İslâm ve Batı'nın iç içe geçmiş tarihinin ana hatlarını ele alan bu çalışma, siyasî, askerî ve toplumsal ilişkilerin yanı sıra , 'ben' tasavvuru, 'öteki' algısı, zaman ve mekân tasavvuru, sembolik dil ve imgeler üzerinden inşa edilen anlamlar dünyasına eğilmeyi hedefliyor. Kitap İslâm ve Batı toplumlarının etkileşim içinde olan ve tedâhül eden tarihlerinin dün ve bugün ifade ettiği anlamları ortaya koymak için tarihten felsefeye, teolojiden sanata uzanan disiplinler arası bir yaklaşımı esas alıyor. Her 'ben' iddiası bir 'öteki'nin varlığını tazammun ederken, her 'öteki' vurgusu da bir 'ben' tasavvuru inşasını zorunlu kılar. Fakat modern dikotomilerin tersine, bu ayrımı mutlaklaştırarak sonsuz ve sınırsız düşmanlar üretmek gerekmiyor. 'Öteki' üzerinden verilen hükümler, aynı zamanda 'ben' ile, 'biz' ile ilgili tanımlamaların da bir aynasıdır. Bu kitap, İslâm ve Batı ilişkilerini tahlil ederken, arka planda yatan ben-öteki diyalektiğinin izdüşümlerini takip etmeyi amaçlıyor. Geleneksel diyalektikte, "İsteseydim sizi tek bir millet yapardım…" ilâhî fermanının karşıt anlamını yakalama gereği olarak 'öteki' ile beraber var olmanın yolları aranırdı. 'Öteki' denilen şey ezilip yok edilecek bir şey değil, ancak kendisi ile yarışılacak bir şeydi. "Âdem'in çocukları birbirinin uzvu gibidir" diyen Sa'dî ve "Varlığı bilmeden kendini bilemezsin. Ve varlığı bilmek Tanrı'nın kendi eseriyle cilveleşmesinin yollarını bilmekse, o zaman 'ben' idrâki bizi varlığa, varlık bizi Tanrı'ya, Tanrı da bizi tekrar 'ben'e geri getirir. Kendine geri dönen 'ben' de artık sıradan bir ben değildir. Zira o, 'büyük varlık dairesini' kat ederek kendine geri dönmüş bir öznedir" diyen Molla Sadra gibi bilgelerden aldığı ilhamla Doç. Dr. Kalın, geleneksel ontolojinin karşısında yer alan modern zamanların hakim ötekileştirme eylemini sorgulamaktadır. Değerli kardeşim İbrahim Kalın'ın modern ötekileştirmenin aynı zamanda yok etme haline gelmesi sürecini, özellikle Müslümanın ötekileştirilmesi eylemi üzerinden okuyan bu mühim çalışmasını herkese tavsiye ederim. -Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç-
"Ne Doğu, Doğu'dur artık; ne Batı, Batı. Bu ikisi artık birleşebilir! Kipling ve Peyami Safa'nın muhayyilesindeki Doğu-Batı'yı hâlâ merak edenler varsa, İbrahim Kalın'ı okusunlar: akıcı ve düşündürücü bir eser." -Mustafa Özel, İstanbul Şehir Üniversitesi- (Tanıtım Bülteninden)
《'Öteki' ile ilişki özünde dışlayıcı, düşmanlaştırıcı, yıkıcı ve yok edici bir ilişki olmak zorunda değildir. Tersine, 'öteki', 'biz'i/beni zenginleştirir; kendimizi başka aynalardan görmemize imkân sağlar(...) Montaigne, "ötekilerden söz ettiğim ölçüde aslında hep kendimden söz ediyorum" der. 》
《'Öteki'yle barış içinde olabilmekse, kendimizle barışık olmamıza bağlı. Kendisiyle barışık bir 'ben', aynı zamanda kendisinin üstündeki aşkın gerçekliği tanıyan ve içselleştiren bir akılla hayat bulabilir. Kendimiz kalarak evrensel değerlerlere sahip çıktığımız gün, yerel olanla evrensel olan arasındaki gerilimi de aşabiliriz.》
《Millilik adına güneşin evrenselliğini yok saymak, evrensellik adına güneşin aydınlattığı toprağı, ovayı,dağı, denizi yok saymak ya da marjinelleştirmek, Türkiye'nin zihinsel travmalarının sebeplerinden biridir. Oysa biz Türkçe olarak "iki kere iki dört eder" dediğimizde lafız olarak milli, mânâ olarak evrensel bir hakikati ifade etmiş oluruz. (...)Türk modernleşmesinin çoğunlukla yaptığı gibi başkalarının lafzını evrensel hakikatler diye kabul ettiğimizde, kendi lafzımızdan da iştirak ettiğimiz küllî manadan da kopmuş oluruz.》
"Zira tarihi, geçmişte yaşanmış olayları öğrenmek için değil, bugünümüzü anlamlandırmak ve geleceğimize şekil vermek için okuruz. İslâm ve Batı toplumlarının 'ben' tasavvuru ve 'öteki' algısı, geçmişten geleceğe uzanan bu süreçlerin merkezinde yer almaktadır."
İşte tam da bu sebeple ehemmiyeti haiz bir eser. Müthiş bir kaynakçayı, kimi zaman keyifli kimi zaman ise acıklı pek çok enteresan detayı da içinde barındırıyor. Her anlamda gündemle ilgilenen herkesin kütüphanesinde bulunması gereken bir başyapıt.
tarih boyunca islam ve hristiyanlık dininin etkileşimlerini bu dinlere mensup insanların, devletlerin birbirleriyle olan birliktelikleri çatışmaları çok güzel bir şekilde aktarılmış. özellikle ispanyada yaşayan müslümanların yaşadığı dramları okurken oldukça etkilendim. öğrenince fazlasıyla şaşırdığım insanın ufkunu açan birsürü konu oldu. mutlaka okunmalı.
In this historical overview Kalin adeptly navigates the intricate relationship between East and West, presenting a balanced portrayal of Islamic civilization and European Christianity. One of the book's strengths lies in its thorough examination of historical events and philosophical exchanges that shaped these civilizations, highlighting the interplay between Islamic philosophy and European thought.
By delving into the impact of Islamic philosophy on European thinkers and addressing Eurocentrism, the author sheds light on the complexity of cultural exchanges during that period. The discussion of figures like Thomas Aquinas and their views on Islamic scholars adds depth to the narrative, revealing the nuances of cross-cultural interactions.
Moreover, the book offers a comprehensive analysis of the Crusades and their aftermath, illustrating their profound effects on both European and Islamic societies. The portrayal of Andalusia's golden age provides valuable insights into a significant era of cultural flourishing and exchange.
However, while the author critiques the Ottoman Empire for its perceived shortcomings in adopting European advancements, there is a notable absence of discussion on contemporary issues such as Islamophobia, gender prejudices, and the Israeli-Palestinian conflict. These topics, though outside the book's primary focus, are essential aspects of the ongoing dialogue between East and West.
Overall, Kalin provides a compelling examination of East-West dynamics, offering readers a nuanced understanding of the historical forces that have shaped these civilizations. While certain topics could have been explored in greater detail, the book remains a valuable resource for anyone interested in the complexities of cultural exchange and historical development.
İbrahim Kalın'ı daha önceden tanımadığım için siyasi-yüzeysellik içeren bir kitap olabileceğini düşünüyordum. Bu kitabı okumakta kararsız kaldığımda İlber Ortaylı'nın yazdığı tanıtım yazısına bakarak okumaya karar verdim.
Kitabı okudukça, medenileştirme olgusu etrafında şekillenen oryantalizm (orient-alism) eleştirisinin yanı sıra, oryantalistlere cevap verme tepkiselliğinin, oksidentalizm (occident-alism) tehlikesine dönüşebileceğine dair uyarı aslında bu eserdeki derinliği teşkil eden en önemli noktaydı.
İbrahim Kalın'ın gösterdiği reçete, doğu merkezli bir dünya, batı merkezli bir dünya ya da avrupa merkezli bir dünya ve anlayış sistemi yerine, herkesin kendi olarak var olduğu, bir merkez varsayımından kurtulmuş bir dünya.
Herkesin kendi olarak var olması esprisi, kitabın ikinci derinlikli noktasıydı. Yukarıdaki cümlemi, "her ülke", "her kültür", "her medeniyet" ya da daha farklı bir vasıfla vasıflandırmam mümkündü. Kitap bu kavramlar arasındaki farkları da örnekleriyle açıklıyor.
Tüm bu kavramların dayandığı yer, (bireyci olmayan) bireysel bir hakikate, öznel bir hakikate dayanıyor. Bu hakikat belki de tüm düşünce tarihimizin özeti.
Ben bu hakikati şöyle işaret etmeyi tercih ederim;
Kendi gibi varsaymak ve kendi gibi bilmek keyfiyeti
Ötekini, kendi gibi varsayan medeniyetler, ötekinde kendi ters-yüzünü görüyor, bu şekilde yorumluyor.
Ötekini, kendi gibi (hem kendisi gibi, hem de ötekini kendisi gibi) bilen bir medeniyet, birleştirme ve birlikte yaşama tecrübesi inşa edebiliyor.
Kendimize soracağımız soru şudur; Ötekini kendimiz gibi bileceğimiz (bu sayede oryantalizm ya da oksidentalizm tuzağından kaçabilen) bir medeniyete var mıyız?
Bunun da cevabı bireysel hakikatte, bireysel ve öznel olanda.
Bir konu üzerinde okuma yapmaya niyetlendiğinizde en önemli adımlardan bir tanesi başlangıç kitabını belirlemektir. Başlangıç kitabı seçimi önemlidir çünkü o kitap gerekli özet bilgileri size vermeli ve sizi diğer detaylı, güvenilir kaynaklara yönlendirmelidir.
Şu anda Cumhurbaşkanlığı Sözcülüğü görevini de yürüten Doç. Dr. İbrahim Kalın’ın kaleme aldığı “Ben, Öteki ve Ötesi” adlı eser İslâm - Batı ilişkilerini öğrenmek için yukarıda saydığımız özellikleri tam olarak sağlayan bir kitap. Kitabın alt başlığı da bunun bir göstergesi: “İslâm - Batı İlişkileri Tarihine Giriş”
İslam ve Batı tarihi deyince aklınıza gelebilecek tüm konular kitapta ele alınmış. Birçok alt konu içeren ana başlıklardan bazıları şu şekilde: Batı’nın ve özelde Avrupa’nın Tarihi, Batı Medeniyetinin Kökleri, İslâm Medeniyeti, İslâm ve Hristiyanlık arasındaki teolojik meydan okuma, Haçlı Seferleri, Ortacağ Avrupası, Endülüs, Avrupa ve Türkler, Rönesans, Sömürgecilik, Oryantalizm, Modern Avrupa ve İslâm, Yahudi Sorunu, İslamofobi.
Başta söylediğimiz gibi Doğu - Batı Muhasebesi için kılavuz olarak okunabilecek bir eser “Ben, Öteki ve Ötesi” kitabı. Kitabın sonunda yirmi yedi sayfayı bulan kaynakça bölümü bunun diğer bir göstergesi. Hacimli bir kitap olan ve İnsan Yayınlarından çıkan bu eser yirminci baskısına ulaşmış durumda.
İslâm ve Batı'nın iç içe geçmiş tarihinin ana hatlarını tasvir ederken, bu iki dünyayı ayrı ayrı değil, birbirleriyle olan ilişki ve etkileşimleri açısından ele alınmış. Yaklaşık on üç asır geriye giden bu uzun tarihi anlamak için 'ben tasavvuru, öteki algısı, zaman ve mekân tasavvuru, sembolik dil, imgeler ve siyasi terminolojiler üzerinde durarak, onların inşa ettiği anlam dünyalarına nüfuz etmeye çalışılmış. Kendimiz ve başkaları hakkında ne tür kimlik ve benlik tanımlamaları yaptığımıza biraz daha yakından bakmaya çalışılmış.
Batı'nın İslâm algısındaki sorunlu yönleri tartışılırken, İslâm dünyasındaki Batı tasavvurunun problemli yönlerine de temas edilmiş. Kitabın ana tezlerinden biri de bu. İslâm ve Batı toplumları barışçıl ve adil yaşam formülleri üzerinde düşünürken, birbirlerini ne kadar tanıdıklarının muhasebesini yapmak zorundalar. Öteki algısı, bir kişinin ve toplumun 'ben' tasavvuruna sıkı sıkıya bağlıdır. Batı'nın İslâm algısı, sadece onun bir başka medeniyet hakkında oluşturduğu birtakım gerçek dışı ya da hayali imgeler bürününü ifade etmez. Bunlar aynı zamanda Batı'nın nasıl bir ben' tasavvuruna ve 'ben' bilincine sahip olduğunu da gösterir. Ötekine bakarken, aslın da aynada kendimize bakarız. Kitapta; İslâm ve Batı ilişkilerini ele alırken, arka planda yatan bu ben-öteki diyalektiğinin izdüşümleri incelenmeye çalışılmış.
Batının İslamı tehdit olarak görmesinin kökenleri ve bu algının günümüze yansımaları anlatılıyor kitapta. İçinde ciddi bir Doğu ve Batı eleştirisi var. Tabii daha çok Batı. En doğru tespit şu gibi geldi bana. Bugün Batı kendi kültüründen doğan sorunları görmek yerine İslamı ötekileştirerek sorunlarını görmezden geliyor. Kendi ürünü olan demokrasiye kimin sahip olup olamayacağına kendinin karar verebileceğini düşünüyor. Kendi siyasi ve ekonomik açmazlarını, kaybettiği ivmeyi konuşmak yerine halkını barbarlarla! korkutuyor. Barbarlar geliyor. Daha önemli ne olabilir?
Neyi bekliyoruz böyle toplanmış pazar yerine? Bugün barbarlar geliyormuş buraya. Neden hiç kıpırtı yok senatoda? Senatörler neden yasa yapmadan oturuyorlar?
Çünkü barbarlar geliyormuş bugün. Senatörler neden yasa yapsınlar? Barbarlar geldi mi bir kez, yasaları onlar yapacaklar.
Ünlü konuşmacılarımız nerede peki, Neden her zamanki gibi söylev çekmiyorlar? Çünkü barbarlar geliyormuş bugün, Onlar pek aldırmazlarmış güzel sözlere.
Neden bu beklenmedik şaşkınlık, bu kargaşa? (Nasıl da asıldı yüzü herkesin!) Neden böyle hızla boşalıyor sokaklarla alanlar, Neden herkes dalgın dönüyor evine?
Çünkü hava karardı, barbarlar gelmedi. Ve sınır boyundan dönen habercilere göre, Barbarlar diye kimseler yokmuş artık.
Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan? Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza.
كتاب جميل قرات بالعربية يتحدث عن العلاقات ممتدة مابين الاسلام والمجتمعات الغربية علي مدى طويل من زمان، ويسلط الضوء علي جوانب مختلفة من هذا التاريخ ليس فقط في الدراسة التاريخ والغربي بل كتاب ركز علي الازمنة التي شهدت بين الاسلام والغرب ووضع نتائج ونقاط بين الاسلام والغرب المتشابك والمترابط بين امس واليوم. هدف الثاني من هذا كتاب هو فهم الخلافات وتوترات بين طرفين.