Vahşi telaşa ve doyumsuzluğa mahkûm yaşayıp giden günümüz insanına, görgünün, kadim kültürün, zarafetin, iyi kalbin ve samimiyetin ne olduğunu hatırlatan bir roman. İçtenliğin ve gerçeğin her cümlesine sindiği romanı okurken, insan Kuklacı'nın, derin ve sessiz sevgisinin, cesur vazgeçişlerinin önünde saygıyla eğiliyor. Tıpkı Kuklacı gibi insan bazen tutkuyla bağlı olduğu ipleri koparmak zorunda kalıp, özgürleşiyor...
Ya da yok, hayır, soyunma hiç. Bu efsun hiç bozulmasın ilelebet. Sonra koltuğa kuruluruz. Sen bana yaslanırsın buram buram. Sonsuz gibi zaman. Hiç bitmeyecek sanki. Kor olur her yerimiz. Serinletmeye bir yol bulamayız. Bir de bakarız ki saate. Sen gitmelisin. Bir türlü gidemezsin. Dönüp dönüp gelirsin. Kapı tam kapanmadan, sıcacık, küçücük elini bir türlü bırakamam. İstemesek de ayrılır ellerimiz. Sen gidersin, tutku kalır. Perde kapanır. Sonraki sahne : Hasret ve Elem. Olsun. Onlar da sen demek. Off... Canım acıyor. Hasretin beni öldürüyor.
Düşle gerçeğin iç içe geçtiği; aşkın, tutkunun, ailenin, ilişkilerin en doğal haliyle yaşandığı, zaafların zarafetle anlatıldığı masalsı bir hikâye Kuklacı. Okurken kültürler arası yolculuğun verdiği keyfe, kahramanların kimi zaman komik, çoğunlukla iç burkan deneyimleri eşlik ediyor. Romanın samimiyetle bezenmiş incelikli dünyası unutulmaz karakterler barındırıyor. Zevkle okunan, kalbi ısıtan, bittiğinde insanı mahzunlaştıran bir deneyim Kuklacı.
Biz özlediğimiz hatıralarla, bir daha asla yaşamayacağımız, üstüne üstlük yaşayamayacağımızı bildiğimiz yaşanmamışlarla, özlemle, kederle, daha nice yakınlarımızı kaybedeceğiz ya da hepsinden önce ölecek miyiz korkusuyla, ne yapacaktık biz şimdi? Hepimiz.
Kuklacı, gerçek kişi ve olaylardan esinlenmiş ve yazar tarafından kurgulanmış Bilezikçi sokakta başlayan Stavro Kouklaipaktis'in hikayesi ile Yeran'ın günümüzde geçen öyküsüyle iç içe geçerek bir aşk iptilasını konu alıyor. Eski dönem Beyoğlu o kadar güzel yansıtılmış ki sanki karakterlerin yanındaymış gibi tanık oluyoruz bütün olaylara. Unutulmuş binalar, Emek Sineması, Taksim Sahnesi ve güzelim İstiklal Caddesi....
Roman boyunca Yeran'ın gözünden de Stavro ile Cahide'nin aşkına tanık oluyoruz. Sinemada Cahide'nin filmlerini izleyen Stavro ile birlikte anlıyoruz o dönem neden bütün erkeklerin Cahide Sonku'ya aşık olduğunu.
Koço ve Titina'nın aşkını da atlamamak lazım tabi ki.
''Kimse kuklacı gibi oynatamaz kimseyi. Hiçbirimiz diğerimizden yüksek değiliz. Her kim haksızlık yaparsa bedelini öyle ya da böyle ödemeli.''