Gözlerini Haramdan Sakın’la başlayıp Yüreğini Haramdan Sakın’la devam eden o rüzgâr, Ömer ve Betül’ün adımlarıyla bir kez daha yön buluyor.
"Sular dingindi, güneş hafif hafif yüzeyine vurup küçük ışıltılarla aydınlatıyordu bizi. Fakat bu sakin yüzey bize gerçek huzuru mu getiriyordu, yoksa yalnızca altında kopan karmaşayı mı gizliyordu bilemiyorduk. Ömer gözlerini sakınmıştı haramdan, sonra yüreklerimiz… Onları korumak için çırpınmıştık onun okyanusunda. Şimdi ise ruhlarımızı savunup onlara tutunmalıydım. Tutunmalı ve bu sularda, bu dalgaların arasında hayatta kalmak için attığımız kulaçların arasında kaybolmalarına izin vermemeliydim."
1996’da İstanbul’da doğmuş, ilk ve orta öğrenimini de burada tamamlamıştır. Hâlen Arel Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü, ikinci sınıf öğrencisi olarak eğitim hayatına devam etmektedir.
Resim çizerek geçen çocukluğunun sonunda çizgilerin harflerle olan benzerliğini fark etmiş ve geç olmadan yazmaya başlamıştır.
Bu yazıyı yazmadan önce zihnimi epey bir yokladım. Kitabın mürekkebi zihnimin her köşesine dağılmıştı, mürekkebe beden olacak cümleleri kurmak için toplamam lazımdı.
Ömer Günsur bir köşede izliyordu sessizce ne yapacağımı, konsolun çekmecesine bir silah bırakmıştı içi rahat etsin diye.
Betül Akman cesaretinin büyüklüğünden korkmuştu, içinde olduğu boşluktan sıyrılmak için üçlü koltukta uyukluyordu.
Betül Günsur ise gülümseyerek bakıyordu bana, "Yaz," dedi. Ben de yazdım.
Kitaplar mükemmeldi, çok harikaydı, herkes okusun gibi bilindik cümleler olmasın istiyorum bu yorumda. Doğru olsa bile bunu bu şekilde dökmeyeceğim satırlara.
Kitapları okurken ürperdim. Betül Akman'ın kararsız adımlarını birbirine karıştıran Ömer Günsur'un okyanusvari rüzgarı esti, ben ürperdim, sayfalar değişti...
Kitabı okurken dudaklarıma birkaç gülümseme giydirdim, burnumu kaşındıran damlalar döküldü gözlerimden, boğazıma bir yumrunun oturuşunu hissettim. Hala keyfini bozmadı o yumru, olduğu yere yayıla yayıla kuruldu ve kalkmıyor yerinden.
Betül Akman'ın attığı her korkak adımda benim ayaklarım birbirine dolandı; Ömer her kaşlarını çattığında benim başım ağrıdı, Betül'ün yaptığı beceriksiz dokunuşlarla alnımı ovdum...
Her hissettiğim duyguda zihnimin gerisine kafamı çevirerek baktım ve, "Ben bu kitabı okumadım." dedim. "Ben bu kitabı yaşadım."
Şuan ben bu satırları yazıyorum ve Betül eve dönmüş Ömer'in karşısında kekeliyor. Ömer dudaklarına bağdaş kurmuş bir gülücükle ayakta ve Betül'e, "Hoş geldin." diyor.
P. S. Kitabı o, okyanusvari rüzgarın sizi üşütmeyeceğimden emin olduğunuzda okuyun. Ve Merve Özcan, sen hep yaz ve ben hep okuyayım.
Kulağımdaki fısıltılar susmadı."için içine sığmıyor biliyorum. Yazarsan rahatlarsın"diyordu. Yazdım. Yazarken ruhumun titrediğini hissediyordum. Tıpkı Betül de olan karanlık gibi azaltı. Ömer'in hisstettiği pişmanlık gibi tükendi. Ne yazdım peki? Kağıt,kalem kullanmadan ne yazdım? Onların hikayesini,Merve ablanın emanetini zihnime nakış nakış işledim. Son noktayı koymak zor geldi ama çıkan sonuç zihnime huzur verdi. Ömer'in çatık kaşları arkasındaki adam huzur verdi. İslamla harmanlanmış yeni Kutay görmek tebessümümü tüm yüzüme yaydı. Emre'nin çaresizliği içimi sızlattı. Birçok duygu karmaşasına kapıldım. Telaşa kapılmış Hatice teyze misali cümleleri kovaladım,kovaladım ve bitti. Ta ki zihnimde canlanan Betül'ün tebessümünü hissedene kadar. En içteniyle karşıladım. Tüm içtenliğimle... Arkadaşlarıma sorduğumda 'başları çok sıkıcıydı 'gibi tabirler kullanmışlardı. Fakat ben,onlara katılmıyorum. Final kiyabıydı. Diğer kitaplarda aksiyon ve heyecan fazlasıylavar iken 3. kitabın durgun olması bana göre daha akıllıca olmuş. Tabi 3. kitaba gerek var mıydı? Yoktu -sevmeme engel değil tabi ki-. Karakterleri tanıma imkanı sağladı. Yan karakterlere de fırsat verilmiş oldu. Kitap imzalı elime ulaştı.
Çok şeyler öğrendim ben bu seriden... Etkisi hala üstümde kaldı ve aslında dün bitirmiştim okumayı. Allah herkese okumayı nasip etsin. Çok şey öğrendim 🤍
SPOILER: En sevdiğim yer Emre'nin Ömer'e o ayeti okuttuğu yer. Munafikun süresi 9. Ayet 🤍
Dram dram dram. Kızın her sorunda gitmek istemesi yada ayrı kalmak istemesi. Bilmiyorum sonu da tatmin edici değildi. Umarım yazarı kendini daha da geliştirir.
İlk kitaptan son kitaba kadar hoşuma giden bir yolculuk oldu. Aslına bakarsanız bir yanım bittiğini kabullenmek istemiyor. Seri boyunca Merve Özcan'ın hep üstüne koya koya yeteneğini geliştirdiğini fark ettim. Özellikle son kitapta Betül ve Ömer'in içsel dünyaları, psikolojik durumları çok güzel ve derin cümlelerle yazılmıştı. Ruhunu Haramdan Sakın'ın diğer kitaplardan bir farkı da Betül dışında diğer karakterlerin hayatlarına da konuk olmamızdı ve bu da diğer karakterleri daha iyi tanımamıza sebep oldu. Kitabın çoğunu yüzümde gülümseme eksik olmadan okudum. Bir yandan da her şeyin güllük gülistanlık olmasına şaşırıyordum ki okuyanların anladığı o malum olay gerçekleşti. Öte yandan bakıyorum kitabın bitmesine 50 sayfa kalmış. Cidden bir an istemediğim bir son olacak diye çok korktum. Sonra olay toparlandı ama nedense bir burukluk hissetmeden edemedim. En az bir 3 sayfa daha okusaydım belki içim daha rahat kapatabilirdim kitabın kapağını. Çok tuhaftır ki kitap aslında mutlu bitti ama ben sonla ilgili burukluk hissediyorum. Keşke bu olay sonlara doğru değil de ortalarda gerçekleşseydi de biz de karakterlerimizin toparlanma süreçlerini daha fazla okusaydık. Böyle olunca ana karakterlerimizin yaşadıkları çok ön plana çıktı ve yan karakterlerin hikayesi de hızlıca geçildi. En sondaki Ömer'in mektubu başka bir güzeldi ama onu da söyleyeyim. Bir de o mektuba video hazırlamışlar, izlemeden geçmeyin. Peki bu seriyi tavsiye eder miyim? Evet. Benim hafızama kazınan, iz bırakan bir seri oldu. Dönüp bir hayatımı gözden geçirdim ve beni olumlu anlamda etkiledi. Merve Özcan'ın kalemiyle tanıştığım için de mutlu oldum. Bundan sonra market listesi yazsa bile okurum.