"Su Sinekleri, Mahmut Yesari'nin 1932 yılında okur önüne çıkan bir romanı. Sinema tutkusunun, 'star' olma hevesinin, şöhret uğruna toplumsal bir kara deliğin içine düşmenin yol açtığı savruluşların öyküsü. Sesli sinema yeni bir aşamadır. Magazin dergilerinin öne çıkardığı yerli ve yabancı figürlerin olağandışı serüvenleri genç kızların düşlerini tetikler, bir çoğunu geridönüşsüz kayboluşların çemberine mıhlar. Böyle bakıldığında, Yesari'nin günümüzün sanal dünyasının sahte cennet vaatlerini önceden görmüş bir yazar olarak selâmlanmasını gerektiren bir yapıt Su Sinekleri."
1895 yılında İstanbul'da doğan Mahmut Yesari, 16 Ağustos 1945'te öldüğünde arkasında en az yirmi beş roman, yüzlerce hikâye, elliden fazla oyun bıraktı. Geçimini kalemiyle sağladı; otuz yılı aşkın çalışması, İstanbul'da, Yakacık Sanatoryumu'nda veremle bitti. Yazar Afif Yesari'nin de babasıdır. Romancılıktaki şöhretini ilkin Çoban Yıldızı (1925) ile sağlayan Yesari, romanlarında toplumsal sorunlara, hayat sahnelerini açık dille ve ustalıkla yansıtarak eğildi.
Ömrünü yazarak kazanmış ve haliyle de çokça eseri bulunan Mahmut Yesari'nin en beğenilen kitaplarından biri olarak Su Sinekleri'ne büyük merakla başladım ama ne yazık ki biraz hayal kırıklığı oldu. Ancak 1930'ların dünyasına girmek, eski yeni hikayesini bireylerin hikayelerinden gözlemek güzeldi. Ben dönemleri romanlardan takip etmeyi seviyorum ancak böyle bir merakı olmayan kişi için pek doyurucu bir roman olmayabilir.
Dünyanın gelmiş geçmiş en sığ karakterleri Mahmut Yesari kalemi ile muhteşem dile dökülmüş. Kitabın diline ve basit konusuna rağmen akıcılığına hayran kaldım. Kesinlikle bu yazarın okuyacağım son kitabı değil.
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki toplumsal değişim ve dönüşümlerin toplumun en alt katmanlarına yansımalarını bu kadar iyi birinci el gözlemlerle eserlerine yansıtan Mahmut Yesari mutlaka okunmalı
Sade, su gibi akıp giden bir kalemi var Mahmut Yesari'nin. Okuduğum ilk kitabıydı son olmayacağını da rahatlıkla söyleyebilirim ama karakterler beni delirtti.
Mahmut Yesari’nin romanı (1932) • Olaylar İstanbul’da geçer. Sadberk ve dört arkadaşı hiçbir filmi kaçırmayan, artist resimleri toplayan, sinema delisi kızlardır. Ailelerini kandırıp artist bozuntularının Bostana’da kurduklan kampa giderler. Fatma’nın annesi Nezahat hanım da kızına uymuş, kampa gelmiştir. Erkekler beş kişidir, her kıza bir erkek düşer, Nezahat Hanım da her erkekle ayrı ayrı ilişki kurmaya kalkar. Kızlar, delikanlıların kokain kullandıklarını, metresleri olduğunu öğrenince aldatıldıklarını anlar, intihara karar verir, kendilerini denize atarlarsa da kurtarılırlar. Hastalanan Sadberk, iyileşince mahallesindeki sinema ilancısı Aziz’le evlenir. Olup bitenleri duyan Nezahat Hanım’m kocası, karısını boşar, kızları Fatma ise, arkadaşı Dürdane’nin babasının metresi olmuştur. Beş kız, bir bahar sabahı doğup o bahar akşamı ölen, ömürleri bir günlük susineklerinden farksızdılar.