Suskunluğumuz asaletimizden mi? Cehalet mutluluk mu? Demokrasi sorgulanamaz mı? Ortadoğu günahsız mı? Maneviyat dinden ibaret midir? Peki hayat boş ve anlamsız mı?
İçinde yaşadığımız zamanın ruhu kimi önyargıları bir şekilde besliyor. Ezberlerimiz bize yalancı bir huzur veriyor; ama artık gözümüzü açmamız gerek. Bu kitapta hepimizi ilgilendiren, her gün hayatımıza dokunan, mutluluk, hüzün, aile, kimlik politikaları, laiklik, demokrasi, çok-kültürcülük, veganizm, Ortadoğu ve hayatın anlamı gibi konular, samimi ve coşkulu bir dille tartışılıyor. Çağımızın Yanılgıları Üzerine, içinde bulunduğumuz postmodern çağın sonunun yaklaşmakta olduğunu, Türkiye ve Ortadoğu için mutlu bir geleceğin ise Aydınlanmacı ve seküler bir vizyonda yattığını gür bir sesle dile getiriyor.
“Vasatlığın egemen iklim hâline gelerek dört bir yanımızı kuşattığı, çirkinliklerin, kaba sabalığın, sesini yükselterek haklı çıkmanın kültürümüzün baskın unsurlarını teşkil ettiği, buna karşın nezaketin, iyiliğin ve güzelliğin giderek daha az görünür olduğu bir atmosferde iyi ve güzel insanlar bir süredir çözümü evlerine kapanmakta buldu. Onlar ne kadar sustuysa, karşılarındakilerin özgüveni o kadar arttı. İyiler sustukça kötüler kendilerini haklı zannettiler. Sessizliği, sakinliği ve nezaketi zayıflık olarak değerlendirdiler. Suskunluğumuz asaletimizden değil, kibrimizdendi. Bugün bir nebze olsun tevazu gösterip konuşma zamanıdır.”
Tamer Ertangil, felsefi üretimin bir hayli az olduğu ülkemizde; kökünü insana, topluma ve bilime salarak filizlenen başarılı düşünürlerimizden biri. 1982, Karamürsel doğumlu Ertangil, yaşamını İngilizce öğretmenliği yaparak sürdürüyor ve kaleme aldığı yapıtlarıyla da düşünsel birikimini uygarlık havuzuna akıtmaktan geri durmuyor. Daha önce "Tanrı, Özgürlük ve Ölümsüzlük" (Cinius Yayınları, 2013) ile "Biri Bilim Masaldır mı Dedi?" (Cinius Yayınları, 2014) adında iki kitabı yayımlanan yazar, felsefeye ve fikir çarpışmalarına ilgi duyanlar için keyifli bir okuma vaat ediyordu. Ancak “Çağımızın Yanılgıları Üzerine” (Cinius Yayınları, 2017) adını taşıyan son kitabında Ertangil, rotasını daha geniş kitlelere döndürmeyi yeğleyerek, içinde yaşadığımız çağın yanılgılarını, ön kabullerini ve ezberlerini masaya yatırma yoluna gitmiş. 2017’nin hemen başında yayımlanan eser, yazarın çeşitli konulardaki berrak fikirlerini ve eleştirilerini yalın bir üslupla aktarıyor.
Çağımızın Yanılgıları Üzerine kitabında Ertangil, bir yandan kendi düşün yaratımını deklare ederken, diğer yandan da sessiz yığınların çığlığını yükleniyor. Zaten kitabı elimize alıp okumaya başladığımız andan itibaren, yazarın ateşten bir gömlek giydiğini kolayca fark ediyoruz. Her türlü cehaletin, yanılgının, sinmişliğin ve susmuşluğun karşısına dikilen Ertangil, kalemine ise hür aklın ve vicdanın kılavuzluğunu kuşanıyor. Üstelik bunu laf cambazlıklarına girişerek ya da muğlak tümcelerin ardına pusulanarak da yapmıyor. Çeşitli yaftalamalara maruz kalma pahasına bile olsa, yazarın duru cesaretinden ve güçlü doğruculuğundan ödün vermemesi takdire şayan. “İnsan”, “Toplum” ve “Hayat” olmak üzere toplam üç ana bölümden oluşan eser, birbirinden ilgi çekici konuları belli temalar altında toparlayıp okura sunuyor.
Tamer Ertangil, adeta “hayata, evrene ve her şeye dair” bir düşünce yolculuğuna çıkmış ve bize de yan koltuğunda bir yer ayırmış. Kitaptaki her başlık aynı zamanda bir soru. Soru sormanın en temel felsefi işlevlerden biri olduğunu anımsadığımızda, bu bize hiç de yadırgatıcı gelmiyor. Kitap boyunca sorular soran yazar, hem kendiyle hem de okuruyla sürekli bir tartışma içinde. Bazen itirazlarınızı önceden görmüşcesine bir sonraki satırda size cevaplar yetiştirmeye girişirken, bazen de uygun sonuca ulaşmak için kendi fikirlerini çatıştırabiliyor. Felsefenin kendi iç devingenliğini de başarıyla yansıtan bu biçem, okurun zihninde hoş bir tat bırakıyor.
Kitabı okurken bol bol fikir çakmasına uğrayacağınız gibi; kimi zaman yazarla hemfikir, kimi zamansa karşıt görüşte olduğunuzu göreceksiniz. Bazen öteden beri dillendiremediğiniz fikirlerinizi savunduğu için yazara sevgi besleyecek, bazen de ona çok kızacak, hatta damarınıza bastığını hissedeceksiniz. Sonuçta bazen bir kitap eğer sizin damarınıza basıyorsa, sadece sizin canınızı sıkmak istemiyordur; size entelektüel bir iyilik de yapıyordur. Bu açıdan bakarsanız, belki kitaptaki fikirleri kendi içinizde sorgulama imkanına da sahip olabilirsiniz. Hem zaten yazarının da dediği gibi, “artık konuşma zamanıdır”…