılan Keşanlı Ali’nin başından geçen olaylar konu edinmiştir. Kitabın kahramanı; özbeöz Trakya yiğididir. Olayın geçtiği mekan olarak Sineklidağ, büyük bir kentin eteklerinde yer alan, gecekondulardan oluşmuş, ezilen, yoksul insanların yaşadığı bir varoştur. Ali’nin, sevdiği kız Zilha’nın amcasının katili olduğu sanılması ve Ali’nin kötü karakterlerle mücadele ettiği gerekçesiyle nam salması sonrasında yaşadığı olaylar tiyatronun konusudur

ŞAHIS KADROSU:
ALİ: Tiyatronun başkahramanıdır. Keşanlı Ali şeklinde nam salar. Sineklidağ’da oturmaktadır. Delikanlı bir tip olan Ali, adaletsizliklerle savaşır. Haraç toplamayı kaldırır. Halkın sevgilisidir ama düşmanları da çoktur.
ZİLHA: Keşanlı Ali’nin sevdiği kızdır. Onun amcasının katili sandığı için Ali’den uzaklaşır ama gerçek anlaşılınca tekrar Ali’ye döner.
Profile Image for Joseph alan morgan.
51 reviews
December 25, 2023
-Bizi Yansıtan Çok Eğlenceli Bir Tiyatro Oyunu- Yakın zamanda (21 Aralık 2023) Bursa Devlet Tiyatrosu'nda oyununu izlediğim "Keşanlı Ali Destanı"nı çok sevmiş ve bayılmıştım. Sonra kitabını da okuyayım dedim ve kitaba da bayıldım. Bence Tiyatro kültürümüz İçin önemli bir oyun, ki kitabın sonlarında galeri ve yurtiçi ile yurtdışında alınan değerlendirmeler de bunu gösterir nitelikte. Oyun bence halkımızın güzel bir temsili, içindeki tatlı eleştirileri ve taşlamaları çok sevdim ama bir yandanda ülkemizin acı gerçeği olduğunu fark edince de baya incindim. Bunun yanında oyunun seyirciyle doğrudan temas etmesini ve bazı şeyleri tiye almasını çok sevdim (örneğin bir kısımda karakter dekorun hazır olmasına daha var kısa bir özet geçeyim size demesi gibi).

Bunun yanında oyunun seyirciyle doğrudan temas etmesini ve bazı şeyleri tiye almasını çok sevdim (örneğin bir kısımda karakter dekorun hazır olmasına daha var kısa bir özet geçeyim size demesi gibi). Kısacası okuması zevkli, türünün özellikle de Türk Edebiyatı ve Tiyatrosu'nda nadide bir yere sahip olan çok kıymetli bir eser bu tiyatro oyunu. O yüzden herkesin bu zevki tatmasını isterim. Kitapla kalın sağlıcakla kalın...
(Not: Haldun Taner 'i On İkiye Bir Var eseri ile tanımaya başlamıştım. Bu eserde çok kıymetli bir eser bence. Öyküler çok iyi ve kendine has bir tadı var. Bu kitabı da samimi bir şekilde öneririm.)
Profile Image for Eren.
91 reviews5 followers
September 15, 2025
13 Mayıs 2023

Ve ilk gittiğim tiyatro... Saat 20:27 gibi girişe vardım, kontrolcü abiyi davetiyem olduğuna ikna etmek için harcadığım yaklaşık 2 dakikadan sonra etrafımı çok inceleyemeden koşa koşa salona girdim. Tek salon varmış, ben sinema gibi düşündüğüm için birden fazla salon olarak hayal etmiştim ama bu tek salon bayağı büyük ve akustiği de güzeldi. Muhsin Ertuğrul. Ümraniye Sahnesi. Ferhan Şensoy'u çok severim. Hocası Haldun Taner'i ismen bilsem de ne kısa hikayelerini okudum ne de bir oyununu izledim, zaten genel olarak da, bir oyun izlemedim hayatım boyunca da, neyse işte. Her gün 20 sayfa hikaye yazarmış, Şişhane'ye yağmur yağıyordu çok iyiymiş, epik tiyatroyu türkiyeye getiren adammış gibi birbirinden kopuk bilgi kırıntıları vardı kafamda sadece. Oyun başladı, DESTAN diye geldiğimiz oyunda Ali'nin kahramanlıklarını beklerken aslında kazın ayağı hiç de öyle değilmiş. Ortada bir kahraman değil, düpedüz haraç kesen, adam kayıran, rüşvet alan bir adam var. Destan denilen ve Ali'ye Sinekli ahalisinin saygısını kazandıran olay da tamamen bir yalan üzerine kurulu. Şu söz, olayı Ali açısından özetlemekte: "Masumum dedim, ezdiler; caniyim dedim, yere göğe sığdıramadılar".
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Elif.
1,362 reviews38 followers
April 7, 2022
Bizim Büyük Challange’ımız hiç okumadığımız bir yazarın bir kitabı kategorisi için çok merak ettiğim Haldun Taner’i seçtim. Keşanlı Ali Destanı, Türk tiyatrosunun meşhur eserlerinden ve yıllardır okumak için aklımda olan bir kitaptı. Türk tiyatrosunun ilk epik eseri. Müzikal bir tiyatro ve hem modern hem de halk edebiyatı nitelikleri taşıyor oluşu da önemli bir yere taşımış. Oyunda hapisten çıkan Ali’nin yaşadıkları anlatılıyor. Hapse girme nedeni de sevdiği kızın, öldürmekle suçlandığı adamın yeğeni olması. Siyasi eleştiriler kurgu içerisine serpiştirilmiş ve bol bol şarkı içeriyor. Kitabın neredeyse yarısı arşiv bölümünü oluşturuyor. Gala fotoğrafları, izleyen eleştirmenlerin düşünceleri, tiyatroda sahnelenme hikayesi hakkında birçok bilgi paylaşılmış. Açıkçası kitabı okumaktan büyük bir keyif alamadım ancak tiyatrosunu izlemenin çok daha eğlenceli ve etkileyici olduğunu düşünüyorum. Belki bir gün izleme şansı bulabilirim.
Profile Image for Kamil.
171 reviews
November 19, 2019
İlk sahneye konulduğu 1964 yılında yüzlerce kere oynanan, büyük coşkuyla izlenilen, kapalı gişe oynayan, ünü ülke sınırlarını aşan, Berlin, Beyrut, Budapeşte, Hamburg, Prag gibi şehirlerde de aynı ilgiyle karşılanan ve Türk tiyatrosunun en önemli eserlerinden biri olan "Keşanlı Ali Destanı". Kitapta önsözde yazar Haldun Taner bu oyunun yazılma ve sahneye konma sürecini anlatıyor. Tabii bu büyük başarıda kadronun da payı büyük. Sahneye ilk konulduğunda kadroda Gülriz Sururi, Engin Cezzar, Genco Erkal, Semiha Berksoy gibi isimler var. Son sayfalarda Gülriz Sururi' nin ilk sahneye konuluş günlerindeki heyecanı kendi ağzından aktarılıyor. Afişler ve fotoğraflar ile süslenmiş, tiyatro severlerin kaçırmaması gereken bir kitap.
239 reviews1 follower
June 14, 2021
Morgol gömlek giyerdi
Gümüş köstek takardı
Hafif şehla bakardı
Yaktı mı kalpten yakardı

Kaşta bıçak yarası
Yüzde Halep çıbanı
Kurşun yemiş ayağı
Belli belirsiz aksardı…

Haldun Taner usta, Türkçe yazdığı için çok şanslı olduğumuz insanlardan. Bu oyununu “gecekondu ortamında bir kahramanlık mitosunun parodisi” olarak anlatmış bir söyleşisinde usta. Oyun o tempolu, şarkılı, danslı işleyişinin ardında kendine baş arayan, efsane yaratan, putunu kendi yapıp kendi tapan toplumumuzu anlatıyor. Bunu yaparken de hem modern epik tiyatro yöntemlerinden hem de geleneksel Türk tiyatrosu usullerinden faydalanıyor. Yurt dışında da ilgi görmüş, çok kez yabancı tiyatrolarca sahnelenmiş bir oyun, bu değerli eseri yaratan Haldun Taner’i rahmetle ve sevgiyle anıyorum.
Profile Image for Bilgen.
238 reviews17 followers
August 8, 2023
haldun taner'in eserlerinin hepsi ayrı ayrı kıymetli benim için, hepsinden ayrı keyif alıyorum. keşke 1960larda gülriz sururi zilhayı , engin cezzar keşanlı aliyi canlandırırken bu oyunu seyretme şansım olabilseydi...
kitabın sonunda bir doktora tezine de yer verilmiş. epik tiyatroya tanerin dokunuşundan bahsedilirken; halkının hiç yabancısı olmayan ortaoyunu, meddah, karagöz , seyirlik oyunları ve tuluattan aldığı öğeleri çağdaş bir anlayış içinde yoğurarak Brechtinkinden çok farklı, hem yerli hem modern yepyeni bir eğik usul getirmiş denilmiş. bence tanerin türk tiyatrosuna katkısı yadsınamaz.
"Demem şu ki, bu dünyada namuslu insaniyetli oldun mu alaya alınıyorsun. Zorba katil oldun mu saygı itibar görüyorsun. Efsanemiz de bu yalandan çıktı..."
Profile Image for Aysel Ciğerlioğlu.
40 reviews3 followers
Read
September 12, 2023
İlk epik tiyatromuz, meşakkatli kalabalık bir eser. Hangisinden söz etmeli? Toplumun birçok kesimine değinilmiş. Topluma yaranma adına kendini kahramanlaştıran bir adamın öyküsü içinde aynı zamanda alt ve üst tabakayı da gösterip eleştiren bir tarafı var.
Çok güzel bir afişi var. Yukarı kalkıp bıyığıyla Keşanlı’nın kahraman dayı yansıması bir yanda ağzında çiçeğiyle hazır hikâyeye konup efsane olmayı başaranın aslında fos çıkması :)
O kadar çok malzemesi var ki… Politika, destansılık, elit tabaka, halk kesimi, tuvaletçisi, hapishane…
Sokak naraları kısmında da aklıma Ağır Roman’ı anımsattı.
124 reviews4 followers
May 2, 2025
Yine çok geç bir okuma benim için. Haldun TANER, bu oyunuyla bir efsane yaratıyor; sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada çok beğeniliyor, yüzlerce kez sahneleniyor.

Bu tiyatro eseri, Türk tiyatrosu tarihinin ilk epik tiyatrosu kabul ediliyor. Bir müzikal tiyatro olarak da adlandırılıyor ve tüm zamanların en büyük tiyatro yazarı Brecht’in “Üç Kuruşluk Opera” adlı eseriyle özdeşleştiriliyor.

Ve Genco Erkal, Gülruz Sururi, Engin Cezzar, Seniha Berksoy gibi bir çok ünlü oyuncu tarafından ilk olarak 31 Mart 1964 yılında Muammer Karaca tiyatrosunda seyirci önüne çıkarılıyor.
Profile Image for Berkay Mert.
12 reviews2 followers
June 18, 2017
Ülkede hiçbir şeyin değişmediğini farkediyorsunuz oyunu okurken.Sadece biraz daha fazla beton var.Mikro iktidar ilişkileri,küçük çaplı çıkarlar kısacası zihniyet günümüzdekiyle aynı neredeyse.Oyunun özellikle müzikal kısmı oldukça başarılıydı.Defalarca üstünden geçerek okudum.Geleneksel öğeler modern tiyatroya çok yerinde dokunuşlarla uyarlanmış. Kitabın son 20 sayfası dış basındaki övgülerle dolu.Bu da ne kadar evrenselleştiğinin işareti.
Profile Image for Cihangir Bayburtluoğlu.
40 reviews1 follower
May 5, 2022
Türk Tiyatro tarihinin en önemli 5 eseri arasındadır. Net.
Ben oyun olarak pek çok kere izlesem de,
O son tirat var ya tuvaletçi kadının... Oyunlarda içimi bu kadar parçalamıştı... Okuduğumda çok daha fazla etkiledi. Oyun akıp giderken ıskaladığım pek çok önemli diyalogda kitap okurken daha derin hissettirdi diyebilirim. Ferhan Şensoy'un Şahları da vururlar bir bu iki benim defalarca okuyacağım tiyatro oyunlarıdır.
Profile Image for Burhan Özdemir.
15 reviews
April 12, 2018
The only thing I do not like in this theatre which has been staged hundreds of times in the different countries is the excess of quatrain.Class difference and authority dependence are main topics.Content is very rich in terms of portrayal.
Profile Image for Kadir Kılıç.
388 reviews19 followers
June 12, 2020
Keşanlı Ali Destanı'nı okudum. Haldun Taner'den okuduğum 3. kitap oldu.

Şüphesiz ki bugüne kadar okuduğum en iyi yerli oyun oldu. Ayrıca Shakespeare'nin tüm eserleri olmasa bile bazı eserlerinden daha kaliteli bir oyun olduğunu söyleyebilirim.
Profile Image for Yunus Emre.
47 reviews
January 13, 2025
al 70 80 dakikada oku. 100 sayfa olmasina rağmen zamanını çok iyi özetlemiş. siyasete, siyasetçinin sözüne güvenmemek gerektiğini çok güzel iğnelemiş .
alıntıyla bitirelim."insanlar ölür destanlar kalır. ben gidiyorum"
Profile Image for Kafamdaki Makine.
370 reviews21 followers
December 24, 2018
Keşanlı Ali gerçekten önemli bir müzikal oyununuz. İçinde barındırdığı aşk ve Türkiye’deki ‘yiğitlik’ sistemine bir el atıyor. İnsanı mest edecek gerçeklikte. Gerçekten çok hoşuma gitti.
Displaying 1 - 30 of 44 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.