Jump to ratings and reviews
Rate this book
Rate this book
Nefret ve aşk arasındaki mesafe ne kadardır?
Kilometrelerce mi?
Belki bir adım kadar yakındırlar birbirlerine?
Belki de aralarında zerre kadar dahi uzaklık yoktur. Üstelik birbirlerine dönüşmeleri öyle hızlı gerçekleşir ki, hiçbir kalp nasıl sevdiğinden bir anda nefret ettiğini, sonra onu yeniden nasıl sevdiğini anlayamaz.

Sırılsıklam âşık olan bir kadın…
Tek gecelik ilişkilerin adamı olan bir erkek…
Ve geçirilen tek geceden sonra birbirinden nefret eden ya da belki tamamen âşık olan iki insan...
Gerçekte hissettikleri şeyin ne olduğunu keşfetmeleri ise hiç kolay değil…

Gitme, aşkın ve nefretin sınırlarında dolanmanıza neden olacak.

496 pages, Hardcover

Published February 1, 2016

1 person is currently reading
120 people want to read

About the author

Selvi Atıcı

16 books95 followers
Selvi Atıcı, 1984 Yılında Ordu'da doğdu. Eğitim hayatını İstanbul'da sürdürürken hayatının aşkıyla karşılaştı ve eğitimini tamamlar tamamlamaz evlendi. İki kız ve bir erkek çocuğu annesi olan yazar, 2008 yılından bu yana yazdıklarını sosyal paylaşım platformlarında ve forumlarda paylaşmaya başladı.

İlk kitabı Kimliksiz'le yayın hayatına başladı.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
125 (57%)
4 stars
52 (24%)
3 stars
29 (13%)
2 stars
8 (3%)
1 star
2 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 53 reviews
Profile Image for Hulya Kara Yuksel.
1,095 reviews1,306 followers
February 25, 2016
Birisinden once nefret edip, sonra delicesine asik olmak.. Ahh bunu ancak Selvi Atıcı basarabilirdi sanirim... Mutlaka okunmali, ese dosta bu kitap anlatilmali... Allahim MUKEMMELDI. :)

Kitabı bitirdikten gunler sonra bile hala ara ara isaretledigim bolumleri acip tekrar, tekrar okuyorum!!! Ki bendeniz asla ama asla bir kitaba isaret koymam, o kitabı cizmem, etiket bile yapistirmam.. Cok sevsem bile bunu yapmam, tarzim değil ama Tunc Mirza Yigit, sana doyamıyorum!!!! Canimsin benim, caniiiim. O GİTME diyisine kurban olurum!!!!

hahaha fangirllugun zirvesindeyim yarabbim!!!! :D

Profile Image for trestitia ⵊⵊⵊ deamorski.
1,539 reviews448 followers
March 13, 2023
demek 15. okuyuşum olmuş.

neden acaba.

selvi ablam bambaşkadır.

ha şu var, herkes tunç mirzayı sevemez onca süründükten sonra bile. zaten mirza'yı da kimse sevemez. Ben orospusuyum tıpkı bir eşşşoğlueşek gibi davranırken dahi.
evet eşek oğlu çünkü babası da böyleydi bunun asdfghj
Profile Image for Çisem.
439 reviews52 followers
March 8, 2016
Bazı kitaplar bitmesin ya arkalarında büyük boşluklar bırakıyorlar :((

Güncelleme :

http://karamelasepetiii.blogspot.com....



Herkese merhabalar :) Geçtiğimiz günlerde Ekonomist Aşık ve Vesta Günlükleri ile birlikte Selvi Atıcı'nın yeni kitabı Gitme'ye buddyreads yaptık. Biliyorsunuz buddyreads kitapları konusunda azıcık seçiciyiz. :D Düşünün ki 3 buddyreads etkinliğinin 2'sini Selvi Atıcı kitaplarına yaptık. Buradan ne demek istediğimi anlamışsınızdır diye düşünüyorum ama yine de söyleyeceğim.

"Evet işte o kadar mükemmeldi."

Bu kadar keskin bir giriş yapmak istemezdim ama ne yapabilirim ben de kitabımızın ana karakteri Mirza gibi hislerimi uçlarda yaşayan bir insanım sanırım. :D

Tunç Mirza Yiğit : 9 yaşında babasının (babasının Deryal yani Kimliksiz olduğunu da belirteyim) başına gelen bir kaza yüzünden kendini ailesinde soyutlamış ve kendine kimseyi sevme izni vermemiş bir adam. Başarılı bir iş adamı, eğlenceyi seven bir playboy ama bunların yanında içinde gizlenen tarafını kimseye göstermemeye kararlı sert bir adam.

Hayat Altınel : Ziraat mühendisliği öğrencisi, Adanalı, zengin bir ailenin kızı olan Hayat; Mirza'ya ilk gördüğü an tutulmuş. Sırf ona olan bu aşkı yüzünden geceleri Mirza'nın gittiği kulüplere giden Hayat'ın aşkı zamanla daha da güçlenmiş. Aslında düşündüm de kitap karakterlerinin ikisi de duygularını uçta yaşıyorlar sanırım. *-*



Hayat ve Mirza şans eseri, Hayat'ın hiç beklemediği bir anda bir kulüpte tanışıyorlar. Hayat Mirza ile tanıştığı için o kadar heyecanlı ki kafası uçuyor diyebilirim. Mirza da Hayat'tan etkileniyor ve sonra... Sonrası tek gecelik bir ilişki. Bu tek gecelik ilişki sonucu ortalık iyice karışıyor ve olaylar başlıyor. Spoiler vermeme ramak kala duruyorum ve yorumuma geçiyorum. :D

Kitap 4 kısımdan oluşuyor bence. İlk kısım tanışmalarını içeren kısım, ikinci kısım sonrasında olan olayların Hayat odaklı gelişmeleri ve Hayat'ın duygu-durum değişiklikleri, üçüncü kısım Mirza'nın duygu-durum değişiklikleri ve sonra da geri kalan yaşananlar. En sevdiğim kısım kesinlikle üçüncü kısım. Çünkü Tunç Mirza öyle bir karakter ki başta nefret ediyorsunuz ama ciddi anlamda nefret ediyorsunuz. Fakat o 3. kısım sağolsun Mirza'nın duygularının değişimini öyle güzel işliyor ki bizim de aynı onun gibi yavaş yavaş duygularımız değişiyor.



Bu kitabı ilk okuyuşum değil hatta siz deyin 30 ben diyeyim 50 o kadar çok okumuşluğum var. Fakat ne zaman okusam ilk kez okuyuşumda ki gibi başında ağlarım. Bu sefer de farklı olmadı, yine ağladım, yine Mirza'ya sövdüm, yine Hayat'ın hallerine içim acıdı, yine yine yine... Selvi Atıcı romanlarında aşkı öyle bir hissedersiniz ki resmen içinize işler. Gitme de böyleydi. İkilimizin aşkı da nefreti de o kadar gerçek ki okurken resmen sizi içine hapsediyor. O yüzden de 50 sayfa önce Mirza'dan nefret ederken sonrasında Mirza diye ölüp bitiyorsunuz. O yüzden Hayat'ın hallerini okudukça gözyaşlarınızı tutamıyorsunuz. Duygular o kadar güzel işleniyor ki sizde karakterler gibi uçlarda hissetmekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Özellikle aileler ile ilgili olan kısımlar çok etkiledi beni. Mirza'nın ailesi ile yeniden bağ kurma çabaları, Hayat'ın ailesine olan özlemi...



Gitme, aşkı, nefreti, eğlenceyi, şefkati kısacası bir sürü duyguyu bir arada okuyabileceğiniz muazzam bir kitap. Mirza ve Hayat'ın hikayesini sakın kaçırmayın. Son olarak Selvi Atıcı asla hayal kırıklığına uğratmaz diyorum. Gözüm kapalı bu kitabı da diğer çıkmış bütün kitaplarını da öneriyorum.
Profile Image for Öznur (kendimizeaitbiroda).
395 reviews52 followers
July 10, 2016
Yorumun aslı : http://kendimizeaitbiroda.blogspot.co...

Kitabı iki günden çok daha az bir sürede bitirmeyi aklımın ucundan dahi geçirmiyordum inanın. Hatta hızlı gidiyor oluşumdan dolayı kendime kızdığım, "acaba bıraksam da hemen bitmese mi?" gibi tuhaf düşüncelere büründüğüm,hatta ve hatta "bu kitap neden bu kadar kısa?" diye isyan ettiğim pek çok an yaşadım. Lakin elbette Tunç Mirza'nın rüzgarına kapıldım,bitirmeden duramadım!
Tunç Mirza 9 yaşında yaşadığı bir olayla kendisini ailesinden uzaklaştırıyor, onlarla arasına aşılamayacak duvarlar örüyor. Ve sevmekten vazgeçerse onları kaybettiğinde bir daha o kadar yaralanmayacağını düşünüyor. Ama inanın bana sevdiğinde öyle güzel seviyor ki...Bence tüm korkusu içindeki sevginin büyüklüğünden geliyor.
Hayat ise başlıbaşına sevgiden,iyilikten oluşuyor. Ve de biraz...sersemlikten! Tunç'la ilk karşılaşmalarındaki o sersem hallerine,kendini kontrol edemeyişlerine deli oldum,ama...Tunç'u tanımaya başladıktan sonra Hayat'a hak vermeden de edemedim doğrusu.❤️
Derken Tunç ve Hayat kendilerini bir evliliğin içinde buluyorlar ve tahmin edebileceğiniz üzere bu öyle kolay bir evlilik olmuyor. Ve Tunç tüm öfkesini,nefretini Hayat'a yönlendirip bitmek bilmeyen işkencelerini uygulamaya başlıyor. Hayat'ı öyle yaralıyor,öyle parçalıyor ki...Tunç'un bu hallerini okurken sinir krizleri geçirdiğimi,onu boğmak istediğimi lakin bir şekilde de yüzümdeki aptal sırıtışlara engel olamadığımı söylemeliyim. Ama ilerleyen anlarda burnu feci bir şekilde sürten Mirza'yı keyifle okuduğum da bir gerçekti. Bir satırda Tunç'a delice öfkelenirken, diğerinde alaycı haliyle öyle bir sevimliliğe bürünüyordu ki... Tunç Mirza'ya hissettiğim öfkenin ne zaman sevgiye dönüştüğünü ben de bilmiyorum sanırım o ara,tıpkı onun gibi, 'yuvarlanmak'la meşguldüm.❤️❤️❤️
Yuvarlandığının farkına varan Tunç Mirza'yı okumaksa...Ahhh,mükemmeldi. Tunç aşkını öyle güzel gösteriyor,kendini affettirebilmek için öyle güzel şeyler yapıyor ki,tahmin edeceğiniz üzere,bayıla bayıla okudum o kısımları. "Böyle de güzel sevilmez be adam!" demekten kendimi alamadım.
Gitme'nin Selvi Atıcı'dan okuduğum ilk kitap olmasına rağmen asla son olmayacağını,serinin diğer kitaplarını hemen almamak için kendimi zor tuttuğumu ve tabii Gitme'yi size önerdiğimi tekrar tekrar belirtmeme de gerek yok sanırım...
Profile Image for Tuba Özkat.
Author 72 books208 followers
February 8, 2016
Bir karakterden nefret ettirmek ya da bir karakteri sevdirmek kolay. Ama bir karakterden önce nefret ettirip sonra onu yavaş yavaş sevmeye başladığınız için kendinizden nefret etmenizi sağlamak gerçekten zor. Selvi Atıcı bu kitabında onu başarıyor.

Erkek karakterimiz Tunç Mirza'yı bir kaşık suda boğabilirdim, dürüstçe söylüyorum. Ağzına vura vura dövebilirdim. Bazen yaptıkları yüzünden resmen boğazıma yumru oturdu, sanırım azıcık ağladığım üç ya da dört yeri var...

Klasik olay örgüsünden uzak, seveceğiniz, kızacağınız, ağlayacağınız, söveceğiniz çok güzel bir kitap.

Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Profile Image for Dilek VT.
1,548 reviews1,726 followers
June 14, 2016


Beni bilen bilir, ezik, saf, pasif ve kendini korumaktan aciz kadın kahramanlara sinir olurum. Bir de aşırı dominant, önyargılı, kaba alfa tipi erkek karakterlere katlanamam. Ben bu kitaba ilk başladığımda böyle iki karakterle karşılaştığımı sandım ve ilk başlarda hem erkek karakter Tunç’tan hem de kadın karakter Hayat’dan nefret ettim diyebilirim.

Niye bunları anlatıyorum?

Çünkü diyeceğim esas şudur ki, bir yazar çizdiği bir karakterden okuyucunun nefret etmesini, ya da onu çok sevmesini sağlayabilir. Ama duygu değişimi yaşatması zordur. Yani ben bu iki karaktere de o kadar gıcık olmuş, sayfalar arasında dır dır dır söylenirken, ikisine de laflarımı patır patır saydırırken, goodreads’deki güvendiğim arkadaşlarım bekle seveceksin demese her an vazgeçebilir (siz sakın öyle yapmayın diye söylüyorum bunu) bırakabilirdim bu güzel kitabı okumayı...

Gayet de yazık etmiş olurdum.

Çünkü çok ustaca bir kalemle her iki karakteri de öyle işlemiş ki yazar, sizin o nefretinizi alıp önce empatiye ve acımaya, sonra sevgiye ve hayranlığa dönüştürüyor. Bir bakıyorsunuz ki karakterlerin yaşadıkları duygu değişimleri size de yansımış. Bir romandaki aşkı hissedemediğim zaman, “o his bana geçmedi” dediğim zaman, anlatılan aşk ne kadar büyük olursa olsun, hiç bir anlamı olmuyor. O yüzden yazarın hissettirebilme konusundaki başarısı da çok önemlidir benim için. Ben bu kitaptaki her duyguyu iliklerime kadar hissettim, öfkeyi, nefreti, korkuyu, utancı, acıyı, pişmanlığı... hepsini... Hele aşkı... hele onların aşklarını çok ama çok güzel hissettirdi yazar.

O yüzdendir ki “güzel bir aşk romanı” okumak isteyenlere tavsiyem olur bu kitap...

Tunç Mirza Yiğit, KİMLİKSİZ romanından tanıdığımız Deryal Yiğit’in oğlu... Sevgiden kaçan bir karakter, çünkü çok severse kaybetmenin getireceği acıya dayanamayacağından korkuyor.

Ve daha onunla daha tanışmadan ona sırılsıklam aşık, onu magazinden takip eden, onun fotoğrafları ile süslü defterler yapan, onun gittiği yerlere sırf onu uzaktan da olsa görebilmek için giden bir kız giriveriyor aniden hayatına bu adamın. Ve o kızın Tunç’un hayatına girmesi her ne kadar güzel başlasa da malum bizim geleneksel Türk ailelerimizin olaya dahil olmasıyla herşey çok çirkin bir hal alıyor ve her ne kadar Tunç bu çirkinlikten nasibini alsa da esas kurban Hayat oluyor.

Ailesinin de Tunç’un da kıza çektirdiklerini okumadan tahayyül etmeniz mümkün değil. "Zalimliğin bu kadarı da olmaz ki" dedirtiyor insana. Yani ben o sırada Tunç karakteri canlansa elime geçse üzerinde tepinir tepinir gebertirdim adamı kesin :) Kızın pasifliği ve çaresiz kabullenişi de beni sinir etti başta tabii.

Ve sonra...
İşte sonra herşey yön değiştirmeye başladı. “Hayat sen planlar yaparken başına gelenlerdir” sözündeki gibi, kader kendi yolunu çizdi. O üzerine bir böcek gibi basıp ezip geçtiği kıza zaman içinde deli gibi aşık oldu Tunç... İşte romanın en güzel kısmı kıza kendini affettirme kısmı zaten, ki bu da epey bir zaman alıyor.



Hayat, çok tatlı, çok sevimli ve nadir bulunan iyi bir kalbe sahip bir kız. Gururlu, adil, sevecen ve önceleri zayıf gibi görünse de aslında güçlü. Tek zayıf noktası Tunç’a olan aşkı.

Tunç Mirza için ne desem? Adam onu gebertme isteğimi aldı, bütün öküzlüklerini (pardon ama öyle) unutturdu sonra da beni kendine aşık etti desem yeridir. Sevmekten korkan adamlar zaten en derin sevebilen adamlardır ve o sevgiden kaçan halleri aslında hep bir koruma kalkanıdır. Tunç da bunun güzel bir örneği oldu. Adam bir sevdi, tam sevdi... Kendini affettirmek için neler neler yaptı. Affetme konusunda gayet başarısız bir insan olarak ben bile Tunç’u affettim yani, ki yine beni bilen bilir bu çok nadirdir :)

Romandaki aile fertleri, arkadaşlar ve tüm karakterler gayet iyi işlenmiş, olay örgüsü hiç sıkmadan ilerliyor ve tabii ki mutlu sonumuz var. Çok sevdiğim bir dolu kitab��n sonunu yeterince tatmin edici bulmadığım olmuştur ama GİTME, özellikle sonuyla kalbimi fethetti, bayıldım, bayıldım o son sahnelere. Sanırım Tunç Hayat'a bundan güzel bir hediye veremezdi...

Yüzde doksan İngilizce roman okuyan biri olarak Türkçe roman okurken ben bazı şeylere çok takılıyorum, o yüzden söylemeden edemeyeceğim. Türkçe romanda aşk sahneleri, yakınlaşma sahneleri çok özenli yazılmadığında, Türkçe İngilizcedeki gibi kullanılmaya kalktığında, o dile yakışan argo bizim dilimize yakışmıyor ve çok çirkin olabiliyor. O yüzden kendi dilimizde nasıl güzel geliyorsa öyle yazılmalı. Bu kitaptaki aşk ve yakınlaşma sahneleri ile ilgili bölümler gayet başarılı, dozunda ve güzel bir dille yazılmıştı, o yüzden de rahatsız olmadan severek okudum.

Uzun lafın kısası, aşk-nefret-pişmanlık ve ikinci şans romanı olarak çok güzel yazılmış bir kitap GİTME ve bence 5 yıldızı hakediyor :)

İşte az biraz kitabın havasını solumanızı sağlayacak alıntılar:

Tunç resmen onun kalbinin üzerinde tepinmişti... Kızın aşkını öylesine kirletmişti ki, Hayat artık ondan nefret ediyordu.

***

"Bana…" dedi fısıltıyla... “Bana bir gün, Hayat’ını avuçların arasında tutacaksın deselerdi inanmazdım... Çünkü koca bir Hayat, avuçların arasına nasıl sığabilirdi ki?" başının tepesini öptü ve sırtında usulca, minik daireler çizmeye başladı. "Sığabiliyormuş…" diye ekledi fısıldayarak.

***

Seninle tek bir gün diledim ama sen... tamamen senin olmak hayallerimin çok ötesindeydi.

***

Daha önce o olmadan ne yapıyor olduğunu merak etti. Gerçekten de… Tunç, o yokken nasıl yaşıyordu? Ve Hayat, onu bulmak için neden bu kadar geç kalmıştı? Hayat, kollarının arasında kıpırdandı ve başını hafifçe ona çevirdi. Derin bir nefes aldı genç kız önce ve ‘’geç kaldın!’’ diye fısıldadı. Tunç, gülümsedi. ‘’Hayır, Hayat’ım…’’Burnunu saçlarının arasına gömdü.’’Asıl sen çok geç kaldın!’’



Profile Image for Sümeyye.
10 reviews
March 24, 2016
Yorumun tamamı için: http://kralicekitap.blogspot.com.tr/2...

Kimliksiz'i okuyanlar Deryal Yiğit'i tanıyordur. Nasıl bir karakter olduğunu, nasıl inatçı, nasıl zorlu olduğunu hatırlarsınız mutlaka. Bunların yanında nasıl güzel sevdiğini de hatırlayacağınıza eminim. Mirza'yı ise onun bir üst modeli olarak düşünebiliriz. Baba-oğul ortak noktaları şu ki; ikisi de kırıp dökmeyi, sevdi mi de adamlar gibi sevmeyi biliyor. Fakat Mirza'nın kırıp dökmeleri çok daha canımı yaktı. Öyle ki bir ara Hayat adına o kadar çok lanet edip, üzüldüm ki. "Neden vazgeçmiyorsun be kızım!" diye öyle çok isyan ettim ki. Ama sonunda galip çıkan aşk olacaksa tüm acılara değiyor sanırım. İnsanı yıpratan ama aşkı da güzel kılan bu değil mi zaten? Çoğu zaman imkansız olduğunu düşünmenize rağmen sonuna kadar peşinden gitmek...

Tunç Mirza, kendini ailesi dahil her şeye kapatmış bir adam. Hayat ise ona tutkun, onun hayali ile yaşayan bir genç kız. Tek istediği ise Tunç ile bir gece. Ve bu istediği hiç beklemediği, hazırlıklı olmadığı bir anda gerçekleşiyor. İstediğini elde ediyor ama ne uğruna? Sonrasında çok sevdiği ailesini kaybedip, üstüne üstlük kabus gibi günler başlıyor onun için. Kendisinden nefret eden adamla evlenip, onunla aynı evde yaşamaya başlamak bu kabuslardan sadece birkaçı. Nefes aldığınızı duymaya bile tahammül edemeyen bir adam düşünün. Kapladığınız alan tabiri caizse bir kedininki kadarken buna bile sinirlenen bir adam. Sizden bir an önce kurtulmayı dört gözle bekleyen, fırsatını bulduğu her an kalbinizi kıran hatta adeta un ufak eden bir adam. Düşündüyseniz eğer, şimdi Hayat'ın hayatını kökünden değiştiren Tunç'a merhaba diyebilirsiniz! Bu kısım yukarıda bahsettiğim kırıp dökme kısmı oluyor. Fakat boğazlamak için elinize fırsat geçse kaçırmayacağınız bu adam gözlerinizin önünde öyle bir değişim yaşıyor ki, insanın ağlayası geliyor. Kırıp döktüğü onca zamanı telafi etmek için elinden geleni yapıyor. Her ne kadar parçalara ayrılmış bir şeyi yapıştırdığımızda eski haline dönmeyecek olsa da, zamanın her şeyin ilacı olduğunu biliyoruz. Adam gibi sevmek kısmını burada hiç açmayacağım bu nedenle. Çünkü sevgi ve Mirza kelimeleri bir araya gelince boğazım düğümleniyor. Okuyun yaşayın diyorum sadece. Cidden ne güzel seviyorsun be adam!

Tabii ki olay sadece Mirza'nın geçirdiği değişim değil. Evet aşk ile nefretin nasıl ince bir çizgi olduğunu, zaman içinde nefret denilen şeyin farkında olmaksızın aşka karıştığını, sonra ise yerini tamamen aşka bıraktığını görüyoruz. Ama bu bir yana, tüm bu süreç boyunca bir kadının ne derece güçlü olduğunu da görebiliyoruz. O ilk sayfalardaki saf, aşık, pembe gözlüklerini takmış Hayat, zaman içinde öyle şeylere göğüs germek zorunda kalıyor ki! Ve tüm bu yaşananlar birçok insanı yakıp yıkabilecekken Hayat dimdik göğüslüyor hepsini. Çok kere vazgeçebilecekken, azat edileceği günü bekleyerek Mirza ile cehennemi yaşıyor adeta.

Her zamanki gibi yine üzüldüğüm, içimin gittiği, yer yer eğlenip yer yer çelişkilere düştüğüm bir Selvi Atıcı kitabı oldu. "Artık alıştım Selvi Abla'nın kalemine çok da etkilenmem" dediğim her an haksız çıkmam da cabası. Tekrar tekrar okuduğumda bile aynı duyguları yaşayıp aynı tadı alabiliyorum. Yakın zamanda yazılı diğer hikayelerini de basılı olarak görebiliriz umarım. Çünkü cidden ihtiyacım var! Sürekli daha fazlasını istemekten kendimi alamıyorum. Şöyle çok çok yakın zamanda Ali'yi okuyabilirsem çok iyi olur mesela? Ya da Adem'i? Ya da Evren'i? Ya da Rick'i? Bu yada'lar daha da uzar böyle. Çok rica ediyorum hepsini basılı olarak atın üstüme. Varsın boğulayım böylesine razıyım! :D
Profile Image for Nur.
309 reviews26 followers
September 15, 2016
Tunç Mirza Yiğit iki farklı adam gibiydi benim için kitapta. Onu Tunç ve Mirza olarak ayırdım. Tunç'tan nefret ettim. Mirza ise iyiydi. Ama ikisinin aynı adam olduğunu kabul etmek de zor oldu. Zaten Tunç'un başta yaptıklarını hangi kadın affedebilir? Hayat kadar derin sevmedikçe kimsenin kaldırabileceği şeyler değildi zaten. Üzerine de çok yorum yapamıyorum.
Selvi Atıcı duyguları o kadar iyi geçiriyor ki... Bunu yapmayı bilmese zaten Tunç'tan bu kadar nefret edemezdim. Hayat'ın hisleri bana o kadar gerçek geçti ki ben sanki onun yerindeymişçesine okudum. Öfkeye ve nefrete kapıldım. Tunç benim hayran olduğum bir karakter olmadı. Hayır, bunun yanından bile geçemez ama Hayat oldu. Ezildi ama gücüyle buna dayandı. Güçsüz bir insan böyle olaylara nasıl dayanabilirdi? Nasıl Tunç gibi bir adamın karşısında böyle durabilirdi? Bu Hayat'ı gerçekten bana göre çok özeli kıldı ve Hayat'ı sevdim. Benim sevdiğim karakter Hayat oldu.
Benim için Selvi Ablanın Demir ve Ömer'i çok özeldir, Tunç ve Deryal ise okurken kafalarını taşla mı çekiçle mi ezsem dedirttiler. :D
Profile Image for Dila Öz.
9 reviews2 followers
February 14, 2016
14.02.2016
An itibariyle Bir Kayıp Şehir Romanı serisinin son kitabı olan Gitme’yi bitirmiş ve gözlerim dolu dolu bir vaziyette acaba nasıl başlasam da minnetimi gösterebilsem diye kendimi paralıyorum. Selvi Atıcı’yla tanışmam herkese göre biraz daha geç oldu benim. Romanları ilk çıktığı andan itibaren raflarımı süslese de bir türlü oturup başlayacak cesareti göstermemiştim. Sanırım Kimliksiz’in kalınlığına aldanmak gibi bir aptallığı düştüm. Ardından Burcu Büyükyıldız ile aramızda geçen bir konuşmada Selvi Atıcı’yı nasıl sevdiğinden ve gözü kapalı her kitabını alabileceği sayılı insanlardan biri olduğunu söyledi. İşte tanışmam bu vesile ile başladı. Bu hafta Kimliksiz’le başlayıp Gitme ile son bulan serüvenimde doğruyu söylemek gerekirse tam da bam telime dokunan kitap Gitme oldu. Deryal’den vazgeçemem derken Ömer’i en son da Mirza’yı tanıyarak tüm laflarımı yedim ve şimdi, acaba nasıl ifade ederim diye bekliyor bulunuyorum. Bir kitap, kusursuz olmamalı. Bir kitap, bir insanı bu kadar etkileyip de gerçek dünyadan koparmamalı. Şu an kayıp bir şehirdeyim. Bir tarafımda Mirza Hayat’ı kolları arasına almış duruyor. Bakışlarım onların üzerinden ayrılmıyor. Hava yağmurlu. Mirza yine Hayat’a kızıyor endişesinden. Ama öyle güzeller ki. Zihnimde onları koruduğum bir kale var. Kıskançlığımdan hapsettim onları oraya. Kimseler görmesin zihnimde, duymasın diye. Çünkü ben bu kitapta acının ne demek olduğunu tattım. Ardından acıyla gelen mutluluğu öğrendim. Bir buruk gülüşün, dudaklarda nasıl asılı kaldığına tanık oldum. Ben, Gitme ile aslında biraz daha büyüdüm. Ruhumu aldım, önüme oturttum. Onunla konuştum. Mirza’ya olan öfkemden ağlarken, bir yandan da Mirza’nın kollarında teselli aradım. Hayat gibi başım dik olsun diye aldım onu karşıma konuştum onunla. Aslında çok şey öğrendim. Basit bir aşk romanı değil bu kitap. Basitlikten uzak, aslında görmek isteyene o kadar çok şey katıyor ve insanı öylesine kendisinden geçiriyor ki.
Tunç Mirza Yiğit, aklınıza gelebilecek karakterlerden farklı. Soğuk şefkati, geçmişe, geleceğe olan öfkesi ve nefreti unuttuğu kalbiyle beraber tam olarak insanı paramparça edebilecek kadar sağlam bir karakter. Hayat Altınel, ölümle burun buruna gelse bile yanında gururunu taşıyacak o kadın. Mirza’nın soğuk şefkatini ilk defa göstereceği o kadın. Naifliğine karşılık başı öylesine dik ki, bir noktada Mirza’ya hayran olmayı bırakıp Hayat için gülümserken buldum kendimi. Bir anne edasıyla onunla gurur duyduğum satırları hatırlıyorum. Gözlerim hala dolu dolu, sırtımda kelimelerin yüküyle gerçekten de mutluyum aslında. Ben Selvi Atıcı için, onu ilk okuduğumda kelimelerin annesi tabirini kullanmıştım. Onu bir masanın önünde, tüm kelimeler önüne saçılmış bir vaziyette hayal ediyorum. Öyle usta bir edayla kelimeleri yerine diziyor ki, sanki hayatının yapbozunu tamamlar gibi.
Geçmişin getirdiği bir takım acı, Mirza’yı böyle bir adam olmaya itmişti. Nefret ile güçlenen karakterlerden bir tanesi olduğuna inanıyorum. Sırtını geçmişin kavlanmış duvarına yaslarken, aslında geçmişten destek alıyor. Ona kim olması gerektiği öğreten şeyin adı; geçmiş.
Hayat ile olan karşılaşmaları bir geceye denk geliyor. Mirza onu ilk defa görüyor ve aralarında geçen tek bir gece, bir ömürlük geleceğe mal oluyor. Mirza’nın öfkesi işte bu anda ortaya çıkıyor. Biriktirdiği tüm nefret, tüm acı genç kızın üzerine aktığında sizin de göz yaşlarınız bir anda akmaya başlıyor arkadaşlar. Kitapta ağladığım o kadar çok sahne var ki. Kendimi kaybedip başımı kitaba gömdüğüm, zihnimde Mirza’yı yumrukladığım çok sahne var. Hele bir noktada…öyle bir sahne var ki…Elimde telefon kitabı okuyanları taciz ediyordum o kısma geldiğimde.
Acının koynuna düştüm bu kitapla. Umurumda mı oldu? Hayır. Aşk ve nefreti ayıran sınırın üzerinde gezindim ve adımlarımı atarken, bir adım önümdeki çifti izleyip durdum. Çok şey tattım. Çok şeyi unutur oldum. Kitaba başlarken içimde büyük bir korku vardı. Büyük bir depresyon eşiğine girecektim çünkü bir hafta içinde üç Selvi Atıcı kitabı ağır geliyor. Toparlanamayacağımı biliyordum. Düşündüğüm gibi de oldu. Kitabı baş ucuma yerleştirdim. Kapağına da, sayfalarına da bakmaya doyamıyorum. Kitabın kurgusu, kendisi, yazarı bir kenara dursun tasarımı o kadar güzel ki!
Olumsuz olarak söylenebilecek hiçbir şey yok. Nefretin tünelinde yürürken aşkın aydınlık olduğu bir roman bu. Geceyle gündüzü ayıran şafağa benzetiyorum ben onları. Bu romanı.
Teşekkürüm bu kitabı bizimle buluşturan Nemesis Yayınlarına, romanlarıyla beni tanıştıran Burcu Büyükyıldız’a ve Selvi Atıcı’ya.
Selvi Atıcı, zihnime imzasını kendi kelimelerinden yarattığı mürekkebiyle attı ve eminim ki sonsuza dek orada yer edinecek.

Profile Image for HÜLYA.
1,138 reviews47 followers
May 25, 2019
Deryalin oğlunu okumak güzeldi. Ama kitabın başında tam bir pislikti nefret ettim ondan..
Profile Image for Tuğçe Kocabaş Şenkul.
45 reviews10 followers
July 18, 2016
Gitme'yi okuma sürecim çok garipti. Başlarda Tunç'a sinirle evin içinde 'ne yapıyorsun sen, ne yapıyorsun' diye tepinirken birden 'adam seviyor be' moduna girdim. Nasıl oldu, ne ara oldu inanın ben de anlamadım. :D

Kitabı okumayı bu kadar süre ertelememin iki sebebi var. Birincisi, Deryal'e duyduğum sevgiden dolayı oğlundan nefret etmek istemedim. Selvi abla sayfada bölüm bölüm paylaşıyorken de, Hayat'ın babası ve Tunç'un ilk karşılaştıkları yerde bırakmıştım. İkinci sebep ise geçmişini bildiğim ve bayıldığım karakterlerin yaşlı hallerini okumaya çok heves etmiyor oluşumdu. Kafamdaki gibi kalmalarını istemiştim.

Beklediğim için pişman mıyım? Hayır. Bence her kitabın okunması gereken bir dönem var. Önceden okuduğum bütün Selvi Atıcı kitaplarında olduğu gibi her şeyi karakterlerle birlikte yaşadım. Hayat'la birlikte çok kızdım, çok kırıldım, çok üzüldüm, çok nefret ettim, çok sevdim... Mirza'yla birlikte sevdiklerimi kaybetmekten korktum, herkesten uzaklaştım, içine düştüğüm durumdan nefret ettim, her şeyin acısını Hayat'tan çıkardım, pişman oldum, aşık oldum...

Ben her kitapta Selvi ablanın kendini biraz daha geliştirdiğini düşünüyorum. Daha önce denk gelmediyseniz, okumadıysanız lütfen bir şans verin.
Profile Image for Beyza Bozsu.
91 reviews
August 29, 2016
Selvi Atıcı'nın okuduğum her yeni kitabı bir öncekinden daha güzel geliyor, beni kendine daha çok hayran bırakıyor, çoook daha fazla etkiliyor demiştim değil mi? Gelenek, bu kitapla da bozulmadı. Hadi Pinokyo'nun Rüyası'na da çok deli bir şekilde bayıldığım için büyük-eşit olsun Gitme, ama kesinlikle daha azı olamaz. Aşk ve nefretin nasıl ince bir çizgi ile ayrıldığını gösteriyor ve görmenin de ötesinde hissettiriyor bize bu kitap. Nefret tarafında bolca vakit geçiriyoruz, içimiz bazen sadece o duyguyla doluyor, belki de aşkı unutup, umursamıyoruz, sonra farkına varmadan iki duygunun ayrıldığı o çizginin sınırlarında dolaşmaya başlıyoruz, en sonunda da tökezliyoruz, savruluyoruz ve kendimizi çizginin aşk tarafında ilerlerken buluyoruz. Özetlemek gerekirse, GİTME böyle bir kitaptı işte. Çok sevdim. Şimdi bana Ali'nin kitabını fırlatır mısınız lütfen. Lütfen ama! :D
Profile Image for Esrafurkanyigit.
154 reviews26 followers
June 17, 2016
bazı yerler aşırı klişe ilk sayfalarda Mirza'ya cidden sinir oldum. Ve olaylar cok hızlı gelişti tesadüf biraz inandırıcı değildi. Aşk ve nefret bir arada ..
Profile Image for Merve •Kitaptelvesi•.
141 reviews
July 6, 2020
Gitme, şu ana kadar okuduğum kitaplar içerisinde kesinlikle en değişik ve beklenmedik olanıydı. Başlarken bu kitabı yakın arkadaşımın zoru ile aldığım için seveceğime emindim ama bu kadar iyi bir kalem beklemiyordum. Mirza’nın psikolojisinin geçirdiği değişim çok etkili yansıtılmıştı. Kitap bittiğinde bu karaktere alışıp ısındığım için kendime hakaretler edebilirdim. Çünkü başında bir o kadar tiksinmiştim.

Sadece bir puan kurmak istedim o da giriş ve sonun biraz fazla klişe olmasından kaynaklıydı. Özellikle kızın ailesi ile yaşadıkları sorunlar beni çok gerdi. Onun haricinde kesinlikle deneyimlemeniz gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Profile Image for Serpil Çelebi.
Author 8 books13 followers
June 3, 2016
Epey zaman önce Gitme'den ufak bir diyalog okumuştum ve çok ilgimi çekmişti. O gün bugündür Selvi Atıcı'nın kitaplarına göz dikmiştim. Sonra bu güzellik geçti elime. Bu kitap serisinin son kitabı aslında. Ama serinin diğer kitaplarını almayı bekleyemedim, dayanamadım başladım. Ne zamandır beklemişim, beklentim arttıkça artmış, kitap elimde, okumaya başlıyorum, nasıl heyecan yaptım anlatamam. İlk 60 sayfa bitti, dedimki böyle giderse beğenmeyeceğim galiba ama sonra kitap beni yaktı geçti. Boğazımda yumru, gözlerim doldu dolacak halde okuyorum. Sonra okudukça yüzüm gülüyor, aralarda kahkaha atıyorum. Duygudan duyguya koştum anlayacağınız. Bu da demektir ki yazar tüm beklentimi karşıladı. Yazarın kalemiyle tanıştığıma çok çok memnunum.
Profile Image for Sedef.
375 reviews78 followers
December 20, 2016
Ya ben bu yazara bayılıyorum kiii *_*
Bundan böyle en sıkısından bir adet Mirza Yiğit hayranıyım.(Bak bak isimden bile karizma akıyor resmen) Kamuoyuna duyurulur. Puanı kırma sebebim sadece kitabın bazı sahnelerinin daha önce okuduğum başka bi yazara ait bi kitapta olması. Hangi kitap önce yazıldı falan bilmiyorum. İlgilenmiyorum da. Sadece kitabın şanssızlığı o kitaptan sonra okumuş olmam.

P.S. Serinin en iyisi olabilir demiştim ama olmadı maalesef. Kimliksizle çıta fenalarda :(

"Sen öyle büyük bir armağansın ki! Korkularım sana sahip olmamın kefareti. Ve ben, yanımda olduğun sürece bunu çekmeye razıyım. Zaten nereye gidersen git peşinde olacağım."

description
Profile Image for Seyma.
863 reviews
September 18, 2023
İtiraf etmem gerekirse kimliksizden daha iyiydi keratayı babasından çok sevdim. Yakıp yıktıktan sonra deli gibi çabalayan, sürünen adamları seviyorum işte...
Profile Image for Beliz.
403 reviews19 followers
July 28, 2016
Resmen bitirmemek, bir gün daha okuyabilmek için kendimle savaştım.. Tunç Mirza'dan önce nefret ettim sonra ona deliler gibi aşık oldum. Her satırını inanılmaz bir keyifle ve merakla okudum. Keşke ilk kitaptan başlasaymışım ama en kısa zamanda onu alacağım.

Kitabın neyini daha çok sevdim bilemiyorum. Ama ben bu kitabı en az üç kere daha okurum...
Profile Image for Merve Duman.
Author 5 books3 followers
March 20, 2016
Kitap ile ilgili diyeceklerim: ALIN, OKUYUN VE OKUYUN. Kesinlikle arkadaşınıza vermeyin, çocukların ulaşabileceği yerlere koymayın ve aşırı yıpranmadan koruyun. Son olarak Kayıp Şehir Serisi için beklemeye devam edin <3

Şiddetle tavsiye edilir.
Profile Image for Füsun.
208 reviews92 followers
July 19, 2017
"Onun karısı hayatta hiçbir şey için üzülmeyecek, mutsuz olmayacaktı. Eğer dünyayı isterse bir şekilde onu da ayaklarının altına sermeye çalışacağını biliyordu. Yeter ki onun şapşal, sevimli ve feci seksi karısı ondan bir şey istesin. Sadece istesin..."



Yine bir Selvi Atıcı kitabı, yine bir 'hangi alıntıyı yazacağını seçememe' sorunu. Çünkü hangisini yazsam diğeri aklımda kalıyor ve dakikalar boyunca alıntıları tekrar tekrar okuyup seçmeye çalışıyorum!

Ve söylemem gereken bir cümle var:

Tunç Mirza Yiğit! Sen ne güzel adamsın!

Gitme, uzun süre önce ablamın alıp okuduğu, bayıldığı ama benim bir türlü elimin gitmediği bir kitaptı. Çünkü bir türlü 'bu kitabı şimdi okumamalıyım, doğru zaman değil!' düşüncesini savamıyordum ve kitabı da harcamak istemiyordum. Bu yüzden sürekli kitapla göz göze geliyor, sonra da başka bir şey seçiyordum. Ama nihayet okuma kararını aldım ve bu sanırım aldığım en güzel kararlardan biriydi.

KİTABA BA-YIL-DIM!

Evet, arka kapak yazısını okuduğunuzda zaten kafanızda bir şeyler şekilleniyor ve çok da bilinmeyen bir konu değil. Ama bence asıl nokta konunun nasıl işlendiği, yazarın bunu nasıl aktardığı ve bu kitap bu konuda gerçekten başarılıydı. Sayfaları çevirdikçe çeviriyor, aynı anda hem Hayat'ı hem de Tunç Mirza'yı anlamanın keyfini yaşıyor, sürekli bir sonraki sayfada olayların ne hale geleceğini merak ediyorsunuz. Olaylar bilindik bir şekilde başlıyor ama bunu umursamadan okumaya devam ediyorsunuz çünkü kitabın kalan kısmı, sizi şaşırtmaya and içmiş gibi ilerliyor.

Okuyanlara sesleniyorum: Babalarının çıkıp gelmesini bekleyen var mıydı? Ben beklemedim.

"Onu seviyordu. Onu öylesine seviyordu ki, kimselere vermeye kıyamadığı tüm sevgisi Hayat'ın üzerine yoğunlaşmış, bir girdap gibi onu içine çekmişti. Kalbi, ruhu, bedeni aşkıyla sancıyor, acı çekiyordu. Onu serseme çeviren duygu yoğunluğu fazla geliyor olsa da Mirza işinin bittiğini biliyordu. Ne kendisi, ne ailesi, ne işi... Kendini öyle bir kaptırmıştı ki canlı her bir santiminde Hayat bir nabız gibi atıyor, Mirza'yı sarıp sarmalıyordu."

Allah'ım bu adama kalp dayanır mı?!



Bütün duygularını açık yaşayan, nefretini de aşkını da göstermekten çekinmeyen, sevdiği insanı alıp kalbinin en derinine koyan, kıskandığında ve endişelendiğinde gerçekten çıldırmanın eşiğine gelen, sevdiği kadının yanından bir metre uzaklaşmak istemeyen bir adam düşünün. Evet, kendisi Tunç Mirza Yiğit oluyor! Adam Mirza adını kullanmadığı, sevmediği halde sırf Hayat söylüyor diye sevmeye başladı, ben daha ne diyeyim. İlk başlarda hissettiği nefret muazzam büyüklükteki bir aşka dönüştü, Hayat'ı alıp kalbinin en güzel yerine yerleştirdi. Hayatının tek amacı kızı mutlu etmek, onunla ömrünü geçirmek ve beraber mutlu olmaları oldu. Evde kahvaltı bile etmeyen adam sırf kızla beraber yemek için kahvaltı hazırlamaya çalıştı!

Ve öyle bir şey ki, baştaki hareketlerine ve Hayat'a duyduğu nefrete kızamadım. Evet hatalıydı ama kızamadım çünkü olaya onun penceresinden baktığımda çok haklıydı. İçine düştüğü durum çok aniydi ve sindirmesi için vakti bile olmadı. Hayat'a kızması, onu görmezden gelmesi ve davranışlarıyla psikolojik bir eziyet çektirmesi çok normaldi. Adamın mantıklı bulabildiği tek bir düşünce vardı ve bunun da doğru olduğuna inanıyordu, ne yapsın? Kızdığım tek yer, Hayat'la ilk tanıştıkları gece barda takındığı alaycı tavırdı. Ki ona da bir noktaya kadar kızabildim. Çünkü söz konusu adam Tunç Mirza.İnsana kendini bile unutturur, ne kızması!

"Seni ilgiye boğmak, şımartmak istiyorum. Sana hediyeler almak, imkanım neyi el veriyorsa ayaklarına sermek, her sözünü emir kabul etmek istiyorum. Seni yatağımda, yanımda, tenimde istiyorum."

-

"Allah'ım! Seni öpmek istiyorum. Sarılmak, o farklı kokunu içime çekmek... Seninle uyumak istiyorum. Sonra uyanmak! Benim için, bana gülümsemeni istiyorum, bana bakmanı! Aşkıma karşılık vermeni istiyorum."

-

"Bana aşık olmanı istiyorum. Benim seni sevdiğim gibi beni sevmeni istiyorum. Kalbini istiyorum. Ruhunu, bedenini." Başını yana eğip çaresizce ona baktı. "Özetlersek... Seni istiyorum. Her şeyinle."



Ayrıca değinmek istediğim başka bir nokta da var ki Tunç Mirza, bütün o yaptıkları için sonrasında öyle pişman oldu ve öyle acı çekti ki, sırf bu yüzden bile insanın onu affedesi gelir. Daha fazla üzülmesin diye. Sürekli Hayat'tan özür dilemesin diye. Kendi içini de rahatlatsın ve gerçekten mutlu olsun diye. Çünkü ben kızmadığım halde bile, sayfaları hızla çevirerek Hayat'ın onu hemen affetmesini istiyordum.

Hayat ise en başta 'Allah'ım lütfen sevdiği çocuğu görünce iradesi tuz buz olan karakterlerden biri olmasın!' diye düşünmeme sebep olmuştu. Tunç Mirza'nın deyimiyle sersem gibi davranıyordu ve sürekli eli ayağına dolanıyordu, Mirza tanışmak için selam verdiğinde bile kızarıp bozarmaya başlamıştı. Resmen onu silkelemek ve 'kendine gel kızım!' diye bağırmak istemiştim.

Ve geldi de.

Tunç Mirza ile aralarında geçen bütün o olaylar, acı verici günler iradesini her geçen gün daha da güçlendirdi ve ayakları yere basan, canından çok bile sevse kendisini rezil etmeyen, gururunu koruyan bir kadın oldu. Tunç Mirza'nın yaptığı her şeyin acısını, onu süründürerek çıkardı. Üstelik bunu onu süründürmek için de yapmadı. Ona olan güveninin ne kadar kırıldığının farkındaydı ve bu güveni tamir edene kadar kendini bir daha bırakmadı. Ve bu en sevdiğim detaylardan biri çünkü Tunç Mirza da onu nasıl kırdığını biliyor ve onun kendisine olan güvenini tamir edebilmek için her şeyi göze almıştı. Ve bu güven sağlanmadan da asla Hayat kendisini tam bir teslimiyetle Tunç Mirza'ya bırakmadı. Tunç Mirza da bunu güvensiz teslimiyeti istemedi. En çok istediği şey, Hayat'ın onu tam anlamıyla affetmesi ve ona güvenmesiydi.

"Eğer sana kapılırsam... o duvarı yıkarsam, sen yine yuvarlanıp gittiğinde yoluna kolaylıkla devam edebilirsin." Tekrar başını iki yana salladı. "Ama ben yapamam. O kadar güçlü değilim. Önce sana güvenmek istiyorum."

Aşık olduğu adama böylesine bir iradeyle karşı koyması o kadar önemliydi ki benim için, kitabı daha çok sevmemin sebeplerinden biriydi. Çünkü saçma sapan hareketler yapmasına rağmen tatlı olarak adlandırılan, adamı görünce dibi düşüp de doğru düzgün cümle bile kuramayan kızlardan gına geldi artık. Yeter.

Ama Hayat, bütün o karakterlere tokat gibi bir karşılıktı.

"İsyanım; Seni çok geç fark edişim... Sen olmadığın anlarda, değersiz geçen tüm günlerim için her güne senden af dileyerek başlamak istiyorum."



Bütün bu mükemmel karakterlerin dışında bu kitabı özel kılan bir şey var ki, diğer Selvi Atıcı kitaplarından daha uzundu! Daha uzun bir zaman dilimini gördük, Tunç Mirza'yı daha çok okuduk ve bu o kadar güzeldi ki! Allah'ım! Dönüp dönüp alıntıları okumaktan ve burada paylaşamadıklarım için üzülmekten kendimi alamıyorum!

Diyebileceğim tek bir şey var ve bundan daha fazlasına da gerek yok aslında:

Bu kitabı okuyun ve Tunç Mirza'yla tanışın!
Profile Image for Ecem.
149 reviews11 followers
March 6, 2016
"Burnun aktığında burnunu silmek istiyorum. Ayakların ağrıdığında ovmak istiyorum. Seni ilgiye boğmak, seni şımartmak istiyorum. Sana hediyeler almak, imkânım neyi el veriyorsa ayaklarına sermek, her sözünü emir kabul etmek istiyorum. Seni yatağımda, yanımda, tenimde istiyorum."

Uzun zaman önce bitirdiğim ama yorumu yapmaya bir türlü fırsat bulamadığım kitabın yorumu ile geldim :)
Selvi Atıcı kalemini çok seviyorum ve böyle tatlı ve güzel aşkları anlatan, kaleme alan yazarlardan bir tanesi olan Selvi Atıcı'nın kitaplarını okumak çok hoşuma gidiyor. Yazarın gelecek kitaplarını da büyük bir merakla beklediğimide söylemek isterim :D

Gitme benim karakterlerine, kurgusuna, yazılış tarzına, duygusuna yani herşeyini çok sevdiğim, bayıldığım bir kitap oldu ki zaten yazarın kalemi sevilmeyecek gibi değil :))

Tunç Mirza Yiğit. Çok tatlı ama ya :** Kendisi serinin ilk kitabı Kimliksiz kitabında Deryal Yiğit'in oğlu ve Deryal kadar hatta daha çok seveceğiniz bir kişi kendisi. Tunç Mirza aşık olduğum karakterlerden her ne kadar kitabın bazı yerlerinde kendisini tokatlamak, yumruklamak istediysem de sonrasında kendisine bayıldığım biri haline geldi. Burda da yazarın kalemine övgüler yağdırmamak imkânsız :)

Ancak bu kadar bir karakteri dövmek, sularda boğmak ve işkence etmek istedikten sonra -Hayat'a yaptıklarından sonra az bile :D- böyle delicesine âşık edebilirdi yazar bizi. Nefret ve âşk arasındaki çizgi bu olsa gerek. :)

Kitap süper ilerliyor, sayfaları çevirirken hangi ara bu kadar okudum dedirtiyor. Okurken çok eğlendim ve keyif aldım. Böyle aşk kitaplarını seviyorum ben ve siz de seviyorsanız alın okuyun derim. Tunç Mirza kesinlikle hepinizin kalbini feth edecek. Çok akıcı ve sonlara doğru bitmesin diye yakınırken bittiğinde tekrar okumak istediğim bir kitap oldu. Bayıldım diyebilirim. Kimliksiz ve Pinokyo'nun Rüyası kitaplarını da çok seviyorum ve gelecek kitaplarını da çok seveceğimi düşünüyorum. Karakterler o kadar iyidi ki, duyguyu süper yansıtmış ve diyecek bir şey bulamıyorum siz hâlâ okumadıysanız hemen başlayın bence :))

Kitabın kapağı da çok tatlıymış. Aslında ilk gördüğümde biraz kapağı sevemedim gibi oldu ama elime alınca tutuldum :D çok güzel kapak olmuş bence tıpkı Pinokyo'nun Rüyası gibi tebrikler Nemesis Kitap :))

Selvi Atıcı kitapları bittiğinde hissettiğim şey en sevdiğim çikolatanın yemek üzereyken elimden alınması gibi ya da kitabın en güzel yerindeyken çalan kapı zili gibi ya da çok sevdiğim bir kitabı almak üzereyken üstümde nakit paranın olmaması gibi ve bunun gibileri. Bitmesin ya yazsın yazsın okuyalım :D

Dolu dolu duyguları aynı anda yaşayacağınız, ağladığınız, güldüğünüz, üzüldüğünüz, mutlulukla dolduğunuz ve bitmesin diye sayıklayacağınız bir kitap Gitme. Bence bu keyifli yolculuğa çıkmalısınız :)

Yazarın müthiş diğer kitapları Pinokyo'nun Rüyası ve Kimliksiz yorumlarım için tıklayıp okuyabilirsiniz..

Ayrıca bu da güzel kitabın Nemesis Kitap tarafından yayınlanan ön okumasını ve yorumunun diğer bir kısmına blogumdan bakabilirsiniz :))

ozgurkitaplar

ozgurkitaplar.blogspot.com
Profile Image for Nurhayat Turna.
358 reviews18 followers
June 9, 2016
Gitme - Selvi Atıcı // Kitap Yorumu

Beni tanıyan kişiler bilir aslında Selvi Atıcı kalemini ne çok sevdiğimi. Hatta Mirza için ne savaşlar verdiğimi :) Kendine has anlatımı olup da özgün bir kaleme sahip yazarlardan bir tanesi Selvi Atıcı'nın kitaplarındaki çekişmeli, tutkulu ve tatlı aşık karakterler okumak bir başka güzel. Yeni kitapları merak ile beklerken eski kitaplarını defalarca okuduğumu dile getireyim.

Gitme benim serideki en sevdiğim kitaptır ve karakterlerine, kurgusuna, yazılış tarzına, duygusuna en çok bağlandığım kitap.

Kitabı okuyan çoğu kişi -buna yazarı da dahil- Tunç Mirza Yiğit için işkenceli bol acılı cezalar var kafalarında. Duygusuz ve kendinden başka kimseyi düşünmeyen bir adamın neyi sevilirdi ki, en nihayetinde. Oysa önümüzdeki tabloda farkında olmadığımız bir çatlak var ki ben gördüm.
Kusursuz bir karakter duruyor karşımızda ama ruhu en kusurlu bu Tunç Mirza'nın. Sonsuz bir sadakat ile sevince birini, onun başına bir şey geldiğinde en çok cani yanan kendi oluyordu insanın. Mirza içinde öyle. Dokuz yaşında bir çocukken boyundan büyük bir karar alarak kalbini koruma altına aldı. Babasının kazasi onun hayatını baştan sona değiştirirken ileride adının tam anlamı ile baş belası Tunç'u yarattı.

Yaşadığı travma sonrası çıkardığı tek sonuç, hissettiği bu keskin acıyı bir daha yaşamamak adına sevdiklerinden ve de ailesinden uzaklaşır. Ne kadar az irtibat halinde olur, ayrı kalırsa yaşayacağı acıyı azaltacağını düşünür.
İyi kötü kendi düzenini kurmuşken hayatının orta yerine bomba misali düşen Hayat, bütün dengeleri bozar. Bunun için fazla za!an harcamaz üstelik, tek bir gecede her şeyi değiştirir. O gece birbirleri için hissettikleri tutku, hayatlarını değiştiren bir nefrete dönüşür ve kendilerini nikah memurunun karşısında bulurlar.
Mirza'nın hırçınlığı, kırıcı tavırları, can yakan ithamları... Hayat'ın kendini neredeyse görünmez kılarak Mirza ile yasamaya çalışması... ilmek ilmek işlenen duygu seli? Okurken kalbimi de hedef alarak burnumu sızlatan birçok yer...

Sayfaları birbiri ardına akıp giderken bitmemesi için ne kadar çok direnmiştim. Aşkı da nefreti de aynı anda okurken satışlardaki tansiyona ayak uydurmak için sağlam bir kalp gerekiyor. Ve Selvi Atıcı her kitabında bu düzeni bozmuyor, okuyanı kendine hayran bırakıyor.

Ve şey...
Yine de söylemeliyim ki Tunç Mirza'yı boğazlamak isterken aynı anda bağrınıza nasıl sıkıca sarılmak için dayanılmaz bir istek duyacağınız; Hayat ise çok başka bir karakter, kitap boyu içinizi çeke çeke okuyup, satırlardan çekip almak, yaralarını sarmak isteyeceğiniz bir kitap. Her duyguyu iliklerinizde hissedeceğinize dair bahse bile girebilirim.
Şiddetle tavsiye ederim!
Şimdiden keyifli okumalar;)

Seri Sıralaması:
Kayıp Şehir Serisi
#1 Kimliksiz
#2 Pinokyo'nun Rüyası
#3 Gitme

Kitaptaki en ama en en en çok beğendiğim alıntıları da şuraya bırakayım :)

"Bana bir gün Hayat'ını avuçlarının arasında tutacaksın deselerdi inanmazdım. Koca bir hayat avuçların arasına nasıl sığabilirdi ki? ...Sığabiliyormuş."

"Burnun aktığında burnunu silmek istiyorum. Ayakların ağrıdığında ovmak istiyorum. Seni ilgiye boğmak, seni şımartmak istiyorum. Sana hediyeler almak, imkânım neyi el veriyorsa ayaklarına sermek, her sözünü emir kabul etmek istiyorum. Seni yatağımda, yanımda, tenimde istiyorum."

http://sonsayfasiask.blogspot.com.tr/...
Profile Image for moi, k.y.a..
2,076 reviews380 followers
May 10, 2021
Mirza’ya sinirimden onu tokatlamak istediğim kısımlar çoktu başlangıçta ama sonrasında çabalarıyla pamuğa döndüm.
15 reviews1 follower
March 15, 2016
http://ekonomistasik.blogspot.com.tr/ Yorumumun tamamını buradan bulabilirsiniz :)

Herkese merhabalar :) Bir süredir Karamela Sepeti ile birlikte buddyreads etkinlikleri yapıyoruz. Bu sefer aramıza Vesta Günlükleri de katıldı ve mükemmel kitap mükemmel dedikodularla ve Vesta günlüklerinin bol spoileri ile bitti.
Bir Kayıp Şehir Romanı başlığı altında bir kaç kitaptan oluşan serinin çıkan son kitabı Gitme. Kitabımızda Tunç Mirza ve Hayat baş kahramanlarımız. Biraz hikayemizden ve karakterlerimizden ve okurken neler düşündüğümden bahsedeyim sizlere. Okurken çok sinir oldum. Evet şaşırdınız değil mi? Bir kitap karakteri düşünün pisliğin önde gideni. Hani elimde olsa bir kaşık suda boğardım o
derece. Kimden bahsettiğimi merak edenler için o kişi Tunç Mirza Yiğit!

Tunç, çocukken yaşadığı bir olay sonrası ailesi ile arasına duvar örüyor. Aslında aşılması zor olan bu duvarların amacı sevdiği bir insanın acısını görmemek.Şöyle bir bakınca aslında diyebilirim ki Tunç çok korkak bir yapıya sahip.Bu da onun sevdiklerine karşı hırçın ve soğuk bir yapıya bürünmesine neden oluyor.Aynı şey aşk içinde geçerli tabi. Ben kitapta Deryal Bey'e daha sıcak davrandığını okumak isterdim. Neyse ki Hayat'a olan sinir bozucu tavrının tamamen değişmesini keyifle okudum ya o hepsine bedeldi
Profile Image for Pınar.
39 reviews40 followers
July 17, 2018
Meşhur DERYAL YİĞİT'İN oğlu TUNÇ MİRZA YİĞİT...
Selvi Atıcı ilk başlarda TUNÇ MİRZA' dan nefret ettirirken sonlara doğru kıyamadığınız sevme şekline hayran olacağınız bir karakter yaratmış.
Yazarın kalemine bir kez daha aşık olduğum doğrudur. Çünkü böyle seven adamlar yazmada usta bir kalem SELVİ ATICI..
kitabı bırakınca bir boşluğa düşebilir veya tunç mirzayı hayatınızda isteyebilirsiniz. :)
Profile Image for Zeynep..
52 reviews6 followers
March 19, 2016
Sınav haftamda hep Mirza diye sayıklayacağım. Genelde karakterleri sevip sonradan nefret ederim. Ama bu kitapta önce nefret ettim hem de kuvvetli bir nefretti. Ama sonra dayanamadım :D
Profile Image for Hatice_.
151 reviews62 followers
March 29, 2016
Yine yeniden çok güzeldi :) Ali'nin romanını heyecanla bekliyorum :)
Displaying 1 - 30 of 53 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.