Bu kitapta şairin kırk yaşına kadar yazıp yayınladığı; Geceleyin Bir Koşu (1966), Evet, İsyan (1969), Cinayetler Kitabı (1975), Celladıma Gülümserken (1984), adlı kitaplarında ve bazı dergilerde yer alan şiirlerinin tümü bulunmaktadır. (Arka Kapak)
Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata Görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını Yerimi yadırgadım Yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka Çılgının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı Durmadan bir beyaz aygırla taşardım derin göllerden Bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara Güneşin zekasıyla doymak isterdim Kaba solgun kağıtlar sunardı şehrin insanı bana (Kitabın İçinden)
İsmet Özel, şair ve yazar. Bir süre Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğrenim gördükten sonra, Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı’ndan mezun oldu. 18 yıl Devlet Konservatuvarı’nda Fransızca okutmanlığı yaptı. Ataol Behramoğlu'yla birlikte Halkın Dostları dergisini kurdu ve yönetti. 1963’ten itibaren şiirleri yayımlanmaya başladı. 1974’te düşünsel ve ruhsal bir değişim yaşayarak yazı hayatına İslami düşünce çerçevesinde devam etti. Uzun yıllar çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. 2005’te Türkiye Yazarlar Birliği deneme ve üstün hizmet ödülünü kazandı. 9 şiir, 22 deneme, söyleşi, mektup ve 5 çeviri kitabına imza attı. 1978 yılında kaleme aldığı Üç Mesele (Teknik, Medeniyet, Yabancılaşma) en önemli kitaplarından biridir. 2007 yılında kurulan İstiklal Marşı Derneği'nin kurucusu ve hâlen genel başkanıdır.
Güneşi doğurarak şiir kitabı bitirmek ☘️ “Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak” şiirini kitabı okumayı düşünmüyorsanız da bulun okuyun bence , çok etkileyiciydi.
Türkiye’nin en iyi şairi olarak oradasın demek ki. Her şeye rağmen mutlu olmalısın. Çünkü öfkeni ve her şeyini çelik gibi parlak, güzel, sağlam mısralar halinde birbiri arkasına işleyebiliyorsun. Birçok genç adam, birçok sevgili kız senin mısralarınla bilenerek, silahlanacak. En umutsuz zamanlarında senin mısraların onların yüreğine ışık serpecek. İstanbul’daki Toplum Polisi karargâhının da duvarlarına yazdıkları gibi daha birçok hücrelerin duvarlarını onlarla donatacaklar. Yaşadığımız hayatın kargaşalığından çıkarıp getirdiğin pırıl pırıl şiirler bir silah gibi elden ele dolaşacak. İyiye, güzele, namusluya olan inancımızı pekiştirecek.
Muş’ta askerlik yapan İsmet Özel’e, Ataol Behramoğlu’ndan, 1969.
Yaşama ikna olmaya çalışan bir şairin güncelik otobiyografisi. Uçlardan uçlara sıçramanın, ortaları haram bulmanın anlamı da bu gerçeği kabullenmeme ısrarı. Belki henüz akıl sağlığım tereddüdünde kararsız olduğundan ben devrimci uçlara iki sene önce küstüm, barışma planım yok. Ama bunları çekici kılan itkinin altındaki benciliği, hırsı ve önemi okuyabiliyorum; Özel de yarı bilinçli yazıyor sanırım. Bir sineğin (veya süper harika kahramanca bir intiharın) Stirner'i (veya herhangi birini) silebileceğini ve allahın olmadığını unutmadan İsmet Özel şiirine hayranlık duyalım.
İsmet Özel, şair, bir zamanlar kırkındaydı. Şehre muhalif, dağlara hasret, başı hep gökyüzünde, kravatlı bir mağlup. Hayat trafiğinin hararetli yolcusu. Sollamayı seven, emniyeti daha çok seven sözde sürgün. "Matarasındaki tuzlu su" ile "uzun yola hükümlü"yken kısa yoldan rahata erme telaşına mayil modern Samsa bir nevi. Şair, hazır ol! Rahat yok!
Erbain'i ilk kez lisede kitap okuma yarışması için okudum. Hayatımda başıma daha kötü ne gelebilir diye düşündüğüm yıllarda kafama düştü işte. Daha kötü gelebilir :D
Tabii o zaman pek anlamadım. 4 yıl sonra doğum günümde hediye geldi. Haydaaa! Neyse efendim, başladık okumaya. Güzel ve karmaşık diye tanımlayabilirim. Bazı şiirlerine gerçekten vurgunum. Erbain'den önce Celladıma Gülümserken'i okumuştum. Aşinayım çoğuna. Kendi sesiyle kaydettiklerini dinleye dinleye de ezber yapmışız. Bir süre sonra daha kolay gelmeye başladı ama hala tam anlamıyla kavrayamadığım yerleri çok fazla. Özel bana hep Albert Camus ile Sartre gibi, Dostoyevski ile Hz. Ali ortasında gelmiştir. Her okuduğum kitabında bir Fransız eseriymiş gibi düşünüyorum. ''Evet, İthilal sancıları bu'' diyesim geliyor. Anlaşılmamaya çalışmak onu farklı kılıyor sanırım. Varsın Özel'i de anlayamayalım. Genciz, ölümle paslanmış bulmuşuz sesimizi. Daha ne olsun. ^^
Bir şairi bilmek başka okumak başka Bir şiiri okumak başka anlamak başka Bir insanı anlamak başka sevmek bambaşka
İsmet Özel okuması, anlaması, sevmesi başka biri. Onca isyanın içindeki nahifliği seviyorum. Hiç inkar etmeden kendini “İnsan komünist olmadan Müslüman olursa yapmayacağı kötülük yoktur.” deyişindeki fikirlerini, gençliğini, geçmişini sahiplenişini ve inancını seviyorum. Bir ağrıyı yaktıkça sevmesini, uzaklara hayranlığını, berrak bir gökte çocuklar için savaşını, evi Nepal’de kalmış Slovakyalı salyangoz ruhunu sevmemek mümkün mü adamın, anlamamak olası iken:)
“*Benim harcım değil bir yar sevmek gizliden her yanım bin türlü merakla dalanmakta
*Var mısın yok yere ağlamaya…Ki bir sis
*Sen şimdi sevincimin akranısın ey kanıma çakıllar karıştıran isyan
*Yaşamak debelenir içimde kıvrak ve küheylan beni artık ne sıkıntı ne rahatlık haylamaz
*Sana durlanmış kelimeler getireceğim pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler kelimeler, bazıları tüyden bazısı demir seni çünkü dik tutacak bilirim kabzenin, çekicin ve divitin tutulduğu yerden parlayan şiir.
*Yargı kesin: Acı duymak ruhun fiyakasıdır
*Hiçbirşey söylemeyen sözlere varmak için herşeyin sonuna kadar söylenmesi gerekti
*Koşmam gerek yetişmem gerek yazgıma tutmam gerek, sormam gerek, bilmem gerek esenlenmem, kargışlamam, irkitmem gerek niçin niçin, niçin, niçin kuyuya düşen çocuk niçin ölmesin”
p.s tüm satırlarını yazmak isterdim ama kendimi durdurdum, en iyisi okuyunuz bu adamı. Sevmek için değil belki anlamak için ruhunu.
Eşit derecede Nazım ve Necip Fazıl var İsmet Özel'in içinde, ve ikisinin çelişkisi kadar da büyük şiirler. Basitçe Türkiye'de eline kalem alıp şiir yazmış en allak bullak edici adam. Belki Ece Ayhan denk düşebilir sadece kendisine o kadar.
"Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak Ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım Kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar Kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak Onların yardımıyla dünyamıza acıdım.
Dünya. Çıplak omuzlar üzerinde duran. Herkes alışkın dölyatağı borsalarla ağulanmış bir dünyaya Benimse dar Çünkü dargın havsalamın Gücü yok bazı şeyleri taşımaya. Önce kalbim lanete çarpa çarpa gümrah Sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu Sakın Styks sularının heyulası sanmayın Er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu, Biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz Öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz Ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak Ne ellerin hırsla saban tutuşu Ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır Dev iştihasıyla bende kabaran aşkı Yetmez karşılamaya.
İnsanlar Hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır O ferah ve delişmen gözüken birçok alınlarda Betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır Çelik teller ve baruttan çatılınca iskeletim Şakaklarıma dayanınca güneş Can çekişen bir sansar edasıyla Uğultudan farkedilmez olunca konuştuğum Kadınların sahiden doğurduğuna Toprağın da sürüldüğüne inanmıyorum Nicedir kavrayamam haller içinde halim Demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm Bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü Su içtiğim tas bana "merhaba" dedi, duydum Duydum yağmurların gövdemden ağdığını.
Sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden Aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan Sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları Bir harfin başlattığı yangın ile söndür Beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
Öyle mahzun Ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın."
tüylerim diken diken olmuş bir şekilde kitabın kapağını kapattım ve bir süre durdum. çünkü aynı şiirdi beni hem gülümseten hem ürperten hem de derin derin düşündüren; sonrasında ne olduğunu araştırmaya iten. ismet özel biyografisini okumaya koştum hemen.
kendimi bir şiir kitabı okumuş ve bitirmiş gibi hissetmiyorum da ismet özel’in yıllarına onun anlatmak istediği kadarıyla vakıf olmuş gibi hissediyorum. ismet özel’in dile kolay kırk yılına....
hayatımda okuduğum ilk şiir kitabının bu olduğunu ve başlarda anlamakta çok zorluk çektiğimi de belirtmem gerek. birkaç kez bırakmaya karar verdim hatta, her şiirde “bu son, anlamıyorum zaten...” diyordum. ama sonra nasıl olduysa birden özel’in dünyasına adımımı attığımı fark ettim. sonunda aralık bir kapı bulup içeri girmiştim. sonrasında da çıkmak istemedim. duygusal olarak beni doruklara çıkaran, bambaşka şeyler hissettiren şiir ise “amentü” oldu.
buraya en sevdiğim dizeleri yazmak vardı aslında aklımda ama sonradan onları kitabın içine not etmeye karar verdim. zira bu kitabı kitaplıktan yakın bir tarihte tekrar indirebilirim.
okumayı düşünen herkese içten bir şekilde tavsiyemdir.
Beklediğimden farklı çıkan bir kitap. Şiirlerin genel anlamda büyük kısmının mana bütünlüğü olmayan dizelerden oluşması açıkcası beni şaşırttı. Ara sıra anlam bütünlüğü olmayan mısralar arasında kendini gösteren çok vurucu satırlar, sıra dışı tamlamalar bu kitabı ve dolayısıyla İsmet Özel’i sırtlıyor, okunabilir, keyif alınabilir hale getiriyor diyebilirim, İsmet Özel’i ilk bu kitabı okuyarak tanısaydım muhtemelen diğer kitaplarını okumazdım. İsmet Özel’den faydalanmak isteyenler ilk olarak Kırk Hadis kitabını okumaları yerinde olur. İsmet Özel’in hayatının ilk 40 yılında yazdığı şiirleri kronolojik sıraya göre okurken, şairin değişim ve dönüşümünü çok rahat görebiliyorsunuz. Bu süreçte şiirlerinin dokusu anarşist ve sosyalist bir zeminden daha spiritüel ve dini bir zemine yavaş yavaş kaymaya başlıyor. Kitapta Özel’in zihninin keskin dönemeçlerini, ruhunun feveranlarını, karakterinin isyankarlığını birçok mısrada görmek mümkün.
" Biliniyor bizim mahsustan yaşadığımız biliniyor şarkıların sırası bizde biliniyor hayat bizden razıdır biliniyor otların sarardığı yerlerde güneş kurşunun değdiği tende heves kalmıştır." ------------------------------------------ "...ama budandıkça fışkıran da bizleriz ölüyoruz, demek ki yaşanılacak..." ------------------------------------------ "yürüyorum, azarlanıyorum fışkıran başaklarla, iki bomba gibi taşıyorum koltuğumdaki bir çift somunu, hurdahaş bir sancıyla geçiyorum badem çiçekleri altından, gözlerim nemli değil, gözlerim namlu... " ----------------------------------------- gibi ve daha nice güzel dizeler barındıran enfes şiir kitabı.
Erbain(arapça kırk), kırk gün anlamına gelir. Yaşayan en büyük şair, Üstad İsmet Özel'in kırk yaşına kadar yazdığı (ve kırk yaşında yayınladığı) şiirlerinden oluşan kitaptır ayrıca. Erbain, İsmet Özel’in ilk dört şiir kitabından oluşuyor ve Türk şiirinin en parlak kilometre taşlarından biri olarak karşımıza çıkıyor.
... kazandım nefretini fahişelerin lanet ediyor bana bakireler de. ... (S.231)
Yeni dönem şairlerden İsmet Özel'in şiirlerini beğendim desem de, beklentimin biraz altında kaldı diyebilirim. Bazı şiirleri paragraf şeklinde düz yazıya yakın, belli bir teması yok her şeye dair şiir var. Yine de tekrar tekrar keyifle okunabilir.
bütün şiir kitaplarına hükmedecek tek kitap. okudukça hem açılan hem daha da karmaşık hale gelen bir deli-dahi(?) bu kadar çok aklıma kazınan ve alıntı yaptığım çok az şey vardır. farkında olmadan günlük hayatıma fazlasıyla sirayet etmiş durumda.
“Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman acıyla uğraşacak yerlerimi yok ettim. Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın başından başlayabilirim.”