Jump to ratings and reviews
Rate this book

جبین بر خاک نه : خودنگاره‌ی زندگی سرخپوستان

Rate this book
A self-portrait of Indian existence in the United States, here is a selection of statements and writings which illuminate the course of Indian history and the abiding values of Indian life. The passages range from the witty, the eloquent, the lyric, to the deeply emotional. 7" x 8-1/2".

180 pages

First published January 1, 1971

39 people are currently reading
796 people want to read

About the author

Teri C. McLuhan

7 books4 followers

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
320 (53%)
4 stars
182 (30%)
3 stars
79 (13%)
2 stars
10 (1%)
1 star
6 (1%)
Displaying 1 - 30 of 79 reviews
Profile Image for Matthew.
19 reviews
July 1, 2010
i keep this one lying around at all times. loads more wisdom and much less incest than the bible.
Profile Image for Livewithbooks.
235 reviews37 followers
November 6, 2021
سرخپوستان با احترام از زمین و طبیعت و حیوانات و روح بزرگ حرف می زنند. آنها زمین را ستایش می کنند و با آن به مانند کسی که دارای تن و روح و گوش شنواست سخن می گویند. اما مردان پریده رنگ(سفید پوست) که خود را متمدن می دانند به سرزمینی که سرخپوستان و پدرانِ پدرانشان آن جا زندگی کرده و استخوان های‌‌شان در آن خاک دفن شده و خاکسترها یشان در آن هوا به باد رفته وارد شده و آنها را وادار کردند که به آیین و سرزمین و لباس دیگری درآیند و وقتی که سرخپوست زیر بار نمی رود به او حمله و او را وحشی و دور از تمدن می خواند.
این کتاب از زبان آخرین سرخپوست های بومی آمریکا است که با بیانی بی اندازه شاعرانه، برای ماندن در سرزمین پدری خود تلاش می کردند و امید داشتند که روزی  قبیله شان به دشت های خود برگردند و دور هم جمع شوند. سرخپوستی که روح شکار و جنگجویی در او به غایت قوی بود در آخر از جنگیدن خسته و ناامید می شود اما مرد سفید همچنان از قصد خود که همانا نابودی آنها است دست نکشید و این لکه ننگ همیشه بر پیشانی شان خواهد بود.
آیا این رانده شدن ها از سرزمین خود و ضعیف و کم تعداد کردن این نژاد، خود نوعی هولوکاست نبود که به نتیجه ی مورد قبول مرد سفید نیز رسید؟
*مى‌دانید، تپه‌ها همیشه زیباتر از ساختمان‌هاى سنگى‌اند. زندگى کردن در شهر یک زندگى مصنوعى است. خیلى از مردم به ندرت خاک واقعى را زیر پاى‌شان احساس مى‌کنند. رشد گیاهان را جز در گلدان‌ها نمى‌بینند، یا آن قدر زیر چراغ خیابان هستند که از افسونِ پرستاره‌ى شب بى نصیب مى‌مانند. موقعى که مردم خیلى دور از مناظرى که روح بزرگ ساخته زندگى مى‌کنند، فراموش کردن قوانین او براى‌شان آسان است.
Profile Image for Ali Osia.
51 reviews3 followers
December 9, 2018
این کتاب از این جهت که حرف‌های مستقیم خود سرخ‌پوست‌ها در حوالی صد سال پیشه خیلی کتاب خوبیه و شناخت خوبی از دیدگاهشون به هستی، خداوند، طبیعت، زمین و زندگی میده. پیشنهاد می‌کنم بخونید.

بخشی از کتاب:
مردی که روی زمین در تی‌پی‌اش (خانه سرخ‌پوستی) می‌نشیند و در حیات و معنایش مراقبه می‌کند، خویشی همه آفریدگان را می‌پذیرد و وحدت با عالم اشیا را تصدیق می‌کند و ذات حقیقی تمدن را با هستی‌اش می‌آمیزد. و موقعی که مرد بومی این شکل از تحول را رها کند رشد انسانیتش به تاخیر می‌افتد.
Profile Image for محمد شفیعی.
Author 3 books114 followers
December 10, 2018
این کتاب رو خوندم، ولی خیلی جنبه های زندگی سرخپوستها رو نشون نمیداد به نظر کتاب «فاجعه سرخپوستها» کتاب بهتریه
87 reviews4 followers
September 20, 2021
Many/most of the individual quotes, speeches, etc. deserve five stars. McLuhan gets one star for the numerous ways in which this book is problematic, namely the near complete lack of modern voices, Edward S. Curtis’s interspersed sepia-toned photos (some of which I have heard are fabricated images, many of which have been criticized deeply), and the general narrative the book presents. See chapter 2 “The Indians of the American Imagination” of Vine Deloria Jr.’s God Is Red for some more analysis of Touch the Earth (yes, ironically one of the quotes in Touch the Earth is Deloria’s himself - I think he is well-qualified to criticize it). In the end, if you’d really like to learn more, I’d recommend directing your attention and money to an Indigenous person rather than paying for white people to do that representation. There is no need to read McLuhan’s book, filled with Curtis’s photography (which both contribute to the myth that Native Americans are no longer around and so many other hurtful narratives) when you could read the Delorias, Treuer, Kimmerer, and so many others. I know I’m not the ideal person to be making this criticism, but if you happened to have read this far I hope you consider picking up a different book.
Profile Image for Iris Bratton.
298 reviews10 followers
July 17, 2020
4.5/5 STARS

This book is a bit dated in its terminology, as it was published in the early 70s. I docked it 1/2 star for referring to them as "Indians" rather than the correct term of "Native Americans."

"Touch the Earth" is an absolutely moving collection of speeches, prayers, and letters of the Native American people. From the perspectives of many native cultures throughout history, its common theme is the anguish and suffering of an entire race under North American colonialism.

This book is so powerful as it is bursting with eloquent anger and pain. Despite the intelligence, fairness, and trust, their just words fell on deaf ears. These are the voices of a nation who truly faced oppression and were the strongest and wisest advocates for a free and equal nation. American and Canadian nations believe our countries were born on these principles, but there's still so much to learn and many mistakes to be remedied.

This was a heart breaking yet gripping read. It was well put together with goregous photography. I highly recommend it.
Profile Image for Mary McAvoy.
2 reviews
May 26, 2019
I first read this book in 1975 when I was 21, during an afternoon while sitting in the sun of my parents' backyard. My brother had given it to my mother and she suggested it to me after she'd read it. My life was altered that day in a way that has impacted me every day since. In this book was a resonant spirit to my own, which had been, up until that afternoon, most influenced by my Catholic upbringing. In Touch the Earth were the words, thoughts, and spirit that was most akin to my true nature. Family lore claims that Native American blood runs in my family. My visceral and spiritual reaction to reading Touch the Earth convinced me that the lore is true. That early summer afternoon in 1975, Touch the Earth became my life-long bible. I've returned to it many times through my life. It constantly sits on a table in my bedroom, a table that holds the most cherished items of my life. I have two copies so that I can leave one each to my children.
Profile Image for Özgür Baltat.
184 reviews18 followers
April 29, 2023
SAYFA 14
Yaşlı insanlar toprağa karşı gerçek bir sevgi duyarlar, anaç bir güce yakın olma duygusuyla, toprağın üzerine oturur ya da yatarlardı. Toprağa dokunmak deri için yararlıydı ve yaşlılar da makosenlerini çıkarıp kutsal toprak üzerinde yalınayak yürümekten hoşlanırlardı. Çadırları toprağın üzerine kurulur, zeminleri de toprak olurdu. Toprağın sakinleştirici, güçlendirici, temizleyici ve iyileştirici bir etkisi vardı.

SAYFA 25
Biz Kızılderililer bir hayvanı öldürdüğümüz zaman, onun bütün etini yiyiyoruz. Kökler diktiğimizde, evler yaptığımızda, küçük çukurlar açıyoruz. Biz çekirgeler için otları yaktığımızda, hiçbir şeyi mahvetmiyoruz. Biz, meşe meyvalarını ve fıstıkları sallayarak düşürüyoruz. Ağaçları baltalayıp devirmiyoruz. Biz yalnızca kurumuş ağaçları kullanıyoruz. Ama beyazlar toprağı deşiyor, ağaçları söküyor, her şeyi öldürüyorlar. Ağaç diyor ki, "Yapma. Acıyor. Canımı yakma." Ama onlar, onu baltalayıp kesiyorlar. Toprağın ruhu, onlardan nefret ediyor. Ağaçları parçalıyor ve en derinlere kadar oyuyorlar. Ağaçları testereyle kesiyorlar. Bu, onların canını yakıyor. Kızılderililer asla bir şeyin canını yakmaz, ama beyazlar her şeye zarar veriyorlar. Kayaları parçalıyor, sonra da yerlere saçıyorlar. Kaya diyor ki, "Yapma. Canımı yakıyorsun. Ama beyazlar hiç umursamıyorlar. Kızılderililer kayaları yemek pişirmek için kullanırlarken, yalnızca küçük ve yuvarlak olanları alırlar... Toprağın ruhu beyaz adamı nasıl sevebilir? .. Beyaz adamın ona dokunduğu her yer acıyor.

SAYFA 34
KANUNLARI OLMAYAN İNSANLARDIK BİZ, AMA HER ŞEYİN YARATICISI VE YONETICISI OLAN YÜCE RUHLA İYİ GEÇİNİYORDUK. Siz beyazlar, bizim vahşi olduğumuzu düşündünüz. Bizim dualarımızı anlamadınız. Anlamaya çalışmadınız. Biz güneşe, aya ya da rüzgâra şarkılarla şükranlarımızı sunarken, siz bizim onlara taptığımızı söylediniz. Hiç anlamadan, yalnızca bizim tapınma şeklimiz sizinkinden farklı diye, bizi kayıp ruhlar olarak nitelendirdiniz.

Biz, Yüce Ruh’un eserlerini her şeyde görürdük: güneş, ay, ağaçlar, rüzgâr ve dağlarda.

Bazen bunlar aracılığıyla ona yaklaşırdık. Bu çok mu kötüydü? Bence biz Yüce Varlıkla, bize putperest diyen beyazların çoğundan daha güçlü bir sadakatle, gerçek bir ihançla bağlıydık.

Doğaya ve doğanın yöneticisine yakın yaşayan Kızılderililer, karanlıkta değillerdir.

Ağaçların konuştuğunu bilir miydiniz? Evet, konuşurlar. Birbirleriyle konuşurlar ve eğer dinlerseniz, sizinle de konuşacaklardır. Asıl sorun, beyazların onları dinlememesidir. Kızılderilileri dinlemeyi hiçbir zaman öğrenemediler, bu yüzden doğadaki başka sesleri dinleyeceklerini de hiç sanmıyorum. Oysa ben, ağaçlardan çok şey öğrendim: bazen hava, bazen hayvanlar ve bazen de Yüce Ruh hakkında.

SAYFA 40
Bize, her zaman yaşamış olduğumuz bu yerden sonra en çok sevdiğimiz' ikinci yerin neresi olduğunu soruyorsunuz. Şuradaki mezarlığı görüyor musunuz? Orada babalarımız ve büyükbabalarımız var. Şu Kartal-Yuvası Dağı'yla Tavşan-Çukuru Dağı'nı görüyor musunuz? Tanrı onları yarattığında, bu yeri bize verdi. Biz her zaman buradaydık. Başka hiçbir yer bizi ilgilendirmiyor... Biz her zaman burada yaşadık. Burada ölmeyi tercih ederiz. Babalarımız öyle yaptı. Onları terk edemeyiz. Çocuklarımız burada doğdu; nasıl çekip gidebiliriz? Bize dünyadaki en iyi yeri verseniz, yine de bizim için burası kadar iyi değildir... Burası bizim evimiz... Başka hiçbir yerde yaşayamayız. Biz burada doğduk ve babalarımız da burada gömülü... Biz burayı istiyoruz, başka bir yeri değil...

Eğer burayı alırsanız, bıldırcınlar gibi dağlara gideceğiz ve orada öleceğiz, yaşlılar, kadınlar ve çocuklar. Bırakın hükümet memnun olsun ve gurur duysun. Bizi öldürebilir. Savaşmayız. Onun dediğini yaparız. Eğer burada yaşayamayacaksak, dağlara gitmek ve ölmek istiyoruz. Başka bir yer istemiyoruz.

SAYFA 42
Bizim için atalarımızın külleri kutsaldır ve ebedi din-
lenme yerleri de, kutsanmış topraktır. Siz, atalarınızın mezarlarından çok uzaktasınız ve sanki onlara hiç saygı duymuyor gibisiniz. Sizin dininiz, unutmayasınız diye, Tanrınızın demir parmağıyla, taş tabletler üzerine yazılmış. Kızılderili, onları hiçbir zaman anlayamaz ya da hatırlayamazdı. Bizim dinimiz atalarımızın gelenekleridir - yaşlılarımıza, gecenin kutsal saatlerinde Yüce Ruh tarafından verilen rüyalardır, reislerimizin gördüğü hayallerdir ve tüm bunlar da, insanlarımızın kalplerinde yazılıdır.

SAYFA 55
Bir güneş dansı adağının yerine getirilmesi sırasında vücudun kesilmesi, insanların üzüntülü oldukları zamanlarda etlerini kesmelerinden farklıdır. Bir insanın vücudu kendisinindir ve vücudunu ya da etini verdiğinde, gerçekten kendisine ait olan tek şeyi veriyor demektir... Yani, eğer biri Wakan tanka’ya bir at vereceğini söylüyorsa, o yalnızca, zaten Wakan tanka’ya ait olan bir şeyi veriyordur. Güneş dansında, tütün ya da başka şeyler de verebilirim; ama eğer bunları verip en iyisini saklıyorsam, kimse benim samimiyetime inanmaz. Bütün benliğimin, daha önemsiz hediyelerle birlikte Wakan tanka’ya ulaştığını göstermek için, gerçekten değer verdiğim bir şey vermem gerekir; bu yüzden de, vücudumu sunma sözü veririm.

SAYFA 64
Büyük geniş ovaların, güzel tepelerin, kıvrılarak akan ırmakların "vahşi” olduğunu düşünm��yorduk biz. Yalnızca beyaz adama göre doğa "vahşiydi" ve yalnızca ona göre toprak, "vahşi” hayvanlarla "vahşi" insanlar tarafından istila edilmişti. Bizim için doğa vahşi değildi. Toprak cömertti, etrafımız Yüce Gizemlin bize verdiği nimetlerle doluydu.
Bizim için doğa, ancak doğudan kıllı adamlar gelip de, gaddarca bir coşkuyla bize ve sevdiğimiz insanlara onca haksızlığı yaptığında "vahşi" oldu. Ormandaki bütün hayvanlar onun yayılmasından kaçmaya başladığında -işte, ancak o zaman bizim için “Vahşi Batı" başladı.

SAYFA 68
Dinsiz, görgüsüz, onursuz, sosyal bir düzeni olmayan, başka bir deyişle, ormanlarımızdaki hayvanlar gibi kuralsız, sizin Avrupa'da bolca sahip olduğunuz ekmek, şarap ve daha başka binlerce konfordan yoksun kişiler olarak, bizim tüm dünyadaki en zavallı ve en mutsuz insanlar olduğumuzu düşünüyorsunuz. Ancak, kardeşim, eğer Kızılderililerin senin ülken ve senin ulusun için hissettikleri gerçek duyguları hâlâ bilmiyorsan, seni biran önce bilgilendirmem iyi olur.

Sana inanman için yalvarıyorum, sizin gözünüzde ne kadar zavallı olursak olalım, biz yine de sizden daha mutlu olduğumuza inanıyoruz; çünkü sahip olduğumuz küçük şeylerden çok memnunuz…

Dahası, inanıyoruz ki, siz bizimle karşılaştırılamayacak kadar fakirsiniz; bizim paçavra olmuş giysilerimizle, artık işimize yarayamayacak olan kunduz derisinden yapılmış perişan kıyafetlerimizi gördüğünüz zaman, siz ne kadar efendiler ve Büyük Kumandanlar gibi görünseniz de, aslında yalnızca basit yolcular, uşaklar ve kölelersiniz.

Eğer biraz aklınız varsa, şimdi bana şu küçücük şeyi söyleyin, bu ikisinden hangisi en akıllı ve en mutlu olandır: hiç durmadan çalışıp ancak yaşamasına yetecek kadar olanı, büyük zorluklarla elde eden mi, yoksa rahatlık içinde dinlenip, ihtiyacı olan her şeyi avlanma ve balık tutma zevkiyle sağlayan mı?

SAYFA 79
…bizim bu şekildeki bir eğitim hakkındaki düşüncelerimiz sizinkiyle aynı olmazsa, herhalde gücenmezsiniz. Bunu daha önce tecrübe etmiştik. Birçok gencimiz, ilk eğitimlerini kuzey eyaletlerindeki okullarda aldılar, sizin ilimlerinizin hepsi öğretildi onlara; ama bize geri döndüklerinde, ormanda nasıl yaşanacağı konusunda tamamen cahil olan kötü koşuculardı... ne avcı ve savaşçı ne de öğüt veren kişiler olmaya uygundular, hiçbir konuda iyi değillerdi.

Ancak yine de, reddetsek de, iyi niyetli teklifiniz için minnettarız; minnetimizi göstermek için de, eğer Virginia'nın kibar beyleri oğullarını bize gönderirlerse, onların eğitimiyle ilgilenecek, bildiğimiz her şeyi öğretecek ve onları “gerçek erkekler" yapacağız.

SAYFA 83
Kardeşlerim, bir zamanlar bizim topraklarımız büyük, sizinkiyse küçüktü. Şimdi büyük bir halk oldunuz ve bize battaniyemizi serecek bir yer bile kalmadı. Topraklarımızı aldınız ama bununla yetinmiyorsunuz; bize zorla dininizi de kabul ettirmeye çalışıyorsunuz.

Kardeşim, dinlemeye devam et. Buraya, Yüce Ruhla nasıl tapmamız gerektiğini öğretmek için geldiğinizi söylüyorsunuz; beyaz adamın öğrettiği dini kabul etmezsek de, bundan sonra hep mutsuz olacakmışız. Sizin doğru yolda olduğunuzu, bizimse kaybolduğumuzu söylüyorsunuz. Bunun doğru olduğunu nereden bilelim? Sizin dininizin bir kitapta yazılı olduğunu anlıyoruz. Eğer yalnızca sizin için değil, bizim için de yazılmış olsaydı, neden Yüce Ruh bu kitaptaki bilgileri, onları doğru anlayabilmenin yollarıyla birlikte, bize -yalnızca bize değil, atalarımıza da vermedi? Onun hakkında bildiğimiz tek şey, sizin bize anlattıklarınız. Beyazlar tarafından bu kadar sık aldatılırken, onlara ne zaman inanacağımızı nasıl bileceğiz?

Kardeşim, Yüce Ruhla tapmanın ve hizmet etmenin yalnızca tek bir yolu olduğunu söylüyorsun. Eğer yalnızca bir din varsa, neden beyazlar onun hakkında bu kadar farklı düşüncelere sahipler? Hepsi kitabı okuyabildiği halde, neden aynı fikirde değiller?

Kardeşim, biz bunları anlamıyoruz. Dininizin, size atalarınız tarafından verildiği ve babadan oğula devredildiği anlatıldı bize. Bizim de atalarımıza verilen, sonra da bize, onların çocuklarına devredilen bir dinimiz var. Biz o şekilde tapınıyoruz. Bu din, bıze sahip olduğumuz her şey için şükran duymayı öğretiyor; birbirimizi sevmeyi ve bir olmayı. Biz asla din konusunda tartışmayız çünkü bu, her insanla Yüce Ruh arasındaki bir konudur.

Kardeşim, biz sizin dininizi yok etmek ya da onu sizden almak istemiyoruz; biz yalnızca kendimizinkini özgürce uygulamak istiyoruz.

SAYFA 86
Onların kitaplarını okuyamıyoruz, içindekiler hakkında bize farklı hikayeler anlatıyorlar ve inanıyoruz ki kitabı işlerine geldikleri şekilde konuşturuyorlar. Eğer paramız ve kandırılarak üzerinden atılacağımız topraklarımız olmasaydı, siyah ceketliler, öbür dünyadaki iyiliğimizi düşünme zahmetine hiç katlanmazlardı. Yüce Ruh, bizi bilmediğimiz şeyler için cezalandırmayacaktır. Kırmızı çocuklarına adil davranacaktır. Bu siyah ceketliler Yüce Ruh’la konuşuyor, onlar gibi görebilmemiz için bize ışık vermesini istiyorlar; ancak kör olan asıl kendileri, onlara yol gösteren ışık hakkında tartışıyorlar. Biz bunları anlamıyoruz, onların bize verdiği ışık, babalarımızın yürüdüğü düz ve açık yolu, karanlık ve kasvetli yapıyor. Siyah ceketliler bize, çalışıp mısır yetiştirmemizi söylüyor, ama kendileri hiçbir şey yapmıyorlar; eğer kimse onları beslemeseydi, çoktan açlıktan ölürlerdi. Yaptıkları tek şey, Yüce Ruh’a dua etmek; fakat bu mısırla patatesleri büyütmez.

SAYFA 104
BEYAZLARIN UYDUĞU HANGI ANLAŞMAYI KIZILDERİLİ BOZDU? Hiç. Beyaz adam bizle yaptığı hangi anlaşmaya uydu? Hiç. Ben bir çocukken, dünya Siouxlarındı; güneş onların topraklarında doğar ve batardı; savaşlara on bin kişi gönderirlerdi. Bugün savaşçılar neredeler? Onları kim katletti? Topraklarımız nerede? Onlara kim sahip? Hangi beyaz adam, onun toprağını ya da parasını çaldığımı iddia edebilir? Yine de, benim bir hırsız olduğumu söylüyorlar. Hangi beyaz kadın, ne kadar yalnız olursa olsun, benim tarafımdan esir alındı ya da onuru kırıldı? Yine de, benim kötü bir Kızılderili olduğumu söylüyorlar. Hangi beyaz adam beni sarhoş gördü? Kim benim yanıma aç geldi ve doyurulmadı? Kim beni karılarımı döverken ya da çocuklarıma kötü davranırken gördü? Hangi kanunu çiğnedim? Kendimi sevmem yanlış bir şey mi? Derimin renginin kırmızı olması çok mu kötü; ya da bir Sioux olmam; babamın yaşadığı yerde doğmuş olmam; halkım ve topraklarım için canımı verebilecek olmam?

SAYFA 134
…Beyazlar çok sık söz veriyor, ama yaptıkları tamamen farklı bir şey oluyordu. Kanunlarının herkes için geçerli olduğunu söylerken, sesleri çok yüksek çıkıyordu; ancak gördük ki kanunlara uymayı bizden bekledikleri halde, kendileri onları çiğnemekte hiç sakınca görmüyorlardı. Bize viski içmememizi söylüyor, ama viskiyi kendileri yapıp, kürkler ve derilerle değiş tokuş ediyorlardı, ta ki ikisi de neredeyse yok olana kadar. Bilge Kişileri, onların dinini kabul edebileceğimizi söylüyordu, ancak bu dini anlamaya çalıştığımızda, beyazlar arasında anlamamız gereken çok fazla din olduğunu ve iki beyazın hangi dinin öğrenilmesi gerektiği konusunda hiçbir zaman anlaşamadığını gördük. Önceleri bu bizi çok rahatsız etti, ta ki beyaz adamın, dinini de kanunlarından daha fazla ciddiye almadığını ve bunların ikisini de yabancılarla olan ilişkilerinde işine yarayacakları zaman, yalnızca yardımcılar olarak kullanmak üzere hemen arkasında tuttuğunu görene kadar.

SAYFA 152
BENİM KALBİM BIR TAŞ; HALKIM iÇİN DUYDUĞUM ÜZÜNTÜYLE AĞIRLAŞMIŞ, HİÇBİR ANLAŞMANIN BEYAZLARI TOPRAKLARIMIZDAN UZAK TUTAMAYACAĞINI BİLEREK SOĞUMUŞ, YAŞADIĞIM VE NEFES ALDIĞIM SÜRECE DİRENME KARARLILIĞIMLA SERTLEŞMİŞ OLAN BİR TAŞ.

SAYFA 162
Nerede gücümüz?. Eski günlerde güçlüydük. Avlanır ve balık tutardık. Mısır ve kavun yetiştirir, fasulye yerdik. Şimdi her şey değişti. Beyaz adamın yiyeceğini yiyiyoruz, o da bizi dayanıksız yapıyor; beyaz adamın ağır giysilerini giyiyoruz, onlar da bizi güçsüz yapıyor. Eskiden, yazın ve kışın, her gün yıkanmak için ırmak kıyılarına inerdik. Bu, derimizi güçlendirir ve sertleştirirdi. Ama beyaz göçmenler, çıplak Kızılderilileri görünce şaşkına dönüyorlardı, bu yüzden artık oralardan uzak duruyoruz. Eski günlerde, belimizden aşağı sarkan ve yalnızca önümüzle arkamızı örten şeyler giyer, ağaç kabuğuyla sazlardan yapılan önlükler takardık. Bütün kış boyunca, rüzgârda çıplak kollar ve çıplak bacaklarla çalışır hiçbir zaman da soğuğu hissetmezdik. Ama şimdi, dağlardan aşağıya doğru esen rüzgâr, bizi öksürtüyor. Evet biliyoruz ki sizin gelişiniz, bizim ölümümüz.

SAYFA 165
Kardeşim! Sesim zayıflaştı güçlükle duyabiliyorsun beni. Bir savaşçının çığlığı değil bu, bir çocuğun sızlanışı. Sesimi, halkımın perişan ve kederli hali için yas tutarken kaybettim. İşte bunlar, etrafımızda gördükleriniz, onların mezarları; bu yaşlı çamların arasında esen rüzgârda duyduğumuz da ruhlarının inleyişleri. Onların külleri burada ve biz onları korumak için burada kaldık. Savaşçılarımızın neredeyse hepsi batıya gittiler, ama ölülerimiz burada. Bizi de mi gitmeye ve onların kemiklerini kurtlara bırakmaya zorlayacaksınız?

Kardeşim! Kalplerimiz kederle dolu. On iki kış önce, bize reislerimizin topraklarımızı sattıkları söylendi. Şu anda burada gördüğünüz bütün savaşçılar, bu anlaşmaya karşıydı; eğer halkımızın sesi duyulabilseydi, o anlaşma hiçbir zaman imzalanmazdı; ama ne yazık! Orada bulundukları halde, ne görülebiliyor ne de duyulabiliyorlardı. Gözyaşları, yağmur damlaları gibi düşüyordu - feryatlarını, esen rüzgâr taşıyordu - soluk benizliler onlara önem vermiyordu ve topraklarımız bizden alınmıştı.

Kardeşim!.. Sen büyük bir ulusun sözcülüğünü yapıyorsun. Bense bir gölgeyim ve güçlükle senin dizlerine yetişebiliyorum. Halkım dört bir yana dağılıp gitti; bağırdığımda, ormanın derinliklerinde kendi sesimi duyuyorum, ama bana cevap veren tek bir ses gelmiyor - etrafımda tam bir sessizlik var! Bu yüzden sözlerim kısa olmalı. Şimdi, daha fazla bir şey söyleyemem.

SAYFA 179
Bize söylenen sözler çok tutarsız. Bir kazık dikerek etrafımıza asla geçmememiz gereken bir çizgi çekeceğini söyleyen adam, o çizgiyi koruyamayan ve kazığı söküp çizginin bütün izlerini silen ilk kişi oldu. Bugünkü yerlerimizin de değiştirilmesinden korktuğumu sizden saklamayacağım. Kötü bir şeyler olacağını hissedebilirim; yapılan bunca şeyi gördükten sonra, içimizden kim bir sonraki baskının ne olacağını söyleyebilir?

Sizden, adalet adına, kendim için ve incinen halkım için bize biraz rahat vermenizi istiyorum. Bizi yalnız bırakın - size bir zarar vermeyiz, yalnızca dinlenmek istiyoruz. Adalet adına, bize bir daha asla acı çektirilmemesini umuyoruz.

SAYFA 182
Beyazlar kadar kötü olan bir Kızılderili, bizim aramızda yaşayamazdı; ölümle cezalandırılır, kurtlara yem olurdu. Beyazlar okulları kötü yönetiyorlar; yanlış kitapları öğretiyor ve yanlış işler yapıyorlar. Zavallı Kızılderilinin yüzüne, onu aldatmak için gülümsüyorlar; onların güvenlerini kazanmak, onları sarhoş etmek, kandırmak ve kanlarına sahip olmak için onlarla el sıkışıyorlar. Onlara bizi yalnız bırakmalarını, bizden uzak durmalarını söyledik; ama durmadılar, yolumuza çıktılar ve aramıza bir yılan gibi sokuldular. Dokunuşlarıyla zehirlediler bizi. Güven içinde değildik. Tehlike içinde yaşıyorduk. Onlara benzemeye başlıyorduk -ikiyüzlüler ve yalancılar, hiç yakışık almayan şeyler yapan tembel asalaklar, hepsi konuşan, ama hiçbiri çalışmayan insanlar.

SAYFA 199
HEY-A-A-HEY! HEY-A-A-HEY! HEY-A-A-HEY! Büyükbaba, Yüce Ruh, beni yeryüzündeyken bir kez daha gör ve zayıf sesimi duymak için biraz eğil. Yaşama ilk başlayan sensin; her şeyden ve bütün dualardan daha yaşlısın. Her şey sana ait - iki ayaklılar, dört ayaklılar, havadaki kanatlılar ve yaşayan bütün yeşil şeyler. Birbirleriyle kesişsinler diye, kutsal dairenin dört eşit parçasının gücünü yarattın. İyilik yoluyla güçlükler yolunu birbiriyle kesiştirdin ve keşiştikleri bu nokta, kutsal bir yer oldu. Sonsuza kadar her gün, her şeye yaşam veren sensin…

Ben henüz gençken ve hâlâ umut doluyken, zor zamanlarda, yeryüzünün dört eşit parçası için birer kez olmak üzere dört kez seslenmemi söylemiştin bana.

Bugün, umudu olmayan bir halk için sesleniyorum.

Ah Yüce Ruh, Büyükbabam benim, akıp giden gözyaşlarımla... evet, akıp giden gözyaşlarımla söylemeliyim ki, ağaç hiçbir zaman çiçek açmadı. Zavallı ve yaşlı bir adam olarak görüyorsun beni burada; güçsüzleştim. Ve hiçbir şey yapamadım. Burada, dünyanın merkezinde, gençliğimde beni alıp her şeyi öğrettiğin yerde duruyorum. Yaşlıyım ve ağaç kurudu Büyükbaba, evet kurudu!

Ah Dünyanın Altı Gücü, acılar içinde, sana zayıf bir ses yolluyorum. Bu acılı halimle beni duy, çünkü bir daha hiç seslenemeyebilirim. Lütfen halkımın yaşamasına izin ver!

SAYFA 201
Kardeşim, halkımın efsanelerinden birinde, halkının küçük bir bölümünü yöneten bir reisin büyük bir ırmağı geçmesi ve çadırının kazığını yere çakarken, 'A-la-ba-ma!” diye bağırması anlatılır. Bizim dilimizde bunun anlamı, 'işte burada kalabiliriz! "dir. Ancak, reis geleceği göremedi. Beyaz adam geldi, reis ve halkı orada kalamadılar. Oradan sürüldüler ve karanlık bir bataklıkta, çamurun içine itilip öldürüldüler. Onun söylediği sözler, beyaz adamın eyaletlerinden birine ismini verdi. Şimdi yıldızların altında bize gülümseyen, Kızılderilinin ayağını basıp da “A-la-ba-ma”' diyebileceği hiçbir yer yok. Belki Wakanda bize böyle bir yer verecektir. Ancak öyle görünüyor ki, bu yer Onun tarafında olacak.

SAYFA 207
…Fakat beyaz adamın gelişinden sonraki uzun yüz yılda özgürlüğümün, esrarengiz bir şekilde denize giden som balıkları gibi yok oluşunu gördüm. Beyaz adamın benim hiç anlayamadığım garip adetleri, bana artık daha fazla nefes alamayacak duruma gelene kadar baskı yaptı.

Topraklarımı ve evimi korumak için savaştığım zaman, bana vahşi dendi. Beyazların yaşam biçimini anlamayıp hoş karşılamadığım zamansa, bana tembel dendi. Halkımı yönetmeye çalıştığımda, yetkilerim elimden alındı.

Tarih kitaplarınızda, halkım görmezden gelindi. Kanada tarihinde, ovalarda gezinen bufalolardan biraz daha fazla bir önemleri vardı. Oyunlarınızda ve filmlerinizde gülünç duruma düşürüldüm. Ateş suyunuzu içtiğimde, sarhoş -çok çok sarhoş oldum. Ve unuttum.
Profile Image for Josh.
37 reviews13 followers
May 1, 2022
Published in the early 70’s so some of the language of the author/narrator is dated. But otherwise this is an incredible compilation of primary sources and photographs of indigenous peoples of North America from various eras. Great pair with Bury My Heart at Wounded Knee for a deeper understanding of indigenous thought on spirituality, relationship to the land, and the ceaseless march of soulless capitalism through their lands.
Profile Image for Kim.
296 reviews3 followers
July 1, 2007
This is a fabulous book. Mine was published in 1971. Someone gave it to my dad for Christmas that year. He has a little Chippewa and also some Huron from way back in his family tree. You would never know it because we're all blonde and blue-eyed. Still he has a love of nature like no one I've ever known and he passed that on to me. That's something that can't be bred out I guess. It stays in your spirit forever-- Indian spirit.
Profile Image for ดินสอ สีไม้.
1,070 reviews178 followers
November 15, 2015
ณ ที่ดวงตะวันฉายแสง ข้าจะไม่สู้รบอีกต่อไป
เป็นบทความที่คุณวันชัยรวบรวมจากหนังสือหลายเล่ม
ที่บอกเล่าถึงยุคที่คนขาวเข้าบุกรุก ย่ำยีชาวอินเดียนแดงทุกเผ่า
ผู้ศิวิไลซ์ที่เข้าเข่นฆ่า ขับไล่ ลบล้างเผ่าพันธุ์
ทำขนาดนี้ยังกล้าเรียกตนเองว่าผู้เจริญ?
กล้าบอกว่าสิ่งที่ตัวเองทำคือความถูกต้อง?
ทั้งเขียนสัญญา แก้สัญญา เขียนประวัติศาสตร์
เพื่อหาความชอบธรรมในการรุกราน

เป็นหนังสือที่อ่านแล้ว 'ของขึ้น' ค่ะ
อ่านจบแล้วหงุดหงิดพลุ่งพล่าน โมโห ฯลฯ
แนะนำว่า ไม่ควรอ่านก่อนนอนค่ะ!
Profile Image for Angelique Simonsen.
1,446 reviews31 followers
January 26, 2020
An exceptional book, history told by those who were there. Sheds light on aspects of native American life before and after the white man
Profile Image for Sophy H.
1,902 reviews110 followers
November 1, 2022
A very sad collection of statements, musings and recollections by Native Americans about how their land was stolen and disrespected, their cultures decimated and their way of life ruined by the invading white man.

Perhaps this should be syllabus reading in all American schools.
Profile Image for Adrian Beckingham.
Author 10 books1 follower
March 6, 2019
'Touch The Earth: A Self-Portrait of Indian Existence' is an eye opening and moving testimony of the struggles Native American cultures went through at the hands of white colonialists.

Compiled mainly of letters and speeches prepared by different Indian chiefs in appeal to their new white masters, we see a common thread of a proud people who were reduced from strength to weakness, from courage to fear, from compassion to poverty.

Many passages are so deeply moving and eloquent you would think these wise chiefs were speaking poetry in their own mother tongue, rather than making an urgent appeal for the human and territorial rights of their peoples in a language brought over by foreign invaders.

We learn of the first white settlers who were weak and unsure in a strange land, so frail they might have been blown away by the wind. They were helped by Indian nations across the continent, who at first fed and tended the newcomers as you might a child. When the white settlers fenced off the rivers and killed the sacred buffalo - both so important to the survival of some many of the tribes - wars and skirmishes broke out. The Indians were so many, and the whites so few, that the newcomers could have been easily destroyed.

But instead white messengers came seeking peace, and made treaties which once and again were no more than veiled lies. The Indian peoples - whose love for and deep connection with nature resonates strongly through many of their speeches and writings - learnt too late that almost all white politicians and their messengers came only with forked tongues, that they came without honour or sincerity, but rather said whatever was needed to get the Indians to lay down their weapons and barter away what was their birthright.

In the end all the Indians received in return for their help and their lands was a mound of broken promises, which preceded an invasion that soon become so strong in numbers it was as if a thunderstorm had come, falling a perilious rain that would not end but would change the land forever.

This is a book for anyone who loves spirit, and the beauty of the earth - for anyone who hopes to learn more to enrich their own knowledge of what it is to live close to the earth, and to recognise the litany of deceits that have befallen Indigenous peoples everywhere.

If you like this book, you may enjoy my anthology of earth creation tales from tribal peoples: https://www.goodreads.com/book/show/2...





Profile Image for Lisa.
8 reviews
February 13, 2020
Je regrette de ne pas avoir la force indienne et que de si beaux esprits aient pu être anéantis. Même si, pour le chef Seattle, un esprit indien ne meurt jamais, parce qu'il n'y a pas de mort mais seulement un changement de monde.
Profile Image for Gerardine Gail.
Author 1 book1 follower
March 26, 2010
A people’s connection with the earth broken with disrespect, as they held onto their beliefs, we all lost a piece of history and a way of life. A reflection of nature through their eyes.
Profile Image for Ann.
319 reviews
July 11, 2019
Read borrowed copy after was suggested to me, published in 1971. Has stories and memories and essays from various Native Americans. Organized by those of Nature, of the white man, their losses and their desire to keep going. The first chapter is my favorite, beautifully written, quite spiritual. A great book to read when camping or otherwise enjoying the Nature of our world.
The other chapters are sad with an expected haunting feeling to them. But you get the sense that the stories are important and needed to be told and beneficial for people everywhere to read.
Profile Image for Tristan.
24 reviews
April 12, 2021
A great selection of quotes and writings on topics ranging from everyday life before colonization to modern-day (for the 70s) resistance to oppression.
Profile Image for Jean-Sylvain.
297 reviews3 followers
October 10, 2020
Ce livre rassemble des discours et des textes produits par des chefs de nombreuses nations autochtones à l'époque où la civilisation européenne se heurtait à la leur. Ces écrits laissés en héritage valent la sagesse des plus grands mystiques de l'humanité. Leur spiritualité est simple et authentique contrairement à celle apportée par les « robes noires » venues les convertir.
Profile Image for Diederick van de Walle.
4 reviews1 follower
July 13, 2019
Beautiful and heartbreaking statements from native americans before and after their lands and freedom where taken away. A land without fences, a people that loved nature and spoke words of wisdom that we almost forgot.
Profile Image for Karim Shadfar.
27 reviews4 followers
March 4, 2020
کتاب خاطره نگاری از زبان اخرین اقوام و اخرین سرخپوستانی است که با حمله سفیدپوستان در خال انقراض هستند به همراه عکاسی و پرتره هایی از اشخاص مهم و زندگی انها، اطلاعات عمیقی از تاریخ و فرهنگ و هنر سرخپوستها دستگیرتان نخواهد شد اما با تفکرات، نحوه گفتار و احساسات سرخپوستها اشنا میشوید.
Profile Image for Jessada_K.
135 reviews21 followers
March 25, 2016
อ่านจบแล้วอยากเหลาหอกเพื่อเตรียมตัวออกสงครามร่วมกับชาวอินเดียนแดง
Profile Image for Cindy Marcusen.
46 reviews8 followers
April 29, 2019
Great words of wisdom. I always enjoy reading the actual words of the Native Americans. I enjoyed this book.
77 reviews
August 15, 2021
The American Indians story is a very sad story of near extermination by Europeans when they landed in America. This book shows the view of some of the native Americans during the years.
Profile Image for chromAyshan.
137 reviews1 follower
December 27, 2024
"Il nous est maintenant facile, à nous tous qui ne sommes pas Indiens, d'éprouver rage et souffrance pour eux. Les Indiens morts ou vivants n'auraient témoigné que mépris et pitié pour de tels sentiments. Il est trop facile de ressentir de la sympathie pour un peuple dont la culture a été anéantie."

Un recueil de textes, extraits de discours, autobiographiques et témoignages de chefs des Premières Nations d'Amérique du Nord.
J'ai eu la chance de lire une édition avec les photos d'Edward Curtis, la bibliographie et une dernière partie qui donnent pas mal de contexte historique.
Il est pas parfait, rien que le fait que les textes aient été rassemblés par une blanche, les photos prises par un blanc, c'est des éléments qui ne doivent pas être ignoré. On peut aussi critiquer la seule présence des photos de Curtis, qui est mort en 1952, il aurait été intéressant de ne pas invisibiliser les natifs contemporains.
Mais je trouve que c'est une porte d'accès très intéressante sur le sujet, on apprend beaucoup de choses sur ces cultures et sur le mécanisme de la colonisation : les mensonges, l'humiliation, la déportation.

"C'est quand les animaux de la forêt se mirent à fuir son approche que commença pour nous "l'Ouest Sauvage"."
chef Luther Standing Bear, Sioux Oglala.

"Que le gouvernement soit content et fier ! Il peut nous tuer. Nous ne combattrons pas. Nous faisons ce qu'il dit. Si nous ne pouvons vivre ici, nous voulons aller dans les montagnes et mourir. Nous ne voulons pas vivre ailleurs." Cécilio Blacktooth, chef Cupeño.

"Chaque année notre envahisseur blanc devient plus avide, exigeant, oppressif et autoritaire... La misère et l'oppression, tel est le lot qui nous échoit... Ne sommes-nous pas dépouillés, jour après jour, du peu de liberté qui nous reste ?..." Tecumseh, chef Shawnee, 1812

"Nous trouvons l'île dite d'Alcatraz plus que convenable pour servir de réserve indienne, suivant en cela les critères de l'homme blanc. Nous voulons dire par là que cet endroit ressemble à de nombreuses réserves indiennes par les caractères suivants :
Absence de moyens de transport appropriés et isolement ; absence d'eau courant naturelle ; aménagements sanitaires insuffisants ; aucun droit sur le contenu du sous-sol ; absence d'industrie et chômage important ; absence de centres médicaux ; sol rocheux non cultivable ; terres ne convenant pas au gibier ; absence d'équipements scolaires ; la population a toujours été en surnombre ; les habitants ont toujours été retenus comme des prisonniers et gardés sous la dépendance d'autrui."
Groupe de natifs qui revendiquaient l'île en 1969, avant de s'en faire expulser en 1971.
Profile Image for David.
521 reviews
August 19, 2024
This is a collection of short, simple, but eloquent messages from Native Americans of times past, people with names like Ten Bears, Brave Buffalo, Shooting Star, and Touch-the-Clouds. I first read this around 1978, and it spoke deeply to me—of the Native American lifestyle, religion, values, and the abuses heaped upon them by European encroachment. My 2024 reread did the same. Touch the Earth touched my heart.

Here are a few of my favorites:
“The man who sat on the ground in his tipi meditating on life and its meaning, accepting the kinship of all creatures and acknowledging unity with the universe of things was infusing into his being the true essence of civilization. And when native man left off this form of development, his humanization was retarded in growth.” –Chief Luther Standing Bear

“Did you know that trees talk? Well they do. They talk to each other, and they'll talk to you if you listen. Trouble is, white people don't listen. They never learned to listen to the Indians so I don't suppose they'll listen to other voices in nature. But I have learned a lot from trees: sometimes about the weather, sometimes about animals, sometimes about the great spirit.” –Tatanga Mani (Walking Buffalo)

“We did not think of the great open plains, the beautiful rolling hills, and winding streams with tangled growth, as ‘wild.’ Only to the white man was nature a ‘wilderness’ and only to him was the land ‘infested’ with ‘wild’ animals and ‘savage’ people. To us it was tame. Earth was bountiful and we were surrounded with the blessings of the Great Mystery.” –Chief Luther Standing Bear

“Whenever, in the course of the daily hunt the red hunter comes upon a scene that is strikingly beautiful or sublime - a black thundercloud with the rainbow’s glowing arch above the mountain, a white waterfall in the heart of a green gorge; a vast prairie tinged with the blood-red of sunset - he pauses for an instant in the attitude of worship. He sees no need for setting apart one day in seven as a holy day, since to him all days are God’s.” –Ohiyesa

“What is life? It is the flash of a Firefly in the night. It is the breath of a Buffalo in the wintertime. It is the little shadow which runs across the grass and loses itself in the sunset.” –Crowfoot
Profile Image for Serena.
626 reviews7 followers
October 30, 2024
First of all, this isn’t a self portrait because it was photographed and compiled and edited and written up by white people. There is a reason Project 562 was created by Matika Wilbur- namely, Edward S Curtis being the only “distinguished” photographer of native peoples, which is trash, just like his work and the narrative it created about what natives are supposed to be, perpetuating the belief that we no longer exist because we don’t look like the stoic Indians he photographed- which is widely contested to begin with. This book puts us squarely in the past, and the fact that it was first published in the 1970s is inexcusable for how problematic it is. All the quotes are generic, 1/3 are simply pulled from famous Indigenous figures, no effort was done to actually talk to natives about this, and the author stole the quotes from elsewhere and compiled them and only credited at the end of the book the other white authors who wrote them in their own work that had a copyright on it & even made a note about the copyright credit needing to be “requested” to be recognized. No funds from this book went back into the communities it was written about, & we were just glorified and put in the past. The whole introduction is just talking about how much white people can learn from indigenous peoples, how great our belief systems were, and essentially lamenting the fact that we no long exist and acting like our communities and tribes and cultures were killed. The ignorance here has me so frustrated. What a gross book.
Displaying 1 - 30 of 79 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.