Halikarnas Balıkçısı'nın, yazdığı bir öyküden ötürü İstiklal Mahkemesince 3 yıl sürgün cezasına çarptırılması ve Bodrum'a sürülmesi sırasında yaşadıklarına ışık tutuyor Sadi Borak. Gizli olarak sürdürülen İstiklal Mahkemesindeki duruşmanın tutanaklarını gün ışığına çıkaran Borak; yüreği sevgi dolu bu yüce ve erdemli kişiye 'merhaba' diyor.
-başlarken, -duruşma, s.11 -bir sanatçının çilesi, -öykünün yankıları ve bakanlar kurulu kararı, -ölümü bekleyiş cehennemi, -Halikarnas Balıkçısı istiklal mahkemesi karşısında, -Halikarnas Balıkçısı yargılanıyor, -karar günü, -Halikarnas Balıkçısı, karar hakkında ne diyor,
-istiklal mahkemesi ve balıkçıyı yargılayanlar, s.83
-yaşamı, babası, amcası, s.93 -Halikarnas Balıkçısının kısa biyografisi, -Halikarnas Balıkçısının babası Şakir paşa kimdir, -Halikarnas Balıkçısının amcası sadrazam cevat paşanın kimliği, -yaşamı, amcası, babası, -müşir cevat paşanın bir ifşası,
-O'nun için ne dediler, s.109 -gazete ve dergilerde yayımlanan yazılar, -basından fotoğraflar, -şakir paşa ailesi, tablo, -Halikarnas Balıkçısı bibliyografyası, s.233 -yapıtları, -çevirileri, -yazıları, -yazılanlar, haberler, -kitapların eleştirileri, -balıkçının, yayınevimizce yayımlanan yapıtlarının son baskılarına göre tam bibliyografyası.
YORUMUM:
bu kitap, balıkçının, okuduğum sanırım 23. kitabı. yazdığı, hakkında yazılan ve başkalarının anılarında yer alan tüm basılı eserleri edinip okumaya çalışıyorum.
cumhuriyetin ilk yılları, büyüklerimiz bu döneme "inkilap", inkilapta" derler. olağanüstü şartlar, sivilde adalet üç aliler divanında. gerçek anlamda "asar da, keser de".
15-20 yıl önce, sayın Karakoyunlunun "Üç Aliler Divanı"nı okumuştum. acı dolu hikayeler insanın aklını başından alıyordu. ve hal ve şeraitin ne kadar nazik ve olağanüstü olduğunu, tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu. eee, ne diyorlardı: "kronos/satürn gibi, devrim, önce evlatlarını yer".
bu divan mağduru, canımız balıkçımız ise, ucuz atlatmış. insanın yüreğini ağzına getiren bir hayat hikayesi var burada. insan, ta okurken aklı çıkıyor. iki dudak arasında hayatın; düşün yani, temyizi yok, itirazı yok, askıda bekleme süresi yok; yok yok yok.
şükür ki, sancılı süreç hızlı. nihayeti, büyük bir dostluğun başlangıcı: balıkçı-bodrum dostluğu.
üstadın hayatına baktığımda, "tarih", "oxford", "doğa sevgisi", "su kenarında yaşam" gibi kavramlar, bana ne kadar yakın geliyor. 10 yıl önce de yazmıştım, ilk kitaplarını okuduğumda: "hani diyorum 'reenkarnasyon1 varsa, yoksa ben..." 3.4.2019