Reşad Ekrem Koçu, ilk kez 1947’de yayımlanan bu kitabında, 16. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar İstanbul meyhanelerini ve meyhane köçeklerini –kendi deyişiyle– “kalem diline veriyor.” Vezir Hanı’ndan Saraç Hanı’na gedikli meyhaneler, fesli Türklerin giremediği Eftalipos, koltuk meyhaneleri, ayaklı meyhaneler ve ilk birahaneler... Ahmed Rasim, Çaylak Tevfik ve Ahmed Midhat Efendi’den meyhane tasvirleri... Gedikli meyhanelerde oynatılan, uğurlarına kavgalar edilen, kan dökülen köçekler. Renkli ve canlı bir gündelik yaşam tarihi… “Uzun yıllar öncesine dönüyorum ve Murat Reis’in Oğlu’nu okumaya başlıyorum. Büyük bir hayranlıkla okuduğum bu roman uçsuz bucaksız denizlerden geçip giderek bana Osmanlı tarihini sevdiriyor. Yazarı Reşad Ekrem Koçu, Osmanlı tarihini ‘bugünde yaşatan’ mucizevi, görkemli bir yazar! Reşad Ekrem’in eşsiz eseriyle dostluğum artık hep sürecek, herhalde ölünceye kadar…” —Selim İleri
Reşat Ekrem Koçu (1905-1975) is a Turkish historian and writer mostly known for his work "İstanbul Ansiklopedisi".He was born in İstanbul. After completing his high school education in Koçu Bursa Erkek Lisesi, he studied history at İstanbul University, where he later on functioned as a researcher. After 1933, he assumed duties teaching history at Kuleli, Pertevniyal and Vefa high schools. He also published various poems, stories and novels during his teaching years. Orhan Pamuk acknowledges this literary person as a source of his inspirations during childhood years, devoting a whole section to Koçu in his work Istanbul: Memories of a City.His best known work is the "İstanbul Ansiklopedisi"; an encyclopedia where he describes the city of İstanbul in many different aspects, often resorting to stories related to Ottoman times. He could not complete this work though, being interrupted due to financial problems at 11th volume.
His other works include "Forsa Halil" (1962), "Patrona Halil" (1967), "Erkek Kızlar" (1962), "Haşmetli Yosmalar" (1962), "Türk Giyim, Kuşam ve Süsleme Sözlüğü" (1967), "Osmanlı Padişahları" (1960) and "Eski İstanbul’da Meyhaneler ve Meyhane Köçekleri" (1947).
Reşad Ekrem Koçu'nun tarihi konuları hikaye anlatır gibi aktarması en güçlü tarafı bence.. kullandığı dil gayet anlaşılır ve okuma keyfi veriyor.. kitapta 16-20.yy döneminin meyhaneleri, meyhane kültürü, ön plana çıkan karakterler ve hikayeler anlatılırken yer yer konuyu destekleyen gazel ve manzumelere de yer verilmiş. yayınevi osmanlıca bilmeyenleri düşünerek bu gazel ve manzumelerin günümüz türkçesiyle çevirisini de basıma ekleseydi eksiksiz bir kitap olurdu..
Resad Ekrem Kocu bende yeri farkli tarihcilerdendir. Gerek anlatim uslubu, gerek akici diliyle size tarihi ve eski degerleri sevdirerek ögretir.
Bu kitapta da durum degismedim Sadece eski Istanbul Meyhanelerini ve Ķöceklerin yasamini degil, icki adabini o yillarin yasayisini, kulturunu su icercesine kana kana okudum
Kullanılan eski kelimeler sebebiyle bazen anlaşılması güç olsa da, eski İstanbul ve meyhaneleri hakkında güzel bir derleme. Biraz zaman ayırıp sözlük kullanınca okumak çok daha zevkli bir hale geliyor.
Osmanlı dönemi hayatının empoze edildiği gibi günümüzde kabul gören islam yorumunun bir ideali olmadığı gayet açık. İllegal çalışan meyhaneler, erkek kılığına girip dans eden kadınlar, içki yasağına aldırmayanlar, makyaj yapması istenen erkek garsonlar, aşık olunup kendisine kıtalar yazılan köçekler, hamamdan kaçırılmaya çalışılan kadınlar, esrar kullanımı, vs.
“Aferinler şarab-ı gül renge, Lanet olsun bozaya ve benge!”
Turkiye neden bir korfez ulkesi gibi olmaz: II. Selim Hukmu, Hicri 983 (Miladi 1575) "İstanbul kadısına hüküm ki, Langa'daki mahallelerin Müslüman halkı, mahallelerinde oturan gayrimüslimlerin evlerini meyhane haline koyduklarından, sarhoşların hamama giden kadınlara sataştıklarından, akşam ve yatsı namazına giden Müslümanlara küfrettiklerinden ve bu yüzden nice defa kanlı vakalar olduğundan, meyhanelerden çıkan fasiklerin avretler hamamına girip hatunlara tasalult ettiklerinden, hatta bir defa bir sarhoşun bir kadını hamamın yıkanma yerinde halvette yakaladığından ve çıplak kadının sarhoşun elinden cemaati kesire ile ve güçlükle kurtarıldığından, Safer adında bir müezzin mescide giderken cebren meyhaneye sokulup üzerine şarap döküldüğünden bahisle şikayette bulundular. Buyurdum ki, bundan böyle İslam mahalleleri civarında, mescitler civarında ve hamamlara giden yollar üzerine meyhane bulunmayacaktır, bulunanlar derhal kaldırılacaktır..."
rakının nasıl içildiğini bilenlerin devri, aslında kadın olan zenneler, güzelliğiyle nam salmış oğlanlar, meyhaneciler, müdavimler, yeniçeriler, külhanbeyleri... argosuz ihsan oktay anar kitabı okur gibi.
Koçu'nun diğer eserlerini okuyanlar için biraz tek düze gelebilir ancak Can İbo Şah'ın hikayesi için bile okumaya değer. Zira Koçu her zamanki gibi gerçek hikayeleri tarihin diplerinden çıkarıp kenarda köşede kalmış gerçek yaşam öykülerini okuyucusuna sunmaya bu kitapta da devam etmiş.
1800'lu yillarda Istanbul'daki meyhaneler ve meyhane kocekleri hakkinda yazilmis bir donem kitabi. Ilginc kisilikler ve bilgiler var. Beni tek zorlayan ve eksik buldugum kisim, kitabin sonunda bir sozlukce olsa da, yazilan manzumelerdeki agir eski Turkceyi anlamak icin yeterli olmamasiydi. Bunlarin gunumuz Turkcesine cevirileri de eklense en azindan okuyucu manzumeleri de anlardi. O kisimlar benim acimdan kayip oldu.
Gündelik yaşam kesitleriyle bir dönemi anlatıyor Reşad Ekrem Koçu. Akıcı ve anlaşılabilir bir dili var. Bazı yerlede tekrara düşse de tarihe ilgisi olanlar içşn keyifli bir okuma.
İstanbul tarihinin çok farklı bir noktasını yakalayan Reşad Ekrem Koçu, anlattığı farklı hikayeler ile okuyucuyu diri tutmakla beraber, kitabın kendi içerisindeki akışı konusunda aynı başarıyı gösteremiyor.
Eserin dağınık bölümleri ve özellikle tarihsel bir sıralama gütmemesi her ne kadar yazar tercihi olsa da okuyucu açısından kafa karışıklığına neden olabiliyor.
Yine de yazarın elindeki bilgiler ve araştırmaları ışığında oldukça kıymetli bilgiler de ediniyoruz.