Jump to ratings and reviews
Rate this book
Rate this book
Tanrı, şeytanın inini cennete sakladı.

Kahverengi gözleri bana kabuk bağlamış yaraları anımsatan küçük bir kız çocuğu tanıdım. Onu parçaladım, mahvettim, yok ettim. Onu korudum, kurtardım, var ettim. Zihnimi durduramadım. Bir rüzgâr esti ve tavandaki lamba uğursuz bir ses çıkararak yavaşça sallandı. Gökyüzümü kara bulutlar kapladı, yağmur yağdı. Terk edilmiş bir kasabada geceler kimsesizdi, güneş yok oldu, ay sabah olunca doğdu. Boş bir arazide bir yel değirmeni döndü, döndü, döndü…

Sonra sana bir masal anlattım.

Ve seni ölüm uykusuna yatırdım.

600 pages, Paperback

First published February 14, 2017

167 people are currently reading
1279 people want to read

About the author

Öznur Yıldırım

3 books238 followers
13 Şubat 1997 tarihinde Edirne’de doğan yazar, Türkiye’nin birçok şehrine ayak izlerini bırakmış bir asker kızıdır. Küçük yaşından itibaren yazar olma hayali her geçen gün güçlenen Öznur Yıldırım, 2014 yılında katıldığı yarışmada MORBİDEZZA adlı kısa öyküsüyle Türkiye birincisi seçilmiş, jüri üyelerinin ve okuyanların büyük beğenisini kazanmıştır. YABANCI serisiyle yazarlık kariyerine ilk adımını atan Yıldırım, Ankara’da yaşamaktadır.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
443 (41%)
4 stars
250 (23%)
3 stars
188 (17%)
2 stars
88 (8%)
1 star
88 (8%)
Displaying 1 - 30 of 61 reviews
Profile Image for Calcifer.
66 reviews31 followers
August 22, 2017
Bir duyguyu yirmi cümleyle anlatmak mı marifettir yoksa on cümleyle mi? Uzun yazmak güzel yazmak mıdır yoksa tekrara düşmek mi?

Sorular, sorular...

Kitabı çıktığının ikinci günü gittim aldım ve gecesinde de hemen başladım. Bu sabahta bitirdim. Ne hissediyorum? Hayal kırıklığı... Hissettiğim şey tam olarak bu.

Öncelikle elimizde yeni ne var? Wattpad'teki bölümlerin dışında?

Bir prolog bir epilog, bir de rüya. Yani bir buçuk bölüm. En büyük hayal kırıklığım buydu zaten. Tamam, kız uzun yazıyor, beş altı bölüm eklemesi zaten olanaksızdı ama bilemiyorum Altan. Daha kitabı almadan hemen arkasını çevirip sonuna baktım, al işte, bir hayal kırıklığı daha. Fakat bunun dışında düzenlemelere gidilmiş. Kitabı ilk kez okuyacaklar için bu bir fark oluşturmasa da, wattpad'teki halini okumuş okuyucuların fark edeceği ciddi düzenlemeler.... Mantık hataları giderilmiş, boşluklar doldurulmuş, alıştığımız cümlelerin yeri ve zamanı değiştirilmiş, artık elimizde Ediz Çağıran'la ilgili torbayı dolduran birkaç küçük bilgi 'bile' var. Onu birazda olsa tanıma imkanı sunulmuş ve eskisine nazaran daha sert, daha tahammülsüz bir adam olmuş. Daha çabuk parlayan, daha gözü kara bir adam...

Öznur Yıldırım ilk kitaba ne kadar dokunmamışsa, bu kitaba da o kadar dokunmuş.

Her şeye sırayla değineceğim. Öncelikle yazımdan başlayayım.

Öznur'un ağdalı dili malesef beni çeken bir şey değil. Bazen çok boğucu, bazen çok 'yazılmak için yazılmış' cümleler var. Wattpad'te okurken de bu cümleleri atlardım, şimdi ki halinde de atlayarak okudum. Bu iyi bir şey mi? Tabii ki değil. Kitabın ruhunu tam olarak yakalamama imkan vermiyor ama beni de bunaltıyor. Seven illaki vardır fakat ben sevmedim, sevmeyeceğim. Bunun yanı sıra öyle cümleler de var ki, hani bam teline dokunuyor derler ya, aynen öyle. Tam yerinde, tam dokunan cümleler. İşte bu da balans görevi görmüş. Yani beni bir yerde koparan cümleler, bir yerde yakaladı. Belki biraz törpülese, benzetmeleri azaltıp daha gerçekçi yazsa benim için çok daha iyi olur ama onun tercihi.

Ciddi düzeltmelere gidilmiş dedim, bunlar ne?

İlk kez okuyacakların fark etmeyeceği ama önceki okurların fark edeceği, sonradan eklenen paragraflar. Ediz'in söylediği cümlelerin yeri değiştirilip, sahneler eklenmiş. Uygar ve Gece'ye karşı çok daha temkinli bir ruh haline girmiş. Öncekine kıyasla fevri davranmayacağını söyleyip fevri davranan bir adama dönüşmüş. Karakterindeki keskinlik ivme kazanmış. Öznur'un güncel yaşı, kurguya mantık katmış. Peki mantık ne? İlk kitabın 600 sayfasını bitirdiğimizde elimizde ne vardı? Doğa'nın hissettiklerinden ve üzüntüsünden başka? Hiçbir şey. Koca bir hiç. Başlangıçta Ediz hakkında ne biliyorsak, kitabın sonunda da o kadar şey biliyorduk. Veyl'le birlikte bu kırılmış, artık bizi içeri davet eden bir kapı var. Ediz'in karanlık dünyasının aralanan minicik kapısından bir ışık süzüyor. Wattpad'teki halinde yine, Ediz hakkında pek bir bilgi sahibi olamıyorduk ama bu kitapla birlikte elimizde 'ağzımıza bal çalan' birkaç küçük şey var.

Sonradan eklenen cümleler ve kelime tekrarları beni sıktı. Özellikle, Tanrı şeytanın inini cennete sakladı, yerli yersiz çok kullanılmıştı. Cümle güzel, evet, ama bu demek değil ki sürekli kullanılıp sakız edilsin. Özellikle ilk kez söylendiği yerde çok sırıtmıştı. Gerçekçi değildi ve sonradan eklenildiği çok barizdi. Belki başka bir yerde kullanılsa daha gerçekçi olabilirdi. Tekrarlana tekrarlana anlamını yitirmiş, güzelliğini kaybetmişti.

Karakterlere gelecek olursam, Uygar ve Gece ilk baştan beri beni yakalayan karakterler olmadı. Hep çok pasif, hep çok geri planda kalmışlardı. Onları tanımamıza izin verilmediği için arkadaşlıklarının sıcaklığını hiç hissedemedim. Uygar ve Gece'nin gerçekten Ediz'in yanında olduklarını hissedemeyip, içten içe onun kuyusunu kazdıklarını sezdim. Hatta bu kitapta bunun Ediz tarafından da fark edildiğini gördüm. Bana zorlama geldiler. Özellikle Gece çok sevimsiz, çok bencil bir karakter. Uygar daha ılımlı olsa da, sevilesi değiller. Buzlu bir camın ardından görünen iki silüet gibiler. Onlardan çıkacak şeyi merakla bekliyorum ve bence kesinlikle bir şeyler çıkacak.

Doğa...

Bu kız on sekiz yaşında. Ergenlik döneminde. Çok ciddi bir psikolojik şiddete maruz kalmış. Hem önceki yaşantısında hemde Ediz'le yaşadığı süre boyunca. Yani, vermesi gereken tepkileri vermeyip, vermemesi gereken tepkileri veren biri. Ediz ne kadar dengesiz biriyse, Doğa'da o kadar dengesiz. İlk kitapta çok kızdığım yerler vardı mesela. Okurken beni çıldırtan ama Doğa'nın fazla hafif tepkilerle geçiştirdiği kısımlar. Bu kitapta biraz dişlenmiş, ağzındaki ve düşüncelerindeki filtreyi kırmış. Kırılan kanatlarını onarma peşinde değil, onları koparıp atma peşinde çünkü bir çeşit öğrenilmiş çaresizlik yaşıyor. Babasında yaşadığı güvensizliğin onu hayatı boyunca takip edeceğini hissediyor. Yaşadığı şeyler kolay değil. Çok dövünüyor, çok yoruldum kaldıramıyorum, diyor fakat bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyor. Doğa neredeyse hiç başını kaldırıp meydan okumuyor. Öylece duruyor. Kızın bir limana ihtiyacı var ve o limanı en yakınında, ona psikolojik ve fiziksel şiddet uygulamaktan çekinmeyen bir adamda, Ediz'de arıyor. Bunu genç bir kadın olarak kabul edebilir miyim, tabii ki hayır. Fakat Doğa'nın içinde bulunduğu psikoloji çok hastalıklı. Bu sebeple Ediz'e yaklaşımını anlayabiliyorum. Ediz'den gerçekten ayrılırsa nasıl bir ruh halinde olacağını tahmin etmek güç değil.

Ediz...

Ediz Çağıran çok yalnız bir adam. Gerçekten. Çok, çok yalnız. Doğduğu günden beri kendini suçlayan ve bu suçla içten içe kendini yiyip bitiren bir adam. Ediz'in ona zarar vermesi için kimseye ihtiyacı yok. O zaten gereken zararı kendine fazlasıyla veriyor. Onu anlıyorum ama yaptıklarını da sineye çekemiyorum. Sebep ne olursa olsun Doğa'ya yaklaşımını doğru bulmuyorum. Hatta yalanı öğrendikten sonra, ona olan davranışlarının tutarsızlığını da kabul edemiyorum. İçindeki çatışmayı çözmediği sürece bok gibi davranmaktan çekinmeyecek ve çözse bile bunu sürdürebilecek biri. Ediz, iyi olmayı beceremeyen bir adam. İçinde bir ışık, küçücük bir zerre var ama onu itinayla karartma peşinde. Bir şeyleri yediremiyor ve Doğa'nın aksine bunu içine atıp boğmaya, yok etmeye çalışıyor. Bu uzun vadede ona zarar verecek ve bunun farkında değil. İlk kitapta bu kadar batmış durumda değildi ama bu kitapta çamura gömülmüş halde. Ediz çırpınıyor, Ediz boğuluyor ve bunu yalnızca kendine de yapmıyor. Peşinde Doğa'yı da sürüklüyor. Veyl'de daha sert bir adam görüyoruz. Daha ipi koparmaya müsait bir adam. Onu tutan halatların çoğu kopmuş ve yalnızca bir iki tanesine tutunarak aklını korumaya çalışan biri var karşımızda. Tüm ipler koptuğunda yapacaklarından ve yapabileceklerinden ürkmüyor değilim.

Bunun yanı sıra dinamik bir karakter. Yabancı bu kadar popülerse bunun sebebi Ediz. Çok canlı bir kişiliği var. Ne zaman, neye, nasıl, ne şekilde tepki vereceğini kestiremiyorsunuz ve bu sizi heyecanlandıran yegane detay. Yabancı'yı ayakta tutuyor. Yabancı bir binaysa, Ediz binanın kirişleri, kolonları... Tahmin edilmesi güç bir karakteri olduğu için hikayede ki gizem hiç bozulmuyor.

Doğa'yla aralarındaki ilişki çok berbat. Sürekli tartışıp birbirlerini paramparça ediyorlar ve günün sonunda yaraları sarmak için kendilerini birbirlerinin kollarında buluyorlar. Çok yıpratıcı ve hiç gerçekçi değil. Ediz bir görünüp bir kaybolan güneş gibi. Doğa'ya verdiği zararın farkında fakat bunu engellemiyor. Engellemeye çalışmıyor, belki de engelleyecek gücü bulamıyor. 'Küçük kızını' kırdıkça kırıldığının farkında ve dibe batıp ne olacaklarını görmek istiyor. Kafasının içi sapkın düşüncelerle dolu. Kelimenin tam anlamıyla dayanılmaz bir adam. Mazoşist. Ne yaparsa yapsın, sebep ne olursa olsun sevilesi biri değil ve bunu da biliyor. Bildiği içinde böyle leş bir karakteri var.

Doğa'nın başına maşallah gelmeyen kalmıyor, ya Ediz ya da bir başkası kıza zarar verip duruyor peki Ediz ne yapıyor? Sana benden başkası zarar veremez, deyip gelen geçenin kızı dağıtmasını izliyor. Sonra da sanki çok önemliymiş gibi bunu düzeltmek için ortalığı kırıp döküyor. Ediz bir şeyleri bozduktan sonra onaran biri. Kendi ağzıyla da söylüyor zaten. Ama bu uzun vadede gerçekten yıpratıcı bir şey. Doğa tüm bunlar bittiğinde darmaduman olacak. Ediz'de öyle.

Gelelim kurguya. (Tabii öyle bir şey varsa?!)

Okurken beni hep rahatsız eden bir şey vardı. Tarih ve zaman çok sallantı da. Mesela aynı gece içinde bir sürü şey oluyor ve zaman algısı ister istemez dağılıyor. Hiç durmadan bir yerlere gidip kavga ediyorlar, bir yerlere gidip ortalığın dağılmasını izliyorlar. Oturup yemek yemek, insani birkaç şeyi yapmak okurken çok gerçekdışı geliyor. Doğru düzgün oturup ne yemek yiyorlar ne de o yataktan çıkabiliyorlar. Banyo ve araba, ev üçlüsünden bir türlü kurtulamıyoruz. Sürekli yer ve mekan değişiyor. Bir sorun mu var? Uyku. Sorun mu var? Banyo. Sorun mu var? Beni sinirlendirme Doğa. 600 sayfa okuyoruz ama bu 600 sayfanın bize verdiği çok az şey var. Paragraflar dolusu Doğa'nın iç dünyasını, Ediz'in yeşil gözlü güzel katil olmasını okuyoruz. Bu kız oturup yemek yemiyor, doğru düzgün dışarı çıkmıyor. Kukla gibi, Ediz nereye çekerse oraya gidiyor. Haliyle gerçekliğini de kaybediyor. Normal bir insan bu tempoya dayanamaz. Karakteri 'güçlü' gösterme çabasını anlıyorum ama bu gerçekçi değil. Komik. Adamın kafasında şişe kırılıyor ama o hayatına kaldığı yerden devam ediyor. Yapma ama. Türü ne bu kitabın? Psikoloji mi, aşk mı, gerilim mi, aksiyon mu, ne? Çok fantastik şeyler bunlar. Kafanda şişe kırılacak, elini arabanın camına vurup camı patlatacaksın ve hooop çok iyisin, çok güçlüsün. Bırak şimdi.

Ufak ufak detaylar ama çöp gibi göze batıyorlar. Mesela hala, HALA, Ediz Bilkent'te öğrenci mi yoksa avukat mı, tüm bunlar bittiğinde Bilkent'e mi dönecek yoksa avukatlık mı yapacak belli değil. Ediz okulu bitirip avukat olduysa Bilkent'e niye dönsün? Bunlar devamlı tekrarlanan ve göz ardı edilen hatalardı, ilk kitapta çok daha belirgindi ve Veyl'de de bir kaç yerde vardı. Şu iki hafta ve bir yıl konusu yine gündemdeydi. Gece, Doğa'ya Ediz'le tanışmalarını anlatırken arada geçen konuşmada yine o iki haftalık süreçten bahsediyordu. Ben mi yanlış hatırlıyorum yoksa Doğa, kitapçının camı patladıktan kısa süre sonra kaçırılmamış mıydı? Eğer öyleyse bu durumda yine Ediz'in babası öldükten iki hafta sonra Doğa'yı kaçırmış olması gerekiyor? Yani o bir yıllık süreç yok ortada. Acı çok taze. Yanılıyor muyum?

Öznur Yıldırım, wattpad'te yayınladığı Kafes'i silip onun yerine Güneşin Cesedini eklemiş. Bu iyi mi kötü mü olmuş, üçüncü kitapta göreceğiz ama Kafes'i okurken de Güneşin Cesedini okurken de hissettiğim şey aynıydı. Sanki yazar kendini vererek yazmamıştı. Bir şeyler eksikti. İçine giremiyordum. Yazılmak için yazılmışlıktan ziyade bir yavanlık vardı. Belki büyüdüğüm için, belki kitap benim için o ilk büyüsünü kaybettiği için, bilemiyorum ama bana önceki bölümler gibi güzel gelmedi. Kelimeler büyümüş, daha yerinde cümleler gelmiş ama sanki his kaybolmuş. Bilemiyorum.

Son bölüm -Güneşin Cesedi- çok hızlıydı ve tam bir fiyaskoydu. Aceleyle yazılmış bir havası vardı. Aslında yazılmak istenen farklıymış ama ortaya çıkan sonuç buymuş gibiydi. Sonunda zincirler kırılmıştı ama büyü de kaybolmuştu. Evet, istediğim şey olmuş, yalanı öğrenmiştim fakat hissettiğim şey hayal kırıklığıydı. Beklentim çok yüksek olduğu için, gözümün önünde duran şey beni doyurmadı. Büyük beklenti, büyük bir hayal kırıklığı getirdi.

Son bölüm beni doyurmadı, ağzıma çalınan bal yetmedi. Okurları mutlu etmek ve beklenen onca ay boşa gitmesin diye yazılmış bir bölüm gibi hissetmekten kendimi alamadım. Bu acımasızca mı? Belki. Fakat böyle hissediyorum. Cümlelerin altını doldurmak için yazılan uzun paragraflar, sonu gelmez benzetmeler, gerçekliğini yitiren cümlelerin sonunda öğrendiğimiz küçücük gerçekten sonra, iyimser yaklaşamıyorum. Tüm aksiyonun bir sonraki kitaba kalmış olması ve o kitap içinde bekleyecek olmam beni duygusal olarak yıpratsa da işin teknik boyutunu bildiğim için bir şey söylemiyorum. Elimizde minicik bir şey ve koca koca soru işaretleri var. Üçüncü kitap ya kırılma noktası olacak ya da bir çok seri de ki gibi düşen ivmenin hayalkırıklığı... Zaten öyle olmaz mı? Sona doğru çok manyak şeylerle karşılaşacağınızı düşünüp sizi hüsrana boğan bir finalle karşılaşırsınız. Üzgünüm ama ben final kitabından pekte umutlu değilim artık. Özellikle son bölümü okuduktan sonra iyice emin oldum.

Kitabı ilk okuduğumda, daha küçük ve daha karanlık bir dönemde olduğumdan Doğa'nın hisleri beni yakalamıştı. Fakat şimdi, 22 yaşında biri olarak o hisler bana aslında önceki gibi vurucu gelmedi. Ergenliğin zirvesinde bir kızın iki türlü şiddet sonucu yaşadığı iç buhranlar şimdiki halime çok boğucu geldi. Doğa kendini kurtarabilir fakat bunu istemiyor ve biz altı yüz sayfa boyunca bunu okuyoruz. Eh, bu da başarı değilde nedir? Okutuyor mu, okutuyor. Bitti. Modern dünyaya hoş geldiniz.

Bazı yerler makaslanmıştı ve bu hoşuma gitmedi. Mesela ayna sahnesi. Ediz umutsuz bir şekilde Doğa'yla birlikte olmak isteyen ve bu uğurda rahat durmayan bir adam. Onun tutkusunu görebildiğimiz o kısacık bölümün iyice kesilmesi iyi değildi. Kitabın sonunda bunun için tatmin olsakta, o bölüm bence birçok okur için kırılma noktasıydı. Bunu sapıklık olarak algılamayın. Ediz'in yaptığı çoğu şeyin paragraflarca anlatılmasından sonra o sahnenin daha edebi daha psikolojik olmasına çalışarak kesilip garip bir hal alması hoşuma gitmedi. Cinsellikten bu kadar korkulmamalı. Özellikle de iki karakterin birbirine karşı bu denli çekim gücü varken.

Birde değinmeden geçemeyeceğim bir bekaret mevzusu var ki Aman Allah'ım! Günümüz Türkiye'sinde kadına bir değer verilmiyor artık. Bu 'değer' için bizim çabalamamız bizim yırtınmamız gerekiyor ve bu kitap bir erkeğin 'sapkınca sahiplenme' inadından bahsediyor. Çok çirkin bir şey. Okurken beni öyle rahatsız etti ki anlatamam! Bu kitabı on üç - on dört yaşlarındaki küçük, ergenliğe yeni girmiş çocuklar okuyor ve kafalarında ister istemez bir algı oluşuyor. O küçük çocuklar büyüdüklerinde böyle erkekler tarafından ezilip sindiricekler. Hatta belki bundan hoşlanacaklar bile. Bu romantik değil, çekici değil. Bir kitabın bunu başarmaması hiç olanaksız değil. Özellikle 'çok satanlarda' olan bir kitabın! Sadece Yabancı'dan bahsetmiyorum elbette. Wattpad'teki birçok kitabın erkek karakteri böyle. Gençlerin fantezi dünyasını okumak istiyorsanız ince eleyip sık dokumanıza gerek yok. Wattpad elinizin altında. Hani düşünüyorum, böyle hastalıklı bir karekter niye yaratılmış olabilir diye, 1200 sayfa boyunca anlatılmasının amacı ne diye ama yok mantıklı bir sebep bulamıyorum.

Ayakları yere basan, güçlü, erkeğe muhtaç olmayan, erkeğe ezilmeyen bir kadın karakter yazmak çok mu zor, çok mu kötü? Niye hep eziliyoruz? Niye dik duramıyoruz?

Sözün özü, son kitabı bekleyeceğim. Bunca soru işaretini yazarın yazım tarzına bakarak finalde nasıl çözüme kavuşturacağını merak etsem de bekleyip göreceğim. 1200 sayfada tek bir şey öğrendiğimize göre, son kitapta da birkaç bir şey öğrenip hava da kalan sorularla boğuşuruz artık!

Veyl'i okurken keşke wattpad'teki halini okumamış olsaydım diye düşünerek bitirdim kitabı. Elimde mantık hatalarının düzeltilmesinden, eklenen betimlemelerden ve sonu gelmez benzetmelerden başka minik bir yalan var o kadar. Aradan biraz zaman geçtiğinde belki düşüncelerim değişir ama sıcağı sıcağına hissettiklerim bunlar.
1 review2 followers
June 29, 2017
Asla akmayan olay örgüsünde tam hikaye azıcık tempo kazanıcak derken o kadar anlamsız olaylar yaşanıyor ki kendi adıma hikayenin içine giremedim. 600 sayfa boyunca cinayetten ve adam kaçırmadan aranmasına rağmen; okullara, hastanelere, kafelere, açılışlara giden başkahramanımız yüce Ediz'in elini kolunu sallaya sallaya nasıl gezdiğini düşünürken bir yandan da oğlumuzun intikam planınının nasıl şekilleneceğine kafa patlatıyorsunuz. Birden bire oğlumuzun nasıl böyle rahat ve gamsız gamsız dolaştığını yazarımız iki cümleyle ancak gerçeklikten olabildiğine uzak bi şekilde açıklıyor ki bu kısma kahkaha attım çünkü gerçekten yazarımız hayal gücünü sadece düşüncesiz,nezaket yoksunu, kaba başkahramanımızın paçasını kurtarmak için harcamış. Yahu polisle anlaşma yapmak nedir? Türk polis teşkilatının hangi mensubu genç bir kıza tecavüz ettiği düşünülen ve cinayetten aranan bir kaçakla anlaşma yapar da onun elini kolunu sallaya sallaya gezmesine izin verir? Hadi diyelim tecavüz olayı açığa kavuşturuldu yahu bu adam cinayet işlemiş ve bunu kendi ağzıyla defalarca itiraf ediyor.

Ayrıca şunu da belirtmeliyim ki tüm kitap boyunca Edizin ne kadar da zeki olduğu abartılarak anlatılıyor ancak ben kendi adıma Edizin zeka pırıltılarına hiç rastlamadım. Ya da şiddetle, vurmayla kırmayla polislerden kaçmak, onu bunu dövmek ve azılı bir manyak olmak bir zeka ölçütü mü? Çünkü bunlar dışında Edizin intikam planında dişe dokunur ve sistematik hiçbir şey yoktu. Oraya saklanalım doğa, polisler geliyor kaçalım doğa. Adamın intikam planı bundan ibaretti. Bu basit intikam planında katilimizin her durumda paçayı sıyırması, bir süper kahramanmışçasına havalimanından bir polis ordusunun gözlerinin içine baka baka kızı kaçırması, hiçbir yaralanmanın kendine tesir etmemesi, kafasında şişe kırılmasına,baygınlık geçirmesine rağmen kalkıp arabalar sürmesi, kaçma kovalamaca oynaması okuyucuda bir vampir kitabı okuyormuş hissi yaratıyordu.

Doğaya gelince de ne kadar güçlü olduğundan bahsediliyor ancak hayatım boyunca okuduğum en aciz ve pasif karakterdi. Korunmaya muhtaç, masumiyetinin ve güzelliğinin farkında olmayan genç bir kız yaratılmaya çalışılmış ama inanılmaz eğreti olmuş. Kızımızın yeşil gözlü katiline olan tutkusu, iç dünyasındaki depremleri ve inanılmaz abartılmış bekaret takıntısı güçlü bir kadın olmaktan çok çok uzaktı. Söylemeden geçemeyeceğim yahu 600 sayfa boyunca nedir bu bekaret takıntısı. --sana bekaretimi vermeyeceğim ediz, elimde kalan son şey bekaretim ediz, bekaretimi alamayacaksın ediz-- Baş karakterin bu cümleleri o kadar sık geçiyordu ki bir noktadan sonra itici ve yapmacık bir hal aldı. Ki cümleleri kurarken doğa kendine inandı mı acaba çünkü kızımızın iç çamaşırını indirmesi yeşil gözlü katilimizin 3-5 cümlesine bakıyor ki finalde de doğa kendini edizin kucağına kendi hür iradesiyle atmıştı ve ne olur sevişelim ediz diye bir yalvarmadığı kalmıştı. Ki söylemek istediğim şu ki sevişebilir veya sevişmez, bekaretini korur veya korumaz bu her insanın kendi özgür tercihidir ve iki durumda da bunu yargılamam benim rahatsız olduğum nokta bekaret konusunun kitap boyunca bi takıntı hale getirilmesi ve baş karakterin bu duruma dair sözlerinin ve davranışlarının taban tabana zıt olması.

Bununla beraber kitap hem betimlemeler hem de olaylar açısından inanılmaz tekrara düşmüş. Doğanın regl sancılarını,Edizin şiddet eğilimini, dramatize edilmiş klişe kabus sahnelerini okumak inanılmaz sıktı. Betimlemelere gelirsek sürekli aynı metaforlar aynı cümleler inanılmaz boğucu bir hava katmıştı kitaba. Ruhumun çatlaklarından sızan kan, düşüncelerimden sızan kan, yelkovan akrebi takip ederken, harfler ruhuma devrilirken, avuçları kanlı küçük çocuk, düşüncelerim zamana yayılırken, harfler zemine yayılırken, edizin zaafı, at şaha kalktı, kapı kırıldı, sular aktı vb vb vb hep aynı cümleler. Ve cümleler o kadar zorlama ki okurken akıp gitmiyor. Özellikle Tanrı şeytanın inini cennete sakladı cümlesi. Tamam Tanrı şeytanın inini cennete sakladı anladık.

Yazarımızın bir an önce ergen kız edebiyatını bırakmasını, dilini edebi değerini ve farklılığını kaybetmeden sadeleştirmesini bilhassa tekrarlardan kurtulmasını ve kurgularında gerçekçilik dozunu artırmasını tavsiye ediyorum.
Profile Image for Büşra.
582 reviews174 followers
June 26, 2017
"Onun sesinde özgürdüm.

Onun sesinde bir ölü kadar özgürdüm.

Ben mi gariptim , Ediz mi garipti , yoksa hayat mı garipti , bilmiyordum.

Pırıl pırıl bir örtü olan gökyüzü üzerime serilmeye başlarken bir salıncakta bilinçsizliğe doğru sallanıyordum.

Ediz , " Senin ruhun küçüğüm..." diye fısıldadığında gökyüzü üzerime kapanmak üzereydi. "Senin ruhun büyüdükçe güzelleşen o çirkin ördek yavrusu gibi . Ölümün büyüdüğün an olacak ve sen beyaz bir kuğuya dönüşeceksin. "


Yorum için ;

http://hunharcaokuyankiz.blogspot.com...
Profile Image for Sedef.
375 reviews78 followers
August 9, 2017
Yok annem ilk defa yazacağım bir sürü şey varken yazmak istemiyorum. Ama şunu söyleyeyim seri Lost gibi. Bir sürü gizem yaratıp kafalarda bir sürü soru oluştururken hiçbirine adamakıllı cevap vermiyor.
Profile Image for Harmonyofbooks.
501 reviews208 followers
May 12, 2017
"Burası," dedi. "Kalbine giden damarın üstü. Burası benim, Şahmeran. Her şeye bir sınır koyabiliriz ama burası benim. Vazgeçmem."
5/5🌟🌟🌟🌟🌟
Tek kelimeyle müthişti. Elime aldığım andan itibaren başka hiçbir şeye odaklanmadan okudum. Bölümler uzun olduğu için bir tane daha okuyayım diye diye bir oturuşta kitabı bitirmiş oldum. Son zamanlarda her bölümünü böylesine büyük bir heyecanla ve eninde sonunda bitecek korkusuyla okumamıştım. İlk kitabını da çok beğenmiştim ama geriye baktığımda şuanda düşündüğümde kesinlikle eksikleri olduğuna kanaat getirebilirim ama bu kitap tek kelimeyle mükemmeldi. Gözüme batan ve eleştirebileceğim kısımları var; elbette oralara değineceğim ama eleştirebileceğiniz halde tek bir puan kırmaya kıyamayacağınız kitaplar vardır ya Veyl de benim için öyle oldu. Böyle konuşuyorum ama emin olun bu kadar beğeneceğimi ben de tahmin etmiyordum. Seri için hiçbir zaman kitapları deli gibi bekleyen ya da yazara hayran biri olacak kadar derin bir sevgi beslemedim. İlk kitabı bitirdikten sonra sabırsızlıkla ikinciyi beklemeye de başlamadım fakat ikinci kitap öyle bitmiyor işte. Canınızı yakıyor ve sizi oradan ortaya savurup sıradaki bölümü okumak için kıvrandırıyor. Çoğu kitap yorumumda görmüşsünüzdür benim için klişe çok ince bir çizgide oynar ve bu klişeliği kendine has bir üslupla değindiğinizde öyle çok beğenirim ki kitabı hatırladıkça tebessüm ederim. İşte Yabancı serisi de kesinlikle öyle. Polisiye veya psikoloji barındırsa bile aslı genel olarak salt romantizm içeriyor. Ayrıca asıl kaynağı da çok büyük bir klişeye dayanıyor. Fakat sanırım bir klişeyi bu kadar mükemmel, bu kadar farklı, bu kadar insana dokunacak kadar duygusal harmanlayacak başka bir kitap çok az okumuşumdur. En azından kendi genç yazarlarımızdan bu türe hitap edenler arasında kesinlikle Yabancı bu konuda benim için başka mükemmel bir şey karşıma çıkana kadar tek olacak. Evet, kitapları okuyan herkes Ediz'e aşık fakat ben hiçbir zaman ona öylesine hayran kalamadım. Aksine Doğa'yı her zaman tuhaf bir şekilde barıma bastırdım. Bu kitapta bazı yaşadıklarıyla benim de yanaklarım kıpkırmızı kesildi, içime bir sıcaklık yayılıp bazen de yerini öfkeye bıraktı. Hele de beklemediğim bir anda patlak veren olaylar cidden nevrimi döndürdü. Doğa ve Ediz arasında geçenler ilk kitapta bilindiği üzere sürekli ucu kavgaya bağlanan olaylar silsilesi olarak devam ediyor. İkinci kitapta onları birbirlerine daha muhtaç ve daha yakın okuyoruz. Övgülerime kısa bir ara verip eleştirilerime yer verirsem; öncelikle bu kitabın hitap ettiği genel yaşın küçükleri de kapsadığı düşünülürse keşke o arzuya bu kadar detaylı değinmeseydi. Romantik kitapları çok fazla okuyanları ya da yaş aralığında bunu kafayı takmayıp rahatsız olmayacak onlarca insan var fakat her yaştan insanların okuduğu düşünülürse biraz fazla detaya düştüğünü düşünüyorum. Bir diğer değineceğim kısım da Doğa'nın bu "değer verme" olayında çok fazla salağa yatması. Ediz'in zaafı olarak adlandırıldığında onun için değerli olduğunu anlaması gerekiyor. Fakat aksine sürekli en ufak bir değere binme düşüncesiyle heyecana boğuluyor. Bir diğer değineceğim konu ise amaçsız mekan değiştirmeler. Gidecekleri mekanda yapacakları hiçbir şey yok ama sürekli evden uzaklaşmak için gereksiz yerlerde önemli konuşmalar yapmalarına da bir mantık yükleyemedim. Övgülerime geri dönersek yazarın harika bir mantık çerçevesinde iki karaktere de psikolojik sorunlar yüklemesini çok beğendim. Zaten yazarda en sevdiğim şeylerin başında çoğu şeyi öylesine geçiştirmemesi geliyor. O şeye anlamlı bir şeyler katmadan ucunu bırakmıyor. Kitabın sonuna gelirsek gerçekten mükemmeldi. Hiç beklemediğim ama aslında başından beri olması gereken bir olayın ortasında bitti. Doğa'nın ailesiyle ilgili her şeyin tahmin edilmeyecek bir noktaya dayanmasıyla o satırı sanırım defalarca kez okudum. Sürekli kitap okuyorum ve her gün başka bir yazarı deneyimliyorum. Bu türde beni bu kadar etkileyebildiği için yazarı gerçekten tebrik ediyorum. Üçüncü kitap için çıldırıyorum, keyifli okumalar diliyorum..
Profile Image for The Last Coffe Bender.
70 reviews28 followers
August 9, 2017
Açıkcası wattpad'de bıraktığım yerden sonrası için oldukça merak içindeydim çünkü hikâyenin ilk yayınlanıp kitaba uyarlanış süreci boyunca yeni bölümleri deli gibi merak ediyordum. Bu kısma ve kurguya değinmeden önce ikinci kitap ilk kitaptan kat ve kat daha iyi. Kitap wattpad'de ki halinden oldukça iyi düzenlenmiş bir halde. Buna ilk yayınlandığı andaki kurgu eksikleride dahil. Öznur, ikinci kitapta çok fazla şey değiştirmemiş ama düzenlemesiyle kurguya oldukça mükemmel iyileştirmeler yapmış. Eklediği yeni detaylar ve söz öbekleri kurguyu bayağı iyi noktaya taşımış. Karakter betimlemeleri her zamanki gibi iyi. Doğa'nın o yıkıklığı ve Ediz'in karanlık tarafının okuyucuya aktarılması gerçekten çok iyi. Öznurun kaleminin derinliği gerçekten iyi. Seçtiği cümleler ve o cümlelerin depresif ve karanlık tarafları yansıtması o kadar iyi ki, bu noktada Öznur daha yukarıya çıkabilir mi bilmiyorum. Asıl önemli konu sonunda kavuşabildiğimiz yeni bölümler! Toplamda çok fazla olamamalarına rağmen gerçektende hikâyenin seyrini öyle bir değiştirdi ki, okurken ağzınız açık kalacak şimdiden söyleyeyim. Hele o son bölüm yok mu? Cidden olamaz nidağları atarak kitabı bitireceksiniz şimdiden hazırlanın. Yabancı hikâyesinin son perdesinde ne olacağı gerçekten muamma ama bu perde tahminimce okuyucuları ciddi anlamda şoka sokacak...
Profile Image for Esrafurkanyigit.
154 reviews26 followers
February 21, 2017
İlk kitaba göre dil çok çok daha güzelleşmiş. Sonuna kadar biraz ediz klişelerinden sıkıldım kabul ama son beni büyük merakta bıraktı.
Profile Image for Zeynep Dilara.
885 reviews
August 22, 2023
okurken fark ettim kiii ben çok sabırlıyım ÇÜNKÜ BAŞKA HALDE BUNA NASIL KATLANABİLİRDİM
Profile Image for Damla.
243 reviews19 followers
October 24, 2018
bu kitapla sana bir şans daha vermiştim Öznur, ama olmadı, olamadı. her şey bir hiç uğrunaymış aynı bu kitabı okumam gibi...
Profile Image for Selin.
47 reviews29 followers
March 1, 2017
|Yabancı: Veyl, Kitap Yorumu|
(ilk kitaptan spoiler içerir)
İlk kitabın yorumuna başladığım cümleyle ikinci kitabın da yorumuna başlamak istiyorum;
EDİZ ÇAĞIRAN'DAN HALA NEFRET EDİYORUM.
Ya tamam biliyoruz hasta psikolojisi iyi değil falan fıstık ama cidden çooooook düşüncesiz ya of.
Doğa'nın zaten parçalanmasına ramak kalmış ruhuna inatla darbe indirip sonra yaralarını sarmaya çalışırken işleri daha da karıştırmasından çok sıkıldım,bunaldım açıkçası.Doğa'nın durumunun da Stockholm Sendromu'ndan farkı yok bence,küçük bir yavru köpek olmaya ve hasar almaya devam et sen "Ediz'in güzeli".
Sinirimi de kustuğuma göre,kitabın kendisine geçebilirim artık :).
Öznur Yıldırım bu kitapta hem kurgusuna hem de yazımına çok şey eklemiş,hem de çok güzel olmuş.Olay örgüsü daha tutarlı,zaman kavramı tam olmasa da daha anlaşılabilir ve aşırı tekrarları azaltmış.
Tekrar demişkeeen,Ediz'in ciddi ciddi biraz sıfat eklemesi gerek söz dağarcığına."Güzelim,ufaklık,küçüğüm,Şahmeran" vs. okumaktan fenalık geldi.Duvarların arkasındaki Doğa biraz yorum yapmayı kesse güzel olacak,en azından kısaltma falan bulalım hep beraber.
Kitabın sevdiğim yönlerine yeniden gelirsek,olaylar birbirine şuanlık çok güzel bağlı ama karışan fena durumlar da yok değil.Bildiğimiz çoğu şeyi tersyüz etmiş Yıldırım bu kitapta,tahminlerimin hiçbirinin çıkmaması da cabası :')
Paragraflar boyunca betimlemeler ve tekrar tekrar kullandığı aynı sembolleri gözardı edebilirsek,dilini de çok seviyorum ve bunlara rağmen akıcı olduğunu düşünüyorum.
Kısacası,ilk kitabı okuduysanız devam etmeye değer olduğunu söyleyebilirim.Son 60 sayfası yeni olsa da,okuması çok keyifliydi.Son kitapta artık olayların patlamasını ümit ederek yorumumu sonlandırıyorum,bu kadar olay karışmışken sağlam bir son bekliyorum.
3.5/5
Profile Image for derin.
35 reviews5 followers
January 30, 2021
Yabancı/Veyl, Yabancı serisinin 2. kitabı bu nedenle konusundan bahsetmeyeceğim profilimde Yabancı/Şahreman yorumumda konuya bakabilirsiniz. Öznur'un kalemi çok güzel, olay akışı çok güzel. Her ne kadar yoğun bir anlatımı olsada kurgu bunun üzerini örtüyor ve kitap kendini okutuyor. Kitabı okurken her şey güzeldi ancak hep bir mantık hatası olduğunu biliyordum yani içime sinmeyen bir bölüm oluyordu hep, ancak içime sinmeyen bu bölüm kitabın sonunda tek bir cümle ile mükemmel bir şekilde açıklandı. Herşey yerine tık tık oturdu ve ben olduğum yerde dondum kaldım. Kitabı alıcaksanız lütfen bir google'dan mı bakıyorsunuz nerden bakıyorsunuz bilmiyorum ama bir yerden bakın ve ona göre alın çünkü Ediz zaten piskolojik olarak sorunları olan bir karakter, aynı şekilde Doğa'nında piskolojik sıkıntıları var ve Ediz bir katil ve Doğa'yı kaçırıyor. Mantıken bir katilin kurbanına iyi davranması saçma olmaz mı? Bu kitap ta o izlediğiniz polisiye filmlerinden bir farkı yok. Nasıl o filmlere "Zaten Film." diyorsanız bu da zaten kurgusu bu şekilde olan bir kitap nasıl filmlerde seks sahneleri oluyorsa bu kitaplarda da olabilir ki zaten bu kitapta seks sahnesi falan yok ve tecavüzü de meşrulaştırmıyor kesinlikle. Lütfen okuyacaksanız önyargılarınızı bir kenarıda bırakıp okuyun. Önyargılarınızı kırarak okursanız keyifle okuyabileceğiniz bir seri olur. Ben 3. kitap yani Yabancı/ Elyel'i çok merak ediyorum ayrıca şu an wattpad'den de takip ediyorum.
Instagram Blog Hesabımdaki Gönderi İçin;
https://www.instagram.com/p/CIN05nYB0T0/
Profile Image for Ş.Ferdaİpek.
43 reviews1 follower
March 4, 2025
Yani üç puan bile çok ama daha azını da veremedim. Kitap beni çok yıprattı. Ediz çok affedilemezdi ve Doğa da, o sadece çaresizdi ama okur olarak da hoşlanmadığım şeyler vardı. Yani çok sinirlendim. Ediz karakterinin çok saygısız olmasından, kadınlar hakkında sürekli b*ktan fikirlerini belirtmesinden ve her şeyi cinselliğe getirmesinden bıktım. Ve olay Doğa'ya karşı hissettiği cinsel arzu değildi, genel olarak azgın bir ergen gibiydi, çok sinir bozucuydu. Doğa'yı devamlı olarak cinsel olarak zorbalaması iğrençti. Bir noktada kadın düşmanı olduğunu bile düşünecektim, çok aşırı bir karakter olmasının yanı sıra rahatsız edici bir tipti. Bu kitapta sevmediğim her şey Ediz'e dairdi, yazarın böyle bir karakter yazarken daha iyi analiz etmesini beklerdim.
Umuyorum ki bir noktada adam olacak. Yoksa final kitabı gerçek bir fiyasko olur.
Profile Image for Narin.
183 reviews8 followers
July 10, 2017
Herkesin Doğaya "Ediz senin hakkında böyle düşünüyor. Sen Ediz için böylesin." diyerek gelmesi, Doğa haricinde herkesin her şeyin bir şekilde farkında olması, genelde hiçbir yere varmayan aksiyon kısımları.
Son kitabı, nasıl sonlanacağını merak ediyorum.
Profile Image for hera.
93 reviews
January 5, 2024
çimen yeşilinin zehir yeşiline dönüştüğü bu kitapta gönül rahatlığıyla sinir krizi geçirebilirsiniz:)
Profile Image for Tourniquet Secretworldbooks .
191 reviews12 followers
February 22, 2017
http://gizlidunyakitaplar.blogspot.co...
Bu serinin benim için önemi çok farklı. İçinde ne tarz bir kurgu barındırırsa barındırsın, nasıl hatalar olursa olusun Doğa benim için tüm karakterler içinde en ayrı yerde olan karakter. Kitaplığımda kaç yüz kitap var ve bana deseniz ki içinden sadece bir karakter seç ve o karakter seni en yansıtan karakter olsun. Bir an bile düşünmem ve Doğa derim. Doğa ile aynı şeyleri yaşamadım tabii ki. Harika bir babam ve mükemmel bir annem var. Ayrıca tek çocuğum ben. Bu yüzden biliyorum ki Doğa ne yaşamış olursa olsun yada yaşadığı kötülükleri yaşamamış olsa da farklı bir insan olmazdı. O onun karakteri. Kendimden biliyorum :) Yani Doğa'nın benim için yeri çok farklı.

Gelelim kitaba. Yine çok fazla mantık hatası vardı. Mesela yılbaşı başlı başına bir olaydı. Kutay niye geldi niye gitti? Ne olursa olsun küsmediği, kavga etmediği birine veda etmeden, bir açıklama yapmadan pat diye gitmez bizim insanımız. Gittiyse eğer diğer insan ilk olarak acaba kırıldı mı o yüzden mi gitti der. Bir arar, sorar. Tamam Ediz izin vermezdi belki aramasına ama insan bir teşebbüs eder. İsterse her şeyi kabul ettirebiliyor bunu mu yapamayacaktı? Sonra Egemen olayı var. Telefonla konuştular. Egemen dedi ben Hatay'a dönüyorum. Doğa görüşmeden gitme dedi. Sonra konuşuruz diye telefonu kapattılar ve bitti. Egemen puf. Ne oldu çocuğa? Sonrasında gelişen olaylardan dolayı görüşememiş olsan anlarım ama insanın aklına da mı gelmez? En azından Egemen havaalanında arasaydı. Ben gidiyorum deseydi. Ya da Doğa arayıp Egemen gelemiyorum deseydi. Bir şey olsaydı yani.
Sonra kitaptaki mekanlar da sorun. Nerede olduklarını anlayamıyoruz. Mesela Doğa yaralandıktan sonra hani bir şeyler oldu Doğa acı çekti filan sonra Doğa gözünü bir evde açtı. O ev nerede? 20 sayfa sonra öğrendik hala Denizli'delermiş. Kitabın sonlarına doğru wattpaddeki son bölümü okuduk. Neyse Doğa evden çıktı üzgün, rüyalar filanlar gördü, gözünü yine bir evde açtı ama o ev neresi? 5 sayfa sonra öğrendik yine Dağ evine dönmüşler.
Ayrıca bunların doğaüstü güçleri filan var herhalde. Yaralanıyorlar ama o yaralar ertesi gün geçiyor. Şöyle bir durum var; yaralanıyor ama yaralandıktan sonra üst üste bir sürü olay oluyor tabi yaralanmadan sonra biz yaklaşık 50 sayfa okuyoruz ama gün geçmiyor ki. Fazla olay oluyor ama zaman aynı gün. Yaralandığı gecenin sabahı yada yaralandığı günün gecesi ama o yara unutulmuş, gitmiş bitmiş. Ne iz kalmış ve acı. Ya kızı dövdüler 2 gün sonra hiç bir şey yokmuş gibi bir sürü olay yaşadı. Ediz'in kafasında şişe patladı üstüne gitti elini cama vurdu camı kırdı bir gün sonra hiç bir şey yokmuş gibi devam. Bir kere baktılar sadece yaralara. Sonra yok o yaralar.
Ve son olarak beni rahatsız eden şey; çok fazla duygu betimlemesi var. İnsanlardan, mekanlardan, olaylardan çok duygu okuyoruz kitapta ama bir süre sonra yeter dedirtiyor insana. Tamam güzel çıkarımlar yapıyorsun, harika duygu betimlemesi yapıyorsun buna lafım yok ama fazlası da göze batıyor.

Bunlar geliştirilmesi gereken ve üçüncü kitapta artık olmaması gerektiğini düşündüğüm hatalar. Kitabı yerden yere vurmak gibi bir niyetim yok zira Yabancı serisi benim için çok mükemmel bir seri. Yazarla ilgili söyleyebileceğim tek şey; harika bir kalemi olduğu. Kendini geliştirir, yapıcı eleştirileri dikkate alırsa ülkemizin önemli yazarları arasına girebilir. Biz de doya doya okuruz kitaplarını.

Kitabın son 70 sayfasına kadar zaten wattpad'de okuduğumuz kısım. Yani okuduğum kitabı yeniden okudum. Ama yine olsa yine okurum.
Profile Image for Ayşenur.
73 reviews3 followers
September 9, 2017
Yabancı’nın 2.kitabı Veyl’i dün bitirdim ve kafamdaki düşünceleri toparlar toparlamaz yorumu girmeye başlıyorum. Yabancı’yı genel olarak çok sevsem de elbette kusurları da var. Ancak ben kusurlarıyla bile seviyorum. Bunda en önemli olan şey ise kitabın okuyucuya hisleri aktarabilmesindeki başarısı, karakterlerin bize hissettirdikleri... Veyl’i okumak çok özlediğim o 16-17 yaşlarıma beni geri döndürdü. O zamanlar bayılarak okuduğum, heyecanla beklediğim o bölümleri şimdi okumak nasıl desem benim için nostalji gibi bir şeydi. Sırf şu hisler için bile okumaktan zevk aldığım bir kitap oldu.

Doğa... Bazen ona kızıyorum ama sonra aklıma düşüncelerine yön veren yaşanmışlıkları geliyor ve ona kızmaktan vazgeçiyorum. Özelikle aile yaşantısında bizim düşündüğümüzden daha derin çatlaklar var. Sanırım bunu en iyi 3. Kitap çıkınca anlayacağız. Doğa, Veyl’de çok yıprandı. Ediz’in tüm yaptıklarına rağmen günün sonunda ona sığınması, Ediz’in ona değer verdiği apaçık ortadayken bunu başka sebeplere dayandırması beni çıldırttı desem yeridir. Ancak yine dönüp dolaşıp bir şekilde kendimi Doğa’yı anlarken buldum. Çünkü o düşüncesinin tohumlarını acılarından besleyen birisi.

Ediz... Çok zor bir karakter. Kapalı bir kutu adeta. Onu sadece Doğa’ya gösterdiği kadar tanıyoruz. Aslında bu beni biraz rahatsız ediyor. Çünkü Ediz’i daha çok tanımak istiyorum. Gözlerinin renginin değişmesinden, belli belirsiz bir ifadenin yüzüne yerleşmesinden bir anlam çıkarmaya çalışmak bir süre sonra beni yoruyor ve bana yetmiyor. Tabi bunun iyi bir yanı da var: Vereceği en ufak bir net bir tepki bile beklenti içinde olduğumuz için daha etkili bir hale bürünüyor. Doğa’ya sürekli güvendiği adam olmadığını kanıtlamaya çalışsa da kız n’apsın ben bile güveniyorum. Kaldı ki Doğa güvenmeyecek! Ediz ezberbozan bir karakter. Bakış açısına göre değişkenlik gösteriyor. Bir taraftan bakınca çok iyi, diğer taraftan çok kötü. Ve kendinin her yönden farkında. Ben böyle normal olmayan karakterleri okumaya bayılıyorum. Tıpkı Ediz’de olduğu gibi.

Yabancı’yı Wattpad üzerinden okuduğum dönemlerde en beğendiğim bölümler Veyl’de toplanmıştı. Son bir bölümlük kısmı benim için okunacak yeni bir bölüm özelliğindeydi. Bu benim için bir hayal kırıklığı olsa da mantıklı düşününce yeni bölümler 600 sayfalık bir kitabı daha da kalınlaştırırdı. Şahmeran ve Veyl’i karşılaştırdığımda ikisinin arasında elle tutulur bir fark görüyorum. Veyl’de karakterlerin üzerindeki o çocuksu düşünceler kalkmış , kurgudaki pürüzler giderilmiş ve olaylar daha heyecanlı bir hale gelmiş.

İlk kitapta düzenlemeleri yetersiz bulmuştum ama Veyl’de düzenlenmeler daha iyiydi. En büyük düzenlemelerden biriyse Wattpad ‘de yayınlanan 47.bölümün tamamen kaldırılıp yerine başka bir bölüm yazılmış olmasıydı. Aslında bu düzenlemeyi hem beğendim hem de beğenmedim. Beğendiğim yönü eski bölüme nazaran daha iyi bir bölüm olmuş. Özellikle de yalanın ortaya çıkması açısından ezberleri bozan bir bölüm niteliğindeydi. Diğer yandan ise bu son bölüme geçiş çok keskin. Sanki bir anda karakterlerin ruhu daha da kararıyor. Farklı zaman aralıklarında yazıldığını hissedebiliyorsunuz. İşte bu da beğenmediğim yönünü oluşturuyor. Burada yaşadığım değişimi kitabın başında da yaşamıştım. Giriş çok karanlık bir atmosferle başlıyor ki burada metro sahnesinden bahsediyorum. Daha sonra 1.bölüme geçince yine keskin bir geçiş hissi yaşıyorum. Aslında bu örnekleri çoğaltmam mümkün ama son bir örnek daha vermek istiyorum. Ediz’i sayfalarca çok güçlü ve yenilmez olarak okuyoruz. Sonra başka bir bölüme geçiyoruz ve pat diye önümüze yardıma gereksinim duyan ama yardım istemeyen bir Çağıran çıkıyor. Okuyucu birden afallıyor. Sonra yine bir bakıyoruz Ediz yine “Ben herkesten bir adım öndeyimdir.” demeye başlıyor. Gerçek Ediz hangisi?

Kitapta en çok zamanı anlamakta güçlük çektim. Mesela bir olay yaşanıyor. Üstünden çok gün geçmiş gibi geliyor ama sonra öğreniyorum ki aslında bir gün geçmiş. Gündüz mü gece mi anlamakta zorluk çektiğim de çok oldu. Bunda en etkili olan şey ise Doğa’nın sürekli uyumasıydı. Aslında Doğa çok zor şeyler yaşadığı için uyumasını anlıyorum ama uyandığında hangi zamanda olduğunu çoğu yerde anlayamadım. Bence zaman hep bir sallantıdaydı ve bu durumu sevmedim.

Kitapta abes bulduğum birkaç sahne var. Mesela Ediz’in Doğa’ya ders anlatması. Adam gerçek bir katil ve oturmuş bir lise öğrencisine ders mi anlatacak? Ki zaten ortada çözülmesi gereken bir Levent Çağıran meselesi duruyor. İleride ne olacağı belli değil. Kitabın özellikle bir bölümünden sonra Ediz’in intikamının geri planda kaldığını düşünüyorum. Resmen merkeze Doğa ve Ediz arasında bir şeyler olacak mı olmayacak mı konusu geldi. Hayır yani hep bir bunun üzerinden bir olaylar, diyaloglar... Ediz’in düşmanları bile bu konuyu açar hale geldiler. Doğa’nın üzerinden gelişen bu durum bir süre sonra çok fazla göze batmaya başladı.

Levent Çağıran’ın ölümünün arkasındaki sır perdesini çok merak ediyorum. Ancak sürekli geçici bir düşman olduğu için işin iç yüzünü anlayamıyoruz. Gerçek düşmanın kim olduğu bile belirsiz. Yine 3.kitapla beraber bunları öğreneceğimizi umuyorum.
Yalan olayına gelecek olursak... Öznur Yıldırım’ı sosyal medya hesaplarından takip ettiğim için kitabı okumadan ortada büyük bir yalanın olduğunu öğrenmiştim. O kadar çok merak ediyordum ki yalanın olduğu sayfaya ulaşmak için sayfaları heyecanla devirdim. Elbette bir tahminim de vardı. Ve kaçınılmaz son gerçekleşti, yalanı okudum. Şok içinde kaldım demek isterdim ama öyle bir şey olmadı. Tahminim doğru çıktı. Ancak ortada bir yalan olduğunu yazardan öğrenmesem elbette ki o yalan tokat gibi çarpardı. Her ne kadar Doğa’yı oldukça etkileyen bir yalan olsa da hikayeye pek çok getirisi olacağı kesin.

Bunun yanı sıra Öznur Yıldırım’ın kendine has bir yazı tarzının olduğunu düşünüyorum. Çok fazla abartmış gibi olacak ama Yabancı serisi üzerinden bir sınava girsem ve orada bana yazarın edebi kişiliği sorulsa maddeler halinde yazabilirim. Bu noktada beni rahatsız eden tek bir şey var. O da aynı imgelerin çok sık tekrar etmesiydi. Bu imgelerin dozunu aşmadan kullanılması taraftarıyım. Aksi takdirde cümlelerin güzelliği gölgeleniyor. Sanki aynı cümleyi defalarca kez farklı şekillerde okumuş oluyoruz.

Yorumumun sonuna gelirken -sanırsınız çok iyi bir yorumcuyum- seriye dair söylemek istediğim birkaç şey var. Yabancı serisini okumayı gerçekten seviyorum. Bir yandan merakla 3. Kitabı bekliyorken diğer yandan bitmesini istemediğim için geç çıkmasını istiyorum. Benim için Wattpad’den ve internet üzerinden çıkan en iyi kitap özelliğini taşıdığını da bilmenizi isterim. Yukarıda pek çok konuda beğenmediğim yerlerden bahsetsem de beğenmediğim yerleriyle bile bir başka geliyor gözüme. Çünkü kitabın kendine ait bir ruhu olduğunu düşünüyorum.
1 review
February 19, 2017
Yabancı Veyl bitti, ben de bittim.
Kitabı genel olarak değerlendirdiğimde beklentimi karşılamadığını üzelerek söylemek istiyorum. Belki kitabı wattpad'den takip etmeyenler için gayet şok edici ve güzel olabilir ama biz, senelerdir bekleyen okurlar için başa eklenen rüya ve sona eklenen bir bölüm dışında yeni hiçbir şey yoktu. Bunun dışında mantık hataları oldukça giderilmişti ki bu oldukça hoşuma gitti.

Sanki her şey son bölüme sığdırılmış gibiydi. Belki de okuduğumuz tek yeni bölüm olduğu için bana öyle gelmiş olabilir ama 46 ve 47. bölümü zihnimde bağlamakta zorlandım. Karakterlerin birden keskinleşen haraketleri ve düşünceleri çok dikkat çekti. Öznur büyüdüğünü okuyucuya bu bölümde hissettirdi.
Gökhan'ın hala kim olduğunu öğrenememiş olmak çok sinir bozucu ve kitabın düzenlenmiş halinde Uygar ve Gece şüpheyle yaklaşılması gereken iki karakter haline gelmiş. Sanki Ediz'in yanında değil de karşısında gibiler. Ediz de bunun oldukça farkında. Büyük sır o kadar da büyük değilmiş. Evet hiçbirimiz Ediz'in yakalanmış olmasını beklemiyorduk. Bunu itiraf etmem gerek. Ama Doğa'nın abisi ve babasının kızını satmış olması tüm kitap boyunca apaçık ortadaydı. Bizi şaşırtmadı. Doğa'nın psikolojik rahatsızlıklarına yer verilmesi çok iyi olmuş. O 18 yaşında, aile sevgisinden uzak, şiddet görerek büyümüş bir kız. Mutsuz bir anneye, ilgisiz bir abiye ve despot bir babaya sahip. Birilerinden darbe almaya, kötü davranılmaya alışkın bir karakter bu nedenle Ediz'den gördüğü muammeleye oldukça alışkın ve güçlü durabileceğine inanıyor. Ancak bir şeye alışkın değil. Ediz Çağıran'ın şevkatine. Doğa'yı yerle bir eden, güçsüz kılan, belki de hayatında kimseden görmediği şeyi Ediz'den görmesi. Bu onu güçsüz kılıyor ve Ediz'e yaklaşıyor. Onca yıl sonra korktuğunda sığınıcağı biri var ve bu kişi kendisinin katili. Hayatındaki duygusal boşlukları Ediz'le doldurdu ve kitabın sonlarına doğru Ediz'in yokkluğundan, onu bırakıp gideceğinden ölesiye korkuyor. Bu durumda Doğa gibi bir karakterden kitapta olduğunun dışında davranmasını bekleyemeyiz. Ediz ise daha sert, daha fevri. Hiç olmadığı kadar intikam hırsı dolu ama o batmak üzere bir adam ve kendisiyle birlikte Doğa'yı da kuyunun dibine çekiyor
. Ediz 1. kitaptan beri cinsellik istediğini apaçık ortaya koyan bir karakter, Doğa'nın da ona pek direnebildiği söylenemez. Birlikte geçirdikleri bunca aydan sonra yakınlaşmaları ve artık bazı şeyleri yaşamalarını beklerdim. Çoğu yerde öpüşmekten ileri gitmeyen karakterlerimizin bu tavrı oldukça mantık dışı ve çelişkili. Umarım 3. kitapta umduğumuzu buluruz.
Küvet kısmını wattpad'den okuduğumda da heyecanlanmıştım, kitabı okurken de heyecanlandım. Kitabın bu sahneden bitmiş olması bizi 3. kitapta Ediz ve Doğa arasında belki de değişen bir ilişkinin bekliyor oluşunun işareti mi? Ediz'in Doğa'yı öldüremiyecek olması birşeyleri fark etmesine mi yol açacak? Doğa'ya karşı tavrı bundan sonra ne olacak? Bu sorular kitabın kapağını kapattığımdan beri zihnimde.

Kitabın diline gelirsem, Öznur'un dilini seviyorum. Karakterin iç dünyasını yansıtmasını, bol bol betimleme ve benzetme kullanması hoşuma gidiyor. Ama birinci kitapta olduğu gibi kendini tekrar eden cümlelere yer verilmişti. "Tanrı şeytanın inini cennete sakladı." evet, tamam. Ezberledik artık.

Kitabın başında ve sonunda yer verilen şiir muhteşem. Yazarın kendi el yazısıyla yazmış olması da ayrı bir hava katmıştı.

Yabancı'yı diğer wattpad'den çıkan kitaplarla karşılaştırma gereği bile duymuyorum. Önyargılarınızı bir kenara bıraktığınızda güzel bir olay örgüsü olan, iyi yazılmış bir roman. Üzerinde kafa yorulması gereken karakterlerden oluşuyor ve kesinlikle belli bir yaşın üzerindeki kitleye hitap ediyor. Stockholm Sendromu, kaçırılmak ya da birilerini öldürmek, düşünüldüğü gibi, kitapta güzel gösterilmiyor. Unutulmaması gereken birşey var ki söz konusu kitabımız Doğa Güngör'ün ağzından yazılmış. Biz kitabı okurken psikolojik rahatsızlıkları olan birinin belki de ondan daha rahatsız biriyle olan ilikisine şahit oluyoruz. Ediz Çağıran sadece Doğa Güngör'ün zihninde mükkemmel.

3. kitap tamamiyle okumadığımız bölümler ve yepyeni olaylardan oluşacak ve ben kitabı çıkar çıkmaz alacağım. Bir yılın çok çabuk geçmesi dileğiyle. xo
Profile Image for Güler.
187 reviews
June 2, 2017
Sadece son 80 sayfaya 5 puan verebilirim. Zaten önceden okuduğum için ilk 500 sayfayı, baya uzun sürdü bitirmem ve aklımda 4 yıldız vermek vardı.Çünkü ilk kitaptan daha iyiydi kim ne derse desin, ben ilk kitabı o kadar beğenmemiştim. Ama bu kez olmuş. Cidden tebrik ederim, son 80 sayfa, yani yeni yazılan kısımlar harikaydı. Doğanın kararlılığı ve sonunda kitapta "yeni" bir şeyler olması beni aşırı heyecanlandırdı. Hele bi yeri okurken yerimde duramadım. 3. kitaptan büyük beklentilerim var, umarım Öznur Yıldırım altından kalkar ve seriyi unutulmaz bir şekilde sonlandırır. İkinci kitabın finaliyle buna dair inancım güçlendi. Ben sevdim. Hakikaten bu sonu çok sevdim. Devamını dört gözle bekliyor olacağım.
Profile Image for Rümeysa.
63 reviews
August 15, 2020
İlk olarak ilk kitaba kıyasla daha zayıf kaldı benim için çünkü her ne kadar bu kitap daha çok duygu içerse de yazarın gerekmeyen yerlerde yaptığı gereksiz betimlemeler ve bölümlerin fazla uzun olması bu kitabı okurken ilk kitaba oranla daha çok canımı sıktı. İyi yanlardan bakarsak bu kitapta fazla olay olmamasına rağmen sırf verdiği duygu yüklemesi bile kitabı güzel yapmaya yetmiş. Kitapta ilk kitapta olduğu gibi aşırı sahiplenme ve bazı yerlerde Doğa'nın fazla aşağılanması beni rahatsız etti ama kitabın bütün konsepti stockholm sendromu olduğu için çokta absürt kaçmıyor. Kitabı okurken bazen keşke daha hızlı aksa dediğim bölümler oldu ama kitabın sonu kitaba 3 puan vermek yerine 4 puan vermemi sağladı.
Profile Image for Blue.
339 reviews1 follower
February 5, 2023
Öz yetenekli bir yazar. Kalemi çok güçlü. Seriyi konu bakımından çok beğendiğimi söyleyemem. Fakat hikayenin anlatılış biçimini seviyorum. Biraz karanlık ve depresif olduğunu düşünüyorum ve bu tarz kitapları dönem dönem okumayı seviyorum.
Şimdi teorime geçelim. Tam teori sayılmaz ama ben Öznur'un Doğa'yı gözden çıkarabileceğini düşünüyorum. Bence Elyel'de mutlu bir son okumayacağız. Mutlu sonları çok severim ama mutsuz sonlar nadiren karşıma çıkar ve çıktıklarında onları da severim. Yani bu benim için bir hayal kırıklığı olmaz. Bazen bazı hikayelerde bazı karakterlerin ölmesi gerekir ve bence Elyel'de bu karakter Doğa olacak.
Profile Image for karakedidalis.
67 reviews1 follower
August 28, 2023
kitap boyunca bağırış çağırış, hakaretler, aşağılamalar, fiziksel/psikolojik/cinsel şiddet ve iletişim sorunu gırla. müge anlıdaki herhangi bi katilin hayran kurgusu yazılmış gibi. okurken yer yer artan bi mide bulantısı eşlik ediyor size. ergenliğime borcum vardı okumak ve atalayın derdi neymiş çözmek zorundaydım.

not: omggg doğa demek edize satıldın tüh yaaa birkaç sene erken davransaydın one direction dağılmadan onlara satılabilirdin şansına küs :(((

This entire review has been hidden because of spoilers.
Profile Image for Deniz.
145 reviews4 followers
June 19, 2023
it's getting so much worse 🤡🤡🤡 tecavüze şiddet de eklendi tam oldu. Haydi bakalım 3. kitapta ne bokluklar bekliyor bizi. Yazım dili de o kadar kopuk ki... Normal bir 2 dklık sohbeti 5 sayfa yazmış, herkesin bir cümlesi üzerine saçma sapan konuşulanlarla alakası olmayan doğanın iç dünyasını 3 paragraf okuyoruz. Yeminle yoruldum
Profile Image for Melek Mina.
3 reviews
June 3, 2019
Şahmeran kadar etkileyiciydi ama sonunda Ediz'in söylediği yalan, Atalay ve babasının oynadığı oyun Doğa'nın cesaretini kırdıran oldu. Ve Ediz'in Doğa'yı öldürmesini beklemiyordum.Doğa ölürse 3.kitap (ELYEL) de kimin ağzından yazılacak acaba bence Ediz öldürmekten son anda vazgeçecek.
Profile Image for Merve.
23 reviews1 follower
August 29, 2020
İlk kitapta sonun beni tatmin etmediğini söylemiştim.Bu kitabın sonunda dehşete düştüm diyebilirim.Nasıl yani her şey bitti mi dedim.Neyse ki yazarın instagramda 3.kitapla ilgili paylaştıklarına göre korktuğum gibi bir şey olmamış.İlk kitapta da olduğu gibi bu kitapta da olaylar güzel kurgulanmıştı ve yazarın dili akıcıydı.Hatta bu kitapta kendini iyice geliştirmiş gibi hissettim okurken.Betimlemeleri ilk kitapta olduğu gibi güzeldi.Kitap olan olaylar adeta beni kitabın içine çekti diyebilirim.Kitabı elimden bırakamadım.
45 reviews1 follower
December 20, 2020
I liked it more than the first book. Öznur was grove up and improved herself. I understand this of her fiction, her sentences, and her description. But I think she will more improve in this way. I will read the 3th book.
Profile Image for Rabia Nur Şahin.
2 reviews
May 21, 2024
İlk kitaba nazaran Ediz biraz daha yumuşaktı. Doğa ise ruhen daha yıpranmış halde olduğu için onun adına üzüldüm. Özellikle Atalay ile ilgili gerçekler şoke etti beni. Gerilerek okuduğum bir kitap oldu.
Displaying 1 - 30 of 61 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.