Jump to ratings and reviews
Rate this book

Bir de Baktım Yoksun

Rate this book
Buzdan bir kütle, mumyadan bir heykel gibi izledim kaderimi. Babam yanımda olsa bir tokat atar kendime getirirdi beni.

Çocukluk düşlerinden yapılmış bir evin gölgeleri içinde babanın hayaletiyle karşılaşmak... Portobello'da, George Orwell'ın evinin önündeki kaldırımda oturup Tanpınar okurken zamansız sevgiliyle karşılaşmak... Kuledibi'nde, her şeyini bir Hopper çizimini elde edebilmek için harcamış bir adamla karşılaşmak... Ölüme çeyrek kala, bir balık lokantasında küçük kızının genç kadın haliyle karşılaşmak... Cinayetle kaza arasındaki bulanıklığa sığınırken, bir evcil hayvan dükkânında vicdan azabıyla karşılaşmak... Kara mizahla yoğunlaştırılmış usta anlatımıyla Yekta Kopan, okurunu, kentler, kitaplar, resimler, şarkılar, fotoğraflar ve insanlar arasında gezdiriyor. Çok iyi bildiğimiz ama unutmaya çalıştıklarımızı hatırlatıyor. Bir de Baktım Yoksun, unutulmaz bir karşılaşmalar kitabı.

163 pages, Paperback

First published November 1, 2009

15 people are currently reading
443 people want to read

About the author

Yekta Kopan

38 books253 followers
Yekta Kopan (d. 1968, Ankara), Türk yazar, seslendirme sanatçısı ve televizyon sunucusudur.
Sesi Jim Carrey, Michael J. Fox, çizgi film karakteri Sylvester ve Buz Devri (film) animasyon karakteri Sid ile özdeşlemiş bir seslendirmecidir.
Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri adlı öykü kitabı 2002 Sait Faik Hikaye Armağanı'na, Bir de Baktım Yoksun adlı öykü kitabi ise 2010'da hem Haldun Taner Öykü Ödülü’ne, hem de Yunus Nadi Öykü Ödülü'ne değer görülmüş bir öykücüdür.
NTV televizyon kanalında her gün yayınlanan “Gece Gündüz” adlı kültür-sanat programının sunuculuğunu yapmaktadır.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
156 (19%)
4 stars
314 (40%)
3 stars
247 (31%)
2 stars
49 (6%)
1 star
15 (1%)
Displaying 1 - 30 of 41 reviews
Profile Image for Elcin.
123 reviews10 followers
March 24, 2022
Yazarın babası ile ilişkisini sonsuz kere sorguladığım öyküler okudum. Bu öykülere hüzün ve kasvet eklenince çoğu kez de kitaptan kopup kendi hayallerime daldım. Yazar ile tanışma kitabımdı ancak pek iyi gitmedi. Yeni bir tanesi ile bir şans daha belki daha sonra.
Profile Image for Ipek.
124 reviews4 followers
August 29, 2013
uzun ve güzel bir laf kalabalığı. neticede, laf kalabalığı.
babam da babam bayması.
okumasam da olurmuş
Profile Image for huzeyfe.
562 reviews85 followers
August 30, 2017
Icinde Istanbul olan, yalnizlik ve ilginc karsilasmalarla bezenmis oykulderden olusan ve Yekta Kopan'in yazdigi bir kitaptan daha guzel ne olabilir. Tabii ki icinde Londra'dan da bir oyku bulunduran guzel bir kitap :)

Evet icindeki Portobello isimli oykuyu cok begendim zira tugla gibi Tutunamayanlar kitabiyla Londra metrosunda tutunmaya calisirken benzeri bir diyalog yasamisligim oldugu icin cok hosuma gitmisti.
Profile Image for belisa.
1,406 reviews41 followers
October 22, 2020
baba merkezli iç dökme hikayaleri, o ödülleri neden aldığını anlamadım...
Profile Image for Nergis.
Author 5 books22 followers
January 31, 2014
'İçinden İstanbul geçen kitaplar'da neden hep Taksim, Karaköy ya da Eminönü olur? Neden sürekli Beşiktaş? Biraz da Yeşilköy anlatılsın mesela. Veya korusundan ayrı Beykoz. Sahil kenarları betimlensin ama Istiklal'de yürüyen insanlar rahat bırakılsın bir kere de.
Kitaba gelecek olursam Kertenkele adlı öyküyü oldukça beğendim. Dil kullanımı da yorucu değil akıcıydı.
Profile Image for Neslihan.
54 reviews6 followers
August 22, 2018
Karakterlerin arada kalmışlığını, bilinemezlikte sürüklenişini ne kadar sevdiysem, üslubun arada kalmışlığını o kadar sevmedim.
Çoğu öykü de beni arada bıraktı. Sevip sevmeme arasında kaldım mesela. Etkilenip etkilenmeme arasında kaldım. Sonunda da çoğu öykünün yavan olduğunda karar kıldım.
Profile Image for Delfin.
20 reviews3 followers
October 22, 2016
Yekta Kopan ile tanışma kitabımız oldu. İçinde çok da kısa olmayan öyküler mevcut. Kitabı bitirdiğim an, kapağını kapatıp düşündüm. Babasına hitap ettiği her satırı düşündüm. Babasının ölümüne içerlenmesine tanık olmuş gibi hissettim. Babasına kurduğu her kızgın ve kırgın cümlede aslında onu ne kadar özlediğini iliklerime kadar hissettim. Kaybettiği aile üyelerinin, geride bıraktığı burukluğu anlatışı beni etkiledi. Benim de çok yaptığım bir şeyi yapmış yazar, sevdiklerini gözlemlemiş. Ve bu gözlemler sonucu insanların iç dünyasına da değinmiş. Baba özlemi kokan, iç dünyalarımızı anlatan, aile kavramını ele alan sıcacık öykülerden oluşan bir kitaptı. Öykü okumayı seviyorsanız eğer tavsiyemdir.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for K. E..
168 reviews7 followers
Read
May 9, 2024
“Kitabın kapağından bana bakıyor Tanpınar. Elindeki kara kediyi büyük bir özenle tutuyor, gözleri kalın kaşlarının gölgesinde kalmış ama dikkatli, çok dikkatli bakınca yumuşacık bir ifadeyle baktığını görebiliyorum. Belki bir dakika, belki bir saat bakışıyoruz Tanpınar’la. Oysa babamın fotoğraflarına bakmaya hâlâ cesaret edemiyorum.

Artık babam yok. Artık Yekta yok. Hayalle gerçek arasındaki köprüde yaşamaktan yorulmuş bedenimin dinlenmesi, aklımın yolunu belirlemesi için ilk adımı atmalıyım artık. Yapmam gereken tek bir şey var; bu kitabı bitirmek.

Okumaya en baştan başlıyorum.”

Excerpt from
Bir de Baktım Yoksun
Yekta Kopan
Profile Image for Arzu Onuklu.
933 reviews9 followers
November 15, 2024
6 adet öykü var ve hepsi baba-oğul, baba-kız kısacası ebeveyn ilişkilerine dair. Ama çok boğucu hissettim. Olmamışlık içerisinde boğulan aile ilişkileri. Ne yazık ki beni boğdu. Okuyamama durumu yaşattı.
Profile Image for Eylem T.
53 reviews12 followers
June 23, 2018
Akici ama yavan ve siradan geldi.Belki de hikaye benim zevk aldigim bir tur degil.
Profile Image for Logolepsi.
53 reviews17 followers
January 24, 2017
"Elinden her tür ev işi gelen babaların, servis çağırmaya alışık oğullarından biri olmanın ezikliğiyle hep susmamış mıydım o bağırırken"

"Bir kere! Hayatında bana bir kere masal okudun, onda da körkütük sarhoştun. O kadar sarhoştun ki, senin o Yedi Cücükler tek tek Yamuk Prenses’in koynuna giriyordu"

"Ajansı almadan rahat edemeyen babaların ilk sigarasını kömürlükte içen oğulları gibi kırgın mıydı onlar da hayata"

"Bu tarafta cehennem gibi bir ev, öteki tarafta üç beş arkadaşınla şiirden, romandan, sinemadan konuşabileceğin bir içki masası, sen olsan hangisini tercih ederdin. Geceleri zor kaçardım meyhaneye, zıkkımlandığın rakının parasını bile babam veriyor, ne şerefsiz adammışsın, diye arkamdan bağırırdı annen. Küfürleşirdik bile. Düşünebiliyor musun, her kandilde dua etmeyi ihmal etmeyen annen, bir de utanmadan babamın parasını orospulara yediriyorsun, diye yüzüme tükürürdü. Doğruydu da. Az gitmedim orospulara. Hatta bir ara, bir tanesiyle dost hayatı bile yaşadım. Balıkesirli bir kadındı... Öyle yüzünü ekşitme, bunları şimdi de anlatamazsam ne zaman anlatacağım. Hem sandığın gibi değildi. Elbette yatağına da girerdim ama esas vaziyet başka olurdu. Meyhaneye diye çıkar, gider onun evinde içerdim. Bir de oğlu vardı, onu uyutur, yanıma gelirdi, biraz saçımı okşardı, biraz demlenirdik. Sonra pencerenin önündeki sedire kurulur, açar defterimi sabaha kadar yazardım"

"Cebindeki son parasıyla aldığı simidi, martılarla paylaşan şair romantizminin dışında bir yerde akıyordu gerçek"

"Acının insan ruhuna yayılması için ne kadar zaman geçtiğini o anda anladım. 1, 2, 3, 4... Bende de yoktu o cesaret... 8, 9, 10... Hiç olmadı... 12,13... Ayrılma kararını veren Melek oldu... 16, 17, 18... Ayrılmak istedi, beni ikna etmeye çalıştı, gözyaşlarıma göğüs gerdi, benimle ağladı, daha önce boşanmış olan arkadaşlarıyla yemeğe çıkmamı sağladı, yayınevinden benim için izin aldı, tatile çıkmam için baskı yaptı, ailesiyle konuştu, avukat ayarladı, boşanma terapistinin seans ücretlerini ödedi... 32, 33, 34... en sonunda bir not bırakıp gitti... 41, 42, 43... ve bitti... 50"

"Satmışım anasını, ben bu dünyanın, sen benim yanımda olduktan sonra... Param olmasın, pulum olmasın, meyhaneler mesken bir berduş olsam...”

"

"Oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler"

"Mahcubiyet duygusuyla büyütülmüş bütün evlatlar gibi"

"Son biramı votkayla karıştırırken belki bininci kez Melek’in notuna baktım. Yaba gibi y’lerini, artıya benzeyen t’lerini okşamak istedim"
Profile Image for Sevda.
20 reviews
May 21, 2017
"son günlerde çocukluğum, yetişkin hayatıma çok müdahale etmeye başlamıştı" işte böyle bir dönemde aldım bu kitabı elime. sevdiğim şehrin sokaklarında dolaştım bir kez daha, çocukluğumun geçtiği eve gittim, çocukluğumla konuştum, gençliğime öfkelendim. sıcacık bir kitap, akıp gidiyor.
Profile Image for Şafak ATAY.
110 reviews13 followers
May 15, 2017
Aynı patolojinin farklı hikayelere yansımalarını okuyorsunuz bu kitapta. Baba-oğul ilişkilerinin bitmek bilmeyen karmaşıklığının bir örneği. Bazı betimlemelerini ne kadar gerçekçi ve samimi bulsam da çok sevmedim bu kitabı. Benim gibi Franz Kafka- Babaya Mektup kitabını okuduysanız çokta etkilenmeyeceğiniz bir kitap olacaktır.
Profile Image for Tuğçe.
86 reviews
March 18, 2014
Insanların ruh hallerini çok güzel dile getirmiş. Ve daha önce duymadığım bi küfür öğrendim :p Bilmediğim birkaç kelimeyi daha not etmiştim, bakmaya korkuyorum :D
Profile Image for Metin Tiryaki.
158 reviews11 followers
September 24, 2017
Buzdan bir kütle, mumyadan bir heykel gibi izledim kaderimi. Babam yanımda olaydı bir tokat atar kendime getirirdi beni...
Bu cümle ile başlıyor kitabın arka kapağında yazılar. Arka kapağını okuyarak mı aldım kitabı hatırlamıyorum ama bitirdikten sonra arka kapağı okuyunca içime bir hüzün çöküverdi. Kitapta anlatılanlar gözümde canlanınca bir yarım kalmışlık duygusu kapladı içimi. Kendimce bir isim verdim kitaba. “Yarım kalanlar”...
Son zamanlarda kendi kendime hikaye yazma denemelerine başlayan biri olarak daha dikkatle okuyorum kitapları, cümleleri; altında yatan anlamları çözmeye çalışıyorum, kelimelerle rakseden yazarlara hayran kalıyorum, hayal güçlerine gıpta ediyor, gözlem yeteneklerini kıskanıyorum, ne hissettiklerini, nasıl yazıya döktüklerini kavramaya uğraşıyorum. Bir şeyler yazmaya başlayınca anlıyorsunuz aslında ne kadar meşakkatli bir iş olduğunu. Bu kitabı okurken “ben nasıl düşünemedim bunu”, “keşke ben yazmış olsaydım bu cümleyi” dediğim pek çok yer oldu. Kıskandım bazen; bazen hayranlık duydum. Okurken çok basit gelen, burun kıvırarak “bunu ben de yazarım” dediğim yazarlardan özür diledim içimden.
Tuhaf, ama Mike Portnoy’u hatırlattı bana. Portnoy (bilmeyen, merak eden YouTube ‘dan izleyebilir, yazının altında link yer alıyor) dünyanın en iyi davulcularından biri; benim de davul çalma hikayemin kahramanıdır. Onu izlerken her şey o kadar sıradan görünür ki, sanki o bagetleri elinize alsanız hemen çalmaya başlayacakmışsınız gibi hissedersiniz. O kadar doğal ve rahattır hareketleri, bütünleşir sanki davulla, bagetleri vücudunun bir parçasıdır adeta. Ama bir enstrüman çalmak -hele nota ile- çok zor, yetenek ve emek gerektiren bir iştir. Hele o enstrümanda virtüöz olmak milyonda bir rastlanan bir ayrıcalık. İlk davul çalmaya başladığınız anda anlarsınız ne kadar zor olduğunu... Kafayı bölmek gerekir, şaka değil gerçekten beyni dörde bölmeniz; çünkü her iki el ve her iki ayak farklı bir görev yapmak durumundadır. Bir el Hi Hat, Ride, Crash yaparken, diğeri Snare, Floor ve Tom’lar arasında gezinir durur. Bir ayak cross çalarken (bazen double, triple, quadreple) diğer ayak da Hi Hat ile cross arasında gider gelir. Bunların hepsini notayla, belli bir sıra ve düzenle yapmaya çalıştığınızı hayal edersiniz belki ama ilk oturduğunuz anda bir ayak ve bir elinizi bile aynı anda kullanabilmenin ne kadar zor olduğunu çalmaya çalışınca anlarsınız.
Ben de bu duyguyu yazmaya başlayınca yaşadım, küçümseyerek, burun kıvırarak okuduğumuz kitapların arkasında mutlaka ya bir yetenek ya da müthiş bir emek olduğunu bir kez daha anladım. Eğer çok yetenekli değilseniz benim gibi bir kaç yüz kitap okuduktan sonra şansınızı deneyebilirsiniz :)
Neyse konumuza dönersek; Yekta Kopan uzun süre NTV’de “Gece Gündüz” adında bir kültür programı yapmıştı. Sunuculuk dışında en çok bilinen özelliği Türkiye’nin en iyi seslendirme sanatçılarından biri olması. Bizim jenerasyonun yakından tanıdığı Geleceğe Dönüş’teki Marty ve Jim Carrey’nin tüm Türkçe seslendirmelerinin yanı sıra, animasyon severlerin yakından tanıdığı Buz Devri Sid, Arabalar Şimşek McQueen gibi bir çok karaktere hayat vermiş bir ses Yekta Kopan. Ancak itiraf etmem gerekirse yazarlıkta bu kadar iyi olmasını beklemiyordum. Çok kitap okuyan biri olmama rağmen şimdiye kadar hiç okumamış olduğum için de hayıflanmadım desem yalan olur.
“Bir de Baktım Yoksun” altı hikayeden oluşan bir kitap. “Sarmaşık” adlı hikayede çocukluk düşlerinden yapılmış bir evin gölgeleri içinde babasının hayaleti ile karşılaşmak; “Portobello”’da George Orwel’ın evinin önünde Tanpınar okurken zamansız sevgili ile karşılaşmak; “Kırmızı”’da her şeyini bir Hopper çizimi elde edebilmek için harcamış bir adamla karşılaşmak; “Battaniye”’de ölüme çeyrek kala, bir balık lokantasında küçük kızının yetişkin haliyle karşılaşmak; “Kertenkele”’de kaza ile cinayet arasındaki bulanıklığa sığınırken, bir evcil hayvan dükkanında vicdan ila karşılaşmak; “İyi Uykular”’da babası ile karşılaşmak... Arka kapakta “unutulmaz bir karşılaşmalar kitabı” yazıyor ama başta da söylediğim gibi yarım kalmışlıklar kitabı demek geldi benim içimden. 2009 yılında yazmış Kopan kitabını, 2010 yılında da Yunus Nadi ve Haldun Taner öykü ödüllerini de almış kitap.
Kendi özyaşam öyküsünden parçalar anlattığı kitabını okurken saygı ile karışık bir burukluk hissettim. Hep yarım kalmış bir şeyler hayatında, aşklar, koca olma, baba olma ve en çok da evlat olma kısmı yarım kalmış. Tam yapamamış hiç birini... Düşününce hangimiz tam yerine getiriyoruz ki ödevlerimizi, sorumluluklarımızı; kimimiz cesur, itiraf ediyor başarısızlıklarını, zayıflıklarını, kimimiz de ekmek kırıntısına pasta diyen fakir çocuklar gibi oynuyor mutluluk oyununu. Yekta Kopan çok açık yüreklilikle zayıflıklarını, hatalarını saklamadan yazmış hikayelerini. Müzikle, sanatla , tasvirle de süslemiş bir güzel; ortaya yürek burkan, düşündüren hikayeler çıkmış. Bize de okumak, düşünmek ve takdir etmekten başka bir şey bırakmamış.
(www.metintiryaki.com)
https://m.youtube.com/watch?v=pbraa_A...
Profile Image for Evren Erarslan.
448 reviews18 followers
January 13, 2020
Temelinde baba-çocuk ilişkisinin olduğu 6 öykü. Hepsinde de babaya-çocuğa özlem duyguları yüklü. Yekta Kopan'ın babasıyla olan ilişkisi ne kadar köklü bilemiyorum ancak tüm kitaplarında bu temayı kullanıyor. Ölüm-baba-buhran üçlemesi üzerine kurguluyor tüm hikayeleri. Kötü mü? Hiç değil. Öykülerin hiçbiri birbirine benzemiyor. Şahsına münhasır yazımlar var. Ben beğendim. Hikayeler güzeldi. Özellikle Portobello 22 ve Battaniye hikayeleri ayrıca güzeldi.

Sarmaşık - Evinin yakınlarında kedisini, terkedilmiş bir binada ararken ölmüş babasıyla karşılaşan adamın hesaplaşması.
Portobello 22 - Babasının yazarlar ve şehirler karşılaştırma hobisini, babası öldükten sonra görev edinip yurtdışında gerçekleştirmek isterken, tanıştığı kıza aşık olan adamın hesaplaşması.
Kırmızı - Eşi bulunmaz tablo koleksiyoncusu bir adamın hikayesini dinlemek için yola çıkan karakterin, bunu yapmak için birlikte gittiği kadına karşı duygularını anlama hesaplaşması.
Battaniye - Kızının büyümüş hali ile bir rakı masasında hesaplaşan adamın hikayesi.
Kertenkele - Karısından ayrıldıktan sonra değişen hayatına alışmaya çalışan adamın hikayesi.
İyi Uykular - Ölen babanın ardından yazılan mektup.

Kitap için eleştirebileceğim bir nokta ise, Can Yayınlarının kapağı çok kötü.. Kahraman Tazeoğlu kitabı kapağı gibi olmuş. Daha sanatsal, daha dokunaklı bir kapak ve renk seçilebilirdi.
Profile Image for Şengül.
8 reviews
February 22, 2020
Bir de baktım yoksun...
Daha öncesinde medya sayesinde kendisine bir aşinalığım olsa da bu kitapla tanışma fırsatı buldum yazarla. Yazarın dilini o kadar beğendim ki okuduğum her cümlede : " işte ya evet, eğer bir gün ben de yazacak olsaydım kesin böyle yazmak isterdim." gibi bir aydınlanma yaşamama sebebiyet verdi. Duygu anlamında beni çokca içine almasının en büyük sebebi ise baba hassasiyetimin üstüne gördüğüm tüm cümlelerin altını çizme isteğinden kaynaklıyor olabilir. Velhasıl acı, hasret, ölüm gibi konuları karamsarlık olmadan anlatmanın hiç de kolay olmadığını düşünüyorum fakat nasıl olduysa adam yapmış.
Profile Image for Burak.
218 reviews167 followers
January 20, 2019
Fazla laf kalabalığı, aynı meselelerin etrafında dönüp dolaşan fazla "güvenli" öyküler. Son zamanlarda okuduğum öykü kitapları çok iyi olduğundan mıdır yoksa Yekta Kopan adını uzun zamandır duyuyor olmamdan mıdır biraz hayal kırıklığına uğradım. Kötü değil ancak bana göre iki ödül alacak kadar iyi olmadığı da kesin. Yine de diğer kitapları için hissettiğim merak kaybolmuş değil, okumaya devam edeceğim Yekta Kopan'ı.
122 reviews6 followers
November 27, 2020
Kitabı ilk kez yeni çıktığında okumuştum. Babamı kaybettiğim dönem olduğu için çok etkilenmiştim. Kitabın ilk öyküsü resimli olarak ayrıca yayınlanınca tekrar okumak istedim. Evde bulamayınca tekrar aldım. İlk okumam kadar etkilemedi, ancak yine çok beğendim. O zaman okuduğumda ödül alacağını hissetmiştim, hani bir filmi izlersiniz de Oscar alır dersiniz ya (Elbette Oscar'a layık görülen filmlerin seçimi ayrı bir tartışma konusudur).
Benim kitaptaki favorim son öykü: İyi Uykular.
Profile Image for Mustafa Muftuoglu.
49 reviews2 followers
March 3, 2018
Okurken insanlarin icten ice kendine sordugu 'sadece ben mi bu detaylara dikkat ediyorum?' sorusuna verilmis net bir "hayir". Yekta Kopan'in ne kadar guclu bir kalem oldugunu daha iyi kavratti ayrica.
Profile Image for Ferhat Elmas.
872 reviews15 followers
December 15, 2019
Yunus Nadi odulu icin okumak istedim. Hikayelerin kalitesi ayni degil; ama bazilari cok derin ve etkili tespitler var.

Benim icin Portobello, Kirmizi ve Battaniye one cikanlar. Herhalde Portobello, yurtdisinda yasayan herkese cok tanidik gelecektir.
Profile Image for Taha.
26 reviews
January 26, 2025
Keyifle okudum. Baba-oğul ilişkisi tarih boyunca hep zor olmuştur, hikayelerde bu zorluğu okumak güzeldi. Kitaptaki bazı yerleri ben yazmışım gibi tanıdık geldi, yakın hissettirdi. Yekta Kopan'ın dili ve anlatımını seviyorum.
Profile Image for Pınar Dursun.
4 reviews
May 25, 2017
Uzun zamandır bu kadar keyifli Türkçe bir öykü kitabı okumamıştım. Kırmızı ve Battaniye özellikle ayrı güzel.
Profile Image for Merve Sarıoğlu.
244 reviews13 followers
June 22, 2023
Yekta Kopan'ın her biri bir karşılaşmayı, buluşmayı anlatan ve altı öyküden oluşan kitabı 2010 yılında hem Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü hem de Haldun Taner Öykü Ödülü'nü almış. Kitabın içerisinde Sarmaşık, Portobello, Kırmızı, Battaniye, Kertenkele ve İyi Uykular isimli öyküler bulunuyor. Öykülerin hepsi birbirinden iyi ama özellikle Kertenkele ve Battaniye'ye ayrı bayıldım. Öykülerdeki o kusursuz buluşma, karşılaşma anları harika işlenmiş. Kitabı çok severek okudum ve bittiğinde kesinlikle büyülenmiştim.
Profile Image for Terss.
648 reviews37 followers
May 5, 2019
Sarmaşık öyküsü diğer öykülere nispeten daha az kelimeyle derdini anlatabilmiş bir öykü.
Kitabın genelinde fazlaca kelime israfı yapılmış.
Babalar ve evlatlar klişesi demeyeceğim çünkü muazzam bir edebi kaynak o konuda. Muhtemelen dünya durana kadar da işlenmeye devam edecek edebiyatta.
Bu kitapta asıl okuru yoran şey gereksiz tekrarlar ve kelimeleri değiştirip aynı mesajı verme kaygısı.
Profile Image for Kemal Demirkol.
138 reviews6 followers
December 23, 2019
Yazardan okuduğum ilk kitap oldu. Bir çok dergide yazdıklarını okudum ama kitap olarak tanışma kitabımızdı. Genel itibariyle babasından esinlenerek yazmış olduğu öykülerden oluşuyor.

İlk öykü en çok etkilendiğim öykü oldu ki zaten kitaba ismini veren bu öykü olmuş. Anlatımı, içine alışı gerçekten çok güzeldi. Bir kedi peşine eski evine gidip babasıyla dertleşmesi gerçekten efsaneydi. Çok ders verici cümleler vardı.

Diğer hikayelerde ise yine babası ile farklı kurmacalar ve gençliğindeki babasıyla ilgili anılarını bize anlatmış. Babasıyla dertleşmiş, yeri gelmiş kızmış yeri gelmiş benimsemiş...

Ödüllü olmasına kanarak bir tık beklentim yüksekti karşılamadı. Yüksek beklenti ile girilmeyecek bir kitap. Başka kitaplarını mutlaka okuyacağım.
Profile Image for Emrah.
24 reviews1 follower
July 30, 2011
excellent. ı'am reading it on and on. yalnızlık paylasılmaz denir ya bu adam onu paylasmıs resmen. okudukça insanın yüreğine bir şeyler oturuyor, boğazı düğümleniyor. belki de en çok etkileyen mutlaka bir bölümünü sizin de yasamış olmanız, çünkü türk aile yapısındaki baba-oğul ilişkisi mükemmel işlenmiş, tabi bu bayanlar için de geçerli olabilir.
Displaying 1 - 30 of 41 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.