Günümüz siyasi polisiye edebiyatının cesur ve gerçekçi yazarı Wolfgang Schorlau’dan yine sarsıcı bir “derin devlet” romanı.
Hikâye tamamen gerçek bir olaya dayanıyor: 1980’de, Münih’te, geleneksel Ekim Festivali’nde, kalabalığın ortasında bir bomba patlamış, 13 kişi ölmüş, iki yüzden fazlası yaralanmıştı. Saldırıyı düzenleyen bir neonazi idi. Resmî soruşturma, bunun “münferit” bir terör eylemi olduğu hükmüne vardı. Acaba öyle miydi?
Schorlau’nun emekli polis özel dedektifi Dengler, yıllar sonra, bu vakanın peşine düşüyor. Her zamanki ahbaplarının (bir yıldız falı yazarı meselâ), eski meslektaşlarından bazı namuslu polislerin ve namuslu bir iki politikacının yardımıyla…
Soğuk Savaş politikasının dehlizlerindeki entrikalar, derin devlet, neonaziler…
“Schorlau, sadece kahramanı Georg Dengler’i değil, okurunu da korku ve dehşete düşüren varsayımlar ve yapılarla uğraşıyor.” Stuttgarter Nachrıchten
Wolfgang Schorlau (b. March 1951) is a German writer and author of political crime novels in which he combines criticism of social and political conditions and background research with exciting narrative elements. Several novels have been made into films. Schorlau lives as a freelance writer in Stuttgart.
Özel detektif Dengler’in beşinci macerası. Bu kez gizli servisler ile yaptıkları ve yapabileceklerinin sınırlarının ana ekseni oluşturduğu bir macera. Yazarın, gerçek olaylara ve kısmen belgelere dayanan eserleri çok etkileyici, çarpıcı.
Tanıdık karakterler ve atmosfer, sıcak bir devamlılık hissi veriyor.
‘Hep lüks bir restoranda yemek yiyoruz. Sonra bir gün bu restoranın mutfağını bir tesadüf neticesinde görme imkanı bulduğumuzda, mutfakta insan eti pişirildiğini görüyoruz.’ (Sf; 257)
Sarsıcı bir konu ve başarılı bir kurgu. Ancak hikayede bazı tutarsızlıklar ve önceki kitaplardaki betimlemelerle çelişen cümleler var. Çeviri çok başarılı. Fakat şaşırtıcı bir şekilde, diğer kitaplarda bulunmayan ölçüde Türkçe hataları var.
Kitabın son bölümünde Türkiye’yi bulmak sürpriz oldu.
*1980 yılında Ağustos'ta Bologna'da, Eylül'de Münih'deki iki patlamada onlarca kişi ölmüş, yüzlercesi yaralanmış (Aynı yıl TR: 12 Eylül). Bologna'dakinin ardından savcı Felice Casson (sonra senatör), NATO idaresindeki Gladio'yu ve solu durdurmak adına yaptığı dehşet eylemlerini ortaya çıkarırken, Münih'teki olay tek kişi eylemi denilerek kapatılıp unutturulmuş. Yazar, bir polisin 30 yıl sonra verdiği belgelere dayanarak olayı deşifre etmek üzere bu kitabı yazmış.
-Bir siyasetçi olarak dolap beygiri gibiydi, pahalı seyahatler yapan, kaliteli giyinerek toplantılara katılan, dolgun maaşlı, özel hayatı olmayan, eline verilen metinleri muhtelif yerlerde okuyan bir dolap beygiri. Rota ise hep belirlenmişti. Mutfakta İNSAN ETİ pişirildiğini görmüştü.
-Şiddet olayları tezgâhlayan gizli güçler, kendileri gibi olmayan her şeyi mahvetmek isteyen canavarlar; sıradanlıklarıyla korkutucu olan bu kişiler kendilerini kurtarıcı olarak gördükleri için sürekli zor günlere ihtiyaç duyarlar.
-Operasyonların hedefi gençliği olası bir radikal sol enfeksiyondan korumaktı; bunun için kullanılacak kişiler ise hayal kırıklığına uğramış, itaat edebilen ve parayla satın alınabilen gençlerden seçilip, onlara altında organize olabilecekleri bir çatı (Neonaziler) sunuluyordu. Bu çatıların içinde devlet istihbaratından kişiler eğitimler veriyor, silah teminini ve eylem planlarını sağlıyorlardı.
Münih patlaması da istihbarat örgütlerinin yer aldığı ve NATO'nun bir generaller komitesi tarafından yönetilen bir plandı. Dönemin örtbas edilen istihbarat ve soruşturma bilgileri, eski Doğu Almanya istihbarat teşkilatı olan STASİ'nin yok edilmesi unutulmuş arşivlerinden sağlanmıştır.
-Zaten olaylardan çok sonraları ele geçirilen Amerikan Generalleri tarafından imzalanarak resmileştirilmiş FIELD MANUEL 30-31 belgesi, CIA'ye tüm ülkelere ve hükümetlerine karşı, gerek duyulması halinde, içeriden sağlanan desteklerle her türlü, şiddet dahil, eylemi ve planı yapma direktiflerini göstermektedir (Bkz: Google-pdf).
-Finans balonlarıyla patlayan 2008 krizinin ardından sanki muktedirler, işi nereye kadar götürebileceklerini ya da dev boyutlu bir deneyde toplumların daha nereye kadar adaletsizleri kaldırabileceklerini test ediyor gibiydiler. Bütün dünya şirazesinden çıkıyordu giderek.
-Tecrübelerimiz bize olası bir isyanda liderlerin orta sınıftan çıkacağını gösterdi (İstihbarat Şefi).
-En tehlikeli polis tipi dürüst ve vicdanıyla davrananlardır, vebadan farkları yoktur, kötü örnek olurlar, bu tipleri yönetemezsin, dürüst olacağına rüşvetçi olsunlar daha iyi (İstihbarat Şefi).
Sisteme meydan okuyan, boyundan büyük islere kalkisan, küskün ve asi polislerin almanya subesine hosgeldiniz. Wolfgang Schorlau ülkesi almanyada siyasi polisiyenin önde gelen ismi. Siyasi polisiye konusunda iyi bir kitap diyebilirim ama ozellikle siyaset kisminda, polisiye konusunda degil. Bariz sekilde yazarin derdi de o degil. Adamin cok net bir gündemi ve mesaji var, 200 küsür sayfada oldukca tempolu sekilde bunu aktariyor. Akici polisiye severim ama ince bir anlatim ve ayrintili bir cozum orgusu bekleyenler aradigini bulamayabilir, mesela ben :)
Gündem ise gizli servislerin asiri sagci örgütleri pis islerinde kullanmalari. Neden? Cunku bu asiri sagci örgütler hiyerarsik yapilari ve zekalari(!) itibariyle yonetilmeye ve yonlendirmeye cok musaitlermis :) Bu olayin bir kisminin bile gercek olmasi toplum icin buyuk bir sok ve tehlike tabii ki. Schorlau bunu 1980 Münih Oktoberfest patlamasi üzerinden anlatiyor. Patlamada 13 kisi hayatini kaybetmis. Almanyanin en büyük terör olaylarindan biri bireysel eylem olarak degerlendirilmis ve kapatilmis. Olayin tekrar arastirilmasini isteyenler 2014'e kadar reddedilmis. 2014'de dava acilmis ve baska kisi ve örgütlerle iliski bulunamadi gerekcesiyle bir daha kapatilmis. Roman da tam olarak bu yeniden sorusturmayi kurguluyor. Tarihi olaylarin cogu gercek, karakterler kurgu. Yazarin iddiasina göre kaynaklari arasinda gerceklerin aciga cikmasini isteyen polisler de varmis. Hatta bir polisten aldigi gercek bir evrak üzerine bu romani kurmus.
Komplo teorilerini bir bağlama oturtunca, komplo teorisinin kendisi bağlamdan çıkıyor. Tuhaf bir önerme gibi geldi size değil mi? Ama öyle. Yani en azından Wolfgang Schorlau yapınca öyle oluyor. 2009 tarihli Münih Komplosu, Schorlau'un -bence - başyapıtı. 1980'de Münih'teki Oktoberfest'e düzenlenen terör saldırısının (gerçek bir olay) 2000'li yıllarda yeniden soruşturulması (bu da gerçek bir olay) üzerine kurgulanan roman, o tarihten bugüne kadarki komplo teorilerini o kadar güzel harmanlıyor ki, ne kurgu ne gerçek, kafamız karışıyor. Müthiş bir derin devlet hikayesi Münih Komplosu. Neonaziler var, CIA var, öldürülen emekli generaller var, siyasetçiler ve tabi ki dürüst bir polis var. 5 üzerinden 😎😎😎😎😎
Schorlau'nun kahramanı Dengler sayesinde kitaplarında kurgusal polisiyeler yerine gerçek olayları çözmeye çabalaması kimi polis çeşitli dostlar edinmesini sağlamış. Münih Komplosu da bu "dostlar"dan edindiği bazı belgeler sayesinde yazılmış bir roman. Yazara 1980 yılında Münih'te Oktoberfest'te patlayan bir Gladio bombası soruşturmasının belgelerini getirip vermiş bu iyi polisler. O da bu güzel romanı yazmış.
Kitabın bence tek eksiği, kurgusunun okurlara Dengler'in Gladio üzerinde iz sürmesini gösterirken bir anda fikir değiştirmesi ve suçun ABD, CIA, Derin Devlet yerine kötü Alman polisler/gizli servis ajanları üzerine yıkması.
şahane bir kitap. ABD'nin Almanya'da dahi, Alman otoriteleriyle kol kola neler karıştırdığını, toplumsal muhalefeti gayrı meşru ilan etmek adına nasıl suçlar işlediğini, kurguyla gerçek arasında bir yerde okuyorsunuz. İşine ve ülkesine bağlı dedektif karakteri, özlenen memur imajını da (bu özellikleri nedeniyle memur kalamaması detayıyla birlikte) yeniden anımsattı. Serinin diğer kitaplarını da okuyacağım.
Ich war vor einigen Monaten ganz zufällig auf der Theresienwiese und habe mir das Denkmal für das Attentat angeschaut. Ich fand es sehr spannend und daher war ich auch an diesem Buch interessiert. Das Buch ist auf jeden Fall interessant, es hat mich aber jetzt nicht völlig gefesselt.
2021’de ilk okumaya başladığımda olay örgüsünü anlayamadığından yarıda bırakmıştım. Bu kez yeniden başladım ve detayları kaçırmamak için bir çırpıda bitirmek istedim. Güzeldi, sonlara doğru bu gerçek olabilir mi ya yok artık diye diye okudum ama ben bu derin devlet işlerini çok anlamıyorum galiba ya da bunlar gerçekse bizim inandığımız, doğru bildiklerimiz ne diye düşünürken insan çıldırır gibi düşünüyorum sanırım.
Δεν εχει λογοτεχνικες αξιωσεις αλλά ειναι ελκυστικο λόγω της πολιτικης αποψης και των πολλών αποκαλύψεων ή και υπενθυμίσεων ως προς τον ρολο της ακροδεξιας στην Ευρωπη, και οχι μονο. Νομιζω οτι πρεπει να διαβαστει απο ολους
Güzel bir Alman polisiyesi okumak istersiniz bence. İstihbarat, polis, NATO, Gladio derken kitapta kısaca Türkiye de geçiyor. Daha doğrusu Trabzon geçiyor. Yani, böyle konular Bayburt'a bağlanacak değildi.
Worum geht es? Der neue Chef des BKA bittet Georg Dengler sich die Unterlagen des Attentates auf das Münchner Oktoberfest im Jahre 1980 anzusehen. Schon bald findet er Ungereimtheiten. Hinweise darauf, dass die Einzeltäterthese durchgedrückt wurde, obwohl gegenteilige Zeugenaussagen vorliegen. Auch die Asservate scheinen nicht genau geprüft worden zu sein. Die alte Geschichte stellt sich als sehr gefährlich für Dengler heraus, denn die Mächte, die damals die Ermittlung vertuscht haben, sind auch heute noch daran interessiert, hier den Deckel drauf zu halten.
Einer wie der andere? Der Dengler ist halt wie er ist: erst fragt er sich, ob er den Fall überhaupt annehmen soll, aber eigentlich hat der Fall ihn da schon längst gepackt. Und wenn er sich darin verbissen hat, dann lässt er eben nicht mehr los. Ob Staatsministerien, Geheimdienste oder sonstige Organisationen damit einverstanden sind oder nicht.
Opfer, Tat und Täter 13 Tote, 200 Verletzte – beim Attentat. Jetzt, 20 Jahre später, kommen noch einige dazu. Ein Täter wird vorgeschoben, doch die Strippenzieher sitzen ganz woanders.
Themen Es geht um das Attentat auf das Münchner Oktoberfest 1980. Dengler arbeitet sich durch die Ermittlungsberichte, sucht damalige Zeugen, bekommt nach und nach Hinweise. Gundolf Köhler wird als Einzeltäter präsentiert, doch es wurde gemauschelt. Um die Beteiligung rechter Organisationen zu vertuschen, um den Anteil der Geheimdienste zu vertuschen, um Gemeinsamkeiten mit anderen Attentaten in Europa zu vertuschen.
Was war gut? Wie eigentlich bei jedem Dengler Krimi denke ich mir: das kann doch nicht wahr sein! Da hat der Autor doch bloß das Ausgangsstück genommen und den Rest erfunden. Bis man dann im Anschluss zum Nachwort kommt, welches Herr Schorlau immer treffend „Finden und Erfinden“ nennt. Und dann muss man entsetzt feststellen – fast gar nichts ist erfunden. Personen und Handlungsstränge, ja, aber die Hintergrundgeschichte ist bis aufs I-Tüpfelchen wahr. Und genau das macht das Spannende aus. Der Autor arbeitet vergessene, verdrängte, aus den Augen verlorene, aber brisante und heikle Themen auf und verpackt sie in einen stimmigen Kriminalfall. Eine Meisterleistung, der man die Monate an Recherche (die bestimmt da waren) nicht anmerkt.
Was war schlecht? Hmm…. Fällt mir nun nicht so viel ein, außer dass ich Olga ein wenig vermisst habe. Wie gut, dass sie nur verreist war.
FAZIT: Sehr gelungene Aufarbeitung des Oktoberfestattentats von 1980, meisterlich in einen neuen Fall für Privatdetektiv Dengler verpackt. Absolut empfehlenswert!
Несколько затянутое начало, а потом все как заверте... Отличная книга для повторения судебной и судмедэкспернтой лексики - улики, свидетели, дознания и опознания присутствуют в огромном количестве.
Ένα ανάλαφρο ανάγνωσμα λόγω του τρόπου γραφής του, που όμως πραγματεύεται ένα από τα πιο σκοτεινά γεγονότα και τις ακροδεξιές πρακτικές της σύγχρονης Ευρώπης. Σε ωθεί σε επιπλέον διάβασμα και εύρεση πληροφόρησης.
«Er war angekommen. Halbkreisförmig umschrieb eine riesige Cortenstahlplatte den Platz, an dem die graue Stele mit der Inschrift stand: ‹Zum Gedenken an die Opfer des Bombenanschlags vom 26.9.1980›. Rundherum – im Boden und in der Stahlplatte – waren splitterförmige Eisenteile eingelassen. Dengler wurde kalt bei dem Gedanken, dass sie von dem Anschlag selbst stammen könnten. Tödliche Waffen einer schrecklichen Explosion. Hätten nicht ein paar Blumen am Rand gelegen, das Mahnmal hätte einen tristen Eindruck auf ihn gemacht.»
Georg Dengler, ehemals Zielfahnder, arbeitet heute als Privatermittler. Das Bundeskriminalamt bittet ihn um Mithilfe: Er soll die Akten der damaligen Sonderkommission Theresienwiese über den Anschlag auf das Münchner Oktoberfest 1980 prüfen, schauen, ob etwas übersehen wurde, mit seinem Blick von heute, mit anderer Herangehensweise in dem Fall neue Ansatzpunkte finden. Dengler denkt, es sei ein leichter Auftrag, doch schon bald entdeckt er die ersten Widersprüche. Warum wurde in dem Abschlussbericht der Sonderkommission behauptet, es handele sich bei dem Attentäter um einen Einzelgänger, während mehrere Zeugen eine weitere Person gesehen haben? Dengler ermittelt und steht plötzlich selbst im Fadenkreuz mächtiger Interessen. Er wühlt im Dreck, wirbelt Staub auf, und plötzlich haben es mächtige Institutionen auf ihn abgesehen ...
«Wir brauchen Ihre Hilfe. Wir möchten mit Ihnen zusammenarbeiten. Wir möchten, dass Sie noch einmal den Fall des Attentats auf das Münchner Oktoberfest untersuchen.»
Gleichzeitig fühlt sich die parlamentarische Staatssekretärin Charlotte von Schmolke unter Druck. Die Wahlen stehen vor der Tür. Sie will ein eigenes Profil erstellen, um einen Ministerposten zu erlangen: Die NPD verbieten. Das war bereits in die Hose gegangen, da die halbe Partei von dem Verfassungsschutz besetzt war. Sie will wissen, inwieweit der Staat immer noch in die Partei involviert ist, ihn herausziehen, um endlich die rechte Partei verbieten zu können. Denglers Recherchen kommen ihr da zur Hilfe und es tun sich unvorstellbare Konstellationen auf; auch sie gerät unter Beschuss.
Das Bombenattentat auf dem Münchener Oktoberfest im Jahre 1980, das schwerste Attentat der bundesdeutschen Nachkriegsgeschichte. Eine Tat, die damals einem Einzeltäter aus dem rechtsradikalen Milieu der Wehrsportgruppe Hoffmann zugeschrieben wurde, was bereits in jenen Tagen erheblich in Frage gestellt wurde. Wolfgang Schorlau hat akribisch die Akten studiert und ein fiktives Szenario dazu entworfen, in dem Geheimdienste verstrickt sind. So könnte es gewesen sein. Eine Verknüpfung von NPD und Verfassungsschutz, die über das hinausgeht, was vorstellbar sein sollte. Möglich; wahrscheinlich. Der Autor schafft es wie immer, ein historisches Ereignis, das nie völlig geklärt wurde, in dem der Verfassungsschutz mit hoher Wahrscheinlichkeit verwickelt war, so darzustellen, dass man sich vorstellen kann, dass es genau so gelaufen ist. Fiktion, die glaubhaft an der Wahrheit angelegt ist. Konkurrenzgezerre zwischen Verfassungsschutz und Innenministerium, ebenso zwischen BKA und Verfassungsschutz werden hier authentisch dargestellt. In diesem Fall können Akten der Birthler-Behörde, die die Stasi-Akten verwaltet, Licht in den Fall bringen. Denn hier lagern die Akten des DDR- Geheimdienstes, die manches Wissen offenbaren, das im Westen verschleiert wurde oder streng geheim in den tiefsten Kellern gelandet ist.
«Wo Terror ist, sind die Geheimdienste nicht weit!»
Eine Mordserie an ehemaligen NATO-Generälen spielt hierin diesem Politkrimi eine Rolle. Männer, die zu viel wissen ... Hintergrund ist das sogenannte «Field Manual 30-31», welches Taktiken zur Aufstandsbekämpfung beschreibt, das die US-Regierung allerdings als Fälschung bezeichnet. Das Dokument erschien erstmals in den 1970-er Jahren in der Türkei, bevor es in anderen Ländern verbreitet wurde. Es wurde angeblich Ende der 1970-er Jahre verwendet, um die CIA in die Entführung und Ermordung des ehemaligen italienischen Premierministers Aldo Moro durch die Roten Brigaden zu verwickeln. Zuzutrauen ist es den Regierungen auf jeden Fall, ein solches Manual erstellt zu haben, es benutzt zu haben, dass es eben keine Fälschung ist. Es geht darum, durch Geheimdienste Terroranschläge auszuüben, die hinterher linken Gruppen angelastet werden sollten. Wenn man bedenkt, dass die Amerikaner nach dem Zweiten Weltkrieg ehemaligen Nazigrößen halfen, über die organisierten «Rattenwege» ins Ausland zu fliehen, teilweise von diesen militärisch beraten wurde, dann ist alles möglich. Als Feind sah man damals nicht die NSDAP, sondern jede Art von Kommunisten und Sozialisten; die Angst vor den Bolschewiken, die man auch im eigenen Land gern beseitigte, siehe z. B. Sacco und Vanzetti. Der Kalte Krieg, die ewige Angst vor den Kommunisten. Die Geheimdienste der USA haben auch genügend sozialistische Regierungen destabilisiert, Juntas unterstützt, so dass die Echtheit des «Field Manual 30-31» glaubhaft ist. Im Buch ist das Dokument am Ende in Fotokopie abgedruckt mit einer Erklärung seitens Wolfgang Schorlaus über seine historischen Belege. Ebenso bringt er die Frustration zum Ausdruck, die ihm beim Recherchieren am Ende zurücklässt.
Das Bombenattentat auf dem Münchener Oktoberfest im Jahre 1980, das nie glaubwürdig aufgeklärt wurde – wer steckt dahinter? Staatsorgane, die selbst in kriminellen Machenschaften verwickelt sind – die sie möglicherweise selbst angezettelt haben ... gut möglich, aber in diesem Fall nicht irgendeine Geschichte. Wolfgang Schorlau hat sich mal wieder ein historisches Ereignis vorgenommen, dem ein Geschmäckle anhängt. Akribische Recherche, Akteneinsicht – daraus resultierend eine fiktive Betrachtung – ein Roman, der so verdammt überzeugend herüberkommt, eine politische Parallelwelt, die wir uns nicht vorstellen wollen, die aber vorstellbar ist. Das alles als Spannungsliteratur verpackt, ein hochbrisanter Politthriller, der für Gänsehaut sorgt. Ein spannender Thriller, ein Politkrimi der Extraklasse!
Wolfgang Schorlau lebt und arbeitet als freier Autor in Stuttgart. Neben den zehn Dengler-Krimis «Die blaue Liste», «Das dunkle Schweigen», «Fremde Wasser», «Brennende Kälte», «Das München-Komplott», «Die letzte Flucht», «Am zwölften Tag», «Die schützende Hand», «Der grosse Plan» und «Kreuzberg Blues» hat er die Romane «Sommer am Bosporus» und «Rebellen» veröffentlicht – und zusammen mit Claudio Caiolo die Venedig-Krimis um Commissario Morello. 2006 wurde er mit dem Deutschen Krimipreis, 2012 und 2014 mit dem Stuttgarter Krimipreis sowie 2019 mit dem Stuttgarter Ebner-Stolz-Wirtschaftskrimipreis ausgezeichnet.
Dengler und Schorlau werden immer besser. Diesmal geht es um einen Terrorakt 1980 auf dem Oktoberfest und man stellt schon gleich erstaunt fest, dass man den schon längst vergessen hatte. Warum ? Damit geht es los in die Welt der Geheimdienste, in Terrorpolitik des Westens zu Zeiten des Kalten Krieges und man ist sprachlos und entsetzt, was das hinter den Kulissen abgelaufen ist. Es gelingt Schorlau wieder, eine Melange von echten, überprüfbaren Fakten und einer Handlung im Umfeld von Dengler in Stuttgart zu erzeugen, die sehr spannend und bewegend ist. Immer wenn man glaubt, "so jetzt hat er Grenze zur spinnerten Konspirationstheorie überschritten", kann man in seinen Materialien (verlinkt von seiner Website) nachlesen, dass vieles doch belegt oder wenigstens nahezu belegt ist. Natürlich bleibt das ganze ein Krimi. Aber, da dann auch noch der Schreibstil exquisit ist, obwohl knapp und manchmal nur mit dem "Pinsel angedeutet", man liest dieses Buch so wie ein Stueck Schokolade, dass man ganz langsam auf der Zunge zergehen laesst, um den maximalen Genuss zu erleben. Lauthals empfohlen !!
"Η Συνωμοσία του Μονάχου", λοιπόν, ένα βιβλίο που πραγματεύεται τις νεοναζιστικές οργανώσεις της Γερμανίας στην εποχή μας αλλά και πιο πριν. Αφορμή η έρευνα ενός ιδιωτικού ντετέκτιβ για την μυστήρια τρομοκρατική επίθεση στην Γιορτή της Μπίρας στο Μόναχο το 1980, εμπνευσμένη από τις έρευνες γνωστών ιστορικών αλλά και του ίδιου του συγγραφέα πάνω στην επίθεση. Το βιβλίο ανήκει στους απογόνους του νεοπολάρ, με έμφαση στοιχεία από Μανσέτ, ενώ έχει και πολλά στοιχεία από το μεσογειακό νουάρ, όπου η έρευνα περνάει και από τις κουζίνες των ηρώων, όπου μαζί με το φαγητό ανακατεύεται και η πολιτική με την κοινωνική κριτική, με αλατοπίπερο το αστυνομικό μυστήριο. Αν και του λείπει η πολλή δράση και δεν υστερεί σε διαλόγους, το βιβλίο ήταν πραγματικά δυνατό. Σκέτη απόλαυση η γραφή και με πολύ χιούμορ, δείχνοντας όμως ταυτόχρονα τον απαραίτητο σεβασμό στα συγκλονιστικά πραγματικά γεγονότα που αποτελούν το αντικείμενο της έρευνας. Αξίζει να διαβαστεί, ειδικά από όσους λατρεύουν το νεοπολάρ! Υ. Γ.: Εδώ θα συναντήσετε και την καλύτερη, ίσως, αιτιολόγηση της ύπαρξης του ναζισμού ως και σήμερα, ειδικά στην χώρα που τον γέννησε και κουβαλάει ακόμη το στίγμα του.
Almanya'da o zamana kadar gerçekleşmiş en büyük terör eyleminin toplumsal hafızadan silinmiş olması üzerine gerçeklerden yola çıkarak yazılmış bir siyasi polisiye. Gerçek belgelere dayanan kurgu olay örgüleriyle romanlaştırılmış bu roman Münih terör saldırısının devlet ile bağlantılarını gözler önüne seriyor. Kirli siyasi ilişkiler, derin devlet, istihbarat örgütü ile terör örgütlerinin içiçe geçmiş olması gibi inanması güç olan olayların (bizim gibi toplumlarda inanması çok da güç değil), son sözde belirtilen belgelerle ifşa edilmesi komplo teorilerinden yola çıkan kitaplardanfarklı bir yere koyuyor kitabı. Devletlerin en büyük terör örgütleri olduğunu yüzümüze çarpan bu romanın sürükleyici bir dili ve kurgusu var. İtalyan Gladiosu'na yapılan göndermelerin yanı sıra Hrant Dink cinayetine de değiniyor. Kitap yazıldıktan sonraki tarihlerde Türkiye'deki patlamalar, terör olayları düşünüldüğünde bu ve benzer yapıların yarattığı yıkımların artarak devam ettiğinin de acı bir göstergesi.
1980 yılı Eylülünde Münih de Federal Alman tarihinin en büyük terör saldırısı olarak nitelendirilen bir bomba patlar 13 kişi ölür 200 kişi yaralanır. Soruşturma sonucu bir neonazinin münferit eylemi olduğuna karar verilir. 2009 yılında Almanyaların birleşmesi sonrası soruşturmanın tekrar açıkması için eski polis memuru yeni dedektif Dengler den yardım istenir. Arkasındaki bürokratik güce rağmen engellerle karşılaşır. Terör olaylarında kimlerin parmağı var? Hızlı okunan gerçekçi bir Polisiye....
Beklemediğim kadar iyi bir siyasi polisiye. Schorlau tam bir kurgu ustası. Romandaki en küçük ayrıntının bile önemi var. Kurgu saat gibi işliyor. Yazar Almanya derin devletinin pisliklerini keskin bir neşter darbesiyle ortaya döküyor. Çok beğendim.
Fast, funny, and deep. The second novel with detective Dengler that I read and I have to say I really enjoyed it. Plot-wise it is quite engaging and using multiple points of view from different characters interchanging every few pages puts the reader on the edge of the seat constantly, while allowing them to view a matter spherically. The novel includes one of the most interesting, albeit terrifying, explanation of the rise of far-right and neo-Nazi movements in Europe and especially in Germany. The creepiest part is that while you read the novel you think it is fiction, but at the end you realize that the vast majority of the events described in the book are true stories. I really like the fact that Schorlau always does deep research on the main plot-topic and that the entire fictional story evolves and blend with real events.
Bottom-line: A great neo-polar novel from a really promising author. Looking for more translations.
Ps: For the Greek version kudos to the translator and the editor that did an amazing job.
Εξαιρετικό. Ο συγγραφέας επιχειρεί μια κατάδυση στο άκρως ακανθώδες θέμα της κρατικής τρομοκρατίας και του δικτύου Gladio επιχειρώντας μια αναψηλάφηση του τρομοκρατικού χτυπήματος στο Μόναχο το 1980. Η αστυνομική μυθιστορηματική πλοκή που έχει επιλέξει για τον σκοπό αυτό, αγκαλιάζει τέλεια το πολιτικό θρίλερ (το οποίο, και αυτό είναι το πιο φοβερό απ' όλα, δεν είναι καθόλου μυθιστορηματικό). Οι χαρακτήρες που πλάθει είναι ολοκληρωμένοι, οι σχέσεις μεταξύ τους έχουν βάθος και, σαν μπόνους, μας προσφέρει μια αποκαλυπτική ματιά στον τρόπο που λειτουργούν οι θεσμοί στη Γερμανία: τα σώματα ασφαλείας, οι μυστικές υπηρεσίες όπου ο ένας παρακολουθεί τον άλλον σε έναν κύκλο που ποτέ δεν κλείνει, η κυβέρνηση κλπ κλπ. Ένα άρτιο μυθιστόρημα που παρασέρνει τον αναγνώστη με την δύναμη της αλήθειας του.
Το βιβλίο πραγματεύεται το τρομοκρατικό χτύπημα στη Γιορτή Μπύρας το 1980, μέσα από τη ματιά του μυθιστορηματικού ντετέκτιβ Ντένγκλερ, που καλείται να ξαναανοίξει την υπόθεση. Ο συγγραφέας καταπιάνεται με ένα τολμηρό θέμα, αυτό των πολύνεκρων τρομοκρατικών επιθέσεων που σχεδιάστηκαν και εκτελέστηκαν αποδεδειγμένα από μυστικές υπηρεσίες της Ευρώπης τη δεκαετία του '80, προκειμένου να επιτευχθεί μεταστροφή του πολιτικού κλίματος. Όποιος ενδιαφέρεται για βαθυστόχαστες λογοτεχνικές περιγραφές, ας αναζητήσει άλλο ανάγνωσμα. Αυτό που επιτυγχάνει αυτό το βιβλίο είναι κατά τη γνώμη μου σημαντικότερο. Παρακαλώ μεταφράστε όλα τα βιβλία του Schorlau!
Bu kitap polisiye konulu olması sebebiyle benim sevdiğim bir tür kitap olması gerekir normalde. Fakat tam tarif edemesem de beni tam olarak içine alamadı. Sürekli başka karakterlerin hayatına girmesi çıkması ve bunu kısa kısa yapıyor olması beni biraz soğuttu ve bu durum içine girmemi engelledi bazı zamanlar. Sonuç olarak ve genel olarak diyebilirim ki hikayenin kendisi güzel ama sunuluş biçimi benim sevmediğim bir şekildeydi. İyi bir zamanıma gelmemiş de olabilir, haksızlık yapmak da istemem. Genel olarak puanım 5 üzerinden 3.4 diyorum. Teşekkürler, saygılar. Belki de çeviri bir kitap olmasının etkisi olabilir. Orijinal dilinde okunsa eminim daha etkili olur.