Devletin zirvesindeki köşkte genç bir komiser öldürüldü. Cesedin elindeki listeyi çekip aldı katil. İktidarın, gücün karanlık dehlizlerinde cinayetin en önemli deliliyle izini kaybettirdi.
Politik hesapların piyonu olmuş, mesleğine ihanet etmiş bir polis katilin peşinde. Zavallı ruhunu gizleyen çelik zırhının içinde devletin bütün hücrelerine sızmış çetelere meydan okuyor.
Güvenebileceği kimse yok ve kendisi namlunun ucunda. Katiller devletin her yerine çöreklenmişse, nasıl ulaşabilir gerçeğe?
Timur Soykan'dan, Türkiye'nin güncel siyasi hayatıyla yoğrulmuş, devlet kademelerinde dönen politik hesapları ve MİT, Cemaat, İktidar arasındaki güç ilişkilerini gün yüzüne çıkaran sürükleyici bir polisiye.
Geçtiğimiz günlerde Timur Soykan'ın yeni kitabını okudum ama Liste uzunca bir süredir aklımdaydı. Badeci Şeyh'in Sır Odası bir araştırma, Liste ise bir roman. Ama biraz kafa yorunca anlıyorum ki Badeci Şeyh'i okunur kılan bazı etmenler Liste'yi bitirmeme engel oldu.
Her şeyden önce yazının sanatsal olması gerektiğine inanıyorum. Roman yazıyorsanız insanlara birtakım bilgiler edindirme amacıyla yola çıkıp okuma kolaylığı olsun diye araştırmanızı öyküleyemezsiniz. Türk polisiyesi ve Türk siyasi yazını bu tutumdan çok çekiyor. Hakkını vermeliyim, Liste kötü bir kitap değil. Eğer çok iyi kitaplara çok gereksinim duyduğum bir dönemde olmasaydım sabırla okuyabilir ve bitirebilirdim. Bu anlamda Liste'yi bazı başka yazarların roman bile sayılamayacak kitaplarından ayırmalı. Liste, bir roman. Ama iyi bir roman da değil.
Karakterlerin derinliği yok. Kitabı ilgiyle okuyorsanız Türk siyasi ve adli yaşamına duyduğunuz ilgi dolayısıyla pek çok kişiyi zaten tanıdığınız için zaten sahip olduğunuz bir bağlamda okumanız bekleniyor. Tayyip Erdoğan kitapta, en azından okuduğum bölümlerde, büyük yer tutuyor, ama bu kitabı otuz yıl sonra okuyacak olsanız ve Tayyip Erdoğan'ı tanımıyor olsanız o karakter sizin için bir şey ifade etmez. Bu tüm kişiler için geçerli. Ana karakterin de çok bir kişiliği yok. Adamla bir bağ kurmuyoruz, kitabı kapatıp masaya koyduğumuzda 'ulan acaba bu adam ne yapacaktı' diye meraklanıp kitabı geri almak istemiyoruz elimize.
Olay örgüsü ve gizem öğeleri çok yalın. Bu kötü bir şey olmayabilirdi, eğer yazım ve karakterler kendi başlarına kitabı kaldırabilseydi. Bir cinayet var, 120 sayfa boyunca çok ağır bir biçimde o cinayetin çevresinde dolaşılıyor. Kısa süre sonra anlıyoruz ki bir istihbaratçı öldürülmüş ve öldüren de Fetullahçılar. Kitap 2016'nın baharında yayınlanmış. Eğer 15 Temmuz yaşanmasaydı ve Fetullahçılık ülkenin yönetici güçlerinden biri olsaydı bu pek çok kişi için çok vurucu bir kurgu olabilirdi. Oysa ülkenin ciddi bir bölümü bu tür şeylere zaten şaşırmadı, şaşırmıyordu. Hele ki 15 Temmuz'dan sonra kitabın büyük heyecanla işaret ettiği şeyler öyle ortalığa döküldü ki kitap boşa düşüyor. Derinlikli ve çok boyutlu bir yazınsal yapıt olmadığı için de bu alanda boşa düşünce tümden havada kalmış oluyor.
Timur Soykan belli ki işini bilen biri. Ama kitaptaki yazım yeterince güçlü değil. Roman yazdığımız zaman gazete haberi ya da makaleden daha başka türlü bir şey yazdığımızı gözden kaçırmamalıyız. Bu açıdan, deneyimli bir kalemden pek çok yazınsal acemilik çıkmış. Timur Soykan dilini ve yazımını biraz daha sivriltse çok daha iyi romanlar yazabilir diye düşünüyorum.
Bütün bunlar bir araya geldiği zaman, benim de aklımda fikrimde iş olduğu için, kitap beni kendine çekemedi. Türk polisiyesinin tüm iyi örneklere nasıl aç olduğunu bildiğimden bunun da iyi bir örnek olması umuduyla kendimi bir süre zorladım. Ama görüyorum ki bu işten ben zararlı çıkacaktım.
Liste'yi hemen hemen üçte birini okuduktan sonra üzülerek bıraktım.
This entire review has been hidden because of spoilers.