Paperback. 13,50 / 19,50 cm. In Turkish. 120 p. Senaryodan denemeye, masaldan öyküye her türlü anlatiya dönen bir kaleme sahip Bülent Ata. Insan hikâyelerini her yolla görünür kilmak için araliksiz çalisan yazarlardan. Onun insanlari, ulasilmaz uzak yerlerin, bilinmedik dünyalarin yasayanlari degil. Tam içimizden, sehrimizden, semtimizden, mahallemizden... Yasadiginiz herhangi bir an, umut etmek istediginiz uzun geceler, bitmek bilmeyen günler... Bülent Ata tadi damakta kalacak bir anlatiyla rüyadan rüyaya, kalpten kalbe geçiriyor okuyucuyu. Çaresizlikten aska, hüzünden umuda kadar hayatin her türlü cilvesini rüya âlemlerinin somut esyalari haline getiren unutulmaz bir hikaye... "Bir rüya gördüm. Yasli, sakalli bir amca dedi ki ‘Her rüya bir yolculuktur. Rüya aleminde alirsin, verirsin ama hiçbir seyi degistiremezsin. Sadece sen degisirsin bu yolculukta.'Bir rüya gördüm. Yasli, bir kadin dedi ki ‘Her rüya bir evdir. Rüya âleminde sen de bir misafirsin. Ne zaman can bedenden çikar artik sen de bir ev sahibi olursun.' Onu tanidigimda kanatlari kirilmisti. Revirdeydi. Muhsin Agabey basinda. ‘Üzülme.' diyordu. Bana döndü ‘Evine kadar birak.' dedi. Istemedi önce. Muhsin Agabey israr edince çaresiz kabul etti. Birlikte emniyetten çiktik. Yüzüne baktim. Iyi görünmüyordu. ‘Ne tarafa?' diye sordum. Bir sey söylemeden öylece sustu. Nereye gidecegini bilmediginden öyle kalakalmis filan degildi. Uçmak istiyordu. Her ileri atilisinda çaresizce düsüyor, kalkiyor yeniden uçmaya çalisiyordu. Anlamiyordu kanatlarinin kirik oldugunu, bir anlam veremiyordu. Pesinde birileri varmis gibi uzaklara gitmek isteyen biri. Gözlerini gördüm. Güvercin gözlerini."
Akıcı bir kitap ama kurgusu o kadar etkilemedi. Geçişler hızlı ve sonuna doğru tekrara düşmüş. Beklentim yüksek diye belki hayalkırıklığı yaşadım. Umduğumu bulamadım.