"Bilim gazeteciliği" denilince ülkemizde akla ilk gelen isim olan Orhan Bursalı, 2015 Nobel Kimya Ödülü'ne değer görülen Aziz Sancar'ın yaşamını ve çalışmalarını anlatıyor.
Mardin'in Savur ilçesinden Stockholm'deki Nobel törenine uzanan müthiş bir başarı öyküsü yer alıyor elinizdeki kitapta. Laboratuvarlarda geçen bir ömrün ve bilim dünyasını sarsan keşiflerin yanı sıra Aziz Sancar'ın özel dünyasına çok yakından bakıyor, bu büyük bilim insanının tutkularına tanıklık ediyorsunuz.
Aziz Sancar ve Nobel'in Öyküsü, futbol tutkusundan kanser tedavisinde açtığı yeni kapılara, altı şişe birayla eve kapanmasından en çok etkilendiği Nobel tebrikine, ailesinden çalışma arkadaşlarına kadar, Nobelli bir bilim insanının dört dörtlük portresini sunuyor.
"Nobel almak güzel ama ondan da güzel şey Nobel'i almaya giden yol ve yapılan keşiflerdir." -Aziz Sancar-
Orhan Bursalı bizlere Nobel almasından sonra ülkemizde tanınır hale gelen Aziz Sancar'ın kısaca hayat öyküsünü ve Nobele giden yolda yaptığı çalışmaları anlatmış. Kitap kurgu ve yazı tekniği açısından vasatın altında olsa da, bir bilim adamını tanımak ve bu çileli yolu anlamak açısından okunabilir. Kitapta Amerikan dizilerinde oldugu gibi sürekli olarak ileri gidiş ve geri dönüşler var. Kronolojiyi takip edip olayları bu şekilde yazsaydı daha güzel olurdu. Bunun yanında Sancar'ı hepinizden önce ben keşfettim; O benim arkadaşım; Bağlantımız hiç kopmadı argümanlarını defalarca tekrar etmesi sıkıntı veren boyuta ulaşıyor. Elbette Sayın Bursalı'nın bilim hakkında yıllardır yazdıkları ve verdiği emekler yadsınamaz ancak kitap çok aceleye gelmiş ve ticari kaygılar içeriğin önüne geçmiş. Herkes İçin Bilim ve Teknoloji dergisindeki kalitenin yarısı bile kitapda keşke olsaymış.
"...İnsanda bu İkili Kesim Onarım Mekanizması' nı aydınlattığında, hemen Gwen'e koşarak, "Şimdiye kadar bir tek Allah' ın bildiği önemli bir şeyi bütün dünyada şu an bir de ben biliyorum," diyen, böylesi özel bir duygu ve an yaşayan insan için, bu keşfin maddi bir karşılığı olabilir miydi?.."
Prof. Dr. Aziz Sancar’ın, 2015 Nobel Kimya Ödülünü alması ile ilgili yaşadığı bilimsel süreç, çalışmalar ve Nobel töreninin tüm detaylarını bulabileceğiniz bir eserdir.
Tavsiye üzerine ulaştığım bir kitap daha. Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan Aziz Sancar’ın yakın arkadaşı Orhan Bursalı tarafından kaleme alınmış bir kitap.
Orhan Bey başından beri Aziz Sancar’ın Nobel alacağına inanan ve bunu her camiada dile getiren, sonuna kadar Aziz Bey’e inanmış bir dost. Yaptığı araştırmaları yakından takip eden, onun hayat yolculuğunu bilen ve sonunda Nobel’i aldığı zaman “senin bu hikayeni ben yazacağım” diyerek içindeki sevinci bizlere aktarmış olan birisi.
Bilimin ne kadar zorlu bir süreç olduğunu, tek doğruya sahip olan bu sektörde rekabetin, acımasızlığın boyutlarını gözler önüne seriyor kitap. Kitabın bazı bölümlerinde bilimsel açıklamalar biraz fazlaydı doğal olarak. DNA, RNA, bir çok enzim isimleri v.s. Biraz kafa karıştırıcı gelse de yazarın bu kısımları yazması gerekiyordu. Biz anlamak zorunda olmasak da o yazmak zorundaydı. Lise biyoloji, kimya bilgilerini az da olsa hatırlayanlar, bir şeyleri algılayabileceklerdir diye düşünüyorum. Yani o sayfaları tamamen boş geçmezsiniz emin olun.
Kitabın bilimsel kısımlarını bir kenara bırakırsak, Mardin’den çıkan ve Nobel’i kazanan bu adamın hayat serüvenini okumak çok keyifliydi. Çektiği zorluklara göğüs gerişi, baş vurduğu yerlerden aldığı ret yanıtlarına rağmen inadının ve inancının hiçbir şekilde sona ermemesi, azmin zaferi sonucunda aldığı ödül… Aslında Aziz Sancar’ın ödülden ziyade daha değerli olan değer yargıları var. “Türkiye” hiçbir zaman ağzından düşmüyor onun. Açıkçası televizyonda, internette ülke ile ilgili yaptığı açıklamalara v.s. bakınca bunların politik bir bakış açısı ile yapıldığını düşünüyordum. Ama kitabı okuyunca bu düşüncem tamamen yok oldu. Bu ülkeye bağımlılığı, bir Türk olarak adını duyurma isteği, ülkesine karşı duyduğu derin özlem…
Herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap olmuş bu biyografi kitabı… En yakın zamanda otobiyografisini de okumayı düşünüyorum.
Herkese iyi okumalar…
Daha fazla çizim görmek için instagram sayfamıza bekleriz
O kadar berbat bir kitap ki kendimi zorlayıp merakımdan sonuna kadar okudum. Biyografi değil tezahürat, yazar değil amigo. Kendine "bilim gazetecisi" diyen birinin birbirinden bilimsiz ifadeleri ("Hele deneylerde, normalde çıkması gereken bir sonucu, eninde sonunda deneyin içinden çekip alacak kadar da inatçıydı" ya da "çocuk hem ana hem de babadan mutasyon taşıyan geni alırsa (ki yüzde 50 ihtimaldir)" gibi) arasına serpiştirilmiş ırkçı "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur", "Bir Türk dünyaya bedel", "İşte Batı'nın ahlaksızlığı" mesajları, bol bol yazım hatası (açılıp kapatılmayan tırnaklar, bir paragrafta "TRCF" dediği kısaltmaya bir sonraki paragrafta "TCRF" demesi gibi) ile baştan sona bir utanç başyapıtı. Yazar, işin hiç anlamadığı belli olan bilim tarafını değil, sadece ödül, övgü, statü kısmını öne çıkaran gerçek bir Sarı Mercedes'çi olarak sunuyor kendini. Kitabın özeti şu: "Öf ne bilim be! Türkler nasıl koydu Nobel'i be! Yürü be!!!"
Aziz Sancar 'ı, yaptığı büyük işleri, kendisinin de desteği ile iyi aktarmış Orhan Bursalı. Bursalı zaten bilim konusunda çabalayan ülkedeki bir avuç gazeteciden biri. Sırf bu yüzden bile çok değerli bir isim. Aziz Hoca'nın insan üstü çalışkanlığı ve kendini işine adamışlığı beni çok etkiledi. Burnumun sızladığı anlar oldu okurken. Ancak Bursalı 'nın üslubunda bazen rahatsız edici yerler de oldu. Çok fazla "Aziz benim arkadaşım" vurgusu yapması, gereksiz tekrarlara başvurması bunlara örnek verilebilir. Biraz da acele edilmiş izlenimi vardı. Tabi hepsi kişisel fikrim. Sonuç olarak kesinlikle okunması gerekir ki sanırım Aziz Hoca hakkındaki tek ayrıntılı biyografi, en azından şu an için. . .
Şahsen keyif alarak okuduğum bir kitap oldu. Orhan Bursalı, Aziz Sancar'ın uzun yıllardır yanında olan bir bilim gazetecisi olarak Nobel yolculuğunu en doğru şekilde anlayabilecek kişi. Bu anlamda kitapta değinilen bilimsel açıklamaların bazen bir parça kompleks olsa da başarılan işin önemini göstermesi açısından faydalı olduğunu düşünüyorum. Orhan Bursalı'nın kolay okunur üslubu, kitabı sıkıcı olmaktan kurtarmış, su gibi okunuyor. Kitap boyunca Aziz Sancar'ın ülkesine olan bağlılığını görmek insanı kıvandırırken Türkiye'de kalmış olsa bu başarılara ulaşamayacağını görmek üzücü. Dileriz ki bu kitap genç bilim insanı adaylarına iyi bir rehber olur.
nobel'e giden yolun öyküsü zaten ilgi çekiciyken orhan bursalı onu gereksiz bir şekilde daha da ilgi çekici hale getirmeye çalışmış. hal böyle olunca kitap ünlem işareti hücumuna uğramış ve yapmacıklıktan geçilmiyor. ayşe arman röportajı okurkenki rahatsızlığı hissettim kitap ilerledikçe. yine de aziz sancar'ın öyküsünü duyurmaya çalıştığı için yazara teşekkürler.