Rönesans sahneyi bireyciliğin aldığı, sanatta güzellik duygusunun şaşırtıcı ve eksiksiz bir coşkuyla uyandığı bir dönem ya da Kıta Avrupası'nın aklın egemenliğine girdiği ve kendisinden sonraki akımlara bir anlamda öncülük eden akademik bir terim ve üslup tanımından mı ibarettir?
XV. yüzyılda İtalya'da ışımaya başlayıp, karşılığını XVI. yüzyılda tam anlamıyla Fransa'da bulan bu kültürel kavram, sayısız kaynak çatısı altında incelenmiş, irdelenmiş, araştırılmıştır. Fakat bu yeniden uyanış ve silkinişin gerçekte ne olduğu sorusu, onu gösteren terimin gelişiminden ve öncüllerinden ayrı tutularak hata edilir.
Rönesans'ın Serüveni seçkisi sanat ağırlıklı olmak üzere Panofsky, Huizinga, Vasari, Wölfflin gibi sanat tarihinde yer etmiş araştırmacıların kaleme aldığı makalelerin yanı sıra Machiavelli, da Vinci, Cavalieri, Kepler gibi düşün ve bilim insanlarının yazışmaları ve notlarıyla bu erguvan rengi-altın tonlarında, hoş bir aydınlığın altında gür seslerin çınladığı şenlik dünyasını gerçek aydınlığa kavuşturuyor. Bitimsiz bir canlılık kazanan ve aklın egemen duvarlarını sarsılmazca ören Avrupa'nın yanı sıra Ortodoks ve Müslüman dünyasının da XVI. yüzyılına ışık tutuyor. Rönesans'ın Serüveni, seçkin çevirmenlerin Türkçeye kazandırdığı metinlerle dolambaçlı soruların beylik yanıtlarını unutturacak bir kaynak-kitap niteliği taşıyor.
Ahmet Enis Batur is a Turkish poet, essayist, novelist, publisher and editor.
Born in Eskişehir, Enis Batur studied at St. Joseph High School (Istanbul), METU-Sociology (Ankara), and Sorbonne University (Paris).
Enis Batur is one of the leading figures in contemporary Turkish literature with a large body of work, extending to over two hundred volumes. Some of his works have been translated into European languages including French, English and Italian.
“Rönesans’ın Serüveni” bir seçki, konuyla ilgili yayınlanmış çalışmalar, makaleler, döneme ait mektuplardan oluşan bir seçki. Enis Batur’un seçimleriyle oluşturulan farklı bir “Rönesans” okuması. Rönesansın ne zaman başlayıp ne zaman bittiğinin hatta bitip bitmediğinin sorgulanması dışında sadece sanatı ve bilimi kapsayan bir hareket olamayacağını ileri süren metinler yer alıyor. Bir sanat tarihi kitabı değil, her ne kadar sanat ağırlıklı metinlerden oluşmuşsa da.
Rönesans tanımı için dünyanın ve insanın keşfedilmesi olarak özetlenecek düşünceyi destekleyen metinlerden oluşmuş. Ortaçağa uzanan ama modern çağa daha yakın bir sanat, kültür, bilim, aydınlanma, hümanizma gibi kavramları kapsayan bir silkiniş olarak adlandırılıyor Rönesans. Bu arada din (sadece Hristiyanlık değil) ile ilişkisi de çok ayrıntılı olarak ele alınmış, özellikle Türkler ve Müslümanlar ile Katolik dışı inanışlar (Ortodokslar, Protestanlar vb) konusunda ilginç bilgiler verilmiş.
Rönesansı hiç böyle okumamıştım, çok beğendim ve yararlandım. İki eleştirim olacak, ilki keşke görseller çok daha fazla sayıda yer alsaydı, maliyeti arttırsa da bu kitabın okuyucusu bunu dert etmezdi, ikincisi ise çevirici çokluğu (20 kişi) dilde kargaşa yaratmakta ve okumayı zorlaştırmakta, zaten içerik olarak anlamak için fazladan gayret gösterilirken bu husus daha önem kazanmakta, kaldı ki Ömer Madra, Sevin Okyay gibi birkaç tanınmış ismin çevirileri gerçekten itici.
Sonuç olarak kitabı çok beğendim 420 sayfa ve 16x24cm boyutlarıyla hacimli bir kitap için zaman ayırmaya değer.
Kitap Rönesans kavramıyla başlıyor. Rönesansın salında Ortaçağın iç gelişme ve çelişkilerinden ortaya çıktığını vurguluyor. Dönemin Çeşitli sanatçılarının ve yazarlarının fikirlerini derliyor. Rönesans sanatını (mimari,resim) görseller eşliğinde detaylı incelemeleri ve çözümlemeleri var. Ayrıca rönesans diplomasisini anlatıyor. Güzellik ve estetik kavramının nasıl algılandığını eserlerle çözümleyerek anlatıyor. Son 2 bölümde Rönesansın sonu ve Osmanlı’nın yükselişini karşılaştırmış. Papa Pius’un Fatih Sultan Mehmet’e yazdığı mektuplardan yola çıkarak Katolik yobazlığı ve Osmanlı’nın yükselişini anlatmış.