Yaşlanmak ıslah etmemişti iki meçhul adamı. Arkanya’daki iki ayrı meyhanenin bahçesinde oturmuş nefret dolu bakışlarla birbirlerine bakıyorlardı günlerdir. Aralarına sımsıkı bir ip gerilmiş gibi ölüm kokan gözlerle zamanı kolluyorlardı. Upuzun bir caddenin ikiye böldüğü tozlu yoldan gelip geçen insanların bakışlarına aldırdıkları yoktu.
Masanın üzerine koydukları sabırsız ellerini habire tıkırdatıyor, ayakları bir anda ileriye atılmak için sandalyelerin altında aralıksız sallanıp duruyordu. Vakit yaklaşıyordu. Çok yakında, yüreklerindeki cerahati söküp atamamış iki yaşlı adam, ağır ağır yerlerinden doğrulup epeydir iki ayrı yakasında bekledikleri yolun tam ortasında buluşacak ve büyük ihtimalle biri ölecekti.
Birbirinden nefret eden iki yaşlı adamın etrafında dönen cayırtılı hikâyeler… Yatağını arayan, su gibi kıvrıla kıvrıla akan hayatlar… Kemal Varol’un neşeli gevezeleri, öfkelileri, biçareleri, mesel içinde mesel olan habaset teferruatları, figüranları, şehrin sineması… Taşranın dermansızlığı, taşranın keçi inadı… Harareti ve hengâmesi… Renkleri…
Jar, masalsı, büyülü ve yalın bir roman… Bir Arkanya romanı… Kemal Varol’un ilk romanı.
1977 yılında doğdu. Yas Yüzükleri, Kin Divanı ve Temmuzun On Sekizi adlı üç şiir kitabı Bakiye adıyla toplu şiirler olarak kitaplaştı. Romanları: Jar, 2011; Haw, 2014; Ucunda Ölüm Var, 2016 yılında yayımlandı. Haw romanı, 2014 Cevdet Kudret Roman Ödülü’nü kazandı. Sabitfikir tarafından 2014’ün en iyi romanı seçilen Haw, ayrıca Bursa ÇGD tarafından 2015 Barış Ödülü’ne de layık görüldü.
Okudugum ikinci Kemal Varol kitabi olup daha once kendisinin eserlerini neden hic okumadim acaba aklim nerelerdeydi diye dusunmeden duramadim.
Sevgili Kemal Varol'un dili akici, huzunlu, eglenceli, renkli ve masalsi. Kitabin kurgusuna ba yil dim. Roman icinde hikaye, hikaye icinde masal, soru icinde soru, soru icinde cevap, cevabi olmayan sorular ile bir labirentin icinde dolastim durdum. Bitmesini istemedigim bir masal oldu benim icin.
Kitapta iyilik, kotuluk, dostluk,dusmanlik,kardeslik,kin gibi duygularin yaninda 80 darbesinde olan bildigimiz yada bilmedigimiz politik gerceklere de ince ince guzel bir dokunus ile yer vermis.
Roman, yazarın ilk romanı. İlginç bir hikayesi var. Sürükleyici, heyecanlı. Herkesin farklı bir anlam bulacağına inanıyorum.
Yine Arkanya’da geçen bir hikaye. Bölgenin coğrafi, ekonomik, sosyolojik ve psikolojik özellikleri ile dönemin bölgede yarattığı ortam, başarı ile işlenmiş.
Yazarın diğer kitaplarında da karşılaştığım -editör müdahalesi ile düzeltilebilecek- birkaç Türkçe hatası dışında güzel bir Türkçe ile yazılmış.
Güzel roman. Saglam karakterler, guzel hikayeler var icinde. Gene de eksik bir şey var kitapta. Her karakterde her hikayede söylenecek şeyler yarım kalmış gibi. Bilerek de yapılmış olabilir. Bilemedim.
“İnsanın derdi, kalbinden önce insanın saçlarına vururmuş. Yürüyüp gittiği köy yollarında bir gecede saçları beyazlayan nice dert sahibini dinlemiş İçli Halil. Erkekler için iş kolaymış. Uzar uzamaz saçlarını kesermiş erkekler. Kadınlarsa saçlarıyla beraber dertlerini de uzatırlarmış.” 💕
Kafamda bir sürü soruyla az önce bitirdim kitabı... Boşlukları dolduramadığım kitaplara genelde bağlanamam ancak bu kitap o kadar masal tadındaydı ki inanılmaz bir haz aldım kitaptan. Satır aralarında gizlice dolaşan 80 darbesinin izleriyle Hayri abi ve kardeşinin hikayesi Rahatsız Kamil ve İçli Halil bilinmezliği veya sanki benzeşmesiyle şahane bir anlatıydı...
Fazla boşluklu güzel roman, Topal ve Şair'in misafir olduğu roman güzel olmaz mı? Kimi okusam yine bir şekilde Uyurkulak üstada gelip bağlanıyorum iyi mi😁
İhsan Oktay Anar tadi aldim ben yazarin kaleminden ve hikayeden. Cok guzel bir kitapti, hem derin hem akici hem surekleyivi yazmak az kiside bulunur. Cok begendim.
Arkanya isimli kasabada geçen hikaye 80 ihtilali sonrası atmosferle beraber iki kardeşin gizemli hikayesi üzerinden döner. Rahatsız Kamil & içli Halil; birbirlerine düşman iki kişidir ve tüm kasabalı hikayenin gerçeğini merak eder. Bunun üzerine söylentiler çıkmaya başlar, ben onların hikayelerini biliyorum diye masallar anlatılır. Hikayelerin hepsi de çok güzeldi her dinlediğime inanasım geldi. Kurgu sadece bu iki kardeşin üzerine değil ayrıca hayri abi ve kardeşinin de hikayesini anlatıyor hepsi içiçe. Çok severek okudum kitabın sonunda kafamdaki boşlukların dolacağını hissetsem de öyle olmadı, bir sürü soruyla bitirdim şimdi kitabı iyi mi
Ben bu romanı aldığımda yazarın Haw ve Ucunda Ölüm Var isimli kitapları da piyasaya çıkmıştı ama ben bir ilk kitap olan Jar'la Kemal Varol'u tanımak istedim.
Olaylar Güneydoğu'da Makam Dağı'nın eteğine kurulu Arkanya kasabasında (Diyarbakır Ergani'de) geçiyor. 1980 ihtilalinin üzerinden tam 3 yıl geçmiş. Sıkıyönetim idaresinin gölgesindeki kasaba sanki daha bir soluklaşmış, silikleşmiş. Kasabanın tek geçim kapısı olan rakı fabrikasından yayılan anason kokusu her daim kasabanın üstünde asılı. Haliyle rakı bu kitaptaki en önemli kahramanlardan biri. Esas oğlan olmasa da esas oğlanlara eşlik ediyor.
Kasabanın ortasından geçen yolun iki kenarında karşılıklı iki meyhane var. Hayri ağabeyin işlettiği Kazablanka ve kardeşinin işlettiği Duble meyhanesi. İki kardeş 10 yıl önce küsünce Hayri Ağbi Duble meyhanesini kardeşine bırakıp, tam karşısına Kazablanka'yı açmış. Her ikisinin de müdavimleri farklı. Jar Kürtçede zehir demekmiş. Bu iki kardeşin içindeki nefretin zehri de bir şekilde kasabayı sanki tam ortasından ikiye bölmüş.
Derken bir gün kasabaya 2 yaşlı yabancı adam geliyor. Rahatsız Kamil'le İçli Halil. Nereden çıktıklarını kimse bilmiyor. Yolun iki yakasındaki meyhaneleri mesken tutuyorlar. Biri Kazablanka'nın biri de Duble'nin bahçesine oturuyor. Önlerinde hiç içmedikleri rakı kadehiyle birbirlerinin gözlerinin içine nefretle bakıyorlar. Onları görenlerin bu iki adamın eninde sonunda birbirlerini öldüreceklerine inançları tam. Adamlar bıkmadan usanmadan her gün nefretle birbirlerine bakmayı sürdürüyorlar.
"Yaşlanmak ıslah etmemişti iki meçhul adamı. Arkanya'daki iki ayrı meyhanenin bahçesinde oturmuş nefret dolu bakışlarla birbirlerine bakıyorlardı günlerdir. Aralarına sımsıkı bir ip gerilmiş gibi ölüm kokan gözlerle zamanı kolluyorlardı. Upuzun bir caddenin ikiye böldüğü tozlu yoldan gelip geçen insanların bakışlarına aldırdıkları yoktu. Masanın üzerine koydukları sabırsız ellerini habire tıkırdatıyor, ayakları bir anda ileriye atılmak için sandalyenin altında aralıksız sallanıp duruyordu. Vakit yaklaşıyordu. Çok yakında yüreklerindeki cerahati söküp atamamış iki yaşlı adam, ağır ağır yerlerinden doğrulup epeydir iki ayrı yakasında bekledikleri yolun tam ortasında buluşacak ve büyük ihtimalle biri ölecekti."
Tüm kasaba bu nefret gösterisinin müptelası oluyor. Hayri ağbinin arkadaşı, Kazablanka'nın müdavimi Elektro adamların geçmişine dair çeşitli hikayeler anlatıyor. Hangisinin doğru olduğunu bilmediğimiz, hatta doğru olup olmadığını bilmediğimiz, mutsuz hikayeler silsilesi.
Biz bu nefret seyrinden gözümüzü alamazken, bir taraftan da Kazablanka meyhanesinin müdavimlerinin sırlarına, hikayelerine, gri hayatlarına tanıklık ediyoruz.
Daha arka planda minik ip uçları şeklinde sıkıyönetimin Arkanya'daki izlerini takip ediyoruz. Ama bu konu hiç bir zaman ana konu olmuyor, hep satır aralarına gizleniyor.
İşte böyle bir Kitap Jar. Ama bundan ötesi de var. Yazarın dili. Kimi zaman türkçeyle böyle de ifade edebilir miymişiz şaşkınlığı yaratan usta, şiirsel anlatım. Okurken bazı cümlelerden sonra bu kitap iyi ki Türkçe yazılmış diye düşündüm, yoksa bu güzelim cümleler belki de çeviride telef olup gidecekti.
Çerçeve öykü tekniğı ile yazılmış bir eser. Yazarın kalemi güçlü olmakla birlikte , anlatının detaylarında fazla boğulup ana hikayeyi kenara atmış . Başlarda güzel giderken sonlara doğru sıkıcı olmaya başlıyor. Bazı yerlerde bütünle ilgili olmayan gereksiz anlatımlar.var. Daha kompakt bir anlatımla okuma zevkini arttırabilirmiş