Yaşamın suda başladığını biliyor muydun? O karanlık derinlikte hüzünlü bir mucize. Yaşamın varoluşa öğrettiği ilk gerçek yalnızlıktı. Ağır adımlarla loş ışığın aydınlattığı odaya girdiğimi, yavaşça ona doğru yürüdüğümü, yatağın başında durup ona baktığımı hayal ettim. Bazen uykusunda huzursuz olurdu, çoğu zaman buna kayıtsız kalırdım. Beni ilgilendirmezdi, ilgilendirmemeliydi. Ona kıyamadığım gecelerde ilk önce kendime sinirlenerek tavana bakar, ardından onu kollarımın arasına çekerdim. Huzursuzluğu kaybolurdu. O, kollarımda habersizce, huzurla uyurken ben bu gecelerin sonumuzu getireceğini bilirdim. Suda başlayan yaşama suda son vermek… YAZAR HAKKINDA 13 Şubat 1997 tarihinde dünyaya gelen Öznur Yıldırım, YABANCI serisiyle yazarlık kariyerinde ilk adımlarını atmış, Yabancı: Şahmeran ve Yabancı: Veyl kitaplarının ardından seriyi Yabancı: Elyel’le tamamlamıştır. Çeşitli edebiyat yarışmalarında dereceleri olan yazar Ankara’da yaşamakta ve psikoloji eğitimi almaktadır.
13 Şubat 1997 tarihinde Edirne’de doğan yazar, Türkiye’nin birçok şehrine ayak izlerini bırakmış bir asker kızıdır. Küçük yaşından itibaren yazar olma hayali her geçen gün güçlenen Öznur Yıldırım, 2014 yılında katıldığı yarışmada MORBİDEZZA adlı kısa öyküsüyle Türkiye birincisi seçilmiş, jüri üyelerinin ve okuyanların büyük beğenisini kazanmıştır. YABANCI serisiyle yazarlık kariyerine ilk adımını atan Yıldırım, Ankara’da yaşamaktadır.
öznur yıldırımın okuyucuları nasıl daha fazla kazıklarım diye gece uyumadan özenle yazdığı nadide eser…sırf sayfa sayısı fazla olsun diye dolar 50 kuruşken yazdığı sahneyi bile edizin bakış açısıyla yazdım diye tekrar eklemiş kitaba geldi oradan 100 sayfa. üniversitede başarılı olduğunu göstermek istemiş ki derste gördüğü tüm kuramları da eklemiş sınıfın en çalışkan öğrencisi cidden betimlemeleri çıkarsak belki ilerde psikoloji bölümünde ders kitabı olarak okutulur..kitabın en vurucu kısmı tam 9 sayfa süren öpüşme sahnesiydi, dikkatli okursanız doğanın paragraf başı seni istiyorum demesinden edizi ne kadar istediğini fark edersiniz altını çizmeyi sakın unutmayın. çok ama çok derin bir ilişki, derin diye bir kelime olmasaydı bile öznur bu kelimeyi yaratır ve patentini alırdı. keşke kendisine gelen yazarlığı bırakma teklifini kabul etseydi lakin biz bu harika ilişkiyi okumaya layık değiliz diye düşünüyorum…
Öncelikle bu yorumum boool bol spoiler ve küfür içerebilir, okumaya başlamadan önce gardınızı alınız. Ve şunu da söylemek isterim ki, eğer büyük bir Ediz veya Öznur fanıysanız rica ederim yorumumdan uzak durun, benim başımı belaya sokmayın. Sizinle uğraşamam. Teşekkürler.
BİTTİ!
ALLAH'IM, BİTTİ. SANA ŞÜKÜRLER OLSUN!
ÇOK AFEDERSİNİZ, AMA BU KİTAP HARBİDEN KIÇIMDAN KAN ALDIRDI!
27 yaşındayım, kendime daha önce hiç böyle bir eziyette bulunmamıştım. Kendimi mazoşist gibi -gerçi her zaman biraz mazoşist olduğumu biliyordum da, bu çok ileri seviye oldu- hissediyorum. Ve ayrıca, buradan Arzu arkadaşıma seslenme gereğinde hissediyorum kendimi, zira beni bu kitabı okumaya o sürükledi. Senden alacağım var kızım, yazdım kenara. Ki beraber başladığımız bu yolda beni yarı yolda bırakmıştır, bunu da şöyle kıyıya köşeye eklemek istedim.
Yani bir kitap ancak bu kadar acı verici olabilirdi. Gerçekten fiziksel olmasa bile, psikolojik olarak tüm bedenimin ağrıdığını hissediyorum. Kitap boyunca o kadar sinirden kastım ki kendimi, kitabı elime alıp birkaç bölüm okuduktan sonra sürekli bir ara verme gereği hissettim kendimde. Kaldı ki, 814 sayfanın bariz bir şekilde 500 600 sayfası falan çöp. Yani kağıt israfından başka hiçbir şey değil. Yazar o kadar çok geçmişe gitmiş ki, gerçekten okurken boğuldum. Kitabın yarısına gerçekten okuyarak, hiçbir yeri atlamadan gelmeye çalıştım. Ama baktım bu asla böyle olmuyor, atlayarak okumaya başladım.
Kitap söylediğim gibi çok fazla gereksiz uzundu ve kitabın içinde o kadar elle tutulur bir şey olmuyordu ki resmen delirdim. Öncelikle kitabın tamamen içine girip eleştirilerime başlamadan önce bir şeyi söylemek istiyorum. Öznur Yıldırım kalemi kötü olan birisi değil, yani gelecek vaad edebilecek bir yazar olabilir kendisi. Olabilir diyorum, eğer ilerde böyle saçma kurgular ve karakterler üretmezse. Şunu da ekleyeyim, yazara karşı hiçbir garezim veya nefretim yok, ama bu kitap eleştirilmeyecek gibi değil.
Yazarın daha kaliteli ve iyi bir yazar olacağını düşünerek yaptığı betimlemelerden bir kere 3 kitap boyunca gına geldi ve tansiyonum düşüp düşüp durdu. Siz şimdi diyeceksiniz ki okuma o zaman madem sevmiyorsun? Merak kediyi öldürürmüş kardeşlerim. Zaten wattpad'de ikinci kitabın son birkaç bölümü hariç hepsini okumuştum ve Ediz ile Doğa'nın bu işi nereye götüreceğini, nasıl sonlanacağını merak ediyordum. Okuma nedenim budur.
Üçüncü kitap bana göre yazarın parasının bitmesi dolayısıyla yazılmış boş bir kitaptır. Kendisi yalan olmasın üçüncü kitabın yarısının zaten önceden yazılmış olduğunu, geri kalan yarısını da birkaç ayda yazdığını söylemişti. Gerçekten doğru söylemiş, çünkü hikayeyi kafasında o kadar kurgulayamamış ve yarattığı olaylar o kadar eğreti durmuş ki, gelişen her saçma olayda evde bağırarak küfür etmekten yoruldum gerçekten.
Bir kere öncelikle şunu söylemek istiyorum, Ediz ve Doğa hemen nasıl kitapta böyle aşk kuşlarına dönüşebildiler? Yani Ediz kıza o kadar bok gibi davranıyordu ki, sen ne ara aşk civcivi oldun? Yazar bu konuda çok büyük bir yanlış yapmış. Her şeyi ağır ağır yazan yazar bir anda finish çizgisine ışınlanmış bildiğin. Bu nefretin sevgiye dönüşmesi için -kaldı ki arada gerçek denilebilecek bir sevgi falan yok, bok var- mutlaka ama mutlaka bir geçişi olması gerekirdi, şap diye birbirlerini sevip tavşan gibi çiftleşmeye başladılar. Ben yazar değilim, ama çok fazla kitap okumuş ve okuyan bir insanım. Bana göre içinde böylesine büyük bir nefret ve öfke barındıran karakterin ansızın aşk kuşuna dönüşüp karşısındaki kıza 360 derece farklı davranması imkansız. Okuyanlar Ediz'in nasıl bir karakter olduğunu, nasıl her anlamda tepelerden baktığını ve konuşttuğunu bilir. Kaldı ki en başta şunu eklemek lazım, bu son kitapta okuduğumuz Ediz karakteri kesinlikle diğer ilk iki kitaba göre çok farklı birisiydi. Açıkçası ben çok değişik bir karakter okuduğumu düşünüyorum. Ediz Çağıran malından nefret ediyorum, ona şurada bırak bu kitapla ilgili yorum yapmayı, hiç üşenmeden binlerce kelimelik küfür saydırabilirim. O kadar iğrenç bir herif.
Bir kere her şeyden önce, hiçbir suçu günahı olmadığını bildiği halde kitabın başından beri Doğa'ya uyguladığı psikolojik şiddet. Bu asla kabul edilemez. Kimse bana bu adamın kalkıp da güzellemesini falan yapmasın. Bu sığır karakterin doğum gününü kutlayan gereksizler var. Çıldırmamak elde değil! Gerçekten çok yazık. Uzun uzun değinilmesi ve 'bad boy' adı altında işlenmeye çalışan ve bunun sempatisini yapan yazar benim gözümde değersizdir. İlk iki kitap boyunca Ediz denen mal -hayvanlara hakaret olmasın diye hiçbir hayvan ismi belirtmek istemiyorum- Doğa'ya o kadar kötü davrandı ki, yaptığı şantajlar, tecavüz etmeye kalkışmaları falan bunlar çok üst seviye şeyler. Bakın şunu anlarım, yazar kötü bir karakter yazmak ister ve bunu kitabın sonuna kadar sürdürür. En azından karakterimizin ne bok olduğunu bilir, ona göre okuruz ve şahsen ben eyvallah derim okurum. Ama yazar Ediz karakterini bildiğin çorba etmiş. Üstüne üstlük ilk iki kitap boyunca yediği bokların ardından Ediz'i iyi ve güzel göstermeye çalışmış ki bu beni çok daha sinirlendiren şey oldu. Diyorum ya, ben üçüncü kitapta Ediz karakterini okumadım diye, işte bundan. Yazar karakteri acaba nasıl okuyucuya sevdirebilirim, önceki kitaplarda yaptıklarını okuyucuya nasıl unutturabilirim diye perendeler, taklalar, amuda kalkmalar falan filan ne varsa yapmış resmen. Sevdiremezsin kardeşim, aklı başında, ne okuduğunu bilen okura sen bunları yutturamazsın, olmaz.
Millet yatak sahnesi yatak sahnesi diye azman gibi kudurup durdu. Umarım bunu bekleyenler tatmin olmuştur, zira şahsen lağım çukurundan başka bir şey değildi. Hele durduk yere hep konuşup durdukları konuları tekrar konuşarak ve 'sexual-tension' yapıp nefret dolu, tutkulu bir seks sahnesi yazmaya çalışması rezaletti. O kavgalar mavgalar o kadar yersiz ve yapmacıktı ki, kusuveriverdim. Yazar yine şahsen bende bu iki baş karakteri öyle bir yere getirdi ki, aralarında romantik bir ilişki olabilmesi hep bana eğreti gelen ve olmayacak bir şey gibi gelirdi. Doğa gibi salak bir karakterin Ediz gibi hastalıklı ruhu olan bir adamı sevmesi ve altına yatması elbette ki abes gelmiyor. Bakın ben ahım şahım, çok koyu bir feminist değilim, ama bu kitaptan sonra en koyu tonu ben oldum. Erkek karakterin bir kadına yaptığı psikolojik şiddetten sonra onunla birlikte olması ve onu seviyorum deyip hiç şartsız koşulsuz arkasından gitmesi, ne diyorsa yapması falan beni delirtti. Doğa denen karakter-siz- Ediz'in bildiğin fino köpeğiydi. Doğa kalk, Doğa otur, Doğa ye, Doğa kızım hadi şimdi de sıç. Tamamen benim gözümde bundan ibaretti. Şu konuda da hemfikir olalım ki bu aşk değil, kitapta romantize edilebilecek hiçbir şey yok. Kaldı ki bu Ediz denen pislik kızı küvette boğuyordu. BOĞUYORDU! Bir de öldürmeye teşebbüsü var bu bilmem nesine roket soktuğumunun! Hem de şu uzaya fırlatılanlardan var ya metrelerce uzunlukta olan. Heh işte o! Ay hele bir sahne vardı kitapta. Ediz ve Doğa birlikte olduktan sonra Doğa ertesi gün hapı alıp, "bebeğimizi öldürdüm" demesi yok mu? ULAN O YOK MU OOO!! Vallahi söyleyecek bir şey bulamıyorum. Ne desem kendimi ifade edemezmişim gibi geliyor. Lanet olsun yani.
Benim en çok kızdığım ve üzüldüğüm şey, bu kitabı bir kadın yazarın yazmış olması. Kendi oluşturduğu kadın karakterini rezil bir adamın altında paspas yapması. Doğa'nın ne kendine ait bir düşüncesi, ne iradesi, ne kendi karakterine olan saygısı, ne de gururu vardı. Bomboş bir karakter ya, BOMBOŞ AMK!! Ediz'in götündeki kuyruktan başka hiçbir şey değil. Kaldı ki o kadar hayattan kopmuş ve psikolojik olarak karanlıkta yaşayan bir karakter ki, gerçekten Doğa'nın düşüncelerini okumaktan çok yoruldum. Nazlı Çağıran dedi gitti kitapta. Yıldım yeminle! Gördüğü hayaller, iç sesleri, kitapta sürekli geçmişe gitmeleri ve bunları zaten hiç okumamışız gibi tekrar tekrar okumamız sinir bozucu bir bumerang olmaktan öteye gitmedi. Kitap bozuk plak gibiydi kısaca. Döngü sadece son 200 sayfada falan anca kırılabildi. Eee, bundan önce okuduğumuz 600 sayfa neydi? Elbette ki boşan harcanan vakit ve zarar ziyan.
Aslında kitabı kendimi sıkıp kısa zamanda okuyup bitirebilseydim söyleyecek daha çok şeyim olurdu. Çünkü bir çoğunu unuttum. Kitapta yazık olan karakterler Uygar ve Gece'ydi. Uygar'ın ölmesi tamamen boş bir balon gibiydi ve son derece gereksizdi. Onlar da arkadaşları Ediz'in nasıl boktan bir yolda olduklarını bildikleri halde, Ediz'in onlara bu kadar leş gibi davranmasına rağmen yanında kalmalarına çoğu zaman çok sinir oldum. Onları da bildiğin elinin altındaki sirk hayvanları gibi bir oraya bir buraya oynatıp durdu.
Öznur'un kalemi fazla karanlık ve depresif. Benim bununla ilgili hiçbir sorunum yok, çünkü her yazarın kendine göre bir tarzı vardır. Ki ben bu tarzı da sevmiyorum diyemem. Belki de seneler önce okuduğumda beni bu bile çekmiş olabilir, ama o zaman bile asla Ediz'i ve Doğa'yı sevebilen birisi olmadım. Ama üçüncü kitapla birlikte gelinen nokta fazla asap bozucuydu. Aslında başından beri sinir bozucuydu. Yazar kurguyu bir kere asla oluşturamamış, Ediz'in babasının cinayetini bir onun üstüne, bir bunun üstüne attı durdu. Saçma ve gereksiz sahnelerle salata yaptı durdu. Kitabı resmen Ediz diye karakter yarattım, gerisi önemli değil her şekilde okunur nasılsa diyerek yazmış belli ki. Kaldı ki kendi oluşturduğu karaktere de saçma bir şekilde bağlı olması kadar bana abes gelen bir şey yok. Ediz Tanrı mı mk?! Ediz şöyle bir adam, böyle bir adam. Ediz derse yapar, Ediz mükemmel, Ediz'in yapamayacağı hiçbir şey yok. Bu mına koduğumun adamı mükemmel yahu!! O asla hata yapmaz, yaptığı her şeyin mutlaka bir sebebi vardır. Tüm doğruları Ediz yapar. Ediz'inize sokayım. Onun g*tüne var olan tüm evrenler girsin!
Ediz bir kere neyin intikamını bu kadar hararetli almaya çalışıyor? Babasıyla anlaşamıyor, birbirlerini sevmiyorlar bile. Babası bunu habire kendinden itip, uzaklaştırıp durmuş. Sen hele tirrek neyin intikamını bu kadar almaya çalıştın da bin asırdır bu intikamı okuyoruz bir bitmedi kahrolası. Aşk hikayesi yazmak istemiş herhalde yazar da, şiddetli yağan kara rağmen ele avuca tek bir kar tanesi bile düşmemiş gibi bir şey. O kadar boş ve altı doldurulamamış yani.
Gece Doğa'nın babasını öldürür, Doğa'nın babasını kim öldürüyordu unuttum, o da meftah oldu mal herif. Bu babayı birisi öldürmüş olsun, ama bilindik birisi olmasın, okur şaşırsın denmiş, bula bula da Ediz'in götünün dibindeki adam Gökhan çıkmış. Ossssuuurrruuukkkk! Kaldı ki bu cinayet neden işlendi? Osman Güngör, Gökhan'a neden git Levent Çağıranı öldür dedi? Elde sağlam bir şekilde tutulacak bir sebep yok. Veya ben yakalayamadım, göremedim. Bilmiyorum. Hep bir şey oldu, bir şeyler okuduk durumla ilgili ama çoğu çöp, hangisi ne kadar işe yaradı tartışılır.
Bakın, kurguyu, kim kimi öldürmüş neden öldürmüşleri siktir edin. Hepsini bir kenara atın. Ediz gibi bir erkek karakterinin güzellemesinin yapılmasına ben katlanamıyorum. Bir kadının bu şekilde kullanılmasına gelemiyorum. HELE BUNU BİR KADIN YAZARIN YAZMIŞ OLMASINI ASLA KABUL EDEMİYORUM!
Doğa geçmiş kitaplarda hamile kalması durumunda ölebilecek bir kadın karakter. Onun için çok büyük bir risk hamile kalması. Bu pezeveng oğlu pezeveng karıyı sikip hamile bırakıyor resmen! Nasıl olabilir bu? Nasıl? Sen nasıl bencil, pislik bir adamsın? Senin insanlar nasıl güzellemeni yapabilirler? Bir de Doğa arka zekalısı ben bu bebeği istiyorum diyor. HAYDAAAAAAA!! BU ADAM KATİL ULAN! KİTABIN BAŞINDAN BERİ BEN KÖTÜYÜM, BEN KÖTÜYÜM DİYE AFKURUP DURDU GİTTİ! BU KARININ KULAKLARI MI DUYMUYOOOOR? O KADAR OLAY OLMUŞ YAŞANMIŞ KİTAPTA GÖZLERİ DE Mİ KÖÖÖR? Ben anlamadım arkadaş! İlk iki kitapta yazar bana göre o kadar boka batırdı ki, üçüncü kitapta ne hikmetse melek gibi bir adam oldu çıktı bir anda aşk böceee oldu. Başına gelen olaylarla da yazar bunu baya acındırmaya, Doğa'ya yaptıklarını geri alabileceğini sanarak okurun gözünde karakteri değiştirmeye çalışmış ama o kadar mı kötü, o kadar mı kötü? Ay çok kötü gerçekten. Kitapta elle tutulur hiçbir şey yok. Sadece mahvolan hayatlar ve gereksiz yaşanan şeyler. Çok yorucu bir seri.
Şuna adım kadar eminim ki, bu Ediz'e ayılıp bayılan, sevgi pıtırcığı olan insanlar, gerçek hayatta Ediz gibi bir karakterle birlikte olsa delirir, asla yapamaz. Kötü olan adam kötüdür, sevilecek hiçbir yanı olamaz. Size bok gibi davranıp, üstünüzde psikolojik şiddet uygulayan bir adam sevemez, aksine sizi öldürür. Ve sayın yazarlar, bunun bilincinde olduğunuza eminim. O yüzden lütfen böyle lanet olası erkekleri sempatikleştirmeyin. Artık şu 'bad boy erkeği' güzellemesini yapmayın. Kadınlara bok gibi davranan adamları sevdirmeye, güzel göstermeye çalışmayın! KADINLAR ERKEKLERİN MALI DEĞİLDİR! BİR ERKEK, "SEN BENİMSİN, SANA BENDEN BAŞKA KİMSE ZARAR VEREMEZ." FALAN DİYEMEZ. DİİİİYYYEEEEMMMEEEZZZ!! SEN NE BOKSUN LAN, SEN KENDİNİ NE SANIYORSUN? DELİRDİM LAN İYİCE. YAZDIKÇA DAHA DA ALEVLENİYORUM.
Ediz Doğa'ya daha nutkumun tutulduğu ne laflar ediyor da, bu uzar da uzar gider. O kadar doluyum ki, gerçekten bu kadar uzunlukta yazmış olamama rağmen ne kendimi anlatabilmiş gibi hissediyorum, ne de öfkemin azaldığını. Bir kadının bir kadına yaptığını bir erkek kadına yapmıyor gerçekten. Buna daha ne kadar hayret edebilirim, bilmiyorum. Ama sürekli yeni şeyler görüyoruz veya okuyoruz maalesef. Bu kitap da onlardan sadece bir tanesi.
Yazarın instagram sayfasında da, "ay kitap şöyle güzeldi, böyle güzeldi, bizi şöyle etkiledi, duyguseli olduk damla damla yere düştük çamur olduk, bizi böyle güzel bir yolculuğa çıkarttığın için teşekkür ederiz, yok efenim işte bitmesine çok üzüldük, karakterlere veda etmek çok zordu." OOOOSSSSUUUURRUUUUKKK!! ADDE LEN ORADAN! Şu kitabı gerçekten çok sevmiş insaları asla anlamadım, anlamayacağım da. Benim bu kitapla ve yazarla ilgili düşüncem budur kardeşim. Bu kitabın ve karakterlerin güzellemesi yapılamaz. BİTTİ. Kurguyu doğru düzgün eleştirmeye çalışmıyorum, zira ortada kurgunun 'k'si bile yok. Bence kitabın sonunda Ediz tamamen ölmeydi. Birkaç aylık ölü fake'i yapmasına hiç gerek yoktu. SENİ LANET OLASI KOKUŞMUŞ FARE! En azından tatmin edici bir son olurdu ve kitabın karanlık havasını bir nebze de olsa karşılar ve tamamlardı. Kaldı ki, bak gene aklıma gelince sinirleniyorum. Kitabın son sahnesinde kız buna git diyor, vazgeçiyorum senden, bu ilişkiden diyor. Adam bırakmıyor iki güzel laf ediyor, sonra şöyle kallavi denebilecek tutkulu olduğunu sandıkları bir mucuk mucuk, "sen bana ne yaptın" falan filan, zart zurt bir de cart curt. Tamam bitti, Doğa denen salak yine Ediz'e kuyruk sallamaya hazır! Ulan kız gene bununla birlikte kaçıyor ya! Ulan gene bununla gidiyor ya! KIZIM VAR YA, O SİKİNDİRİK ADAM SANA MÜBAH. TENCERE KAPAKSINIZ SİZ. BİRBİRİNİZİ HİÇ BIRAKMAYIN DA BAŞKALARININ HAYATLARINI DA KARARTMAYIN, ZEHİRLEMEYİN! ZATEN BELANIZI BULMUŞSUNUZ BİRLİKTE BİRBİRİNİZİ BULARAK!
Daha bu kitapla ilgili söylecek çok şey var da, yıprandım.
Kitabı okuduğum süreç boyunca bilincimi kaybetmediğim için kendimi şanslı sayıyor ve buradan kaçarak uzaklaşıyorum.
Söyleyeceklerim bu kadar.
Yorumumu okuyup benimle aynı fikirde olanlar olur, olmayanlar da olabilir. Saygı çerçevesinde bunu yorumlarda belirtebilirsiniz.
Gerçekten bu kitaba yorum yapmayacaktım ama anlam veremediğim iyi yorumları gördükten sonra sırf meraktan parasına boşu boşuna kıyacaklar için kendi fikrimi belirtmek istedim. Dikkat spoiler içerir!
Başlangıçta detayları zaten Doğa'dan bildiğimiz koca bir bölümü Ediz'den okuduk. Niye? Çünkü Ediz'i aklamak lazımdı, "morally grey" bir karakterdi, hani yaptı ama sebepleri vardı, bazılarını da istemeyerek yaptı, bir şekilde Doğa Ediz'le devam ederken okuyucunun vicdanını rahatlatmak gerekiyordu. Ama yedik mi? Şahsen hayır. Öznur'un, okuyucu kitlesini hala Wattpad dönemindeki zihniyette zannettiğini düşünüyorum. Çünkü o kadar kalemim olgunlaştı, değişti lafından sonra hiç değişmediğini hatta kimi yerde daha da kötü olduğunu görünce bunca zamanın sadece writer's block olduğunu ya da sadece kitabın fiyatının daha da artmasına fırsat olarak beklediğini düşündürttü.
Kitap boyunca bizi sık sık gereksiz ve akışı öldüren teori anlatımları, flashback alıntıları ve normal diyaloglarda asla karşımıza çıkmayacak fazla dramatikleştirilmiş, bol benzetmeli ve betimlemeli konuşmalara şahit oluyoruz.
Her ne kadar Yabancı'da olaylar biraz daha çocuksu ilerlese de geçişler daha sade ve sakindi diye hatırlıyorum. Elyel'de ise olaylar birbirine takılıp düşüyormuş gibiydi. Ediz 5 dakika önce Doğa'ya gitmesini söylüyor, 5 dakika sonra aniden bir aksiyon sahnesi ve seni istesen de asla bırakmam diyor. Aynı bölüm yeni pov ile yazılacağına bu vakti hızlı geçişler arasında konuyu oturtmak için saklayabilirdi.
Kitabın temasının su olduğunu bilsem de su altı betimlemeleri beni inanılmaz baydı. İkinci kitabın sonundaki boğulma anındaki betimlemeleri beğenmiştim ve o seviyeden bu seviyeye düştüğünü görmek üzücü.
Seri sürükleyici unsur olarak gizemi bence bırakalı çok olmuştu çünkü hiçbir şey zerre ilgimi çekmedi. Acaba yaşıyor mu, öldü mü, kim öldürdü, niye öldürdü soruları beni hiç bağlamadı. Sonuçlar da beni şaşırtmadı. Ana kötüler zorlama ve basit kaldı.
Çokça beklenen smut sahnesine de değinmesem olmayacak, bu sahnede bence Öznur kalemi bırakıp Doğa'ya verdi çünkü bu kadar kötü yazılmasını başka türlü açıklayamıyorum. Hatta Öznur'dan iyi bir sahne bekliyordum ve bu beni şaşırttı. Her ne kadar uzun bir kavgadan sonra yazılsa da sexual tension'ın hakkını veremedi. Sürekli gelen "seni istiyorum" lafı ve Ediz'in ikna olmadığı sürece devam etmeyeceğine getirilmek istenmesi komikti, ne diyelim, bir sahne için "isteklerini dikkate almaya başlamış helal yeşil gözlü katile!" mi diyelim? Ayrıca Doğa'nın durumunu çok iyi bilen Ediz'in korunmayıp sonrasında hamile kalırsan aldırırız lafı ne denli iğrenç bir karakter olduğunu destekler nitelikte.
Doğa'nın hamile kalması ve sıkça Ediz'in annesiyle bir ilişki kurulması okuyucuyu acaba Doğa bu şekilde mi ölecek diye yönlendirmek için kullanılmış olsa da bana göre çok eğreti durdu kitapta. Doğa'nın başlı başına bir konu olan zorlu regl dönemleri ve hastalığı bence hazırlandığı amaca hizmet etmedi. Ayrıca Doğa'nın Ediz'e iyi bir baba olurdun demesi KORKUNÇTU. Okurken çıldırdım, siz çocuk yapmayın lütfen.
Kitabın sonuna gelirken Doğa'nın Ediz'in yokluğunda delirmesi beni biraz heyecanlandırdı. Dedim ki işte fırsat bu, kurgu kalitesi çok dipte zemine uçur bizi Öznur dedim, hak yerini bulsun dedim, Doğa'nın Stockholm sendromu ve Ediz'in iğrenç kişiliği ortaya vurulsun ve bu gerçekle okuyucu yüzleştirilsin dedim, dedim de dedim. İlk bölümden anlamam gerekliydi ama ben yine de sonda bir ters köşe bekledim ki kitabı en azından sonda toplasın. Tabii ki olmadı. Doğa tam acısıyla yüzleşip hayatına devam etmek isterken Ediz yine gelip bütün hayalleri batırdı. Doğa Ediz'e git dedikten sonra Skam'da izlediğimiz Noora William sahnesinin Ediz Doğa versiyonunu okuduk, arabaya binip gidecekken geri dönüp öpüştükleri bir sahneyle yeniden birleştiler. Yani burada "oh be!" dememiz bekleniyordu sanırım ama benden "yuh be!" çıktı. Sonrası da malumunuz beraber gün batımına huzurla.
Ben artık kurgusal dünyada Doğa'da suç bulmuyorum kaçırılmış, manipüle edilmiş, tacize, bedensel ve duygusal şiddete uğramış bu kız zaten benliğini kaybetmiş; ancak nasıl olur da yazar buna değinmeden kitabı bitirir ve içi rahat eder aklım almıyor. Şunu belirtmek istiyorum ki bir karakter toplumsal değerlere uyacak, kesinlikle doğru yolu bulacak diye bir kural yok ancak inatla ve inatla bu kadar aşağılık bir karakterin meleksi güzelleştirilmesi, yaptıklarının aklanmaya çalışılması çok yanlış. Bir de bu kitabın Wattpad'de oluşturduğu kaçırılma, bully-bullied akımı bu kitabın daha ergenlik çağındaki bireylere ne denli zarar verdiğini gösterir nitelikte. Yazar diyebilir ki "bir tek ben mi yaptım" ancak güzellemesiyle bu fanteziyi çekici gösterip koca bir kitleye sevdirdiği gerçeğini değiştirmiyor. Zaten Wattpad'de çoğu daha Türkçe yazmayı bile bilmiyordu ki gelip de Öznur gibi güçlü betimlemelerle o heyecanı verip kurguyu yaysın.
Sözün özü, bu kitabı şu an yaşı küçük biri okuyorsa ve okuduysa bilsin ki hiçbir travma, hiçbir sebep kötülükleri yapılabilir kılmaz.
okumaya üşenen, kitabı edinemeyen ve ergenliğine bu hikayenin nasıl bittiğini öğrenmeyi borç bilenler için spoilerlı özet veriyorum.
SPOILER UYARISI
-levent çağıranı atalay değil, gökhan öldürmüş. -gökhan, doğanın babasının metresinden olma üvey kardeşiymiş. osman güngör gökhanı tüm pis işleri için maşa olarak kullanmış yıllarca. gökhan gayrimeşru ve kimsesiz olduğu için güngör ailesine fena bileniyor. ediz gibi hepsini teker teker mahvetmeyi aklına koymuş. -levent çağıranı atalayın silahıyla öldürüp suçun üzerine kalmasını gökhan planlamış. atalay ‘çatışma çıktı ben de çağıranı öldürdüm’ yalanını hapse girmemek için uydurmuş. karıştırdığı başka işler varmış onlar ortaya çıkmasın diye edizin peşine takılacağını bile bile ölümü üstlenmiş. -levent çağıran dürüst ve asla iş çevirmeyen bir insan mıydı bilinmiyor. edizi çocukken soğuktan dondurarak öldürmeyi denemiş. edizi pek sevmemiş ve nefret etmiş. ölümüne yakın edizle geçmiş üzerine bir iki havalı konuşma yapıyor ama sonuç olarak korkunç bi baba. -atalay edizin doğayı kaçıracağını bilmesine rağmen engel olmamış. göt korkusu yüzünden doğanın işkenceye uğramasına ses çıkarmamış. doğa ailede en sevilmeyenmiş o yüzden kolay gözden çıkarmışlar. -ediz doğayı kaçırdıktan sonra osman güngör onu yakalıyor ancak ediz onun kirli işlerini ifşa etmekle tehdit edince salıyor. doğayı bile isteye ateşe atıyor. o da çok sevmiyor doğayı. neymiş atalay ona hiç benzemiyomuş doğa da aynı ona benziyomuş o yüzden ikisini de hiç sevememiş, yazık. -osman güngör uygarı öldürüyor. -gece osman güngörü öldürüyor. -doğayla ediz bi otel odasında birlikte oluyorlar. kavga sonrası katarsis ve öfke sevişmesi gibi. doğa edizin azimli spermleri sağ olsun hastalığına rağmen hamile kalıyor. -kitabın en iğrenç ama dokunaklı olması planlanmış kısımları doğanın hamileliği üzerine geçiyor. sırf ediz çağırana ‘iyi bi kız babası olurdun’ cümlesi kurmak için yazar imkansız denileni olduruyor ve doğa ertesi gün hapı da kullanmış olmasına rağmen hamile kalıyor. ertesi gün hapının korkunç yan etkileri doğayı asla etkilemiyor tabi ki saçmalamayın. ediz ve doğanın bağışıklık ve metabolizması bilim insanlarını yoran bi konu, güçleri açığa çıkarılabilmiş değil henüz. -doğa sürekli ama sürekli nazlı çağıranı, levent çağıranı, doğmamış kızını rüyalarında görüp duruyor. kahin zaar. -kemal çağıran ölüyor. sonra geri geliyor. sonra edebi konuşmalar yapmak için doğaya ve edize ekürilik ediyor. beylik laflar ediyor ama özetle o da korkunç bi babaymış. -doğa edizi kurtarmak için teslim oluyor. ediz de gelip onu yanına almak için 5 dakikalığına hapse giriyor. osman güngörü parmaklıkların ardından çıkıp dövüyor. doğa da izliyor. sonra ediz tehdit ediyor osmanı, o da ikisini salıyor. birkaç gün sonra falan doğa babasına silah doğrultup onu vuruyor ama adam ölmüyor. doğa ve babasının yüzleşmeleri de hem trajedi dolu hem saçma sapan felsefe yapıyorlar. -kitaptaki her karakter aristo, sokrat, mevlana, jackie chan, james bond, aşkım kapışmak adeta. hepsi felsefe yapıyor kimse boş yapmayayım demiyor. ellerinde silah olan maganda insanlar, maço ve açıkça eşitlik karşıtı olmalarına rağmen ne zaman biri söz alsa boynunda fular beliriyor. -ediz doğaya bildiğin yaşam koçluğu yapıyor. o kadar öğüt veriyor ki aniden keşiş oluyor 25 yaşında. neler yaşadın yaa. -gece osman güngörü öldürünce gökhanın elinde bi koz kalmıyor ve edizle kapışıyorlar ölümüne, doğa o esnada düşük yapıyor. -kemal çağıranın adamı hakan, edizin yeni uygarı oluyor. sağ kolu. ediz tüm mal varlığını doğaya bırakma planı yapıyor ve sürekli ben ölürsem sen yaşamaya devam edeceksin bencil olacaksın diyor. hakana doğayı kurtarma emri veriyor. doğayla hakanın anlamsız kankiliğine şahit oluyoruz. -doğa arbededen kaçıp, edize söz verdiği için yaşama devam etmeliyim diye olay yerinden sürünerek kaçıyor sonra araba kazası yapıp hastaneyi boyluyor, ediz ortada yok. ediz öldü diye haberler çıkıyor arabası göle düşmüş. cenazeli menazeli ölüm haberleri var. annesi ve umay yanında ama doğa deliriyor. edwardın terk ettiği bella gibi halis görüp duruyor. -aylar sonra ediz tekrar doğanın karşısına çıkıyor. doğa o kadar çok bu anın hayalini görüyor ki edizin gerçekten geldiğine inanamadım. neyse meğer ölmemiş. kemal çağıran edizi deli gösterip akıl hastanesine sokmuş. ediz dayanamayıp doğayı görmeye gelmiş. -yalandan bi iki kavga ediyorlar yine iş öpüşmeyle tatlıya bağlanıyor. beraber arabayla kaçıyorlar. son.
yani ediz ne kadar sebepleri açıklanırsa açıklansın korkunç davranışları olan ve bana asla geçmeyen bi karakter. ergenken nesinden hoşlanmışım anlamıyorum biber gazından başka bir şeye layık değil. üçüncü kitaptaki en normale yakın hali, o bile korkunç bencil baskıcı. doğa da pek sevemediğim, kızlarla iyi geçinemeyen ve farklı olduğunu vurgulayıp duran biri. hayatında sana kazık atmayan bi erkek bile yok ama sen gidip kadınlara bilenip duruyorsun. geceyle anlaşamaması, umayı eleştirmesi, başak ve nazlıyı ayıplayıp küçümsemesi o kadar erkekçe ki. askim sen bi kadın olarak kadınlardan neden erkek gibi nefret ediyorsun??? öznurun yazdığını bilmesem doğayı bi erkek yazmış derdim. çok eril kafa yapısı. neyse atalay olayını açıklığa kavuşturduğum için tatmin oldum. metresten olma gökhan kafasında kurmasa ve sevgi dolu yaklaşsa hiçbir şey böyle felakete sürüklenmeyecekken olana bak. TÜMMMMM BU 800 sayfa ve bi tane düzgün karakter yok. eğer amaç zaten buysa tebrikler.
not: sürekli atlayarak okudum. yorucu tekrarlar, gerçek dışı diyaloglar, doğanın kabak tadı vermiş rüyaları, edizin yazarın gözündeki ilah konumunun okuyucuya dayatılması derken bi ara ipin ucunu kaçırdım. bitiren herkese dil altı hapı, omuz masajı ve tssb tedavisi verilmeli, devlet tedavinin yarısını karşılamalı, okuyan herkes 1 hafta karantinaya alınmalı, öyle bi eser.
Öncelikle demek isterim ki on beş yaşında yazdığı sosyal platformda yazdığı kitabın dili daha iyiydi. Yıllar ona bir şeyler katmak yerine alıp götürmüş. Hayatın gerçekçiliğinden kopmuş bir yazar olmuş. Kitaptaki her diyalog bif metafordu. Psikoloji kitabından aldığı sözleri, durumları, konuları kendisi bulmuş gibi okuyucularına lanse ettirmiş. Wattpad platformunda da aynı şeyi yapardı ama o zaman tüm okurları bilinçsizdi onun yazdıklarını hiç araştırmadan o yazdı diye kabul eder geçerdi. Şimdi ise yine aynı taktiği işlemiş ama maalesef yemedim, yemedik. Kitapta psikoloji kitaplarından alınmış teoremlerin yorumlanmış haliydi ki onun bile sağlıklı işlendiğini düşünmüyorum. Ve gerçekten psikoloji benim tekelimde düşüncesinden çıkmalısın.
Kitap sürekli olarak tekrara düşüyor, betimlemeyi azalttığı için sayfa sayısı düşer korkusuyla bu sefer içsel monologlara, ve sürekli olarak geçmişe çok yer vermiş ve bu içsel monologlar ise hep aynı olayları tekrar tekrar yazmasından dolayıydı. Olay hep aynı noktada dönüyordu.
Esra'cığımla her on sayfada bir durum güncellemesi yapak dedik ama olaylar ilerlemiyordu elli sayfa kararı aldık düşünün elli sayfada bile aynı yerde saydık ki bu final kitabıydı. Esra ile yaşadığımız bu mazoşist deneyim mahvetti ikimizi de 🤧🤧🤧
Ve gelelim kurguya, Edizi sevdireceğim diye yani Edizi iyi göstermek için kurgunun kolonunu kestiği için kurgu yıkıldı. Yok yani kitaptaki karakterler çok değişik bir hal almıştı sırf mutlu son olsun diye. Gerçekten hayal kırıklığı. Kitabın o dark romance havasını mahvetmiş. Ediz iyi biri falan değildi. Ediz tecavüz etmeye kalktı ama Ediz severlerim savunması yapmadı sonuçta, durdu. Peki tokat arkadaşlar?
Ediz Doğa'ya tokat attı. Tokat. Şiddet gören kadın olarak Doğa eline aldı fondöteni yüzündeki izi kapattı. Sen bu adamla mutlu son mu yaptın yani? Yazık yemin ediyorum. Biz bu ülkede neler konuşuyoruz, neler yaşıyoruz...
Kitapta duygu namına hiçbir şey yoktu. O kadar duygu geçmedi ki bana... Bebek mevzusu peki? O sahne neden yazıldı? Acıtasyonu artırmak için mi?
Çok saçmaydı. Kurguya zerre katkısı olmadı ve en azından kitabın son on sayfasını yazmasaydın derdim ki en azından böyle bir adama mutlu son verecek kadar bilinçsiz değildir dedim ama maalesef... Stockholm sendromu ve Şahmeran efsanesini de bu sonla boşa çıkardı. Kendi kurduğu evreni Ediz'e mutlu son yazmak adına yıkıp geçti. Keşke kitapta empati kurduğu karakter Ediz yerine Doğa olsaydı... Bu kitap o zamanda bu sonla biter miydi? Hiç sanmıyorum
Kitap ilk çıktığı zaman herkes bu kitaptan mutsuz son bekliyordu nedeni ise acıyı sevdiğinden değil nedeni Ediz gibi bir psikopat katilin, Doğa gibi kendi halinde bir kızın hayatının içine etmesinden dolayıydı.
Bu kitabı okuyup da hayaller kuran genç kızlar adına üzülmek ve bu yorumu yazmak dışında keşke elimden bir şey gelse...
kitap 800 sayfa ama yarisi gecmis diyalog ve sahnelerdi 3. kitaba has max 400 sayfa vardi surekli makale okur gibi hissettim ayni cumleleri kac kez okudum hatirlamiyorum igrenc bir yazim dili tekrr tekrar tekrar…. bu kitabin hakki 0
Bu kadar kötü olmasını beklemiyordum açıkçası. Diyaloglar gerçeklikten o kadar uzak ki, kötü dublajlı yabancı bir film izliyor gibi hissettim. Yazarın sayfa sayısını artırmak için tüm gücüyle çabaladığı çok bariz, atlayarak okuduğumda bile yordu. Genel kültür show yapmaya çalıştığı hissiyatını verdi bana, alakalı alakasız demeden her yere "bakın ben bir de şu alandan şu teoriyi/kuramı/terimi biliyorum" diyerek bir şey sıkıştırmaya çalışmış. Seneler önce ben de ergenlik dönemimdeyken wattpadden okuyordum Yabancı'yı, ilk 2 kitabı almaya gerek görmemiştim, basılı hallerini okumadım. Bunu da sadece sonunu merak ettiğim için okudum atlayarak, pek bir şey kaybetmediğimi görmek iyi ancak Öznur adına üzüldüm. İnsan kendi "iyi yazarlığı"nın altını çizmeye çalışırken üstünü de çizebiliyor bazen.
Bu serinin son kitabının nasıl hissettirdiğini ve yazarın bu kitaba nasıl ihanet ettiğini anlatayım sizlere. Nasılsa biz de yabancıyı ilk heyecanıyla okuyan 13 yaşındaki watty kızları değiliz. Roman Ediz Çağıran'ın düşünceleriyle ve hisleriyle başlıyor. Eskiden yaşanmış olayları Ediz'den yüz sayfa boyunca okuduktan sonra şimdiye geçiyoruz. Her bölüm başında bunlar oldu, şunlar oldu diye doğanın geçmişi sündürüp sündürüp anlatmasını bekliyoruz önce. Her bölümün geçiş aşamalarında ya da sonunda da sürekli di/dı'lı geçmiş zamanlar, sürekli kullanılan aynı rüya ve cehennem imgeleri. Sürekli bir ses uyan diyor. Her ikisi de nazlı çağıran'ı görüyor, böyle bir şey mümkün değilken. Sanırsınız nazlı çağıran bir melek de bu ikisine görünüyor sadece. Her bir şey oluşunda " korkuyor musun? Korkuyorum, peki ya sen" ve "bana güveniyor musun? Evet güveniyorum Ediz. Bana güvenme Doğa ben senin tanıdığın adam değilim" ile başlayıp doğa'nın terapisti gibi ona sürekli hayatla ilgili ders veren bir Ediz var, bir iki paragraf sonra da bana güven ama her zaman değil, kendini koru ama şimdi bana bırak gibi saçmalayıp duran, nedense ilk iki kitapta psikopat dengesiz gibi davranırken, burada kendini ne olduğunu anlamadan Doğa'ya açan ve sebepsizce bir karakter gelişimi yaşayan birine dönüştü. Olaylar bağlansın ve artık Doğa'ya olan nefreti sönsün diye güngör ailesiyle ters köşe yapıldı. Hayır yani madem bu kızı sevecektin illa bir sebep mi olmalı? Her bölümde keşke seninle daha farklı koşullarda tanışsaydık diyen saçma bir herif Ediz. Kendini düzeltmek, orta yolda buluşmak için hiçbir şey yapmıyor. Birinin canını yaktığında, ben böyle bir adamım, kin tutarım, kimseyi umursamam diyor. Doğa onun karanlığını hissedince benim senin kalbini kırmama, seni üzmeme sakin izin verme diye de saçmalıyor. TAMAM DA SEVGİ BÖYLE BİR ŞEY DEĞİL?!!! Abi bu roman romantik bir roman mıydı psikolojik mi? Karakterlerin gelişimleri romantizme ya da aradaki sevgi bağına yönelik değil. Ne zaman seviştiler o zaman dedim bunların arasındaki gerilim bitti diye. Nasıl bir bağlam, nasıl bir sonuç, ayrıca nasıl bir fiyat? Üstüne uğraşılmamış, sürekli birbirini tekrarlayan cümleler. Bu hayatta güvenebileceği ve sevebileceği, en yakın insanlardan yani ailesinden ihanete uğramış bir kız, sanki bu hayattan ders çıkarmamış ve Ediz'e her koşulda giden biri gibi gösteriliyor. Bu aşk falan değil. Normal değil. Katil, bildiğimiz katil bir herifi ne şartta olursa olsun bırakmıyor ve bunu üç kitaptır öğrenmiyor. Ediz de sürekli sana öğreteceğim diye tutturdu sanki felsefe dersindeler. Bu iş nasıl oldu da nasıl bitti anlamadım. Ama altı yıldır beklediğim bir kitap olarak asla tatmin etmedi. Karakterlerden birinin ya da ikisinin ölmesini bekliyordum. Bir şekilde Ediz'in ceza çekmesini, düzelmesini ya da Doğa'nın büyümesini ve Ediz'den vazgeçmesini de bekleyebilirdim hadi güzel sonla bitsin diye. Ama bu güzel son değil. Doğa ve Ediz birbirini seven, kaderleri bir iki kişi bile değil. Zorlama bir şey. Sürekli kaçıyorlar, bu da ilişkiyi adrenalin dolu ve heyecanlı tutuyor. Öbür taraftan doğanın cinsel olarak tecrübesiz oluşu, Ediz'in çok tecrübeli ve sanki tüm kadınlar peşinden koşuyormuş gibi davranılması, mesela Ediz cinsel şaka yapabilir ama Doğa yapsa sinirlenir. Öyle şeyler var ki, grinin elli tonunun biraz daha karanlık versiyonu. Anlatım tarzı birbirinin aynı cümleler. Şu iç diyaloglar ve spiker gibi kitapçının önünde başlayıp küvette son bulan betimlemeleri yapmasa kitap 500 sayfa olacak. (Kitaptan 'seni istiyorum, beni mahvediyorsun, bu bizim felaketimiz olacak' cümlelerini çıkarınca yarı yarıya maliyetin ve sayfaların azalabildiğini de hatırlatalım .d)
Kitabın ve karakterlerin özeti: Seks yaparken korunmayacak ve sonuçlarına katlanamayacak kör bencil bir katil ve seks esnasında partnerinden korunmasını istemeyecek kadar ipleri eline bırakmış, herkesin zeki dediği ama ertesi gün hapı eline tutuşturulunca hiçbir şey demeden koyun gibi hapı içip sonra da hamile olunca kriz geçiren bir kız.
This entire review has been hidden because of spoilers.
korkunç kötü yazmış okurlarını kazıklamak için doldurdukça doldurmuş sürekli kendini tekrar eden cümleler vardı karakterlerin tepkileri konuşmaları da başka bir kitap okuyorum hissiyatı verdi. yazar 10 yıldır sündüre sündüre aynı kitabı yazdığı için yaratıcılığı kalmamış, eksiğini geçmişe dönerek kopyala yapıştır yaptığı kısımlarla tamamlamış. buna iyi diyen hayatında hiç kitap okumamıştır net.
O kadar uzun suredir finalini bekliyordum ki… Bir hevesle okudum. Sonu nedense beni hiç etkilemedi. Ya daha çok duygu bekledim ya da daha çok olay emin değilim ama 800 sayfalık bir kitabın sonu aceleye gelmiş gibi hissettim ve içime sinmedi. Bu seriyi yıllarca, eski günlerime özlem duydukça okudum ama bundan sonra artık sonunu bildiğim için okumam diye düşünüyorum. Ne bekliyordum bilmiyorum ama acaba bu mu şu mu dediğimiz şeyler o kadar da karmaşık bir kurguya oturtulmamış gibiydi. Bu final, yapılabilecek en mutlu sondu belki ama galiba romantik tarafım çok başka bir son istedi. Bu yüzden de buruk bir şekilde bitirdim kitabı.
kitap kendini o kadar cok tekrar ediyor ki diyaloglari defalarca bastan okuyorsunuz ve bunun hikayeye hicbir katkisi yok. 100 sayfa onceki diyalogu hatirlatmak belki bir noktada kabul edilebilir ama 2 sayfa onceki bi repligi neden tekrar okuyoruz? bi noktadan sonra bu tekrarlar cumlelerin etkisini guclendirmek icin yapilan bir secimdense zayif bi hikayeyi oyle degilmis gibi gostermek amacli yapilan manipulasyon taktigi gibi gozukuyor. cok rahat 400 sayfada cok daha akici bi sekilde anlatilabilecek bi kitap
O kaaaaaaaaadar sinirdim ki.... 10 sene sonra gelen son bu kadar mı olacaktı? Son 100 sayfayı okurken psikolojim bozuldu hastalandım resmen yanlışlıkla depresyona girecektim. Yazar bu sonu yazarken çok felsefi ve derin bir anlam yarattığını düşünmüş ama benim için hayal kırıklığı ve boşa geçen zaman.
Apparently, this will be available to pre-order on June 12th, but at this point, who even cares anymore? After 7 years they can't even be bothered to give out a proper release day.
Update: News flash, they postponed it again. It's gonna come out on July 14th now. 🙄
Kitabın fiyatı ve ikinci kitaptan sonraki bekleme süresi hakkında yeterince eleştiri aldığı için bu konularda ekstra yorum yapmak istemiyorum. Karakterlerin inanılmaz bunaltıcı ruh halleri, yorucu dengesizlikleri ve Doğa’nın tam anlamıyla aptallık dışında hiçbir şey yapmayışı kısır bir döngü gibi sürekli tekrarlanıyor. Kafasının içinde sürekli flashback yaşayışını okumak çok sıktı, çok. Senelerce bekletip insanlara böyle bir kitap sunmak.. Sonunu hep çok farklı hayal etmiştim. 13 yaşında bir ergenken bile Doğa’nın kendi ayakları üzerinde durabildiği, mesleğini eline aldığı ve kimseye muhtaç olmadan bir hayat yaşadığı sonla biteceğini düşünüyordum. 19 yaşındayken de aynısı olsun istemiştim. Ediz’de hapiste sürünecekti.. Kitapta etik şeyler aradığımdan da değil, böyle bi son olmayacaksa bile en azından Ediz’in pişmanlık içinde ölmesini tercih ederdim.
öncelikle yazarın anlatımı kesinlikle çok yoğun ve dolu dolu, bir süre sonra yorsa bile yine de beğendim. fakat çok fazla tekrara düşmüştü ve çok felsefe yapılmıştı. onu geçtim, benim içime sinmeyen şey, kurgu oldu. çoğu tahminim gerçekleşti. Gökhan karakteri bana diğerleri gibi gerçekçi gelmedi, kitaba yakışmadı bence. onunla ilgili olaylar sağlam zeminde gibi gelmedi. bu kitapta karakter sayısı da azdı, Hatay’daki tayfa hiç yok gibi bir şeydi ki ben yeni karakterler de görmek isterdim. güncellenmiş doğa ve edizi beğendim, ama ilk iki kitaptakinden daha farklılardı. Osman güngörün yemediği dayağın kalmadığı, üstüne kurşun yediği bölümlerde hep bir yerden çıkması gerçekçi gelmedi. Atalayın hapse girmesi beni yine de üzdü. ama hak etti kesinlikle. Ediz’in öldüğüne başta inanmadım, ama yazarın anlatımı, Doğa’nın halleri aşırı üzdü. son 100 sayfada tabii ki ağladım. ama okurken yine de Öznur bu kadar klişe bi son yazmaz diye düşündüğüm için tam ikna olmadım. neyse Ediz geri geldiğinde de bi an ona inanamadım… kitabın sonunda da boşluğa düştüm. tam olarak tatmin olmadım. evet güzel bir sondu ama araya yıllar girdiği için mi bilmiyorum, kurguda beklentim fazlaydı ve beklentimin altında kaldı. aksiyon sahneleri de beni heyecanlandırmadı. Gece’nin bu kitapta bu kadar yer kaplaması gereksiz geldi. Ancak nihayet bu seri tamamlandığı için mutluyum, Öznur başka kitap yazdığında eminim daha sağlam olur, zira Yabancı serisini küçük yaşta kurgulaması aşırı belli olmuş oldu. Artık daha profesyonel olur ama ne kadar okuyucusu yanında kalır onu bilmiyorum.
RIP Uygar 🥲
This entire review has been hidden because of spoilers.
daha ne kadar kötü olabilir dedikçe her geçen sayfa her şey daha da kötüleşti. okurken kafayı yememe rağmen kitabı bitirmiş olmanın ödülü olarak edizin ölmesi iyi gelebilirdi ama ölmedi. asla ölmüyo süper kahramanların da üstü god ediz. ayrıca gerçekten 800 sayfaya gerek var mıydı .d
Aşırı uzun bir sövme yorumu olacaktır. Bol bol da spoiler içerecek şimdiden uyarayım.
En başından beri anlamadığım bir nokta oldu; 2. kitabın sonunda en son Ediz Doğa'yı boğmuyor muydu arkadaş? Kitap boyu aşk meşk ne ara filizlendi? O kadar saçma ki. İlk iki kitapta toplasan 3-5 yakınlaşma, öpüşme sahnesinden başka bir şey yoktu ve çok yavaş işleniyordu. Ediz karakterini sırf iyi biri olarak göstermek için resmen 360 derece döndürmüş. Pardon da okuyucu mal mı ilk iki kitabı çok net hatırlıyoruz arkadaşım. Ediz'in yaptığı psikolojik baskıları, tacizi; Doğa'yı her seferinde küçük düşürmesini ve bir hiçmiş gibi hissettirmesini... Tamam intikam almak istiyordu diyeceksiniz okey de çok ani bi şekilde yok sana bunları ben nasıl yaptım, çok pişmanım kendimi sana yaptıklarımdan dolayı asla affetmeyeceğim. Karakterini yazdığın gibi devam ettirseydin Öznur, sırf Ediz'i iyi görelim diye bambaşka birini yazmışsın. İlk 2 kitapta farklı karakter bu kitapta farklı bir karakterdi
Arkadaşlar peki kitabın yazım şekli???... Okurken o kadar ama o kadar kopuktu ve baydı ki anlatamam size. Her 10 sayfada 8 sayfa geçmiş anıları okuyorduk. Kardeşim niye bizleri mal yerine koyuyorsun? İlk 2 kitabı okuduk Öznur tutup bu kitabın yarısı boyunca olaylardan da bizi koparacak şekilde sadece anı yazmışsın. Berbattı. Zaten ilk 80 sayfa zaten kaç defa okuduğumuzu bilmediğimiz olayları bir de Ediz'in ağzından yazmış. Geceleri uykuların kaçmıştır nasıl kitabı daha pahalı yapabilirim diye. Çünkü kitabın yarısı ÇÖP. Bazen bu kopukluk öyle bir boyuta ulaşıyordu ki anıların arasında oradan oraya atlamaktan o an ne yaşandığını unutuyorsunuz çünkü atladığı anılar da birbiriyle alakasız. Zaten belli bir noktadan sonra hatırladığı anılar da tekrar etmeye başlıyor ve biz o anları kitap boyunca tekrar tekrar ve tekrar tekrar okuyoruz. AY ÖZELLİKLE SU BENZETMESİ o kadar ama o kadar BAYDI Kİ!!! 2. kitabın sonunda sevmiştim yaptığı su betimlemesini; bu kitabın başında da devamı getirildi amma kitap boyunca yeniden ve yeniden yeniden ve yeniden E YETER ARKADAŞIM. Tamam anladı Doğa suyun altındasın yüzünün etrafında süzülen saçlarını hissediyor gibisin, küvettesin; '' Dağılmaya başlayan bir düşün ortasındasın ama gözlerin hala açılmış değil. Uyan.'' ağğghhhh yeto YETO. Özellikle asansör sahnesinde artık kitabı fırlatacaktım. 12 kat boyunca her birinde 1 paragraf anı hatırladı... neredeyse iki buçuk üç sayfa... sinir krizi geçirecektim artık.
Gel gelelim rezil sevişme sahnesine....... Doğa ve Ediz karakterlerinden daha ateşli, cinsel gerilimi olan bir sahne beklerdim. 8 sayfa öpüştüler... 8 sayfa... Ediz'in bir de tecavüz geçmişi olduğundan hani artık aa Ediz iyi biri bak rıza alıyor demek için sahnenin içine etmiş resmen. Ediz'in 2 kelimesinden beri emin misin istiyo musun canın yanıyo mu offf OFFF valla okurken içim şişti anladok Ediz artık rızaya önem veren biriymiş ya vooaav . Madem bu kadar düşünceli biriymiş kardeşim o zaman niye içine boşaldın NEDEN SENİ TEK HÜCRELİ AMİP NEDEN? Sırf Ediz'e de babası gibi olaylar yazabilmek için mahvetmiş her şeyi. Yemin ederim elle tutulur hiçbir yanı yok. Aşkından öldüğün tek teline zarar gelmesini istemeyeceğin insanın hastalığını da biliyor olmalısın DEĞİL Mİ EDİZ????? Hani hamile kalması bile tehlikeli olan doğum sırasında ya çocuğu ya anneyi öldürebilecek olan hastalığı??? Bir prezervatif bile takmaktan aciz ama bir kadının hayatı boyunca 3 sefer bile kullanmaması gereken ertesi gün hapı aklına geldi vay be ne düşünceli bir TEK HÜCRELİ YARATIK Farmakolojide ertesi gün hapını işlediğimizde şok olmuştum ne kadar kötü bir şey haberiniz var mı ya? Bu KADIN BEDENİNİ DÜŞÜNMEK OLMUYO. Çok sevdiğin Doğa'cığını düşünmek hele hiç hiç olmuyor. Düşünsen o iğrenç sikini çekmeyi bilirsin Ay bi de Doğa salağının hamile olduğunu öğrenince senden çok iyi bir baba olurdu Ediz demesi. Edizden çok iyi bir baba? Ya siz ne yaşıyosunuz bir tek biz mi okuyoz Edizin ne kadar iğrenç bir insan olduğunu bir de baba olacak. Doğa da gözünün önünü görmeyen hasta bir varlık
Bir de araya sıkıştırmaya çalıştığı psikolojik kuramlar teoriler.. anladık Öznur psikoloji okuyorsun-!- hayır güzel şekilde ve az serpiştirmiş olsa okey valla okey ya. Yok Ediz'in felsefe öğretmeni şunu demişmiş yok Doğa'nın düzenli gittiği psikoloğu şu kuramdan bahsetmiş deyip 3 sayfa onu anlatmasına hiç gerek yok HİÇÇÇ
Kitabın sonunun rezilliği. Ediz ölü kalmalıydı. Edizin ölü olduğuna dair Doğanın delirişlerini 40 sayfa okuyup klişe bir şekilde aa o ölü değilmişşş ölü gösterilmişşe hiç ama hiç gerek yoktu. Doğa'nın delirmelerini bari stockholm sendromuna bağlasalar da zaten iğrenç kurgu iğrenç yazım iğrenç karakterler bari bir sonuca varırdı. Çünkü Doğa'ya yaşatılanlar tamamen bundan ibaret. Ediz'in ölü rolü yapıp da sonra Doğa'nın delirmeleri esnasında aaa bak başka erkekle tanışıp o söylediğin gibi kitaplarımız çarpışacak anlatacağım böyle biti vardı bana şu yaraları açtı seni de unutacağım demesiyle ortaya çıkması.... KIRILGAN ERKOLUĞA GEL tamam Ediz erkosun sen Doğa senin dışında biriyle tanışamaz. Ya bizim MAL ÖTESİ MAL DOĞAMIZ? 5 sayfa seni istemiyorum çık hayatımdan sensiz çok mutluyum diye sinir krizleri geçirip 10 defa git diyen Doğamız. 2 kelimeye tamam hadi kaçıp gidelim yetoooo
Bütün olay örgüsü de o kadar hızlı sonuçlanıyor oldu bittiye geliyor ki. Açıklanmayan soru işaretleriyle ve ana kilit noktalar geçiştirilmiş bir şekilde bitiyor. İnsanları 7 sene bekletip dolar 2 lirayken yazdığı sayfaları toplayıp kitabın 400 sayfasına yakın zaten anıdan oluşuyor geri kalanını da bir çırpıda yazıp bitirdiği çok belli. Hadi ilk 2 kitabı yazdığında daha çocuktu yazar ama bu kitabın bu hale getirmesi cidden rezalet. Küçükken neler okumuşum valla yazık. Bu kitabı okuyacak olan çocuklara da yazık.
1 yıldızı da 0 yıldız veremeyeceğimden dolayı verdim
Çok doluyum maalesef bu seri ve özellikle bu son kitap hakkında.
Öncelikle kitap kesinlikle 800 sayfa olmayı ve bu fiyatı hak etmiyor. Kitap içindeki çok fazla tekrarlanan yer vardı, birçok yerde olan gereksiz betimlemeler ve fazla geriye dönüşler kitabı gereksiz uzatmış abartısız 100 sayfa aynıydı. Zamanında kitabı çıkarmayıp ekonominin dibe vurduğu bir dönemde bu fiyata kitap çıkardığı için Öznur Yıldırım'ın ne yazık ki kitlesini kullandığını düşünüyorum. Biraz "Zaten yıllardır bekliyorlar, nasıl bir fiyat koyarsam koyayım alırlar." tarzı bir durum sezdim gerek kendi açıklamalarından gerek yorumları kapatmasından.
Mantığa aykırı çok fazla şey vardı ama en saçması Ediz'in cinsel konuda çok tecrübeli olması ve Doğa'nın hamile kalmasını zorlaştıran bir hastalığı olması ama iki kere sevişince hamile kalmasıydı. Ayrıca Doğa'nın Ediz'i çocukla kurtaracağını düşündüğü için doğurmak istemesi de ayrı saçmalıktı ama karakterler zaten başlı başına saçmalık olduğu için ekstra bir yorum yapmıyorum bunun hakkında. Ayrıca smut sahneleri çok kötüydü sanki ilk değil de yıllardır sevişiyorlar gibi bir havayla yazılmıştı, hiç o duyguyu alamadım ilk iki kitaptaki öpüşme sahneleri bile daha yoğun yazılmıştı.
Havada kalan çok yer vardı mesela Levent'e tam olarak ne oldu? Bir ara Ediz öldürdü kanıtlar var dolabında dendi o kanıtlar ne oldu? Atalay değil Gökhan öldürdü dendi doğru muydu? Levent hiç ölmedi yaşıyor dendi o da havada kaldı. Gökhan öldü mü kaldı mı o da bir soru işareti olarak kaldı.
Ayrıca yazarın kitabı uzun yıllar sonra yazdığı çok belli oluyordu karakterler çok kopuktu ilk iki kitaptan.
Kitapta beni etkileyen tek kısım Uygar'ın öldüğü sahneydi. Ama ondan sonra Ediz'le Doğa'nın çok çabuk atlatması da büyük saygısızlık oldu bence, bu hikayede yanan kesinlikle Gece ve Uygar oldu.
Ve gelelim berbat ötesi final sahnesine. Gerçekten okurların teorileri çok daha iyiydi o kadar basite kaçılmış bir final olmuş ki inanamadım. Ayrıca açık uçlu biten kitapları hiç sevmiyorum bu kitap da böyleydi. Ediz ile Doğa nereye gittiler? Nasıl bir yaşantıları olacak? Bütün bu olanlar hiç olmamış gibi nasıl davranacaklar? Baya evli mutlu çocuklu tarzı bir şey olmuş ve bu kitabın ruhuna asla uymamış eğreti duruyordu sadece.
Evet, genel olarak beğenmedim. Gereksiz betimlemeler ve sırf sayfa sayısı artsın diye yazılmış gibi duran tekrarlı kısımlar içimi şişirdi. Veyl'den sonra bu kadar ara verilmeden kitap çıkarılsaydı çok daha iyi bir kitap olurdu muhtemelen. Bence kesinlikle para vermeye, zaman ayırmaya değmeyen bir kitap.
This entire review has been hidden because of spoilers.
dnf iğrençti. alıkonma/kaçırılma ve bunun yarattığı travmaların güzellemesi yapılıyor, Ediz gibi korkunç ve zorba bir karakter çekici (?) olarak yazılıyor... korkunçtu
AHAJJSAJJA ben bunu 12 yaşımda nasıl okuyup beğenmişim ya sanırım açık ara okuduğum en kötü kitaptı. Diyalogları okurken dandik dublajlı bir film izliyormuşum gibi geldi. Hayatımda bu kadar akıcı olmayan gerçeklikten uzak bir kitap okumadım sanırım. Resmen içim şişti. Bazı tümceleri sanırım 35-40 kere okudum abartmıyorum belki daha fazla. Yazım dili iğrenç ötesiydi. Yazar neyi amaçlamış insanları sıkıntıdan öldürmeyi mi? Zaten sanki Tutunamayanlar’ı falan yazıyormuş gibi triplere girip kitabı 6 yıldır “bitiremeyip” dolar üçken yazdığı şeyi okurları kekleyerek 400 küsüre sattı… Kaldı ki hepsini de okuyamadım bir yerden sonra son üç dört sayfayı okuyup bıraktım. Ne zamanınıza değer ne de paranıza :) O yüzden ergenliğimle küçük bir vedalaşma yapayım diye yazdım bu yazıyı da. Akıllara o video gelir eğer 0 mümkün olsaydı 0 verirdim ama bu imkansız o yüzden 1 yıldız veriyorum :) Hani bazı kitaplar kötü olmasına rağmen eğlenceli ve akıcı olur ya öyle kötü bile değildi maalesef
----SPOILER---- yani gerçekten bu yazıya nasıl başlamam gerektiğini bile bilmiyorum. ben bu kitabı ilk defa wattpadde sevgili Öznur yeni bölüm yayınladığı dönemde okumaya başlamıştım. inanılmaz iyi bir hikaye waowww woowww neler oluyor diye okuyorduk çok heyecanlıydık. ardından kitaplar çıktı biz hikayenin kalanına dair ufak bir ipucu bekledik derken ikinci kitapta devamı gelecek dendi. ikinci kitabın sanırım son 10 sayfasını falan yeni okuduk biz wattpad okuyucuları olarak. ilk olarak bu olayla zaten kinimi ve nefretimi kazandı. şimdi gelelim dananın kuyruğunun koptuğu yere, ablacım bir kitabın finali 10 sene sonra çıkarılır mı sen George rr martin misin anasını satayım ya? hadi bu kepazelik yapıldı, kardeşim biz ne okuduk ya? ne okuduk allah aşkına bu neydi şimdi? noldu mesela o pissssslik şerrefsiz karaktersiz it ediz NASIL BİR SONRAKİ KİTABIN İLK SAYFASINDA BİR AŞK KELEBEĞİNE DÖNÜŞTÜ YA NASIL NASIL ALLAH SENİ KAHRETMESİN KADIN YA. abi bu nasıl bi skandaldı, hayatımda tek bir kitabı bile atlayarak okumayan ben son 300 sayfayı nerdeyse okuyamayacaktım. ablacım aynı cümleleri 4000 defa tekrar ederek ne anlatmaya çalıştın doğanın acılarını mı? bir defada anlamadık mı sandın? doğa koşuyor, doğa suyun altına dalıyor, doğa nazlı çağıranı görüyor ay defol ya gerçekten defol git. edizin dönüştüğü sevgi böceğiyle ilgili daha 19 paragraf yazabilirim ama küfür etmek istemiyorum. LAN BEN BU HİKAYEYİ OKURKEN EDİZ 25 YAŞINDAYDI BEN ŞUAN 26 YAŞINDAYIM??? vay efendim neymiş Levent çağıranı doğanın abisi değil de üvey abisi öldürmüş. aman allahım ne büyük plot twist ya harika hikaye. doğa gidiyo babasını vuruyor bununla ilgili 2 cümle yazılmış. doğanın babası neden kimseyi sevmiyor belli değil, sevgilisi nedir kimdir belli değil. üvey abisi (Gökhan) deli miydi hasta mıydı bunları niye yaptı belli değil? tek bir noktayı takdir edicem o da doğanın gerçekten hayatı boyunca kimsesiz olduğunu, hiç sevgi görmediğini bu yüzden de ediz gibi dış görüntüsü güzel ve güçlü bi erkeğin kollarında kendini kaybettiğini anlayabildim. yani zaten şiddetle bu anlatılmaya çalışılıyor sadece. final kitabında bana geçen tek konu bu oldu. son olarak da arkadaşlar doğa orda düşük tehlikesi geçirmiş geberip gidicek, ediz de kendini öldürmek için düelloya gidiyo, en son sahnede doğa kaza yapmış oluyor ediz orda gökhanın üstüne çıkmış adama saldırıyo hala. gerizekalı gece müdahale ediyor yani rezaleti düşünün. kısacası edizi ne kadar minnoş bi ev kedisi gibi okuyucuya sevdirmeye çalışmış olsa da ediz aynı şerefsiz karaktersiz ergenin teki çıkıyor 700 sayfanın sonunda. hele o son kavuşma sahnesi yok mu, aman allahım ya. gerçekten hayatımda okuduğum en kötü finallerden biriydi. bir de oturdum hepsini unuttum diye ilk iki kitabı bidaha okudum. allahın cezası vaktim bu kadar ucuz muydu? keşke şuraya bi baksaydım spoiler yemicem diye bakmadım hiçbir yere. neyse. lan hakan yok dede yok para yok doğa 19 yaşında bi aptal sen seri katil misin deli misin onları bırak suçlusun amk? ölü zannediliyorsun? abi siz uzaklara yelken açamazsınız? rüya çıksa ve hepsi ölmüş olsa daha iyiydi. ay gerçekten neyse günlerdir içimden atmam gereken bir zehirdi bu. benimle birlikte bu acıyı yaşamış bütün wattpad okuyucularına gecmis olsun arkadaslar.
Yabancı için ne desem eksik kalır. Elyel’i çok bekledim ben. Bu günlere gelene kadar ilk iki kitabı defalarca kez okudum, karakterlerle aramda bağlar kurdum, birçok teori yürüttüm ama şimdi iş vedalaşmaya gelince diyecek hiçbir şey bulamıyorum. Tek bildiğim intikamın yaşananlara değmediği. Ediz’in intikamının Doğa’yı mahvettiği. Belki çok içselleştiriyorum ama başka bir şekilde tanışmalarını onlar gibi bende isterdim. Yabancı benim için özel ve değerli. Birçok kişi gibi bende geçmişe dönmüş, lise yıllarımdaymış gibi hissettim. Belirsizliğin ortadan kalkması ve bu kitabı okuyabilmek gidişatı ve olay örgüsünü beğenmeyen kesimin bile içini rahatlattı bence. Yazarın kalemine güç kattığını düşünüyorum ama olayların iki kitaba yayılmasını çok isterdim. Bu şekilde art arda birçok olay okumak beni hem çok yordu hem de can alıcı bazı noktaların daha çok ele alınması gerektiğini düşündürdü çünkü betimlemelere oranla kitap oldukça akıcı, bir solukta okunuyor. Bence birçok eski okuyucunun bu hikayenin sonuna ihtiyacı var. Elyel’i merak eden herkesin okumasını öneririm.