Türk düşünce, kültür ve siyaset tarihinin önemli simalarından olan Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları adlı eseriyle "Türk milletindenim" demenin ne demek olduğunu, Türk milletinin kim olduğunu, nereden geldiğini ve nereye gitmesi gerektiğini öğreten bir ilk öğretmendir. Bu çabalarıyla Türk milliyetçiliğinin zeminini de hazırlayan Gökalp, kendisine kadar dağınık bir halde gelen düşünceleri bir araya getirerek, gerçek anlamını bulan bu düşünceye Türkçülük adını vermiş ve milletin bundan sonra gideceği yolu tayin etmiştir. İmparatorluktan Millî-Devlete geçiş döneminde yaşayan Gökalp'ın, insanların kafalarının karışık olduğu bir dönemde, bu karışıklığa çözüm bulmak amacıyla Türk toplumu ve kültürü üzerine yaptığı sosyolojik, kültürel ve siyasî değerlendirmeler geçerliliğini bugün de muhafaza etmektedir.
Mehmet Ziya Gökalp (d. 23 Mart 1875, Çermik – ö. 25 Ekim 1924, İstanbul), yapıtları ve görüşleriyle Türkçülüğü ve Türk milliyetçiliğini önemli ölçüde etkileyen Türk toplumbilimci, yazar, şair ve siyasetçidir. Meclis-i Mebusan'da ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekilliği yapmıştır. "Türk millîyetçiliğinin babası" olarak da anılır.
"Bu ifadelerden anlaşıldı ki, millet, ne ırki, ne kavmi, ne coğrafi, ne siyasi, ne de iradi bir zümre değildir. Millet, dilce, dince, ahlakça ve güzellik duygusu bakımından müşterek olan, yani aynı terbiyeyi almış fertlerden mürekkep bulunan bir topluluktur. "
Əsas razı olmadığım mövqe dildə türkçülük məsələsidir. Məncə, dildə türkçülülüyü daha yaxşı anlayanlar İsmayıl Qaspıralı və Yusif Akçura olub. Ortaq ədəbi türk dili yaratmaqla Göyalpın çətin saydığı oğuzlarla qıpçaqların birləşməsi asanlıqla baş verəcək. İkincisi, iqtisadiyyatda türkçülük konkret proqram göstərmir. Ümumiyyətlə bu günə kimi bu sahədə çıxış yolu göstərən bir yazıya rast gəlməmişəm.
Əsərin qalan hissəsi faydalıdır. Əsas da kültür-mədəniyyət qarşılaşdırması, millət məfhumunun izahları və türkçülərdə hansı mənada istifadə olunması məsələləri lazımlıdır. Sosiologiya həvəskarları üçün mütləq maraqlı olmalıdır.
Türkçülüğün abcsi olarak nitelenecek bir kitap. Türkçülük tarihi, teorik ve uygulamalı olarak 3 ana kısımda ele alınıyor. Kitabın tek problemi eski kelimelerin verilip yanına parantezle günümüz Türkçe hali yazılınca ve bu çok fazla tekrarlayınca okuyanın ister istemez konsantrasyonu dağılıyor.
"Türk milletindenim, İslam ümmetindenim, garp medeniyetindenim."
Kitaba başlamadan önce daha farklı bir şey bekliyordum aslında. Mehter marşı eşliğinde, pohpohlamalar olur diye düşünmüştüm. Ama öyle değil. Tam tersine, Türk toplumunun eksiklerini sıralıyor anlaşılır bir dille. Muasır medeniyetler seviyesine gelmek için insan, toplum, ülke olarak yapmamız gerekenleri anlatıyor. Hala o seviyeye gelmediğimiz için de güncelliğini koruyan bir eser. Güzel bir eleştiri kitabı. O yüzden herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.
Türkçülüğün fikir babalarından olan bu adamın kanın bir şey ifade etmemesini söylemesine rağmen. günümüz Türkçülerinin kancılık yapması hiç doğru değil. ve savunduğu şeyden bi haberliktir.
Uzun zamandır okumak istediğim ancak henüz okuyabildiğim bir kitap. Derdini iyi anlatabilen bir yazar Gökalp. Türkçülükten maksadın ırki bir mesele olmadığını, harsa dayandığını, ilim ve ilerleme olarak Batıdan geri olduğumuzu ancak hars olarak en kıymetli milletlerden olduğumuzun altını çiziyor. Gelişmenin ve ilerlemenin aslımıza dönüş, yani her sahaya Türkçülüğün nüfuz etmesi suretiyle olacağını söylüyor. Dilde, sanatta, felsefede Türkçülük esas alınmalıdır diyor. Aslında kendi yazdığı dil günümüz Türkçe'sine nazaran oldukça ağır sayılabilir. Ancak kendine özgü bir akıcılığı ve nev-i şahsına münhasır bir üslubu var. Belki de dilde bu derece sadeleşmemizde onun katkısı büyüktür. Tarihin ilk dönemlerinden beri demokratik ve feministiz. Hasılı güzel bir milletiz, güzel ve değerli olduğumuzun farkına varmamız gerekiyor. Bunun için özümüze dönmeli ancak ilmi ve teknik konularda Batı'daki gelişmeleri takip etmekten kaçınmamalıyız. Kültürel değerlerimizi korumalı, müzelerimiz zenginleştirilmeli, dil konusunda hassasiyetle davranılmalıdır. Ekonomik ve siyasi olarak ülke rayına oturunca felsefi olarak derinleşmemiz de mümkün olacaktır.
"Ey bugünün Türk genci! Bütün bu işlerin yapılması asırlardan beri seni bekliyor."
1923 yılında yazılmış olmasına rağmen beklediğimden daha bilgi dolu bir kitap olduğunu itiraf etmeliyim. Zamanın tüm ülkeleri zihinsel aydınlanmayı henüz yaşarken bizim aydınlarımızın dünya hakkında yüksek farkındalık sahibi olmaları beni mutlu etti.
Kitap hiçbir şekilde ırkçı bir bakış göstermiyor, aksine ırk teriminin neler olduğunu, yanlışlarını anlatıyor, yazar hiçbir ırkın saf olmayacağının gayet farkında. Türk milletinin, dilinin, adetlerinin nasıl Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucu unsuruyken unutulduğundan; ahlakının, düşünce yapısının nasıl değiştiğinden bahsediyor.
Medeni ve çağın gerektirdiği gibi bir insan olmak için yalnızca özümüze dönmemizin yeterli olacağını anlatıyor.
Esere gelince, dilini ağır bulduğumu söylemeliyim. Bazı kelimeler eskiden kullanıldığı gibi aktarılmış ancak buna rağmen detaylı dipnotları mevcut. Asıl konuyu anlatmadan önce de detaylı bir ön bilgi sunuluyor. Şahsen ben beğendim, herkese tavsiye ederim.
Ziya Gökalp'in Atatürk üzerindeki etkisi açık olarak anlaşılıyor kitap okununca. Kitabın adı Türkçülük fakat aslında Türkçülüğün biraz sözde olduğunu hissediyorsunuz okurken. Türkçülük denilen, geçmişte Türklerde oldukları anlatılan konular aslında bugünkü Batıcılığa dayanak bulmaktan fazlası değil. Osmanlıcılıktan uzaklaşalım çünkü harsımıza (kültürümüze) uygun değil fakat harsımıza bakıldığında Batı ile neredeyse tamamen uyumlu olduğunu görüyorsunuz. Çok tartışma götürür bunlar.
Kitabın adındaki Türkçülük ise kavmiyetten gelme değildir. Kan ile ilgisi yoktur, hars ile ilgilidir. Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene." sözü ile özetlediği anlayıştır. Türk, bu harsa dahil olanların adıdır. Hars ve medeniyet arasındaki farkı anlamak gerekiyor kitaptaki Türkçülüğü anlamak için. Şu parolayı öneriyor yazar:
"Türk kültüründenim, İslam ümmetindenim ve Batı medeniyetindenim."
Pozitivist Durkheim ekolünden epey etkilenen Gökalp, dönemi içindeki tipik ulusçuların düştüğü yanılgılara düşmekten geri kalamıyor. Yusuf Akçura'nınki kadar "yetkin" bir doktrine sahip olamayan Gökalp sınırları dar, maddi medeniyetin gereklerinden uzak bir çerçeve çiziyor.
Yine de ardıllarının içine düştüğü yanılgı ve savrulmalardan daha ayağı yere basan şeyler söylüyor.
Her ne olursa olsun, temel bir eser. Okunmalı. Eleştirel bir gözle okumak dahi aydınlatıcı.
Türk düşünce ve siyaset tarihine damga vurmuş efsanevi bir düşünürün efsanevi eseri. Ancak hakkında yapılan övgülerin bir kısmı ne kadar doğru ise, yapılan eleştirilerin de bir kısmı o kadar doğru. Uluslaşma sürecinde olan bir millet için arzu edilen kaynağı sunabilecek yeterlilikte olsa dahi ne yazık ki medeniyet ve kültür tezleri bakımından yereli aşamamış; bu haliyle enternasyonal bir düşünce ve tez hüviyeti kazanamamıştır.
Aklı başında, ayakları yere basan ve mantıklı bir Türkçülük inşa etmiş Ziya Gökalp. Zaten yeni kurulan Cumhuriyet'in bir yol haritası olarak da okuyabiliriz bu kitabı. Günümüzde de bir rehber olarak hâlâ geçerli olduğunu söyleyebilirim. Türkçülüğü bazı hasta ruhlu insanlardan okuyacağınıza Ziya Gökalp gibi düşünürlerden okursanız düşüncelerinizi daha sağlam temellere oturtabilir ve mantık çerçevesinde düşünüp hareket edebilirsiniz.
Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları bölümünde okuduğum sırada neden okumadığımı sorguladığım ve okumadığıma çok pişman olduğum, dil konusunda gerçek anlamda müthiş ileri görüşlü tespitler bulunan her Türk ve de özellikle Türkoloji ile ilgilenen her bireyin okuması gereken altın niteliğindeki bir başucu kitabıdır.
Her Türk gencinin mutlaka okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Türkçülüğün fikir babasından Türkçülüğü okuduğunuzda bu akımın ne kadar dejenere edildiğini anlayacaksınız. 'Gerçekte, bir kimse kan bakımından ortak bulunduğu insanlardan çok, dilde ve dinde ortak bulunduğu insanlarla birlikte yaşamak ister; çünkü insansal kişiliğimiz bedenimizde değil, ruhumuzdadır.' Türkçülüğün kan esaslı olmadığını anlatan en önemli alıntıdır.
it was surprising that realizing gökalp wasn't only the durkheim in home, i think he was also the bernstein in home. most of the people think that he is talking about nationalism in this book, but it is about solidarism and populism rather than nationalism. i mostly agree him, but the "professional representation" reminds me something...uuuuhh....uhh...i didn't like it.
Teori olarak zayıf, içerik olarak ise yumuşak kalmış bir kitap günümüz şartlarında. Ancak yazıldığı dönemde birçok kişiye ilham olmuş, bilinç kazandırmıştır. Yazıldığı dönemin sorunları bugüne kadar artarak devam etmiştir. Ahlak, teşkilatlanma ve kültürün korunması konularında gördüğü eksiklikler günümüzde de güncelliğini koruyor.
Hitler'in Kavgam'ı bile daha temelli. Atatürk'ü yıkayıp yağlamak için yazılmış kitap çok büyük hayal kırıklığına uğradım, gerçi ziya gökalpın sosyolog olduğunu kitabın arkasını okuduğumda öğrendim, daha önce bilseydim pek bir beklentim olmazdı.
Öncelikle ben bu kitabı Ötüken Neşriyat'tan okudum ve basımı 250 sayfaydı. Son 50 sayfası kavramlar ve isimler sözlüğüydü. Kitabı çok beğendim Türkçülükle ilgilenenlerin mutlaka okumasını öneririm.