Ağır anneanne yorganlarının, muzun en önemli yenilik olduğu yılbaşı gecelerimizin, sevgiliye yazılan gönderilmemiş mektupların, değişen şehirlerin ve özlenen çocukluk bahçelerinin, iç sızlatan dostlukların, yarım kalmışlıkların, yeniden başlangıçların; bizi biz yapan değerli ayrıntıların arasından tohumlanan hikayeler. Hayat, bazen bahar...
MELİSA KESMEZ, Eylül 1980’de İstanbul’da doğdu. Mimar Sinan Üniversitesi’nde Sosyoloji okudu. Bir dönem Londra’da yaşadı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları ve söyleşileri yayımlandı. Çeviriler yaptı. İstanbul’da yaşıyor. Keriman isimli bir kedisi var.
Hani yüreğe dokunan kitaplar vardır ya. Hani içinize bir ateş düşürür, ta derinlerde hissedersiniz anlattıklarını. Çünkü çok içtendir, çok bizdendir. Hissettirir, yaşattırır. İşte bu kitapta öyleydi. Melisa Kesmez'in dili sizi etkisi altına alıyor, içinizde bir yerlere dokunuyor mutlaka. Satır satır, ilmek ilmek işleniyor kalbinize. Çok sevdim. Çok etkilendim. İçindeki öyküler hüzünlü, yürek burkan cinstendi. Aslında tam bir kış kitabı ama siz yinede ilk fırsatta okuyun zaten kışa ne kaldı ki :')
Edebiyata, hayata ilgi duyuyorsanız okumaktan pişman olmayacağınız güzel bir kitap Bazen Bahar. Zaten bir oturuşta bitirilecek uzunlukta. Ama çoğu karanlık, iç acıtıcı öyküler. Kadın duyarlılığı gayet iyi yansıtılmış. Dili şiirsel, hatta belki biraz fazlaca. Bu da bazen göze batıyor. Dilini, üslubunu biraz daha durulaştırsa, duygusal tonuna biraz daha ayar verebilse, bence Melisa Kesmez çok daha iyi bir yazar olabilir. Kurtarma Gemisi'ni her erkeğin okumasını isterdim, biz erkeklerin duygusal planda sahtekarlığını öyle güzel işlemiş ki... Son öykü Yılbaşı Ağacı'nı okuyup da gözleri buğulanmayan olur mu, pek sanmıyorum...
Son yıllarda okuduğum "En İyi 10," hatta "En İyi 5 Kitap" arasına girebilir. Çok iyi bir yazar ve çok iyi öyküler. Özellikle bu kitabını öykücülük, kadın edebiyatı, edebiyat yolculuğunun köşe taşlarından biri sayabilirim. Detay vermiyorum; sizin için tam bir şölen olması için ;)
Melisa Kesmez'e ilişkin o kadar olumlu yorum okudum ki Bazen Bahar'a korkuyla başladım. Bu tür yorumlar beklentimi yüksek tutmama ve sonunda da hayal kırıklığına uğramama neden oluyor genelde; ancak bu açıdan Kesmez'in bir istisna teşkil ettiğini belirtmek zorundayım. Kitapta yer alan on öykü de hayatın tam içinden, hem içinizi ısıtan hem de içinizi yakan öyküler. Hepsini oldukça sevdim; ama "Yılbaşı Ağacı", "Telefon Kulübesi", "Domates Tohumları", "Kurtarma Gemisi", "Bir Bahçeyi Beklemek" benim için bir adım öne çıkan öyküler oldu.
"Bazen hayatta hiç beklemediğin bir anda karşına bir şey çıkar ve parmağını uzatıp bir şey gösterir sana." "Neymiş o şey?" "Bir roman kahramanı mesela. Kitapta bir laf eder. Altı çizilecek cilalı cümlelerden değil ama, kendi halinde bir cümle. Bir tek sen cımbızlarsın onu kitabın kalabalığından. Sırf sana bir şey anlatır o cümle. Başka herkese susar. " ❤️❤️❤️ Birkaç yıl öncesine kadar öykü kitaplarını çok fazla okuyan biri değildim aslında. Ama şimdi öylesine seviyorum ki... Okudukça zevklerimin değiştiğini hatta biraz da inceldiğini görmek mutlu ediyor beni ve kendime kattığım her kitap için "iyi ki" diyorum. Uzun zamandır Melisa Kesmez'in kalemiyle tanışacağım günü bekliyordum. Karşıma çıkan bir alıntıyla, "mutlaka oku" notuyla yer edinmişti kendine ajandamda. Çok güzel bir karar verdiğimi düşünüyorum şimdi. Bazen Bahar içinize işleyecek, gözlerinizi dolmaktan alıkoyamayacağınız kadar buruk ve öyle tanıdık, öyle sizden hikayelerden oluşuyordu ki, sevmemek, etkilenmemek mümkün değildi. Kıyısından köşesinden bir şekilde hayatınıza dokunuyor öyküler ve bence, öyle olduğunda daha kıymetli oluyor okuduklarımız. İşaretlediğim,paylaşmak istediğim öyle çok kısım var ki kitapta... Ama en çok sevdiklerim "Bir Bahçeyi Beklemek" ve "Yılbaşı Ağacı" oldu. Romanların büyüklüğünden korktuğunuz anlarda çok güzel bir sığınak olabilir bence Bazen Bahar. ❤️❤️❤️
Melisa Kesmez'le Kitap Oburu programı için söyleştik. 29/06/2017 Perşembe günü saat 14:30 da Trt radyo 1 de yayınlanacak program öncesi her iki kitabını da okudum. İlk kitabındaki öyküler daha sıcaktı.. Zaten kendisi de bunları öykü olsun diye yazmadığını söylüyor.. Günce tadında..
İkinci kitap daha uzun öykülerden oluşuyor.. Mekana geri dönüş kavramının işlendiği öyküleri çok etkileyiciydi.. Geri dönüyorsunuz! Döndüğünüz ev, bir zamanlar yaşadığınız ev mi acaba ? Anılar karışmış! Aynı koltukta bir yabancı gibi oturuyorsunuz ..!
Erkekler hep kötü öykülerde ,özellikle babalar.. Cinsiyete dayalı ayrımları çok sevmiyorum. Varoluştan gelen benliğimizi , duygularımızı geliştirip iyi bir insan olmayı başarabilirsek iyi bir eş, iyi bir baba ya da anne olabiliriz. Ötesi boş ..
BAZEN Bazen kadın olurum Bazen bir çocuk. Bir zeytin ağacı bazen. Bir kömür ..
Maden ocağında ışık olsam nefesim yetmez rüzgar olsam ışığım.
Ezenler aynı ezilenlerde de.. ! Gözler aynı.. Nefesler aynı.
Bazen bir kadın olurum Bazen bir çocuk.. Ali Namık / 2 Haziran 2017 / Trabzon..
Kalbimi buran, düğümleyen, lime lime eden bir kitap beklemiyordum. Doğru zaman, doğru kitap olmasını beklemiyordum. Gözlerimi doldurabilecek bir kitap beklemiyordum. Yazılmamış mektupları yazdırabilecek kadar güçlü bir kitap beklemiyordum. Bunları beklemediğim için mi kitap bu kadar dokunaklı yoksa yazılmamış mektupları yaz dedirttiği için mi kitap bu kadar dokunaklı? Yoksa o hüzünlü öykülerden ışığı tekrar yakacak gücü verdiği için mi kitap bu kadar etkili?
Dünyayı kucaklayacak kadar sevgisi olup bu sevgiyi nereye koyacağını bilemeyenlere selam olsun! Gülümsemesi yüzünde hep buruk kalacaklara, fotoğraflara nasıl poz vereceğini bilemeyenlere, uzun hesaplaşmalardan sonra çocukluğuyla barışanlara, gidenlerin arkasından kalmak zorunda olanlara da! Melisa Kesmez, yeni öykü kitabı Bazen Bahar’da bir yanımız yaprak dökerken bir yanımızın bahar bahçe kalışının hikayelerini yazmış. Samimi, içten, duygu simsarlığı yapmayıp gerçekten o halle hallendikten sonra yazılmış bu hikayeler, herkes koşarken durup etrafına bakmayı tercih edenlerin, hep soluklanmaya ihtiyaç duyanların, belki de dünyaya bir özge temaşa ile bakanların kendilerinden bir şeyler bulabileceği nitelikte.
İlk öykü kitabı Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz, bir ilk kitap olmasına rağmen beklentilerin üzerinde bir olgunluk taşısa da, her ilk kitap gibi biraz haddinden fazla kendine yönelikti. Anlatıcının sesi hiç değişmiyordu. Bazen Bahar’da ise bizi hem daha uzun hem de daha olgun öyküler karşılıyor. Kitaptaki dokuz öyküden yedisi kendisini ara ara dönüp yeniden okutacak kadar güçlü. Diğer iki kısa öykü ise içine kapalı, giden bir sevgilinin ardından yakılan ağıtlara benzer bir tonla yazılmış, türlerin tanımlarının karıştığı şu çağın yüzü suyu hürmetine öykü denen ancak birer denemeye daha çok benzeyen metinler. Dosyadan bunları çıkardığımızda ise birbirinin tekrarı olmayan, her biri çok güçlü duygularla ve maharetli ama alçakgönüllü bir kalemle yazılmış öyküler.
Kitabın açılış öyküsü olan “Domates Tohumları” kitaptaki en sağlam metin olmasına rağmen üzerinde çok çalışıldığını belli etmekle malul. Barış Bıçakçı’da dikkati çeken en önemli unsurlardan biri, yazar dehasını çok normal bir şey yapıyormuş gibi, kaynayan bir çayın altını kısıyor ya da akşam olunca perdeyi çekiyor gibi doğal ve otomatik bir hareketmiş gibi kullanmasıdır. Melisa Kesmez de, diğer öykülerinde bu doğallık hissine olabildiğince yaklaşmış. Yalnız, bahsettiğimiz “Domates Tohumları” üzerinde çokça çalışılmış, orijinal tespitler bulmaya uğraşılmış hissi veriyor. Bu yönünü hesaba katmazsak, kitaptaki diğer öyküler kadar güçlü.
Bazen Bahar’daki öykülere hâkim olan bir karanlık varsa da, bazen uzun yağmurların dinip güneşin yüzünü gösterdiği oluyor. Türk edebiyatında karanlık dönem bittikten sonra zıpır, ele avuca gelmez bir neşe, belki de bir mania halinin öyküleri yazılıyordu hanidir. Yine de, karanlık, ümitsiz bir edebiyat dilinin de halen kendi yatağında aktığı söylenebilir. Ama Melisa Kesmez’de ne bu mania ne de tamamen kötücüllüğe hapsolmuş bir anlatım hâkim; dengeli ve uzun kışları atlatmış genç bir filizin ayakta duruşu gibi görmüş geçirmiş bir duruş. Bunun en belirgin olduğu öyküler “Yılbaşı Ağacı” ve “Bir Yeşil, Bir Beyaz.”
Uzun yıllar birlikte yaşamış iki arkadaştan birinin nihayet kararını verip bir bahçeye yerleştiği Canım Deniz ile Kuzum Ayşe’nin öyküsü ise çatlayacak kadar güzel. Karşılıklı mektuplar formunda yazılan bu öyküde gitmek, kalmak, özlemek, arkadaşlık gibi edebiyatın bu çokça işlenmiş temaları, yazarın özgün sesiyle yeniden hem de sahicilikle işleniyor. Canım Deniz’in Kuzum Ayşe’yi bir karşılayışı var ki, görmelisiniz!
Bazen Bahar tam da bir kış kitabı, hem şurda bahara ne kaldı?
"Bazen oluyor. İnsan kabuklu böcek gibi bir şey. Baktı dışarısıyla başedemiyor, kaçıveriyor içeri. Bu kimsenin kabahati değil..."
Ah Melisa be, ne yaptın sen? Bak yine elimde kitabın dağıttın beni , toparlayamıyorum kendimi, toplayamıyorum yerden dağılan kalbimi:(
Kitabını elimden bırakamadım, hem hiç bitmesin istedim, hem de hemen bitsin. Ve kitabın bitti, beraberinde beni de bitirdi:( En çok da Çürümenin Bahçesi ve Yılbaşı Ağacı'nda beni yerle bir ettin:(
Ne söylesem ne yazsam boş, sen yaz ben okurum , ne yazsan okurum... Çünkü sen ben oldun , ben de sen...
Genel olarak bakınca sevdiğim öyküler vardı. Melisa Kesmez öykü alanında başarılı bir kalem sıradaki kitabı atları bağlayın geceyi burada geçireceğiz olacak
dili fazla siirsel inanılmaz melankolik bir hava var tüm karakterlerde, okurken hafif hafif geriyordu beni betimlemeleri zaten son öyküde zırıl zırıl ağladım,,
Uzun zamandır bu kadar kötü öyküler okumamıştım sanırım. Yanlış hatırlamıyorsam, Melisa Kesmez'in ilk kitabında günlük hayatın detaylarına dair mütevazı öyküler vardı. Şimdiyse saçmasapan ani ölümler, bombalar, intiharlar, dramatik ayrılıklardan geçilmiyor. Sanki başarısız bir dizinin konu bulamayan senaristlerinin çalışmalarını okuyor gibi hissettim.
Ayrıca Kesmez'in bu öyküleri yerli ve inandırıcı olmaktan oldukça uzak. Yerli ve milli bir edebiyat peşinde değilim elbette, ama kimse beni Nesrin Topkapı'nın televizyona çıktığı yıllarda bir işçi çocuğunun yılbaşı ağacı için heyecanlandığına, kardanadamlı kazaklar giydiğine, melekli ağaç süsleri hazırladığına inandıramaz. Kesmez biraz dublajlı film seyretmeyi bırakıp kendi ülkesinde gözlem yapmalı, diyaloglara dahi sirayet etmiş bu eğretilik.
Bir öyküde "öteki" kadınları şöyle eleştiriyor Kesmez: "Bir tampon bölge olarak evin babasıyla diğer her şey arasında durur, en sert topları göğsünde yumuşatmayı iyi bilirlerdi. Çok kızdılar mı en fazla düğmesi kopuk gömlekle yollarlardı kocalarını o gün işe. Ya da pilavın azıcık dibini tutturur, evi saran cılız duman kırık kalplerinden gönderdikleri mesajla dolu olurdu. Bu onların naif öç alma biçimiydi." Sonra da kahraman, kendi annesini Beatles dinliyor, Oğuz Atay okuyor, yumurta kıramıyor, bir karavanla dünyayı dolaşmış (Bunu Türkiye'de hangi kadın yapabildi allah aşkına?!) diye övüyor.
Melisa Hanım, sizi bilmem ama ben "metinlerarası kıl tüy" ile o kahramanın annesini övmek istemiyorum. Onun yerine, pilavın dibini biraz tutturarak naifçe öç alan kadınların hikayelerini duymak istiyorum. Edebiyat ve o kadınca gerçek güç esas orada yatıyor.
Aslında yorum yazmayı düşünüyordum ama bu aralar o kadar yorum yazmak istemiyorum ki, şimdi ne yazacağımı bile bilmiyorum. Üstelik biteli 1 hafta oluyor, bu sürede bulduğum vakitlerde bir kitap bitirip ikisinin yarısına geldim. Yani, yorum yazacak hislerim bile kalmadı.
Sadece şunu söyleyebilirim ki, bazı hikayelerinde içimi burkabilmişti ve bundan da çok hoşlanmamıştım. ÇÜNKÜ BEN DRAMDAN VE BURUKLUKTAN KA-ÇA-RIM. NET.
Ama yine de bu buruk hikayeler, diğerlerinden daha güzeldi.
"Sen ne kadar kaçsan da, ıskalasan da, görmezden de gelsen, kafanı kuma da gömsen, kalbine kilit de vursan, hayatın sana bir diyeceği varsa, sinsi sinsi bekliyor sırasını, yıllarca. Öyle sabırlı. Öyle fil hafızalı, öyle unutmuyor hayat. Sen sabaha kadar unuttum diye sağalt ruhunu. Gömdüm san. Defter kapanmayınca kapanmıyor."
-----
"Geçenlerde okuduğum bir kitapta bir sevgilinin diğerine yazdığı gibi, "Mektubunu rüzgara teslim ediyorum." Gerisini bilemeyecek kadar uzağım kıyına. Karşıdan bakınca ışıklarını bile göremiyorum."
-----
"Her şey öyle değil mi biraz da? Yokken daha güzel değil mi her şey? Uzaktan bakınca daha sevilesi değil mi? Şehir de, doğa da. Galiba insan aklı dayak istiyor. Başka bir şey değil. Şöyle temiz bir dayak."
Yazarın ilk kitabı Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz'den sonra daha iyi bir iş yapmasını umarak başladığım bu kitap sanırım uzun süre boyunca Melisa Kesmez'in okuduğum son kitabı olacak. Yine kısa hikayelerin doğasına uymayan bir şekilde her hikayede aynı karakterler bulunuyor ve her hikayede trajik bir olayla duygulara hitap ederek bir şey anlatıyormuş yanılgısı yaratmaya çalışılmış. Bir çok hikayedeki pasajlar ise yeni yetme şairlerin dizelerinden çıkmış gibi. Arka planını bilmediğimiz karakterler sanki Atilla İlhan'mış gibi dizeleri konuşmaları arasında kullanmaları aşırı yapaylık katıyor.
Annem halimi görse "Sana da koca olsun, bu gece olsun kızım," derdi. Bunu derken elbette tezcanlılığımdan dem vururdu, hafif meşrepliğimden değil. Kesinlikle latife ediyor olurdu. Koca dediği metafordu.
Buna benzer pasajları kitabın hemen hemen her sayfasında görebiliriz. Her yazarın üslubu kendine göredir tabiki ama artık günlük hayatta duymaya alışık olmadığımız eski sözcüklerle beraber günlük hayatta kullanıldığında bir çok insanın anlamını bile bilemeyeceği fransız kökenleri yan yana kullanmanın bütünlüğü bozduğu kanısındayım.
Kitabı okuyup beğenen arkadaşlara saygım sonsuz, fakat Melisa Kesmez'in bana uygun olmadığına karar verdim. Umarım gelecekte çok daha iyi işler yapar.
Telefon Kulübesi ve Yılbaşı Ağacı öyküleri için bu puanı veriyorum. Yoksa bunu bile vermezdim. Çok büyük hayal kırıklığına uğradım. Bu kadar uzun süre elimde olmasının sebebi de buydu. Yavandı. Gereksiz uzatılmış betimlemeler ve olaylarla doluydu. Kendince sanki sayfa kotası koymuş da bunu aşmak için ne yapacağını, ne yazacağını şaşırmış gibiydi. Arada akla gelen 'edebi' cümleleri öyküye yerleştirmeye çalışmış. Adaptasyonu sağlayamamış. Havada kalmış o cümleler. En son bir kitabı ne zaman bu kadar çok sert eleştirdim bilmiyorum. Fakat zorlama üstüne zorlama bir kitap olmuş. Ayrıca sipariş kitabı olduğunu düşünüyorum. Zira ilk kitap ile arasında dağlar kadar mesafe var. Olmamış...
Çok sevdiğim bir dostumun hediyesi olması sebebiyle tanıştım Melisa Kesmez ile. Benim için gerçekten çok keyifli bir iki gün haline geldi kitap. Sanki ben yazmışım da aradan zaman geçince okuyormuşum gibi yakın buldum kendime. yalnızlığın o kadar da yalnız bir şey olmadığını anladığım bahçelerin, yolların, tatillerin, şehirlerin kitabı gibi geldi bir an. Diğer kitaplarını da okuyacağım. Nohut Oda'yı çok merak ediyorum.
Son öyküleri ile ağzımın ortasına bir yumruk çakarken bir yandan da beni gülümsetmeyi başaran öykü yazarlarını seviyorum. Teşekkürler Melisa Kesmez! Yine güzel bir kitaptı.
En çok Yılbaşı öyküsünü sevdim. Tüm öyküler birbirinden güzeldi ama anlatıcının bir çocuk olduğu öyküler bir tık öndeydi benim için. Aşk temalı olanları fazla süslü buldum.
O ilk öykü beni nasıl ağlattı... Metrodaydım ve anneme, evime gidiyor olmama rağmen özletmişti annemi. Gerçekten duygusal bir dili var kitabın. Lakin sonlara doğru, o duygusallıktan çıkıp alışmaya başlayınca anlıyorsunuz ki aslında bu kitap heteroseksüel kadınların arabesk dertlerinin derlemesi. Gitmek, aşksızlık, kadınları anlamayan adamlar... Bu kadar aslında.
Yazardan okuduğum ikinci kitap olmasına rağmen, öykülerine hayran kaldım. İnsanların yalnızlıklarını, üzüntülerini, sevinçlerini, hayâl kırıklıklarını yani insana dair ne varsa, harika bir şekilde gözler önüne sermiş. Hepsi birbirinden güzel olan hikayeler içerisinde, Yılbaşı Ağacı’nın yeri bende hep ayrı olacak.
Tasvir, bir şeyi gözde canlandırmaktan ziyade ne kadar okuduğunu / dinlediğini / bildiğini göstermek için yapıldığında bu çok belli oluyor. Melisa Kesmez okuyacaksanız, "Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz"i öneririm.
Kesinlikle mükemmeldi! İnsanın dimağında öyle bir tat bırakıyor ki yazarın kalemi, keşke bir roman yazsa da okusam dedirtiyor. Her öyküsü birbirinden güzeldi. Post-itleriniz ve satırları çizeceğiniz bir kalem olmadan okumayın :)
Ahhh bu kitap yuregime dokundu cok. Hikayeler tek tek icimi acitti, yuregimi isitti, gulumsetti, gencligime cocukluguma goturduler beni. Son zamanlarda okudugum en guzel hikayeler🥰