Zevk doğrudan entelektüel, estetik ve duygusal uyaranlardan kaynaklanır ve onlara sıkıca bağlıdır. Mutluluk ise varoluşa katılan ve bu uğurda içine girilen yönelimleri kapsar. Bu nedenle mutluluk arayışı yöntem olarak bazen zevki dışlama ve acıyı kutsana üzerine de kurulabilir. Söz gelimi bağnaz bir dindar, mutluluk arzusunu çile çekmek üzerine kurabilecek ve kendisini bir takım zevklerden yoksun bırakacaktır.
Elinizdeki çalışma Yunan ve sonrasında zevk anlayışı ve uygulamasının geçirdiği evrime ışık tutmaktadır.
Zevk kavram ve olgusunun farklı kültürlerde ve çağlarda nasıl yaşandığı, unsurlarının ve sınırlarının hangi kriterlere göre belirlendiği özetlenmiş. Sırasıyla yunan, roma, hristiyanlık ve modern avrupa zamanlarında zevk olgusunun geçirdiği sosyal ve kültürel evrim anlatılmış. Anlatımı oldukça basit ve yalın; dili, felsefi bir kitap olmasına rağmen gayet anlaşılır.
** Antik yunan toplumunda zevk (haz) duygusu cinsellikle birlikte gelişmiştir. Cinselliğin merkezinde nesne olarak kadın vardır, zira cinsellikte erkek için sınır koymayan yunan toplumu, ataerkil yapısı sebebiyle kocaları dışında zevk arayışına giren kadınlara (sadece kadınları kapsayan) "zina suçuyla" kısıtlama getirmiştir. Öte yandan erkekler için cinsel haz bakımından yelpaze gayet geniştir; evdeki hizmetçiler, köleler, oğlanlar, metresler ve günü birlik ilişkiler erkek için birer haz nesneleridir. Bu dönem insanlık tarihinin belki de cinsel özgürlüğünü doyasıya yaşayabildiği çağdır (elbetteki erkekler için). Platon, Sokrates, Aristo ve aynı görüşteki filozoflar eşcinselliğe (sadece erkek için) karşı çıkmamakla birlikte, bazı hazların denetim altına alınması veya baskılanması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Buna temel dayanak olarak da ahlaki değerleri değil, erkeğin yönetme (hükmetme) görevini neden göstermişlerdir. Zira erkek yöneten (hem aileyi hem de ülkeyi)di, bu nedenle iyi bir yöneticinin sahip olması gereken erdemlerden biri de kendi üzerinde tahakküm kurabilmesi, yani duygularının (hazlarının) esiri olmaması, tam tersine onları kontrol altına alabilmesidir. Ancak bu şekilde bir yöneticinin zaafları ve bağımlılıkları ortadan kalkabilir ve özgür olabilirdi.(Kendini yönetemeyen başkasını da yönetemez ilkesi). Özetle antik yunanda, Sokrates Okulu ilkesel düzeyde oğlancılığa karşı değildi, sadece hazları kendilerinin belirlediği koşullarda ve oranda yaşamanın erdemliliğini savunuyorlardı. Öte yandan tam tersi düşünce de mevcuttur. Başlıca temsilcileri Aristippos olan Hedonizm (hazcılık) akımı fahişeleri saygın kimseler olarak kabul etmekte, hazzı dizginlemeyi amaçlayan kimseleri de para-mal düşkünü olarak görmektedir. Bu görüşe göre yemek, içmek, tensel ihtiyaçlar en temel hazlardı ve bu temel hazlar tüm insanlarda var olduğu için insanlar arasında bir eşitlenme duygusu yaratmaktadır.
** Yunan kentleri, Roma İmparatorluğunun egemenliğine girince, Sokrates Okulunun erdem, ölçülülük gibi kavramlarını benimseyen Stoacılık toplumda yaygın düşünce biçimi olmaktadır. Buna göre kişi kendisine hakim olabilmeli, haz isteminden değil, tersine hazzı bastırabilme iradesinden haz almak gerekliydi.
** Bu düşünce sistemi, (hazdan sakınma, feragat etme) hristiyanlığa geçişte çileciliğe dönüşecekti. Böylece nefsin terbiyesi, ruhsal arınma ve tensel arzularla savaşma, hristiyanlık inancının bireydeki yansımaları olacaktır. Sonuç olarak antik yunan ve romada hazların kontrol edilmesi ve nasıl kullanılması gerektiği üzerinde durulurken, hristiyanlıkta tamamiyle bu duygulardan sakınma ön plana çıkacaktır. Haz arayışının erdemsiz davranışlara ve zararlı fikirlere sürükleyeceği endişesi bu sakınmanın gerekçesidir.
** Aydınlanma çağında, kadına yüklenen "annelik ve aile kurucu" misyonu, kadını erkeğine ve ailesine bağımlı bir eş modeline iter. Böylece eşine sadık "erdemli" kadınlar, toplumsal görevi olan yeni nesilleri doğurma hizmetine geri çağrılır. Bu amaçla zevkin fazlası zararlı görülmüş olmalı ki, kadın sünneti bu çağda yasalaşmıştır.
** Kitapta, zevkin tarihsel olarak nasıl tanımlandığı ve nasıl kullanıldığı "çoğunlukla kadın-erkek ilişkileri" bazında cinsellik üzerinden değerlendirilmiş.Halbuki zevk sadece cinsellikten alınan doyum değildir. Para (mal), iktidar gücü (yönetme), kariyer, sosyal ilişkiler gibi unsurlar da zevkin öğeleridir. Ayrıca zevkin tarihi, sadece batı kültürünün 4 farklı zamanında değerlendirilmiş, kama sutranın memleketi Hindistan ve Çin konuya dahil edilmemiş. Zevk olgusunun bu kültürlerde yaygın olarak yerleşik olmaması ve sadece sınırlı bir çevrede etkili olması sebebiyle bu kültürlerdeki gelişimi anlatılmamış.