İkinci basımını sunduğumuz Gecenin Öteki Yüzü, Füruzan'ın dört öyküsünü içeriyor. Kitaba adını veren uzun öykü, yazarın başyapıtlarından biri olarak değerlendirilmektedir.
Füruzan Yerdelen was an award-winning self-taught Turkish writer, who is highly regarded for her sensitive characterisations of the poor and her depictions of Turkish immigrants abroad.
Füruzan İlk kitabı Parasız Yatılı’yla 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı ’nı kazandı. İlk kitaplarında kötü yola düşmüş kadın ve kızların, çöken burjuva ailelerinin, yoksulluk ve yalnızlıkla boğuşan kadın ve çocukların, yeni ortamlarda bunalan ve yurt özlemi çeken göçmenlerin dramlarına sevecenlikle yaklaştı; kişileri derinlemesine inceledi, anlatımını ayrıntılarla besledi. 12 Mart dönemini anlattığı ilk romanı Kırk Yedi’liler ile 1975 TDK Roman Ödülü’nü kazandı. 1975’te bir sanatçılar programıyla (D.A.A.D.) çağrıldığı Batı Berlin ’de bir yıl kalarak işçiler ve sanatçılarla röportajlar yaptı. Dokuz Çağdaş Türk Öykücüsü (1982, Volk und Welt Verlag) antolojisiyle Die Kinder der Türkei (1979, Kinderbuch Verlag) çocuk kitabını ise Doğu Berlin’de konuk kaldığı dönemde hazırladı. Öyküleri Fransızca, İspanyolca, Farsça, İtalyanca, Japonca, İngilizce, Rusça, Bulgarca, Boşnakça gibi dillere çevrildi: Öykülerinden yapılan bir toplam A. Saraçgil çevirisiyle 1991’de Napoli’de, Kırk Yedi’liler S. Pirvanova çevirisiyle 1986’da Bulgaristan’da, “Sevda Dolu Bir Yaz”, “Nehir” ve “İskele Parklarında” öyküleri Damian Craft çevirisiyle 2001’de Londra’da, Parasız Yatılı Elif Deniz - Pierre Vincent çevirisiyle (Pensionnaire d’état, Bleu autour yayınevi) 2010’da Fransa’da yayımlandı; toplu öykülerini ise İspanyolcaya Gül Işık çevirmekte. 2006’da 10. Ankara Öykü Günleri’nde, 2007’de Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda ve Antalya Öykü Günleri’nde, 2008’de 7. İzmir Öykü Günleri’nde onur ödülleri aldı. 2008 TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı seçildi. 2009’da Dil Derneği İzmir şubesince Türk Diline Emek Ödülü verildi. 1988-90 yıllarında çektiği Benim Sinemalarım 1990’da Cannes Film Festivali’nin “Eleştirmenlerin 7 Günü” ve “Altın Kamera” dallarından çağrı alarak 158 film arasından seçilen 8 filmden biri olarak gösterime girdi; 1991’de ise Uluslararası İran Fecr Film Festivali’ndeki Uluslararası Jüri’den “En İyi İlk Film Jüri Özel Ödülü”nü kazandı ve Tokyo Uluslararası Film Festivali’nde seçilen “En İyi On Asya Filmi” arasında yer aldı. Oyunlaştırdığı Sevda Dolu Bir Yaz Ankara Devlet Tiyatroları’nda yaklaşık 200 kez sahnelendi (2000-2005). Öykü: Parasız Yatılı (1971), Kuşatma (1972), Benim Sinemalarım (1973), Gül Mevsimidir (uzun öykü, 1973), Gecenin Öteki Yüzü (1982), Sevda Dolu Bir Yaz (1999). Roman: Kırk Yedi’liler (1974), Berlin’in Nar Çiçeği (1988). Gezi-Röportaj: Yeni Konuklar (1977), Evsahipleri (1981), Balkan Yolcusu (1994). Oyun: Redife’ye Güzelleme (1981), Kış Gelmeden (1997). Şiir: Lodoslar Kenti (1991). Çocuk Kitabı: Die Kinder der Türkei (Türkiye Çocukları, 1979). Yaşantı: Füruzan Diye Bir Öykü (Haz.: Faruk Şüyün, 2008).
Nasıl oldu, neden oldu da bu güzelim kitap Goodreads'te sadece 70 kadar kişi tarafından oylandı bilmiyorum ama çağdaş dönem öykücülerimizin baş tacı olan kadın yazarımız Füruzan'ın en önemli eserlerinden biridir gecenin öteki yüzü.
Kitap birbirinden başarılı dört adet uzun öyküden oluşuyor.Hikayelerin ortak özelliği, anlatım boyunca içinize işleyen burukluk ve karanlık içinde çırpınan saf iyimserliğin havasıdır. Öyküler hiç merak etmediğimiz yanı başımızdaki insanlara ait hayatlara dokunuyor. Elini verip dokunabileceğin kadar gerçek Bünyamin de Cansu da küçük kız da. 'Parasız Yatılı'da olduğu gibi bize ait karakterler. Arabeskten uzak, kaliteli bir şekilde anlatıyor yine Füruzan viran hayatlar.
Ayrıca Müşfik Kenter ve Zuhal Olcay'ın muhteşem oyunculuklarıyla süsledikleri ve bu kitaba da ismini vermiş olan Gecenin Öteki Yüzü öyküsünün filmi de en az öykünün kendisi kadar başarılıdır. Hazır sözü geçmişken Zuhal Olcay'ın muhteşem sesinden filmin şarkısı olan Gecenin Öteki Yüzünü de bir dinleyin derim.
Yine içimize kan oturtan, kendimizi öksüzün, yetimin yerine koyduğumuz bir Füruzan eseri. Öykülerinin biri hariç genel olarak beğendim. Çocuk dünyası ve bakış açısını çok iyi anlatıyor hanımefendi. Bu kitaba da adını veren Gecenin Öteki Yüzü'nde ki kız çocuğunu çok iyi anlatmış. O kadar elemi, kederi; '' Aman hayat işte, geldi de geçiyor.'' Kıvamında nasıl anlatıyor, inanın hiç bir fikrim yok.
başka hiçbir kimsenin öykülerinden bu denli almadığım yazın tadını bana veren füruzan eseri oldu gecenin öteki yüzü.
füruzan bunu yaparken de çok güçlü bir sanatsal istenç gösteriyor, her zamanki gibi başarıyor da. neden bilmem ama ben bu kitabı parasız yatılı'dan biraz daha fazla sevdim. kendimce naçizane, kafamda idealize ettiğim (yapmalıydım!) sanat kavramının bütün şartlarını bütünlüyor, ve her zaman yaptığını yapıp yine kentin dışına işaretlenenleri ve tarih dışına düşürülenleri bu defa daha çok anneleriyle ilişkileri bağlamında çocukların iri gözlerinden gösteriyor bize. bir öykünün ortasında, bir annenin ağzından ve bizlerden bahsederek, keyfi yerinde vicdan mastürbatörlerinden yani, öfkeli bağırıyor çocuğuna; "onların arasına girilmez, acıyıverirler. acımak onları öyle bir sevindirir ki hayvan oğlu hayvanlar!".
füruzan'ın bütün eserlerinde görebileceğimiz gibi gecenin öteki yüzü'nde de çok yetkin ve keskin güçlü türkçe hatta türkçe'nin öteki yüzü var, bu kımıldayan dilde sokaklar var, puştun karanfillisi de zurna bölümü piyadesi de burada, film bir afiyle öpüşenler, zebunlar, ipsator düşleriyle uyuyanlar, uğruna padişahlık binliklere sigaralar sarılıp içilenler ve evlerinden sevginin dikkatini eksiltmeyenler, hepsi burada kardeşim. ben türkçe'nin ağlatıcı güzelliğini büyük şairlerde ve füruzan'da ve bir de yaşar kemal'de gördüm, görüyorum. kabul edelim ki füruzan da bir sıkı şair, hem de öykü yazarken dahi şair, "parmaklarındaki kınalar saçının oyalarına yakıştı" ne kadar da sade ama ezgili bir deyiş ya da "göğüslerinin ayrımındaki çil toplanmaları, görene dinlendirici bir şeyler anımsatırdı" derken ne kadar da sihirli, işte bu lirik şiirdir kardeşler, "gözleri yıkanmış bir maviliğin ışıltılarını saçıyordu"; "sirkeci'nin denizden bir sokak olduğunu öğrenmek onu yeniden ağlatacaktı" diyor, ben de ağlıyor muydum acaba?
kitaba ismini veren öykü herhal 'çocuk'la birlikte en sarsıcı olanı, ve kitabın en uzun ve bence en sinematik öğeler içereni. okuyorsunuz ama sahneleri izliyorsunuz bir yandan, bu noktada füruzan'ın sinemaya olan ilgisini unutmamakta fayda var. o çok başka bir konu...
"genç kadın uyumuştu. yüzü tüm anlamlardan arınmış, yalın bir güzellikle dinleniyordu."
Okuduğum 3. Füruzan kitabıydı. Benim için diğer ikisinden biraz geride kaldı. Ancak bu kitabı da karakterleri ve onların çektiklerini derinden hissettiren dokunaklı öykülere sahip. En sevdiğini kaybedip, hayatın anlamsız boşluğuna saplanıp kalan kadınlara ve ah o "Füruzan çocuklarına" üzülmemek elde değil. Özellikle "Gecenin Öteki Yüzü" öyküsü nefisti. Öykü bittiğinde bende, bir akşam vakti pencereden lapa lapa yağan karı izlemek özlemi kaldı.
Füruzan'ın öykülerinin etkisi, uzun zaman geçse de silinmiyor. Sanki tanık olmuşum ya da izlemişim gibi öykülerindeki kimi sahneler zaman zaman aklıma gelebiliyor veya gözlerimin önünde canlanıyor. Bu kitapta yer alan Gecenin Öteki Yüzü isimli etkisi de bende öyle bir etkiye sahip işte.
Çarpıcı, içinden çıkamadığım öyküler. Hepsi çok gerçek, o kadar gerçek ki karakterlerin en mutlu anlarında bile siz üzülüyorsunuz. Her bir hikaye dikkatle, güzel bir dille yazılmış. Cümle bitince geri dönmek istiyorsunuz, cümleye geri dönmeseniz onlar yine de sizinle kalıyor. Etkileyici bir kitap.
Füruzan'ın tüm öykülerinde en fazla çocukları hissedip, üzülüyorum sanırım. Kendi içlerinde yaşadıklarını, her şeyi en derinlerinde hissettiklerini ve yalnızlıklarını özellikle. Çoğu öyküyü de ağlayarak bitiriyorum. Öyle içten öyle bizden ki öyküler içine girmemek, damarlarında hissetmemek imkansız. Özellikle gecenin öteki yüzü öyküsü ve ordaki küçük kız uzunca süre aklımdan çıkmayacak biliyorum.
Ne desem, nasıl övsem gerçekten bilemiyorum. Bazı kitaplar edebiyatı gerçekten hissettiriyor insana; büyük sözler yerine güzel yazılmış sıradan bir cümleyle yapıyorlar bunu sanırım. Füruzan da tam olarak bunu yapıyor. Yazma biçimi çok ama çok etkileyici, okurken sözcüklerin özenle seçilmiş olduğunu hissediyor insan. Akıcı bir anlatımı yok ama bu şart değil diye düşünüyorum, biraz alıştıktan sonra insan okuduğu her kelimeden zevk almaya başlıyor. İçerik olarak genelde aynı temaları işlemiş öykülerinde ama bunu ajitasyona başvurmadan yapmış. Abartılılıktan çok uzak, ince, zarif bir şekilde anlatmış bütün öykülerini. Oturup ağlatmıyor ama içinde bir şeylerin kırıldığını hissettiriyor insana. Bu duyguyu Kazuo Ishiguro'dan alırdım hep ama onun kitaplarını çevirisinden okuduğum için midir bilinmez, Füruzan daha çok etkiledi beni. (Ki işledikleri konular da farklı zaten.) Neden bu kadar geç tanıştım bu yazarla ve kitapla bilmiyorum ama iyi ki tanıştım, iyi ki okudum.
"Hem zamanın değerini düşünürsek, yaşamanın hiçbir halini anlatmayan davranışları, içi boş sözleri niye öğrenmeli? Doğrudan yürek yüreğe olmak niçin ürkütücü olsun." Bu ve bunun gibi vurucu yerler oldukça fazla kitapta. İlk kez bir Füruzan eseri okudum. Yazıldığı dil itibari ile öykülerin içine girmek çok zor oldu benim için. Kitaba adını veren son öykü çok etkileyici ve farklı. Okuması zor olsa da her yerden dokunuyor insana yazarın cümleleri ve duygu betimlemeleri. Sanırım 3-4 kitaptan sonra bu dile alışınca daha farklı bir tat alırım diye düşünüyorum.
Kanı unutma, çocuk, sokaklarından gemilerin geçtiği bir kent ve kitaba adını veren Gecenin öteki yüzü olarak toplam 4 öyküden oluşuyor, her öykünün en ince ayrıntısına kadar detayı ve sofistike bir doğa ve hayatları var. Bazı öykülerin hemen bitmesini bazılarının ise keşke birazcık daha devam etmesini istemedim değil.
Eğer gerçek ve düzeyli bir yazar okumak istiyorsanız, lütfen Füruzan'dan herhangi bir yapıt okuyun. Türkçenin özü, böylesine engin bir dil duyarlılığını ve zenginliğini yansıtan Gecenin Öteki Yüzü yapıtına adını veren uzun öykü denebilecek anlatıyı tek başına okuyup bir vargıya ulaşmak bile yeterlidir. Füruzan'ı okumakta çok geç kalmış olduğumu düşünmekten kendimi alıkoyamadım doğrusu.
hani yuzunuzde samimi ve sabit bir gulumsemeyle (icinde huzunu, sevgiyi, insanligi ve daha nicelerini tasiyan bir gulumsemeyle) okudugunuz kitaplar vardir ya, iste ondan :)
Bu kitabı okurken kendinizi öykülerdeki insanların yerine koymuyorsunuz, onlar ile hissediyorsunuz. Füruzan'ın bu konudaki üstün başarısı inanılmaz. Çok acılı, çok sancılı ama hep var olan gerçekleri suratlara çarpan güzel bir kitap. Parasız Yatılı'nın yerini tutmasa da çokça sevdiğimi söyleyebilirim.
Sanki fakirsen, 'asagi tabaka'daysan hayatinin her anina sinen bir mutsuzluga hapsedilmek kaderinmis gibi yazilmis bir kitap. Bir tek kitaba ismini veren uzun hikaye biraz daha nuansli yazilmis.
Before you read this as a non-native reader, take your Turkish grammar and go through the chapter on compound verbs one more time. This book is a hard challenge from the linguistic point of view but once you have accommodated to the style your are rewarded for it. I have to admit that I did not master the first story of the collection where the author casts the reader into the world of sponge divers on the Mediterranean coast.
In all four stories the author are based on the perception of the world by a marginal figure, an illiterate woman from a sponge diver family, the son of a prostitute, a young delinquent, the daughter of a disinherited woman. The observations and experiences of these persons which one might assume to be simple, are described with an extremely rich and variegated vocabulary, reflecting the authors eye for details and her psychological sensitivity. Apart from the first one, all the stories take place in İstanbul in the the post war decades, and create a disillusioning picture of the harsh living conditions of the lower and lower middle class in that period.
Gecenin Öteki Yüzü öyküsünde özellikle piyangocudan bilet alınan bir-iki sayfa hayatın akan bir anını oldukça sinematik anlatımla, annenin satıcıyla diyaloğunda, küçük kızın tam da o yaştaki çocuklara özgü o kısacık sahneyi zihnine yerleştirişinde yaşattı.